19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SİBEL SAGLIKBAHÇETEPE Salı 12 Temmuz 2016 TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU [email protected] “Koruyucu AğızDiş Sağlığı Bilimsel Araştırmaları Teş Koruyucu vik Ödülleri” sahiplerini buldu. Birincilik ödülünü Ege ÜniAğızDiş versitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden Prof. Dr. Dilşah Sağlığı Ödülleri verildi Çoğulu’nun “Başlangıç Çürüğüne Sahip Olmayan Çocuk larda Çürüğe Bağlı Faktörlerin Uzun Dönem Etkisi” başlık lı çalışması alırken; ikincilik ödülünü yine aynı üniversite den Doç. Dr. Arzu Aykut Yetkiner’in “Erozyonunda Asidik Solüsyon Viskozitesinin Etkisi” adlı çalışması kazandı. Prof. Dr. Dilşah Çoğulu birincilik ödülünü aldı. Obezite depresyon nedeni Obezite kalp, şeker, tansiyon gibi sağlık sorunlarının yanında işsizlik, sosyal izolasyon, depresyon gibi problemleri de beraberinde getiriyor Obezite tüm dünyada salgın düzeyinde artan, hem sağlığa etkileri yüzünden, hem de sosyolojik açıdan acilen önlem alınması gereken çok ciddi bir problem. Obezite ve Metabolizma Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Murat Üstün, 2025 yılına kadar dünyadaki yetişkinlerin yüzde 20’sinin obez olacağının tahmin edildiğini belirterek “Obezite hastalarında sağlık sorunlarının yanı sıra işsizlik, sosyal izolasyon ve depresyon gibi psikolojik problemler de zamanla ortaya çıkıyor” diyor. Obezite nedeniyle 2 yıl işsiz kaldığını söyleyen ve ameliyat olmak için Avustralya’dan Türkiye’ye gelen Fatih Kaplan (39) ise “Kullandığım ilaçlar ve hareketsizlikten 80 kilodan 120 kiloya çıktım. 2 yıl işsiz kaldım” diyerek yaşadıklarını özetliyor. 40 kilo birden aldı Obezite nedeniyle sıkıntılar yaşayan ve ameliyat olan Fatih Kaplan, bu süreçte yaşadıklarını gazetemize anlattı. Sidney’de dünyaya gelen Kaplan, obezite ile 2008 yılında belindeki disk kayması sonucu tanıştığını belirterek, “Avustralya’da bir fabrikada ağır işlerle uğraşıyordum. 20’li yaşlarımda belimdeki 3 bölgede bulunan disk kayması yüzünden hareketsiz bir yaşamım oldu. Ardından aldığım ilaçlar nedeniyle 80 kilodan 120 kiloya çıktım. Belimdeki ağrılar nedeniyle hareket edemedim, kilo veremedim. Obezite yüzünden 2 yıl işsiz kaldım” diyor. Kaplan, iyileştikten sonra hayalinin Avustralya’da fiber optik uzmanlığı yapmak olduğunu söylüyor. Türkiye’yi tercih etti Obezite hastalığının akrabalarında da olduğunu kaydeden Kaplan, Avustralya’daki sağlık sistemindeki yetersizlikler ve hekimlere güven eksikliği nedeniyle ameliyat için Türkiye’ye geldiğini söylüyor. Londra’da bulunan Imperial College’ın yapmış olduğu bir araştırmaya göre, 2025 yılına kadar dünyadaki yetişkinlerin yüzde 20’sinin obez olacağı öngörülüyor. Fatih Kaplan Op. Dr. Murat Üstün Ülkemizde son 33 yılda fazla kilo sınırındaki erkeklerin oranı yüzde 29’dan yüzde 37’ye; kadınların ise yüzde 30’dan yüzde 38’e çıktı. Obezite ameliyatları da arttı. “Tüp Mide” ameliyatı olan Fatih Kaplan’ın doktoru Murat Üstün, “Fatih’in ameliyat sonrası azalan kiloları nedeniyle kısa sürede bel ağrılarında ciddi bir azalma oldu” diyor. ‘İkinci sınıf insan muamelesi yapılıyor’ Dr. Murat Üstün, obezite hastalarına hekimlerin davranışlarının önemine dikkat çekerek, şunları söylüyor: “Öncelikle ‘Hastalık yoktur, hasta vardır’ diyoruz. Obezite konusunda ABD’de de yapılan araştırmalar sonucu, sağlık çalışanlarının obez hastalara ikinci sınıf insan muamelesi yaptığı gerçeğini ortaya çıkardı. Araştırmada hastalardan daha az tetkik istendiği, muayeneye daha az zaman ayrıldığı ve obezlerin hastalıklardan yakınmalarının bile önemsenmediği gibi sonuçlar saptandı. Oysa ki, obezite hastalarını diğer hastalardan daha farklı kılan özellikler mevcut. Obezite hastalarının tedavi süreçlerinde birtakım farklı yaklaşımlar gerekiyor. Daha önce obezite cerrahisi sa dece ameliyattan ibaretmiş gibi görünürken, artık 360 derecelik bir yaklaşımla obezitenin hastaların yaşam konforuna ya da hastalığın sosyal ilişkilerine nasıl sekte vurduğunu veya hayat standartlarını nasıl değiştirdiğini de incelemek gerekiyor. Obezite anketi Dr. Üstün, obezite farkındalılık anketi yapıldığını anımsatarak, şöyle devam ediyor: “2016 yılında Ege Üniversitesi’nde obezite cerrahları ve akademisyenlerin bulunduğu içinde yer aldığım bir ekip tarafından yürütülen ‘Laval Anketi’, Türkiye’de obezite farkındalığı anlamında önemli çalışmalardan biri olacak. Anket sonucu obezite sorununu yaşayanların hayatında ‘nasıl obezite engelliliği’ne yol açtığı ortaya çıkacak. Bu anket sonucunda, obezitenin insanların hayat konforunu nasıl bozduğu bilimsel olarak açıklanmış olacak. Londra’da bulunan Imperial College’ın yapmış olduğu bir araştırmaya göre, 2025 yılına kadar dünyadaki yetişkinlerin yüzde 20’sinin obez olacağı öngörülüyor. 1975’ten bu yana obez erkeklerin sayısının ise yaklaşık üç kat artarak yüzde 3.2’den yüzde 10.8’e yükseldiği, kadınlarda ise yüzde 6.4’ten yüzde 14.9’a iki kat arttığı açıklanıyor.” Stresli günlerde çok fazla diş sıkıyoruz Ülke gündemi ve kaotik durum bizlerin günlük yaşam sorunlarımızın beraberinde çıkan stresimizi daha çok arttırıyor. Dişlerimizi sürekli sıkıyoruz. Aslında hepimiz Bruksizm (diş sıkma ve gıcırdatma) adayıyız. Her şeye karşın hayattan tat almaya devam etmek için dişlerimizi korumalıyız. Ağız ve Çene Cerrahı Dr. Nihat Tanfer, “Dental Botoks” adı verilen yön tem ile diş sıkmanın önüne geçildiğini belirterek “Diş gıcırtma ve diş sıkma gibi parafonksiyonel rahatsızlığı olan hastalarda güvenle uygulanmakta. Botulinum toksin adı verilen maddenin, çene kaslarına enjekte edileDr. Tanfer rek kısmi paraliz yapması esasına dayanarak çalışır. Toksin enjekte edildikten bir hafta sonra etkisini göstermeye başlar ve 6 ay devam eder. Arayla yapılan tedavi sonucunda alışkanlığın ortadan kalktığı gözlenir” dedi. Dişler kırılabilir Diş Hekimi Tanfer, diş sıkan bireylerin gece oldukça rahatsız edici bir ses çıkardığını vurgulayarak “Genellikle bu alışkanlık kişi tarafından pek fark edilmez. Her 5 kişinin en az birinde görülen bu alışkanlık farkında olmadan kişilerin günlük hayatını kötü yönde etkilemektedir” diye konuştu. Gün içi yorgunluk, halsizlik, devamlı uyuma isteğinin arkasında kalitesiz gece uykusunun bulunduğunu anımsatan Tanfer, bruksizmi olan kişilerin yüzde 5 ile 10 arası bir kısmının dişlerine uyguladıkları kuvvet sonucu dolguların ve dişlerin kırılması gibi zararların ortaya çıktığını söyledi. “Bir kısmı da sabahları sebepsiz başağrısı ve kas ağrıları çekmektedirler” diyen Tanfer, “Bruksizmi olan yetişkinler için gece plağı kullanması önerilir. Dental botoks özellikle diş gıcırtma ve diş sıkma gibi rahatsızlığı olan hastalarda güvenle uygulanabilmektedir” diye konuştu. Bilinç kaybı ve ani kasılma ‘havale’ belirtileri olabilir Çocuğunuzda bilinç kaybı, vücudunda kasılmalar, kol ve bacaklarında kitlenme, istemsiz hareketler, gözlerin sabit noktaya bakması ya da sağaso la kayması, renginin solması, ağızdan köpük gelmesi gibi belirtiler varsa ha vale geçiriyor olabilir. Anne babaların en büyük korkularından biri olan ha vale, “ateşli ve ateşli olmayan (soğuk) havale” şeklinde kendini gösterebili yor. Çocuk hastalıkları uzmanları, ço cukların yaklaşık yüzde 4’ünün 5 ya şına gelmeden bir hava le nöbeti geçirebileceğini belirterek “Bazı çocuklar ailesel yatkınlıklar nede ni ile daha düşük derece lerde bile havale geçire bilir. Bazılarında ise da ha yüksek ateş durumla Dr. Çelikkan rında dahi havale görülmeyebilir. Havale belirti leri görüldüğünde geç kalınmadan bir hekime başvurulmalı ve yakından ta kip edilmelidir” dediler. Şarkıcı Niran Ünsal’ın iki yaşındaki oğlunun geçirdiği havale sonrasında hastaneye kaldırılması ve yoğun bakı ma alınması “Havale nöbeti ve nöbet sırasında yapılması gerekenler” konu sunu gündeme geldi. İstanbul Floren ce Nightingale Hastanesi Çocuk Hasta lıkları Sağlığı Uzman Dr. Başak Nam dar Çelikkan, ateşli havalenin genel likle bir enfeksiyona bağlı olarak orta ya çıktığını ve ateşin 36,537 derece nin üstünde olabileceğini anlattı. Bu durumda çocukta istemsiz kasılmalar, gözlerin bir noktaya odaklanması gibi belirtilerin ortaya çıkabileceğini belirten Çelikkan, bu gibi durumlarda çocuğun ateşinin sık sık kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı. Soğuk suya sokmayın Çelikkan “Çocukta kasılma görüldüğü zaman mutlaka ağzının açık olduğuna dikkat edilmeli, çocuk soğuk duşa değil, ılık duşa sokulmalıdır. Çünkü soğuk duş şok etkisi yapabilir. 6 yaş sonrasında da çok fazla ateşli havaleye rastlamayız. Ayrıca sirkeli su, asprinli suları da kesinlikle önermiyoruz. Bunun yerine çocuğun eklem yerlerine, alnına, ka Havale geçiren çocuk, mutlaka yakından takip edilmeli. sıklarına ılık pansumanlar yapılmalıdır. Bu dönemde ateş düşürücü kullanılabilir. Havalelerde çocuğun ölümüne varan ciddi sonuçlara yol açabilir” uyarısında bulundu. Ateşsiz havaleye de dikkat çeken Çelikkan “Bu durumda ateş ve enfeksiyon yoktur. Çocukta kasılmalar, gözlerinin sabitlenmesi gibi belirtiler olur. Genellikle epilepsi beynindeki bir tümör buna yol açar” diye konuştu. AIDS artık tehlike değil Avustralyalı bilim insanlarının yaptıkları çalışmalar sonucunda, AIDS virüsün tedavisinde önem li bir ilerleme kaydedildiği belirtildi. Sidney New So uth Wales Üniversitesi Kirby Enstitüsü HIV Epidemi yoloji ve Önleme Programı Başkanı Prof. Andrew Gru lich, “Çoğu insan hastalığa yakalanıyor, gidip tedavi oluyor ve son rasında AIDS’ten kurtulmuş oluyorlar” dedi. Avustralya AIDS Organizasyonları AIDS ile Federasyonu’nun uluslararası temsilcisi Don Baxter de AIDS’in henüz salgın haline gel mücadele hız kazandı. mediği bölgelere uluslararası desteğin şart olduğunu belirterek, Avustralya’da bu alandaki vaka sayısındaki düşüşün ancak alınan tedbirler sayesinde elde edildiğini kaydetti. Suriyeliler şantaj ya da yapı malzemesi olamaz Türkiye’deki Suriyeliler: 3 milyon sorunlu insan: Evet, dili, dini, mezhebi, ırkı, milliyeti, tahsili, terbiyesi, rengi, ne olursa olsun ve ne gibi sorunlar yaratırlarsa yaratsınlar, onlar İNSAN! Bu gerçek hiç unutulmamalı: Asla ve asla, kim ne yaparsa yapsın, sorunlar ne denli büyürse büyüsün, varlıkları ve sorunları hangi politikacılar tarafından istismar edilirse edilsin, Suriyelilere karşı nefret söyleminin tuzağına düşmemek gerek! HHH Bu sorunu: Emperyalistlerin, Ortadoğu’da “Ilımlı İslam (Amerikancı İslam) Projesi” ile başlattıkları çirkin oyunlar ekseninde... Parsa kapmak için başrole soyunan ve sonunda figüran bile olamayan AKP yönetimi yarattı! Erdoğan, şimdi bu yanlış politikalar sonucunda yerlerinden yurtlarından olmuş ve Türkiye’den başka hiçbir ülkenin kabul etmediği savaş mağduru insanlar üzerinden, içte ve dışta fırsat yaratmaya çalışıyor. Dışta: Avrupa ile ilişkilerde şantaj yapıyor; gittikçe otoriterleşen rejimini Avrupa Birliği’nin eleştirmesini engellemek ve üç beş Avro fon alabilmek için, “Kapılarımı açar, bunları size yollarım haa!” tehdidini kullanıyor. İçte: Bu insanları, kendi ideolojisine göre oluşturmaya çalıştığı Türkiye’nin yeni toplumsal ve siyasal yapısı için, yapı malzemesi olarak kullanmayı planlıyor. Daha mülteci statüsü bile kabul edilmemişken, TOKİ konutlarıyla somut olarak desteklenen vatandaşlık önerisi, bütün bu fırsatçılıkların dışavurumu. HHH Olay tek bir köşe yazısında irdelenebilecek kadar basit değil; bu konuda daha çok yazı yazacağız. Şimdilik, din adına veya hümanizm ya da solculuk adına Erdoğan’a destek veren eski “Yetmez ama ‘Evet’çi” grubun yine büyük bir yanılgı içinde olduğuna işaret etmekle yetineyim: Din açısından: Neden Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar gibi zengin İslam ülkeleri, Suriyelilere kapılarını açmıyorlar? Yoksa “Parayı biz verelim, siz işi yapın ve riski yüklenin” mi diyorlar? Hümanizm açısından: Dünya liderliğine soyunmuş olan ve dünyaya nizam vermek iddialarını her fırsatta tekrarlayan, ABD, Rusya, Çin gibi ülkeler ve AB varken, “insanlığı kurtarmak” Türkiye’ye mi düşüyor? Yoksa Türkiye, her zaman olduğu gibi, “Aslansın, kaplansın” diye savaş hattına sürülen kahraman aldatmacasıyla kullanılan bir piyon olarak “Emperyalistlerin oyununa” mı alet ediliyor? Sol açısından: Neden dünyaya, hem kuramsal hem de uygulamalı açıdan sol siyaset dersi veren, öncülük eden ülkeler tek bir Suriyeli almazken, Türkiye öne atılıyor? Üstelik sınıf bilinci olmayan yoksul kitlelerin solun değil, faşizmin tabanını oluşturdukları bilinmiyor mu? Ülke sorunları açısından: Sağlıktan eğitime, istihdamdan üretim verimliliğine kadar daha hiçbir temel sorununu çözememiş bir ülkeye, bir anda, temel hizmet gereksinmesi olan 3 milyon insan daha eklemlemek o ülkeyi büyük bir ekonomik, sosyal ve siyasal bunalıma sürüklemez mi? HHH İktidarın kendi toplumsal ve siyasal modelini inşa etmek için önce 1923 Cumhuriyeti’ni yıkmak istediğini biliyoruz... Elbette 3 milyon Suriyelinin birdenbire vatandaş yapılması bu yıkım işini hızlandırabilir. Ama sonunda, din üzerinden siyaset yapanların, sözde hümanistlerin, sözde solcuların ve yürekten AKP’li, Erdoğancı olanların bile pişman olacakları bir durumla karşı karşıya kalınacaktır: Dünkü iktidar destekçilerinin bugünkü pişmanlıklarına bakın, yarını görün... Bu durumdan ancak, kargaşadan yararlanarak ceplerini dolduranlar memnun olacaktır! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle