15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 5 Ağustos 2016 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Emniyet Genel Müdürlüğü, darbeden 5 gün sonra valilikleri uyarmış Darbe yanlıları baskın yapabilir Erdoğan, ‘Rabbim bizi kurtarsın’ demeliydi Erdoğan 15 Temmuz’dan bir gün sonra darbeyi kastederek “Şu olay var ya, Allah’ın bize büyük bir lütfudur” demişti. Nedenini de şöyle izah etmişti: “Çünkü kimin ne olduğu çok iyi ortaya çıktı. Bunların imamları falan ortaya çıktı. Şimdi bunların üzerine gitmek suretiyle, kaçanlar kurtuluyor, onların da takipçisiyiz. Amerikalı dostlarımız da kalkıp Pennsylvania’daki o terörist başını bize teslim ettiği andan itibaren çok şey değişecek.” Aradan 18 gün geçti, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olarak yine Tanrı’nın adını zikretti Erdoğan... 3 Ağustos’ta, Fethullahçılara vaktiyle yardımcı olmaktan, destek vermekten, müsamaha göstermekten ve bunların gerçek yüzünü daha önce ortaya dökememiş olmaktan dolayı hem Rabbine hem de milletine verecek hesabının olduğunu söyleyip, “Rabbim de milletim de bizi affetsin” dedi. Bu muydu? Allah’ın Erdoğan’a büyük lütfu, onu kendisinin ve milletinin önünde hesap verecek ve af dileyecek duruma düşürmek miydi? Bize göre evet, bu gerçekten de “Allah’ın bir lütfu” olabilir. Lakin Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu”ndan kastettiği herhalde hesap vermek ve af dilemek değildi. Burada bir parantez açalım: Erdoğan’ın millete hesap verebileceğini sanmıyorum. Ülkesinde kendisini denetleyip dengeleyebilecek kurum bırakmadığı için yanlışlarının hesabını Tanrı’ya vereceğini düşünmesi ise normaldir. Diğer taraftan, iktidarda olduğu sürece hesap verebilirliği yoktur. İktidardan seçim yoluyla gitmemek için ise her türlü tedbiri almıştır. Ayrıca, Tanrı’ya vereceği hesap bizi ilgilendirmez. Tanrı’yla onun kulu olan Erdoğan arasına kimse giremez. Meselesi gerçekten de hesap vermekse, Erdoğan’ın “Rabbim de milletim de bizi affetsin” demesinin hiçbir önem ve değeri yok ama siyasi anlamı var. Parantezi kapattık, devam ediyoruz. 16 Temmuz’daki Erdoğan, darbe girişimini gerçekten de “Allah’ın bir lütfu” olarak görüyordu, çünkü Amerikalı dostlarının Pennsylvania’daki terörist başını teslim etmesiyle birlikte çok şeyin değişeceğini sanıyordu... Aradan geçen 18 gün zarfında Fethullah Gülen’in teslim edil mesinin fevkalade zor olduğunu idrak etti ve biraz da bunun neticesinde tehdidin Amerikalılardan geldiğini düşünmeye başladı. 3 Ağustos’ta, Erdoğan’ın Rabbinden ve milletinden af dilemesine vesile olan haleti ruhiyeye, algıladığı tehdidin büyüklüğü yol açmıştır. Velev ki bu algı doğrudur; gerçekten de darbe girişiminin ardında ABD vardır... O halde Erdoğan’ın Rabbi ve milletinden af dilemesini gerektiren günah ve vebal, Fethullahçılarla zamanında yaptığı ittifak ile mi sınırlıdır? Doğrudan soralım: Erdoğan’ın mevcut Kürt ve Suriye politikaları olmasaydı, 15 Temmuz olur muydu? Öyle ya, Amerikalılar sırf bu Fethullah Gülen’in yüzü suyu hürmetine mi Türkiye’deki darbe teşebbüsünün arkasına geçtiler? Geçerli nedenlerinin olması gerekmiyor muydu? Erdoğan’ın, Kürt politikası yüzünden Suriye’de IŞİD’i, ABD’nin tek etkili müttefiki olan PYD’ye tercih etmesi... Ya da PKK’yle bir tuttuğu PYD’ye karşı savaş sürdürmesi gibi... Veya izlediği Suriye politikası nedeniyle, Batılı müttefiklerinin uluslararası cihatçılara karşı kendisinden arzuladığı işbirliğini mümkün olan en alt seviyede tutmuş olması gibi... Dahası var: Erdoğan, 7 Haziran 2015 seçimlerinde aldığı yenilginin gerektirdiği şekilde davranıp CHP’yle koalisyona razı olsaydı, 15 Temmuz darbe girişimi de olmazdı. O zaman küçümseyip, elinin tersiyle ittiği “Kemalistler”e şimdi muhtaç oldu. Af dilenecekse, bu günah ve vebal için de dilenmelidir. Erdoğan rejiminin üzerinde durduğu çürük zemin 15 Temmuz depreminden sonra akışkan bir hal almıştır. Sürdürülemez politikalarda güç kullanarak ısrarın sonucunda rejimin çatışması dünya ölçekli bir durum almıştır. Artık Türkiye’nin değil altı ay, bir hafta sonrası bile öngörülemez. Ülkenin aşağıya burgu hareketi olağanüstü hızlanarak devam ediyor. İflas etmiş siyasal İslam misyonu şimdi yeltendiği sözde rejim konsolidasyonu çabalarıyla bu tepetaklak gidişi sadece hızlandıracak. Ve ülkenin dibi de yok. Ne toplumsal ne de kurumsal varlığımız bu aşağıya gidişi frenlemeye yeter güçtedir. Erdoğan af dilenmekten önce “Rabbim bizi kurtarsın” deseydi, biz de ona katılır ve “Amin” derdik. Rabbim Türkiye’yi kurtarsın! YENİ DÜZENİN DÜNYADA BENZERİ YOK TSK’ye yapılan atamalar askeri prensipleri yıktı SERTAÇ EŞ Darbe girişiminin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yapısına yönelik değişikliklerin, tüm güçlü ve düzenli orduların kullandığı “Harp Prensipleri”ne aykırı olduğu ortaya çıktı. Harp Akademileri’nde daha önce yapılan bir çalışmaya göre Genelkurmay Başkanı’nın yetkilerinde getirilen kısıtlama ve kuvvet komutanlıklarının ayrı birime bağlanması “emir komuta birliği” ilkesini bozuyor. AKP’nin kuvvet komutanlıklarını Milli Savunma Bakanlığı’na bağlayan ve Genelkurmay Başkanı’nın yetkilerini tırpanlayan kanun hükmünde kararname çıkarmasının ardından TSK’de olası komuta sorunları tartışılıyor. AKP’nin yaptığı düzenlemenin modern orduların harp prensipleri olarak küçük yorum farklarıyla uyguladıkları kurallara dahi meydan okuduğu savunuluyor. Carl Von Clausewitz’in 1800’lü yılların başından başlayarak yazdığı “Savaş Üzerine” adlı eseriyle temellerini attığı kabul edilen harp prensipleri küçük yorum farklarıyla halen uygulanıyor. Kapatılan Harp Akademileri’nden iki kurmay subayın yaptığı çalışmalarda İngiltere, Avustralya, Hindistan, ABD, İsrail, Rusya ve Çin’in harp prensipleri anlayışları tablo olarak verildi. ABD ordusunun yanı sıra TSK’nin de temel aldığı harp prensipleri “Hedef, Taarruz, Teksif (siklet merkezi, yoğunlaşma), Kuvvet Tasarrufu, Manevra, Emir Komuta Birliği, Baskın ve Sadelik) olarak sıralanıyor. Türkiye’nin bu prensiplere özellikle “İç güvenlik harekâtı” sırasında “Moral” unsurunu da eklediğine dikkat çekiliyor. Farklı partiden olursa? AKP’nin son düzenlemelerinin ise emir komuta birliği prensibini ortadan kaldırdığına dikkat çekiliyor. Askeri kaynaklar, emir komuta birliğinde yaşanabilecek küçük bir zafiyetin en küçük askeri operasyonlarda onarılamayacak sorunlara neden olacağına dikkat çekiyor. Kaynaklar, “Cumhurbaşkanı, Başbakan alt birlik komutanlarına emir verebilecek. Şu anki yapıya bakılırsa; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Savunma Bakanı aynı partiden. Ancak Türkiye bakanın, başbakanın ve cumhurbaşkanının farklı partilerden olduğu dönemleri yaşadı. Herkes bir emir verirse, Genelkurmay Başkanı ne yapacak? Terfisinin siyasi otoritenin elinde olduğunu düşünen general, kimin emrini dikkate alır? Bu düzenleme TSK’yi ordu olmaktan çıkarabilir” dedi. l ANKARA SİNAN TARTANOĞLU Emniyet Genel Müdürlüğü’nün darbe girişiminden 5 gün sonra valilikleri “darbe yanlısı askerlerin” olası eylemleri ile ilgili uyardığı ortaya çıktı. Emniyet’in yazısında, “Darbe yanlısı askerlerin kargo araçları ve kapalı kasa araçlarla önemli yerlere baskın yapacakları” uyarısında bulunduğu öğrenildi. Kamu kurum ve kuruluşları ile havalimanı, met ro, Marmaray, tramvay, yüksek hızlı tren ve garlar, otobüs terminalleri, metrobüs, deniz taşımacılığı yapılan yerlerde görev yapan özel güvenlik görevlilerinin de dikkatli olması gerektiği talimatı verildi. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün darbe girişiminin yaşandığı ilk günden itibaren yayımladığı bir dizi uyarı arasında bir tanesinin de 19 Temmuz’da “Özel Güvenlik Görevlilerinin Uyarılması” başlı ğı ile gönderildiği ortaya çıktı. Tüm il valiliklerine gönderilen yazı, ilçe kaymakamlıklarına “özel güvenlik istihdam edilen” tüm kamu kurum ve kuruluşlarına, banka şubelerine ve belediye binalarına gönderildi. Yazıda, “Darbe yanlısı askerlerin kargo araçları ve kapalı kasa araçlarla önemli yerlere baskın yapacakları” belirtildi. Yazıda, “Kamu kurum ve kuruluşları ile havalimanı, metro, Marmaray, tramvay, yüksek hızlı tren ve garlar, otobüs terminalleri, metrobüs, deniz taşımacılığı yapılan yerler gibi stratejik öneme haiz yerlerde görev yapan özel güvenlik görevlilerinin dikkatli ve duyarlı bir şekilde görev yapmaları yönünde uyarılmaları” istendi. Yazıda ayrıca özel güvenlik görevlilerinin, “meydana gelebilecek muhtemel olayların en kısa sürede genel kolluk birimlerine bildirilmesi yönünde uyarılmaları” talimatı da verildi. l ANKARA Hüseyin Avni Mutlu adliyede 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturmalar kapsamında gözaltına alınan ve aralarında eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun da bulunduğu 6 vali, 1 vali yardımcısı, 3 kaymakamın emniyet teki işlemleri tamamlandı. Şüpheliler tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Çevik Kuvvet otobüsüyle sağlık kontrolleri için Bayrampaşa Devlet Hastanesi’ne götürülen şüpheliler, hastaneye giriş ve çıkış larında yurttaşlar tarafından protesto edildi. Çevik kuvvet otobüsünü yumruklayan yurttaşlar, “Vatan hainleri, bunları asacaksınız” diye bağırdı. 10 şüpheli daha sonra adliyeye sevk edildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Cezaevlerinde OHAL yasakları Cumhuriyet, Birgün, Evrensel ve Gündem ile Halk TV yasaklandı Darbe girişimi sonrasında hükümet tarafından OHAL ilan edilmesiyle birlikte cezaevlerinde birçok ga Panama haberlerine erişim engeli taplara “Toplatma kararı var” denilerek el konulduğunu söyledi. Gülağacı, aynı cezaevinde kalan yazar Rojbin Perişan’ın “Gözyaşı zete ve televizyon kanalına yasak Cumhuriyet, Hürriyet, Diken ve Sol mın ağıdıydı seni beklemek” isim getirildi. Silivri Cezaevi’nde Cum Org.’da yayınlanan bazı haberlere li kitabına da gardiyanlar tarafın huriyet, Birgün, Evrensel ve Gün erişim 1. Sulh Ceza Hakimliği tara dan el konulduğunu belirtti. dem gibi iktidara muhalif gazeteler “Yasaklı yayın” listesine alınır fından erişim engeli geldi. Engelli Web’de yer alan bilgiye göre, cum Kabul edilemez ken, Halk TV’nin de yayınlarının izlenmesi durduruldu. Yasak kararını müvekillerini ziyaret sırasında öğrendiklerini söyleyen Halkın Hukuk Bürosu avukatı Şükriye Erden, “Önceki gün müvekillerimiz ile görüşmek için Silivri Cezaevi’ne gittik. Müveki huriyet.com.tr “Panamacı Türkler, Elhamdülillah offshore’cuyum, Anafor operasyonu’nda yargılama devam etti, Örgütün yöneticisi değilim” başlıklı haberleriyle erişim engeline maruz kaldı. Dizi yazısının anonsutan bile yasak gelmesi dikkat çekti. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) darbe bahanesiyle basın özgürlüğü ihlallerinin devam ettiği belirtilerek, “Haklarında darbeyle ilgili soruşturma dahi olmayan bu gazetelerin ‘Yasaklı Yayın’ listesine alınması kabul edilemez” açıklaması yaptı. limiz olan İsmail Akkol, cezaevine dilekçe vererek daha önce okuduğu Cumhuriyet ve Birgün gazetelerinin kendisine neden verilmediğini sormuş. Cezaevi ida TV’nin izlenmesi de cezaevinde yasaklanmış” dedi. Erden, OHAL kapsamında cezaevlerinde tüm hakların askıya alındığını söyledi. Hükümete sordu CHP’li Barış Yarkadaş, Silivri Cezaevi’ndeki muhalif yayın yasaklarını TBMM gündemine taşı resi de OHAL kapsamında Cumhuriyet, Birgün, Evrensel ve Gün Kitap da yasak dı. Yarkadaş, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiy dem gazetelerinin ‘Yasaklı yayın’ kapsamında olduğunu belirterek Özgürlükçü Hukukçular Derneği avukatlarından Ruken Gülağa le TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde “Yasakların ge Fişlemenin belgesikendisineverilemeyeceğinibildir miş. Yine daha önce izlediği Halk cı, Gebze Cezaevi’nde de çoğunluğu Aram Yayınları’na ait olan ki rekçesi nedir”’ diye sordu. l İSTANBUL / Cumhuriyet ABİDİN YAĞMUR Darbe girişiminin ardından Gülen cemaati yapılanmasına yönelik soruşturmalarda binlerce kamu çalışanı açığa alındı. Soruşturmalar kapsamında, kamu kurumları amirlerinden, sorumlu oldukları birimlerdeki kamu çalışanları, eşleri ve çocukları hakkında bilgi fişi hazırlaması ve görüş belirterek kaymakamlıklara ulaştırmasının istendiği ortaya çıktı. Kurum amirlerine gönderilen matbu formlarda memurun/çalışanın kutucuğunun yanı sıra eşi, 1.çocuk, 2. çocuk, 3. çocuk, 4. çocuk kutucukları bulunuyor. Formlarda tüm aile bireylerinin ad, soyadı, doğum yeri ve ta Darbe soruşturmaları kapsamında, kamu kurumları amirlerinden, çalışanları, eşleri ve çocukları hakkında bilgi fişi hazırlaması ve görüş belirterek kaymakamlıklara ulaştırmasının istendiği ortaya çıktı. rihi, TC kimlik numarası bilgilerinin yazılması isteniyor. Formlarda ayrıca kamu çalışanı, eşi ve çocuklarının “Mezun olduğu/Devam ettiği okullar”, “Sendika üyesi mi? Üye ise hangi sendika”, “vakıf/ dernek üyesi mi? Üye ise hangisi” soruları yer alıyor. Ayrıca aile bireylerinin “Sosyal paylaşım sitelerine üye mi? Üyeyse adı”, “Abone olduğu yayınlar var mı? Varsa adı” sorularına yanıt vermesi de isteniyor. Formun kamu çalışanınca imzalanması gereken imza kısmında “Yukarıdaki bilgilerin doğruluğunu beyan eder, bu bilgilerde yanlışlık olduğu takdirde doğacak sonuçlardan sorumlu olduğumu kabul ederim” ifadeleri bulunuyor. l MERSİN Savcılık: Talimatı Gülen verdi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Can Tuncay, İstanbul nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne darbe girişiminin talimatını verdiği ve ifade çağrılarına cevap vermediği gerekçesiyle Fethullah Gülen hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasını talep etti. Talebi değerlendiren İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği, Gülen hakkında yakalama kararı çıkardı. Kararda askerlere talimatın “abiler” kanalıyla örgüt tarafından verildiği belirtildi. Gazeteci Gün cezaevinde FOX TV haber müdürü Ercan Gün, Hrant Dink soruşturması kapsamında tutuklandı. Gün, geçen hafta “FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün” medya yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınmış ardından yurtdışına çıkış yasağı konularak serbest bırakılmıştı. Ancak Dink cinayeti soruşturması kapsamında tekrar gözaltına alınmıştı. Türköne’ye tutuklama istemi Darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında kayyım atanan Zaman gazetesinin eski yazarı Mümtaz’er Türköne’nin de aralarında bulunduğu 14 kişi emniyetteki işlemlerinin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Savcılık sorgularının ardından 14 kişi tutuklanması istemiyle İstanbul nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildi. Yaverin gezileri mercek altında Tokat emniyeti, darbe soruşturmasında tutuklanan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başyaveri Albay Ali Yazıcı’nın savcılıktaki ifadesi sonrası harekete geçti. Erdoğan’ın Marmaris tatili sırasında Tokat Erbaa’daki eşi ve çocuklarını ziyarete gittiğini anlatan Yazıcı’nın kimlerle bir araya geldiği araştırılıyor. Erbaa ve Tokat merkezde güvenlik kameraları incelemeye alınırken tutuklanan eski Tokat Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Adnan Arslan ile görüşüp görüşmediği de araştırılıyor. Gülen’in ilk okulu İlhan Varank oldu İzmir’de el konulan Gülen cemaatinin ilk okulu olarak bilinen Yamanlar Koleji’ne, darbe protestoları sırasında yaşamını yitiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Mustafa Varank’ın ağebeyi Prof. Dr. İlhan Varank’ın adı verildi. İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlhan Varank’ın ismini yaşatmak için böyle bir karar aldığını duyurdu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle