19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Rus uzman: Kerry yalan söyledi Rusya Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Sergey Markov’a göre ABD Dışişleri Bakanı John Kerry darbe girişimine saatler kala Moskova temaslarına aniden ara verdi. Darbeden haberdar edilen Kerry, “ABD’yle ilgisi yok” derken burnuna dokunarak ‘yalanını dışavurdu’. Kerry Pentagon: Bize de sürpriz oldu ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Peter Cook, Türkiye’de yaşanan darbe girişimiyle ilgili, “Bizim için de sürpriz oldu” dedi. IŞİD ile mücadelede iki ülke arasında işbirliğinin devam edeceğini, Türkiye çıkışlı operasyonların süreceğini belirtti. Çarşamba 20 Temmuz 2016 [email protected] 13 Ankara’ya tepki büyüyor İnsan hakları örgütleri, kitlesel tasfiyelere karşı uyardı ve tutukluların adil yargılanmasını talep etti. İdam cezası tartışmalarında ise popülist isteklere karşı koyulması istendi İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), darbe girişiminin ardından Türkiye’de hükümetin izleyeceği yolun insan hakları, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü anlamında önemli bir sınav olacağını söyledi. Gözaltı sayısının 7 bin 500’ü aştığını, binlerce hâkim, savcı ve polisin açığa alındığını ve 22 haber sitesinin kapatıldığını anımsatan HRW Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Hükümetin darbe girişiminde bulunanları yargı önüne çıkarmak en doğal hakkı. Ancak gözaltıların boyutu ve hızı, kanıtlara dayalı bir soruşturmadansa kitlesel tasfiyelere işaret ediyor” dedi. Raporda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP’nin “demokrasiye verilen halk desteğini onurlandırması ve demokratik standartlara riayet etmesi gerektiğinin” altı çizildi. 2004’te kaldırılan idam cezasının geri getirilmesi tartışmalarına da değinen HRW, hükümetin tüm popülist taleplere karşı koymasını talep etti. Erdoğan’ın darbe girişiminden Fet GBÖZALTI MERKEZLERİ DENETİME AÇILMALIKBHYİnoMüasmkkalsnaisereıkri: irleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komiseri Zeyd Raad Hüseyin de darbe girişiminin ardından Türkiye’yi huku üstünlüğüne uymaya, insan haklarını korumaya ve demokratik kurumları güçlendirmeye çağırıyorum. Şiddetin sorumluları kun üstünlüğü ilkesine uymaya ça adil yargılama standart ğırdı. Zeyd, bağımsız gözlemcilerin şart larına uygun biçimde ları denetlemek için gözaltı merkezle yargılanmalıdır” dedi. rine girişine izin verilmesi ve gözaltın İdam cezasının ge dakilerin avukatları ve aileleriyle görüş ri getirilmesinin ise türülmesi gerektiğini söyledi. Hâkim ve Türkiye’nin uluslararası savcıların toplu olarak görevden alınma insan hakları yükümlü sının ciddi endişeler uyandırdığını kay lüklerinin ihlali olacağını deden Zeyd, “Türk hükümetini hukukun vurguladı. Zeyd hullah Gülen’i sorumlu tuttuğunu hatırlatan HRW, “Şu ana kadar kalkışmanın arkasında Gülen ve destekçilerinin olduğu iddiasını destekleyecek herhangi bir kanıt yok. Hükümet geçen yıllarda muhalifleri bastırma yoluna girmişti. Şimdi darbe girişimini Gülen’e sempati duyan herkesin cezalandırıldığı yeni bir cadı avı fırsatına çevirmekten kaçınmalı” dedi. Darbe planladıkları iddiasıyla gözal tına alınan generallerin darp edilmiş fotoğraflarına istinaden “polise işkence ve kötü muamelenin mutlak yasak olduğunun hatırlatılması” istendi. Sorumluların hesap vereceği hatırlatıldı. Af Örgütü: Korkutucu Uluslararası Af Örgütü’nün açıklamasında da Türkiye’de insan haklarının tehlike altında olduğu vurgulandı. Örgütün, Ankara ve İstanbul’da gözal tına alınanların, gözaltında kötü muamele ve avukatlara erişimin engellenmesi gibi ciddi ihlallere maruz kaldığına dair haberleri de soruşturduğu belirtildi. Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen, “Cumadan beri gözaltı ve açığa alınanların sayısı korkutucu. Hukuk dışı öldürmeler, diğer insan hakları ihlallerinden sorumlu olanlar adalet önüne getirilmelidir. Fakat ihtilafı bastırmak ve ölüm cezasını geri getirmekle tehdit etmek adalet değildir” dedi. İdam cezasının hem Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları sözleşmelerinin, hem de Türkiye’nin anayasasındaki güvencelerin ihlali anlamına geleceğine dikkat çeken Dalhuisen, hükümetten hukukun üstünlüğüne saygı göstermelerini, tutukluların adil yargılanmasının sağlanmasını istediklerini belirtti. Dalhuisen darbe girişimi sırasında yaşamını yitirenler arasında bazılarının silahsız veya teslim olmaya çalıştığı sırada linç edilerek öldürüldüğü ifade edilen ve yetkililerin ‘darbe kışkırtıcısı’ olarak tanımladığı 24 kişinin olduğunu ifade etti. Zarif: Suud ve Katar darbeyi destekledi İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Suudi Arabistan ve Katar’ın da aralarında bulunduğu bazı ülkelerin Türkiye’deki darbe girişimini desteklediklerini öne sürdü. İran’ın hangi ülkede olursa olsun darbeye karşı olduğunu belirten Zarif, “Suudilerin tepkisine bakıldığında Suudi Arabistan’ın darbeye dahil olmasının güçlü bir ihtimal olduğunu” iddia etti. Kaçak askerlere adil yargı sözü Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Kerim Uras, darbe girişiminin başarızlıkla sonuçlanmasının ardından helikopterle Yunanistan’a kaçan 8 askerin ülkelerine dönünce ‘adil ve şeffaf’ bir şekilde yargılanacaklarını öne sürdü. Hükümet tarafından ‘vatan haini’ ilan edilen askerler, can güvenlikleri olmadığı gerekçesi ile Yunanistan’a cumartesi günü iltica talebinde bulunmuştu. Times: Bedelini zorunlu erler ödedi Britanya’nın Times gazetesi, darbe girişiminin ardından gözaltına alınan askerlere yapılan muameleyi PKK’lilere yapılan muameleye benzetti. “Darbe girişiminin başlarındaki fotoğraflarda ne yaptığını bilemez halde görünen genç askerler, gözaltı fotoğraflarında dehşet içerisinde görülüyor” denirken, gözaltına alınan askerlere ters kelepçe takıldığı hatırlatıldı. ‘Erdoğan’dan asil duruş bekleriz’ Britanya’nın eski Ankara Büyükelçisi Peter Westmacott, Türkiye’deki darbe girişimini Financial Times’a değerlendirdi. “Önemli olan bundan sonra ülkenin hangi yola gideceği. Türkiye’nin iyiliğini isteyenler Erdoğan’dan asil bir duruş bekliyor. Türkiye hukukun üstünlüğünü, laiklik ve demokrasi ilkelerini çiğnerse ülkenin önemli rollerinin inandırıcılığı kalmaz” dedi. Batı’nın kozları işe yarayacak mı? Almanya’nın Frankfurter Allemagne Zeitung (FAZ) gazetesi, darbe girişiminin ardından Batı’nın ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’a acı verecek her şeyi koz olarak kullandığını’ yazdı. Türkiye’nin günden güne AB standartlarından uzaklaştığını belirten yazıda “Erdoğan’ın en büyük kozun bile sadece bir kere kullanılabileceğini bilmesi gerekir” denildi. Avrupa Parlamentosu: İdam kırmızı çizgi Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi dün Türkiye’deki darbe girişimiyle ilgili olağanüstü toplandı. Toplantıda, Türkiye’nin hukukun üstünlüğü ilkesine uymaması halinde Avrupa Birliği (AB) Türkiye ilişkilerinin kötüye gidebileceği uyarısında bulunuldu. AB’nin Komşuluk ve Genişleme Müzakereleri’nden sorumlu komiseri Johannes Hahn, “İdam cezasının uygulanmasının AB’nin potansiyel bir üyesinin dışlanması için bir neden olacağı çok açık” dedi. Liberal ve Demokrat Grup Başkanı Guy Verhofstadt, idam tartışmasının AB’nin kırmızı çizgisi olduğunu söyleyerek “Gördüğümüz şey AKP’nin basın özgürlüğüne, yargının bağımsızlığına ve hukuk düzenine daha fazla baskı uyguladığı” diye konuştu. ‘İdamın hem siyasi hem ekonomik bedeli olur’ Schulz, darbe girişimi sonrası atılan adımları kaygıyla izlediklerini belirterek uyardı: AB üyelik süreci durur, Avrupa Konseyi üyeliği kaldırılır, Gümrük Birliği dondurulur Avrupa Birliği; darbe girişimi sonrası iktidarın revden almalarla ilgili listelerin uzun süre önce hazırlandığı yo kamuda sayıları 50 bin kişiyi lunda” izlenime sahip oldukları bulan görevden almaların “ca nı ilettiği bildirildi. Schulz özel dı avı”na dönüştüğü yorumla likle idam konusuna karşı duy rını ve idam konusunun gün dukları kaygıyı ve bunun ilişkile deme getirilmesini kaygıyla re etkisini şöyle anlattı: izliyor. Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un dün Martin Schulz Türkiye’den kimi kaynaklar idam cezasının Meclis’in ar ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğ dından referanduma götürülebileceği lu ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin ni aktarıyor. Bu konunun yeniden tar Demirtaş ile görüştüğü bilgisi kulisle tışılmaya başlamasını kabul edilemez re yansıdı. Schulz’un temaslarında “gö buluyoruz. Eğer idam cezası geri gelir se üç konu gündeme gelecek. Avrupa Birliği ile Türkiye’nin üyelik süreci durur. Avrupa Konseyi üyeliği kaldırılır. Ve bu siyasi sonuçların dışında ekonomik kimi yaptırımlar da olur. Gümrük Birliği süreci dondurulur. Bunun Türkiye’ye hem ekonomik hem siyasi faturası olur.” Schulz’un bu görüşlerini Türkiye’nin AB’deki elçiliğine de ilettiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım ile de görüşmek için talepte bulunduğu da bildirildi. Sosyal medya çağında darbe Darbe girişiminin başarısız olmasında iletişim teknolojisinin rolü mercek altında ABD’nin New York Üniversitesi’nde siyaset profesörü Joshua Tucker, Türkiye’de yaşananlar üzerinden sosyal medyanın darbelerin geleceğini nasıl temelden değiştirdiğini Washington Post’taki yazısında irdeledi. Darbe girişimi başladığında Twitter üzerinden farklı kaynaklardan haber, tepki, yorum ve analizlere ulaştığını, Periscope ve Facebook Live üzerinden yaşananları anbean izlediğini belirten Tucker, sosyal medyayı “toplum için en büyük tehlike” ilan etmiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dahi bu yöntemlerle destekçilerini sokağa döktüğünü vurguladı. Darbelerin kitleleri yanına çekmeleri halinde başarılı olacağına dikkat çeken Tucker’a göre, en önemli unsur bilgi kontrolü. Zira insanlar, kazanacaklarına inanırlarsa darbecilerin safına geçiyor. Ancak va tandaşlar da darbeye karşı örgütlenmek için son derece hızlı araçlara sahip. Peki tüm bunlar gelecekteki darbeleri nasıl etkileyecek? Tucker dört önermede bulunuyor: n Eskiye göre daha çok darbe girişimi başarısız olacak. n Darbelerin hazırlık aşamasında daha çok katılımcıya ihtiyaç olacak. n Olası darbeciler yeni gerçekliklerin farkına vardıkça daha az darbe girişimi göreceğiz. n İlk üç önermenin geçerliliği, nüfustaki sosyal medya kullanım oranlarıyla doğru orantılı olacak. Sorular baki, tablo karanlık Askeri darbelerin Türkiye’ye yaptığı kötülüğün haddi hesabı yok. 15 Temmuz darbe girişimiyle memlekette alenen iç savaş çıkartılmak istenildiği aşikâr. Maalesef bunun tam olarak savuşturulduğunun henüz garantisi de bulunmuyor. Askeri darbeyi atlatmış olmak da içe su serpmiyor, zira bu kez memleketin yönüne dair kâbuslara uyanır olduk. Türkiye’nin izleyeceği rotanın insan hakları ve hukuka dayalı, çoğulcu, demokratik bir yönelim olmadığı aşikâr. Darbeciler en büyük kötülüğü bu memleketin demokrasisi için çabalayan insanlara yaptılar. Darbenin ettiklerini içeride yaşayarak görüyoruz. Meselenin dış politika cephesini de iyi izlemek lazım. HHH Darbe girişimi Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı rejimin en zayıf olduğu dönemde gerçekleşti. İktidar Batı’da ABD ve AB ile otoriter rejim tesisi üzerinden söz dalaşı yapmaktan yorgun düşmüştü. Avrupalılarla mizah krizleri, ‘Kayseri’ tipi sığınmacı pazarlığını anımsayın… ABD yönetimi ile basın ve ifade özgürlüğü tartışmasına yolsuzluk iddialarını küreselleştiren Reza Zarraf vakası eklenmişti. Türkiye’nin Suriye’ye cihatçı gruplar üzerinden dahil olduğu savaş memlekete milyonlarca sığınmacı taşımışken, hükümetin kasımda Rus uçağını düşürmüş olmaktan ötürü Moskova ile başı ciddi beladaydı. İsrail ile yılan hikâyesine dönmüş normalleşme hamlesi ise iktidarın içerideki ideolojik tabanında kırılma yaratma potansiyeli barındırıyordu. Bu politikaların baş müsebbiblerinden olan ‘hoca’ lakaplı Başbakan bu tablo yüzünden koltuğundan olmuştu. HHH Bugün geldiğimiz noktada darbenin savuşturulmasıyla bu kez Batı’yla karşılıklı rest çekme sınırlarına varan yeni bir buhran iklimi oluştu. AB ile bilek güreşi idam cezası üzerinden yürütülüyor. Şimdilik yoklama halinde. Vizesiz seyahat serbestisi zaten başka bahara kalmıştı. Asıl mesele darbede bir şekilde parmağı olduğundan şüphe edilen ABD ile. ‘Fethullah Gülen’in iadesi’ talebi şimdiden küçük çaplı kriz konusu. Dünyada muhaliflere kendi çıkarları uyarınca sığınma veren Amerikan politikalarını bilenler açısından iade doğrusu zor görünüyor. Ancak Türkiye’nin çektiği reste karşılık sınır dışı mümkün. Washington’ın tercihi gidişatın işareti olacak. Ancak ABD ‘elini yüksekten açtı’ dersek yanlış olmaz. Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ağzından ‘yanlış’ yansıtılmış bile olsa “Türkiye’nin NATO üyeliğinden çıkartılabileceği” iması çok dikkat çekici. Kasti mi yapıldı meçhul. Zira Kerry aslında böyle demedi. “NATO üyesi olmak için gereklilikler bulunduğunu” anımsattı ve “NATO’nun Türkiye’de olup bitenleri çok dikkatli ölçüp tartacağını” söyledi. Vurgular hep ‘ortak değerler’, ‘anayasal düzen’ ve ‘hukukun üstünlüğü’ üzerine. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg da bunu yankıladı. HHH Türkiye’nin Batı ile ilişkileri ‘zehirleneli’ çok oldu. Davutoğlu’nun Clinton ile el şaklattığı dönemler çok geride kaldı. Peki Ankara rest çekmek dışında ne yapabilir? Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den dilediği özür bugün itibarıyla başka yönelimlerin alameti olabilir. Nitekim Erdoğan’ı darbe girişimi sonrası ilk arayan Putin oldu. Türkiye’nin Batı’ya karşı ‘Avrasyacı’ bir pozisyona geçmesi Rusya açısından ‘stratejik’ değerini çok artırabilecek bir gelişme. Ancak küresel ekonomik sistemle bu denli entegre bir Türkiye için bu mümkün mü? Bedelleri ne olur? Daha dün Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürmeyi gözden geçirdiğini; Fitch darbe girişimi ve hükümetin sert yanıtının siyasi riskler itibarıyla kredi profilini etkileyeceğini duyurdu. Ekonomide nereye kadar gidilebilir? Türkiye’nin Rusya ile ‘hizalanması’ Suriye ve Ortadoğu siyasetinde de değişiklik gerektirir. Rejimin içinin giderek ‘dinle’ doldurulduğu bir ortamda iş nereye varır? Bütün bu gelişmeler IŞİD ve artık içimize kadar taşınmış militan cihatçılıkla mücadeleyi nasıl etkiler? Sorular baki, tablo karanlık... YPG Mınbiç’te IŞİD’in karargâhına girdi Suriyeli Kürtler dün Rojava Devrimi’nin 4’üncü yılını kutlarken YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) savaşçıları Mınbiç’te IŞİD’in ana karargâhına girdi. ABD ordusu, SDG kuvvetlerinin IŞİD’in operasyonlarını komuta ettiği hastaneyi ele geçirdiğini duyurdu. Dört cepheden savaş devam etse de kentin büyük bir kısmının SDG kontrolüne geçtiği belirtiliyor. Muhalifleri destekleyen Suriye İnsan Hakları Gözlemevi de dün ABD’nin Mınbiç’teki hava saldırılarında 21 sivilin öldüğünü bildirdi. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri IŞİD’in elindeki Mınbiç’i kurtarmak için mayısta başlayan operasyona havadan destek veriyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle