19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 10 Temmuz 2016 4 haber TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Kayyım değil seçim Futbolcu var, futbol yok On yıl kadar oluyor, Paris’te Pompidou Sanat Merkezi’nde, geçenlerde (21 Haziran 2016) Celal Üster’in de yazısında söz ettiği, Fransız ressam Nicolas de Stael’in futbolu işleyen yapıtlarını gördüğümde çok etkilenmiştim. O güne değin hep düşünmüşümdür, ressamlar neden futbol konusunu resmetmezler diye. Çocukluk yıllarımdan beri futbol tutkunuyum. Dün toprağa verdiğimiz Turgay Şeren’i ilk kez seyrettiğimde, Galatasaray İlkokulu’nun 3. sınıfındaydım, çocukluk, gençlik geride kaldı, hayatın sonuna geldim, artık televizyondan izler de olsam, hâlâ ilgim sürüyor. Sevinçle görüyorum ki, ciddi, değerli nice insan da 20. yüzyılda olduğu gibi, 21. yüzyılda da toplumsal bir fenomen olmayı sürdüren futbolu önemsiyor. Gerçekten de futbol hayatımıza renk, çeşni katan bir öğe. Bir gün Ali Sami Yen’de maç izlerken görünce şaşırdığım sanatçı dostum Ali Ulvi dert yanmıştı: Benim futbola ilgim geç başladı. Geç kaldığım için de bunca yıl neler kaybetmişim diye üzüldüm hep. Sonra da nasıl Galatasaraylı olduğunu şöyle anlattı: “Çocukluğumda bir gün sordular hangi takımı tutuyorsun diye, ben öyle bir şey bilmiyorum, anlattılar, sonra da üstelediler: ‘Yani Fenerli misin, yoksa Galatasaraylı mı?’. O sırada karşımda kırık dökük bir sokak feneri, feneri hiç gözüm tutmadı, ben de ‘Galatasaraylıyım’ dedim.” HHH Nice ciddi adam, futbola gönül vermiştir, nedense pek bilinmez. Örneğin Galatasaray taraftarı olan Uğur Mumcu’nun Bahçelievler Deneme Lisesi yıllarında Turgay Şeren’i kendine örnek almış gözünü budaktan sakınmaz bir kaleci olduğunu, zarif Haldun Taner’in usta futbolculuğunu, Orhan Kemal’in stiliyle Adana’nın en iyi futbolcuları arasına girdiğini, keza Adana yıllarında Turhan Selçuk’un acar santrfor olarak meşhurken kardeşi İlhan Selçuk’un da milimetrik paslar atan bir orta saha oyuncusu olarak parladığını, Selçuk kardeşlerin, Fenerbahçe’de oynamayı tasarladıklarını kaç kişi bilir? Diyeceğim o ki, futbol, hırt ve maganda olmayanların hayatını güzelleştirir, yıldız futbolcu yaşamımıza renk katar. Dün toprağa verdiğimiz Turgay Şeren de bunlardan biriydi. Kendisine teşekkür borçlu olduğumuzu söylerken çok kişinin duygularına tercüman olduğumu sanırım. Büyük kaptana rahmet dilerim. HHH Bu akşam aynı zamanda, Fransa ile Portekiz arasında Avrupa futbol Şampiyonası’nın finali oynanıyor. Kendi açımdan Portekiz’in oynadığı futbolu beğenmediğimi, turnuvanın fazla keyif vermeyen takımlarından Portekiz’in finali oynamasının bende düş kırıklığı yarattığını söyleyebilirim. Ama asıl büyük düş kırıklığım, gruptan çıkmayı başaramayan bizim milli takım oldu. Zaten pek fazla bir beklentim yoktu. Ama takımın oynadığı futbol tek kelime ile rezaletti, finallerde izlediğim takımların en kötüsü bizimkiydi. Bütün takımların bir futbol mantalitesi, bir oyun stili varken, bizimkilerde her şey dökülüyordu. İyi futbolcularımız var, her zaman da oldu. Ama iyi futbolumuz, büyük istisna dönemleri hariç hiç olmadı. Bu kadar imkân sağlanıyor, bu kadar para yatırılıyor, saray gibi statlar yapılıyor, ama futbol içler acısı. Futbol sahaları adeta Dorian Gray’in portresi misali, toplumsal aksaklıklar, başı bozukluklar ve çirkinlikleri yansıtıyor. Yazık koca Turgay Şeren’i uğurlarken futbolumuz için yazılabilecekler bunlar olmamalıydı. Neyse deveye sormuşlar, “Boynun neden eğri?” “Nerem doğru ki” diye yanıtlamış. AKAM’ın araştırmasına göre, her 10 seçmenden 9’u suç işlediği iddiasıyla belediye başkanının görevinin düşmesi halinde seçimden yana AKP’nin yasal hazırlığını yaptığı yerel yönetimlere kayyım atanması düzenlemesine yö nelik tartışmalar sürerken, Avrasya Kamuoyu Araştırmala rı Merkezi’nin (AKAM) Türkiye genelinde ger çekleştirdiği “Büyükşe hirler Yerel Memnuniyet MAHMUT LICALI Araştırması”, seçmenin yaşadığı il ya da ilçedeki suç işlediği iddiasıyla belediye başkanının göre vinin düşürülmesi durumunda yeniden seçim yapılarak yeni bir belediye başka nının seçilmesini talep ettiğini gösterdi. Kayyım atanmasını isteyenlerin oranı yalnızca yüzde 7.3 oldu. AKP iktidarı yerel yönetimlere kayyım atanmasına yönelik kamuoyunda tartışma başlatırken AKAM’ın 28 Temmuz tarihleri arasında 30 il ve bağlı ilçelerinde 8 bin 890 kişiyle yüz yüze mülakat yöntemiyle gerçekleştirdiği araştırma seçmenin bu düzenlemeye karşı olduğunu gösteriyor. Kayyıma destek % 7.3 Araştırma kapsamında “Yaşadığınız bölgenin belediye başkanının suç işlediği iddiasıyla belediye başkanlığı düşürülürse yeni belediye başkanı nasıl belirlenmelidir” sorusuna yanıt veren seçmenin yüzde 55.2’si yeniden seçim yapılması gerektiği görüşünü ifade etti. Seçmenin yüzde 35.1’i ise belediye meclisinin yeni belediye başkanını seçmesi gerektiği görüşünü dile getirdi. Hükümet ya da mahkeme tarafından belediyeye kayyım atanması gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 7.3’te kaldı. Araştırmaya göre, seçmenin yaklaşık yüzde 90’ı ya doğrudan seçim yapılması ya da belediye meclis üyelerinin seçim yaparak yeni belediye başka nının belirlenmesi gerektiği görüşünde ortaklaştı. Başka bir deyişle her 10 seçmenden 9’u yaşadığı il ya da ilçedeki belediye başkanının görevinin düşürülmesi durumunda seçim yöntemiyle yeni belediye başkanının belirlenmesi gerektiği görüşünde. Yerel yönetimlere kayyım atanmasına yönelik düzenlemenin TBMM’ye bu ay içerisinde sunulması beklenirken hükümet bu yöndeki düzenlemenin Meclis tatile girmeden Genel Kurul’dan geçirilmesini hedefliyor. Başta HDP olmak üzere muhalefet partilere söz konusu düzenlemeye karşı çıkarak “AKP seçimle kazanamadığı belediyeleri gasp etmeye çalışıyor” eleştirisi yapıyor. l ANKARA Barışa çağrı Pir Sultan Abdal Anma Etkinlikleri’nin 27.’si Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde dün başladı. Halk ozanları sahne aldı, semah dönüldü, panel ve tiyatro gösterileri yapıldı. Barış, kardeşlik ve eşitlik mesajları verildi. Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Etkinlikleri Pir Sultan Abdal’ın doğup, yaşadığı Banaz’da gerçekleştirildi. Sivas, Ankara, İzmir, İstanbul, Tokat, Amasya olmak üzere yurdun dört bir yanından binlerce kişi katıldı. CHP Parti Meclis Üyesi Yaşar Seyman, gazetemiz yazarı Miyase İlknur, ADD Avcılar Şube Başkanı Celal Demirel’in konuşmacı olarak katıldığı panel düzenlendi. Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı Başkanı Murtaza Demir, “Ülkemizin her yanında canlı bombalar patlıyor, sokaklarımız kan gölüne dönüyor. Bizi bu hale getiren anlayış, rejim, bu hale getiren mezhep anlayışı şunu yapmaya çalışıyor. Mezhep kavgası istiyor. Biz bu tuzağa gelmeyeceğiz. Sünni kardeşlerimizle kol kola olacağız. O kardeşlerimizle barışık, birlik olmaya, onlarla Atatürk yolunda, Cumhuriyet ışığı ve çerçevesinde duracağız ve bu anlayışı ülkeden kovacağız” dedi. l MEHMET MENEKŞE/AMASYA EBSNOakSNaARnRAlSSıKIğAAı’NNdDDaAlAeLNItÇALIŞMA ‘Mağdur taslağı’ SELDA GÜNEYSU Ensar Vakfı’nda yaşanan çocuklara yönelik cinsel istismar olayının ardından Adalet Bakanlığı’nın başta çocuk istismarları olmak üzere, yaşanan mağduriyetlerle ilgili “Mağdur Hakları Yasa Tasarısı Taslağı” hazırladığı ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı Mağdur Hakları Daire Başkanlığı Tetkik Hâkimi Ramazan Gürkan, taslaktaki mağdurlara yönelik düzenlemelerin “hayati” olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: ‘Serbest seçim şartları Türkiye’de kalmadı’ Erdoğan’ın tarafsızlığını yitirmesi nedeniyle başlayan meşruiyet tartışması alevlendi İKLİM ÖNGEL Türkiye’nin önde gelen toplumsal araştırmalar şirketi KONDA’nın sahibi Tarhan Erdem’in, Türkiye’deki seçimlerde eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini belirterek artık oy kullanma yacağını açıklaması, “seçimlerin meşruiyeti” tartışmalarını yeniden başlattı. Hukukçu ve eski milletvekili Atilla Kart, “seçim meşruiyeti”nde yurttaşların serbest ve özgür iradeleriyle oy ver Tarhan Erdem meleri ve anayasal organların bağımsız ve tarafsız olmasının iki temel unsur olduğuna dikkat çekti. Türkiye’deki kurumsal ihlallerin özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana kronik bir hal olduğunu söyleyen Kart, o süreçte Cumhurbaşkanlığı makamına, Yargıtay’a, Anayasa Mahkemesi’ne resmi başvurular yaptığını belirtti. AKP’nin iç organı gibi Kart, “Geldiğimiz noktada serbest seçimin şartlarını, devlet gücünün, kamu otoritesinin seçim kanundaki ifadeyle ‘haksız oy teminine’ yol açmayacak şekilde kullanılması gerekirken tüm anayasal kurumların artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumları olmaktan çıkıp AKP’nin istişare organı, bir iç organı niteliğine dönüştüğünü görüyoruz” dedi. Adım adım tek adam yönetimine Konda’nın sahibi Tarhan Erdem, seçimlerin meşru olmadığı yönündeki tespitleriyle ilgili, “Aksini savunanlar çıksın, ‘şu sebeple seçimdir’ desin. Hatta Cumhurbaşkanı da söylesin” diyor. Erdem, “Eşitlik ilkesi yok, seçim de yok!” başlıklı yazısıyla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan’ın niyetinin, Cumhurbaşkanlığı seçimi kanunu çıkarıldıktan sonra belli olduğunu dile getirerek, “Ne yapmak istediği, oradan belliydi. Tek adam yönetimini kurmaya başladı. Adım adım bugünlere kadar geldik” dedi. Erdem, şöyle devam etti: “Kurbağa’nın yavaş yavaş ısınan suda haşlanması gibi 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilanından itibaren, seçimlerin artık demokratik olma özelliği kayboldu. Partilerin eşit imkânlara sahip olması kuralı kısıtlandı. Ak Parti bana göre seçimi kazanmadı. Oy kullanmayacağımı söyledim. Çözüm mü diye soruyorlar. Seçimlerin seçim olmadığında mutabık kalırsak çözümü buluruz.” l İSTANBUL/Cumhuriyet Meşru direnme noktası Kart, Türkiye’de siyasi iktidarın hukuka uymaması, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapması, nefret ve ayrımcılık söylemi üzerinden zulüm uygulaması nedeniyle, “hukuk dışına çıkan bir iktidarı hukuka uymaya zormak anlamında “Türkiye’nin meşru direnme noktasında olduğunu kaydetti. “Serbest seçimin yapılabilme şartları Türkiye’de kalmadı” diyen Kart, bugünkü fiili durum ve yürütülen anlayış sürdükçe hiçbir seçimin “eşit seçim” olmayacağını belirtti. Bireysel yanıt çözüm değil Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise akademisyenlerin 2015’te hazırladıkları iki bildiri ile seçimlere gölge düşürüldüğünü ortaya koyduklarını söyledi. YSK anayasa uygun dedikten sonra hukuken yapacak bir şeyin olmadığını belirten Kaboğlu, bundan sonra bireysel saptamaların ötesine geçilmesi gerektiğini dile getirdi. “Bunların sorgulanması meşrudur, bunları sorgulama her yurttaşın hakkıdır” diyen Kaboğlu, şöyle konuştu: “Sadece sorgulamak değil geleceğe yönelik olarak ne yapılmalı sorusuna da yanıt aramak gerekir. Bireysel yanıt çözüm değildir. Kitlesel davranma zamanı da gelmiştir. Çünkü uzmanların bu görüşleri paylaşmasının fazla bir işlevselliği yoktur. Kolektif mücadele Şimdiden toplumu anayasal bilgilendirme temelinde çok yönlü kollektif mücadele zeminlerini geliştirmek gerekir. Önce Demokrasi Girişimi gibi tüm Türkiye’de anayasa toplantıları yapan eylemsel hareketlerin desteklenmesi gerekiyor ki bir daha Türkiye’nin bu şekilde gayrimeşru, demokratik, dürüst olmayan, eşit koşullarda yapılmayan seçimlere sahne olmaması için.” İkincil mağduriyetler önlenecek: Tasarının içerisinde özellikle cinsel istismar mağduru çocuklara yönelik, “Cinsel Suç Mağdurlarına Yönelik Hizmetler” başlığıyla bir maddemiz var. Burada, suç mağdurlarının ikincil mağduriyetlerinin önlenmesine vurgu yapılıyor ve “Özel merkezler kurulur” diyor. Bu özel merkezler ÇİM tarzı merkezler olacak veya ÇİM olacak. Bunlar yaygınlaştırılacak. Burada görev yapan doktorların, aylık ödeneklerinin çokça tahakkuk etmemesinden ötürü buralarda çalışmak istememeleri, isteksiz olmaları gibi bir sıkıntının önüne geçilebilmesi için “Kendi kurumlarından ödenmeye devam edilir bu ek ödenekler” gibi bir maddesi var. İfadeler ÇİM’de Cumhuriyet savcısı tarafından mağdurların ifadesinin bizzat alınmasını ÇİM’lerde öngörüyoruz. Biliyorsunuz, şu anki düzenlemede suça sürüklenen çocuklar sadece bizzat cumhuriyet savcıları tarafından sorgulanıyor veya soruşturması yürütülüyor. Fakat tabii ki suça sürüklenen çocuklar da aynı zamanda literatürde mağdur olarak kabul ediliyor, o da bir gerçek. Fakat, cinsel istismar suçu mağduru çocuklar için de bundan sonra savcı bizzat orada bulunuyor. İfadeler görüntü “Mağdurun rızasının bulunması hâlinde ifade sırasında görüntü ve sesleri kayda alınır” gibi bir madde var. Tabii, mağdur çocukların ifadesinde bu kayıt zaten zorunlu CMK uyarınca. “Maddi gerçeğin ortaya çıkartılması açısından zorunluluk bulunan haller dışında mağdurun yeniden ifadesi alınmaz, merkezde alınan ifade ile yetinilir” maddesi olacak. ÇİM işleyişini nitelikli hale getirirsek, ikinci defa ifade almaya gerek kalmayacak. Aynı ortamda bulunmayacak Duruşma sırasında sanık bir tarafta çocuk bir tarafta oluyor. Mağdur, şüpheli ve sanığın aynı ortamda bulunmayacağı şekilde uzman refakatinde mahkeme sürecinde de kovuşturmada da bunun önleminin alınmasını gerekecek. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle