Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pazartesi 4 Temmuz 2016 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr yorum 13 Terör tüketiyor! Geçen hafta Atatürk Havalimanı katliamıyla toplum bir kez daha derinden sarsıldı. Yalnızca son bir yıl boyunca, Suruç’tan başlayan, Ankara ve İstanbul’da yoğunlaşan kitlesel cinayetler işlendi. Bunların birçoğunu IŞİD ya da DEAŞ denilen İslamcı terör örgütü üstlendi. IŞİD terörü, bir türlü sonlandırılamayan PKK terörü ile birlikte ülkeyi gerçekten tüketiyor. PKK bir tarafa, IŞİD ortamına nasıl gelindiğinin irdelenmesi, doğru çözüm bulunması için gerekiyor. İbşuleluynemniabyialinnmmeı?yen mi, 2 Temmuz, 35 düşünce, kültür ve sanat insanının yaşamını yitirdiği; saldırıyı kendilerini siyasal İslamcı olarak tanımlayan kişilerin üstlendiği; onları şimdilerde AKP’de siyaset yapanların savunduğu SivasMadımak katliamının 23. yıldönümüydü. Madımak yıllarında, yani 1990’larda, siyasal İslamcı örgütlerin öldürdüğü düşünce insanları şöyle: Turan Dursun, İslami Hareket Ordusu; Çetin Emeç, Türkİslam Komandoları Birliği; Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı dörtlüsü İslami Hareket / Tevhid Selam Kudüs Örgütü; Konca Kuriş, Hizbullah; Necip Hablemitoğlu, “The Cemmat”. Bu örgütleri kimse kovuşturma sonucu saptamadı; bunlar ilgili cinayeti üstlendiler, ancak, örgütcinayet ilişkileri somut olarak hiçbir zaman ortaya konulmadı. FMCfaili meçhul cinayetler Türkiye’nin markası oldu; yalnız siyaset değil, yönetim, güvenlik, giderek hukuk ve eğitim gibi toplumsal yapının dokusunun işlendiği süreçler de karanlıkta bırakılan bu cinayetlerle birlikte yaşadı ve yaşıyor! Özenle ve önemle altı çizilmelidir ki, ülkeyi yönetenler tek bir cinayeti bile faili meçhul bırakmayacak kararlılıkla bunların üzerine gitseydi bugünlere gelinmezdi, bu bir. İkincisi de faili meçhul kalan cinayetin sorumlusu ülkenin yönetimidir. İşiniz ne? Her kitlesel katliamdan sonra yapılan bu kez de yapıldı; en yetkililer o ünlü ilk demeci verdi: İstihbarat zafiyeti yoktur. Nasıl oluyorsa; istihbaratın kendisi yok; ancak olmayan istihbaratın zayıf olmadığı, anında anlaşılıyor! Mantık bilimine yapılan bu büyük katkının adı Türk mucizesi olmalıdır. İstihbarat zafiyeti olmayınca, ülkeyi yönetenlerin ve onlara bağlı istihbarat birimlerinin de sorumluluğu kalmıyor. İyi de, IŞİD bu ülkede eğitim kampları oluştururken; hücreleri 71 ilde çalışırken; buralara gençleri çekerken ve ölümlere hazırlarken Türkiye’nin bilgi toplama ya da istihbarat örgütleri, örneğin MİT armut mu topluyordu? Ya ülkeyi yönetenler ne yapıyordu? Bu soruların yanıtı, geçmiş faili meçhul cinayetler gibi, hiçbir zaman aranmayacak. Çünkü, hükümetin istihbarat duyarsızlığı TBMM’de akıl almaz bir reddetme ile tamamlandı. Havalimanı saldırısının üzerinden daha 24 saat geçmeden, üç muhalefet partisinin araştırma önergeleri AKP oylarıyla reddedildi. Katliamı da, toplumu da karanlıkta bırakan bu ret olayı, ülkenin geleceği açısından, çok ama çok korkutucudur. Meclis, bugün bile terörün üzerine el ele gidemeyecek kadar bölünmüşse, teröre karşı birlik çağrılarının anlamı mı olur? Soruşturmayı yürüten polis ve savcı ne yapsın? Ya toplum? Türkiye, işleyeni bulunmayan siyasal cinayetlerin cennetidir. Ülkenin siyaseti kan gölünde boğuluyor. Böyle bir ortamda açılışı yapılan Osmangazi Köprüsü ve benzerleri siyaseti boğulmaktan kurtarmaya yeter mi? Bilinmez. Ancak, bunların toplumda bir ortak sevinç yaratamadığı açıkça görülüyor. Toplum yaşadığı cinayetlerle cinnet noktasına geliyor; biraz daha tükeniyor. Bayramınızı kutlarım. 4 Temmuz 2016 SAYI: 33143 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.31 03.23 03.55 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.30 13.16 17.13 05.18 13.00 16.55 05.45 13.23 17.15 Akşam 20.48 20.29 20.48 Yatsı 22.37 22.14 22.28 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Sosyal Medyanın, Konuşma Dilinin Saldırısı Sosyal medya çaresiz bir dert, büyük bir olanak, insanların her türden iyili lü yazarlar, şairler, titiz dil ustaları Cumhuriyet’in sayfalarına yanlış cümlelerin, bozulmuş sözcük ği, kötülüğü serbest bıraktıkla lerin girmemesi, dili bozacak ter rı “özgürlük” alanı ve nihayet ne kiplerden uzak durulması için yo yazık ki bir ölçüde dil düşmanı ğun çaba harcarlardı. Şimdi yuka dır. Çaresi yok; Pandora’nın ku rıda anlatılan nedenlerden, en çok tusudur. Denetlenmesi neredeyse da sosyal medya etkisiyle henüz imkânsız, ama aynı zamanda öz ağırlaşmamış da olsa bir tehlike gürlüğün hayat bulduğu alan. Bu baş gösterdi. Zaman zaman ko nedenle de iktidarlar sosyal med nuşma dilinin yazı dilini bozduğu yayı sevmiyorlar. Sosyal medya örnekler sızabiliyor yazılara. Ya nın taşıdığı olumsuzlukların orta zılara artık insan yüzünün bin bir dan kalkmasının, kaldırılmasının halini anlattığı söylenen “emoji büyük bir kültür devrimi ile uzun ler” girebiliyor, başlıklar savrukla bir süreçte olabileceğini düşün şıyor, manşetlerde sözcükler an müyor, çareyi yasakta, yasakla lamlarını yitirebiliyor. makta buluyorlar. Okurlardan gelen yapıcı eleşti Sosyal medya dile de zarar ve rilerde en çok bu konular üzerin riyor. Dili değiştiriyor, yazı dilini de durulduğunu bu köşeyi oku konuşma dilinin saldırısına açtığı yanlar bilir. Yazım hataları okurun yetmiyormuş gibi işaretlerin, an her zaman dikkatindedir. Küçük lamsız kısaltmaların saldırısı kar bir örnek, usta söyleşi muhabiri şısında korunmasız bırakıyor. TV mize haksızlık etmeyelim, sorula kanallarında ise kimi spikerler rıyla ele aldığı konuyu, konuğu tü düzgün Türkçeyi unutmuş gibi müyle okura açık hale getiren ya ler. Önleyebilir miyiz? Zor görünü zarımızın hakkını yemeyelim ama yor. Ama belki yazılı basını sosyal okurlardan gelen küçücük, mini medyanın, biraz daha geniş tuta cik bir eleştiriyi de burada akta lım konuşma dilinin saldırısından ralım. Okurlarımız soruyorlar, “Bi kurtarabiliriz. Bunun için yazarla sormak lazım” köşesindeki bu rın, muhabirlerin, editörlerin dik “bi”, konuşma dilinin bu sevimli kat etmesi, dile özen göstermesi “sözcüğü” olmasa olmaz mıydı? gerekiyor. Konuşma dilinin yazılı Okurlarla bu konuyu tartışırken, basında daha sıklıkla kullanılması “küçücük ‘bi”nin söyleşi sayfa nın kapısını magazin dünyası aç sına bir sıcaklık katmayı amaç tı. Konuşulan, söyleşilen şöhretle ladığını ve bunu da başardığını” rin dilinin düzeltilmesi yerine ko söylüyorum ama okurlarımızı ikna nuştukları gibi yazılmasının tercih edebildiğimi söyleyemem. edilmesi gazete sayfalarında tuhaf Yine de ben konuşma dili yazı bir dilin egemen olmasına yol açı diline sızmasın, sosyal medyanın yor. Köşe yazarlarını da unutma işaretler dili, “emojiler” dünyası yalım; anlı şanlı yazarlarımız dili uzaydan gelen ağır bir saldırı gibi bozmayı iş edinip, sosyal medya üstümüze çullanmasın diye dikkat nın bozuk, deforme diliyle yazma etmek gerektiği kanısındayım. yı “üsluba” dönüştürdüler. Okurlarımızın terör saldırısı ne Cumhuriyet gazetesi dil konu deniyle duyarlılıklarını, öfkeleri sunda titizdir. Şimdi de dikkat ni aktardıkları mektuplara teşek li düzeltmenlerle çalışıyor ama bir kür ediyorum. Şeker Bayramlarını zamanlar düzeltme servisi ede kutluyor, terörsüz, ölümsüz gün biyatçılar derneği gibiydi. Ün ler diliyorum. Okurlara ‘blog sayfası’ açamaz mısınız? Cumhuriyet gazetesi okuruyum. Farklı görüşlerin ifade edilebildiği alanların büyük ölçüde daraldığı bu dönemde, farklı bir ses ve nefes olarak yürüttüğünüz gazetecilik mücadelesini saygı ve takdirle gözlemliyorum. Gazete okuru olarak bir gereksinime, var olan bir eksikliğe dikkat çekmek istiyorum. Bu eksiklik, okurların da fikir ve görüşlerini ifade edebilecekleri bir mecranın noksanlığıdır. En azından internet ortamında böyle bir olanağın sunulması, okurların da fikir çeşitliliğine katkı sunacağı görüşündeyim. Yayın hayatına son veren Radikal online örneğinde olduğu gibi bir “blog” sayfasının tartışma ortamına olumlu bir katı yapacağı kanaatindeyim. Böyle bir olanak üzerinde çalışmalarınız var mı? Bu konuda beni bilgilendirirseniz, sevinirim. Selamlar sevgiler... Ahmet Sezer Arada binlerce kilometre var! Cumhuriyet gibi bir gazeteden Avusturya’yla Avustralya’yı karıştırmamasını beklerdim ama ne yazık ki haberinizde bu iki ülkeyi karıştırmışsınız. Haberin başlığı söyle: “Avusturya’da soyadını değiştirene ömür boyu bedava hamburger” Oysa haberde Avustralya’dan bahsedilmekte… Selamlar. Erguen Arat Okur Temsilcisi’nin notu: Söz konusu haberdeki başlık hatası hızla düzeltilmiştir. Yayın İlkeleri’niz iPad ve mobilde niye yok? Yayın İlkeleri’nizi bilgisayarda aradığımda masa üstü biçiminde görebiliyorum. Ama mobil uygulamalarınızda yok ya da benim beceriksizliğim, bulamıyorum. Eğer gizli bir köşedeyse özür dilerim ama koymadıysanız, nedenini merak ediyorum. Ercüment Aşkar aTrtüıkrdkgeiyğöeizlde Almanlar gelmeye korkuyor Almanya’nın Bild am Sonntag gazetesinin yaptırdığı anket, Türkiye’nin Almanların başlıca seyahat ülkesi olmaktan çıktığını gösterdi. Atatürk Havalimanı saldırısı sonrası 502 katılımcıyla düzenlenen ankette saldırılardan korktukları için bu sene Türkiye’de tatil yapmayı düşünmeyenlerin oranı yüzde 87’yi buldu. Ankete katılanların yüzde 62’si İstanbul’dakine benzer bir terör saldırısının Almanya’da düzenlenmesini olası görüyor. Buna rağmen yüzde 57’si Alman havaalanı binalarının dış girişlerinde kontrol yapılmasını istemiyor. Alman Seyahat Acenteleri Birliği’nin verilerine göre geçen yıl 5 milyon 600 bin Alman turist Türkiye’yi ziyaret etmişti. Ancak ocak ayında İstanbul’da düzenlenen bombalı saldırıda 13 Alman’ın ölmesi sonucu, Türkiye’yi ziyaret eden Alman turistlerin sayısı ciddi oranda düşmeye başladı. l Dış Haberler Dünyada en değerli vatandaşlık Almanya’da Almanya vatandaşlığı vatandaşlık endeksinde 83.1 puanla ilk sırada yer aldı. İkamet ve vatandaşlık planlaması kavramlarını 1990’lı yıllarda ortaya çıkaran ve bu konuda küresel lider konumunda bulunan Henley & Partners adlı kuruluş, geçen günlerde açıkladığı son endeksle ülkelerin vatandaşlık kalitelerini derecelendirdi. Demokratik Kongo Cumhuriyeti vatandaşlığı ise yüzde 14.3’lük puanı ile son sırada. Endeks ekonomik büyüklük, insani kalkınma, huzur ve istikrar gibi iç faktörlerin yanı sıra vizesiz seyahat, yurtdışına yerleşme ve yurtdışında çalışma olanağı gibi bir vatandaşlığı diğerinden üstün kılan dış faktörleri inceliyor. Bizi yaşatanlar ve öldürenler... Yıllar önce okuduğum, yabancı bir radyo oyununun adıydı yukarıdaki başlık. Kimi zaman bir başlık, kendini sonradan zorla yineletecek kadar inatla yerleşir belleğime. Yukarıdaki de onlardan biriydi. Yıllar sonra yeniden anımsayışıma, Elias Canetti’nin “Notlar”ında rastladığım şu satırlar neden olmuştu: “Bir insanın sevgisini yıkmak için yıllar gereklidir; ama hiçbir yaşam, bir cinayetten de beter olan bu cinayete yeterince yakınabilecek kadar uzun değildir.” İki insan arasındaki sevgiyi yıkmanın basit bir cinayetten çok öte bir şey olduğunu, belki ancak bir insanlık suçuyla eşanlamlı sayılabileceğini yaşadığım yıllar boyunca çok iyi öğrendim. Epey eski bir şiirimde, belki de aldığım bu hüzünlü dersin etkisiyle, şu dizelere yer vermiştim: “Kaç kişi kalmış, bir düşün / dünya yüzünde bir sevgiyi öldürmemiş / ve kaç birliktelik, / başkalarının yıkmak istemediği!” Geriye kalan Bu kez aynı başlığı sanırım üçüncü kez kullanıyorum. Ama farklı bir anlamda. Çünkü şimdi kafamı uzun bir zamandan bu yana kurcalayan soru, bu ülkede peşpeşe yaşanan kitlesel ölümlerin ardından o ölümlerde sevdiklerini yitirenlerin yaşamak için neye tutunabildikleri. Başka deyişle, onları neyin yaşatabileceği. “Ölmek, bu mesleklerin fıtratında vardır…” deyip geçemiyorum. Ya da geride kalanların resimlerine bakıp: “Ne mutlu sizlere ki artık şehitleriniz var!” deyip kendimi avutamıyorum. Aklıma yine Canetti’nin bu kez daha farklı, ama acımasızlıkta ilkini aratmayan bir başka sözü takılıyor: “Ölmüş bir insanın görüntüsü, onun ölümünden başka hiçbir şeyin kanıtı değildir…” Evet, ne tuhaftır ki, öldürülen sevilenlerden geriye kalan, hep aynı şey. Bir sessizlik, tuhaf bir suskunluk – o kadar. İknastalannlaarmınasyeavnglaisrine Hele sizden sevdikleriniz almış olanların cinayetleri sürüp gidiyorsa eğer, o zaman bu sessizlik ve suskunluk daha bir ezici biçimde algılanır. Çünkü Biliyorsunuz ki onlar, artık bilirsiniz ki, sizin sevdiklerinize kast etmiş olanlar, cinayetlerini her an yineleyebilirler. Çünkü onlar, cinayeti bir kez işleyebilmişlerdir. Çünkü onlar, insanların birbirlerini, hangi sıfatla olursa olsun, gerçek anlamda sevmesine asla katlanamayanlardır. İşte o zaman, artık bilirsiniz ki, onlar öldürdükçe sizin sevdikleriniz de her defasında yeniden öleceklerdir ve bunu bilmenizden kaynaklanan karabasanların son bulmasına asla izin yoktur. Biraz yukarıda sözünü ettiğim o umarsız sessizlik, varlığını her yeni cinayetle daha da yoğunlaştırarak sürdürecektir. Sevdiğinizi, sevdiklerinizi doğal bir ölümle yitirdiyseniz eğer, zamanla kendinizi onarabilirsiniz. Bir yara izi kalsa bile, bunu taşıyabilirsiniz. Ama kitlesel bir cinayet sevdiklerinizi en beklemediğiniz anda sizden koparıp almışsa, o zaman durum çok farklıdır. Çünkü o zaman bilirsiniz ki, üstelik çoğunlukla önlenebilecek olan böyle bir ölüm hiçbir mesleğin fıtratında yoktur. O zaman böyle bir ölümün bundan böyle sizi yaşatabilecek her şeyi de bir anda yıkıp geçmesini hiçbir şahadetin onuru engelleyemez! Özgürlükte çifte standart DUYGU GÜVENÇ Her olayın ardından interneti kısıtlayan, sosyal medyaya erişimi önleyen, paylaşımlar nedeniyle binlerce kişiyi yargılayan, binlerce internet sayfasına erişim yasağı getiren Türkiye, BM İnsan Hakları Konseyi’nde şaka gibi bir imza attı. İnsan haklarının çevrimiçi hayata da uygulanmasını öngören kararın genel kurulda kabul edildiği gün, Atatürk Havaalanı’na yönelik IŞİD saldırısı nedeniyle internet yavaşlamış, Twitter ve Facebook gibi sitelere erişim ise zorlaştırılmıştı. 54 ülkenin imza attığı karar, çevrimdışı iken güvence altına alınan temel insan haklarının, internete bağlıyken de korunmasını öngörüyor. “İnternette insan haklarının tanıtımı, korunması ve yarar sağlaması” başlığıyla kabul edilen karar, “İnsan haklarının kullanımı özellikle de internette ifade özgürlüğü gittikçe artan bir ilgi çekmektedir” ifadelerini taşıyor. Kararda internetin küresel olarak açık kalması ve erişilebilmesi için, “Devletler, ‘özellikle ifade, örgütlenme ve özel hayata dair’ güvenlik endişelerine, insan hakları alanındaki sorumlulukları çerçevesinde eğilmeli” ifadeleri de yer alıyor. Türkiye Freedom House’un yıllık raporlarında ‘kısmen özgür’ ülkeler arasında l ANKARA C MY B