19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler 16 [email protected] EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA Kör faylara dikkat! Prof. Dr. HALUK EYİDOĞAN Deprembilim Uzmanı 24. Dönem İstanbul Milletvekili Deprem tehlikesi yüksek ülkelerden biri olan Tayvan zaman zaman ağır kayıplar verdiren depremlere maruz kalmaktadır. Tayvan’ın 1.9 milyon nüfus barındıran Taynan şehrinin 40 km batısında 5 Şubat 2016 tarihinde sığ derinlikte ve 6.4 büyüklüğünde kuvvetli bir deprem yaşandı. Deprem, Taynan şehrinde yıkım, hasar, yaralanma ve ölümlere neden oldu. Bu depremin en önemli özelliği yerbilimlerinde “kör fay” olarak tanımladığımız türden bir fay tarafından yaratılmış olmasıdır. Bu örnek ülkemizin deprem tehlikesinin belirlenmesi açısından önemlidir. Kör faylar nasıl oluşur? Yüzlerce milyon yıldır hareket eden yer kabuğu levhaları arasında sıyırma, uzaklaşma veya yaklaşma biçiminde tektonik olaylar oluşmaktadır. Sıyırma alanlarında doğrultu atımlı faylar gelişirken, uzaklaşan ve genişleyen levha sınırlarında normal faylar oluşur. Yaklaşan levhalarda gelişen çok şiddetli sıkışmalar nedeniyle bindirmeler, dağ oluşumu, levhaların bindirmesi veya alta dalması ve ters fayları oluşturan hareketler gelişir. Bütün bu hareketler levha içlerine kadar yayılabilir ve çok karmaşık fay kuşakları yaratabilir. Levha hareketlerinin oluşturduğu tektonik hareketler sırasında gelişen kırıklar ve faylar bazen yeryüzüne ulaşamaz veya hareketsiz oldukları dönemlerde kalın kaya ve toprak kütleleri tarafından örtülür. Sahada gözlem yapan jeolog ve jeofizikçiler bu örtü altında kendisini saklayan gizlenmiş fayları gözden kaçırabilmektedirler. İşte bundan dolayı bu tür faylara “kör faylar” denilmektedir. Yoğun yerleşim alanlarına, büyük sanayi kuruluşlarına, barajlara ve nükleer santrallara yakın veya ortayakın alanlardaki bu olası kör fayların, ayrıntılı jeolojik ve jeofizik yöntemlerle ince Nüfusumuzun yüzde 76’sının kentlerde biriktiğini göz önüne alırsak, “kör fay” olgusu Türkiye’de her türlü yapılaşma sürecinde deprem kökenli riskleri azaltmak için “aman dikkat” denilmesi gereken bir olgu olarak dikkat çekiyor. Yoğun yerleşim alanlarına, büyük sanayi kuruluşlarına, barajlara ve nükleer santrallara yakın olası kör fayların, ayrıntılı jeolojik ve jeofizik yöntemlerle incelenmesi gerekmektedir. lenmesi gerekmektedir. Özellikle yüksek ayrımlı sismik yansıma yöntemi, güncel küçük deprem (mikrodeprem) etkinliğini izleme ve diri veya etkinlik kazanma olasılığı yüksek olan kör fayları bulmakta ve kimliklendirmede çok yararlı olmaktadır. Kör faylar içerisinde çok daha fazla rastlanan fay türü bindirme ve ters faylardır. Bu tür faylar, genellikle 7.5 büyüklüğünden daha küçük yıkıcı depremler yaratmaktadırlar. Tektonik hareketlilik Türkiye jeolojisinin son 200 milyon yıllık gelişim sürecinde Avrasya ve AfrikaArabistan levhalarının birbirlerine yaklaşması ve Arap Levhasının günümüzden 11 milyon yıl önce gelip Anadolu Levhasının doğusuna bindirmesi ile bugünkü tüm coğrafik, jeolojik, tektonik ve depremsellik özellikleri ortaya çıkmıştır ve bu oluşum sürmektedir. Tektonik ha reketlilik sürdükçe yaşadığımız deprem tehlikesi azalmayacaktır. Tehlike haritası 2012 yılında Türkiye’de toplam diri fay sayısı yaklaşık 150 tane olarak bilinirken, yeni depremlerle ve yapılan araştırmalarla bu sayı 326’ya ulaşmıştır. Alt faylarla birlikte bu sayı 485 olmaktadır. Ne yazık ki 20 yaşını tamamlayan Türkiye Deprem Tehlike Haritası son diri fay ve deprem bilgilerini kapsamamaktadır. Eğer olası kör fay alanlarının ayrıntılı araştırmaları yapılırsa diri fay sayısının daha da artacağı açıktır. Bu nedenle, nüfusumuzun yüzde 76’sının kentlerde birikmeye başladığı, mevcut veya planlanan barajlar ve nükleer santral dahil büyük mühendislik yapıları projeleri düşünüldüğünde bilinen diri fayların yanı sıra, kör fayların da karada ve denizlerde araştırılması bir türlü bitirilemeyen “Yeni Tür kiye Deprem Tehlike Haritası”nın belirlenmesi açısından hayati bir durum olmaktadır. 12 Kasım 1999’da 7.2 büyüklüğündeki Düzce depremi sırasında Bolu Tüneli’ni yararak geçen ve viyadükleri yerinden oynatan fayın, yapım aşamasında “var mıydı, yok muydu” tartışması sırasında “kör kalınan” bir fay olduğu depremden sonra anlaşılmıştır. 23 Ekim 2011’de 7.2 büyüklüğündeki Van ve Erciş’i vuran depremi yaratan fay, gözden kaçan bir kör faydı. 5 Şubat 2016’da 6.4 büyüklüğündeki Tayvan’ın Taynan kentini vuran deprem de kör bir fay olarak ilan edildi. Örneklerinin çoğaltılabileceği bu “kör fay” veya “kör kalınan fay” olgusu Türkiye’de her türlü yapılaşma ve planlama sürecinde deprem kökenli riskleri azaltmak için çok daha fazla duyarlı olunması ve “aman dikkat” denilmesi gereken önemli bir konudur. Kültür varlıkları çökmemeli KÜLTÜR SANAT Salı 1 Mart 2016 Sevan Nişanyan için ‘izan’ talebi Sevan Nişanyan Ali Nesin’in çağrısıyla Nişanyan için adalet ve ‘izan’ talep eden imza kampanyası başlatıldı İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan Şirince köyünde SİT alanındaki araziye ev yaptığı gerekçesiyle iki yıl ha sur, Noam Chomsky, Oya Baydar, Ömer Madra, Perihan Mağden, Şanar Yurdatapan, Ufuk Uras, Zeynep Tanbay gibi pis cezası alan ve Yargıtay’ın üç ayrı hapis cezasını da onamasının ardından hakkında pek çok isim imza verdi. Üç öneri toplam 11.5 yıl mahkumiyet “Sevan Nişanyan imar yasa kararı bulunan yazar ve dil sına muhalefet, çevre kirliliği bilimci Sevan Nişanyan için yaratmak, mühür bozmak gi imza kampanyası başlatıldı. bi suçlardan hüküm giymiş Nişanyan’ın maruz kaldığı hu tir. Kaçak ve çirkin inşaat kuki probleme dik tan geçilmeyen ülkemiz kat çekebilmek ama de bu yasalardan dola cıyla hazırlanan imza yı cezaevinde olan bildi kampanyasının duyu ğimiz kadarıyla bir baş ru metnini Ali Nesin ka mahkum daha yoktur” kaleme aldı. Duyuruda denilen kampanyada öne “Sevan Nişanyan için, rilen çözümler ise şöyle: kendimiz için, bu ül l Devletin sorumlulu kenin çocukları ve ge Oya Baydar ğunu yerine getirmediği leceğimiz için sizleri durumlarda suçlu vatan ve tüm halkımızı kampanyamı daş değil devlet olmalıdır. En za acilen destek vermeye da azından bu durumlarda vatan vet ediyoruz” denildi. “Sevan daş ceza almamalıdır. Nişanyan için izan talep ediyo l Kültür Bakanlığı, Sevan ruz” başlıklı kampanyaya şim Nişanyan’ın Şirince’de yaptığı diden Orhan Pamuk, Aydın En mimari eserleri korunması ge gin, Barış Pirha reken kültür varlıkları olarak san, Baskın tescil etmelidir. Oran, Etyen l Sevan Nişanyan özgürlü Mahçupyan, ğüne kavuşana kadar cezae Gaye Bora vinde çalışmasına ve üretmesi lıoğlu, İn ne izin verilmelidir. ci Aral, Lale Kampanyaya destek için Man www.change.org adresini ziya ret edebilirsiniz. Orhan Pamuk !f İstanbul’un ‘gizli’ keşfi Prof. Dr. METE TAPAN İstanbul Arel Üniv. Fen Bil. Enst. Müdürü Geçen haftalarda Beyoğlu’nda kültür varlığı kargir bir yapının çöktüğü haberi gazetelerde yer aldı. Arkasından da yine medyada, bazı meslektaşlarımın ve yöneticilerin konu hakkında düşüncelerine yer verildi. Yapıların ömürlerinin sınırlı olduğundan, zaman içinde yapıların yeterince korunmadıklarından, kullanım biçiminin değişmesinden gibi nedenler üstünde yoğunlaşan bu düşüncelerin yapıların niteliğine göre temelde “doğru” olduğu, ancak yukarıda sayılan nedenlerin en önemlisi olanının ne olduğu konusunda kamunun yeterince aydınlatılmadığı düşüncesindeyim. Kültür varlığının işlevi Ülkemizin de kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili uluslararası toplantılar sonucunda ortaya çıkan birçok kararın altında imzası olduğunu belirtmek isterim. Bu kararların en önemlisi, bir kültür varlığının restorasyonunda ana amacın, kültür varlığının orijinal işlevine sadık kalınmasıdır. Başka bir deyişle, bir kültür varlığının orijinal işlevi korunmalıdır. Örneğin, yapının işlevi hamam ise, restorasyon sonrası da yapının hamam olarak kullanılmasıdır. Eğer yapının işlevi çağımızda geçerliliğini kaybetmiş ise, yapıya verilecek yeni işlevin yapının iç mekân organizasyonunu, taşıyıcı sistemini bozmaması gerekir. Bu yaklaşım “koruma literatüründe” evrensel bir ilkedir. Bu ilkenin ülkemizdeki koruma eyleminde yeterince ciddiye alındığı söylenemez. Uzun yıllar restorasyon projelerinde var olan kültür varlığının üstüne kat ilaveleri yapılmış, ufak mekânlardan oluşmuş bir kat pla Bir kültür varlığının restorasyonunda ana amaç, kültür varlığının orijinal işlevine sadık kalınmasıdır. Başka bir deyişle, bir kültür varlığının orijinal işlevi korunmalıdır. nına yeni bir işlev verilirken, bu ufak mekânlar arası duvarlar yıkılarak büyük mekânlar elde edilerek plan organizasyonu ve yapının taşıyıcı sistemi değiştirilmiştir. Bu değişikliklerinin bazıları izinle, bazıları da izinsiz yapıldığı bir gerçektir. Hatta bu tür değişikliklerinin çok katlı yapılarda her katta farklı farklı yapıldığını dile getirmek bir abartı değildir. Özellikle Beyoğlu... Ayrıca, özellikle Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde belki on beş yıl, belki yirmi yıl evvel şimdi dükkân olarak kullanılan, tescilli veya tescilsiz yapıların zemin katlarının orijinal cepheleri büyük vitrinlere dönüştürülmüş, cephenin tüm yükü sonradan monte edilen bir çelik kirişe verilmiştir. Böylece yapının orijinal taşıyıcı sistemine önemli ölçüde müdahale edilmiştir. Bu tür müdahalelerin özellikle yığma kargir yapıların orijinal taşıyıcı sistemini zorladığı bir gerçektir. Onarım mı, yıkım mı? Ayrıca, tescilli yapıların bitişiğindeki parsellerde yapılan bazı yapıların da temel kazıları tescilli kültür varlığına zarar verebilmektedir. Bu konuda da uzmanların denetiminde bu tür inşaat işlerinin yürütülmesi gere Can erok Beyoğlu İstiklal Caddesi yakınlarında bulunan Kurabiye Sokak’ta, 12 Şubat tarihinde beş katlı iki bina büyük bir gürültü ile çökmüştü. kir. Yeri gelmişken, aşağıdaki gözlemimi de dile getirmek isterim. Gelişmiş ülkelerde gerçekleştirilen “restorasyon” çalışması denilen eylemlerde, var olan bir yapının konturlarında ve iç mekân organazisyonunda önemli bir değişiklik yapılmadan kültür varlığını orijinaline uygun “onarmak” eylemi esastır. Bizde ise, var olanı yıkıp yeniden yapma (=rekonstrüksiyon), yıkılmışı yeniden yapma (=restitusyon ve rekonstrüksiyon), varolana yatay ve düşeyde eklenti yapma, vs. gibi tüm inşaat ve proje eylemleri “restorasyon” kavramı içerisinde geçiştirilmektedir. Bu tür inşaat eylemlerinin restorasyonla ilgisi yoktur. Bizde de, restorasyon denildiğinde, gelişmiş ülkelerdeki restorasyon yaklaşımları ve ilkeleri esas alınmalıdır. Çökmemesi için... Özetle, büyük bir bölümü 1. derecede deprem kuşağı içinde olan ülkemizde, tescilli veya tescilsiz yapıların, çökmemesini istiyorsak, bu yapıların taşıyıcı sistemine müdahale etmeden ve yapıları orijinal işlevine sadık kalarak veya orijinaline yakın yeni işlevlerle donatarak restore edelim. Ayrıca, restorasyonun bir uzmanlık konusu olduğunu, çalışmaların uzmanlar tarafından yürütülmesi gerektiğine inanıyorum. Eğer bu konuda başarılı olmak istiyorsak, devletin koruma politikasını yeniden gözden geçirmesi gerekir. Yürürlükteki koruma yasa ve ilke kararlarının evrensel kriterler koşutundan yeniden düzenlenmesi kaçınılmaz olup, çalışmaların ilgili merkezi yönetim birimleri tarafından bir an evvel başlatılması şarttır. Keş!f ödülü ‘Veşartî/Gizli’ filmiyle Ali Kemal Çınar’a verildi. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin 2016 ödülleri cumartesi gecesi Sumahan’da yapılan törenle sahiplerini buldu. Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Keş!f Uluslararası Yarışma’nın jürisi, ödülü ilk kez Türkiye’den bir isme, “Veşartî/Gizli” filmiyle Ali Kemal Çınar’a verildi. Çınar ödülünü Çin’den “Kaili Blues”un yönetmeni Bi Gan’la paylaştı. SİYAD Ödülü de yine Ali Kemal Çınar’a verildi. Aşk ve Başka Bi’ Dünya Yarışması’nın birincisi İtalya yapımı “Lost And Beautiful / Kayıp ve Güzel” seçilirken, Jüri Özel Ödülü de Türkiye’den Berke Baş ve Melis Birder’in “Bağlar” adlı belgesel filmine gitti. Türkiye’den Kısalar İzleyici Ödülü ise Yakup Tekintangaç’ın yönettiği “Azad”dan yana oldu. Bu yıl 40 ülkeden 112 filmin gösterildiği festivali 80 bin kişi izledi. Festival, 3 Mart’ta Ankara ve İzmir’e doğru yola çıkacak ve 6 Mart’ta sona erecek. Bilgi için: www.ifistanbul.com İki oyun için son 4 temsil İstanbul’un kendi izleyicisini oluşturmayı başa Sami Berat Marçalı’nın Gezi Park’ından cımbızla çeke ran alternatif tiyatro topluluk rek sahneye koyduğu üç ka larından ikincikat’ın sevilen rakter üzerinden, ideoloji oyunları “P*RK” ve “Camba den yoksun, örgütsüz ve öf zın Cenazesi”, son dört tem keli genç kuşağın Gezi ve Ge silin ardından sahneye veda zi sonrasındaki portresini çi edecek. Firuze Engin’in ya ziyor. “Cambazın Cenaze zıp, Berfin Zenderlioğlu’nun si” yarın akşam, “P*RK” ise yönettiği “Cambazın Cenaze 5 Mart Cumarte si”, cenaze evlerin si saat 20.30’da deki komik du ikincikat’ın Ka rumları se raköy’deki sah yirciye akta nesinde izlenebi rırken ‘dönü lir. Ayrıntılı şüm’ halindeki kente de göz gezdiriyor. “Cambazın Cenazesi” program: www. ikin ‘P*RK’ ise cikat. yazarı ve org yönetmeni C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle