25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 2 Ağustos 2016 14 ÖzAgecanr Hatalarda ısrar mı? Demokrasi mi? 15Temmuz’dan beri televizyonlarda, gazetelerde, diğer medya kaynaklarında izlediklerimiz, dünyada eşi benzeri olmayan bir hadise. “Niçin bizde oluyor” sorusunun yanıtlarını dikkatle araştırmamız ve ona göre önlemleri “uygulayabilmemiz” gerekiyor. Orduda, poliste, adliyede, siyasal partilerde, medyada, iş çevrelerinde, üniversitelerde, okullarda, sağlıkta bir örümcek ağı gibi 1971’den beri nasıl “sistemli ve örgütlü” bir biçimde sızabilmişler? Bizim iç yapı bozukluğumuz dışında iki temel kaynağa dayanıyor; a) din ve cemaat odaklı olması b) Türkiye ve bölge üzerinde planlar yapan büyük devletlerin güdümünde bulunması. Dini (ve cemaatleri) kullanarak amaca ulaşmak en uygunu, istismarı çok kolay, hele fakiri ve işsizi bol bir ülkede. “Bilimden, akılcılıktan hatta insanlıktan uzaklaştırarak” kurşun askerler gibi “oyuncak insanlar” üretiyorsunuz. Demokrasi yok, akılcılık yok, çağdaş uygar değerler yok. “Doğmalar üzerine oturtulmuş bir çıkar birliği” oluşturuyorsunuz. Hele arkanızda, bir süper gücün büyük desteği olursa. Türkiye’de neden kolay olmuş? 1) TBMM’de siyasal partiler olarak aranızda konuşarak ve tartışarak ortaya koyduğunuz uzun ve orta vadeli siyasi, iktisadi, askeri ve kültürel politikalarınız yok. Demokrasi işlemediği için Fransa, Almanya ya da İngiltere’de olduğu gibi hiçbir alanda makro maksimizasyon yapamıyorsunuz. Fiilen iktidardaki hükümet, “ben yaptım oldu” yöntemi ile istediğini yapıyor. 2) Devlet kurumlarında 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerine ek olarak din odaklı bir yapılanma eklenmiş. Cemaatler zaten demokrasinin yerini almış. Arkasına emperyalizmin gücünü alan Gülen cemaati A’dan Z’ye her alana, bir örümcek ağı gibi yerleşmiş. Şimdi yapılması gereken şey, yukarıda sıraladığım bozuk düzenin “koşullarını değiştirmek”. Çünkü koşullar değiştirilmez ise ileride Gülen cemaatinin yerine başka biri yine dış odaklarla birleşerek aynı şeyleri tekrarlar. Atatürk devrimlerinin ve Atatürkçülüğün birleştirici gücü buradaydı; eğitimde, iktisatta, siyasette, kültürde ve güvenlikte ulusun (milletin) çıkarlarını önde tutarak dış dünya ile denge oluşturmak. Hem de Batı sentezi ile. Ulusallık politikası bir denge politikasıdır; içerde “bireyin çıkarı ile toplumun yararı arasında denge sağlayacaksınız” dışarıda, “başka devletlerin ulusal çıkarları ile kendi ulusal çıkarlarınızı dengeleyeceksiniz”. Ankara ne NATO, ne AB, ne de Rusya ile bu dengeyi sağlayabildi. Komünizmle Mücadele Derneği ile başlayan bozulma süreci cemaat ağırlıklı yönetime kadar sürüklendi. Emperyalizmin ve onların güdümündeki cemaatçilerin Meclis’e, orduya, Emniyet’e kadar varan ve siyasi liderlere suikasta kadar uzanan girişimleri aklımızı başımıza getirecek mi? Türk milletinin çok büyük çoğunluğu bunu bekliyor. Dini siyasete alet ettiğiniz zaman emperyalizmin bir örümcek ağı gibi içimize sızması kolaylaşıyor. Emperyalizmin esas hedefinin iç çatışma ve Kürdistan olduğunu hiç unutmayalım. Özdil, Mazıcı, Hakan ve demokrasi Olayların röntgenini çekerek köşesinde tarih yazan Yılmaz Özdil, AKP ve CHP’li siyasilerce rahatlıkla ve kızmadan okunabildiğinde: Prof. Nurşen Mazıcı TV stüdyolarında rahatça ve saldırıya uğramadan konuşabildiğinde: Ahmet Hakan’ın Atatürk’ü övgüyle anmaya başlaması desteklendiğinde Türkiye’de demokrasi yeşermeye başlamıştır diyebilirim. Ama Türkiye’de varlıklarını ve güçlerini kutuplaşma ve çatışma üzerine oturtanlar Yılmaz’a saldırırlar, tehdit ederler; Nurşen’e küfür edip konuşturmazlar; Ahmet’in dönüşünü adeta nefretle karşılarlar. FETÖ’cü darbeleri besleyen en büyük güç, bu tehlikeli zeminden geliyor. 02 AĞUSTOS 2016 SAYI: 33172 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.09 03.59 04.29 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.54 13.17 17.09 05.41 13.02 16.52 06.07 13.25 17.13 Akşam 20.28 20.10 20.29 Yatsı 22.04 21.44 22.00 yorum 1725 Aralık “yolsuzluk olayı” örtbas edilmeyip demokratik ilkelerle aydınlansaydı, 15 Temmuz “darbe girişimi” olmayacaktı! İzmir’de Kestane Camisi’nin bir imamını, ABD’nin Pennsylvania eyaletinde 25 milyon dolarlık bir saraya sahip yapan süreç irdelenirse günümüzün olay laKrAıadtavathşüarakiyk’üi annTlaüşrkılıiry.e Cumhuriyeti için öngördüğü “laiklik ilkesi” siyasal amaçlar için çiğnenmeseydi, bu olaylar yaşanmazdı. Sorumlular bu ilkeyi çiğneyen siyasacılardır! HHH Bir gözlemimi, gelişmeler için milat olarak kabul edebiliriz. 1991 seçimleri için Cumhuriyet gazetesi çalışanları nabız yoklamak amacıyla Türkiye’ye yayılmışlardı. Ben de Doğu Anadolu’nun bazı illerinde görevlendirilmiştim. Gittiğim illerde, partilerin il merkezlerinde yetkililerle de konuşuyordum. Necmettin Erbakan’ın kurduğu Refah Partisi’nin (RP) il şubelerinde, ilginç bir yapılanma ile karşılaşmıştım. Salonda üçerli gruplar oturuyordu. Partiye gelen bir telefondan verilen adrese, bir üçlü hemen gidiyordu. Üçlü, bir parti üyesi, bir TV teknisyeni ve bir de din adamından oluşuyordu. Gidilen adreste, teknisyen götürdüğü video aracını evdeki TV’ye bağlıyor, konu komşuya da videodan Erbakan’ın konuşması dinletiliyordu. Konuşma bitince partili, RP’ye oy verilmesini öneriyordu. Sonra din adamı RP’ye oy vermeleri için, izleyicilere çantasından çıkardığı Kuran üzerine el bastırıp yemin Özgen Acar Kavşak Darbenin Kökeni (1)… ettiriyordu! RP, ilk kez katıldığı 1991 seçimin de yüzde 17 oyla 62 sandalye alarak TBMM’ye 4. parti olarak girdi. Aynı “üçlü” yöntemini sürdürdüğü 1995 seçiminde yüzde 21.5 oyla 158 sandalye kazanıp iktidara geldi. Ancak 1998’de Anayasa Mahkemesi, RP’yi “laiklik karşıtı eylemleri, devletin kurucusuna karşı suçlamaları ve türbanla ilgili siyaseti de kanıtlar arasında sayarak” kapattı. HHH Üç yıl sonra, aralarında Sultan’ın da bulunduğu Erbakan’ın öğrencileri, kurdukları AKP’yi Kestane Camisi’nin imamı ile yükseltirken, “paralel devleti” de oluşturdular. “Üçlü” yöntemi yerine; “Emniyet’i, TSK’yi, eğitimi, adliyeyi” ele geçirmeyi hedeflediler. Emniyet’in nasıl ele geçirildiğini bu köşedeki çeşitli kereler yazdığım verilerden yararlanacağım. Feto, önce Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Dairesi’ni ele geçirdi. FETÖ’nün Sarayı Ermeni ASALA teröristlerinin saldırılarından diplomatlarımızı korumaları için; Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının işbirliği ile Türk polislerinin yurtdışındaki büyükelçilik ve konsolosluklara atanmalarına başlanmıştı. Bu polisler 2 yıl görevden sonra Türkiye’ye döndüklerinde birer araba sahibi olmuşlardı. Yeni görev yerindeki masa komşusu meslektaşı otobüs ile işe gidip gelirken, o özel aracını kullanıyordu. Meslektaşı da yurtdışı görev başvurusu yapınca, personel dairesinden “Elbette… An cak eşin başını örterse…” deniliyordu. İstek benimsenince dış atama gerçekleşiyordu. Emniyet’te başörtülü eşlerin sayısı artar oldu! HHH İkinci aşamada yurtdışına atananlara bazı kişiler gelip gider oldu. Güvenlikçilerin, Türk ve yerel hizmetlilerin yardımıyla Asya’da, Afrika’da Türk okullarının açılması adımları atıldı. Bu okullara Feto’nun şemsiyesi altındaki öğretmenler gönderildi. Türkiye’de okullar, yurtlar, dershaneler filizlendi. Kurulan vakıflara para yağmaya başladı. Finans kaynağı olarak da Bank Asya açıldı. 24 Ekim 1996’da açılış töreninde, dönemin Başbakanı Tansu Çiller kurdeleyi keserken, AKP kurucuları Abdullah Gül, Sultan ve Feto ön saftaydılar. Sonrasında, Sultan’ın gözetiminde kurulan “İstanbul Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (İSEGEV)”, 2012’de Türkiye çapında yayılma amacıyla adını “Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV)” olarak değiştirdi. Halkın “Türkiye Gemici Evlatlar Vakfı” olarak nitelemesinde, şu kişilerin başrolde bulunmaları etkili oldu: Bilal Erdoğan (Sultan’ın oğlu), Esra Albayrak (Sultan’ın kızı), Serhat Albayrak (damadın ağabeyi), Reyhan Uzuner (Bilal’in kayınvalidesi), Ziya İlgen (Sultan’ın eniştesi), Şule Albayrak (Sultan’ın kızının eltisi)… Böylece, “fetogiller” ile “sultangiller” bir ipte iki cambaz olarak oynamaya başlayınca, çıkarlar çatışır oldu. (Devam edeceğiz) Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr Darbeye yol açan yapılanmalar Prof. Dr. A. SELAMİ SARGUT Başkent Üniversitesi Profesyonel bürokraside ilişkiler kişisel değildir. Yandaşlık, hemşerilik, tanışlık, akrabalık ya da aynı değerleri paylaşmanın yerini akılcılık ve bilim alır. Bürokrasiler vatandaşlara eşit davranır. Yakınlık, hemşerilik, tanışlık gibi kavramlardan yola çıkarak ayrım yapmaz. İnanç ve düşüncelerinden dolayı onları ötelemez. Önemli olan iş için gerekli ehliyet ve donanıma sahip olmalarıdır. Profesyonel bürokrasiler Profesyonel bürokrasiler soyut ve kodlanmış, üst düzeyde işlenmiş bilgi kullandıkları için ehliyet ve donanımın önemi daha da artar. Yerleşik hukuk kuralları, sistemi dışarıdan denetler. Sistemin sağlıklı yürümesi için belirli eğitim ve donanım standartları konulmuştur. Böylece bürokrasinin denetim işlevini sağlıklı bir biçimde yerine getirmesi sağlanır. Pazarların denetim mekanizmasının bürokrasiye oranla bazı benzerlikleri ve farklılıkları vardır. Çağdaş anlamda pazarlar da kişisel ilişkileri ve kimliği önemsemez. Yandaşlık, hemşerilik, tanışlık, akrabalık ya da aynı değerleri paylaşmak bir ölçü değildir. Temel ölçü akılcılık ve bilimdir. Pazarlarda soyut ve kodlanmış, üst düzeyde bilgi işlendiği için ehliyet ve donanım önem kazanır. Demokratik modern bir toplumda denetim mekanizmasının iki temel unsuru profesyonel bürokrasi ve pazarlardır. Seçilmiş iktidarların görevi de bu denetim mekanizmalarının doğru işlemesi için gerekli önlemleri almaktır. Peki, söz konusu temel denetim mekanizmalarından ne anlamalıyız? Profesyonel bürokrasiler soyut ve kodlanmış, üst düzeyde işlenmiş bilgi kullandıkları için ehliyet ve donanımın önemi daha da artar. Bürokrasiden farklı olarak her oyuncu pazarda kendi amaçlarını izlemede özgürdür. Her aktör pazarda yaptığı işlemlere ilişkin olarak özgür olmak ister. Ayrıca bilginin kısıtlanmadan, herkesin elde edebileceği biçimde kamuoyunda özgürce dolaşmasını bekler. Klan ve cemaat Ne yazık ki, yukarıda tanımlanan denetim mekanizmalarının işleyişi ni bozan, onları yozlaştıran bir başka çağdışı denetim mekanizması da söz konusudur. Buna kısaca klan ya da cemaat denetim mekanizması diyebiliriz. Söz konusu yapıların profesyonel bürokrasi ve pazarlardan önemli ölçüde farklılaştığı görülmektedir. Bu yapıda ilişkiler kişiseldir. Kimlikler önemlidir. Onun için çoğu kişi statü peşindedir ve “Bten kimim biliyor musun sen?” babalanmaları öne çıkar. Paylaşılan değerler, yandaşlık, hemşerilik, dar grup üyeliği öne çıktığı için karar vericilerin ehliyetli ve donanımlı olması gerekmez. En temel değer, gruba körü körüne bağlılıktır. Grup üyelerinin kimlikleri lider prototipi içinde erimiştir. Liderine bağlılık Lidere bağlılık ve teslimiyet tartışılamaz. Bu yapıların hiyerarşisinin ehliyet ve donanım çerçevesinde biçimlenmemesi, karar alıcıların soyut ve kodlanmış bilgiyi işlemelerinde zafiyetlere neden olduğu için hata yapma olasılıkları da yüksektir. Ayrıca kapalı ve sıkı bağlanmış gruplar oldukları için genel kabul görmüş kurallara göre dışardan denetlenmeleri ya da kamuoyuna hesap vermeleri de söz konusu değildir. Klanlarda denetim içselleştirilmiştir. Evrensel standartlar Ortaya çıkan çağdışı darbe ister askeri ister sivil olsun, profesyonel bürokrasinin ve pazar mekanizmasının klanlar tarafından ele geçirilmesi çabasıdır. Demokrasinin klanlara karşı korunması için profesyonel bürokrasinin ve pazar mekanizmasının özgürce, evrensel standartlara göre işlemesinin yolunu açmak gerekir. Toplumun demokratikleşmesinin ve ekonomik gelişmemizin yolu, kanlı darbelere yol açarak profesyonel bürokrasiyi ve pazar mekanizmalarını devre dışı bırakmaya çalışan klan eğilimlerinin etkisiz hale getirilmesinden geçmektedir. ‘ODTÜ’nün ilkeleri zedelendi’ Erdoğan’ın 1. sırada seçilen rektör adayı yerine 2. sıradakini atamasına tepki ODTÜ mezunları ve Eğitim Sen üyesi akademisyenler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’ye 1. sırada seçilen rektör adayı Prof. Dr. Nevzat Özgüven yerine ikinci sırada yer alan Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök’ün atamasına tepki gösterdi. Bağış’tan darbe fırsatçılığı Eski AB Bakanı Egemen Bağış, “Haşhaşiler” olarak nitelendirdiği darbecilerin, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonunda, dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kendisi ile birlikte 3 bakana kumpas kurup çamur attıklarını söyledi. “Her şey gün gibi ortaya çıkıyor” diyen Bağış, 25 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a silah çekildiğini iddia etti. Bağış, önceki akşam İstanbul Avcılar’daki “Demokrasi Nöbeti”ne katıldı. Burada konuşma yapan Bağış, siyasi hiçbir görevi ve beklentisi olmadığını belirtirken Fethullah Gülen’in Türkiye’de 10 yaşındaki çocukların beyinlerini yıka maya başladığını ve dünya çapında örgütlendiğini söyledi. 1725 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında adı geçen Bağış, söz konusu operasyonların dershanelerin kapatılması nedeniyle cemaatin intikam için yaptığını savunarak şöyle devam etti: “Halk Bankası kriz döneminde Türkiye’ye milyonlarca dolar para kazandırdı. Ama bunlar ‘dershaneleri kapatılıyor’ diye intikam almak için 17 Aralık’ta o günün başbakanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve en yakın 4 çalışma arkadaşına çamur attılar. Bu kardeşiniz de onlardan biri.” Bağış, “Gülen’i bize canlı vermezler. Ölüsünü de biz istemiyoruz” dedi. ODTÜ Mezunları Derneği, “Mesele, kişiler değil, ODTÜ’yü bir kurum olarak inşa eden ilke ve değerlerin zedelenmesidir” diyerek atama kararına karşı çıkarken, Eğitim Sen Ankara 5 No’lu Şube ODTÜ İşyeri Meclisi, üniversite özerkliğini hiçe sayan ve üniversiteler üzerindeki baskı ve kontrolü tahkim eden bir sistem olduğunu belirtti. ODTÜ rektörlük seçiminde Prof. Dr. Nevzat Özgüven 270 oy alarak birinci olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 117 oy alarak 2. sırada bulunan Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök’ü rektör olarak atadı. ODTÜ Mezunları Derneği, rektörlerin seçimle göreve gelmelerini sağlayan yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği 1990’lı yıllardan bu yana ilk kez, üniversite tercihinin gözardı edildiğini hatırlatarak, “Elbette ki seçimlerde yer alan tüm adaylar ODTÜ’lüdür ve ODTÜ’nün adaylarıdır. Ancak mesele, kişiler değil, ODTÜ’yü bir kurum olarak inşa eden ilke ve değerlerin zedelenmesidir” dedi. Eğitim Sen Ankara 5 No’lu Şube ODTÜ İşyeri Meclisi ise, ODTÜ’de ilk kez yaşanan bu durumun öğretim üyelerine olduğu kadar, üniversitenin gelenek ve ilkelerine de açık bir saldırı olduğuna dikkat çekti. Akademisyenler, Cumhurbaşkanı tarafından rektör atanmasının öğretim üyelerinin iradesine saygısızlık olduğunu ifade etti. Savcı suçlu kimliğiyle yakalandı Antalya’nın Kumluca ilçesinde Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler, yaptıkları yol kontrolü sırasında şüphelendikleri bir aracı durdurarak arama ve kimlik kontrolü yaptı. Yapılan araştırmada araçtaki kişinin ekiplere gösterdiği “Erkan Güven” adına düzenlenmiş kimliği inceleyen ekipler, bu kişinin 17 ayrı suçtan arandığını belirledi. Şüphelinin yanındaki çantayı inceleyen emniyet güçleri, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen darbe girişimi soruşturması kapsamında aranan savcı Metin Özyurt’un kimliği ve cumhuriyet savcısı kimlik kartına rastladı. Üzerinden sahte kimlik çıkan kişinin, Özyurt olduğunu tespit eden ekipler, şüpheliyi gözaltına aldı. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle