15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 17 Haziran 2016 haber Yargıda tasarı krizi4 EDİTÖR:MÜNEVVEROSKAY TASARIM:ŞÜKRANİŞCAN Hükümetin yüksek yargıyı biçimlendirme tasarısı Yargıtay’da rahatsızlık yaratırken bir grup bildiri ile tepki gösterdi. Kimi üyeler tasfiye edilmek istendikleri görüşünde Hükümetin Danıştay ve Yargıtay’ın tüm üyelerinin gö revlerine son verip yük sek yargıyı sil baştan di zayn etme tasarısı Yargıtay ve Danıştay’da rahatsızlık ALİCAN ULUDAĞ ve kriz yarattı. Yargıda Bir lik Platformu içerisinde yer alan Sosyal Demokrat ve Milliyetçi üye ler, iktidarın bu tasarıyla yalnızca cema atçi üyeleri değil kendilerini de tasfiye etmek istediğini düşünüyor. “Bir grup Yargıtay üyesi” de, tepkilerini hazırladıkları ortak bildiri ile ortaya koy du. Bildiride, tasarının “mahkemeleri ta mamen yürütme organına bağlı ve uyum lu üyelerden oluşturma ve yargıyı fiili olarak yürütme organına bağımlı hale ge tirme amacı” taşıdığı vurgulandı. Yargıtay ve Danıştay sessiz Tasarı TBMM Adalet Komisyonu’nda dün görüşülürken, Cumhuriyet 500 metre mesefadeki Yargıtay’da üyelerin nabzını ölçtü. Yargıtay ve Danıştay’da genel bir sessizlik hâkim. Nedenini sorduğumuz bir Yargıtay üyesi, bazı üyelerin “itiraz etmezsem belki tekrar atanabilirim” beklentisi nedeniyle sustuğunu anlattı. Aynı üye, “Bazıları da açıkça korkmuş, sinmiş durumda” dedi. Yüksek mahkemede, birçok üye “ne olacağımız belli” diyerek dosya görüşmeyi bırakmış. ‘Tasarı anayasaya aykırı’ Bu sessizliğe karşın Yargıtay kulisleri, kendi içinde kaynıyor. Birçok üye, adının yazılmaması şartıyla konuşuyor ve tasarının “açıkça anayasaya aykırı” görüşünde hemfikir. Kulislere göre iktidar, tasarıyla yalnızca cemaatçileri değil, yüksek yargı içindeki sosyal demokrat ve milliyetçileri de tasfiye etmek istiyor. 151 kilit rakam Tasarıyla Yargıtay’ın 516 olan üye sayısının 300’e düşürülmesiyle iktidar, salt çoğunluk olan 151 üyeyi tek başına almayı planlıyor. Böylece hükümet, sosyal demokrat ve milliyetçilerin desteğine ihtiyaç duymayacak ve yüksek yargıyı istediği gibi dizayn edecek. Çünkü, Yargıtay’da 259 olan salt çoğunluk karşısında iktidar, diğer grupların desteğini almadan karar çıkaramıyordu. ‘Sindirme operasyonu’ Yargıtay’da önemli bir sosyal demokrat bir üye, yaşananları şöyle özetledi: “Eskiden hükümet, cemaate karşı Yargıda Birlik Platformu’nun tüm tarafları için ‘birlikteysek varız’ diyordu. Şimdi bu durum ‘benimle beraber olursan varsın’a döndü. Bu, ben yaptım oldu tasarısıdır. Sindirme operasyonudur. Yalnızca cemaat değil bu kez hedefte biz de varız. Ancak hükümet, bindiği dalı kesmektedir ve bu durumda kendi meşruiyetini yiterecektir.” Bir Yargıtay üyesi, hükümete şu eleştirileri yaptı: “Cemaate karşı Yargıda Birlik Platformu’nu milliyetçiler ve sosyal demokratlar olarak beraber kurduk. Ancak hükümet, şimdi tek başına yola devam etmek istiyor.” HSYK’de sıkı pazarlık Milliyetçi ve sosyal demokrat grup, tasfiye planına karşı sessiz kalmayı düşünmüyor. İki grup HSYK Genel Kurulu’nda ağırlığını koyarak, hükümet ile sıkı bir pazarlık yapacak. Eğer Yargıtay’a atanacak 300 üyelikte adil veya eşit bir dağılım olmazsa atamalar HSYK’dan çıkmayacak. Bu konuda, HSYK’nin sosyal demokrat ve milliyetçi üyeleri atamalara muhalefet edecek. Hatta bir Yargıtay üyesi, son çare olarak “Milliyetçi, sosyal demokrat ve cemaatçi üyelerin çoğunluğu HSYK’de hükümetten fazla. Eğer hükümet bizi tasfiye etmeye kalkarsa bu atamalar gerçekleşmez. Hatta bu çoğunluğun bir araya gelip farklı bir kararname çıkarması da muhtemel” mesajını verdi. l ANKARA tasarıNIN görüşmeleri gergin başladı Salonda büyük arbede CHP’liler cezaevi ziyaretlerine ilişkin haberler nedeniyle Bakan Bekir Bozdağ’a tepki gösterdi. Yargıtay ve Danıştay’ı yeniden yapılandıran kanun tasarısının TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmeleri gergin başladı. CHP’liler Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun cezaevi ziyaretlerine ilişkin açıklamalarının ardından, partileri aleyhine iftira kampanyası başlatıldığını belirterek, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a yüklendi. Komisyon toplantısının başında CHP’li milletvekilleri, cezaevlerine giden arkadaşlarının isimlerinin yer aldığı bir listenin, broşür bastırılarak, Ankara’da evlerin posta kutularına, arabaların camlarına bırakıldığını ve bundan dolayı ölüm tehdidi aldıklarını dile getirdi. “Bundan, Adalet Bakanı ve Melih Gökçek sorumludur” diyen CHP’liler, “Alçaklıktır! Bütün apartmanların posta kutularında adını bilmediğimiz örgütlerle ilişkilendirildi CHP’li milletvekilleri. Bakan açıklama yapsın” diyerek tepki gösterdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, konuyla ilgili açıklama yapmaya çalışırken de CHP’liler itirazlarını sürdürdü. Bakan Bozdağ, Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir TV programında, tar tışmayı başlatan sözlerini okurken CHP’liler, Bozdağ’ın sözünü bitirmesini beklemeden seslerini yükselterek tepki gösterdi. CHP’li Tanrıkulu, “Devamını oku. Aynı cümlenin devamı var. Bakan, gerçeği söyleyecek” diye bağırırken, AKP’liler de CHP’lilere karşılık verdi. Bozdağ, CHP’lilerin iddialarının aksine, kendisinin herhangi bir açıklama yapmadığını vurgulayarak, “Ben, hiçbir gazeteye tek bir isim bile vermedim. Bunlar kişisel veri. Yazılı soru önergesi verin. Cevabını vereyim. Bakanlıktan sızmış olabilir” dedi. Komisyonda AKP’liler ile CHP’liler arasında karşılıklı atışmalar sonrası gerilimin artması üzerine Komisyon Başkanı İyimaya, toplantıya 10 dakika ara verdi. Ancak atışmalar bitmedi. Bozdağ toplantı salonundan çıkmak için yürümeye başladığında önce CHP’li Mahmut Tanal, ardından da Sezgin Tanrıkulu, Bakan’ın önünü kesince arbede yaşandı. AKP’li milletvekilleri, CHP’lileri tutarak Bozdağ’ın önünü açmaya çalıştı. İtiş kakış arasında Bakan Bozdağ, salonun dışına çıkarıldı. Gerginliğin ardından Bakan Bozdağ, tasarıya ilişkin açıklamalarda bulundu. l ANKARA/ Cumhuriyet Tüm: Ziyaret ettiğim teröristler Dündar, Gül ve Mungan’dır Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Cezaevinde üç teröristi ziyaret etti” diyerek hedef gösterdiği CHP milletvekili Mehmet Tüm, iddialara karşılık “Adalet Bakanlığı izni ile ziyaret ettiğim ve ‘terörist’ olarak yansıtılan kişiler gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül, akademisyen Esra Mungan’dır” dedi. Bakan Bozdağ’ı istifaya davet eden Tüm, “Kendisi Saray’dan emir almış bir ‘Adliye Nazırı’dır. Emirlere itaat ederek, sadrazam olma hevesindedir. Ama bilsin ki Türkiye Cumhuriyeti’nde, nazırlara da sadrazama da artık yer yoktur” ifadelerini kullandı. Meclis’te basın açıklaması yapan Tüm, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’liler için bir algı operasyonu başlatıldığını belirterek, “Bilsinler ki bu çabalar boşunadır, CHP her türlü terörün karşısında olmaya devam edecektir” dedi. l ANKARA Saray’daYenimahalle Belediye Başkanı, bir CHP’liErdoğan’la görüştü Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar: Genel Başkan’ın izniyle gittim. Fethi Yaşar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul ettiği ilk CHP’li Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, kabulde Erdoğan’dan ilçenin sorunları hakkında destek istediğini bildirdi. Genel siyasete girmediklerini söyleyen Yaşar’ın Saray için “külliye” ifadesini kullanması dikkat çekerken, Erdoğan’a Yenimahalle Belediyesi kursiyerlerinin yaptığı bir tabloyu hediye ettiğini anlattı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu hem görüşme öncesinde hem de sonrasında bilgilendirdiğini söyleyen Yaşar, CHP’nin Saray boykotunun da milletvekilleri için olduğunu kaydetti. ‘Not al bunları’ Yaşar, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın Yenimahalle’de bulunduğunu, Yenimahalle’nin çözüm bekleyen üç ana sorununu, ayrıca Anadolu Belediyeler Birliği Başkanı olarak yerel yönetimler yasasıyla ilgili görüşlerini Erdoğan’a anlattığını söyledi. Görüşmede genel siyasetin gündeme gelmediğini belirten Yaşar, Erdoğan’ın görüşmeye katılan Özel Kalem Müdürü’ne “Not al bunları, takip edin” diye talimat verdiğini ve görüşmenin çok olumlu geçtiğini anlattı. Yarım saat sürdü Yaklaşık yarım saat süren görüşmede Erdoğan’ın, “Sizi burada görmekten memnun oldum” dediğini söyleyen Yaşar, “Oğlum kısa bir süre önce bir operasyon geçirmişti. Sayın Cumhurbaşkanı, oğlumu sordu ve geçmiş olsun dileklerini de iletti” dedi. Tepekule projesi ile ilgili sorunları Erdoğan’a aktardığını söyleyen Yaşar, “Cumhurbaşkanımız ile Külliye’nin balkonuna çıktık, oradan kendisine gösterdik. Bu kirliliğin kalkması ve halka sunulması gerektiğini aktardım” dedi. Yaşar, Karşıyaka Mezarlığı’nın bulunduğu bölgedeki görüntü kirliliğinin ortadan kaldırılması ve kaymakamlık binası yapılması için de Erdoğan’ın desteklerini beklediklerini söylediğini kaydetti. ‘Ruhsat görüşmedik’ Yaşar, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, görüşmede Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın ruhsatsız olduğunu gündeme getirdiği yönündeki iddiaları da yalanladı. Yaşar, “Bu iddia asparagas. Siyaset değil hizmet konuştum, açıkladıklarımın dışında hiçbir konu gündeme gelmedi” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Gizli tanıklara ceza yağdı Erzincan Ergenekon davasının gizli tanıkları Munzur kod adlı Zirek’e 23 yıl, Hazar kod adlı Koç’a 6.5 yıl hapis cezası verildi KEMAL GÖKTAŞ Erzincan’da aralarında dönemin başsavcısı İlhan Cihaner ile 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk’in de olduğu çok sayıda kamu görevlisine karşı gerçekleştirilen Ergenekon davasında beraat kararının ardından açılan dava sonunda gizli tanıklara ceza yağdı. Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi gizli tanık Munzur kod adlı Serkan Zirek’i “örgüt üyesi olmak, hürriyetten alıkoymak ve yalancı tanıklık” suçlarından 23 yıl hapse mahkum etti. Diğer sanık Hazar kod adlı Ahmet Koç’a ise 6.5 yıl hapis cezası verildi. Munzur, Albay Dursun Çiçek’in Erzincan’a geldiği ve “irtica ile mücadele eylem planı nın” Çiçek’in gelişinden sonra Cihaner ve diğer kamu görevlileri tarafından uygulandığı yönünde ifade vermişti. 22 yıla kadar hapsi istenen ‘Efe kod adlı gizili tanık, eski savcı Bayram Bozkurt, mahkemece ‘adli kontrol’ şartıyla serbest bırakılmıştı. Daha sonra Bozkurt hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Cihaner’in avukatı Turgut Kazan, “Erzincan Adliyesi’nde yargı mensupları HSYK’nin Bayram Bozkurt’u serbest bırakan hâkimi (Hafize Yavuz) Antalya’ya hâkim tayin etmesinin terfi olduğunu konuşuyor. Bu durumda bu kumpas davasını açan savcılar Osman Şanal ve Taner Aksakal’ın kaçırılmaya çalışıldığını düşünmeye başladık” dedi. l ANKARA Yere Batsın Refleksiniz Paris’te yaklaşık 1 milyon işçi meydanlardaydı. Son yılların belki de en büyük protestosu, direnişidir. Fransa’nın öteki kentlerinde de on binlerce işçi sokağa çıktı. Ne istiyorlar? Hükümetin iş yasası tasarısını geri çekmesini. Neden; ne var bu yasada? Özeti şöyledir: “Çalışma saatleri uzatılabilecek; işçiler 46 saate kadar çalıştırılabilecek. İşten çıkarmalar kolaylaştırılacak, Çalışanların izin hakları kısıtlanacak, şirketlerin bu konudaki yetkileri artırılacak. Şirketlere ücretleri ayarlama yani azaltabilme hakkı tanınacak.” HHH Ne güzel! Peki, bu gösteriler neyi anlatıyor? Tüm dünyada kapitalist sistemin tıkandığını, liberalizmin iflas ettiğini, 1980’li yıllarda başlayan uzun balayının sona erdiğini. Sosyalist ülkelerin yenilgisiyle sevindirik olanların, “işte tarihin sonu geldi, bundan sonra bilimsel, teknik gelişmenin de gösterdiği gibi işçi sınıfı diye bir şey kalmamıştır; ideolojik, politik olarak da yoktur” diyenlerin şaşkınlığını. Başka? Meydandaki gerçeği gizlemede en büyük görevin medyaya düştüğünü. HHH Medya bu işi nasıl yapsın, nasıl üstesinden gelsin? Tam burada önceki yazıda sözünü ettiğim, okurlarımın da “biraz daha üstünde dursanız” dediği “sistemi koruma refleksi, içgüdüsü” devreye giriyor. Önce bu refleksin kendini nasıl ortaya koyduğuna bakalım. 1 milyon işçi meydanlara iniyor, siz görmemek için bin dereden su getiriyorsunuz. “Ortalık karıştı, vandallar polise saldırdı, yüzleri maskeli kişiler ortalığı yaktı yıktı” diye resim altı yazıyorsunuz. Milyonluk gösteriyi sizi göreve çağıran içgüdülerinize uyduruveriyorsunuz. Solda olduğunu bildiğiniz, umduğunuz, sandığınız gazete bile tek bir fotoğrafla kesiveriyor milyonların sesini, soluğunu. HHH Olacak iş mi? Yüz binlerce işçi meydanda, grevler neredeyse tüm işkollarına yayılmış, işçiler büyük bir disiplin içinde, sendikanın denetiminde yürüyor ve siz okurunuza “yüzleri maskelilerden” söz ediyorsunuz; haydi oradan... Yüzleri maskeli olanlar gerçeği gizleyen, yalanın maskesini yüzlerine takanlardır. Peki, neden böylesiniz siz? Çünkü sistem sizin ideolojik biçimlenmeniz için yıllarını verdi; bilinçaltınıza “devleti, sistemi korumak kollamak gerek” masalını şırınga etti. Solculuk yaparken bile “çizgiyi sakın aşma” denmedi mi size? Ölmeyi, asılmayı göze alıp gerçeğin peşine düşen gençlerden mecburen söz ettiğinizde, “tamam, tamam, fazla abartma” demediler mi? HHH Bir kere bile “bu sistemin devleti zaten güçlüdür; polisi, hapishanesi var, bankası, parası, bütçesi var, neden benim onu korumam gerekiyor ki” diye aklınızdan geçti mi? “Asıl yurttaşı korumam, devlet neden hep patronların tarafında diye sormam gerekir” dediniz mi hiç? “Neden ‘sosyalist’ Hollande’ın hükümeti, işçilerin ücretlerini kısmak, çalışma saatlerini artırmak istiyor” diye sordunuz mu? HHH Işıklar içinde yatsın, ilginç tezleriyle solun kafasını epeyce karıştırmış olsa da İdris Küçükömer Hoca’nın “İktisata Giriş” dersine o uzun yeşil tahtaya koca koca harflerle “devlet kimin?” diye yazarak başladığını hiç unutmadım, unutamam. Sahi bu Hollande’ın başını çektiği devlet kimin? İşçilerin mi, patronların mı? Ne diyor içgüdüleriniz, kadim refleksiniz? C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle