18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR [email protected] Film festivalinde ikinci engelleme Ankara Uluslararası Film Festivali’nde eser işletme belgesi nedeniyle sansürlenen filmlerin sayısı ikiye çıktı. Selim Yıldız’ın Roboski katliamını anlatan belgeseli “Bîra Mı’ Têtın/ Hatırlıyorum”un ardından, şimdi de Gökalp Gönen’in eser işletme belgesi sunmama tercihi dolayısıyla “Golden Shot/ Altın Vuruş” filmi gösterilmeyecek. Film 30 farklı ülkede 130 festivale katılmıştı. Salı 3 Mayıs 2016 Bayram perdedeEDİTÖR:EZGİATABİLEN TASARIM: ZARİFE SELÇUK 17 sürüyor11b1.MeUayluyasızslapkreuarrtdalasemıdİşaeçlaidFrıeinlmvaal8emrMi eFaedysıest’caiveadklei, k İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da eşzamanlı gerçekleşecek 11. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, dün akşam İstanbul’da ve Ankara’da eşzamanlı gerçekleştirilen açılış törenleriyle başladı. İstanbul’da Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’nde yapılan gecenin sunuculuğunu oyuncu Sevinç Erbulak, Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılan törenin sunuculuğunu ise Mert Fırat ve Çiğdem Sezgin üstlendi. İstanbul’da müzik ve dans gösterisini Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nün sunduğu gecede her yıl olduğu gibi bu yıl da bir set işçisine plaket verildi. Zonguldak’taki kaçak maden ocaklarını anlatan “Soluk” filmi festivalin açılış filmi olarak gösterildi. Boyalı Kuş grubunun müzik dinletisi sunduğu Ankara’daki törende ise açılış filmi olarak 10 Ekim ailelerinin ve CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in katılımıyla, yönetmenliğini Pavey’in yaptığı “Geride Kalanlar” adlı belgesel gösterildi. Toplam 60 film Bugün saat 19.00’da festival yürüyüşü ve 19.30’da ise İzmir Mimarlık Merkezi’nde Terane Film Müzikleri konseri, 10 Ekim katliamı ile ilgili “Annem Bana Peynir Al Gel Dedi” filminin gösterimi gerçekleştirilecek. Festival dört şehirdeki gösterimlerden bir süre sonra birçok kenti kapsayan uzun bir yolculuğa çıkacak ve Şafak Pavey’in “Geride Kalanlar” adlı kısa metrajlı belgesel filminden. gösterimler her yıl olduğu gibi ücretsiz olacak. 8 Mayıs Pazar gününe dek sürecek festivalde bu yıl “Barbarlığa Karşı Umut Öyküleri” teması ile 18’i uluslararası, 42’si yerli olmak üzere toplam 60 uzun ve kısa kurmaca, belgesel film seyirciyle buluşacak. Festivalde 10 Ekim Ankara katlia mı üzerine belgeseller, öldürüldükten sonra panzerde sürüklenen yönetmen Hacı Lokman’ın anısına “Bark” filmi, “Çoban ateşlerinin yandığı yerde KAVEL’de” belgeseli; kâğıt toplama işçilerini, Rojava’yı, kadınları, Suriye’den gelen mültecileri ve Cerattepe’de verilen mücadeleyi anlatan birçok belgesel izleyicilerle bu luşacak. Festival kapsamında gösterilecek yapımlar arasında Muammer Özer’in, Tarık Akan ve Hale Soygazi’nin oynadığı “Bir Avuç Cennet” filmi ile Yılmaz Güney’in “Duvar” filmi ve filmin kamera arkası öyküsünün anlatıldığı “Sürgün Türküleri” de izleyiciyle buluşacak. Yeni kurmaca filmlerden “Toz Bezi”, “Abluka”, “Sarmaşık”, “Nefesim Kesilene Kadar”, “Rüzgârın Hatıraları” adlı yapımları da festivalde izlemek mümkün. Mücadele deneyimleri Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini izleyicilerle buluşturmayı ve ülkemizde işçi filmi üretimini özendirmeyi amaçlayan festival,  DİSK / SineSen, DİSK / DEV SAGLIKİş, , DİSK/Basınİş, Türkİş / Tez Koopİş , Türkİş/ Tek Gıdaİş, KESK/ SES, TTB, Halkevleri, Sendika.Org ve ÇapulTV tarafından düzenleniyor. Ayrıntılı bilgi için: www.iff.org.tr Şafak Pavey’den 10 Ekim belgeseli Dün akşam İstanbul’la eşzamanlı olarak Ankara’da yapılan törende açılış filmi olarak gösterilen, yönetmenliğini CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in üstlendiği “Geride Kalanlar” adlı kısa belgesel film, Ankara Katliamından sağ ama yaralı kurtulan gençlerin anlatımlarına yer veriyor. Pavey, belgesel filmi “Onlar bizim çocuklarımız... Korkunç Ankara katliamından kurtuldu lar. Cesur ve yaralı kaldılar. Yaşadıklarını anlattılar...” sözleriyle seyirciye sunuyor. Şafak Pavey, daha önce de Gezi Direnişi sırasında hayatını kaybeden gençlerin anneleriyle yaptığı görüşmeleri, “Anne/Mom” adlı bir belgeselde bir araya getirmişti. Cirque du Soleil yeniden Dünyaca ünlü canlı gösteri topluluğu Cirque du Soleil, üç buçuk yıllık bir aradan sonra ağızları açık bırakan akrobatları, renkli kostümleri ve orijinal canlı müzikleriyle yeniden İstanbul’a geliyor. Topluluk, ilk kez gösterildiği 2002’den bu yana 23 ülke ve 130 şehirde 10 milyondan fazla seyirci tarafından izlenen “Varekai” gösterisiyle 59 Ekim tarihleri arasında sadece yedi gösteri için Ülker Sports Arena’da sahne alacak. Avantajlı dönem biletleri tixbox.com.tr’de satışa sunuldu. AKM için proje üstüne proje Habertürk gazetesinden Aykut Yılmaz’ın haberine göre, ABD ve Çin’de ofisleri bulunan Adrian Smith&Gordon Gill Architecture’ın İstanbul Taksim Meydanı’nda yer alan Atatürk Kültür Merkezi (AKM) için hazırladığı projenin WAN Ödülleri’nde birinci olmasıyla başlayan “Yeni AKM böyle mi olacak?” tartışmalarına bir yenisi daha eklendi. ABD’li mimarlık firması Perkins Will de AKM için T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na proje sundu. Projede 2 bin kişilik büyük bir tiyatro ve opera salonu, 800 kişilik tiyatro salonu ve sinema salonları yer alıyor. Bina en üstünde kafeterya restoran, teras bahçeleri ve fuayeler; en alt katta ise otopark bulunacak şekilde tasarlanmış. Söz konusu haberde, bakanlığın, “AKM ile ilgili ne yapılacağına henüz karar verilmediği için” projeyi incelemeye aldığı bilgisi veriliyor. ‘Bağlar, herkes burada ağlar’ Yıllardır bu ülkede yaşanan kaosun kalbindeki bir ilçe Bağlar. Bugün Güneydoğu’da yaşanan acı nın başlıca adreslerinden biri olsa da, birkaç yıl öncesine kadar yöre çocukla rıyla kurulan Bağlar Belediyesi Basket bol Takımı’nın başarılarıyla da gazetelere yansıyordu. Yerel gazetelerde Bağlarlı ço cukların sahada kazandıkları zaferler ha berleştirilirken, ana akım medyadan bir gazetenin bi rinci sayfa manşetine taşın dıkları da oldu. Ama “Taş değil basket attı” başlığıyla. Takıma yakın değilse niz, muhtemelen ne o ha EZGİ ATABİLEN beri ne de habere eşzamanlı yaşanan hadiseleri ha tırlıyorsunuzdur. Bugün lerde yeniden konuşulur olmasının se bebiyse, 15. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü de alan ve 19. Uçan Süpürge Uluslararası Ka dın Filmleri Festivali’nin açılış filmlerin den biri olarak gösterilecek “Bağlar” bel geseli. Koçluğunun ilk dönemlerinde ken di kurduğu basketbol kulübünü turnuva lara götürmek için eşinin altınlarını sata cak kadar kendini bölge çocuklarına spor la yeni umutlar sunmaya adamış Gök han Hoca’nın koçluğunda gençlerin bas ketbol tutkusu ve mücadelesini anlat sa da film, her şeyin, sporun bile siyase tin içinden geçerek kırıldığı Diyarbakır’da 5Mayıs’ta başlayacak 19. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin açılış filmlerinden ‘Bağlar’ belgeseli, zorunlu göçün büyüttüğü Diyarbakır’ın Bağlar semtinde yaşayan basketbolcu Kürt gençlerin koçları Gökhan Hoca liderliğinde verdikleri mücadeleyi temel alsa da, gerçekte siyasetin içinden geçen her şey gibi sporun da kırıldığı Diyarbakır’da ölümün sizi bir katırın sırtında da, evinizin balkonunda da bulabileceğini en gerçekçi şekliyle gösteriyor. Yönetmenler Berke Baş ve Melis Birder’le filmi konuştuk. bölgedeki sporsiyaset sarmalındaki “dil sürçmeleri”nin yıkıcı, hırpalayıcı taraflarını gösteriyor. !f jürisinin ödül gerekçesinde dediği gibi, sonuçta “ölüm sizi bir katırın sırtında da buluyor, evinizin balkonunda da”. Ve filmi izlerken takımın Roboski’den sonraki ilk maçı kaybetmesine ya da Bağlarlı gençlerin batılı takımla “Bağlar” belgeseli, 19. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’ kapsamında 5 ve 7 Mayıs’ta 16.30’da Ankara’daki Kızılırmak Sineması’nda yönetmenlerinin de katılımıyla izleyiciyle buluşacak. karşılaşınca basket atarken ellerinin titremesine hiç şaşmıyoruz. Filmi izledikten günler sonra ise aklımızda en çok sporculardan birinin söylediği şu tezahürat kalıyor: “Bağlar, burada herkes ağlar.” n Bağlar’ı çekme fikri nasıl oluştu? Melis Birder: Yaklaşık 12 sene dışarıda yaşadım. Geri döndüğümde Kürt meselesi artık konuşulmaya başlanmıştı. Anlamak istiyor, kendim çok cahil hissediyordum. Berke’nin daha çok deneyimi vardı Güneydoğu’da. Eşi gazete ci, çok gidip geliyorlardı. Gördüklerimiz ya taş atan ya da hapiste yatan çocuklardı. Oradan daha pozitif bir hikâye yapalım dedik. n Kürt meselesini neden bir basketbol takımının hikâyesi üzerinden anlatmayı seçtiniz? Gökhan Hoca ve takımıyla nasıl tanıştınız? Berke Baş: Spora baştan odaklanmıştık. Spordaki azmin, inancın, kendini ispat etme çabasının üzerine gidersek birlikteliği can alıcı noktasından yakalayabiliriz diye düşündük. Araştırma yaparken, Hürriyet’te de çıkmış bir haberle karşılaştık. “Varoştan EFES’e” idi başlığı. Baver’in (Yücesoy) hikâyesi. O haberde “Diyarbakır’ın Bağlar varoşundan Efes Pilsen’e transfer olan” diye tanımlanıyordu sporcu. Bu haber sonuna kadar yanlış ve korkunç önyargılıydı. Biz bu başarıyı doğru yerden yakalayalım istedik. Sonra arkadaşımız aracılığıyla Gökhan Hoca’yla telefon görüşmesi yaptık. Kameramızı alıp Diyarbakır’a gittiğimiz andan itibaren bizi aralarına aldılar. Çok çok güzel günler geçirdik birlikte ve o duyguyu ortaya çıkarmayı hedefledik filmin son sahnesinde de. n Gökhan Hoca’nın bir konuşması var takımla. “Bizi özgüvenli yetiştir mediler, sokakta bile tedirgin yürüdük” dediği... M.B.: Batıya geldiklerinde tamamen başka bir benliğe bürünüyorlar. Basket atarken bile elleri titriyor, çok daha farklı bir baskıyla sahaya çıkıyorlar. Bunları çocukların kendileri söylüyor. Özlediğimiz özgürlük n Roboski katliamının ardından kameranın sokağa girdiği bir sahne var. En çok 9 yaşında bir çocuk tüm yüzünü kapatmış bir poşuyla, içinde koca bir adamın öfkesiyle “kanları yerde kalmayacak” diye haykırıyor. Siz barış dilinin değişimini çekimler sırasında iyice gözlemlemiş olmalısınız... M.B.: Bire bir içindeydik. Belli bir süre sonra çok sertleşmişti sokak. Kameraya insanların tahammülü kalmamıştı. Çünkü polisler gösteriler sırasında sürekli kamerayla çekimler yapıyordu. Pamuk ipliğine bağlı orada sokağın ruhu. Batı tarafında özlemini çektiğimiz özgürlük, demokrasi bilinci ve bu bilinç için mücadele gücü de var orada. En ufak bir olayda sokaklar dolup taşıyor. B.B.: Haber sokaktan yayılıyor orada. Televizyonlarda verildiğinde haber sokakta tamamıyla yayılmış, sokaklar dolmuştu. Çocuklar da bu haberi yayma arzusundaydılar. Biz onlara ne düşünüyorsunuz filan demedik. Bizi gördüler, etrafımız sarıldı ve hemen anlatmaya başladılar. n Bu üç yıllık deneyim size bilmediğiniz ne gösterdi, ne öğretti? M.B.: Ailemizin yarısı orada. Etle tırnak gibiyiz. Bu kardeşlik duygularımız üzerinden devam etmek zorundayız. Savaşta bu çok zor, iki taraftan da ölenler var. Ama biz normal vatandaşlar oradaki bağlarımızı hatırlamak için biraz daha fazla çaba göstermeliyiz. Çünkü çok yalnız bırakılıyor orada burayla bağlarını koparmak istemeyen insanlar. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle