16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR [email protected] Genco Erkal: Özelleştirme projesi darbeden tehlikeli TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen son tasarıya göre, ‘özelleştirme’ projesine dahil edilen 100 kurumun arasında İstanbul Atatürk Kültür Merkezi, Türk Tarih Kurumu, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ile Türk Dil Kurumu’nun da bulunmasına tepkiler sürüyor. Tiyatro ustası Genco Erkal, gazete mize konu hakkındaki görüşlerini şu ifadelerle bildirdi: “Cumhuriyetin kültür alanındaki bütün kazanımlarının köküne dinamit koyuyorlar. Özelleştirme projesi cinayettir. FETÖ’nün darbesinden bile tehlikeli. Bir gün yine birileri çıkıp, ‘Bilemedim, Rabbim ve milletim beni affetsin’ diyecek.” 16 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Salı 16 Ağustos 2016 Şehir Tiyatroları’nda ‘performans yetersizliği’ gerekçe gösterilerek işlerinden çıkartılan 20 sanatçının performans ve yeterliliğine kurum ‘Performanslarınayönetmenleribirkamuoyu ŞEHİR TİYATROLARI YÖNETMENLERİ: açıklamasıyla ‘kefil’ oldular. Açıklama üzerine yönetmenlerin görüşlerine başvurduk bız kefılız’ ‘kBiimzskeaynedıdreılkmaandmıakd,ık’ İBBŞT’de kadrolu olarak görev alan ve KHK’ye dayanarak açı ğa alınan 7 isim arasın EZGİ ATABİLEN İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) yönetmenlerinden 29 isim, kurumda sözleşmeli olarak çalışan ve 15 Temmuz’un ardından gelişen süreçte “performans düşüklüğü” gerekçe gösterilerek işlerinden çıkartılan 20 sanatçıya dair kamuoyu açıklaması yaptı. Performansları değerlendirecek asıl merci olan yönetmenlerin, meslektaşlarına ‘kefil’ oldukları açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Biz aşağıda imzası olan yönetmenler İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda görevine son verilen 17 oyuncu, 1 dramaturg, 1 müzisyen ve 1 koreograf arkadaşımızın mesleki yeterlilik ve performanslarına, meslek ahlâkı ve liyakatlarına tanık ve kefiliz.” Açıklama üzerine yönetmenlerin görüşlerine başvurduk... ENGİN ALKAN: ‘Bir taşla, hepsi’ “İşine son verilen meslektaşlarımın liyakatlerini tartışmak abesle iştigaldir. FETÖ ya da benzeri bir oluşumun parçası olduklarına inanmak da... ‘Performans yetersizliği’ ifadesinin başka bir cıyla asıl isimleri perdelemek. 2) Boşalan kadrolara deşifre olmamış karanlık isimleri alarak kadrolaşmaya devam etmek. 3) Bu durumun yaratacağı kaos ve hoşnutsuzluk ile üst düzey bürokratlardan bazılarını ekarte etmek ve yeni atamalara vesile olmak. 4) Sanatçıları sindirmek, kurumun kalifiye işlerinin sayısını ve dolayısıyla seyirci gücünü azaltarak kurumu yıpratmak. 5) Kurumun kamuoyundaki sorunlu imajını daha da kötüleştirerek kapanması için gerekli zemini hazırlamak. 6) Ya da bir taşla, hepsi... ORHAN ALKAYA: ‘Bunu normalleştirmeyeceğiz’ “Söz konusu 20 kişi; son derece efektif, çok fazla oyunda, yüksek nitelikte görevler alan sanatçılar. Dolayısıyla ‘performans yetersizliği’ nedeniyle işten çıkartılmaları hiçbir biçimde kabul edilemez. Bir tiyatro sanatçısının performansını değerlendirmede çalıştıkları yönetmenler ana merciidir. Genel Sanat Yönetmenliği de yönetmenlerin vereceği raporlar doğrultusunda bir karar verme mercidir. Bunun dışında bir performans ölçme mekanizması yoktur, olamaz. Yö kün değildir. Onlar bizim yol arkadaşlarımız. Onlar neyse biz de oyuz. Çünkü biz birbirimizi biliriz. Birbirimize kefiliz... Biz bu hafta provalara başlayacağız. Sezona perde açabilecek miyiz, bilmesek de bunu yapmak zorundayız. Ama bir yanımız eksik. Bu duygusal bir travma. Herkes bir listeye dahil edliebileceği travmasıyla yaşıyor. Bu yanlıştan geri dönülmeli.” HALDUN DORMEN: ‘Bu hatadan dönülecektir’ “İBBŞT’de bu sezon ‘Şahane Züğürtler’i sahneye koyuyorum. 5 Ekim’de sezonun ilk oyunu olarak sahnede. Oyunda genç bir oyuncum var, Özgün Akaçça. Provalarda tanıştım. Fevkalade yetenekli bir oyuncu. Onunla çalışmaktan büyük keyif alıyorken, birdenbire çocuğu ‘performans eksikliğinden’ gönderdiklerini öğrendiğimde şoke oldum. Oyuncumun hiçbir siyasi faaliyeti yok, biliyorum. Bence Genco’ya (Erkal) yapılandan dönüldüğü gibi, bu haksızlığı da geri alacaklar. İnşallah inşallah inşallah!” MACİT KOPER: da bulunan yönetmen ve oyuncu Arda Aydın: “Bizimle ilgili bu hata ya düşenler beş sene Arda Aydın sonra bu hatanın devlete maddi yük olabile ceğini düşünmeliler. Çünkü biz işin pe şini bırakmayacağız. İşlerimizi kaybe dersek davalar açacağımız ve bu dava larda yüzde yüz haklı olduğumuzu ka nıtlayacağımız, bizimle herhangi bir te rör örgütü arasında hiçbir bağlantı bu lamayacakları için bu davaları kazanıp devletten zararlarımızı tazmin edece ğiz. Bu, Türk halkına bir külfet olacak. Sadece biz değil, haksız yere işten atı lan herkesle ilgili bu geçerli. Sapla sa manı ayırmak gerek. Çıkıp bizim de hiç bağlantımız olmayan bir örgütle ilgi li ‘kandırıldık’ dememizi mi bekliyorlar? Biz kandırılmadık, kimseye de kanma dık. Sadece hükümetin bazı icraatlarıy la ilgili muhalefet ettik, belki de sade ce bu yüzden açığa aldılar bizi ve baş ka bir kılıf uydurdular, bilmiyoruz. Bu arkadaşlarımızın her birinin performan sı sonuna kadar arkasında durabilece ğimiz performanslardır. Hepsi üç ku ruş maaşa, kadroluların haklarının nere deyse hiçbirine sahip olmadan, her an işlerine son verilebilir riskiyle seneler de bu tiyatroya emek verdiler. Kimler bu 20 arkadaşımızın işine son verdiyse, gerçek sebebi açık açık söylemelerini ve arkadaşlarımızın işlerine bir an evvel iade edilmelerini istiyorum.” şeye kulp bulmak üzere söylendiğinden kuşkuluyum. Peki neye kulp bulunmaya çalışılıyor? Ne amaçla? Kimlerce? Kuşkularımın genel çerçevesi şöyle: 1) Kadrolarda yapılması gereken gerçek temizlik operasyonunu “yapıldı” göstermek ama 29 İMZACI YÖNETMEN Orhan Alkaya, Ragıp Yavuz, Emre Koyuncuoğlu, Engin Uludağ, Haldun Dormen, Yücel Erten, Macit Koper, Taner Barlas, Engin Gürmen, Nurullah Tuncer, Ayşe Emel Mesçi, Mehmet Birkiye, Engin Alkan, Arif Akkaya, Naşit Özcan, Yıldırım Fikret Urağ, Yıldıray Şahinler, Aslı Öngören, Kemal Kocatürk, Ergün Işıldar, Bora Seçkin, Can Doğan, Hülya Karakaş, Yiğit Sertdemir, Hakan Yavaş, Ersin Umulu, Özgür Kaymak, Ali Gökmen Altuğ, Arda Aydın. netmelik değişikliği yapıldığında büyük tepki vermiştik. Bugünkü durum, değişen yönetmeliğin uygulamaya konulmasının bir sonucu... Bu durum bizi bir tercih bırakmak zorunda bırakacak gibi görünüyor. Bu da işlerinden çıkartılan oyuncularımız yerine yenilerini hazırlayıp hazırlamamak tercihidir. Benim ve birçok meslektaşımın bu haksızlığı normalleştirmek yönünde davranmama kararımız var.” Hülya Karakaş: ‘Duygusal travma yarattı’ “Biz bir kulisin içinde şeffaf bir aile kurarız. Bizim meslekte insanların kendilerini saklaması müm ‘Yönetim Kurulu konuşmayacak mı?’ “Cemaatçilik başka şey, iktidara muhalefet başka bir şeydir. Bu ikisi aynı şeymiş gibi gösterilerek bir ekmek parası, bir işsizlik korkusu yaratılmaya çalışılıyor. Tiyatro tarikatların, cemaatçiliğin barınabileceği bir yer değil. Muhalefet ise sanatın asli görevlerinden biridir. Söz konusu sanatçı arkadaşlarımızı istihdam eden Şehir Tiyatroları Yönetim Kurulu’dur. Şimdi işlerinden atıldıklarında bir şey demeyi düşünmüyorlar mı?’ ‘Yalan söylüyorlar’ Açığa alınan isimlerden bir diğeri Ragıp Ya vuz: “İşlerinden çıkartılan bu 20 sanatçının bir sürü süyle çalıştım. Onlar be nim oyuncularım. Çocukla Ragıp Yavuz ra demişler ki ‘performans yetersizliği’. Performans larından sonuna kadar memnunum. Yi ne olsa yine onlarla çalışırım, seyirci de memnun. Yalan söylüyorlar. Şu işin as lını bir söyleseler de öğrensek... Bu ar kadaşların Şehir Tiyatrosu’ndaki en ye nisi ikinci, üçüncü sezonunda. 10 yıldan uzun süredir çalışanlar var, performans larının yetersiz olduğunun şimdi mi far kına varmışlar? Fethullah Gülen’in Türki ye için ne kadar büyük bir tehlike oldu ğunun farkına nihayet varabildiler...” Köklü yapıları sarsmak Tiyatro dünyamızda OHal bahane edilerek açılan anlamsız soruşturmalar, işten atmalar ve yasaklar yine bir garip baskı mekanizmasının işletilmeye başladığının işaretlerini veriyor. Hoş, ülkemizde tiyatronun, hele de 1970’lerden başlayarak bugüne kadar benzer uygulamalarla yüzleşmediği bir dönem olmadı ki şimdi, şu anda olsun... İktidarda olanlar neden bu kadar ürkerler sanattan ve sanatçıdan? Komedya ustası Aristophanes; “Söz insan düşüncesinin kanadıdır/ İnsanı sözdür yücelere çıkaran / Ben de sana akıllıca söz etmekle / Kanat takmış oluyorum kafana” derken ne güzel anlatmış tiyatronun o kocaman eleştirel dünyasını ve de ne yaman bir sanat olduğunu. İBBŞT’de sanatçı kıyımı 15 Temmuz’da büyük bir tehlikenin köşesinden döndük. Her ülkede kolay yaşanmayacak olaylar yaşadık ve evet, insanlar birbirlerine kenetlendi, bir ay geride kaldı... Ama şu bir gerçek ki, bu süreçte hızla çıkan OHal yasası ile gerçekleştirilen bazı düzenlemeler köklü yapıları hiçe sayıyor ve değerleri alt üst ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) gibi bir kurumda son günlerde yaşananlar da bu tür uygulamaların sanat dünyasındaki bir yansıması. Umarım Devlet Tiyatroları’nda da yaşanmaz benzer bir olay! Geçtiğimiz hafta, Şehir Tiyatroları’nda Kemal Kocatürk, Ragıp Yavuz, Sevinç Erbulak, Arda Aydın, İrem Arslan, Mahperi Mertoğlu gibi sanatçılar hakkında soruşturma başlatıldı ve açığa alındılar. Neden? Bu da yetmedi; yine aynı kurumda çalışan 20 sözleşmeli sanat çının işlerine “performans düşüklüğü” bahanesiyle son verildi. Sonuçta; bir cadı avı yaşandı, yaşanıyor. Elbette susup oturmayacak ve yasal yollara başvuracaktır sanatçılar. Muhsin Ertuğrul’un dediği gibi; “Bu tiyatro sanatçılarındır... Tiyatro; hükümetlerin veya belediyelerin lütfuyla yaşayan bir arpalık değildir... [onların] üstünde bir kurumdur.” Ve Dostlar Tiyatrosu Benzer bir olay da, her ne kadar şimdilik sorun çözüldüyse de, Dostlar Tiyatrosu’nun “Güneşin Sofrasında – Nâzım ile Brecht” oyununun başına geldi. Kadıköy Lisesi’ne ait Mahmut Muhtar Paşa Konağı’ndaki temsilleri güvenlik gerekçesiyle ve de yukarıdan gelen bir emirle yasaklandı Okul Aile Birliği tarafından. 250 seyirci kapasiteli oyunun böyle bir gerekçeyle yasaklanması, kentin çeşitli meydanlarında yapılan demokrasi mitingleri düşünüldüğünde elbette mantık dışı bir durumdu. Neyse ki, seyirci ve dostlar sahip çıktılar Dostlar Tiyatrosu’na ve yasaklayanlar geri adım atmak durumunda kaldılar. Artık, o güzelim konağın bahçesine daha da güzellik katan dizeler, besteler, müzikler ve Genco Erkal ve Tülay Günal ve de tatlı tatlı rol çalan kediler yine seyirciyle buluşuyorlar o mekânda bu ay sonuna kadar. Umalım ki, çok uzun soluklu bir buluşma olsun bu ve devam etsin önümüzdeki bahar ve yaz aylarında da. Ve Nâzım’ın, Brecht’in dizeleri “bir dünya üstüne odaklanmayı” sürdürsün Genco Erkal ve Tülay Günal’ın zarif kabare yorumlarında... Tarihe alternatif kırmızı Aslı Çavuşoğlu’nun 14. İstanbul Bienali’ne taşıdığı eseri ‘Kırmızı’ya dair desenleri, MoMA koleksiyonunda. Sanatçı, “İfade özgürlüğü, belki bulmacalarda çıkacak kayıp bir icraat” diyor EVRİM ALTUĞ Carolyn ChristovBakargiev tarafından “Tuzlu Su” başlığı altında geçen yıl İKSV imzasıyla düzenlenen 14. İstanbul Bienali’nde SAHA desteğiyle üretilen “Kırmızı/Kırmızı” isimli yerleştirmenin sahibi Aslı Çavuşoğlu, aynı seriden 100 x 70 cm. boyutlarındaki sergilenmemiş dört ayrı deseniyle bu kez New York MoMA (Modern Sanat Müzesi) koleksiyonuna girdi. Sanatçının, 1915’ten esinle ‘birlikte varolmak’ umudu içinde ürettiği “Kırmızı”, yakın zaman önce de Katar’daki Mathaf, diğer adı ile Arap Modern Sanat Müzesi’nin koleksiyonuna kabul edilmişti. ‘Korku kırmızısı’ Doğu’dan Batı’ya iki küresel müze koleksiyonuna giren yapıtının bugüne yansımaları üzerine sanatçıyla söyleştiğimizde, aklımıza “Özellikle 15 Temmuz’dan bu yana Türkiye’de bir nevi ‘kırmızı’ alarm halinde miyiz?” sorusu takılıyor. Şöyle diyor sanatçı: Türkiyeli azınlıkların kendilerini fenalıklardan korumak için bir nazarlık gibi balkonlarına astıkları bayrağın kırmızısı, korkunun kırmızısı. Hiç kimse bu bayrak kırmızısı şiddetini de, korkusunu da hak etmiyor.” Çavuşoğlu Türkiye’deki ifade özgürlüğü üzerine de oldukça endişeli: “Türkiye, 7 Haziran’da Erdoğan’ın seçim yenilgisinden beri, Suruç’tan, Ankara’dan, Cizre’de bodrumda yakılan insanlardan beri, normal değil. 70 bin kişinin darbeyle ilgisi olduğu zannıyla işten çıkarılması, tutuklanması normal değil. Hükümet kanadından yapılan ‘Kandırılmışız, Allah affet NAZİK ARMENAKYAN sin’ özürleri, normal değil. ‘Olağanüstü Hal’ normal değil. Bu şok etkisinin hemen ertesinde kamu kurumu özelleştirmelerinin önünün açılması normal değil. Beni en çok endişelendiren de bu normallik parodisine eşlik eden sessizlik. İfade özgürlüğü ise ilerki yıllarda belki bulmacalarda çıkacak kayıp bir icraat.” ‘Normalleşecek gücüm yok’ Sözlerine şöyle devam ediyor Çavuşoğlu: “Hâlâ İtalya’dayım, çünkü şu an, Türkiye’ye dönüp normalleşecek gücüm yok. Türkiye’de sanatçı olarak üretimime devam etsem de, ürettiklerimi gösterebileceğim mecralar gittikçe azalıyor. Beyoğlu SALT, YAMA gibi sayısı az sanat platformları da, tuhaf gerekçelerle kapatıldı/kapatılıyor. Şu anda, Tahir Elçi’nin katledilişi üzerine bir iş üretsem, hangi kurum sergilemeye cesaret edebilir ki? Korkmakta haklılar da. Tabii bu durumun umut verici bir yanı da var: Sanattan korkan bir iktidar varsa, demek ki sanat bir şeyleri hâlâ değiştirebiliyordur. Sansür mekanizmalarının üstesinden gelecek yeni üretim şekilleri ve mecralar icat etmek zorundayız.” Aslı Çavuşoğlu son olarak, sanatsal alanda bu tür başarılar kazandığında kendisini ulusal bir temsilci olarak görüp görmediği sorumuza ise şu karşılığı veriyor: “Hayır, kesinlikle temsilci olmak gibi bir iddiam yok, daha ziyade kendimi kaybolan aracı gibi, işin kendisi ile izleyicisi arasından çıkan bir sanatçı olarak görüyorum, böylece tüm temsiliyet yetkisini işin kendisine bırakmaya çalışıyorum. ‘Kırmızı / Kırmızı’nın farklı koleksiyonlara girmesinin en sevindici tarafı, işin içerdiği alternatif tarih okumasının da bir şekilde kayıt altına alınması, böylece resmi tarihe karşı direnebilmek.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle