22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
YASAM Danimarka’da cam evlerde doğal ışık deneyi Oxford Üniversitesi araştırmacıları, Danimarka’nın Baltık Denizi’nde bulunan adası Bornholm’de gün ışığının sağlık üzerindeki etkilerini incelemek için camdan evler inşa edildi. 30 gönüllünün katılımıyla başlayan proje kapsamında gönüllüler evlere yerleş meye başladı. Araştırmacı Wulff insanın ne tür bir ışığa ihtiyaç duyduğunu ve bu ışıkların Parkinson, Alzheimer, depresyon ve şizofreninin yanı sıra obezite ile diyabet gibi hastalıklar üzerindeki etkisinin ne olduğunu tespit etmeye çalışacaklarını söyledi. 2 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: İLKNUR FİLİZ ‘Kimse farklı olduğu Pazar 10 Temmuz 2016 için azap çekmesin’ Hem mülteci hem LGBTİ olmak TÜRKİYE’DE İKİ KERE ZOR Halepli Ali 18 yaşında. Suriye’de yaşarken LGBTİ kelimesini hiç duymamış, ço cukluğundan beri hissettiği “başka lığın” adını koymamıştı. Savaş son rası bütün ailesi İstanbul ve Gazian tep arasında dağıldı ama onun ayrı ca kaçması gerekiyordu. Ailesi eşcin sel olduğunu öğrenmişti; akrabaların dan sürekli teh dit telefonları alı yordu. “Suriye’ye dön, savaşa ka tıl ve öl” diyorlar dı. Hatta hangi ta rafta katılacağı da hi umurlarında PÖınğaürnç değildi, basbayağı çocuklarının ölmesini istiyorlar dı. Türkiye’de pa ra kazanmak istedi, çalıştığı market te bir çalışan tecavüz etti. Bu da yet medi, oturduğu ev taşlandı. Bir kere sinde ilaç, bir diğerinde çamaşır su yu, diğerinde şampuan içerek intiha ra teşebbüs etti. Hali o kadar ortaday dı ki, Ali’nin Birleşmiş Milletler Mül teciler Yüksek Komiserliği’ne yaptı ğı başvuru sonucu Kanada’ya yerleşi mi onaylandı. Fakat Ali, Türkiye’de ne kadar beklemesi gerektiğini bilmiyor. Buradaki hayatından o kadar usan mış ki, süreç uzarsa Suriye’ye dönme ye bile razı. Sayıları üç milyonu aştığı tahmin edilen Türkiye’deki Suriyeliler, evle rini, topraklarını, kariyerlerini, saa detlerini bırakıp geldiler. Geçici koru ma altındaki misafir halleri birçok te mel insan hakkına erişimlerini güç leştirirken toplumsal dışlanmanın da mağduru oldular. Sadece son günler de vatandaşlık ihtimaliyle nükseden dile bakmak yeterli. Mültecilik, sığın macılık, göçmenlik her haliyle bam başka bir can kaygısını, psikolojik bir travmayı, ekonomik manada sınıf sal düşüşü getiriyor. Bir de eşcinsel, trans, travesti mültecileri düşünün... Zaten bulundukları ülkelerde cinsi yet kimlikleri üzerinden baskı görür ken, görece koşulların daha “iyi” ol duğu ama homofobi ve transfobinin ırkçılıkla beslenebildiği bir ülkede sağlar, ama iki kez çekiyorlar. ‘Lübnanlıyım diyorum’ Ağırlıklı olarak İstanbul’daki Kürt LGBTİ’lerden müteşekkil Hêvî LGBTİ Derneği, çok mühim bir iş yapıp onları görüşmeye ikna ederek “Mülteci LGBTİ’ler” isimli bir kitap hazırladı. Çoğu Suriye’de başlayan, 12 ağır hikâye anlatılıyor kitapta. Halepli Rüzgar savaşla birlikte değişen hayatlarını anlatıyor; ellerinde ne varsa satışlarını, evlerinin bombalanışını, çok âşık olduğu sevgilisinin 2012’de bir patlamada ölümünü, o an yıkılışını... Türkiye’ye geldikten sonrası günlük 30 Lira’ya inşaat işçiliği, bir lokantada yemek yerken hem Suriyeli hem eşcinsel oluşu üzerinden alay edilişi... Öyle ki o gün çıkan kavgada yanındaki akrabası bıçaklanmış. Yine Halepli travesti Mişa, sırf bu yüzden Türkiye’deyken soranlara Lübnanlı olduğunu söylüyormuş; “Buradakiler Suriyelileri sevmiyor” diyor, “bize sattıkları her şey üçdört katı...” Ülkesinde ailesinden yediği dayak yüzünden İranlı Azeri Ramtin’in ağzında diş kalmamıştı ve dahi bir camide tecavüze uğradı. Fakat Türkiye’deki kaderi de yine tecavüz oldu; çalıştığı birçok yerde parasını alamadı. “Hiçbir insan farklı olduğu için bu kadar azap çekmesin” diyor Ramtin. Çalıştığı yerde emeğinin karşılığını vermemek tüm mülteci işçilere reva görülen muamele ama üzerine bir de LGBTİ olmak, suiistimali kat be kat artırıyor. Keza Suriyeli olduğu için şişirilen ev kiraları, LGBTİ’ler için daha da yükseliyor. Kötülük, karşısındakinin çaresizliğiyle büyüyor. Mısırlı Suma, Arap Baharı heyecanında sonra Sisi’yle başlayan cadı avını, Türkiye’ye uzayan hikâyesinde İstanbul’dan birden Uşak’a yollanışını anlatıyor. Çünkü ikamet edecekleri kentleri kendileri seçemiyorlar. İranlı Martha da bu şekilde Denizli’de yaşıyor. Metropollerin dışındaki kentlere yerleştirilenlerin maruz kaldığı taciz, tecavüz ve şiddet yüzdesinin daha yüksek olduğu bu görüşmelerde kendisini göstermiş zaten. Hastanelerden karakollara kamusal hayata katıldıkları her yer, keyfi uygulamalar kadar dışlanma da demek onlar için. Mecbur bırakıldıkları kayıt dışı sektörlere, yeni tanınan çalışma izni hakkının girmesi mümkün değil. Çaresizlikten seks işçiliğine yönelen LGBTİ’ler var, bunu yapmamaya direnenler de. Mülteci LGBTİ’leri ayıran bir nokta dan yaşadıkları tüm güçlüklere rağmen dayanışma ağlarından da mahrum bırakılmaları. Birçoğunun destek alacak Türkiye’de ya da başka bir ülkede akrabası yok; daha geniş hem Eşcinsel sıra arkadaşı IŞİD’e katılmış Suriyeli LGBTİ’ler için IŞİD tehlikesi başka bir mana da taşıyor. Şamlı Süryani İlyas, IŞİD’in taradığı bir evde bütün arkadaşlarını kaybederek oradan tek sağ çıkan olmuş örneğin. Savaştan önce Halep’te yaşayan 19 yaşındaki Kürt Ezdiyar, Türkiye’ye gelince hayatında ilk kez bir fabrikada işçi olmuş. Onun anlattıkları arasında okuduğu erkek lisesinde yanında oturan bir arkada şı da var. Onun da eşcinsel olduğunu hissediyormuş o zamanlar. Aralarında cinsel bir ilişki yaşanmasa da dostluk kurmuşlar. Yıllar sonra sosyal medyada bu arkadaşına rastlamış, bir IŞİD’li olarak... Yakaladıkları eşcinselleri binaların tepesinden atan bir IŞİD’li olarak... IŞİD hapishanesine düşen ve tecavüz edilen arkadaşları olduğunu da anlatıyor Ezdiyar. şehri ağlarına dahil olamıyorlar. ‘Kırılganlık’ kriterleri Mülteci LGBTİ’lerin neredeyse tamamı Türkiye’yi terk etmek, kendilerini güvende hissedecekleri bir Batı ülkesine iltica etmek istiyor. Türkiye’deki Suriyeliler şimdiye dek “geçici koruma” kapsamında sayıldıklarından, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) uluslararası başvuru yolları kapalıydı. Hayati tehlikeleri bulunan LGBTİ’lerin de aralarında yer aldığı “kırılgan mültecilerin” tespitiyse, yazılı bir yasaya, yönetmeliğe bağlı olmadığından, muğlak kriterlerle, gayrinizami usullerle yapılıyordu. Örneğin BMMYK’nin partneri olan sivil toplum örgütleri birini önerebiliyor, BMMYK görüşmeye davet edebiliyordu. Bu da ucu açık bir prosedür. Son altı aydır Göç İdaresi’ne bağlı bir komisyon “hassas durumdaki Suriyelilere” karar veriyor, ki aslında bunun da kriterlerini kimse bilmiyor. Türkiye’de vatandaşlık ihtimalleri konuşulan Suriyeli LGBTİ’lerin bu hak için başvuracakları çok düşünülmüyor. Çünkü aslen üçüncü bir ülkeye iltica etmek arzusundalar. Hêvî LGBTİ Derneği’nin bu kitap için yaptığı görüşmeler birçoğunun prosedür hakkında pek bir fikri olmadığını göstermiş. Malum en baştan itibaren temel dert, belirsizlik... Mısırlı Suma, burada Onur Yürüyüşü düzenleniyor diye çok heyecanlanmış önce. Sonra polisin saldırısına şahit olunca fikri değişmiş. Meğer uzaktan göründüğü gibi değilmiş. Psikopat liderlerin özellikleri Sosyopat komşunuz ve psikopat apartman yöneticinizden sonra sıra psikopat liderinizin özelliklerine geldi! HHH Herhangi bir bilgi ya da becerinin, bir eğitimin ya da bir diplomanın aranmadığı siyaset, psikopatlar için cazip etkinlik alanlarının başında gelir. Siyasetin psikopatlar için bir cazibesi de, bu alanda çok hızlı yükselme olanağının bulunmasından kaynaklanır: Psikopatlar, bazı aşırı riskleri yüklenebildikleri, temelsiz vaatlerde bulunabildikleri için, siyasette çok çabuk yükselip liderlik koltuğuna oturabilirler. Hiçbir sorumluluk duygusuna ve ahlaki ilkeye sahip olmadıklarından, özellikle bunalım zamanlarında, geniş kitlelerin hayatları bahasına, kaybedilecek savaşlar dahil, her maceraya atılmaya hazırdırlar. Kural tanımaz tutum ve davranışları cesaret gibi algılanır ve onları takipçilerinin gözünde üstün insan konumuna yükseltir. HHH Psikopat liderlerin özellikleri şöyle özetlenebilir: 1) Liderlik koltuğuna oturmak için almayacakları risk, yapmayacakları ittifak, söylemeyecekleri yalan, vermeyecekleri taviz yoktur! 2) Bir kez liderlik koltuğuna oturduktan sonra da, liderliklerini sürdürmek ve güçlerini arttırarak egemenliklerini pekiştirmek için, ahlak, hukuk, anayasa, yasa, kural, gelenek, görenek tanımadan her türlü önleme başvururlar. 3) Müttefikleri, dostları yoktur; egemenliklerini katiyen kimseyle paylaşmazlar; ya onlara biat ederseniz ya da düşmanlarısınızdır. 4) Uzmanlığa, deneyime, bilgiye saygıları yoktur; her zaman, her konuda, her şeyi, herkesten daha iyi bilirler. 5) Çevrelerine, kolay kontrol edebilecekleri için zayıf kişilikli insanları, menfaat peşinde koşanları, geçmişte suç işlemiş olanları özellikle toplarlar. 6) Kimseye güvenmezler; ikinci adamları yoktur, sadece köle muamelesi yaptıkları “adamları” vardır. Onları da sık sık değiştirirler. 7) Zaman içinde ya da aynı zaman diliminde, siyasal veya mantıksal tutarlılıkları, güvenilirlikleri yoktur; her an karar ve politika değiştirebilir, dostlarına düşman, düşmanlarına dost muamelesi yapabilirler. 8) Mukaddes değerlere saygıları olmadığı için, bunları son kerteye kadar istismar ederler; geniş kitlelerin duygularını okşayan milliyetçi, ırkçı, dinci, mezhepçi sloganlar bulmayı iyi becerirler. 9) Muhaliflerini bastırmak için sürekli olarak gerçek veya hayali düşmanlar yaratır, ihanet suçlamaları yaparlar. 10) Sevgi ve saygı değil, korku ve disiplin peşindedirler; gerekli gereksiz her alana el atar, her konuda insanları iter, kakar, hayatlarına müdahale ederler. 11) Ahlakları ve vicdanları olmadığı için yaptıkları ve yapacakları zulmün sınırı yoktur. 12) Kendilerine, kendi fikirlerine, seslerine, tutum ve davranışlarına âşıktırlar; her fırsatta kamuoyu önüne çıkmak ve bütün kitle iletişim araçlarını her saniye kullanmak isterler. HHH Geleneksel ve hukuki hiçbir kural tanımadıkları, hiçbir yasal veya ahlaki değer sahibi olmadıkları için, böyle psikopat liderlerle alışılmış yollarla mücadele çok zordur... Ama yine de en etkili mücadele, evrensel hukuk, adalet, demokrasi ve insan hakları odaklı geniş cephe ittifakları ile yapılabilir. Peluş oyuncak doktor oldu Çocukların hayal dünyalarında yer eden ve adeta yanlarından ayırmadıkları dostları olan peluş oyuncaklar artık sadece sevimlilikleriyle değil, tıbbi birer uzman olmalarıyla da ön plana çıkıyor. Çocukları doktora götürerek uzun testlerden geçirmeden anlık kontrollerini yapmak amacıyla küçük çocukların oynadıkları peluş ayıların içersine yerleştirilen gelişkin ölçüm cihazları ailelerin çocuklarında yaşanan anlık değişimleri fark etmesini sağlıyor. Çocukların oyun esnasında peluş ayının patilerini sıktığında, sarıldığında oyuncağın içindeki alıcılar vücut ve ortam sıcaklığı nı ölçerek verileri akıllı telefona gönderiyor. Ayrıca benzer oyuncaklar olan peluş Zürafa ve Aslan oyuncakları da hareketlilik, nabız ve kandaki oksijen ölçümlerini yapabiliyor. Oyuncakları bir nevi hemşireye dönüştürme fikri 24 yaşındaki Hırvat kökenli bir bilişim öğrencisi olan Josipa Majic’den çıktı. Majic’in kurduğu ‘Teddy & the Guardian Animals’ adlı şirket şu anda, Hırvatistan’ın başkenti Zagrep, Londra’da ve Kaliforniya eyaletinde faaliyet gösteriyor. Majic çalışmasına dair yaptığı açıklama da “Alanında uzman bir çok çocuk doktoru olmasına rağmen yine de çoğu zaman hastanın o anki ruh halinin ihmal edildiğini yakından izledim” dedi. l Dış Haberler • Havuz, çocuk havuzubahçesi • Açıkkapalı restaurant, bar • Odalarda: Klima, TV, fön, balkon • Sabah, öğle, akşam açık büfe, ikramlar • Alkolsüz içeceklerimiz LİMİTSİZDİR. • AİLE OTELİNİZ, WiFi 12 ADALAR, KELEBEKLER VADİSİ, DALYAN, TAM GÖCEK, JEEP ile SAKLIKENT PANSİYON TURLARINA KATILMA İMKANI PLUS Yarım Pansiyon *80 TL *89 TL 5 gece konaklamalarda geçerlidir. Tel: 0252.616 76 11 12 • www.starotel.com.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle