18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 2 Mayıs 2016 14 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] yorum AKP: Hem iktidar, hem muhalefet! Geçen hafta sonu Meclis Başkanı’nın yeni anayasa dindar olmalı çıkışı, siyasetin bir gerçeğini yeniden su yüzüne çıkardı. Ülkenin iki numaralı yöneticisine içerikli, kapsamlı muhalefet, iktidar partisinden geldi. Muhalefet partilerinin sözcüleri bu olayı tümüyle kişisel tutarak Meclis Başkanı’nın istifasını istedi. Buna karşı Cumhurbaşkanı ve diğer AKP sözcüleri, laikliği var güçleriyle savundu (?!) O kadar ki Cumhurbaşkanı’nın beş yıl önce başbakan olarak gittiği Mısır’da söylediği laiklikle ilgili sözleri büyük övgülerle topluma sunuldu. AKP içinden gelen Meclis Başkanı’na muhalefet sonucu toplum büyük bir kaza atlatmışçasına rahatladı! Yazılsa ne olur? Ülkedeki gelişmelere ve Meclis Başkanı’nın konuşmasının içeriğine bakılırsa görülür ki anayasanın dindar olmasının nesnel dayanakları fazlasıyla var. Yıllardır Cumhuriyetin kazanımları bir bir aşındırılıyor. Hukukun üstünlüğünden ve çağdaş eğitimden artık söz edilmiyor; sermaye sahipliğinin siyasal İslamcı yönde el değiştirmesi gerçekleştiriliyor. Din ve inançlar karşısında yansız duran devlet yönetiminin yerinde yeller esiyor. Düşünce özgürlüğü, AKP zihniyetinin kutsal saydığı davaya kurban ediliyor; kadınerkek eşitliği tümüyle unutturuluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son yıllarda elde ettiği derinlik ve genişlik; İslamcı vakıfların bu ülkenin çocuklarının ve gençlerinin bedenini; ruh sağlığını ve beynini ezen ve tümüyle denetimsiz bırakılan işlemleri, dindar gidişin temellerini oluşturuyor. Dahası, AKP Türkiyesi’nde artık Cumhuriyetin temeli olan bilimsel bilginin yol göstericiliğinden, çoğu bilim kurumlarında bile söz edilmiyor Böyle bir ortamda Meclis Başkanı dindar anayasa isteğini çok sayıda örnek ile temellendiriyor; yürürlükteki anayasada din dersleri mecburidir ve anayasanın inanca dayalı bir yapısı vardır, diyor. Türkiye’de siyasal İslam o anayasanın şemsiyesi altında yükseldi ve bugünlere geldi. Yukarıda vurgulanan ve çok daha fazlası yaşanan oluşumlar ortadayken yeni anayasaya dindar yazılsa ne olur, yazılmasa ne olur?! Gitti gidiyor… Cumhuriyet gidiyor. Cumhuriyetin kazanımları tek tek yok edilirken toplum uyutuluyor. Kamuoyunun gözleri, kulakları ve giderek aklı AKP içindeki tümüyle boş kavga ve tartışmalardan bir umut bekleme noktasına gelmiş bulunuyor. Meclis Başkanı’nın dindar anayasa önermesi yaptığı günlerde Başbakan’ın görevinden ayrılacağı ve yerine filanca bakanın geleceği savı, üstelik içeriden bir gazeteci tarafından kamuoyuna pompalanıyor. Onca deneyimle tümüyle anlamsız olduğu görülmüş olmasına karşın, AKP içindeki değişik görüşler, nasılsa, basınyayında birilerini olağanüstü heyecanlandırıyor. Buradan aklını yitiren topluma umut çiçekleri dağıtılıyor. Yılların iyi AKP’likötü AKP’li oyunu devam ediyor. AKP bir kez daha ve iyice aklanıyor; hiçbir gerçekliği olmamasına karşın laikliği ve demokrasiyi özümsemiş bir AKP yaratılıyor. Siyasal İslam da daha ileri bir aşamasına taşınıyor. HHH Ülkemizde siyasetin, bilimin ve basının büyük bölümünün içine düştüğü çürümüşlüğün yepyeni bir örneği olduğu için ve sizden özür dileyerek şu notu yazmak zorundayım: MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Semih Yalçın’ın, MHP’ye kayyım atanmasına ilişkin olarak hakkımda ileri sürdüğü (MHP Genel Merkezi Basın Birimi 22 Nisan) ve basına da yansıyan (Milliyet Portal, 22 Nisan; Sabah, 2728 Nisan) iddialar tamamıyla yalandır. Bu konuda ayrıca gerekli yasal girişimlerde bulunulmaktadır. 2 MAYIS 2016 SAYI: 33080 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.13 04.02 04.32 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.54 13.08 16.57 05.40 12.53 16.40 06.06 13.15 17.01 Akşam 20.10 19.52 20.12 Yatsı 21.42 21.22 21.39 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] ‘Dünyanın En Özgür Ülkesi’nden Manzaralar Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, ülke gündeminde sadece bir haftada gerçekleşen gazetecilere yönelen tehdit, saldırı, hapis cezası ve sınır dışı olaylarını listeledi. Durumun vahim olduğu ortadadır. TGC’nin açıklamasında aşağıdaki olumsuz gelişmelere yer verildi: “Freedom House”un 2016 Basın Özgürlüğü Raporu’nda Türkiye, “basını özgür olmayan 199 ülke arasında 156’ncı” sırada yer aldı. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütü’nün yayımladığı 2016 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde ise Türkiye, 180 ülke içerisinde 149. sıradan 151. sıraya geriledi. 24 NİSAN YABANCI GAZETECİLERİN TÜRKİYE’YE GİRİŞİ ENGELLENDİ: Alman gazeteci Volker Schwenck İstanbul’dan Türkiye’ye giriş yapmak isterken Atatürk Havalimanı’nda 12 saate yakın alıkonulduktan sonra Kahire’ye geri yollandı. Alman Bild gazetesine çalışan Yunan fotoğrafçı Giorgos Moutafis, İstanbul Havaalanı’nda ülkeye sokulmayarak sınır dışı edildi. 24 NİSAN İKİ GAZETECİ GÖZALTINA ALINDI, BİR GAZETECİ TUTUKLANDI: Hollandalı gazeteci Ebru Umar, “Cumhurbaşkanına hakaret”ten, gazeteci Ümit Zileli ise Diyarbakır Cezaevi müdürüne “işkenceci” dediği için gözaltına alındı. Ümit Zileli daha sonra serbest bırakıldı. Dicle Haber Ajansı muhabiri Bilal Güldem “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklandı. 25 NİSAN: CAN DÜNDAR’A 28 BİN LİRA CEZA: Cumhuriyet Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Can Dündar, 1725 Aralık fezleke ve soruşturmalarıyla ilgili köşe yazıları ve yazı dizisi nedeniyle çıkarıldığı İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan ile bazı iş insanlarına hakaret ettiği iddiasıyla 28 bin 650 TL adli para cezasına çarptırıldı. 26 NİSAN ÖZGÜR GELECEK GAZETESİ ÇALIŞANLARININ EVİNE BASKIN: Özgür Gelecek Gazetesi çalışanlarının evlerine polis baskını yapıldı. Baskınlarda gazetenin üç çalışanı gözaltına alındı. 27 NİSAN ADANALI GAZETECİ HAKAN BÜLENT YARDIMCI’YA SALDIRI: Adana’da günlük yayın yapan Ekspres Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bülent Yardımcı kimliği belirlenemeyen bir kişinin saldırısına uğradı. 27 NİSAN KİLİS’TE GAZETECİ HİLMİ HACALOĞLU’NA ÇEKİM YASAĞI: Gazeteci Hilmi Hacaloğlu, haber yapmak için gittiği Kilis’te polislerce durduruldu. Sarı Basın Kartı veya valilik izni olmadan haber yapamayacağı söylendi. 28 NİSANCHARLIE HEBDO DAVASINDA HİKMET ÇETİNKAYA VE CEYDA KARAN’A 2 YIL HAPİS CEZASI: Charlie Hebdo’nun 12 çizerinin katledilmesinin ardından çıkan özel sayısının kapağını köşelerine taşıdıkları için yargılanan Cumhuriyet yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’a 2 yıl hapis cezası verildi. 28 NİSANFİNLİ YAZARA SINIR DIŞI KARARI: Van’da yaşayan Finli yazar Taina Niemela, “ajanlık faaliyetin de bulunduğu” gerekçesiyle gözaltına alındı. Yazar sınır dışı edildi. 28 NİSANTBMM’DE GAZETECİLERE POLİS ENGELİ: TBMM’de milletvekilleri dokunulmazlık görüşmeleri, yer kavgası nedeniyle başlayamadı. Kavganın ardından salona polis girdi. Polis gazetecileri zorla dışarı çıkardı. 28 NİSAN ALMAN MUHABİR SİLOPİ DIŞINA ÇIKARTILDI: Haber takibi için Silopi ilçesine gelen Alman Haber Ajansı muhabiri Uygar Önder Şimşek, “görüntü ve fotoğraf çekmek yasak” denilerek ilçe dışına çıkarıldı. 28 NİSANEVRENSEL’E “TERÖR ÖRGÜTÜ PROPAGANDASI” DAVASI Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Vural Nasuhbeyoğlu, hakkında “terör örgütü propagandası iddiasıyla dava açıldı.” İMC HABER MÜDÜRÜ’NE GÖZALTI: Bu olumsuzluklara son gün İMC Haber Müdürü Hamza Aktan’ın paylaştığı bir tweet nedeniyle sabah saat 5.30’da gözaltına alınması ve daha sonra adli tedbir konularak serbest bırakılması eklendi. Görüldüğü gibi medya her gün biraz daha baskı altına alınıyor, durum her gün biraz daha kötüye gidiyor. Gazetecilerin, dostlarının ya da Türkiye’de barış, demokrasi, özgürlük isteyenlerin dayanışması da işte bu nedenle yaşamsaldır. Yayın İlkeleri’ne Uyma Zorunluluğu “1/4Cumhuriyet yayınlarında reklam, sponsorluk vb. alanlardaki çalışmalarla editoryal alandaki çalışmalar kesin çizgilerle birbirinden ayrılır. Haberin ana ya da vazgeçilmez unsuru olmadıkça şirketler, ticari ürünler ve markalar yer alamaz, gizli reklam yapılamaz.” Yazı İşleri sorumlularının, sayfa editörlerinin, özellikle Gayrimenkul ve Otomobil sayfalarını hazırlayan arkadaşların Yayın İlkeleri’mizin bu önemli maddesine uymalarında, sayfalarını bu madde ışığında gözden geçirmelerinde büyük yarar var. KISA... KISA O Napolyon o Napolyon değil 27Nisan 2016 Çarşamba günü 13. sayfadaki haberinizde “Kürt kaynaklara göre, .. Napolyon Bonapart’ın eşi imparatoriçe Eugenie de Montijo tarafından hediye edilmişti” yazıyordu. İsterseniz bu haberdeki yanlışları düzeltelim: 1 Napolyon Bonapart’ın eşi Eugenie değil, Josephine’dir. 2 Eugenie, 3. Napolyon’un eşidir. 3 Napolyon Bonapart 1769’da doğmuş, 1821’de ölmüştür: yani 1872’de inşa edilen kilise ile Napolyon Bonapart’ın hiçbir ilişkisi yoktur. 4. 3. Napolyon 1808’de doğmuş, 1873’te ölmüştür. Dr. Ahmet Girgin Layesul değil, layüsel 25Nisan 2016 Pazartesi günü, gazeteniz Cumhuriyet’te, köşe yazarlarınızdan Nuray Mert’in bir yazısında, yazar çizer de olsa pek çok insanın başına gelebilecek “kelimeyi yanlış yazma” hatasına düşülmüştü: “layüsel” denecek yerde “layesul” denmişti. Bu türden hataların giderilmesi de düzelti işlemleriyle mümkün oluyor. Ancak, söz konusu yazının yayımlanmasının üzerinden beş gün geçmiş olmasına karşın, “layesul” yerinde duruyor. Elle tutulan gazete geri gelemeyeceğine göre, ilk fırsatta, ilgili yazarın yazısının sonuna bir düzeltme notu konabilir; İnternet baskısında ise iş pek kolay, düzeltilir gider. İnal Karagözoğlu Magazinde ölçü kaçtı Aşağıdaki haberde de gözlenebileceği üzere, Cumhuriyet gazetesinin, kendisini diğer gazetelerden ayıran özelliklerinden taviz verircesine yayımlamaya başladığı “kalitesiz magazinsel” haberlerin, hem okuruna karşı duruşunu, hem de yayın politikasını zedelediği düşüncesindeyim. Bilinçli bir çizgi değişimi ise, bu “yenilenmenin”, zamanımız “yüzeyselliğinde” hiç de farklılık oluşturmadığını düşünüyorum. Basit “magazinsel” çizginin, gerçek haber değeri taşıyan konulara da sızması nedeniyle, bu haber üzerinden, bu konudaki rahatsızlığımı sizlere aktarıyorum. Haberiniz şöyleydi: http://www.cumhuriyet.com.tr/ foto/fotoyasam/523258/1/Cagla Sikelinbuyukacisi.html Saygılarımla. Zeynep Tamay 19 Mayıs neyin başlangıcıdır? Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen günlerde TV kanallarından da yayımlanan bir konuşmasında şöyle dedi: “…19 Mayıs’ın bu milletin (ya da toprakların demiş olabilir) yüzlerce yıllık tarihinin ve uygarlığının başlangıcı olduğu yolundaki bir tarih görüşüne katılamam!” Şahsen okumamış bir insan sayılmam. Ama bunca yıllık okumalarım ve dinlemelerim boyunca bu ülkede böyle bir “tarih görüşü”nün varlığını ne gördüm ne de duydum! Bu nedenle, hele 19 Mayıs 1919’un yeni bir yıldönümü yaklaşırken böyle bir söylem ile karşılaşmanın beni şaşırtmasını sanırım yadırgamamak gerekir. Öte yandan bu söylem, devletin zirvesindeki makamda oturan bir kişi, yani Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmişse, ortada çok ciddiye alınması gereken bir durum vardır. Başka deyişle, bir cumhurbaşkanının aslı olmayan bir görüşü “tarih görüşü” diye nitelendirmiş olması kesinlikle düşünülemez. Ama benim bugüne kadar böyle bir sava ya da teze hiçbir yerde rastlamamış olmam, o savın ya da tezin hiç ileri sürülmediği anlamına da gelemez. İşte bu nedenle benim, Sayın Cumhurbaşkanımızdan bu ülkenin sıradan bir vatandaşı olarak dileğim, “…19 Mayıs’ın bu milletin (ya da toprakların demiş olabilir) yüzlerce yıllık tarihinin ve uygarlığının başlangıcı olduğu yolundaki bir tarih görüşüne” nerede rastlamış olduğunu söyleyerek kaynak göstermesidir. Çünkü böyle bir kaynağın varlığı durumunda saçmalığına karşı çıkmak, yalnızca Sayın Cumhurbaşkanı’nın değil, hepimizin görevidir. 19 Mayıs’ın anlamını bulandırmak… Toplumsal önemi bulunan kimi kavramları bulandırmanın ve itibarsızlaştırmanın en sağlam yollarından biri de, onları aslında özlerine aykırı düşen, dahası özlerini yadsımakla eşanlamlı anlamların taşıyıcısıymış gibi göstermektir. 19 Mayıs’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin pek çok temel taşının yerine konulduğu veya konulmaya başlandığı tarih olduğu kesindir. Her şeyden önce 19 Mayıs, adına “Anadolu İhtilâli” de denilen ve modern zamanların dünya tarihinde bir eşi daha görülmemiş bir Devrimin, Milli Mücadele’nin başlangıç tarihidir. Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a, Sevr paçavrası ile varlığına fiilen son verilmiş, kendi çöküşünü daha Batıdaki her türlü Aydınlanma ve endüstrileşme girişimine sırt çevirmekle kendisi ilan etmiş bir imparatorluğun enkazı üzerinde yeni ve çağdaş bir devlet, ulus temeline dayanan bir Cumhuriyet kurmak için çıkar. Dolayısıyla 19 Mayıs, tarihi çok uzun bir geçmişe dayanan bir ulusun, Türk ulusunun modern çağdaki Kurtuluş atılımının başlatıldığı tarihtir. Buna ek olarak 19 Mayıs, Kurtuluş’u izleyecek Kuruluş Yılları da göz önünde tutulduğunda, Atatürk’ün deyişiyle bir başka Milli Mücadele’nin, belki de ilkinden çok daha önemli olan Aydınlanma Mücadelesi’nin ilk adımının atıldığı tarihtir. Kitleler tarih aracılığı ile aldatılamaz… Böylesine gerçek anlamlarla yüklü bir tarihi, 19 Mayıs 1919’u bütün Türk tarihinin başlama noktası olduğu safsatasıyla gölgelemeye çalışmanın adı, bir “tarih görüşü” olamaz ve Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuda duyarlılık göstermekte son derece haklıdır. Üstelik ülkemizde tam da “laiklik ilkesinin anayasadan ve yasalardan çıkarılması” gibi Tanzimat’tan bile geriye düşen girişimlerin başlatıldığı bir dönemde biraz yukarıda andığımız saçma sapan tarih görüşüne karşı çıkmak, böylece de 19 Mayıs’a düşürülmek istenen gölgeleri daha kaynağında dağıtmak, sadece Sayın Cumhurbaşkanı’nın değil, kendini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bireyi sayan her Türk vatandaşının görevidir! Slikozisten 65’inci ölüm İstanbul’da kot kumlama atölyesinde çalışır ken silikozis hastalığına yakalanan 30 yaşındaki Serdal Dündar, memleketi Bingöl’de hayatını kaybetti. Yaşamını yitiren 65’inci kot kumlama işçisi olan Dündar’ın İstanbul’da kot pantolon taşlama işine 16 yaşında başladığı ve 4 yıl boyunca 7 gün, günde 12 saat çalıştığı belirtildi. 11 yıldır oksijen makinesi ile yaşayan Dündar’ın eşinin 8 aylık hamile olduğu, Yusuf (7) ve Elif (5) isminde 2 engelli çocuğunun bulunduğu belirtildi. Silikozis hastalarının sorunlarıyla ilgilenen eğitimci Semiramis Karaaslan, “Türkiye’de kotlar beyazladı ama onların hayatı karardı. Halis Karabulak gitti, şimdi de Serdal Dündar’ı yolculadık. Silikozis hastalarından hâlâ emekli olamayanlar var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’na sesleniyorum. Lütfen duyun sesimizi ve buna bir cevap verin. Türkiye’de 1500 kişiyi aşmayan silikozis hastası var” dedi. l BİNGÖL/ DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle