19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 23 Temmuz 2016 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Değerleri çiğnersek basacak yer kalmaz Darbecilerin cezalandırılması gerektiğini söyleyen TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, insanlık onurunun korunmasına yönelik değerlerin polemik konusu yapılamayacağını söyledi Askeri darbelerin toplumsal maliyetini en iyi bilen sivil toplum kuruluşlarından ikisi İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) galiba. İHD 1986, TİHV ise 1990’da bizatihi 80 darbesinin hak ihlallerini belgelemek, mağ durların hak mücadelesine destek maksadıyla kurulmuşlardı. 15 Temmuz darbe girişi minin ardın dan bu iki kurum dar beyi kınayan ilk açıklamalarının ar dından idam ceza PÖınğaürnç sı ve işkenceye dair uyarılarda bulundular. “Darbeciler iş ledikleri suçun tüm ağırlığına rağmen hiçbir şekilde işkence ve kötü muame leye maruz bırakılamazlar” diyorlar dı. Sivillerin üzerine sürülen tankla rın, öldürülme anlarının görüntüle ri çıktıkça, kamuoyunda tabanı bulu nan bir kanı pekişiyor; adil yargıla manın suçluları yeterince cezalandır mayacağına inanılıyor. Siyasi iktidar işkence edilmiş asker görüntülerinin sızmasına izin vererek bunu katlıyor. TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, 80 darbesinin mağdurlarından, beş bu çuk yılını da cezaevinde geçirmiş. “Tabii ki gereken cezaları almalılar” diye baş lıyor: “Fakat insanlık tarihinin acı de neyimlerinden süzülmüş değerler var. Dünyanın meşru gördüğü, en son BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’yle şe killenen, aslen insanlık onurunun ko Kolumu koparanın işkence görmesi beni mutlu etmez Veli Saçılık ‘Darbeciler arasında benim kolumu cezaevinde kopartanlar var. Ama hiçbirine linç uygulanmasını, işkence edilmesini kabul etmiyorum.’ Gözaltında işkence gördüklerini gösteren asker fotoğraflarının kamuoyuna sızdırılmaya başlandığı sırada Veli Saçılık, Twitter hesabından böyle yazdı. 2000 yılında bulunduğu Burdur Cezaevi’ne polis ve jandarmanın operasyonu sırasında Saçılık’ın sağ kolu kopmuştu. Yıllar içinde açtığı davayı kazandıysa da, karar Danıştay’da bozulduğunda kendisine o zaman ödenen tazminat geri istendi. Darbe teşebbüsünün ardından ortalıkta dolaşan Jandarma Genel Komutanlığı’ndan isimler arasında bizzat Burdur Cezaevi’nde o operasyonun emrini verenler, uygulatanlar, hatta sonra tazminat meselesinin kapatılması için savcılığa yazı yazanlar da vardı. Saçılık’a sorulacak soru şuydu: Neden şimdi onların da kolunun kopmasını istemiyorsunuz? “Ben hiçbir zaman öç alma duygusunda olmadım. Cezaevinde yaşadığımız vahşeti de canavarlaş tırarak oradaki askerin, komutanın bireysel işi olarak değil, sistem problemi olarak gördüm. Biz askeri darbeyi yaşadık ama şimdi görüyorum ki askerler üzerinden bir şiddet sarmalı, yeni bir darbe oluşturuluyor. O kişilerin işkence görmesiyle, hele yanlarında alakasız kişilerin de alınmasıyla demokratik bir Türkiye gelmeyecek. Yarın başka birinin kolu kopacak. Kolumu koparanın işkence görmesi beni mutlu etmez; ben işkencenin ortadan kalkmasını isterim. Beş yaşında bir kız çocuğu babasıyım. Yaşadıklarımın bu ülkede tekrar yaşanmamasını istiyorum.” Saçılık, çıkan haberlerde o askerlerin konacağı hücreleri görmüş. Zamanında cezaevine yapılan operasyon, tutuklu ve hükümlüleri tam da öyle hücrelere koyabilmek içindi. Ama o şöyle diyor: “Bu kişilerin üç metrekarelik hücreye konmasına da şiddetle karşıyım. En sevmediğim, düşmanım olsa dahi gönlüm elvermez. Birinin yaptıklarından dolayı yargılanması başka, ona işkenceye varacak muamele yapmak başka. Bu muameleyi onaylamak beni düşmanımla aynı seviyeye koyar, o zaman da kolumun kopmasını hakk etmiş sayılırım.” runmasına yönelik bu değerler, bir günlük tartışmayla polemik konusu haline getirilemez. İstisnası olmayan hakların başında işkence gelir. Bu değerleri çiğnersek basacağımız hiçbir yer kalmaz. Bugün de çöker, yarın da. Tahayyül edemeyeceğimiz acılar yaşarız” diyor. 12 Eylül’le yüzleşme Son yıllarda zedelenmekte olan adalet duygusunun toptan yitirilmesinin büyük kayıp olacağını söylüyor Bakkalcı. Adil yargılama, onarım ve topyekun bir program olmaksızın hesaplaşmanın başarılamayacağını, bunun da yeni darbelere yol açacağını düşünüyor. 12 Eylül’le yüzleşememenin bugünlere tesirine değiniyor. “90’lar ve sonrasının insanlık suçlarıyla yargılananların yargı süreçleri de ne yazık ki adil olmadı. Dahası bu kişiler terfi ettirildi. Bölgede etkin görevlere getirildi” diyor, “Darbe durduk yere gelmez, ortam ortaya çıkacağı vasatı engellemişse gerçekleşme şansı dü şüktür. Deyim yerindeyse güç kimdeyse kafasına göre takılıyor. Bunca yıllık insanlık tarihinin birikimleri nerede?” Destek çağrısı Şimdiye dek 15 Temmuz’da ölenlerin aileleri ya da yaralılardan sınırlı sayıda başvuru olmuş kendilerine. Er ailelerinin başvurularıyla ilgili bir basın toplantısı zaten yapılmıştı. Belgeleme, onarım ve hukuki süreçte destek başlıklarında çağrılarını da yineliyorlar. MUHARREM ERBEY Beş yılımı çalanlar adil yargılansın MAHMUT ORAL KCK operasyonlarında 20092014 yılları arasında yaklaşık 10 bin kişi gözaltına alındı. 2009 yılında Kürt siyasetçilerin plastik kelepçeyle götürülmesi, operasyonların simgesi oldu. Kürt siyasetinin en önemli isimlerinin yargılandığı 187 sanıtlı KCK ana davasını yöneten hâkim ve savcılar darbe girişiminin ardından açığa alındı. Davada yaklaşık 5 yıl tutuklu kalan, eski İHD Genel Başkan Yardımcısı, avukat ve insan hakları savunucusu Muharrem Erbey, gelinen aşamayı Cumhuriyet’e değerlendirdi. “Beni adil yargılamayıp 5 yılımı çalan cemaatin hâkim ve savcılarının adil yargılanmasını istiyorum. Adalet herkes için geçerli” diyen Erbey, sözlerini şöyle sürdürdü: “Onlar, bizleri kelepçelerle gözaltına aldırdıkları halde, onların kelepçeyle mahkemelere çıkarılmaları konusunda da itiraz ettik, kelepçeye karşı çıktık. Kin ve öfke ile hareket etmek doğru değildir. Kan kanla yıkanmayacağı gibi öfke öfke ile bastırılmaz” dedi. Birçok siyasetçinin aynı şekilde cezaevlerinde hukuksuzca tutulduklarını vurgulayan Erbey, “2 yıl boyunca iddianamemiz hazırlanmadı. Gizli tanıklara dayanılarak yalan, yanlış beyanlarla tutulduk. Uluslararası sözleşmelerin eşitlik, özgürlük ve adalet gibi üç ayağı vardır. Dolayısıyla hepimiz için bu üç kıstas erişilebilir olmalıdır. Biz adalete erişim konusunda büyük bir mağduriyet yaşadık ama bize bunu yaşatanların aynı mağduriyeti yaşamalarını isteyemeyiz” dedi. Davalar yeniden görülsün Gelinen aşamadan sonra yaşananların KCK Ana Davası ve benzeri diğer davaların mutlaka etkileneceğini belirten Erbey, “Balyoz, Casusluk ve benzeri davaların tamamı ele alındı ise bizlerin de yargılandığımız davaların yeniden ele alınması lazım” dedi. l DİYARBAKIR 34 kişinin yaşamını yitirdiği Roboski katliamının ardından başlatılan soruşturma takipsizlik kararıyla sonuçlandı. dahil tümRodboosysakilavreaCçıilzsrıenHhyâuakkdiumakçtvuuetlausrkaölvacnnıedlamırğılnıindaaaçdvığiakalkaaaraltınbçdeaıkkğatınin:a SELİN GÖRGÜNER Darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen Cemaati’ne yönelik operasyonlarda Güneydoğu’da görev yapan birçok üst düzey askeri yetkili tutuklanması bölgedeki soruşturmaları yürüten hâkim ve savcıların da açığa alınması Roboski katliamı ve özellikle son 1 yılda yaşanan sivil ölümleri, hak ihlalleriyle ilgili dosyaları yeniden gündeme getirdi. Roboskili ailelerin avukatlığını da yapan Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi, “Bilindiği gibi Roboski’de 34 insan hunharca öldürüldü. Buna rağmen takipsizlik kararı verildi. Gerek mahkemelere gerekse Anayasa Mahkamesi’ne yaptığımız tüm itirazlar geri çevrildi. Böylesine vahim bir olaya ilişkin takipsizlik kararı verilmesi bile hukukun genel ilkelerine aykırıdır. Bir trafik kazası bile olsa dava açılırdı. Hâlâ geç değil. Roboski dosyası muhakkak açılmalı” dedi. Çatışmalı sürecin başlamasının ardından bölgede son bir yılda uygulanan yasaklarda başta Cizre olmak üzere si vil ölümleri ve hak ihlalleri yaşandığına dikkat çeken Elçi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaşanan insan hakkı ihlallerine yönelik etkin soruşturma yapıldığını görmedik. Etkin ve adil soruşturma yapılması gerektiğini defaatle söyledik. Soruşturmalar daha aktif hale getirilmeli. Öldürülenlerin çoğunluğu sivil. Delilerin yok edildiğine inanıyoruz. Örneğin Cizre’de bodrumlar temizlendikten sonra yasak kalktı. Oysa ailelerin, avukatların orada neler olduğunu görmeleri gerekirdi. Yasak kalktığında her yer temizlenmişti. Etkin ve adil soruşturma yapılması gerekiyor.” Etkin soruşturma yapılmadı Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen, “Soruşturma ve görevden almalara baktığımızda özellikle ağır ceza mahkemelerinde görevli hâkim ve savcılar görevden uzaklaştırıldı. Bu kişiler hakkında “terör örgütü üyeliği”, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşeb büs etmek” ile ilgili soruşturmalar yürütülüyor. Bu kişilerin hazırladıkları iddianamelerle yürüyen soruşturmalar ve kesinleşmiş, infazı yapılmış dosyalar var. Bu kişilerin yürüttüğü soruşturmalar ve verdikleri hükümler gözden geçirilmek zorundadır” dedi. Adil yargılama vurgusu yapan Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adil yargılama ilkesine sahip çıkmak zorundayıdız. Özellikle son 1 yılda bölgede meydana gelen hak ihlallerine ilişkin etkili bir soruşturma yürütüldüğünü göremedik. Her fırsatta suç ve suçluyla mücadelenin hukuk kuralları kapsamında yapılması, hukuk dışına çıkılmaması gerektiğini vurguladık. Kimsenin hukuk dışına çıkma lüksü yok. Bu dosyaların açılması, acilen hukuka uygun soruşturmalar yürütülmesi gerekir. Hem kişi hem Diyarbakır Barosu olarak diyoruz ki, darbeci veya suçu ne olursa olsun, adil yargılama hakkı ihlal edilmeden yargılanmalı. Aksi durumlar verilecek kararların meşruiyetini tartışmalı hale getirir” diye konuştu. haber Çevreye darbe vurmayın Yatırımcılarla yaptıkları toplantının ardından ÇED süreçlerini hızlandıracaklarını açıklayan Çevre Bakanı’na tepki yağdı. YUSUF ÖZKAN Darbe girişiminin ardından yatırımcılarla bir araya gelen Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin, yeni dönemde ÇED süreçlerinin hızlandırılacağı yönündeki açıklaması tepki çekti. Özhaseki’ye “çevrenin bakanı olduğunu” anımsatan avukat Avukat Arif Ali Cangı, “Bastırılan darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL’i fırsat bilip, çevre korumaya ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar daha fazla aşındırılmamalıdır. Kaldı ki OHAL gerekçesiyle çevre koruma kurallarının uygulanması anayasaya da açıkça aykırı olur” dedi. Ekoloji mücadelesinin demokrasi mücadelesinden ayrılamayacağı anımsatan Cangı, “Bu kapsamda toplumda darbeleri önleyecek en önemli unsurlardan birisi de ekoloji hareketleri ve yaşam savunucularıdır. OHAL’i bahane edip çevre hukukuna ve ekoloji hareketlerine yönelik hukuka aykırı müdahalede bulunulmamalıdır” yorumunu yaptı. Artvin Cerattepe’de Cengiz Holding’in altın ve bakır madenine karşı mücadele yürüten Yeşil Artvin Derneği’nin Yönetim Kurulu üyesi avukat Bedrettin Kalın ise, açtıkları ÇED iptal davasının Rize İdare Mahkemesi’nde sürdüğünü anımsatarak, “Davamızı durdurmaya yönelik bir adım atılacağını düşünmüyorum. Yeni açılacak davaların süresini kısaltan, yürütmeyi durdurma kararları verilmesini zorlaştıran adımlar atabilirler” dedi. l İZMİR Umut Vakfı’ndan sağduyu çağrısı 15Temmuz darbe girişiminin ar dından Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç’un “vatandaşların ruhsatlı silah almasının” önünün açılacağı yönündeki açıklamalarına karşı Umut Vakfı’ndan sağduyu çağrısı yapıldı. Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayhan Akcan, “Sorumluluk sahibi otoritenin silahlanmayı teşvik edici söylemleri uzun vadede sıkıntı yaratır. 15 Temmuz’dan önce toplumun yüzde 60’ı bireysel silahlanmayı savunurken yüzde 40’ı karşı çıkıyordu. Bu oran değişmiş değil. Sadece yüzde 60’ın sesi daha fazla çıkıyor” diye konuştu. l YUSUF ÖZKAN / İZMİR Bir gazeteci daha gözaltında Mardin’in Nusaybin ilçesin de haber takibi yapan Jın Haber Ajansı (JINHA) Muhabiri Zehra Doğan ve HDP Mardin Milletvekili Ali Atalan’ın danışmanı Mazlum Kavak, önceki gece Yenişehir ilçesindeki bir kafeye gelen polisler tarafından “hakkınızda ihbar var” denerek gözaltına alındı. Doğan ve Kavak Nusaybin Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. OHAL’in ilk gününde Hakkâri’de gözaltına alınan DİHA Muhabiri Hamza Gündüz sorgusunun ardından serbest bırakılmıştı. l Yurt Haberleri Nokta: Olabildiği ölçüde yayındayız Yayın hayatına son verdiği iddia edi len haftalık haber dergisi Nokta, resmi Twitter hesabından bir açıklama yaparak “gazetecilik faaliyetlerini sürdüreceklerini” belirtti. Açıklamada, “Türkiye’de demokrasiye kanlı biçimde kastedildiği şu günlerde gazetecilik faaliyeti sürdürmek oldukça zorlaşmış durumda. Gerek fiziki şartlar, gerek reklam projeksiyonlarındaki sert düşüş nedeniyle yayınlarımızı olabildiği ölçüde sürdüreceğiz. Hayatın parlamento öncülüğünde acilen normale döndürülmesi gazetecilik için de şarttır.” l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle