27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ OTI Holding Rusya’da satışlara başladı Rusya’dan Türkiye’ye en fazla turist getiren kuruluşlardan olan OTI Holding, Rusya’da Türkiye’ye dönük tatil satışlarının acentelerde ve web ortamında başladığı, belirterek, charter uçuşları için Rus Sivil Havacı lık Kurumu’ndan gelecek yazının beklendiğini ifade etti. Holdingden yapılan açıklamada “Charter uçuşlarıyla ilgili kısıtlama kararı 1 hafta10 gün içinde açılmasıyla, 1 milyon kişinin geleceğini tahmin ediyoruz” denildi. 8 EDİTÖR: YENER KARADENİZ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Türkiye’nin üretimi de değeri de 2016’da düştü 2015’i bazı ürünlerde rekor ile kapatan tahıl üreticileri bu yıl zararda. Sebze meyve ihracatında miktar artarken, Türkiye’nin kazancı yüzde 10’a yakın düştü Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2016 yılında bir önceki yıla gö re yüzde 8.8 oranında azalarak yaklaşık 35.2 milyon ton olaca ğı tahmin ediliyor. Hasadı ta mamlanan ürün ler de bu tahmini destekliyor. Geçen yıl 22.5 milyon ton ile re kor kırılan buğ YENER KARADENİZ day üretiminde bu yıl yüzde 10’dan fazla dü şüş bekleniyor. Arpada ise dü şüşün yüzde 15’ten fazla ola cak. Buğdayda talep aynı oran da artarken, geçen yıl 4.5 mil yon ton olan ithalatın 6 milyon tona çıkması öngörülüyor. Artan talebe rağmen çiftçinin mağdur olduğunu söyleyen Zi raat Mühendisleri Odası Baş kanı Özden Güngör, “1 TL’den Özden Güngör Gübre alarmı Bombalı saldırı nedeni ile bomba yapımında kullanılan amonyum nitrat üretimi yasaklanmıştı. Bu ürün tarımda gübre olarak kulanılıyor. Yasağın çiftçi için ayrıca bir sıkıntı yarattığını dile getiren Özden Güngör, “Bu ürün bitki tarafından en çabuk alınan gübre türü. 12 günde alınır bitki tarafından ve büyümesi, yeşillenmesi, gelişmesi amonyum nitrat tarafından olur. Çiftçinin buna ihtiyacı var. Şu dönemde pamukta, sebzelerde özellikle kabakgiller, patlıcan, biber, domates ve ayçiçeği gibi ürünlere acil amonyum nitrata ihtiyaç var ” dedi. fazla maliyeti olan buğday, tüccar ve komisyoncular tarafından 8090 kuruşa satın alınıyor. Çiftçinin yüzde 90’ının bankalara borcu var, satmak zorunda kalıyorlar. Toprak Mahsulleri Ofisi ise hâlâ fiyat açıklamadı. Türkiye’de Trakya büyüklüğünde 4 milyon hektar alan boş beklerken hükumet kendi çiftçisini desteklemek yerine yurt dışında buğday üretimi için arazi kiralıyor. Böyle giderse çiftçiler dayanamaz” dedi. 4 milyon hektar atıl Güngör’ün verdiği bilgilere göre, Türkiye’nin ekilebilir tarım arazisi 23.9 milyon hektar. Bunun 4 milyon hektarı ise ekilmiyor. Bunun sebebinin ise girdi maliyetlerinin yüksekliği olduğunu dile getiren Güngör, ekilebilir alanın 7.8 milyon hektarında buğday tarımı yapıldığını ve 2015’te bu alanda 22.5 milyon ton buğday üretimi gerçekleştiğini söyledi. Türkiye’de buğday hasadının tamamlandığı Akdeniz, Trakya, Güneydoğu bölgelerde geniş kapsamlı bir araştırma yaptıklarını anlatan Güngör, buğday ve arpada verimin çok düşük olduğunu gördüklerini belirtti. Bu yıl üretimin yüzde 10’dan fazla düşerek 20 milyon tona gerileyeceğini anlatan Güngör, 8 milyon ton olan arpa üretiminin de 6 milyon tona düşeceğini söyledi. Maliyet yüksek Suriyeliler hariç nüfusun her yıl 1 milyon arttığını anlatan Güngör, şöyle devam etti: “Buğdayda girdi maliyetleri çok yüksek. Yaptığımız araştırmaya göre, kilogram başına üretim maliyeti Adana’da 1.10 TL, Hatay’da 1.12 TL, Urfa’da 1 TL’nin üzerinde. Bunlar en düşük rakamlar. Hasat yapan üreticiler 8090 kuruştan buğdayını vermek zorunda kalıyor.” Daha çok satıp az kazandı Rusya ile Türkiye arasında 24 Kasım 2015’te yaşanan uçak düşürme krizinin tarım sektörüne etkileri artarak devam ediyor. Bu yılın OcakMayıs döneminde 1.359 milyar kilogram ürün satarken 719 milyon dolarlık gelir elde ettik. Ancak bir önceki yılın aynı döneminde 1.331 milyar kilogram ürün satmamıza rağmen gelir, 100 milyon dolar daha fazla gerçekleşmişti. Miktar artmasına rağmen düşen gelir, Türk meyve ve sebzelerinin değerinin uluslararası piyasada düştüğünü gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2015 OcakMayıs döneminde 0.60 dolar olan meyvesebzenin kilogram fiyatı, bu yılın aynı döneminde 0.52 dolara geriledi. Bu gerileme deneni ile miktar başına yüzde 2 artan ihracat, değer olarak yüzde 11 geriledi. Bu düşüşte en önemli et ken Rusya ile yaşanan kriz. Son dönemde ilişkiler düzelmeye başlasa da 1 Ocak’tan itibaren beş aylık dönemde toplam yaş meyve sebze ihracatında 92 milyon dolar gerileme yaşanırken, bu rakam Rusya özelinde 290 milyon dolara ulaştı. Rusya’nın yanı sıra, hem miktar hem de değerde ihracatın düştüğü bir diğer ülke ise Moldova oldu. Söz konusu ülkeye, 2015 OcakMayıs döneminde 16.5 milyon kilogram ve 8.6 milyon dolar olan ihracat, bu yılın aynı döneminde 14.5 milyon ki logram ve 6.6 milyon dolara geriledi. Miktar olarak artmasına rağmen değer olarak ihracatın düştüğü iki ülke ise Bulgaristan ve Belçika oldu. Sırasıyla bu iki ülkeye yüzde 8 ve yüzde 8’lik düşüş yaşadı ihracatın değeri. Oysa bu iki ülkeye yapılan ihracatın hacmi, yine sırasıyla yüzde 6 ve yüzde 26 artış göstermişti. Fındıkta düşüş Öte yandan sebze ve meyve üretiminde ise bu yıl artış bekleniyor. Sebze ürünleri üretim miktarının 2016 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1.7 oranında artarak yaklaşık 30.1 milyon ton olacağı tahmin ediliyor. Meyve ürünlerinin üretim miktarının 2016 yılında bir ön ceki yıla göre yüzde 6.4 oranında artarak yaklaşık 18.9 milyon ton olacağı tahmin edildi. Sert kabuklu meyvelerden fındığın ise yüzde 18 oranında azalacağı tahmin edildi. 20 bin 400Yçüıkzmdaesı4bseekvlİeyensiiynoer şirket iflas edecek Rusya, elma, kayısı, soğan, brokoli ithalatını yasaklamıştı. TESK’ten Rusya uyarısı: Sebze fiyatları artacak Rusya ile ilişkilerin normalleşme sürecine girmesinin sebze ve meyve fiyatları üzerinde speklasyonlara yol açabileceği konusunda uyarıda bulunan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Tedbir alınmazsa sebze ve meyveler vitrinlerde seyirlik hale gelir” dedi. Palandöken, yaptığı açıklamada, “En fazla meyve ve sebze ihracatı yaptığımız Rusya 1 Ocak 2016 itibari ile Türkiye’den bazı meyve ve sebzelerin ithalatına bir dizi yasak getirmişti. Şimdi Rusya ile buzların çözülüyor olmasını fırsat bilen spekülatörler iç piyasada sebze ve meyve fiyatlarına zam yapmaya baş ladılar” dedi. Yetkililere denetimlerin artırılması çağrısında bulunan Palandöken, “Bayram üzeri kimsenin vatandaşa yüksek fiyattan sebzemeyve yedirmeye hakkı yok” değerlendirmesinde bulundu. Vitrinde izleriz Rusya’nın yılbaşından beri portakal, mandalina, üzüm, elma, armut, kayısı, şeftali, nektarin, erik, çilek, domates, soğan, karnıbahar, brokoli ve salatalık ithalatını yasakladığını anımsatan Palandöken, “Seneye planlama yapılarak sebze meyve üretimi ayarlanmalı ki vatandaşımız yüksek fiyattan tüketmesin. Aksi halde sebze ve meyveler vitrinlerde seyirlik hale gelir” dedi. l Ekonomi Servisi Euler Hermes’e göre İngiltere AB’den ayrılırsa ülkede iflaslar artacak. Alacak sigortası şirketi Euler Hermes, Brexit’in gerçekleşmesi durumunda Birleşik Krallık’ta 2012 yılından bu yana ilk kez iflaslarda artış kaydedileceğini ve 2016’da iflasların yüzde 1 oranında artacağını açıkladı. 2017’de ise iflaslardaki artışın devam ederek yüzde 4 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Artışla birlikte iflas eden şirket sayısının 20 bin 400’e çıkacağı öngörülüyor. İflasların yüzde 35’inin ise perakende, ticaret ve inşaatla ilgili faaliyetlerden geleceği belirtiliyor. Euler Hermes’in açıklamalarına göre Brexit nedeniyle en büyük darbeyi finansal sektör aldı ancak otomotiv, inşaat ve perakende sektörleri de iki haneli zararlarla karşı karşıya. İngiltere Merkez Bankası’nın bu süreçte gerekli olduğunda 250 milyar Sterlinlik (GBP) likidite sunmaya hazır olduğu, enflasyon yüzde 1’in altında seyredebileceği için Bankanın 2017’ye kadar destekleyici politikasını sürdüreceği belirtiliyor. Yüksek enflasyon Diğer yandan, dolar karşısında yüzde 10 değer kaybeden GBP’deki düşüş ise 2017’de daha yüksek enflasyon oranlarına işaret ediyor (yüzde 2.7 artış). GBP’deki değer kaybının özel tüketime de olumsuz yansıyacağı öngörülüyor. Eylül 2016’da AB Anlaşması’nın 50’nci maddesinin yürürlüğe alınması ile çıkış müzakerelerinin iki yıllık süresi başlamış olacak. “Yumuşak Çıkış” senaryosunun gerçekleşmesi durumunda Serbest Ticaret Anlaşması imzalanmasıyla Birleşik Krallık şirketleri daha düşük gümrük vergilerinin avantajlarından faydalanabilecek ancak ihracat alanında rekabetçiliklerini kaybetme ris kiyle karşı karşıya kalacaklar. l Ekonomi Servisi Pazartesi 4 Temmuz 2016 Suriyeliye vatandaşlık İç savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan bir Ortadoğulunun, Paris’te karın tokluğuna çalışırken, gündelik bir jesti nasıl karşıladığını sarsıcı bir sıfatla aktarır Amin Maalouf: “Taşkın bir minnettarlık.” Olağan koşullarda, “iyilik” sayılamayacak bir insani davranışın, abartılı bir şükran duygusu yaratmasından, Maalouf da derin bir rahatsızlık duyar ve “Ölümcül Kimlikler” adlı kitabında özellikle bizim coğrafyadan Avrupa’ya doğru yönelenmülteciliğin, yalnızca psikososyal konumunu değil, ekonomik ve siyasi temellerini de “uyandırıcı” tespitlerle irdeler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suriyelilere vatandaşlık verileceği açıklamasıyla sosyal medyada başlayan son tartışma, sığınmacılara yönelik bakış açısının, Türkiye’de de meselenin kendisi kadar sorunlu, kaygı verici olduğunu haber veriyor. “Ülkemde Suriyeli İstemiyorum” başlığı altında yayılan nefret söylemine baktığımızda, belki net ve tutarlı bir bakış açısından ziyade, hafife alınmayacak yaygınlıktaki düşmanlık duygusundan söz etmek daha isabetli olacak. HHH Solculuğu geçtim. İşsizliği artıracağı, “pasta”yı küçülteceği varsayımıyla yayılan düşmanca dilin, görece sorgulayıcı olmasını beklediğimiz “klavyeler”den körüklenmesi, insanı uzun uzun düşündürüyor. Mesele, şaşırıp şaşırmama tercihinden ibaret olsaydı aslında, kaygının zemini de oluşmayacaktı. Fakat, rejimin burun üstü çakılan dış politikasını pas geçen bir “Ülkemde Suriyeli İstemiyorum” kampanyası, sadece ırkçı kibri temsil etmekle kalmıyor. O kampanyaya katılanı, yaptırdığı anketlerde oy açığını gördükçe çark üstüne çark eden, nihai hedefine ulaşmak için nüfus tasarımcılığına  kalkışan büyük hesap sahipleriyle aynı hizada birleştiriyor da. “Neden ülkenizin ‘cihatçı otobanı’ olmasına itiraz etmiyorsunuz, sığınmacıları Avrupa’da ayrı, ülke içinde ayrı bir ‘sopa’ diye kullanma taktiğini neden görmezlikten geliyorsunuz” sorularını sormamak da öyle... HHH Türkiye, “açık kapı” politikası gereği, Suriyeli sığınmacıları kabul ettiği 2011’den itibaren insani mülahazalarla kamplar kurdu. İlk üç yıl yönetici kadroların ortak söylemi, “Bir gün savaşın bitip onların da ülkelerine geri döneceği” yolundaydı. Aradan beş yıl geçti. Bugün 3 milyon Suriyeli’in, Türkiye’de nasıl ve hangi koşullarda yaşayacağı, doğru kavramla “entegrasyonu” meselesi; eğitimden sağlığa, çalışma hayatından üretime kadar, “Hadi vatandaş olsunlar, ben yaptım oldu” denemeyecek kadar çok boyutlu devasa bir sorun. Bu ölçekteki sorunun ciddi ve kapsamlı biçimde tartışılıp hatta “millete sorulmasından” daha tabii bir şey de olamaz. Gerçekten bu konuda söz söyleme derdimiz varsa, Suriyeli sığınmacıların bu ülkedeki kronik işsizliğin, 10 bin dolarda sabitlenen orta gelir tuzağının, vakıflar üzerinden perdelenen yoksulluğun sorumlusu olmadığını bilmemiz gerekiyor. Kayda geçsin ki, 1725 Aralık yolsuzluklarının, çalınan kamu kaynaklarının, iş cinayetlerinin, dini duyguları sömürerek çocuklarımızın istismarının sorumluları Suriyeli sığınmacılar değil. Biata itiraz ederken, yabancı düşmanlığının kıyılarında “taşkın minnettarlık” talebi insanlığa sığmaz. Köprü açıldı, feribot seferleri durdu İzmit Körfezi’nde açılışı yapılan Osmangazi Köprüsü’nün bayram boyunca ücretsiz olması, DarıcaYalova arasında hizmet veren feribotları vurdu. Geçişlerin ücretsiz olması nedeniyle sürücüler Eskihisar yerine Osmangazi Köprüsü’nü tercih etti. Feribot işletmecisi İstanbullines firması 10 Temmuz’a kadar seferlerin durdurulduğunu açıkladı. Kabin amirinin ölümü için ‘iş kazası’ kararı Türk Hava Yolları (THY) kabin amiri Zeynep Sema Müstecaplıoğlu’nun Japonya’da otel odasında hayatını kaybetmesiyle ilgili mahkeme “iş kazası” kararı verdi. Adli Tıp Kurumu, kabin amirinin ölümünü iş stresine bağlı beyin kanaması olarak değerlendirirken SGK ölüm ile iş arasında bağ kurmayarak karşıt değerlendirme sundu. Mahkeme, ölümün iş kazası olarak kabulüne karar verdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle