25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 16 Nisan 2016 4 Batı’ya giderek Doğu’ya varmak Cumhuriyet dünkü manşetinde, Avrupa Parlamentosu ile ABD’nin Türkiye ile ilgili raporlarında dile getirilen eleştirilere yer veriyor ve ülkemizin Batı’dan kopmakta olduğunu belirtiyordu. Ne gariptir ki, asıl amacının Türkiye’yi Batı ittifakından koparmak olduğu bugün artık herkesçe kabul edilen Erdoğan iktidarı, 21. yüzyıla girerken emperyalizmin yalnızca Ortadoğu’yla sınırlı kalmayıp bütün dünya ile ilgili vizyonuna, uyum sağlaması amacıyla, ABD’deki neocon, Yahudi lobisi ve CIA sacayağının ortaklaşa dizayn ettikleri bir modeldir. Modelin başta çok başarılı olduğu sanılmış, yıldızı Tayyip Bey uluslararası bir “örnek” olarak parlatılmıştır. Tayyip Erdoğan’ın yıldızı olduğu, “ılımlı İslam” modeli dört temel esas üzerine bina edilmişti. Özde kapitalist sistemle bağdaşma, onun gereği olan demokrasinin ana ilke ve kurumlarını, çoğulculuğu dışlamakla birlikte, kabul etme, ABD’nin evrensel emellerine ayak uydurma, zaman içinde ters tepen bir silah haline geldiği anlaşılmış olan radikal İslamı reddetme ve onunla savaşta kendine düşen işlevi yerine getirme, bunların doğal sonucu olarak, BOP’ta üzerine düşen rolü başarıyla oynama. Necmettin Erbakan’ın İslamcı geleneğinden gelirken bir yerde “Milli Görüş” gömleğini çıkardığını söyleyerek, CIA’nın ve pek aklı evvel Atlantik ötesi teorisyenlerinin yıllardır çatısını çatmaya uğraştıkları modelin aktörlüğüne adaylığını açıklıyorlardı Tayyip Bey ve takımı. HHH Başlangıçta, işler yolunda gidiyordu. Washington ve Brüksel arasında mekik dokuyan Tayyip Bey Batı’ya doğru, pupa yelken yol alıyordu. Gerçi kimileri, Tayyip Bey’in aslında Doğu’ya varmak amacıyla Batı’ya yelken açan Kristof Colomb’a benzediğini söylüyorlardı, ama nafile. Karşılarındakiler onları niyet okuyuculuğuyla suçluyorlardı. Çeşitli İslam modellerinin içinde imbikten süzülmüş olan “ılımlı İslam” modelinin işlerliği tartışılmazdı. “Tayyip Bey’in gizli gündemi” jakoben Kemalist yakıştırmasıydı. Hem Tayyip Bey, Batı’nın tam aradığı “ılımlı İslam”dı. Batı’nın içinde yer almakta ısrarcı olmuyor, kendisine biçilen eşikte bekleyen bekçi rolüne rıza gösteriyordu. Aslında bu ortamda Tayyip Bey, Mustafa Kemal Türkiye’sinde İhvancı yaklaşımı benimseyen bir sistemi egemen kılacak yeni dengeleri oluştururken sonradan “paralelci yapı” diye düşman ilan edeceği güçle işbirliği yaparak, her şeyi allak bullak etme operasyonunu, vesayeti tasfiye sloganı arkasında sürdürürken bol bol da alkış alıyordu. 12 Eylül 2010 referandumuyla HSYK aracılığıyla yargı bağımsızlığının son kırıntılarının da yok edilmesiyle tamamlanan tasfiye operasyonu ile laiklik, demokrasi hukuk devletinin tasfiyesi, eskisinden beter, yeni bir vesayet sisteminin kurulması kimseyi rahatsız etmiyordu başlangıçta. HHH Ama zamanla Tayyip Bey’in dünyaya da, bölgeye de, ülkeye de İhvancı bir bakışla yaklaştığı anlaşılmaya, gerçekte, kapitalist sistemin işleyişini güvenceye alacak ölçüyle de sınırlı olsa, demokrasi tramvayında daha çok yolculuk etmeye katlanamayacağı, sonunda talip olduğu rolü oynama kabiliyeti ve niyeti olmadığı ortaya çıktı. Tayyip Bey’in İhvancı İslamı ile Batı’nın ılımlı İslamının aynı şeyler olmadığı anlaşıldı. İhvancı İslamın radikal İslamın terörünün hiçbir türüyle mücadele etmeyeceği yaşanarak görüldü. Çünkü böyle bir davranış İhvancı İslamın fıtratında yoktu. Bütün bu gerçekler görüldükten sonra, ABD ve AB’nin Türkiye’deki rejim, yani Tayyip Bey’e yönelik eleştirileri artmaya başladı. Batı ile İhvancı Tayyip Bey arasındaki ayrılık, ayrıntıda değil esastadır ve Türkiye’deki İhvancı iktidarın Batı’dan kopuşu geri dönülmez noktaya gelmiştir. Tayyip Bey, Batı’ya yelken açarak başlattığı Doğu yolculuğunda “menzili maksudu”na varmak üzeredir. Haydi hayırlısı! haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Güaniddeatm Zirve apartman toplantısına döndü Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin kapanış oturumunda Türkiye’nin örgüte 2 milyon dolar bağışta bulunduğunu açıkladı ve bağış yapacak ülkeleri bunu açıklamaya çağırdı. Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) kapanışı olaylı bitti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, örgüte bağışa öncü olma ya çağırdı ve Türkiye’nin 2 milyon dolar bağışlayacağını açıkladı. Ancak bu öneri si ne Suudi Arabistan’dan ne de Kuveyt ve Endonez ya tarafından desteklen meyince Erdoğan, örgüte aidatlarını ödemeyen 26 ülkeyi teşhir etti. DUYGU GÜVENÇ “Adalet ve Barış için Birlik ve Dayanışma” baş lığıyla toplanan 57 üyeli birliğin kapanışında diplomatik skandal yaşandı. Diplomaside para konularının asla açık toplantılarda konuşulmaması prensibinin aksine Cumhurbaşkanı Erdo ğan, kapanış oturumunu açık yaptı ama üyelerden “açık bağış” kampanyasına destek bulamadı. Sadece Gambiya Cum hurbaşkanı ile Lübnan ve Mozambik baş bakanlarının üst düzeyde katıldığı kapa nış oturumunda Erdoğan’ın “bağış topla ma kampanyası” başlamadan bitti. Sadece Türkiye’nin örgüte yardımı açıklandı. İşte o açıklamalar: Erdoğan: Her ülke ne kadar bağışlayacaklarsa şimdi bildirirlerse iyi olur. Suudi Arabistan Temsilcisi: Ülkeler yaptıkları yardımları ikili olarak Genel Sekreterliğe bildirmelerini uygun buluyoruz. Endonezya Temsilcisi: İkili olarak bunları hallettiğimiz zaman İİT Erdoğan’ın “bağış toplama kampanyası” başlamadan bitti. Sekreteryası’na bunu verebiliriz. Kuveyt Temsilcisi: Suudi temsilcinin beyanına katılıyorum. İİT Sekreteryası’na desteğimiz devam edecek. Uygun zamanda genel sekreterliğe ileteceğiz. Bu sorunu bu şekilde çözmemeliyiz. Zorunlu ödemeler aidat için başka bir yöntem bulmalıyız. Erdoğan: Aidat borcumuz yok. Bizim inancımızda nafile olan ibadetler gizlidir ama farz olan açıktır ki diğerlerini de teşvik etsin. Bütçeyi güçlü kılma noktasında bir adım atmalıyız. Bu bağış sistemi tamamıyla ortadan kaldırılabilir ve aidat sistemi ile bu iş yürütülebilir. Aidat sistemi ile yürütülmesi halinde de bakın 56 üye ülkeden şu anda ben sadece borcu olmayan ülkeleri okumak isterim; Afganistan, Cezayir, Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Brunei, Tanzanya, Mısır, Endonezya, Irak, Kazakistan, Kuveyt, Malezya, Fas, Mozambik, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Tunus, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlik leri. Diğer 26 ülkenin aidat borçlarını ödeme konusunda sıkıntısı olduğu anlaşılıyor. Şu anda genel sekreterliğe ödenmesi gereken miktar 160 milyor dolar. Erdoğan’ın “açık bağış” önerisini eleştiren bir Arap diplomat, “Mezatta pazarlık yapar gibi bağış toplanmaz. Kaldı ki içeride olanların hiçbiri bağış miktarına tek başına karar verebilecek isimler değildi. Böyle bir emrivaki diplomasi teamüllerine aykırı” yorumunu yaptı. Erdoğan’ın amacı cuma namazını zirveye katılan liderlerle kılmaktı. Ancak liderler zirvenin son oturumuna dahi kalmadan ayrıldı. Sadece bazı bakanların eşlik ettiği cuma namazı için Gezi sırasında “ayakkabılarla girildiği” iddia edilen Bezmi âlem Camisi seçildi. Alınan geniş güvenlik önlemlerine rağmen bir kadın, “Tecavüzcülere destek veriyorsunuz. O cami başınıza yıkılsın” diye bağırınca gözaltına alındı. l İSTANBUL Liderler lüks otelleri kapattı Üç gün süren zirve boyunca Türkiye’ye gelen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) üyesi ülkelerin heyetleri lüks otelleri tercih etti. Devlet ya da hükümet başkanlarının katılımıyla düzenlenen zirvede, katılımcılar İstanbul’un en lüks otellerini adeta kapattı. İstanbul turizminin sıkıntılı günler geçirdiği bu sezonda, zirve turizmcilere moral oldu. Suudi Kralı Selman ve kafilesi Çırağan Kempinski’yi kapatırken İran Cumhurbaş kanı Hasan Ruhani CVK Bosphorus’u, Katar Emiri Al Sani de Ritz Carlton’ı tercih etti. Çırağan Kempinski Oteli’nde gecelik konaklama 1500 TL ile 9 bin TL arasında değişir Suudi Kralı Selman ve kafilesi, Çırağan Kempinski’yi kapattı ken Ritz Carlton’da normal oda fiyatları gecelik 900 TL ile 3 bin TL arasında seyrediyor. İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin konakladığı CVK Park Bosphorus Hotel Başkanlık Süiti ise 850 metrekarelik alanıyla Türkiye’nin en büyük süiti olma özelliğini taşıyor. Otelin bir gecelik fiyatının ise 100 bin lira olduğu belirtiliyor. Bu süitin camları kurşun geçirmiyor. Zirveye katılan diğer ülkelerin devlet başkanları ve delegelerin Swissotel, St. Regis, ShangriLa, The Marmara, Four Seasons Beşiktaş gibi 5 yıldızlı otelleri doldurduğu da gelen bilgiler arasında. l Haber Merkezi Katar Emiri Al Sani, Ritz Carlton’da kaldı İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Bosphorus’ta kaldı KGKAIİNTRATDİN,EİDŞRILAİKN İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyeleri ilk defa bir üyesini kınadı. Suudi Arabistan Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı nedeniyle İran kınandı. Hizbullah terör eylemleri yapmakla suçlandı. Zirve sonuç bildirgesinde Nusra, YPG ve PYD terörist örgüt olarak yer almazken Türkiye’nin Dönem Başkanı sıfatıyla yayımladığı İstanbul bildirisinde de şu örgütler terörist olarak sıralandı: IŞİD, El Kaide, Boko Haram, Eş Şabab ve PKK/PYD/ YPG. Zirvedeki dikkat çekici diğer kararlar ise şöyle: n İran’ın iyi komşuluk ilkelerine dayalı olması ihtiyacına, ülkelerin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde içişlerine karışılmaması gerektiğine dikkat çekildi n İİT, İran’ın Tahran ve Meşhed kentlerinde, uluslararası kanunlara aykırı olarak Suudi Arabistan diplomatik temsilciliklerinin saldırıya uğramasını kınar. n İİT, Suudi Arabistan’da terör suçu işleyen kişilere yönelik verilen yargı hükümleriyle ilgili İran’ın tahrik edici açıklamalarını reddeder. Çünkü bu açıklamalar Suudi Arabistan’ın içişlerine karışma sayılır. n İİT, üye ülkelere ve uluslararası topluma yıkıcı etki ve sonuçlar doğurabileceğinden, mezhepçi ve zümreci gündemlerin benimsenmemesi gerektiğini vurgular. n Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan şartsız çekilmesi istendi, Dışişleri Bakanları düzeyinde ‘Temas Grubu’ oluşturuldu. n Üyelerin, Kıbrıs Türk Devleti ile maddi ve siyasi ilişki geliştirmesi çağrısı yapıldı. n Lübnan, ülkesindeki Suriyeli göçmenlerin geçici olduğunu kayda geçirirken, Türkiye ve Irak için bu tanımlama yer almadı. n IŞİD’in sadece Irak’taki kimyasal saldırıları kınandı; Suriye’deki kimyasal saldırılarına değinilmedi. n ABD’ye Sudan’ı teröre destek veren ülkeler listesinden çıkartılması çağrısı yapıldı. n Suudların başını çektiği İslam Ordusu’na katılma çağrısı yapıldı. n Hizbullah; Suriye, Bahreyn, Kuveyt ve Yemen’deki terörist faaliyetleri nedeniyle kınanırken Nusra ile ilgili bir ifade yer almadı. n Örgüt “ifade özgürlüğünün sorumlu bir şekilde kullanılması”nı istedi ve nefret söylemi ve aşırılıkçılık için medyanın sorumlu tutulabileceği belirtildi. n Türkiye Diyanet Vakfı’na danışılacak kurum statüsü verildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle