23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Boris Johnson: Dünyadan özür dilemem yıllar alır Britanya’nın yeni Dışişleri Bakanı Boris Johnson, Telegraph’taki köşesinde dünya liderlerine savurduğu ifadelerden ötürü özür dileyemeyeceğini söyledi. The Spectator’ın Erdoğan’a hakaret şiiri yarışmasını kazanan, Hillary Clinton’a “Saçını sarıya boyamış, ördek ağızlı, akıl hastanesindeki sadist bir hemşire” diyen Johnson, “30 yıl boyunca çok kişi hakkında yazdım. Hepsi bağlamından koparıldı” dedi. Her biri için özür dilemenin yıllar alacağını ekledi. Johnson Kerry Perşembe 21 Temmuz 2016 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ZARİFE SELÇUK Iade takvimi işliyor nilgun@cumhuriyet.com.tr 15 Gülen’in iadesi için ABD’ye 4 dosya gönderildi. Evrakın önce ‘yasal iade talebi’ sayılıp sayılamayacağına bakılacak, ardından ‘Suçluların İadesi Anlaşması’na... Adalet Bakanlığı, hükümetin darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen’in iadesi için Washington’a 4 dosya gönderdi. Ancak ABD’li yetkililerin açıklamaları, sürecin Türk tarafının arzuladığı kadar hızlı ilerlemeyeceğine işaret ediyor. Beyaz Saray “Resmi iade talebi değil, elektronik ortamda dosyalar geldi” vurgusu yaparken Dışişleri Bakanlığı da evrakın yasal iade talebi olup olmadığını henüz incelediklerini söyledi. Evrakın içeriği ile ilgili bilgi vermeyen Dışişleri Sözcü Yardımcısı Mark Toner, “Bu bir gecede tamamlanacak bir süreç değil. Zaman alacak ama iade anlaşmasının gereğine uygun hareket edeceğiz” dedi. Toner, “Erdoğan hükümetinin Gülen’i günah keçisi olarak kullanıp kullanmadığı meselesi nedeniyle, bu sü recin iade anlaşması ışığında işletilmesi çok önemli” diye ekledi. Süreç yıllar alabilir Türkiye ile ABD arasındaki Suçluların İadesi Anlaşması, 7 Haziran 1979’da Ankara’da imzalandı. Aralık 1980’de yürürlüğe giren anlaşmada, iade koşullarını karşılayan suçlar 33 madde halinde sıralanıyor. Zanlıların ülkelerinde bir yılı aşkın hapis cezasıyla suçlanması gerekiyor. Siyasi nitelikteki suçlar iade kapsamı dışında tutuluyor. Ancak bir devlet veya hükümet başkanına ya da aile üyelerinden birine karşı suç iş Kerry: temas kurmamız uygunsuz ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, darbe girişimini durdurma çabasına ‘tam destek’ verdiklerini söyledi. Bakanlığının Gülen’le iletişim halinde olmadığını belirten Kerry, bunun ‘uygunsuz’ olacağını ifade etti: “Bildiğim kadarıyla Bakanlıktan kimse Gülen’le temas kurmadı ve bu koşullar altında onunla iletişim kurması için hiçbir sebep yok.” lenmiş veya işlenmeye teşebbüs edilmiş zanlılar iade ediliyor. ABD’li yetkililerin iade talebini resmi olarak aldıktan sonra izleyeceği süreç ise şöyle: Adalet ve Dışişleri Bakanlığı uzmanları, Gülen’in itham edildiği suçların iade anlaşması kapsamına girip girmediğini ve bunlara dair kanıt olup olmadığını inceleyecek. Olumlu karar alınırsa, hazırlanacak dosya Gülen’in ikamet ettiği adrese en yakın olan federal savcıya iletilecek. Savcının açacağı davada, iddi anamedeki suçların siyasi niteliği incelenecek. Gülen hakkında tutuklama ve iade kararı verilebilecek. O da bu kararı Yüksek Mahkeme’de temyiz edebilecek. Reuters’a göre süreç yıllar alabilir. Son söz Kerry’nin Karar onansa dahi, Amerikan yasalarına göre yabancıların ülkelerine iadesinde son söz Dışişleri’nin. Zira bakanlık, insani ya da siyasi nedenlerle iadeyi durdurma hakkına sahip. ‘11 Eylül başka konu’ Sözcü yardımcısı Toner, Başbakan Binali Yıldırım’ın 11 Eylül kıyaslamasına da yanıt verdi. Yıldırım, “İkiz kuleler indirildiğinde teröristleri isterken kanıt mı sordunuz” demişti. Toner, “11 Eylül’ü nasıl soruşturduğumuzu tartışmayacağm ama şundan emin olabilirsiniz, kanıtlara dayalı olarak saldırıların arkasından kimin olduğundan emindik. Bu başka bir konu” diye konuştu. ABD, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin çoğu Suudi Kaide militanlarınca yıkılmasının ardından Irak’ı işgal etmişti. Zanlıların iade işlemlerinde tecrübeli avukatlara göre, yasal süreç başlasa dahi cemaat lideri daha yıllarca ABD’de kalabilir. Gülen, kendisiyle bağlantılı Ortak Değerler İttifakı adlı kuruluş tarafından yayımlanan açıklamasında, “ABD yönetimini, suçluların iadesi sürecini siyasi kan davalarını hayata geçirmek için kullanmaya dönük her türlü çabayı reddetmeye çağırıyorum” ifadesini kullandı. NEW YORK TIMES ‘Model Türkiye’yi mahveden adam’ “İdam geri gelirse, Erdoğan’ın mirası tarihte ‘Müslüman demokrasinin modeli olmayı vaateden modern Türkiye’yi mahveden adam’ olarak mühürlenir” diyen ABD gazetesi, darbe girişiminin “Erdoğan’ın paranoyaya varan otoriter davranışlarını arttırmış göründüğünü” belirtti. INDEPENDENT Gözaltılar ülkeyi zayıflatıyor Ortadoğu uzmanı Patrick Cockburn, Türkiye’deki gözaltı ve tutuklamaların sadece orduyu değil ülke genelini zayıflattığını yazdı. Cockburn, Erdoğan’ın yürüttüğü tasfiye sürecinin, farklı çevreler tarafından darbe girişiminin muhalefeti susturma fırsatına dönüştürüldüğü şeklinde yorumlandığına dikkat çekti. Trump resmen aday Nefret söylemleri ile sadece ABD’de değil bütün dünyada tepki çeken milyarder işadamı Donald Trump, artık Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı. Başkan adaylığı aslında önseçim sürecinde kesinleşen Trump, Ohio eyaletinin Cleveland kentinde yapılan partinin ulusal kongresindeki oylamada gerekli 1237 delegenin desteğini kazanarak 1725 delege ile partinin başkanlık seçimlerindeki adayı oldu. Trump’ın söylemlerinden rahatsız olan Cumhuriyetçiler hanesinden Temsilciler Meclisi’nin lideri Paul Ryan, kongrede delegelere Trump’ın arkasında birleşme çağrısı yaptı. Parti aday adaylarından birinin kesin adaylığı garantilemesi için toplam 2.472 de lege sayısının yarısından bir fazlasını hanesine yazdırması gerekiyordu. Trump’ın oğlu Donald Trump Jr. babasının salt çoğunluğa memleketi New York’taki delegelerin desteğiyle ulaştığını anons etti. New York’ta bulunan Trump, seçimin ardından kurultayın düzenlendiği salona kurulan dev ekrandan yansıtılan mesajında “ABD başkanlığı için beni adayınız olarak seçmenizden dolayı büyük gurur duyuyorum” dedi. Trump sadece üç dakika süren konuşmasında hem ABD’de hem de dünyada büyük tartışmalara neden olan seçim vaatleri ni sıraladı. Meksika ABD sınırına dev bir duvar örüleceğini söyleyen Trump, IŞİD’in ‘kökünü kazıyacağını’ ve ülkede düzeni yeniden tesis edeceğini ifade etti. Trump adaylığı resmi olarak bugün kabul edecek. Pazartesi günü başlayan parti kongresinin ilk günü, Trump yandaşları ve karşıtları arasında hararetli tartışmalara sahne olmuştu. Trump’ın adaylığının açıklanmasından sonra bazı vekiller salonu terk etti, bazıları ise hoşnutsuzluklarını dile getirdi. Trump, geçen günlerde başkan yardımcısı adayı olarak Indiana Valisi Mike Pence’i açıklamıştı. DIE WELT Erdoğan’ı tek sermaye dizginler Alman gazetesi, “Türklerin çoğu kendilerine refah getirdiği için cumhurbaşkanlarına tapıyor. Ancak Erdoğan’ın zalim rejimi tam da bu yüzden tehdit altında küresel finansörlerden korkuyor. Erdoğan’ı yalnızca sermaye dizginler” yorumunu yaptı. Gazete, Almanya’daki Türklerin muhafazakâr milliyetçiliğine de dikkat çekti. Trump’ın çocukları babalarının adaylığının ilan edilmesiyle havalara uçtu. TIMES Eski Türkiye tasfiye ediliyor Alexander ChristieMiller imzalı analizde, “Erdoğan sıklıkla Yeni Türkiye’nin inşasından bahsediyor. Ancak son üç yılı eskisinin tasfiyesiyle geçirdi” denildi. Miller’a göre Batılı ülkelerde Türkiye’nin en büyük sorununun Erdoğan olduğunu ve iktidardan giderse işlerin düzeleceğini düşünen çok sayıda siyasi var. NEWSWEEK Bağnazlık vahim duruma geldi Amerikan haber dergisine göre “Sonunda 300 kişinin hayatına, binlerce kişinin özgürlüğüne malolan acımasız it dalaşının kazananı Erdoğan oldu. Putinvari iktidarını bir adım daha ilerletti. Dernek ve ifade özgürlükleri artık sadece AKP destekçilerine ait, hukuk egemenliği ve basın özgürlüğünden iz kalmadı.” Muhalif gazeteciye suikast Ukrayna başkenti Kiev’de tanınmış Belaruslu gazeteci Pavel Şeremet dün sabah işe gitmek üzereyken arabasına yerleştirilen bombayla öldürüldü. Muhalif Ukrainska Pravda gazetesinde çalışan Şeremet, Belarus’taki insan hakları ihlalleri ve RusyaUkrayna ilişkileriyle ilgili haberciliğiyle tanınıyordu. Rusya’nın Kırım’ı ilhakını ve Ukrayna krizindeki tutumunu kınamıştı. Reuters’e sık sık teh dit edildiğini anlatırken “Artık Moskova’ya her gittiğimde kendimi mayın tarlasındaymış gibi hissediyorum” demişti. Şeremet, geçen yıl suikast sonucu ölen muhalif Boris Nemtsov’un yakın arkadaşıydı. Ukrayna’nın oligarkların hükmündeki medyası karşısında bağımsız ve güçlü yayınlar olması gerektiğini söyleyen gazeteci, Ukrayna hükümetinin yolsuzluklarıyla ilgili makaleler de kaleme almıştı. ‘Ilımlı muhalifler’ çocuk kafası kesti Suriye’nin ‘ılımlı’ diye pazarlanan cihatçı örgütlerinden Nureddin Zengi Tugayı militanlarının 10 yaşlarındaki bir erkek çocuğun kafasını kestiği görüntüler ortaya çıktı. Kan donduran cinayet, Halep’in kuzeyindeki Handarat’ta yaşandı. Beş cihatçı, bir kamyonun arkasında korku içindeki çocukla poz verdi. Filistinli olduğunu söyledikleri çocuğu ajanlıkla suçlayan militanlar, başka bir videoda kafasını kesti. Türkiye’nin yanı sıra ABD, Britanya, Körfez ülkelerinden askeri ve mali destek aldığı belirtilen Nureddin Zengi Tugayı, olayı kınayarak “tüm gruba mal edilemeyeceğini” savundu. ABD ise görüntülerin doğruluğunun kanıtlanması halinde önlem alacağını söyledi. Öte yandan Fransa’nın Le Figaro gazetesi, Fransız askeri istihbaratına dayanarak Türkiye’den Suriye’ye her hafta 100 kadar cihatçının geçtiğini yazdı. Nureddin Zengi’yi destekleyen ülkeler arasında Fransa da geçiyor. IŞİD karşıtı koalisyon üyesi ülkelerin savunma ve dışişleri bakanları Washington’da toplanırken, Obama yönetiminin askeri işbirliği planını Moskova’ya sunmuş ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’den “Rusya ile Suriye’de atacağımız somut adımları planladık” açıklaması geldi. Demokrasi bayramı... Joan Baez “Onca savaş bölgesine, iç kargaşaların olduğu, diktatörlükle yönetilen ülkeye gittim ama Türkiye’de bugün gördüğüm kadar büyük, öngörülmez tehlikeyi başka yerde görmedim” dedi ve İzmir konserini iptal etti. 15 Temmuz’daki o sefil, anakronistik darbe kalkışmasından sonra müzik kesildi. Sıkıyönetim gelmeden mesaj alındı. Konserler, festivaller, eğlenceler iptal oldu. Sokaklar, restoranlar, alışveriş merkezleri ıssızlaştı. Turistler görüş alanımızdan tamamen çıktı. “Demokrasi bayramımız”, kendiliğinden bir OHAL’e dönüştü. İspanya’da yıllar önce gene böyle çok ilkel bir darbe girişimiyle parlamentoyu basan Tejero kalkışmasını yaşamıştım. Tejero cuntasının başarısızlığa uğramasının ardından bizdeki gibi yaşam orada durmamış, kaldığı yerden derhal eğlencesi ve şamatasıyla devam etmiş ve ortaya, toplumun bütün renklerini yan yana getiren coşkulu, canlı bir yeniden doğuş çıkmıştı. Bizde halbuki yandaşlar dışında herkes korkuyla evine çekilirken sokaklar yekpare şekilde “tek parti” görünümüne bürünen “AKP demokrasisinin” destekçilerine kaldı. ‘Camiler kışlamız’ sendromu Bu muazzam fark neden? İspanya’da (15 Temmuz’daki gibi) “Ya herro, ya merro! Ya şimdi, ya asla!” yaklaşımıyla girişilen o son, abuk darbe girişimi, ülkenin tam “demokrasiye” evrildiği eğrinin son kesitinde yapılmıştı. Türkiye tersine darbe kalkışmasına demokrasinin zaten tüm fren ve kontrol mekanizmalarının iflas ettiği ve basının, yargının, sivil toplumun çok uzun süredir baskı altına alındığı bir Udönüşte yakalandı. Demokrasiye aslında sade bir taş atımı mesafesinde olan İspanya’daki başarısız kalkışma, toplumu çok coşkulu bir özgürlük hedefi etrafında kenetleyen dev bir iyimserlik ve özgüven dalgası yaratırken burada “tek parti” şablonunu “demokrasi” ile özdeşleştirmeyen herkeste derin bir korku, endişe ve içe kapanış ortaya çıktı. Darbe gecesinin korku filmlerini aratmayan görüntülerinden ve bu meyanda arkadan gelen cadı avlarından, AleviKürt mahallelerinde yaşanan yoğun tedirginlikten hiç bahsetmiyorum bile. Türkiye son kertede “farklı” herkesin kendisini ağır tehdit altında hissettiği bir yer haline geldi. “Farklı”lılıkları bırakın “kadınlar” bile sokaklardan çekildi. “Minareler süngümüz/Kubbeler miğferimiz/Camiler kışlamız ve müminler askerimiz” havası meydanları baştan sona teslim alırken, başörtüsüz kadınlar bilhassa ... fotoğraftan çıktı. ‘İstanbul Tahran gibi’ Bu sadece benim saptamam değil. Dışardan bakan herkes bu tespiti yapıyor. İtalya’nın ünlü kadın yazarlarından Dacia Maraini “Corriere della Sera”da “Sokakta darbeyi alt eden kitlelerin resimlerinde niye yalnız erkek var ve (başı açık ve kapalı) kadınlar hiç yok?” (18 Temmuz) diye soruyor. Aynı gazetede dün “Laik Türk kadınlarının büyük korkusu” başlıklı bir yazı kaleme alan Sara Gondolfi, “camiler kışla” ortamında sokağa el koyan kalabalıkların başı açık kadınları “Bir gün sizin gibileri de yok edeceğiz tehditleriyle” sindirdiğini, Türkiye’nin zengin kadın hareketinden ise çıt çıkmadığını anlatıyor. Repubblica aynı şekilde “İstanbul Tahran gibi olduysa” başlıklı yazısında (20 Temmuz) “laiklerin, demokratların, liberallerin ve Gezicilerin nereye gittiğini” soruyor. Ve “bu bir dönüm noktası” diye ekliyor: “Ülkenin eğer diğer yarısı süratle tepki göstermez ve varlığını hissettirmezse, bir zamanın kozmopolit ve hoşgörülü Türkiyesi uzak bir anı olur!” Not: On gün İrlanda’daydım. Sizlere bol bol Brexit sonrası İngiltere, İrlanda ve Avrupa anlatmayı planlıyordum. Ama nerde? Niye yoksun, sesin çıkmıyor diye soran okurlara teşekkür eder, “Sağnak”ta yeniden buluşacağımızı bildiririm. İsrail de Arap vekillere dokunacak İsrail meclisi, Arap vekillerin ‘nefret kışkırtma’ suçlamasıyla görevden alınmasının önünü açacak yasa tasarısını onayladı. 120 sandalyeli Knesset’in dünkü oturumunda oylanan teklif 62 evete karşı 47 hayır oyu aldı. Başbakan Benyamin Netanyahu’nun desteklediği teklife göre, ırkçılığı kışkırtan veya İsrail devletine karşı silahlı mücadeleyi destekleyenler vekiller hakkında mecliste oylama yapılacak. 90 vekil onay verirse görevden alınacaklar. Şubatta cenazelerine alıkonulan Filistinlilerin ailelerini ziyaret eden 3 Arap vekil, İsrail karşıtı provokatif eylemler yapmakla suçlanmıştı. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle