19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 27 Temmuz 2016 14 Köşemen Bibliyoterapiye ihtiyacımız var 15Temmuz gecesi büyük bir kâbus yaşadık. 173’ü sivil 240 şehit... Darbe girişimi ülkede derin ve kolay onarılamayacağı anlaşılan bir yara açtı. On günden fazladır televizyonlarda, gazetelerde, internette ve özellikle sosyal medyada bu kâbus konuşulup tartışılıyor. Darbe girişimi sırasında yaşananlar tüm ayrıntıları ile anlatılıyor. Görüntüler görüntülere eklenip belleklere kazınıyor. Son bir yıldır zaten terörist saldırılarla, canlı bomba saldırıları ile hemen her gün sarsılıyorduk. Daha Atatürk Havalimanı saldırısını hazmedemeden, Nice saldırısını hiç konuşup düşünemeden geldi darbe girişimi. Ölümler... Ölümler... Ölümler... Ruhumuz sıkılıyor, bunalıyor, kendimizi çaresiz hissediyoruz. Kaçıp kurtulmak, bir yerlere sığınmak istiyoruz. Bibliyoterapi, kitapla tedavi anlamına geliyormuş. Doğan Hızlan’ın geçen hafta yayımlanan “Sığınağımız Edebiyat” (20.07.2016) başlıklı yazısından öğreniyorum. Doğan Bey, Sabit Fikir’in “Edebiyatın İyileştirici Gücü” başlıklı dosyasına (Temmuz 2016) atıfta bulunuyor. “Kitaplar, yüzyıllar boyunca birçok insanın hayatında terapist rolü üstlendi” diye söze başlıyor Tuğçe Isıyel dergideki yazısına. Antik Yunan şehri Teb’deki bir kütüphanenin kapısının üzerinde “İnsan Ruhunun İyileştiği Yer” yazıyormuş. Bu cümle aynı zamanda kütüphanelerin ilk sloganı olarak da biliniyor. Dünyanın bilinen ilk hastaneleri Asklepionlar’da kütüphaneler bulunuyormuş. İlk psikiyatri hastanesi Bergama Asklepion’unda da kütüphane varmış. Tuğçe Isıyel yazısında kaynak vermemiş ama internetten bile bu konuda birçok kaynağa ulaşmak mümkün. Örneğin Müge Yılmaz’ın “Bilgi ile İyileşme: Bibliyoterapi” (Türk Kütüphaneciliği s.28, 2014) Isıyel’e de kaynaklık ettiği anlaşılan önemli bir çalışma. Kitap okumanın bir terapi olarak benimsenmesi 1800’lerde ABD’li psikiyatrist Benjamin Rush’ın önermesi ile olmuş. 1853’te Dr. John Minson Galt “akıl ve ruh hastaları için” okumanın sağladığı beş faydayı listelemiş. Kızılhaç, I. Dünya Savaşı’nda askeri hastanelerde kütüphaneler kurmuş. “Bibliyoterapi” terimini ilk kez 1916’da rahip Samuel Crother kullanmış. 1930’larda kütüphaneciler insanın üzerinde iyileştirici etkisi olan kitapları listelemeye başlamışlar. Daha sonra da terapistler “doğru zamanda, doğru bireyle, doğru kitabı buluşturma”ya yani bibliyoterapiye başlamışlar. Bibliyoterapi kütüphane hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmiş. Bibliyoterapi eğitimde de kullanılmaya başlanmış. Rehber öğretmenler de bu amaçla kitap listeleri oluşturmuşlar. Burada en önemli soru “Hangi kitabı okumalıyım?” Tuğçe Isıyel yazısında içinde Genç Werther’in Acıları, Anna Karenina, Madam Bovary, Mrs. Dalloway gibi kitapların yer aldığı bir listeden söz ediyor. Listede Mohsin Hamid’in “Gönülsüz Köktendinci” kitabı da var. Amaç roman kahramanlarıyla özdeşleşip hayal dünyasını geliştirmek. Zamanında binlerce kişiyi intihar ettiren Werther gibi diğer kitaplar da özdeşleşmek için önerilebilecek gibi gelmedi bana. Ama Mohsin Hamid’in tüm dünyada olay yaratan ve Türkçede de yayımlanan (Pegasus Yay.) “Gönülsüz Köktendinci”sini okuyarak ancak bir kişinin neden canlı bomba olduğunu anlayabiliriz sanırım. Bunun nasıl bir olumlu etkisi olacak bilemiyorum. Herkesin kendi ruh haline göre doğru zamanda doğru kitabı seçmesi bibliyoterapinin kuralı olduğuna göre en iyisi kitabımızı kendimiz seçmek olsa gerek... Bu zor zamanlarda edebiyatın iyileştirici gücüne sığınmak, birkaç saatliğine de olsa dünya gailesinden uzaklaşmak çok gerekli bir şey... 27 Temmuz 2016 SAYI: 33166 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.00 03.51 04.21 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05.48 13.18 17.11 20.34 22.14 05.36 13.02 16.54 20.16 21.52 06.02 13.25 17.14 20.35 22.08 yorum 15Temmuz kanlı darbe girişimiyle başlıktaki atasözü bir kez daha doğrulandı. Her şeyden önce toplumca “büyük konuşmamayı”, “ağzımıza her geleni ardını düşünmeden söylememeyi” öğrendik. Bunu belirgin olarak iktidarın ve muhalefetin önde gelenlerinin söz ve davranışlarında görüyoruz. Örneğin, bir muhalefet lideri yarın olabilecekleri düşünerek “Ben diktatör bozuntusunun kaçak sarayına gitmem!” dememeliymiş. Bir cumhurbaşkanı da muhalefet liderine çatarken, “Ben onu yok sayıyorum” türünden sözler etmemeliymiş. Bu ülkede öyle şeyler olur ki o muhalefet lideri Beştepe Sarayı’na da gider, Cumhurbaşkanı da yok saydığı o muhalefet liderinin elini sıkıp ona teşekkür de eder. Topluma gelince... Ortak kanaat Türkiye’de bir askeri darbe olasılığı bulunmadığı, çünkü gerekli koşulların ortadan kalkmış olduğu yönündeydi. Bu kanaat 15 Temmuz’da bombalarla, kurşunlarla silinip süpürüldü. HHH Doğal ki şaşılıp gülünecek şeyler de var... Yandaş kalemlerin bir anda demokrasi havarisi kesilmeleri gibi... Ergenekon, Poyraz, Askeri Casusluk ‘Bir musibet bin nasihatten evladır’ gibi dava süreçlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en parlak subayları yargılanırken döktürdükleri “asalım, keselim, zindanlarda çürütelim” yollu yazılar gün gibi belleklerimizde. Bizler, bu davaların birer kumpas olduğunu, amacın bu subayları tasfiye ederek, Fethullahçı subaylara yer açmak olduğunu söylerken yandaş kalemler körlük içinde bildiklerini okuyorlardı. Tabii ki bu arada çok şey bildiklerini sanan ama aslında hiçbir şey bilmedikleri defalarca ortaya çıkan liberallerimizi de unutmuyoruz. HHH Çok söylenir ya “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diye, bu sefer gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Bir simgedir: Taksim Meydanı bundan böyle 1 Mayıs gösterilerine mutlaka açılmalı. AKP, altı milyon seçmenin oyuyla TBMM’de 59 milletvekili bulunan Halkların Demokratik Partisi’ni dışlamaya son vermeli. İktidar, toplumun laik kesimiyle ilişkilerinin olumsuz niteliğini değiştirmeli. Demokrasi, özgürlük, insan hakları toplum tarafından en yüce değerler olarak içselleştirilmeli. Medya ve medya üzerindeki baskılara son verilmeli. Zaten yasal olarak 15 Temmuz darbesine katılanlara uygulanamayacak olan idam cezası tartışmalarına son verilmeli. İktidar, Avrupa Birliği’ne ilişkin düşünce ve tasavvurlarını gözden geçirerek somut olarak ortaya koymalı, kamuoyuyla paylaşmalı. HHH Daha yazacak çok şey var ama... Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] Küresel terör ve adaletsizlik Yrd. Doç. Dr. AYŞE ATALAY Dünya, 14 Temmuz tarihinde Fransa’da gerçekleştirilen korkunç terör saldırısıyla bir kez daha sarsıldı. Yaşamı ve yaşatmayı değil, ölümü ve öldürmeyi kutsayan çağdışı güçler bir kez daha dünyanın başka bölgelerinde olduğu gibi Fransa’da da pek çok masum insanı vahşice katletti. Ülkede ulusal yas ilan edildi ve güvenlik önlemleri en üst düzeye çıkarıldı. Küresel terör artık gelişmiş, azgelişmiş tüm ülkelerde ortak bir baş belası haline geldi. Burada akla şu sorular geliyor: Küresel terörü önlemek için neler yapılmalıdır? Dünya üzerindeki tüm ülkelerin üzerine düşen caydırıcı önlemler, çözümler ne olmalıdır? Hepsinden önemlisi de terör sadece güvenlik önlemlerinin en üst seviyeye çıkarılmasıyla önlenebilir mi? Güvenlik önlemi yetmez Terörün sadece güvenlik önlemlerinin en üst seviyeye çıkarılmasıyla önlenebileceği görüşü çok yüzeysel bir bakış açısını yansıtır. Bu olgunun güvenlik boyutu kadar toplum bilimsel ve ekonomik nedenlerine de bakmak gerekir. Terör saldırılarını gerçekleştiren teröristlerin kimliklerine baktığımızda, saldırganların genel olarak azgelişmiş, geçmişte sömürge ülkelerin üyesi olduklarını görüyoruz. Yine aynı şekilde ait oldukları ülkelerin azgelişmiş, sanayileşmemiş, sosyolojik açıdan ise cemaatçi bir toplumsal yapının ağırlık kazandığı ülkeler oldukları dikkatlerden kaçmıyor. Ayrıca saldırı düzenledikleri ülkede yaşayan, o ülkenin vatandaşlığını elde etmiş, ama görünen o ki içinde yaşadığı topluma çeşitli dinsel ve toplumsal nedenlerden ötürü entegrasyon sağla Küresel terör artık gelişmiş, azgelişmiş tüm ülkelerde ortak bir baş belası haline geldi. Burada akla şu sorular geliyor: Küresel terörü önlemek için neler yapılmalıdır? Dünya üzerindeki tüm ülkelerin üzerine düşen caydırıcı önlemler, çözümler ne olmalıdır? Terörün sadece güvenlik önlemlerinin en üst seviyeye çıkarılmasıyla önlenebileceği görüşü çok yüzeysel bir bakış açısını yansıtır. yamamış kişilerden oluştuğu karşımıza çıkan bir olgu. Hem dinsel hem ekonomik Bu bakımdan küresel teröre baktığımızda, çatışmanın nedeninin dinsel bir boyutu olduğu kadar ekonomik boyutunun da olduğu ortaya çıkmaktadır. Gerçekten ekonomik açıdan olaya baktığımızda, küreselleşmenin de etkisiyle dünyada gerek ülkeler arası gerekse ülke içi gelir dağılımında makasın gittikçe açıldığı görülmektedir. İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın Credit Suisse’in verilerini kullanarak hazırladığı bir rapor 2016 yılında dünyanın yüzde 1’lik bir azınlığını oluşturan 70 milyon kişinin, dünyanın geri kalan yüzde 99’undan (yakla şık 7 milyar kişi) daha fazla servete sahip olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca aynı rapora göre 62 süper varsılın serveti, dünya nüfusunun en yoksul olan yarısının gelirinden daha fazladır. Yine aynı şekilde varsıl ülkelerin yer aldığı Kuzey Yarımküre ile yoksul ülkelerin yer aldığı Güney Yarımküre arasındaki gelir uçurumu da katlanarak artmaktadır. Dünyanın en varsıl yüzde 1’lik kesiminin serveti ise geri kalan yüzde 99’un toplamına eşittir. Bu durum elbette Kuzey’de hiç yoksulluğun olmadığı anlamına gelmemelidir. Sadece Kuzey’de yoksulluk nüfusun geneli göz önüne alındığında sayıca azken, Güney’de kitlesel bir yoksulluk görülmektedir. Dünyanın en yoksul yüzde 50’sinin nüfusu 2010 2015 yılları arasında 400 milyon artarken serveti yüzde 41 azalmıştır. Bunda hızlı nüfus artışının yanı sıra küreselleşmenin de rolü büyüktür. Son 30 yılda dünyada en varsıl yüzde 20’lik bir kesimin aldığı pay yüzde 70’ten yüzde 80’e yükselmiştir. Eşitsizlik Dünya Bankası’nın bir raporuna göre de yüksek gelir grubunda yer alan ülkelerin dünya nüfusu içindeki oranı yüzde 15.6 olmasına karşın, gelirden aldıkları pay yüzde 80’leri bulmaktadır. Kuzey Yarımküre’de yer alan gelişmiş ülkelerin güttükleri sömürgeci politikaların yanı sıra bunların yerli işbirlikçileri de eşitsizliğin artmasında büyük rol oynamaktadır. Dünya barışına tehdit Küresel terör artık dünya barışını büyük ölçüde tehdit ediyor. Bu bakımdan azgelişmiş ülkeler (ki çoğunluğu Müslüman coğrafyada yer almaktadır) etkili bir nüfus kontrolü politikası uygulamalılardır. Gerçi azgelişmiş ülkelerdeki nüfus artışı gelişmiş ülkelerin ucuz işgücü gereksinimini karşılamaktadır ama gelecekte teknolojik gelişmelerrobot kullanımı gibi gelişmiş ülkelerin ucuz emeğe olan gereksinimini de azaltacaktır. Ayrıca gelişmiş, gönenç düzeyi yüksek ülkeler azgelişmiş ülkelerde izledikleri eşitsiz, kışkırtıcı politikaları özellikle mezhep kavgalarını körüklemek, dinsel unsurları kullanmak gibi bir kenara atmalıdır. Yukarıda anlatılanlar elbette terörü haklı göstermek amacı gütmemektedir. Ama daha insancıl, barışçıl bir dünyada yaşanmak isteniyorsa hem azgelişmiş ülkelerin hem de gelişmiş ülkelerin izledikleri sosyal ve ekonomik politikaları gözden geçirmesinde yarar vardır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Öğrenciler en ç[email protected] Koç’tan memnun [email protected] Öğrencilere ‘Öğrenim gördüğünüz üniversiteden memnun musunuz’ diye soruldu. Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması’na (TÜMA) göre, öğrenciler en çok Koç Üniversitesi’nden memnunlar. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Engin Karadağ ve Prof. Dr. Cemil Yücel tarafından 10 bin 894 öğrenciyi kapsayan araştırma, tüm devlet ve vakıf üniversitelerini kapsıyor. “Öğrenim Deneyiminin Tatminkârlığı”, “Yerleşkenin ve Yaşamının Doyuruculuğu”, “Akademik Destek ve İlgi”, “Kurumun Yönetim ve İşleyişinden Memnuniyet”, “Öğrenme İmkân ve Kaynaklarının Zenginliği”, “Kişisel Gelişim ve Kariyer Desteği”, olmak üzere 6 kategoride yapılan araştırmada, Genel Memnuniyet sıralamasında, Koç Üniversitesi’ni Sabancı ve Özyeğin üniversiteleri izliyor. Öğrencilerin en memnun olduğu devlet üniversitesi İzmir Teknoloji Enstitüsü olurken, onu Boğaziçi Üniversitesi takip ediyor. Listenin ilk 10 sırasında 5 devlet, 5 de vakıf üniversitesi yer alıyor. Öğrencilerin en az memnun olduğu üniversite Hakkâri Üniversitesi olurken, listenin son beş sırasında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki devlet üniversiteleri yer alıyor. Öğrencilerin en az memnun olduğu vakıf üniversiteleri ise Selahaddin Eyyübi ve Haliç üniversiteleri. l Eğitim Servisi Genel sıralama 1. Koç Üniversitesi (Vakıf) 2. Sabancı Üniversitesi (Vakıf) 3. Özyeğin Üniversitesi (Vakıf) 4. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (Devlet) 5. Boğaziçi Üniversitesi (Devlet) 6. Bilkent Üniversitesi (Vakıf) 7. Abdullah Gül Üniversitesi (Devlet) 8. MEF Üniversitesi (Vakıf) 9. İstanbul Üniversitesi (Devlet) 10. ODTÜ (Devlet) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle