25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 17 Haziran 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Mayıs 2016’da Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, PKK’lileri kastederek, “Bunlar camilerimizi yakmadılar mı, bunlar ateist, bunlar Zerdüşt, bunlardan bir şey olmaz. Bunlar bizim değerlerimizle hareket etmiyorlar” diyerek halka seslenmişti. Ne var ki sözlerini “Ben inanıyorum ki Diyarbakırlı kardeşim er veya geç bunlara gereken dersi sandıkta verecek” cümlesiyle bağlayınca HDP’lilerin de “suçlananlar(!)” kapsamına alındığını anlamıştık. Cumhurbaşkanı’nın toplumumuzu oluşturan farklı etnik grupları, “Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Lazıyla, Çerkeziyle, Boşnağıyla…” diye sıralarken, sayıları az da olsa bu toprakların asli unsurları olan Ermenileri, Rumları ve Yahudileri yok saymasından Müslüman olmayan topluluklara mesafeli durduğunu biliyorduk. “Bunlar ateist, bunlar Zerdüşt” söylemiyle bu inanç gruplarından insanları teröristlerle özdeşleştirmesi, İslam inancında olmayan başka grupları da ötekileştirmesinin yeni bir boyutuydu. Sözlerinden Cumhurbaşkanı’nın “ateizm” ile ilgili yeterli bilgisinin olmadığını anlıyoruz. Birkaç sözcükle değinelim… Ateizm, tüm tanrıları Tanrı ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançları ve dinleri reddeden; doğruluğuna inanılan gerçekliği inanç yoluyla açıklamayı kabul etmeyen bir felsefi düşünce akımıdır. Ateistler, kimi zaman “tanrıtanımaz” sözcüğüyle anılsalar da, bu adlandırma “var olan bir tanrıyı reddetme” düşüncesini içerdiği için ateistler tarafından kabul görmez. Bugün dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sayıda ateist bulunmaktadır. Bu insanların tümü ha ‘Bunlar ateist, bunlar Zerdüşt’(1) yatlarında başarılı olmuş insanlardır. Aralarında bilim insanları, araştırmacı, yazar, müzisyen ve sanatçı vardır. Cumhurbaşkanı, “Bunlar ateist, bunlar Zerdüşt” söylemiyle ateizmi terörle özdeşleştirerek bu insanları rencide etmiştir. Türkiye, laik bir ülkedir. Burada insanlar mutlaka İslam inancına saygı göstermekle birlikte mutlaka Müslüman olmak zorunda değillerdir. Dolaylı ya da dolaysız bu ülkenin insanlarını İslamı kabule zorlamak anayasaya aykırı bir davranıştır. Zerdüştlüğü bir sonraki yazıya bırakarak, ateist olup da Nobel Ödülü kazanmış bir bölüm bilim insanını anımsatarak bitirmek istiyorum bu yazıyı. Çünkü bu insanlara şükran borçluyuz; eğer dünyalılar olarak eskisinden daha iyi, daha rahat, daha sağlıklı hayatlar yaşıyorsak bu “ateist” insanlar sayesindedir. Julius Axelrod ABD (19122004) 1970 Nobel Biyokimya Ödülü. Patrick Jackeet Birleşik Krallık (18971974) 1948 Nobel Fizik Ödülü. Subrahmanyan Chandrazekhar Hindistan (1910 1995) 1930 Nobel Fizik Ödülü. Francis Crick Birleşik Krallık (1916 2004) 1962 Nobel Tıp Ödülü. Marie CuriePolonya/Fransa (18671934) 1903 Nobel Fizik Ödülü ve 1911 Nobel Kimya Ödülü. Richard Feynman ABD (19181988) 1965 Nobel Fizik Ödülü. Vutaly Ginzburg Sovyetler Birliği (1916) Nobel Fizik Ödülü. Frederic JoliotCurie Fransa (19001958) Nobel Kimya Ödülü. Harod Kroto Birleşik Krallık (1939) 1996 Nobel Kimya Ödülü. Peter Medawar Brezilya/Birleşik Krallık (19151987) 1960 Nobel Psikoloji Ödülü. Peter D. Mitchell Birleşik Krallık (19201992) 1978 Nobel Kimya Ödülü. Jacques Monod Fransa (19101976) 1965 Fizyoloji/Tıp Nobel Ödülü. Hermann Joseph Muller ABD (18901967) 1946 Fizyoloji/Tıp Nobel Ödülü. Ve ateist oldukları bilinen Nobel ödülü sahibi sekiz bilim insanı daha Paul Nurse 2001 Fizyoloji/ Tıp Nobel Ödülü. Linus Pauling 1954 Nobel Kimya Ödülü ve 1962 Nobel Barış Ödülü. Ivan Pavlov 1904 Psikoloji/Tıp Nobel Ödülü. Amartya Kumar Sen 1998 Nobel Ekonomi Ödülü. Richard J. Roberts 1993 Tıp Nobel Ödülü. Michael Smith 1993 Kimya Ödülü. James D. Watson 1962 Psikoloji/Tıp Nobel Ödülü. Steven Weinberg 1979 Fizik Nobel Ödülü. Ne diyelim? Anlayana sivrisinek saz... Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr Yeniden Köy Enstitüleri... MUSTAFA ÖZDEMİR Eğitimci Kamu Yönetimi Uzmanı 0913 Mart 2010 tarihlerinde proje kapsamında Finlandiya’ya düzenlenen eğitim ve kıyaslama gezisine katılmıştım. Gezide gözlemlerimi raporlar haline getirerek Milli Eğitim Bakanlığı’na sundum ancak kamuoyu ile paylaşamadım. Gözlemlerimde belirlediğim; Finlandiya eğitim sistemi Köy Enstitülerinin, kentlerdeki çağdaş uygulamasından başka bir şey değil. Bizlerin geliştiremediği ve dönüştüremediği eğitim sistemini, başta Finlandiya olmak üzere ülkeler uygulamalarla zenginleştirmişler, gelişerek çağdaş ülkeler olmuşlar. Üreten insan yetiştirme Köy Enstitülerinde uygulanan model “öğrenuyguladeğerlendiryaşa” esasıdır. Öncelikle yaşam ile iç içe olan doğal bilimlere dayalı bilgiler yanında, tarım, hayvancılık ve el sanatları işçiliği ile ilgili öğrenilen bilgiler, okul içindeki işliklerde ve tarımsal alan olan tarlalarda, bahçelerde ve ahırlarda uygulanır, değerlendirilir, üretilen ortamda yaşanılır, yaşatılır. Çağdaş yaşamın esası olan “üreten insan” okul ortamında yetişmiş olur. Demokratik yurttaş Tabii ki bu süreci dünya düzleminde özgün kılan, demokratik okul modelinin uygulanmasıdır. Demokrasi kültürünün temel unsurlarını kültürel bilgi olarak alan öğrenciler okul yönetimine ve üretim sürecine katılarak bilgiyi davranışa dönüştürmekte demokratik okul ortamını oluşturmaktadır. Öğrencilerin “yurttaşlaştı Köy Enstitülerinde uygulanan model “öğrenuyguladeğerlendiryaşa” esası idi. Çağdaş yaşamın esası olan “üreten insan” da bu şekilde okul ortamında yetişmiş olurdu. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim sendikaları ve üniversitelerimiz, ortak bir eşgüdüm içinde yeni bir eğitim modeli oluşturabilir, bölgesel farklılıkları da üretim sürecinde okullarda ayrı ayrı uygulayarak Köy Enstitüleri uygulamasını tekrar yaşama geçirebilirler. rılması” ile demokrasi anlayışı kalıcı kılınmakta ve yaşatılmaktadır. “Üreten insan” ve “demokratik yurttaş” yetiştirmeye dayanan eğitim sistemi Köy Enstitüleri modelini özgünleştirmiş, günümüze kadar sözel ve yazınsal etkilerinin devam etmesini sağlamıştır. Finlandiya eğitim sisteminde de esas günlük yaşamdaki temel becerileri öğretip ardından atölyelerde uygulama ile üreten insanı yetiştirmeye dayanır. Öğrenciler günlük el becerilerine dayalı işleri ortaokul düzeyinde görmekte, işliklerde uygulamakta, yabancı dil, müzik, sanat, politik alanlarda kendilerini rahatlıkla ifade edebilmektedirler. Yoğun bir okuma programları ile ulusal ve evrensel yapıtları özümsemekte, haftada bir gün hazırladıkları doğaçlama çalışmaları sunmakta, kendi çalışmalarını sürekli sergileyebilmekte, eleştirel ortamda değerlendirmektedirler. Her düzeyde demokratik kültürü yaşayarak okul yönetimlerine katılmaktadırlar. Yani diğer bir deyişle Köy Enstitülerinin kent okullarında uygulamasını bizler Finlandiya’da yerinde tespit ederek gözlemledik. Bu gözlemimizden dolayı bir yandan çok mutlu olduk, bir yandan da hüzünlendik. O halde bu topraklarda uygulama olanağı bulan ve yurtdışında başta Finlandiya olmak üzere pek çok ülkede uygulanan bu modeli kendi ülkemizde neden tekrar geliş tirerek uygulamayalım. Bu bir ütopya değil Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim sendikaları ve üniversitelerimiz, ortak bir eşgüdüm içinde bu modeli oluşturabilir, bölgesel farklılıkları da üretim sürecinde okullarda ayrı ayrı değerlendirerek ve uygulayarak tekrar yaşama geçirebilir, ülkemiz yeniden özlenen ve halkımızın layık olduğu çağdaş eğitim modeline kavuşmuş olur. Bu bir ütopya değil, yeter ki bunun için kendimizde bu gücün olduğunu hissedelim, her platformda dile getirelim, sadece geçmişi paylaşarak hüzünlerimize ortak olmayalım, geleceği birlikte inşa edelim. 17 HAZİRAN 2016 SAYI: 33126 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.23 03.15 03.48 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.24 13.12 17.10 05.13 12.57 16.52 05.40 13.19 17.12 Akşam 20.47 20.28 20.46 Yatsı 22.38 22.15 22.28 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com.tr yorum 13 ‘Yargıç’ mı ‘kadı’ mı? “Hıfzı Veldet Hoca”, “40 yıllık” (19341974) öğretmenliği sürecinde “Hukuk Fakültesi”nin birinci sınıfında ilk dersine başlarken, öğrencilerine yaptığı konuşmadan şunları paylaşalım: “(...) Hâkimlikten gayrı hiçbir mesleğin mensubunun bir suç hakkında idam kararı vermek; milyonlarca lira değerinde bir servetin şu veya bu kimseye ait olduğuna ya da şu kimseden alınıp, bu kimseye ödenmesine hükmetmek; vereceği adaletli kararla zayıfları nüfuzlulara ezdirmemek; bir evlilik bağını kaldırmak ve küçük bir yavruyu anadan ayırıp babaya veya babadan ayırıp anaya vermek; hiçbir meslekte parlamentonun ve hükümetin eylemi ve işlemlerini gerekirse iptal edip kaldırmak yetkisi yoktur!” dedikten sonra, bunun nasıl sağlanacağını şöyle: “Sağlam ve bükülmez bir karaktere ve yürekliliğe sahip olmakla, gereken hallerde menfaat, hatta sağlığınızdan fedakârlık yapmakla mümkün olabilir!” diyerek belirtir; ardından da: “Bu saydıklarım bir insan için kolay şeyler değildir. Çok düşününüz. Eğer bütün bunları göze alamayacağınızı anlarsanız, tavsiye ederim şimdiden başka fakülteye geçiniz!” diye noktalar. Ayrıca başka konuşmalarında da: “Hukuk ve adalet ancak bunların uğruna savaşmakla elde edilir ve hukuk devleti böyle ayakta kalır!” vurgusunu da özellikle öğretim yılının son dersinde dile getirdi, “kırk yıl” boyunca... Değerli dostlar, bunca yıl sonra kendisinin bu konuşmalarını anımsatıp, sizlerle paylaşmanın nedeni son günlerde “yargıçlar”ın sık sık gündemde olmalarıdır. Bu duruma gelmelerinin doruk noktası, “Yargıtay”, “Danıştay”, “Sayıştay” başkanlarının, bu “üç yüksek yargıç”ın, Cumhurbaşkanı ile birlikte, bayır çayır demeden dolaşırken, “Rize”ye de uğrayıp, burada “Erdoğan”ın bir tarladaki “çay toplama” gösterisine “refakat” etmelerinin, “refakatçi” olmalarının basında ve “TV”lerde yer alan şen şakrak görüntüleridir. “Yargıçlar” bu “refakatçilik” tutkularını, Cumhurbaşkanı’nın “Kırşehir” ziyaretinde de sürdürmüşler. Dahası “Erdoğan”ın “CHP”yi hedef alan konuşmalarına alkışlarıyla katılarak bu eleştirileri “onaylamışlar”!.. Oysa, yalnız bu “üç yüksek yargıç”ın değil, çağdaş hukukun üstünlüğünü kabul etmiş bir ülkede, “tüm yargıçların görev süresince kendilerini siyasal çevreden ayırıp soyutlamaya dikkat etmeleri, gayret göstermeleri gerektiği”ni de her fırsatta ortaya koymuştu “H. Veldet Hoca”. Ne var ki, ülkemizdeki yargıçların bu “üç yüksek yargıç”ın durumuna düşmemeleri için, yargıçların tarafsızlığına yönetimin de (iktidarın) “saygı” göstermesini üstüne basa basa vurgular... Ve noktalamaz konuşmasını; “yargıç”ın ülkemizde “katlanan” sorumluluğuna değinerek sürdürür. Çünkü çağdaş uygarlık düzeyine erişmek ve bu ortamda yaşamamızı sürdürebilmek için, “laikliğe” ulaşan bir “Devrim” geçirmiş olan ülkemizde de bir “yargıç” yasaya göre “evrensel hak ve özgürlükleri” koruyan bir doğrultuda karar verir; işte bu kararı verirken “yargıç”ın, “Devrim”in getirdiği ilkeleri de göz önünde tutması gerektiğinin dahası zorunda olduğunun uyarısını yapar “H.V.Hoca”. Bu, vurgulamanın anlamının ne olduğunu pek yakında açıkça gördük değerli dostlar. Bu durumu kısaca laiklik ilkesini gözetmeyen bir “yargıç”ın, Cumhuriyet’in yazarlarından “H. Çetinkaya” ve “C. Karan” hakkında “mayıs” ayında verdiği kararın nasıl “din” dayanaklı olduğunu anımsayalım. Gazetemiz yazarı değerli hukukçu “Kemal Göktaş”ın da (29 Mayıs) konuyla ilgili makalesinde de belirttiği gibi, “Müslüman olma ölçütü”nün dikkate alındığı, buna dayanarak karar verildiği; “yargıç”ın açıkladığı “gerekçeli karar”da da açıkça net bir biçimde ortaya kondu. Toplumun büyük çoğunluğu “Müslüman” olan bir ülkede “İslam inancı”nın önemini vurgulayan “yargıç” aldığı kararda bunu gözettiğini de açıkladı. Bu denli “şeriat”a uygun bir karar ancak bir “Kadı” tarafından verileceğine göre, sormamız gerekenin ne olduğu belli. Kararı veren “Kadı” mı, “Yargıç” mı? Ne dersiniz? Not: Kaynak; H.V. Velidedeoğlu, Devirden Devire, Bilgi Yayınevi, 1975. Beyoğlu Anadolu için inceleme talebi Beyoğlu Anadolu Lisesi’nde karma eğitimin önümüzdeki yıldan itibaren kademeli olarak sona erdirilmesine karşı olan öğrenci velileri Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’ne, okulun fiziki şartlarının incelenmesi için dilekçe verdi. Okulun fiziki şartlarının erkek öğrencilerin eğitimine uygun olmadığının gerekçe gösterilerek karma eğtiimin sona erdirildiğini belirten velilerin dilekçesinde bilirkişi kurul raporunun verilmesi istendi. 10 11 18 SONUÇLARI 51 52 ve 53 6 BİLEN: 2 milyon 934 bin 565 TL (Devretti) 5 BİLEN:12 bin 179’ar TL 4 BİLEN: 211.75’şer TL 3 BİLEN:16.70’er TL Alanya Merkez, denize 50 metre mesafede satılık ev dükkânlar TEL: 0532 120 29 72 Antalya Güzeloba 4+1+2 banyo satılık dublex daire TEL: 0532 799 11 99 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle