25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 13 Mayıs 2016 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK Osmanlı’yı reddetmeden Erdoğan’ı reddetti! Eric Jan Zürcher’in “Modernleşen Türkiye’nin Tarihi” adlı kitabını akademik yaşamımızın baharında elimize aldığımızda bir kısmımız heyecanla yeni bir bakış açısı ile karşı karşıya olduğumuzu düşünmüştük. Bir kısmımız içinse kitapta yeni bir şey yoktu! Yıllardır özellikle İnkılap Tarihi ders kitaplarında “olgusal” olarak yer alanları sıralamaktan öteye gitmeyen; yeni bilgi ya da belge eklediği söylenemeyecek; Türkiye’de gazete havadislerinden bilinenleri yabancı dilde “satmak”tan öte özelliği olmayan bir yapıttı bu onlara göre. Çoğu “resmi tarih”in sözcüsü bu arkadaşlarımız için gözden kaçırılan nokta, Zürcher’in kitabının olgusal değil “yöntemsel” açıdan getirdiği yenilikti. O, Türkiye tarihini imparatorluktan ulusdevlete bir kopuşla taçlandıran resmi tarihçiliğin veya bu kopuşu işlerlikte tutarak Osmanlı, geçOsmanlı, erkenCumhuriyet ve yakın Cumhuriyet tarihi gibi ayrımlarla yol alan tarihçi ve sosyal bilimcilerin aksine “Modern Türkiye”ye bambaşka bir dönemlendirme eşliğinde yaklaşmayı öneriyordu. Zürcher’in üç bölümlük bu dönemlendirme önerisinin ikincisi, özellikle içinde bulunduğumuz şu günlerde sürdürülen tartışmalar açısından dikkate değerdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Tarihimizi 1919’dan başlatan anlayışı reddediyorum” sözlerini hatırlatır şekilde Zürcher de ne 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmayı, ne de 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanını dönemlendirmesinde dönüm noktası sayıyordu. Aksine, Osmanlı’da ilk modernleşme girişimlerinin başladığı 19’un cu yüzyılı ilk dönem olarak alıp 20’nci yüzyılın başına kadar getirdikten sonra, İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte “Türk Tarihinde Jön Türk Dönemi” adı altında 1908’den 1950’ye kadar uzanan bir ikinci dönem ayırt ediyordu. Bir diğer deyişle “İttihatçılık” dönemi. Ona göre 1908’den 1950’ye kadar, İmparatorluğun dağılmasına ve Cumhuriyet’in kurulmasına rağmen siyasal, ideolojik ve ekonomik açıdan büyük ölçüde süreklilik mevcuttu ve bir “kopuş”tan söz edilemezdi. Ülkeyi Cihan Harbi’ne sokan İttihat ve Terakki Cemiyeti de, Kemalist Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti de, sonrasında Halk Fırkası da (CHP) “Jön Türkler” zincirinin halkalarıydı. Esas “kopuş”, onun “Huzursuz Bir Demokrasi” başlığını uygun gördüğü 1950 Demokrat Parti iktidarıyla başlayıp, kitabın sonraki baskılarındaki genişleme ile 2002 AKP dönemine kadar uzatıldığı söylenebilecek kitle siyaseti döneminde karşımıza çıkmaktaydı. Kimseyi memnun edemedi Zürcher’in bu yaklaşımı elbette ne Kemalist tarihçiliği, ne de laikulusalcı çevreleri memnun etti bu ülkede. Yaklaşımını benimseyip öne çıkaranlar, elbette onun ideolojik yönsemelerden uzak bu ciddi, titiz ve analitik tarihçiliğine sahip çıkan Türkiyeli meslektaşlarının yanı sıra liberaller, liberalsol ve sosyalistler ve de elbette Kemalizm’den mustarip muhafazakâr, İslâmî kesimler oldu. Bir bakıma bu destek onun tarafından da karşılıksız bırakılmadı denilebilir. Zürcher, 2002’de iktidara gelen AKP’ye de, bu iktidarın ilk döneminde içtenlikle yöneldiği AB üyeliği çabalarına da aktif destek verdi. Buna bağlı olarak da 2005 yılında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından Zürcher, ‘Şeref Madalyası’nı Türkiye’deki ‘diktatoryal yönetim’i gerekçe göstererek iade etti. “Yüksek Şeref Madalyası”na lâyık görüldü. Sonra köprülerin altından sular öyle gürül gürül aktı, AKP saflarından antidemokratik gürültüler ve diktatoryal gürlemeler öylesine yükseldi ki bugün geldiğimiz noktada ömrünü Türkiye tarihine vermiş bu Leiden Üniversitesi profesörü de büyük bir hayal kırıklığı eşliğinde pes etti. Ve Tayyip Erdoğan’ın “diktatörce yönetimini protesto etmek için” kendisine 2005’te verilen ödülü iade etmeye karar verdiğini söyledi. Madalyayı ona versinler Madalyayı kibarca paketleyip Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği’ne göndereceğini de eklemiş Zürcher... Önerim şu ki alsınlar ve hâlâ AKP bünyesinde, hatta Erdoğan’a danışman vaziyetinde duran ve de Zürcher’in yazdıklarıyla yetişmiş, onun yöntemsel yaklaşımıyla orada burada ahkâm kesmiş zevata teslim etsinler. Çok anlamlı olur!.. Zürcher, gayet içtenlikle özeleştiride de bulunmuş. Geçmişte Erdoğan konusunda uyarılarda bulunan laik kesimi dikkate almadığını, Erdoğan’ın AB’ye üyelik sürecini içerideki muhalefeti saf dışı etmek ve ülkeyi İslâmileştirmek yolunda kullanacağını söyleyenlere kulak asmadığını, ama işte yanıldığını ve böyle düşünenlerin haklı çıktığını belirtmiş. Yeni dönem eklenecek mi? Onun burada üzerinde durduğumuz kitabının zaman içerisinde giderek genişlediğini yukarıda kaydettik. Acaba “Modernleşen Türkiye’nin Tarihi”ne 2002’den itibaren yeni, dördüncü bir dönem ekleyecek midir?.. Eğer eklerse, bu dönemi karakterize eden başlıkta “Diktatoryal” sözcüğü, madalyayı iade kararını açıkladığı konuşmada da bol bol telaffuz ettiğine bakılırsa mutlaka yer alacak olsa gerek!.. Bu “yeni dönem”e ilişkin tanımlayıcı olarak yazabileceklerini de yine iade kararıyla bağlantılı olarak Hollanda gazetesi NRC için kaleme aldığı makale aracılığıyla tahmin edelim: “Siyaset, yargı, medya, üniversiteler ve yurttaşlar, fiili bir diktatörün oyuncağı, etrafındaki zümreler haline geldi. Temel özgürlüklerin ve yasaların gerçekte var olmadığı bir noktada, böyle bir ülke Avrupalı değildir.” Yanıldığını kabul ederek büyük bir olgunluk ve erdem de sergilemiş bu değerli bilim insanının kaybettiği bir şey olduğunu söyleyebilir miyiz peki?.. Elbette hayır. Nihayetinde kaybedenin, ona bu madalyayı iade ettiren faşizandinbazlık olduğu, olacağı ortada ve bunu dünya da biz de gayet sarih görüyoruz. Bunu kendisinin göreceği günler de giderek yaklaşıyor. Maraş’ta direniş büyüyorDAELESVTEİ ĞÖERGGÜİDTİLYEORRİ “Alevi Kurumları Maraş Girişimi” adı altında bir araya gelen Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri’nin bulunduğu 12 Alevi kurumu Maraş’taki direnişe destek için yola çıkacak. Maraş’ta merkez Dulkadiroğlu ilçesine bağlı Alevi köyü Aşağı Terolar (Sivricehöyük) mera alanı olarak kullan dıkları bölgenin sığınmacılar için yapılmak istenen konteyner kentine karşı 25 Mart’tan bu yana “Maraş’ta IŞİD kampı istemiyoruz” diyerek eylem yapıyor. Maraş’a gitmek isteyenler için İstanbul Avrupa ve Anadolu Yakası’ndan bu akşam 20.30 ve 21.30’da araçlar kaldırılacak. Öte yandan Change. org üzerinden başlatılan kampanyada 10 bine yakın imza toplandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Balbay KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK GAZETECİLERE GİRİŞ İZNİ YOK CHP milletvekilleri Mustafa Balbay, Akın Üstündağ, Nefi Kara, Yıldız Biçer, Mehmet Tüm, Mevlüt Dudu, Orhan Sarıbal, Ali Özcan, Özkan Yalım, Kemal Zeybek, Ali Öztunç, Emre Çam, PM üyesi Hayri Sucu ve Gaziantep İl Başkanı Esat Şengül dün Kahramanmaraş’a gitti. CHP heyeti ve gazeteciler Sivricehöyük köyüne 2 kilometre mesafede durduruldu. Valiliğin yasak kararı olduğunu belirten jandarma, sadece milletvekillerinin köye gidişine izin verileceğini söyledi. Küçük çaplı gerginliğin ardından vekiller yöre halkı ile görüştü. [email protected] SÜPER LOTO 16, 23, 37, 38, 47 ve 53 6 BİLEN: 4 milyon 814 bin 651 TL (Devretti) 5 BİLEN: 9 bin 34’er TL 4 BİLEN: 159.35’er TL 3 BİLEN:14.20’şer TL 13 MAYIS 2016 SAYI: 33091 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.55 03.45 04.15 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.41 13.07 17.00 05.28 12.52 16.43 05.55 13.15 17.04 Akşam 20.21 20.03 20.22 Yatsı 21.59 21.38 21.54 TEŞEKKÜR Ailemizin değerli büyüğü, sevgili annemiz GÜLSÜM ARIKAN’ı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz, zor günlerimizde bizleri yalnız bırakmayarak cenazeye katılan, acımızı paylaşan, telefonla arayarak baş sağlığı dileyen ve çelenk gönderen tüm dost, arkadaş ve akrabalarımıza teşekkür ve şükranlarımızı sunarız. Yahya Arıkan ve Ailesi yorum 13 6 Mayıs Yıllar önce bir “6 Mayıs” günü, “Denizler”imiz kurutulup yok edilmeye kalkışılmıştı; tam “44 yıl” olmuş; geçen hafta cuma akşamı onlarla, Bozkurt, Kamil, Namık Kemal, Mustafa, Gökalp, Rahmi, Cavit, Şükran, kuşkusuz “3 Fidan”la “Deniz, Yusuf, Hüseyin” ve de “Türkiye Liseliler Birliği”nden (TLB) gencecik Bora ile buluştuk; Mustafa Mutlu’nun çok tutulan izlencesi “Kral Çıplak”ın canlı yayınındaydık, “Caddebostan Kültür Merkezi”nde. “68” gençliğinin bu önderleri yaşadıklarını anlatırken, Mustafa Mutlu’nun sorularını yanıtlarken, “27 Mayıs 1960 Devrimi’nin sağladığı “özgürlük” ortamından yararlandıklarını altını çizerek dile getirdiler. Gerçekten de öyleydi. “27 Mayıs”ın ürünü olan “1961 Anayasası”nın temel direklerinden biriydi ‘evrensel insan hakları’, dolayısiyle “özgürlük.” “68’liler” aynı zamanda, “1961 Anayasası”nda ilk kez “emek” değerlendirmesi yapıldığının, dolayısiyle de ilk kez “sendika” kurma, “sendika birlikleri” oluşturma, “toplusözleşme”, “grev” hakkı ve “sosyal güvenlik” dolayısiyle de “sosyal sigortalar” kurumu oluşturma gibi haklar sağlandığının da ayrımındaydılar. Öte yanda, böyle çağdaş, demokratik bir düzen içinde ekonomik bir planla “kalkınmak”, kimilerinin canını sıkmış olmalıydı ki, “12 Mart 1971 Faşizmi”nin mimarı Genelkurmay Başkanı M. Tağmaç’a: “Toplumsal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı; bunu durdurmak gerekir!” dedirtmişti... Kuşkusuz bu söylem tam anlamıyla “faşist görüşün bir göstergesi”ydi. Değerli dostlar, yine araya girip, “12 Mart Faşizm”inin “muhtıra”sını alınca görevini bırakan “Başbakan”a, o günlerde yapılan bir seslenişi anımsayalım diyorum, şöyle: “Eğer o Başbakan, halka ve dahası hakka ve kendi kişiliğine dayanıyorsa yani koltuğunun adamıysa, ‘ben çekilmiyorum; bu eyleminiz Anayasa ihlalidir; beni Meclis’teki makamımdan ancak zor kullanarak aşağı alabilirsiniz; bu ise bir suçtur!’ der ve dayatır; püf denilince uçup gitmez!” (H. V. Velidedeoğlu, Cumhuriyet, 18.4.1977) Günümüze de uygun düşer mi? Ne dersiniz? “6 Mayıs” akşamı, “Kral Çıplak”ın canlı yayınında konuşan “68’liler”in çoğu, direnişlerini başta “Kürt” gençleri olmak üzere, Anadolu’nun her yöresinden gelmiş gençlerle birlikte kaynaşmış olarak yaptıklarını, herhangi bir “ayrım”ın sözü edilmesi bir yana, akıllarından bile geçirmediklerini dile getirdiler. Hemen ardından da, bugün TBMM’de, “HDP” milletvekillerinin “Serok PKK!” çığlıkları atmaları karşısında, büyük üzüntü duyduklarını da... Meclis’teki bu “Serok PKK” çığırtkanlarının, “96 yıl” önce de, bu Meclis’in oluşturulup açılması sürecinde de, “Diyab Ağa”nın sağladığı Atatürk’e destek birlikteliğini haince bozan, İngiliz emperyalizminin güdümündeki atalarının yolundalar, tek ayrım şimdikilerin “ABD” ve “AB” güdümünde olmaları... ‘68’liler, bu “ABD” emperyalizmiyle, yaşamlarını hiç sayarak savaşırken, “12 Mart Faşizmi”nin palazlanmasına izin verdiği bir partinin silahlı militanları da “komünist avı”na çıkarlar; sosyalist ve komünistlikle hiç ilgisi olmayan Doç. Dr. Bedrettin Cömert’i kurşun yağmuruna tutarlar, ardından Prof. Dr. B. Karafakioğlu’nu, Prof. Dr. Ü. Doğanay, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’i... Düşünce (fikir) bağlamında yarattıkları “Türkİslam Sentezi” ile de, “Atatürkçü” çizgide çağdaşlaşmanın, dolaysiyle laikliğin yolunu kesmeye yöneldiler; kişiler ve kurumlar üzerinde olmadık “baskı” yöntemleri kullandılar; “insan hak ve özgürlükleri”ni hiçe sayan “tek kişi” egemenliğini öne çıkardılar; bakanları kullaştırmasına göz yumuldu... “O”, her şeydi; “dur!” derse “durulur”, “yürü!” derse “yürünür”; “Duçe”yi anımsatırcasına... Kuşkusuz “Führer”i de... Günümüzde artık, “Duçe”, “Führer” yok; ne ki “Reis” var; özellikle “Duçe”nin “Faşizm”ini neredeyse “dört dörtlük” uygulayan... Ama yine de bir ayrımı belirtelim; kadınları bir “kuluçka makinesi” gibi algılayan “Duçe” doğurmalarına bir “sınır” getirmiyordu; doğurdukça doğurmalarını istiyordu... Oysa “Reis”in bu konudaki isteği sınırlı, sayılı; öyle değil mi? Not: Lütfen, “Reis”in “rabia” (dört) sayısıyla karıştırmayın! M. V. Mezarlığa baskın Gazi Mahallesi Mezarlığı’nda Aziz tabelayı kırdı. Yeni bir saldırıya karşı bekleyen çok Güler ve Suruç katliamın sayıda siyasi parti ve ku da yaşamını yitirenlerin rum temsilcisi mezarların mezarlarına polisin müda etrafındaki taşları düzen hale ederek tahrip ettiği leyerek çiçek ekti. Bölge ileri sürüldü. Çoğunluğu halkı dün de mezarların üniversite öğrencilerin başında nöbet tuttu. Me den oluşan gençlerin me zarlık çevresindeki polis zarlarının bulunduğu me zırhlı akreplerin üzerin zarlıkta 3 gün önce akşam deki kameralarla mezarlı saatlerinde gelen polis ğa girip çıkanların fotoğ kırmızı flamalar ile ölenle raflarını çekti. rin fotoğraflarının asıldığı l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle