14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazartesi 1 Ağustos 2016 kultur@cumhuriyet.com.tr Game of Thrones 8. sezonda bitecek İzlenme rekorları kıran fantastik televizyon dizisi ‘Game of Thrones’un 8. sezonun ardından ekranlara veda edeceği açıklandı. Dizinin ABD’li yayıncısı HBO’nun Programlama Müdürü Casey Bloys’un Televizyon Eleştirmenle ri Derneği’nin konferansında açıkladığı bilgiye göre, dizinin 7. sezonunun gelecek yıl yaz aylarında, final sezonunun ise 2018 yılında yayımlanması planlanıyor. Dizi, George R.R. Martin’in aynı adlı romanından televizyona uyarlandı. EDITÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ZARİFE SELÇUK 15 ‘Almanya yasağı’ karma heyete sunulacak EZGİ ATABİLEN Grup Yorum, kendilerine yöne lik geçen ekim ayından bu yana uygulanan ve grup eleman larının Schen gen üyesi tüm ülkelere gi rişini en gelleyen ‘Almanya’ya giriş yasağı’na karşı yeni bir adım at mak üzere. Selma Altın Grup Yorum’un süreçle ilgili bilgi veren avukatı Selçuk Kozağaçlı, Almanya İçişleri Bakanlığı’nın yasağı uygularken dayandığı belgeleri hukuk uzmanları ve bilim insanlarından oluşacak bir karma heyete sunmaya hazırlandıklarını söylüyor: “Şimdi Alman hükümetinin bu keyfi ve agresif tutumuna karşı bir adım daha ilerleyeceğiz. Bu yasağı uygulamaya koyarken dayandıkları belgeleri; Alman iç hukuku ve Avrupa iç hukukunda uzman, Türk ve Almanlardan oluşacak, içinde bilim insanları, öğretim üyeleri, hukukçular ve avukatların bulunacağı bir heyete, üzerinde çalışmaları için sunacağız. Bu karma heyet, Grup Yorum’un Türkiye’de kazanılmış davalarını, Grup Yorum’un tarihini ve mukayeseli olarak Avrupa, Türk ve Alman hukuklarını inceleyip bize bir rapor sunacak.” Av. Kozağaçlı’ya göre söz konusu yasak Alman iç hukukuna da aykırı: “Mart 2016’da DHKPC ile Grup Yorum’u doğrudan ilişkilendirerek, grubun konserlerini propaganda ve Alman iç güvenlik tehlikesine dayandıran iç yazışmalar yapıldı. Alman iç hukuku açısından Grup Yorum aleyhine verilmiş herhangi bir mahkeme kararı bulunmuyor, dolayısıyla bu uygulama Alman iç hukukuna ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı.” Grubun solisti Selma Altın ise Almanya’ya giriş yasaklarının, Almanya’da uzun zamandır her sene verdikleri “Avrupa’da Irkçılığa Karşı Tek Ses Tek Yürek” konserleri ve Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye hükümetiyle kurduğu yakın ilişki dolayısıyla uygulamaya konduğunu söylüyor ve kararın “tamamen siyasi” olduğunu belirtiyor. öMsöitğyhlearşteiAsilna–m1cSileinrienm‘eavs’seavheibri Mithat Alam, Boğaziçi Üniversitesi’nde kurduğu, kendi adını taşıyan film merkezinin dününü ve bugününü anlattı BERKE GÖL Akademik bir sinema bölümü olmayan Boğaziçi Üniversitesi’nde sine Fırat Yücel ma meraklısı öğrencileri bir ara ya getirmek ve onlara yol göster mek amacıyla bundan16 yıl önce kurulan Mithat Alam Film Merke zi, zaman içinde sinemanın fark lı alanlarındaki çalışmalarıyla, ha yata geçirdiği projelerle sinema ortamında kendine saygın bir yer edindi. Kurucusu Mithat Alam, Merkez’in dününü ve bugününü, filmlerin peşin de geçirdiği 60 yılı, geniş film koleksiyonunu, sine ma anılarını, en sevdiği yö netmenleri, yine Mithat Alam Film Merkezi bünyesinde çıkan Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nden Berke Göl’e anlattı. Mithat Alam Film Merkezi Boğaziçi Üniversitesi’nin Güney Kampusu’nda yer alıyor. (Fotoğraf: Ali Özlüer) n Uzun ve başarılı bir iş haya tının ardından bambaşka bir alana geçerek 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’ni kurdunuz. Bu keskin dönüş nasıl oldu? Aşağı yukarı 30 sene süren bir iş hayatım var ama hiçbir zaman iş hayatından keyif almadım. Ellilerime geldiğimde, belirli bir yaşam konforuna eriştiğim, ayrıca bekâr ve çocuksuz olduğum için, hayatta beni mutlu edecek bir şeyin peşinde koşmaya karar verdim. Kendimi bildim bileli beni en çok mutlu eden şey sinema olmuştu. ‘Esas sahibi öğrenciler’ Yavaş yavaş bir film merkezi kurma, bunu da Boğaziçi Üniversitesi’nde yapma fikri oluşmaya başladı. Bugün Boğaziçi Üniversitesi olan Robert Kolej’de ortaokulu, liseyi, üniversiteyi okudum, orada master yaptım. O kampus benim için çok değerliydi. Bir yandan da bir tür bağış yapma isteğim vardı. Sonuçta sinemadan aldığım zevk, Boğaziçi Üniversitesi kampusunun ba bunu rektöre anlatırken “Merkez emirlerini üniversiteden almayacak. Öğrenciler belirleyecek merkezin neler yapacağını” demiştim. Nitekim öyle de yaptık. Birçok projemiz, öğrencilerin tavsiye ettiği projelerdir. Türkiye sinemasında meslek hayatının sonuna gelmiş yönetmenlerle, oyuncularla, senaristlerle, görüntü yönetmenleriyle, set işçileriyle yapılan sözlü tarih çalışmalarından oluşan ve çok önem verdiğim Görsel Hafıza Projesi örneğin, tamamen öğrencilerin isteğiyle hayata geçirildi. Üniversitede bütün binalar belirli bir vakitte kapanır. Merkez film gösterimleriyle, söyleşilerle akşam 10.00’a kadar aktif. Ama belirli öğrencilerde anahtar vardır ve çoğu zaman 10.00’dan sonra da çalışır. Çünkü Merkez’in esas sahibi öğrencilerdir. Ne güzel ki, geride kalan 16 senede hiçbir rektör işimize karışmadı. Merkez “öğren cilerin Merkez’i” olarak kaldı. ‘Hayatımı değiştirdi’ n Öğrencilerle kurduğunuz samimi ilişkinin de payı büyük... Farklı dönemlerde öğrencim olan çok yakın 3040 dostum var bugün. O benim en büyük zenginliğim. Merkez çok kişinin hayatını değiştirdi ama galiba en çok benim hayatımı değiştirdi. Beni gençleştirdi. Yaşıtlarınla konuşurken karşındaki migreninin tuttuğunu söylüyor, sen de bel ağrından bahsediyorsun. Gençlerle öyle değil ve sana müthiş enerji veriyor. Öğrencilerimle büyük aşk yaşıyorum ve bu da benim son 20 senedeki en büyük mutluluğum. n Mithat Alam Film Merkezi, kurulduğundan bu yana sadece Türkiye’den değil, dünya sinema camiasından da pek çok önemli ismi ağırladı... En zor konuk Cem Yılmaz’dı n Bu konukların sizde yumrukladı, sonradan içeri bıraktığı pek çok unutulmaz alınıp yerlerde oturarak takip anı da var muhakkak... ettiler söyleşiyi... Bu arada pek Her yıl sonbahar ve ilkbahar dönemlerinde toplam 20’ye yakın söyleşi yapıyoruz. Sinema bölümü olan üniversitelerde bile ulaşılamayan bir sayı bu. İKSV’yle düzenlediğimiz söyleşilerde bugüne kadar Ken Russell’dan Aleksandr Sokurov’a, Park Chanwook’tan Gus Van Sant’a, Claire Denis’den Neil Jordan’a, Amos Gitai’den CostaGavras’a sayısız yönetmeni konuk ettik. Türkiye’den ise artık bazı isimleri yeniden çağırmaya başlayacağız çünkü özellikle yönetmenler arasında gelmeyen neredeyse kimse kalmadı. Konukları belirlerken kapsamı sinemacılarla sınırlı tutmuyoruz. Niye kimse Adalet Ağaoğlu’nu, Selim İleri’yi, Murat Belge’yi, Ahmet Hakan’ı, Murathan Mungan’ı çağırmıyor? Bu eksiği gidermek için başlattığımız “Ayın Konuğu” bölümünde pek çok insanı konuk ettik. Örneğin Hasan Cemal’i de konuk edebiliyoruz ve yeni çıkan Kürtler kitabını konuştuktan sonra “Bu kitap filme çekilseydi nasıl olurdu?” diye bitirebiliyoruz sohbeti. Öğrencilerin büyük katkısıyla bu söyleşilerin hepsini deşif na verdiği şeyler ve bağış Ben bazı söyleşilerde moderatörlüğü yapma fikri bir potada de üstleniyorum. Bazen çok keyif ala eridi. O zamanki rek cağımı düşündüğüm için, bazen de o söy tör Üstün Ergüder’e, leşinin zor geçebileceğini tahmin ettiğim yapacağım bağışla üniversitede bir sinema master programı açılmasını teklif ettim. Rektör den... Örneğin özellikle istediğim söyleşilerden biri, kendisine olan özel sempatimden dolayı, Emel Sayın söyleşisiydi. Hatta söyleşinin sonunda “Emel Hanım bizi kırmayın” diyerek orada sırf mikrofonla iki tane şarkı söyletmiştim. Bir diğeri Haldun Dormen. Dormen bana tiyatroyu sevdiren kişidir; çok ufakken Dormen Tiyatrosu’na gittiğimi ve çok bunu istemedi. etkilendiğimi hatırlıyorum. Söyleşide de lafa böyle O noktada, si başladım ama Dormen çok sinirlendi, çok tatlı bir şe nema bölümü kilde “yaşımı niye karıştırıyorsun?” diye sitem etti. olmayan üni Zor olanlar da vardı tabii, en zoru da Cem Yılmaz’dı. versitelerdeki film merkezlerini araştırdım ve nihayet 2000’de Mithat Alam Film Merkezi’ni kurduk. Cem Yılmaz’ı Merkez’in 61 koltuklu nuna sığdıramayacağımızı bildiğimiz için söyleşiyi Albert Long Hall’un büyük salonunda yaptık. Neredeyse bin kişi geldi, dışarı salo üzerinde durulmuyor ama Cem Yılmaz çok ciddi bir sinefil. Tabii oraya ge re len kitlenin bir kısmı Cem Yılmaz’ın onları eğlendirmesini bekliyor. Buster Keaton’dan, Harold Lloyd’dan bahsetmesi –ki kendisi özel likle komedi sinemasına çok hâkim– sıkıcı geli yor. Cem Yılmaz aralara herkesi güldürecek bir ediyoruz, editoryal süzgeçten geçiriyoruz ve sene sonunda söyleşiler kitabı olarak basıyoruz. 2001’den bu yana her yıl çı kaç espri atsa da yeterli olmuyor. Sorucevap kıs kan kitaplarımız mında ise çocuklardan biri çıktı, “siz Gezi’de niye da Türkiye si sesinizi yükseltmediniz, niye bu konuda tweet at nemasının bel madınız?” gibi bir soru sordu. Cem Yılmaz da “ben li başlı yönet bu konudaki tutumumu illa Twitter’da göstermek durumunda değilim” şeklinde çok aklı başında bir ce vap verdi... O söyleşi bizim rekorumuzdur, tam dört saat sürdü. Kendisiyle yapılan dünya kadar söyleşi arasında Cem Yılmaz’ın Türkiye si nemasına, dünya sinemasına, ko medi türüne yaklaşımını bu Ali Özlüer kadar bütünlüklü, ayrın men, senarist, oyuncularıyla yapılmış kapsamlı söyleşiler var. Bu kitapları sinema bölümü olan üniver tılı ele alan başka bir sitelere ve film en söyleşi daha ol düstrisine dağıtı duğunu zan yoruz. Görsel Hafıza n Merkez’in en önemli özelliği öğrenci da kalanlar kapıları netmiyorum. Projesi’ndeki söyleşi videolarını bir araya getiren odaklı olması. DVD’ler gibi bunların da si Üniversiteden ziyade öğrencilere bağlı bir merkez. O zaman Cem Yılmaz Mithat Alam nemamız adına kalıcı kaynaklar olacağını umuyorum. Sanat her şeye iyi gelir ‘Sadece Işık ve Renk’ Kısa bir süre önce yaşanan askeri darbe girişimi ve bu girişimin etkisiz kılınmasının ardından ilan edilen olağanüstü hal sonucunda pek çok kültür ve sanat etkinliği düzenleyenlerce ya durduruldu ya da ertelendi. Böyle bir ortamda Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki “MACK. Sadece Işık ve Renk” sergisinin, durdurulmak şöyle dursun, 18 Eylül’e kadar uzatılması bana çok anlamlı geldi. Müzenin müdürü Nazan Ölçer’in açıklaması ise, serginin uzatılması kararının anlamına anlam kattı: Karanlığa karşı “Sanat her zaman toplumlara umut vermiştir. Karanlıkları bertaraf etmenin yollarından biridir sanat. Biz de SSM olarak herkesi, Heinz Mack sergisini görmeye davet ediyoruz. İnanın size çok iyi gelecek.” Demokrasiyi tümden ortadan kaldıracak bir darbenin eşiğinden dönüldüğü, yüzlerce canın yitirildiği, binlerce kişinin gözaltına alındığı ya da tutuklandığı, yine bir toplumsal travmanın içine düştüğümüz, yeni bir demokrasi ve hukuk sınavının kapısında bekler olduğumuz günlerde eğlenecek halimiz yok kuşkusuz. Ama sanat ve edebiyat, olmasa da olur bir eğlencelik mi? Yoksa zihnin en önemli ve en gerekli uğraşlarından biri olarak, modern ve demokratik bir toplumun yurt taşlarının, özgür bireylerden meydana gelen bir toplumun oluşumu için onsuz edilemez bir uğraş mı? Sanatsız, edebiyatsız bir dünyanın doğurabileceği insanlık manzarasını bir düşünürsek: Uygarlıktan nasibini almamış, barbarlığın baskın çıktığı, duyarlıktan yoksun, söz fukarası, cehaletin kol gezdiği, salt içgüdüleriyle davranan, tutkuyu ve sevmeyi bilmeyen, yazgısına boyun eğen bir dünya... Ruhsuz bir dünya “Böyle bir dünyada ruha yer olmazdı” diyor Mario Vargas Llosa. “Dahası, böyle bir dünya, yaşamın katlanılmaz tekdüzeliğiyle de kalmaz, insan yaşamının başka türlü olamayacağı, hep böyle kalacağı, bunu hiç kimsenin ve hiçbir şeyin değiştiremeyeceği duygusundan kaynaklanan kopkoyu bir karamsarlığın boyunduruğuna girerdi.” Ertelemeye gelmez Kaldı ki, yapıtları SSM’de sergilenen, Zero akımının kurucularından Heinz Mack da, “Benim sanatım hep hümanist kürenin içinde yer aldı” diyor. “Bu hümanist küre sanatçıya birey ve özgür olma şansını tanır. Özgürlük, iradenizi kendi elinize almanız demektir. Ancak özgür olunca yaratabilirsiniz.” Diyeceğim, sanat da, edebiyat da ertelemeye gelmez. Ama her şeye iyi gelir... Gülseli İnal’dan ‘Güneş Öncesi’ Şair İnal’ın mitolojiyle dost yeni şiirleri nihayet raflarda. Gülseli İnal’ın yeni şiir kitabı “Güneş Öncesi” İskenderiye Kitaplığı Yayınları tarafından yayımlandı. Şairin, ondokuncu şiir kitabı olan “Güneş Öncesi”ne, Yalçın Bilgin’in kitaptaki şiirler için özel olarak çizdiği illüstrasyonlar eşlik ediyor. İşte kitaptaki şiirlerden bir alıntı: taç korona fırtınayı gözleyen kızlarım var Sia ve Heka yağmur kokusuyla kendinden geçen dağların simetrisine tutkun kızlarım var bakışları ıslak göğü dirilten Bakhus ayinlerine katılan kızlarım var saçları olgun üzüm taneleri yıldırımları ölçen kızlarım var güzel mi güzel kristale dokunan kızlarım var tutkulu mu tutkulu C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle