19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 22 Mart 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 11 Operasyonlar ve sokağa çıkma yasaklarının getirdiği gerilimine, 4 bombalı araç arandığı ihbarı ve IŞİD’in kutlamaları hedef alacağı korkusuna karşın dün BARIŞ UZAK DEĞİLDiyarbakır’dadüzenlenenNevruzkutlamalarınaonbinlercekişikatıldı. Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasında hükümete ‘masaya dön’ çağrısı yapıldı Ankara’da 5 kişi gözaltına alındı Ankara Üniversitesi’nin Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi ve Cebeci yerleşkesinde düzenlenen Nevruz etkinliklerinde 5 öğrenci gözaltına alındı. Sıhhiye Yerleşkesi’ndeki öğrenciler “Sarayın istikrarı: Katliam, kan, yayın yasağı, gözyaşı” pankartını astıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Hakkâri’de sert müdahale Hakkâri’de yasağa karşın Nevruz kutlaması yapılmak istenince polis grubu biber gazı ve basınçlı su ile dağıttı. Iğdır’da yapılan Nevruz kutlamasına HDP milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü ve Mehmet Emin Adıyaman ile 500 kadar vatandaş katıldı. Kutlamalarda 1000 polis memuru görev yaptı. Baydemir’den hodri meydan Mersin’in Tarsus İlçesi’nde düzenlene Nevruz kutlamaları, son günlerdeki bombalı saldırıların yarattığı korku nedeniyle beklenen ilgiyi görmedi. Kutlamaya katılan Şanlıurfa Milletvekili HDP’li Osman Baydemir, milletvekili dokunulmazlık tartışmasına ilişkin “Hodri meydan” dedi. Karayılan: Nevruz fırsat olabilir KCK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, en güçlü dönemlerinde oldukları savunarak, “Eğer Tayyip Erdoğan ve AKP bu katliamcı, ırkçı tavrından geri adım atarsa, Nevruz yeni bir atılım ve çözümün gelişmesine vesile olabilir” dedi. Çözüm sürecinin bozulması ve çatış Öcalan’ın mesajlarını okuduğunu belirterek, “Şimdi maların yeniden bir direniş Nevruz’u kutlu başlamasının ardından yoruz dostlarımız ve taraf 4 yıldır ilk kez PKK lide sız yayınlardan başka kim ri Abdullah Öcalan’ın çözüme ilişkin mektubu MAHMUT se yok. 3 yıl birlikte mesai ORAL yaptık barış uğruna muh Diyarbakır’da düzenle temelen şunu söylerdi: ‘Bre nen kutlamada okunmadı. İmra ahmaklar ben size Eşme Ruhu de lı Heyeti adına konuşan HDP mil dim, bölgeyi ortak evimiz yapalım’ letvekili Sırrı Sürreyya Önder, “Ba dedim. Yoldaşlarıma söyledim size rış uzak değil. Buradan İmralı He yardım ettiler bunun bir barış kı yeti olarak Sayın Başbakan’a çağ vılcımı olmasını diledim siz getir rı yapıyorum. Açın İmralı yolu diniz Sur’a, Nusaybin’e, Cizre’ye nu verdiğimiz ne kadar söz varsa gönderdiniz. Siz bu akılla daha hepsinin gereklerini yerine getir kaç adım gidersiniz’ diye ekler meye hazırız. Müzakereleri başla di. Sayın Öcalan, Davutoğlu’na acı tın, bu çatışmalar bir haftada sona acı gülerek şöyle derdi. ‘Kürt evi erer. Böyle olmazsa beni Diyarba ne giremiyor Türk evinden çıkamı kır meydanında dara çekin ah çe yor; al sana kamu düzeni’. İşte si ken alçaktır” dedi. zin kamu düzeni, ülkeyi getirdiği HDP, DBP, DTK ve KJA tarafın niz nokta burası. Oysa barışın he dan “Direnerek kazanacağız” slo men eşiğindeydik. Elimizi uzatsak ganıyla düzenlenen Diyarbakır’da tutacak kadar yakındık. Bugün de ki Nevruz kutlamalarının güven uzak değiliz; bu kan bu ölüm biz liğini 5 bin 305 polis ve 4 bin 500 leri yıldıramaz. Hapishane ile sür DBP’li görevli sağladı. Alana gir günle korkutamazlar. Sizin güven mek isteyenler polis ve DBP’li gö mediğiniz mahkemelere biz güve revlilerin 2 ayrı aramasında geçti. neceğiz öyle mi?” dedi. Polis, Öcalan posterleri ve PKK fla Diyarbakır’dan çözüm için bir malarına el koydu. kez daha çağrı yapan Önder, “Ba Al sana kamu düzeni rış uzak değil. Buradan İmralı Heyeti olarak Sayın Başbakan’a çağ Kutlamada İmralı Heyeti adı rı yapıyorum. Müzakereleri başla na konuşan HDP’li Önder 3 yıldır tın, bu çatışmalar bir haftada sona erer. Bunun sürdürülebilir olmadığını biliyorsunuz. Ciddiyetle yaklaşırlarsa çatışmasızlığın yakalanması bir haftalık iştir” dedi. İnisiyatife hazırız HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise barışın hayal olmadığını belirterek “Eşitlik ilkeleri etrafında kilitlenirsek barışın mümkün olduğunu gördük. Bu yılki Newroz’u da her şeye rağmen Amed meydanından Barış Newrozu olarak bütün dünyaya yansıyor. Bizler de Kobane’den Arîn Mîrkan’ın, Cizre’den Mehmet Tunç’un, Silopi’de Seve’nin mesajlarını birleştirerek, bir barış mektubu olarak İmralı’ya Başkan Apo’ya bir mektup olarak gönderiyoruz. Ördüğünüz o barış yolu, Dolmabahçe Mutabakatı’nda dile getirdiğiniz yola bağlıyız. Barış sesinin daha gür çıkması için bombaların durması lazım. Yeniden barış masasına dönülmesi ve yeni bir barış dilinin kurulması için inisiyatife hazırız” diye konuştu. HDP’nin son Nevruz kutlaması bugün Şırnak Cizre’de HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve milletvekillerinin katılımıyla yapılacak. Valilik geçen hafta operasyonlar nedeniyle kutlamaların yasaklandığını belirtmişti. l DİYARBAKIR FERİBOTTA NEVRUZ Bitlis’in Tatvan ilçesinde, Nevruz kutlaması feribotta yapıldı. Bitlis Valiliği’nce organize edilen kutlama için iskeleye giden vatandaşlar, üst aramasından geçirilerek feribota alındı. Vatandaşlar yemek ikramının ardından güverteye çıkarak şarkılar eşliğinde halay çekti. l DHA Kürtler barışa çağırıyor, duyuyor musunuz? resini değiştirelim. Her türlü hukuki, cezai, yasal, insani ne tür vebali Geceden başlardı Diyarbakır’da Newroz coşkusu... Davulu, halayı, ateşi... Sabaha kadar sürer oradan meydana geçilirdi. Bu yıl gece sessiz, sabahın ilk saatleri sakindi. Kadınlar rengârenk “kiras u sermil”ler, erkekler şalvar, kuşak ve yelekten oluşan “şal u şepik”leri ile alana doğru akın ederdi. Sabahın erken saatinde Demokratik Toplum Kongresi’nin önünden kalkan otobüslerle giderken o yoldaki “tenhalık” beni düşündürdü. “Meydan boş mu kalacak?..” Aylardır süren çatışma, sokakta asker, polis, zırhlı araç, kapalı sokaklar, bir de üstüne “alana bombalı saldırı olacakmış” dedikodusu insanları caydırmış olabilir fikri geliyor insanın aklına... Alanın girişinde polis kontrolü var... Geçen yıllarda yoktu... Biz üstümüzü aratırken görevli polisler ellerindeki gelişmiş makinelerle fotoğrafımızı çekiyor. Kim bilir belki arkasına “2016 Newroz hatırası” yazar saklarlar! Saat 9.30 civarı meydandaki kalabalık az... Bir bilgi geliyor; devlet dairelerinde çalışanlar eğer işe gelmezse haklarında idari soruşturma, liseliler içinse disiplin tehdidi yapılmış. Saat 11’e doğru kalabalık hızla artmaya başlıyor. Bir bölge siyaset çisi “Televizyonda gördülerse alan boş onurları için kalkıp gelmişlerdir” diyor. Televizyon demişken... Daha önceki Newroz’da gazeteciler için ayrılan alanda kalabalıktan not almak neredeyse imkânsızdı. Canlı yayın araçları kapının önüne sıralanırdı. Bu yıl medyaya ayrılan alan bomboş... “Merkez medya”, İstanbul, Ankara’dan gelenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ne “devlet ağızlı” gazetecilermiş diye söyleniyor “protokolden bir isim.” Devletin sevdiğini sevip sevmediğini sevmeyen, gel deyince gelen git denince giden... Herkes için değil ama çoğunluk için “gücü seven güçlünün yanında güç devşiren...” Dinliyorum sadece... Saat 12. Ateşi yakmanın zamanı. Alan dolmuş durumda. Geçen yıllar kadar değil ama kalabalık... Gazetecilerin çalıştığı alandan katılımcıların olduğu noktaya geçiyorum... Ön tarafta coşkulu gençler var... Ellerinde Öcalan bayrakları... Yaşananlara kızgınlar... Ama umut ve istek de var barışa dair sözlerinde... Bir genç kadın... Üniversiteli, Barış İçin Akademisyenler girişiminin bildirisinin umut olduğunu söylüyor. Özellikle tutuklu akademisyen Esra Mungan’a selamlarını yazmamı istiyor. “Unutma ha” diyor. Unutur muyum? Ve beyaz tülbentleriyle anneler. Barışın simgesi başlarında, “Kimse ölmesin oğlum” duaları dudaklarında... Sırrı Süreyya Önder kürsüde annelere taahhütte bulunuyor: “Açın İmralı yolunu, müzakereler nerede kalmışsa oradan devam ederek bir haftada ülkemizin çeh varsa biz üzerimize almaya hazırız. Bunun için size son derece önemli bir çağrı yapıyoruz. Evladının yolunu gözleyen Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Ermeni bütün annelere burada taahhüt ediyorum ki çağrımıza cevap verilirse 1 hafta içerisinde barışı sağlarız. 8. gün olursa Diyarbakır Meydanı’nda beni dara çekin.” Sahnedeki dev ekranlarda Öcalan ve sokağa çıkma yasağı sırasında hayatını kaybedenlerin fotoğrafları dönüyor. Mehmet Tunç, Seve Demir ve Mehmet Yavuzel’in görüntüleri... HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kürsüde bu kez. O da barış diyor: “Dolmabahçe’de dile getirdiğiniz çözüm yoluna bağlıyız. Savaş, çatışma, ölüm alışmamız gereken normal bir durum değildir. Normal olan, bütün barışçıl yollarda ve yöntemlerde ısrar etmektir. Müzakere dediğimiz şey, çözümleri masaya koymaktır. Yenmek ve yenilmek, öfke ve kin üzerine müzakere masası kurulamaz.” Newroz Meydanı’ndan tüm Türkiye’ye barış çağrısı var... Sırrı Süreyya’nın tarifiyle “Kürt evine giremiyor, Türk evinden çıkamıyor. Al sana kamu düzeni...” Bu kanlı çatışmanın bitmesi için yeniden barış konuşmalı. Kulaklar ve gönüller barış çağrısı yapan herkese sonuna kadar açılmalı. Bak bahar geldi, haydi... Demokratur Son otuz yılda, başta Sovyetler Birliği ve satelitleri olmak üzere, dünyanın birçok bölgesinde, Afrika’da, Güneydoğu Asya’da, Latin Amerika’da diktatörlüklerin çöküşüne şahit olduk. Bunun son dalgası, Arap İsyanları olarak adlandırılan gelişmelerdi. Buna karşılık liberal dünya görüşünün, safdil hatta bön bile denebilecek iyimserlikteki, “bundan sonra sonsuz bir demokrasi cennetinde yaşayacağız” öngörüsü de bir o kadar boş çıktı. Otuz yıl sonra, 21. yüzyıl demokrasi değil, demokrasiyle diktatörlüğün izdivacının yarattığı yeni bir ucubenin çağı mı olacak? Bu endişeyi bugünlerde en iyi ifade eden kelime, demokratur: Demokrasiyle karışık diktatörlük. İlk kez galiba 1990 başlarında Edouardo Galleano tarafından üretilen bu kelime, (İspanyolca “democradura”), önceleri Latin Amerika’da neoliberal politikaları halka dayatan demokrasi görünümlü rejimleri kast ediyordu. Daha sonra, özellikle Putin rejimini tanımlamaya başladı. Afrika’da seçimle gelen ama seçimle gitmeyi reddeden birçok devlet başkanı için de kullanılır oldu. Günümüzde tek bir demokratur modeli yok. Venezüella, Rusya, Orta Asya’da birçok cumhuriyet ya da Türkiye arasında önemli farklar var. Benzerliklerin başında, iktidardaki karizmatik liderin sürekli seçim kampanyasındaymış gibi davranması geliyor. Siyasal alanı büyük ölçüde tekeli altında tutan bu sürekli mobilizasyon sırasında, lider hemen her gün “halkı yanıltan, aldatan ve hakir gören” elitlere hakaret ediyor. Her ülke otokratının hedef tahtasına oturttuğu elit figürü farklı olsa da bunlar genellikle okumuşlar, akademisyenler, yabancı dil bilenler, azınlıkların önde gelenleri, gazeteciler, ünlü yazarlar, vs... oluyor. Bu yolla, kendi görüşlerinin hiçbir zaman ve hiçbir yerde dikkate alınmadığı, olaylar üzerine en ufak müdahale olanakları olmadığı kanaatindeki “halk”ın tepkilerini, früstrasyonlarını kanalize etmek amaçlanıyor. Bu nedenle adalet kelimesini ağızlarından düşürmüyorlar. Muktedirin hukukuna dayanan bu adalet taklidinin esas işlevi, başka nın öç alma hırsı içindeki halkının cezalandırma arzusunu düzenli tatmin etmek. Fransız araştırmacı Renée Fregosi, demokratur örneklerini incelediği Yeni Otoriterler başlıklı kitabında, totalitarizm veya klasik tiranlıklardan farklı olarak, demokratur rejimi otokratlarının demokrasi ideallerine cepheden saldırmadıklarını belirtiyor. Tersine, demokrasiyi daha otantik, daha “yerli ve milli” kıldıklarını, elitlerin küçümsediği, konuşturtmadığı halka söz hakkı verdiklerini iddia ediyor bu otokratlar. Seçim meşruiyetine dayanıyorlar ama seçim öncesinde rakiplerini alandan temizlemek için onları hapsetmek, seçimlere girmelerini engellemek, en azından muhalif medyayı susturtmak, hatta Rusya’da olduğu gibi, yakın rakibini öldürtmekten de geri kalmıyorlar. Bazı yerlerde seçim sırası ve sonrasında yapılan hilelerle seçim kazanılıyor, bazı yerlerde seçimlere pek hile karışmıyor ama seçim kampanyalarına göstere göstere uygulanan büyük bir eşitsizlik damgasını vuruyor. Demokratur rejimlerinin ortak niteliklerinden bir diğeri, iktidarın toplumu sürekli ve giderek artan bir dozda kutuplaştırmaya dayanması. Rakiplerin şeytanlaştırılması, kriminalize edilmesi, komplo teorilerinin sürekli üretilmesi bunun araçları. Antisemitizm bu komplo teorilerinin yegâne değil ama en yaygın malzemesini genellikle oluşturuyor. Bir defa seçildikten sonra iktidarı bırakmamak için kuralları değiştirmek de demokratur rejimlerinin başka bir ortak niteliği. Rusya’da Putin’in icat ettiği, kâh başbakan kâh başkan olarak istenirse ölene kadar iktidarda kalma yöntemi gibi kılıfına uydurmayı beceremeyenler, anayasa değişikliklerini dayatıyorlar. Toplumsal konsensüsün oluşması için bazen şart olan geri adımı atmayı reddeden, bunu otoritelerinin parçalanması olarak algılayan demokratur rejimleri, şiddetin siyasal alanda başat bir araç olmasını teşvik ediyorlar. Bu şiddeti, halkın, düzenin, devletin ve önderin iç düşmanlarını temizleyecek, Yeni Rusya’yı, Yeni Türkiye’yi kuracak arındırıcı bir şiddet olarak tanıtıyorlar. ‘PKK propagandası’ndan gözaltı ve sınır dışı kararı Nevruz için Türkiye’ye gelen İtalya vatandaşı Giovanna Lanzavecchia (24), sosyal medyadan PKK progapandası yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Facebook hesabından aslında Diyarbakır’a gitmeyi planladığı ve 18 Mart’ta İstanbul’a gelerek Sultanahmet’te bir otele yerleştiği anlaşılan Lanzavecchia, cumartesi gecesi bir internet kafede gözaltına alındı. İtalyan haber ajansı ANSA’nın haberine göre, Lanzavecchia sınır dışı edilmek üzere Yabancılar Şube Müdürlüğü’nde tutuluyor. İtalyan Başkonsolosluğu çalışanları durumu takip ediyor. Yandaş medya ise genç kadının “ajan” olduğunu ilan etti. Takvim gazetesi, Lanzavecchia Lanzavecchia’nın “PKK kamplarında ağır silah eğitimi aldığını” ileri sürdü. Milanolu kadının paylaştığı silahlı gerilla fotoğrafları kendisine ait değil. Dağcılık sporuyla ilgilendiği anlaşılan Lanzavecchia’nın pozları ise İtalya dağlarından. l Dış Haberler OBdİDLİARışKTİVŞaİDRrAAıVdPAOaSRIUNnDAmİküi dbailghiaslaeyvaarar Gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın ile Yalçın Küçük ve eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın aralarında bulunduğu 13 sanıklı OdaTV davasında dijital dokümanlar üzerinde yaptırılan bilirkişi raporu mahkemeye ulaştı. Bilirkişi heyeti, OdaTv Haber Merkezi bilgisayarları ile Müyesser Yıldız ve Barış Pehlivan’a ait bilgisayarlardaki sabit disklerin imaj kopyalarını inceledi. Raporda, “Delil 1” olarak nitelendirilen bilgisayarda 21 dosyanın incelendiği belirtildi. Raporda, sabit diske o bilgisayarın kullanıcısı dışında müdaha le edildiği, dosyaların bu bilgisayarda yaratılmadığı ve kullanıcısı tarafından kopyalanmadığının kesin olarak söylenebileceği vurgulandı. Tarihleriyle oynandı “Delil 2” olarak nitelendirilen Müyesser Yıldız/Uğur’a ait bilgisayarda ise dört dosyanın incelendiği, dosyaların ilk yaratılışıyla tamamlanması arasında geçen sürenin çok kısa olması nedeniyle incelenen bilgisayarda hazırlanmadığı, başka bir yerde hazırlanarak bu bilgisayara kopyalanıp tarihleriyle oynandığının düşünüldüğü belirtildi. l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle