23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 22 Haziran 2016 EDİTÖR: CAN DOKER/ASLAN YILDIZ haber 11 Dayanışma nöbetiÖZGÜR GÜNDEM İÇİN YAYIN YÖNETMENLİĞİNİ CAN DÜNDAR DEVRALDI Baskının dayanışma ile aşılabileceğini söyleyen Dündar, “Mesaimizin önemli bölümünü adliyelerde harcıyoruz. Maalesef tutuklamalar mesleğin kaderi oldu” dedi Özgür Gündem gazetesine destek olmak amacıyla başlatılan “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” görevini dün gazetemiz Genel Yayın Yö netmeni Can Dündar devraldı. Toplan tı öncesinde konuşan Can Dündar, Cum huriyet çalışanlarının desteğini getirdi ğini ve dayanışma duy gusunu çok önemsediğini belirterek, “Dünkü tutuk lama aslında hepimize bir mesajdı. Bir arada durur sanız, böyle dayanışma ALİ AÇAR gösterirseniz, mağdurun ya da hakikati söyleyenin destekçisi olursanız cezayı yersiniz ya da tu tuklanırsınız diyorlar. Biz mesajı aldık ve destek olmaya geldik. Bugünler haki katen herkesin bir arada durma zamanı. Kendi hukukumuza ve basın özgürlüğü ne sahip çıkma zamanı” dedi. ‘Uzun ve sürekli mücadele’ Baskılara karşı verilen mücadelenin çok uzun, sürekli bir mücadele olduğunu söyleyen Dündar, “Ahmet Nesin’in babasını hatırlarsak 1940’lardan başlayan bir baskıdan bahsedebiliriz. Düşünen aydın ve yazarlara maalesef her zaman bu devlet ne yazık ki baskı ve zu Can erok Can Dündar, muhabir ve editörlerin katıldığı yazıişleri toplantısında gündemi değerlendirdi. lüm uyguladı. Şimdi ikinci kuşak Nesin ailesi bu baskıyı devraldı. Yine Şebnem Hoca’yı insan hakları mücadelesine katkılarından dolayı biliyoruz. Yine hapiste yatmış bir gazeteci olarak Erol’un her aşamada yanımızda durduğunun bizzat tanığıyım. Gazetecilik mücadelesinde uluslararası bir semboldür Erol. Onun tutuklanması Türkiye’ye değil aynı zamanda dünyaya da bir mesajdı. Özgür dünya ile iplerin kopmasında son nokta. Bu arkadaşlarımızın yanında duracağız. Kimi içeri alırlarsa onun yanında durmaya çalışacağız. Bu baskıları ancak böyle geriletebiliriz. Aynı şeyi toplumun bütün kesimlerinin yapması lazım. Bugün Özgür Gündem’in ‘İnadına Dayanışma, manşeti çok doğru bir karar. Biz de inadına dayanışma içinde olmaya geldik. Elimizden geldiğince de destek olmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Gazetecilerin mesailerinin büyük bir bölümünü adliyelerde harcar noktaya geldiğini söyleyen Can Dündar şöyle devam etti: “Can Erzincan TV’nin kapatılma kararı da geldi. Bu kararı da pro testo ediyoruz. Mesaimizin önemli bölümünü de adliyelerde harcıyoruz. Adliyeler ve cezaevleri mesleğin bir parçası haline geldi. Türkiye’de gazeteci olmanın kaderi bu. Ama mücadele etmeden hak alınmadığını da biliyoruz. Bunu en iyi de Özgür Gündem’de çalışan arkadaşlar biliyor. Bu gazete çok badireler atlattı. Hapiste çok sayıda gazeteci arkadaşımız var. Kürt medyası çok daha fazla hissediyor bu baskıları. O yüzden onların verdiği mücadele birçok özgürlüğün önünü açacaktır.” Dayanışma ile aşılacak Özgür Gündem gazetesi editörü Zana Kaya da dayanışma için Can Dündar’a teşekkür ettiklerini söyleyerek şunları belirtti: “Gerçekten bugünler ancak dayanışma ile aşılabilir. Toplumun haber alma hakkına, gazetecilik mesleğinin kendisine yönelik bir saldırı. Bu ülkede demokratikleşme umudu olan Türkiye toplumuna yönelik bir saldırı aynı zamanda. Bu baskıyı dayanışma ile mesleğimize daha fazla sahip çıkarak aşacağız. Bu baskıların daha ağırlarını gördük. O baskıları yapanlar bugün tarihte nasıl anılıyorsa bugünküler de öyle anılacak. Bize düşen kaleme ve halkın haber alma hakkına sahip çıkmaktır.” Fincancı’ya TECRİT Tutuklanan Prof. Şebnem Korur Fincancı Bakırköy Cezaevi’nde tecrit altına alındı. Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu, Fincancı’nın Barış İçin Akademisyenler bildirisini imzaladığı için tutuklanan ve tecrite alınan Esra Mungan ile aynı odaya konulduğunu söyledi. Meriçoğlu’nun T24’e yaptığı açıklamada, “Birkaç gün müşahedede kalması gerekirken bir odaya taşımışlar. Küçük, pis bir oda. İnşaat molozları var. Mungan’ın alındığı odaya alınması da bir mesaj. Fincancı bu tarz şeyleri dert edecek birisi değil” dedi. Bu arada Fincancı dün avukatı aracılığıyla dostlarına yolladığı mesajda “Yüreğim sizinle, biliyorum ki sizlerin de; o nedenle yüreklerimizi buluşturanlara selam olsun; bilsinler ki bu selamla onların içine dert olacak dayanışmamızın resmini iletiyorum onlara. Hepimiz bu memleket için, insanlarımız için mücadele ediyoruz. Kucaklıyorum sizi sıkıca” dedi. Tepkiler çığ gibi büyüyor Türkiye İnsan Hakkları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ile gazeteci yazar Ahmet Nesin’in tutuklanmasına tepkiler çığ gibi büyüyor. Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) “Gazeteci tutuklamaları dayanışmaya gözdağıdır” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok Akatlı, “Bu tutuklama ile adalete olan inanç ve demokrasi tarihimiz ağır bir yara almıştır. Bu tutuklama 21. yüzyılda gerçekleşen bir Mussolini uygulamasıdır” dedi. RSF örgütünden imza kampanyası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, 3 aydın için imza kampanyası başlattı. RSF imza metninde, Türk yetkililere bu isimleri serbest bırakmaları ve aynı kampanya dolayısıyla haklarında soruşturma bulunan 34 kişiye yönelik suçlamaların düşürülmesi çağrısı yaptı. RSF Türkiye’deki tutuklamalar için, “Türkiye’de ifade özgürlüğü için inanılmaz derecede kötü bir durum” değerlendirmesini yaptı. Örgüt, Özgür Gündem gazetesinin de basın özgürlüğüne karşı kullanılan terörle mücadele yasasının bir kurbanı olduğunu ifade etti. 108 gazeteci nöbet tutmak için başvurdu 3aydına destek amacıyla dün aralarında TGS, DİSK Basınİş, TGC, DİSK, KESK, İHD, TİHV, TTB, TMMOB ile HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Ferhat Tunç, Levent Tüzel, Prof. Raşit Tükel, Gençay Gürsoy, TTB Genel Başkanı Selçuk Erez ve çeşitli siyasi partilerin temsilcileri Beyoğlu’ndaki Özgür Gündem gazetesi önünde bir araya geldi. Grup burada “Özgür basın susturulamaz”, “Onlar gerçeği yazdılar”, “Özgür basın yalnız değildir” pankart ve dövizleri açtı. 108 gazeteci de altına imza atıkları bir bildiri yayımlayarak nöbetçi genel yayın yönetmeni olmaya hazır olduklarını belirtti. l ALİ AÇAR Aydınlardan ihtar Bildiride aydınlar ‘Yetti artık, Erdoğan rejimi ve yandaşlarını uyarıyoruz’ dediler ‘SOKAKLARDA ADALET İSTEYECEĞİZ’ Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak için başlatılan ‘nöbetçi yayın yönetmeni’ kampanyasına destek veren Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması Galatasaray Meydanı’nda da protesto edildi. Gazeteciler ve sendika üyeleri, tutuklu aydınların serbest bırakılmasını istedi. Yapılan basın açıklamasında, “Baskı altında tutulan, hapsedilen tüm meslektaşlarımızla dayanışma içinde olacağımızı bir kez daha duyuruyoruz. Adliye ve cezaevleri önlerinde, sokaklarda adalet isteyeceğiz” denildi. Aralarında Baskın Oran, Zeynep Tanbay, Lale Mansur, Nurcan Baysal, Hasan Cemal, Fikret Başkaya, Mihail Vasiliadis gibi isimlerin yer aldığı bir grup aydın, sanatçı ve gazeteci, yaşanan hak ihlallerine dikkat çektikleri ‘Yetti Artık Erdoğan Rejimi’ne İhtar’ başlıklı bir bildiri yayımladı. “Erdoğan rejimi ülkeyi korkunç bir sona götürüyor. Durdurulamayan bir felakete. Yaşanamaz bir Türkiye’ye” sözleriyle başlayan bildiride, Erdoğan’ın Gezi Parkı’na dair son açıklamasında kullandığı “Gezi Parkı’na o tarihi eseri inşa edeceğiz” sözlerine ve Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasına da değinildi. Bildiride, “Ne kadar büyük toplumsal tepki doğuran iş varsa, Erdoğan sırf inat diye yapıyor: Taksim’e Topçu Kışlası adı altında AVM, Cumhuriyet Anıtı’nı ve Aya Triada kilisesini bastıracak cami, mevcut Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp uygun bir külliye. Ayasofya Müzesi’ni cami yapmanın eli kulağında” ifadelerine yer verildi. Bildiri, “Erdoğan Rejimi ve yandaşlarını uyarıyoruz: Bu ülke hiçbir zaman bu kadar emniyet supapsız bırakılmadı. Bizi bu kadar korkuttuğun için asıl sen korkacaksın” ifadeleriyle bitirildi. ‘Pes etmeyeceğimizi öğrenemediler’ Özgür Gündem’e yönelik baskılara karşı dayanışma kampanyasına katılan gazeteci Erol Önderoğlu ve Ahmet Aziz Nesin, Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’a Metris Cezaevi’nden gönderdikleri mesajda, “Pes etmek yok” diyerek, ‘dışarda’ ifade özgürlüğünü savunanlara kolaylıklar dilediler. Erol Önderoğlu, Dündar’a, “Birkaç ay önce senin tahliyene seviniyorduk” diyerek şöyle yazdı: “Türkiye’de mesleğin güvenliğine bakar mısın? Birkaç ay önce senin tahliyene seviniyorduk. Türkiye ve dünya demokratlarına senin ve Erdem’in gazeteciliğini anlatıyorduk. Birkaç ay sonra, yankı vermeye çalışanlar cezaevinde! Doğrusu, böyle bir trend vardı ama bu hızı da beklemiyorduk. Sağduyu sahibi insanımız, daha çok bedellerle karşılaşmış meslektaşlarımızdan aldığımız güçle mücade lemize devam edeceğiz. Dayanışma gösteren herkese sevgiler...” Ahmet Aziz Nesin de Dündar’a gönderdiği mesajında, tutuklama kararını şöyle değerlendirdi: “Sanırım, bugün Genel Yayın Müdürü sen olmuşsun. Bazıları bizim, barış, demokrasi, özgürlük adına hiçbir zaman pes etmeyeceğimizi öğrenemediler...” ‘İyi bir iş yapmışız’ Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise önceki gün Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Avukat Rotinda Polat ile Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi’nde görüştü. Fincancı, tutuklama kararını beklediğini söyleyerek “Şaşırmadım. Böyle bir dönemde burada olmak, iyi bir şey yaptığımızın göstergesidir. Türkiye’de devlet tarafından tutuklanmak bir onurdur” dedi. l İSTANBUL Erol Önderoğlu Ahmet Nesin ‘Ben istediğimi yaparım’ mesajı MAHMUT ORAL 3aydının tutuklanmasına tepkiler çığ gibi büyüyor. l İnsan Hakları Savunucusu Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer: Siyasi iktidar, Şebnem Korur Fincancı’nın Cizre’de yaşananlarla ilgili yaptığı açıklamalarından rahatsız olmuş olabilir. Bu tutuklama da gerçeklerin ortaya çıkması için gösterdiği çabanın, siyasi otorite tarafından kabul edilmemesi, sesinin kesilmek istenmesidir. l Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilcisi Barış Yavuz: Bırakın tutuklanmayı, soruşturmayı bile gerektirmeyecek bir suçlama ile tutuklanması aslında insan hakları çalışmaları alanına bir müdahaledir. Başka da bir hukuki açıklaması yoktur. Dünya ne derse desin ben bildiğimi yaparım diyen bir iktidarla karşı karşıyayız. l Gazeteci Ragıp Duran: Nasıl oluyor da sembolik olarak eş genel yayın yönetmenliği yapan insanlar terör propagandası yapmış oluyorlar. Anlamak mümkün değil. l Gazetecilik Geliştirme Derne ği, Etik Gazetecilik Ağı Üyesi Doç. Ceren Sözeri: Bu üç kişinin tutuklanması bir gösterge. Gezi ile ilgili edilen sözler de eklenince bu çatışma ortamının daha yüksek bir yere taşınması gayretinin bir parçası olarak düşünüyorum. Biz tutuklarız, her istediğimizi yaparız mesajı veriyorlar. Uluslararası kimliği olan bu insanların tutuklanmasında daha büyük bir gözdağı vermeyi hedeflediler. Efendinin kelepçeli fantezileri Tüm medya hep bir ağızdan manşetten haykırıyor olmalıydı şu an. “Gazetecilik suç değildir.” Oysa susuyoruz. Çünkü artık biz de gazeteciliğin bazen de suç olduğunu düşünüyoruz. “PKK’nin yayın organı” diye mimlenen bir gazeteye destek verdi diye kelepçelenerek tutuklanan insanların kimliği kafamızı karıştırıyor. Aziz Nesin’i seviyoruz ama oğlu biraz farklı gibi... İnsan Hakları Vakfı tam olarak kimler tarafından destekleniyor acaba? Sınır Tanımayan Gazeteciler ismi kulağa hoş geliyor da... Yine de bizim sınırlarımız var. Şu Kürt meselesi çok şaibeli... “Susma sustukça sıra sana gelecek” diye bağırıyoruz meydanlarda ama bazen de fena halde susasımız geliyor. Her konuda bağıralım, sıranın bize gelmesini umursamayalım tamam da... Samimiyetsiz tuzaklarla donatıldığından artık hiç kuşku duymadığımız Kürt meselesine dair hukuksuzluklarda bağırmaya içimiz el vermiyor. Susuyoruz. Kelepçelenen o üç insana susarak ve uzaktan bakıyoruz. Oysa... O gazeteyi okuyun okumayın, ona destek verilmesini onaylayın onaylamayın, fark etmez... İktidarın hedefindeki bir gazeteye destek verdi diye kelepçelenen ve apar topar içeri gönderilen kaçma, tehlike yaratma, dehşet saçma ihtimali sıfır olan düşünce suçlusu o üç insan... Bundan sonra olacakların belki de son işaret fişekleri. İşaretleri okumak bir marifettir; işaret okuyamayanın sonu da mutlak felakettir. Bu ülke bu felaketlerle dolu günlere, yarım asırdır işaretleri doğru okuyamadığı için geldi. Hukuku hukuksuzluğuna araç yapan ve herkese ait bir bahçeyi sadece kendisinin sanan bir efendinin avucunun içindeyiz ve köklerimizden hunharca sökülmekteyiz. Efendi buyuruyor: “Şunu içeri alın; bunu tutuklayın; öbürünü sorgulayın; diğerini yok edin; berikini yeryüzünden silin, tüm bilekleri ve zihinleri kelepçeleyin!” Biz kelepçelenen o insanların kim olduğunu tekrar tekrar birbirimize anlatalım ve başımıza tam olarak ne geldiğini hâlâ anlamaya çalışaduralım. Demokrasi treninden çoktan inen ve o hızla tepemize binen bir efendinin kelepçe fantezisine hep birlikte kurban gitmekteyiz. Kelepçe... Evet, hukukta bir güvenlik önlemidir ama sınır tanımayan iktidar alanlarında da efendinin tehlikeli fantezi oyuncağıdır. O, önce etrafındaki gönüllülerin boynuna tasmalar takar; onları boyunduruk altına girmenin, tutsak olmanın, biat etmenin zevkli ve kutsal bir şey olduğuna inandırır. Gönüllülerle işi bitince gözünü muhaliflere diker ve işin içine bu sefer bir de şiddet girer. Bunun için muhalefet alanlarında sürek avına çıkar. Önce susmayanları avlar, kelepçeyi zorla onların bileklerine basar. Sonra tarihte defalarca yazdığı ama kimsenin ders almadığı gibi sıra susanlara gelir. Ve bir de bakmışsınız ki ona biat edenler boyunlarında tasmayla saray sofralarında semirmiş; etmeyenler, birbirleriyle anlaşsınlar ya da anlaşmasınlar fark etmez, bileklerinde kelepçe sarayın ve zihnin zindanlarında yan yana çürümüş. Akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, öğrenciler, sanatçılar, sivil toplumcular, gay’ler, lezbiyenler, translar, köylüler, çiftçiler, madenciler, farklılar, isyankârlar, susmayıp haykıranlar, korkmayıp diklenenler... Efendi gibi düşünmeyenler... Hepsi bugün ibreti âlem için cımbızla ayıklanıp tek tek elenmekteler. O da biliyor sustukça sıra bize gelecek. O yüzden sırayla ilerliyor; bizi suskunlaştıracak alanlarda elindeki kelepçeyi gözümüze soka soka geziniyor. Onu durdurmanın tek yolu tuzağa düşmemek, hiç susmamak ve zinhar sınır tanımamak. Sıradan çıkıp bizden bekleneni değil beklenmeyeni yaparak, susacağımızı sandığı yerde aksine daha çok bağırarak efendinin aklını karıştırmayı becerirsek ne âlâ! Yoksa, az kaldı, bu koca ülke işçisinden çiftçisine, gazetecisinden akademisyenine, Kürt’ünden Türk’üne, efendinin kelepçeli fantezilerine topyekun kurban gitmek üzere. Hürriyet muhabiri serbest bırakıldı Geçen yıl attığı iddia edilen bir tweet ne deniyle dün gece Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alınan Hürriyet gazetesi New York temsilcisi Razi Canikligil, yaklaşık 14 saat gözaltında kaldıktan sonra ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na ‘MertceH’ adlı bir Twitter hesabından hakaret edilmesi üzerine, avukatının ‘Şüpheli Razi Canikligil olabilir” diye yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturma sonucu Canikligil hakkında yakalama kararı çıkarıldığı öğrenildi. Canikligil, Cumhuriyet Savcısı İmdat Kaçan’a ifade verdikten sonra serbest bırakıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle