14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 11 Ağustos 2016 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: İLKNUR FİLİZ Rusya Devlet Başkanı Putin’in 2004 yılındaki ilk Türkiye ziyaretinden 2011’de ortaya çıkan Suriye krizine kadar iki devletin ilişkileri çok iyi gidiyordu. Sonraki dönemde çeşitli sıkıntılar yaşanmaya başladı. 30 Eylül 2015’te Rusya’nın Suriye askerî harekatına başlaması, 24 Kasım 2015’te de Türkiye’nin Rus jetini düşürmesi sonucu iki ülke birbiri için birer düşmana dönüştü. 27 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği açıklanan özür mektubu ile başlayan barışma süreci, 9 Ağustos Petersburg Zirvesi ile kapsamlı bir işbirliği düzeyine taşındı. Siyasi ve askerî gerilim geride kaldı. İki devletin yöneticileri bir araya gelerek, sekiz aydır dondurulmuş olan bağlarının yeniden canlandırılacağını açıkladılar. Ancak herhangi bir anlaşma imzalamadılar. Yine de zirve, sıradan değildi ve sadece tarafların barışma isteğini yansıtmakla kalmıyordu. Epeydir komşularıyla diyalog kuramaz hale gelmiş olan Türkiye’nin Batı ile ilişkileri çıkmaza girmişti. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Erdoğan, dünyada tek başına kalmış bir lider izlenimi veriyordu. Putin bu fırsattan ustaca yararlandı ve Türk dış politikasının geleceğinde önemli bir yer işgal etmeye talip oldu. Erdoğan büyük bir coşku ve umutla Petersburg’a gitti ve “sevgili dostum Vladimir” diyerek Putin’e defalarca mavi boncuklar sundu. Zirvede siyasi işbirliği, ticariekonomik bağların yeniden canlandırılması ve bü KONUK YAZAR hakan aksay ErdoğanPutin Petersburg Zirvesi: Ticaret ve enerji tamam, ama Suriye meselesi belirsiz yük enerji projelerinin hareketlendirilmesi yolunda önemli açıklamalar yapıldı. Suriye görüşmeleri sürecek TürkRus ilişkilerinin dününü karartan sorun Suriye’deki farklı politikalardı. Bugün de bu sorun, karanlık bir bulut gibi havada asılı duruyor. Gerçi Türkiye, Suriye politikasını revize etmeye başladı. Radikal İslamcı güçlerin bir kısmına (yalnızca bir kısmına!) karşı tutumunu değiştirdi. Bir zamanlar “Rusya’nın Suriye’de işi ne?” diyen Erdoğan, şimdi “Suriye’de barışın en önemli aktörü Rusya’dır” diyor. Ancak Ankara ile Moskova’nın bölgeye yönelik yaklaşımları hâlâ birbirinden çok uzak. Bunun en güncel ve kanlı örneği, bugün Halep’te süren çatışmalarda iki devletin fiilen barikatın farklı taraflarında yer almasıdır. Bu ciddi farklılık, aşılabilecek veya en azından olası tehlikeleri bertaraf edecek bir hale getirilebilecek mi, yoksa yeni bir kıvılcımla TürkRus ilişkileri yine bozulacak mı? Bu sorunun kısa sürede cevaplanamayacağı Petersburg’da bir kez daha ortaya çıktı. Kapalı kapılar ardındaki görüşmelerden ortak bir açıklama doğmadı. Sadece “konunun, dışişleri, istihbarat ve askerî kanatlar arasında oluşturulacak mekanizmalar yardımıyla ele alınacağı” söylendi. Komaya giren turizm sektörünün canlandırılması yolunda son haftalarda Rusya’dan duyduğumuz açıklamalar tekrarlandı. Turizm bağlarının eski haline getirilmesi gelecek yıla kalmışa benziyor. (Türkiye’ye gelen Rus turist sayısı, bu yı lın ilk yarısında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 87 azalarak 184 bin kişiye geriledi.) Rusya’daki Türk iş dünyasının sorunlarının çözülmesi, inşaattan narenciyeye kadar bir dizi sektörün önünün açılması da “kademeli olarak çözülecek” dendi. Bir zamanlar yılda 30 milyar doları geçen ikili ticaret hacmi, geçen yıl 23,3 milyar dolardı. Bu yılın ilk beş ayında ise yüzde 43’lük azalma ile 6,1 milyara düştü. Bu şartlarda Erdoğan’ın yıllar önce telaffuz edilen “100 milyar dolarlık ticaret hacmi” hedefini dile getirmesi biraz garip kaçtı. Petersburg Zirvesi’nin en somut konuları iki büyük enerji projesi oldu. Doğalgazda Türk Akımı’nın önündeki engellerin aşılması kararlılığı vurgulandı, hatta Ukrayna’yı devreden çıkaracak ilk hattın 2019 sonuna kadar yapılacağı belirtildi. Altı yılda bir arpa boyu yol giden Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili olarak Türkiye önemli bir jest yaptı ve Akkuyu’ya “stratejik proje statüsü” verileceğini ilan etti. Zirvede gündeme gelen bir başka konu da FETÖ idi. Rusya’nın bu örgütle ilgili istihbaratından yararlanmak isteyen Türkiye tarafı, bir taraftan da – uçağın düşürülmesi başta olmak üzere – Rusya ile yaşanan sorunları FETÖ’nün sırtına yüklemek istediği izlenimini verdi. Sahi, uçağı FETÖ’cüler düşürmüş olamaz mı? Kim bilir, belki. Ama o zaman iktidar temsilcilerinin 24 Kasım’dan başlayarak aylar boyunca bu meseleyi neden böylesine sahiplenip savunduklarını anlatması gerekmez mi? Fisk: İstihbaratı GenelkurmaylarPutin vermişti Independent’ın Ortadoğu uzmanı Robert Fisk, “Sultan ile Çar’ın St. Petersburg’daki kraliyet sarayında” görüşmesini merceğe aldı. “Erdoğan Rus uçağını düşürüp sonra ‘dostu’ Putin’i kucaklayabiliyorsa aynısını niye Esad’a yapmasın” diye soran Fisk, bunun ABD başkanlık seçiminin adayları Hillary Clinton ile Donald Trump’ı da alakadar eden bir soru olduğunu belirtti. St. Petersburg gösterisinin olası kaybedenlerini “IŞİD, Nusra ve diğer İslamcılar, ardından Sünni isyancıları silah ve paraya gark eden Suudi ve Katarlı milyonerler ve Türk ordusu” diye sıraladı. Erdoğan’a darbe komplosu istihbaratını Rusya ve İran’ın verdiğini öne süren Fisk, “Lazkiye’deki Rus askerlerin TSK içi iletişimden darbeyi öğrenmesinin hemen ardından, eski KGB ajanı Putin’in kişisel olarak Erdoğan’a mesaj gönderdiğini, İranlıların da istihbarat gönderdiğini” aktardı. Avrupa Komisyonu Baş Sözcü Yardımcısı Mina Andreeva, görüşmenin Suriye krizinin çözümüne katkı sağlayabileceğini söyledi. Rus medyasındaki yorumlar İzvestia: Putin ve Erdoğan trajik sayfayı çevirmeye karar verdi. İkisi de uçağın düşürülmesine doğrudan değinmedi. Erdoğan’ın suçunu kabul ettiği hissediliyordu. Putin’e en az 5 kez ‘saygıdeğer dostum’ dedi. Moskovski Komsomolets: Bu, yalnızların bir ittifakı. Putin ve Erdoğan uluslararası alanda, rahatça dışlanmış olarak tanımlanabilecek durumda. Rusya yıllardır ilk kez NATO’nun kalbine çomak sokma fırsatına kavuştu. Kommersant: Türk lider gülümsemeye çalıştı ama gergin olduğu anlaşılıyordu. Putin ise serinkanlılığını korudu. Dünya basınında ‘Batı rahatsız oldu’ vurgusu Batı’nın sinirlerini gerdi BBC: “Darbe girişimi sonrası gerçekleşen ziyaretin sembolik önemi, muhtemel bir kalıcı politika değişikliğinin işaretlerini arayan ABD ve AB’dekilerin gözünden kaçmadı. Erdoğan Putin’i de keyiflendirircesine Batı’yı terletmekten zevk alır görünüyor.” Yunan odaSI MESAJ MIYDI? NEW YORK TIMES: “Buluşma dostluk ve işbirliği yeminlerinden fazlasını üretmese de, iki eski düşmanın dostane bir görüşme için bir araya gelmesinin sembolizmi Batı başkentlerinde alarm zillerini çaldırmaya yetti. İki liderin sarayın Yunan odasında buluşması, her şeyin normale dönmediğine dair bir ipucu olabilir.” dümeni Putin’e kırdı WASHINGTON POST: “Darbe girişiminden sonraki ilk yurtdışı gezisinde Erdoğan Rusya’ya açıkça kur yaptı. İki lider yenilenmiş ekonomik işbirliğine vurgu yaparken bu üst düzey girişimi baltalayabilecek konulara girmediler. BATI’DAN AYRILMAMALI TELEGRAPH: ”İncirlik’teki nükleer üs Batı savunmasının kilidi. Türkiye NATO’dan ayrılırsa bu ciddi darbe olur.” l Dış Haberler Rusya’daki PYD ofisleri kapatıldı iddiası Rus uçağının düşürülmesinin ardından PYD’nin Moskova’da ofis açmasına izin veren Rusya yönetiminin bu ofisleri kapatacağı iddia edildi. Suriye muhalefetine yakın çok sayıda sosyal medya hesabında PYD/YPG’nin Moskova’daki ofisinin kapandığı ifade edildi. Kürt web sitesi KKF de, Eldorar El Shamya’ya atıfta bulunarak, ofisin kapatıldığını öne sürdü. direkt hat kurdu Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Yeni hadiselerin yaşanmaması için bizim Genelkurmay ile Rus Genelkurmayı temas halinde olacaklar” dedi Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yaptığı görüşmeye ilişkin, “Yeni bir sayfa açtık. Bu tür hadiselerin yaşanmaması için, bizim Genelkurmay ile Rus Genelkurmayı tekrar bir direkt hat oluşturdular. Bu konuda temas halindeler” dedi. Kalın, katıldığı canlı yayında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın St. Petersburg’da Putin ile yaptığı görüşmede yaşananları anlattı. Kalın, görüşmede Rusya’nın düşürülen uçak ve pilotla ilgili herhangi bir tazminat talebinin gündeme gelmediğini, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığını söyledi. Kalın, “Dünkü görüşmede bir bölümünde Rus Genelkurmay Başkanı da vardı. Bizim Genelkurmay Başkanımız ile temas halindeler. Hem Suriye konusunda hem diğer ikili ilişkiler konusunda, diğer bölgesel konularda. Hava sahası ve diğer konularda yakın temas içerisindeler” ifadelerini kullandı. Moskova’ya yeni heyet Kalın, “Genelkurmay’ın ayrıca istihbaratımızın, Dışişleri’nin bu konudaki mekanizmaları başladı. Hatta bu Suriye konusunda yeniden bir üçlü mekanizmanın kurulması, bizden istihbarat, asker, diplomattan oluşan bir heyetle onlardan oluşan bir heyetin hemen çalışmaya başlaması yönünde dün başkanlar talimat verdiler. İlk görüşme yarın (bugün) olacak. Hatta bugün (dün) heyet, zannediyorum bu akşam (dün akşam) Moskova’ya gidecek” dedi. Türkiye ve Rusya genelkurmay başkanlarının kısa süre içinde karşılıklı ziyaretlerinin olup olmayacağına ilişkin Kalın, konunun görüşmede gündeme gelmediğini belirterek “Ancak normal süreç içerisinde zannediyorum olur” yanıtını verdi. Esad için görüş ayrılığı Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmenin önemli bir bölümünde yer alan Suriye’nin geleceğine ilişkin Kalın şöyle konuştu: “Çatışmaların durdurulması, Halep’e insani yardımların ulaştırılması, siyasi geçiş sürecinin sağlanması ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi ve özellikle PYD, YPG konusundaki pozisyonumuzun dikkate alınarak burada adımların Erdoğan ile Putin’in görüşmesinden sonra iki ülke arasındaki temaslar artarak devam edecek. atılması konusunda mutabık kalındı. Rus tarafı ile bizim Esed konusunda birtakım görüş ayrılıklarımız var. Siyasi geçiş süreci, çatışmaların durdurulması, toprak bütünlüğünün korunması konusunda hemfikiriz.” İlk arayan Putin 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Türkiye’yi ilk arayan liderin Putin olduğunun altını çizen Kalın, “O gece ilk ve en net açıklamayı yapan ülkelerden biri Rusya’ydı. Putin, önemli bir şey söyledi ve ‘Açıklamayı yaptık ama bir yandan da takip ediyoruz’ dedi” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet Vizenin kalkması içinNadodıörmnmaaüdşlıem öncelik istihbarat işbirliği DUYGU GÜVENÇ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki görüşmede kritik gündemi istihbarat işbirliği ve Suriye konusunda Türkiye’nin atacağı adımlara bağlı olarak ‘samimiyet testi’ oluşturdu. İki ülkenin Suriye konusunda işbirliğinde Moskova’ya göre Türkiye’nin dış politikasında değişim yönünde atacağı adımlar kritik rol oyanayacak. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise MİTDışişleri ve askeri barındıran yeni bir üçlü mekanizmanın oluşturulduğunu ve bu heyetin dün St. Petersburg’a görüşmek için gittiğini açıkladı. ErdoğanPutin görüşmesinin ardından Cumhuriyet’e konuşan kaynaklar, “Olumlu bir görüşme oldu. Biz hem eski seviyeye ulaşmak hem de bunu daha ileriye taşımayı istiyoruz” derken başta ekonomik yaptırımlarda atılacak adımlar için Moskova’nın şu yolu izleyeceği belirtildi: “Yaptırımlar aşamalı olarak kaldırılacak. Türkiye’nin yapacağı ve yerine getirmesi gereken bazı uygulamalar izlenecek ve ondan sonra adım atılacak. Mesela Turizm ve Ulaştırma Bakanlıkları, Gıda Bakanlıkları incelemeler yaptı. Ardından iki ülke arasında askıya alınan Karma Ekonomik Konsey’in yıl sonuna kadar toplanması bekleniyor” ‘Samimiyet testi’ Rus uçağının düşürülmesinin ardından Suriye konusunda temas kurmayan iki ülke bu krizi Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov ile Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Ümit Yalçın’ın 8 Ağustos’ta yaptığı görüşmeyle yeniden açtı. Çavuşoğlu ise Suriye konusunda somut olarak yeni bir sü recin başladığını söyledi. Çavuşoğlu, iki ülkenin Suriye’de insa ni yardımın ulaştırılması, ateşkesin sağlanması ve Cenevre görüşmeleri kapsamında siyasi çözüm sağlanmasını yeniden konuşmaya başladığını ifade etti. Fakat Rusya, Türkiye’nin atacağı adımlara göre bu işbirliğinin geleceğini belirleyecek ve ancak Türkiye’nin Suriye politikasında somut değişime göre sahadaki işbirliğini somutlaştıracak. Rusya, Türk vatandaşlarına yeniden uygulamaya başladığı vizelerin kalkması için Türkiye ile etkin istihbarat paylaşımı istiyor. Erdoğan da Putin ile görüşmesinde başta işadamlarını örnek göstererek vizelerin kalkmasının önemine işaret etti. Ancak kaynaklar, “Vizeler ancak istihbarattaki işbirliği düzeyi yeterli seviyeye ulaştığında kalkacaktır” görüşünü paylaştı. l ANKARA haber 11 Türkiye neden anlaşılamıyor St. Petersburg zirvesinden sonra Ankara’nın Rusya’yla arayı düzeltmesi, başta ekonomi olmak üzere birçok alanda Türkiye’yi rahatlatacak bir adım. Buna şüphe yok. Ancak Türkiye’nin Rusya’yla normalleşme sürecine girmesi, ille de Batı’dan uzaklaşması mı demek? 15 Temmuz darbesi yüzünden 200 yıllık Batılılaşma ve neredeyse 100 yıllık ittifak sürecini bırakıp, gire gire Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na gireceğiz? Devlette Avrasyacı rüzgârlar esiyor. Görünen o ki, 15 Temmuz darbe sürecinin faturası, büyük ölçüde Fethullah Gülen’i barındıran ABD’ye kesildi. NATO’dan çıkmak mı istersiniz, AB’yle ilişkileri sonlandırmak mı; hepsi konuşuluyor. Ben nihayetinde Türkiye’nin Batı’dan kopacağını sanmıyorum. Eninde sonunda bir kârzarar hesabı yapılıp rasyonel adımlar atılacaktır. Ancak bu türbülanslı dönemi anlayabilmek için birkaç tespit faydalı olabilir: Gülen’in darbedeki rolü ve devletteki kadrolaşma konusunda başından beri Batı’ya dert anlatamama durumu var. Bunun bir nedeni, daha düne kadar Gülen cemaatinin Batı başkentlerindeki network’unun iktidar partisi tarafından adeta devletin PR ajansı gibi kullanılıyor olması. Washington’u ziyaret eden bakanların koşa koşa Pensilvanya’ya uğraması, her dış protokol gezisinde Gülen okullarının olması, Washington’a uğrayan dışişleri bakanlarının toplantıları elçilikte değil doğrudan cemaat vakıflarında yapması vs. Keza Brüksel’de bizzat Ankara tarafından Gülen lobisinin AB sürecinin bir ayağı olarak işlev görmesinin istenmesi. Dün iyi dediğine bugün kötü deyince Batılı adapte olamıyor. Bir bit yeniği arıyor. Bir başka sıkıntı, Gülencilerin devlet ve askerdeki kadrolaşmasıyla ilgili 15 Temmuz’dan bu yana ortaya çıkan olguların, seküler bir Batılı tarafından ‘algılanamayacak’ ölçüde patolojik oluşu. İmamlar, abiler, gözle namaz kılmalar, yıllarca kimliğini gizlemeler, genelkurmay başkanlarını gizlice dinleyip haftasonları kasetleri abilere vermeler vs. ‘Yok artık’ dedirtecek cinsten olaylar bunlar. Bizzat yaşadığım için söylüyorum, Batılılara ‘fantezi’ gibi geliyor bizim realitemiz. Çünkü ‘roman’ dışında bu patolojiyi kavramalarına imkân verecek bir tarihi ya da sosyolojik referans yok yaşamlarında. Düşünsenize bir Avrupalıya 10 değil 30 yıldır sınav sorularının çalındığını ya da bir okulun arkasında gizli bir bölme olduğunu, ipi çekince açıldığını, orada alçıdan el olduğunu ve askeri talebelerin eli öptüğünü anlattığınızı. Bunlar normal insanların yapmayacağı, çılgınca işler. Da Vinci şifresi gibi. Bizler anlıyoruz bu patolojiyi ama Batılıya inandırıcı gelmiyor. Üçüncü sıkıntı, medya ve siyasette sürekli pompalanan Batı karşıtı söylemin karşı tarafı da yormuş olması. Söylem bir tortu bırakıyor. Farkında mısınız? Türkiye ‘Bak giderim haaa’ diyor ama karşıdakiler kılını kıpırdatmıyor. Bir başkası, ABD’nin darbe sürecinde somut rolü olduğuna dair medyada çıkan haberlerin karşı tarafta bir tepki rüzgârı yaratması. Dikkat ederseniz Türk yetkililer, Fethullah Gülen’i barındırmak dışında ABD’nin darbe girişiminde rol aldığına dair cümleler kurmuyor artık. Çünkü ne Büyükada’daki İran toplantısı (ki Graham Fuller katılmamış ve katılımcıların çoğu dünyanın farklı yerlerinden İran uzmanları) ne de yakalanan diğer yabancılarla ilgili haberler temellendirilemedi. Fethullah Gülen’in ABD’de yaşamasının dışında organizasyon ve kadrolaşma, büyük ölçüde ‘Made in Turkey’ gibi gözüküyor. Batı ve Türkiye arasında karşılıklı algı aşınması, güven eksikliği var ve ne orada ne de burada kimse bu duruma neşter atmak niyetinde değil. Pürüzleri gidermek için mekanizma yok. Gülen’in iadesi için Türkiye, iç kamuoyuna sunduğu sansasyonel malzemeyle bir ABD mahkemesi için hazırlaması gereken titiz ve hukuki dosyayı aynı sanıyor. ‘Bak, bak ne ifadeler var. 80 klasör yolladık!’ lafının hiçbir anlamı yok. İki kamyon da belge yollasanız, önemli olan nasıl bir hukuki çalışma yürüttüğünüz. İyi bir hukuk firmasının, o ifadelerden de faydalanarak, Amerikan mahkemelerinde bir ABD’li hâkimi ikna edebilecek güçlü bir ‘brief’ hazırlaması gerekiyor. Bu yapılabilir. Ama kanımca daha ciddi bir çalışma ve dikkatli bir dil gerektirir. Türk Akımı ekimde imzalanabilir Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak, Rusya ve Türkiye’nin ekimde Türk Akımı’na ilişkin hükümetler arası sözleşmeyi imzalayabileceklerini açıkladı. Novak, ‘Rossiya 24’ TV kanalına yaptığı açıklamalarda, ‘Ekim ayında inşaat ve ekonomik alanında çalışmalar yapmak için gerekli tüm izinlerin alınmasının ardından hükümetler arası sözleşmenin onaylanmasını, imzalanmasını ve Türk Akımı’nın ilk hattının gerçekleştirilmesine ilişkin çalışmaların başlatılmasını planlıyoruz. Türk Akımı’nı iki sene önce görüşüyorduk ve şimdi bu proje yeniden canlanacak. Bugün partnerlerimizle bu projenin hayata geçmesi için çalışma grubu kurma konusunda anlaştık” dedi. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle