24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 10 Şubat 2016 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK 6 er yıl şubatı iple çekerim. Çünkü benim için şubat Assos’ta Felsefe Günleri demektir. 16 yıldır iki günlüğüne felsefeciler ve felsefeye gönül verenler Assos’ta buluşur dünya kadar eski konuları yeniden masaya yatırırlar. Konular kimi zaman din, kimi zaman cinsellik, kimi zaman hukuk, kimi zaman da bu yıl olduğu gibi “Özgürlük ve Adalet” olur. Başlayalım; bildiğiniz üzelozofun düşünceleri böyle” dere felsefe bir tartışma bilimidir. nildiğinde ki bu, konuşmacıTez antitez düzeyinde gelişir. lar tarafından sık sık söylendi. Bu anlamda diyalektiğin en iyi Dinleyici, karşı oluşunu ya da uygulandığı bir bilim dalıdır. itiraz edeceği noktayı tam anFelsefe tıpkı matematik gibilamıyla ortaya koyamıyor. dir, açıklayıcıdır. Bunda birleşNelerden söz edildi ona getikten sonra gelin hep birlikte çelim. Malumunuz “Özgürlük Işıl Assos’a gidelim. Assos’taki Ank ve Adalet” zor konular bir de tik Yunan’dan günümüze kalan Özgentür buna her görüşteki felsefeciAthena Tapınağı, ünlü filozof nin eklediği bir başka kavram Aristo’nun sürgüne geldiğinde öğrencidaha var ki buna da “eşitlik” deniyor. lerine ders verdiği bir mekândır. Bu neAçılış konuşmasını yapan, Örsan Öydenle Assos’a girerken sizi Aristo’nun men, “Özgürlük, Adalet ve Cesaret” başheykeli karşılar. Ama ne yazık ki, bu lıklı bir sunum yapmayı seçmişti. Bu yıl Aristo heykeli yerinde değildi. Tamisunumda özgürlük, insanın kendi arre gitmiş. Çünkü belli ki bir yaman yiğit zularını ve isteklerini yapabilmesi ha(!) bir gece vakti, elinde çekiç Aristo’nun li olarak belirtildi. Adalet ise asla soyut heykelinin yanına varmış ve büyük bir bir kavram değildi. Sınırları büyük çoiştahla Aristo’nun yukarı doğru kaldırdı ğunlukla erki elinde bulunduranlar tağı elinin orta ve yüzükparmağını kırıp, rafından tariflenen somut kanunlara dakurt işareti yapan yeni bir Aristo yarat yanan bir olguydu. Ve cesaret! mış. Ne yazık ki bu yaratıcılık yıllardır, Adalet mülkün temelidir! Aristo sayesinde ekmek yiyen köylüleri kızdırmış, heykel tamire gönderilmiş. Bu arada Örsan Öymen’in mutluluk üstüne söyledikleri değerliydi. Hani topKapkara lüks arabalar lumda sürekli bir mutluluk arama haGelelim Felsefe Günleri hangi atmosli var ya, herkes mutlu olmaya çalışıyor ferde yapılıyor? Şöyle sahilde biraz ilerya, işte ona bir göndermeydi. Mutluluk lediğinizde karaya vurmuş uyduruk bot sürekli olamaz, sürekli mutlu olanlar parçaları hemen gözünüze batıyor. Bölbu benden sadece delilerdir. Benim ve ge Midilli’ye en yakın nokta olduğundan çevremdeki hemen herkesin zaman zainsan ticareti alıp başını gitmiş. Tabii man onlara imrendiğini de eklemeliyim. bu insan ticareti salgını öyle bir salgın Şimdi gelelim, beni en etkileyen metki, civar köylülerin, kıyıda tarlaları olan ne ve felsefeciye. Doğan Göçmen, Doinsanların katıldığı bir ortak rant halikuz Eylül Üniversite’sinden. “Thomas ne dönüşmüş. Ve ansızın Assos’a gelen Hobbes’te İnsan, Adalet ve Özgürlük” pencereleri kapkara lüks arabalar öyle başlıklı bir metin sundu. Thomas Hobbir artmış ki, yol sürekli tıkanır olmuş. bes, 17. yüzyılda yaşamış, zamanına göre anarşist bir felsefeci. Devlet nedir? İnDoğrusu durum bu olunca beni ciddi bir merak sardı. Evet bir yanda yanı başındaki insan ticareti, öte yanda ülkenin içinde bulunduğu kaos. Acaba bu yıl Felsefe Günleri’ni nasıl etkileyecekti! Sonuçta konu “Özgürlük ve Adalet!” Baştan söylemeliyim, Felsefe, Bilim ve Sanat Derneği’nin başkanı ve bu toplantıların düzenleyicisi Örsan Öymen ve arkadaşları çok önemli bir iş yapıyorlar. En azından felsefenin bayrağını yere indirmiyorlar ama bu yıl gördüklerimi de yazmadan edemem. En önemli eleştirim, ülkenin bu durumunda felsefenin daha aktif, daha öğretici daha yol açıcı bir tartışmalar yumağına çevrilmesi gerekirdi. Ne yazık ki bilmiyorum neden, dinleyici çok aktif değildi. Bunda felsefecilerdeki önemli bir meslek deformasyonunun rol oynadığını düşünüyorum. “Ben böyle düşünüyorum”, “sunumunu yaptığım fi H Assos’ta ‘özgürlük ve adalet’İN felsefesi Parmağı kırık Aristo tamirde K “rekabetin en acımasız biçimde uygulandığı, insanın insanı öldürdüğü, korkunun ve kuşkunun egemen olduğu dönem. İkinci dönem devletin ve kanunların ortaya çıktığı dönem; üçüncü dönemse eşitliğin sağlandığı, sonsuz barışa evrilme hali. Peki, bu sonsuz barış sağlanabilir mi? Elbette bu bir fikir; olgular bunun aksini gösterse de fikir yaşamaya devam ediyor. Belki de barışa inanmamız, Thomas Hobbas’un söylediği gibi fikirlere kurşun işlemediğindendir. Burada Türkiye’de yapılan önemli bir araştırmadan söz etmek gerekiyor. Türk insanı adaletten önce, eşitlik istediğini belirtmiş. Eşitlik çok tartışılan bir kavram. Eğitim eşitliği, kültürel eşitlik, yaşam hakkı eşitliği... bu böyle gidiyor. Ve eşitlik tam sağlanabilir mi? “İnsanlar eşittir” olgusu en çok sosyalizmin meselesi olarak ortaya çıkıyor, konuşmacılar da böyle söylüyor. Ve hemen ekliyorlar, bir fikrin uygulanmasındaki kötülük, eksiklik o fikri geçersiz kılmaz. Bu çok tartışmaya açık bir durum. Çünkü aynı şeyi dinler için de söylemek mümkün. Felsefecilerimizin sunumları, tartışmaları devam ediyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Barış Parkan’ın “Adalet ve Özgürlük Savaşımında Güç Fetişizmi” metni bana sürekli günümüz Türkiye’sini anımsattı. Güce tapma, adalet ve özgürlük duygusunu kör ediyor. Buna da “kötülüğün sıradanlaşması” diyoruz. Evet, felsefede tartışma bitmez. Assos’ta bu kez orta yaş grubu yerine gençler çoğunluktaydı. Ama bir durum dikkatimi çekti. Aktif değillerdi. Soruları azdı. Neden? İşte yeni bir tartışma konusu. Neyse ben biraz gözlerimi, kulaklarımı, ağzımı kapatıp güneşin ve denizin türküsüne kulak vereyim. Ama o da ne, deniz eskisi gibi değil, ölen çocukların, kadınların sesleri, görüntüleri bir gökkuşağı olmuş, bir acılı ağıt olmuş, nafile duyuyorum. Diyorum ki kendi kendime “sen Türkiyeli bir insansın, gözlerini kapatamazsın, sesini kısamazsın, kulaklarını tıkayamazsın! Hepimiz gibi.” Yolcu yolunda gerek, İstanbul’a dönüyorum. Assos Felsefe Günleri’ne otelini açan kırk yıllık dostum Hilmi Selimoğlu bana sesleniyor, “Bir haftalığına gel, insan kaçakçılığını kendi gözlerinle gör” diyor. Başımı sallayıp yola koyuluyorum. Yolda Cizre’deki ölümleri öğreniyorum. Bir an her şey anlamını yitiriyor. Düdüklü Tencere Kötülüğün sıradanlaşması İşte parmakları kırılıp kurt mesajı verdirilen, sonra tamire gönderilen ve nedense bir türlü yerine konamayan Aristo heykelinin aslı. san nedir gibi sorulara kafa yoran biri. İnsanların rekabet duygusuyla hareket ettiğini kabul ediyor. Ve “insan insanın kurdudur” (Homo homini lupus) kavramını ortaya atıyor. Mülkiyeti savunuyor ve bunun yaşaması için bir devlet ve kurallar olmalı, diyor. Hani bizim mahkeme binalarımızda tam tepeye yazılı bir söz vardır. “Adalet Mülkün Temelidir.” İşte bunun felsefesini yapıyor. Yaşamı üçe ayırıyor. Birinci dönem, Deformasyon... Felsefe bitmez Assos’ta akşamları da tartışmalar sürüyor. Ben de bildiğim kadar tartışmalara katılıyorum. Yukarıdaki fotoğraf da bunu kanıtlıyor. Kozmik hâkimleri açığa 6 yıl sonra Kozmik Oda savcı ve hâkimi 5 kişi ‘casusluk’ gerekçesiyle açığa alındı ALİCAN ULUDAĞ SYK 2. Dairesi, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan ve Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu Bölge Başkanlığı’nın Kozmik Odası’na girilmesiyle sonuçlanan soruşturmayı yürüten savcı Mustafa Bilgili ile arama kararlarına imza atan 4 hâkimi açığa aldı. 5 kişinin açığa alınma gerekçesi “casusluk” oldu. Geçen haftaki toplantıda krize neden olan ve Yargıda Birlik Platformu (YBP) listesinden seçimi kazanan milliyetçi kökenli üye Ramazan Kaya’nın alınmasına direndiği hâkim ise açığa alınmadı. HSYK 2. Dairesi, dün Kozmik Oda gündemiyle toplandı. Toplantıda HSYK Başmüfettişinin, Kozmik Oda savcısı Mustafa Bilgili ile dönemin başsavcı vekili Şadan Sakınan ile arama kararına imza atan dönemin Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Şatır ile üyeler Selahattin Türkeli ve özgürlük hâkimleri Nihal Uslu, Dündar Örsdemir, Halil İbrahim Kütük ve Abdullah Bahçeci’nin açığa alınması talebi ele alındı. 2. Daire, oyçokluğuyla Bilgili, Uslu, Örsdemir, Kütük ve Bahçeci’nin açığa alınmasına hükmetti. Türkeli emekli olduğu için açığa alınmazken Şatır ve Sakınan’ın açığa alınması talebi ise oyçokluğuyla reddedildi. Hasan Şatır ismi konusunda geçen hafta YBP’li üyeler arasında kriz yaşanmıştı. HSYK’nin milliyetçi kökenli üyesi Ramazan Kaya, Şatır’ın açığa alınması kararına şerh koyunca karar alınamamıştı. Arada geçen zamanda, Kaya’nın üyeleri ikna ettiği öğrenildi. l ANKARA H Evren’in ‘Beyazevi’ 900 bine satıldı arışıktı, daha da karıştı; ne dediğini bilenler, bilmeyenler, bilmeden atıp tutturmak isteyenler, “tutmasa ne gam, zaman bu zaman” diyenler, dostluklarını, heyecanlarını içi boş “entelektüel şiddetin” hizmetine verenler, “kurban keserken” dürüstlüğe prim vermeyenler, cahilce vururken tökezlemeyi hesaba katmayanlar, hepsi hepsi ortadadır. İşin tuhafı nerede bir kürsü bulurlarsa orada yalan yanlış konuşmakta, mekân sahiplerini de derecesiz mutlu etmektedirler. Ama asıl karışıklık orada, onlarda değildir; onları tatlı heyecanlarıyla baş başa bırakalım da asıl meseleye, asıl kargaşaya, memlekete dönelim. HHH Memlekette işlerin gerçekten karışık olduğu, siyasetin zorbalık yöntemleriyle dizayn edilmeye çalışıldığı bir gerçek. Türkiye şiddet sarmalında gerçekliği yitirdi. Öldürülenler onlarla, yüzlerle, yüzsüzce ilan ediliyor; neden, nerede, nasıl sorularını sorabilmek için ya Silivri’yi göze almak ya da bir başka ülkenin medyasında görevli olmak gerekiyor. Gerçi o da bir garanti sayılmaz; sorduğunuz soruya yanıt alamaz, üstelik azarlanabilirsiniz. Meslektaşlarınız bile olguları sıraladığınız halde sizi “siyasi nutuk atmakla” suçlayabilirler ya da “sokmayın bunu buralara, gitsin memleketine” diyen bir “devlet emriyle” karşılaşabilirsiniz. HHH Bunun nedeni, gizlenmesi gereken ama gizlenemeyen durumların çapının genişlemiş, hacminin büyümüş, niceliğinin artmış, niteliğinin patlamaya yaklaşmış olmasıdır. Saklanamıyorsa, nüfusun büyük çoğunluğunun duyması da mı engellenemez; yasaklar ne güne duruyor. “İlle de görüp yazacağız” diyenlerin durdurulması, engellenmesi zorsa, o zaman zaten karışık olan duruma son verme, Gordion düğümünü, şu kördüğümü kılıçla kesiverme zamanı gelmiştir. İçeride “ihanet”, dışarıda kim bilir hangi derin hesaplarla yine “ihanet”, ne yapsın haşmet; savaşın kılıcı her şeyi keser. Savaş suskunluk demektir, savaş İskender’in kılıcı. HHH Zaman daralıyor, “ihanetin” çapı büyüyor; içerideki küstürülmüşler “özgül ağırlıklarına” bakmadan isyandalar. Terörist cihatçılarla savaşan, üstelik Birleşmiş Milletler’de temsil edilen, evet tamam “dünya beşten büyüktür”, lakin hangi dünya bu; stratejik müttefiklerin su koyverdiği dünya mı? İşte sınır yavaş yavaş kapanıyor, yanlış hesaplarla düşürülen savaş uçağının enkazı “derin stratejilerin” enkazına dönüştü. Dahası var... HHH Bir çırpıda düşmana dönüştürülmüş komşu, giderek kendi sınırlarına hâkim olma yolunda ilerliyor, Yemen’de güç savaşına girmiş “gönül ortağı” Vahhabi, düşen petrol fiyatlarının derdiyle kimsenin ciddiye almadığı çılgın projeler üretiyor. Sen “bu terörist Cenevre’ye gidemez, sokmam onu oraya” derken büyük müttefik “terörist değil o, birlikte çalışıyoruz” demekte. Ne yapacaksın, ne yapabilirsin, nasıl çözeceksin? Düğüm düğüm üstüne gelmemiş mi Allah aşkına! HHH Kördüğüm kördüğümse, ipin ucu kaybolmuşsa, kesip atma zamanı yaklaşmış demektir. Bu tehlikenin büyüdüğünü gösterir. Düdüklü tencerelerin basınca dayanma kapasiteleri sınırlıdır; patlarlar. Patladığında ne olduğunu biliyoruz. “Armudun sapı üzümün çöpü” derken bir de bakarsın sivil mi, asker mi demeye kalmadan patlamış tencere... Canı sıkılan, kendine eğlence arayan entelektüeli boş verin, şimdi birlik olmak, birlikte davranmak zamanıdır. AYM’DEN TARTIŞMALI YORUM Havasız penceresiz nezarethaneye vize Anayasa Mahkemesi, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın da arasında bulunduğu dernek yöneticilerinin tutuklandığı “terör” operasyonuyla ilgili yaptıkları bireysel başvuruyu reddetti. Mahkeme, başvurucuların gözaltı kapsamında adliyede tutuldukları yerin penceresinin bulunmadığı, havasız ve kalabalık olduğu, bekletildikleri yerde oturacak yer bulunmadığı yönündeki şikâyetlerine ilişkin “insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele olarak nitelendirilmesi için gereken asgari ağırlık eşiğine ulaşmadığı” değerlendirmesini yaptı. l ALİCAN ULUDAĞ/ANKARA ski cumhurbaşkanlarından, 12 Eylül 1980 darbesinin E mimarlarından Kenan Evren’in Marmaris’te uzun süre yaşadığı ve 2007’den beri satışta olan “Beyazev” isimli villası satıldı. İsmi açıklanmayan İstanbullu işadamının villa için tapudaki satış fiyatına göre 900 bin lira ödeme yaptığı belirtilirken “Beyazev’in kentsel dönüşüm kapsamında yıkılıp tekrar yapılacağı” bildirildi. Evren’in 1989 ile 2007 arasında 18 yıl yaşadığı villanın etrafı kızılçam ormanlarıyla çevrili, Marmaris ve körfez manzaralı, 6 oda, 2 salondan oluşuyor. Evren, 2007’de Marmaris’ten taşınırken gazetecilere yaptığı açıklamada “Bu evi alırken kafamda yazın Marmaris’te, kışın da İstanbul’daki apartman dairemde yaşamak vardı. En alt katta yer alan havuzda havanın tadını çıkarmaya başladım” demişti. l MUĞLA/DHA BELEDİYE KARARINA İTİRAZ Görmez, kaset davası tanığı Görmez A Haber’de 11 Mayıs 2015’te yayımlanan Gece Ajansı programında, “Meral Akşener’in de mi kaseti var, nasıl ele geçirdiler” diye soran Cemil Barlas ile, soruya “Cemil Bey’in dediği çok önemli. O kaseti olan biridir ve şu an esaret altındadır” şeklinde cevap veren Latif Erdoğan hâkim karşısına çıktı. Davada mahkeme, Akşener’in avukatlarının söz konusu kaset iddiasıyla ilgili Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in de bilgisi olduğu gerekçesiyle tanık olarak dinlenmesi talebini kabul etti. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), devlet üniversitelerine bu yıl için verilen idari kadro atama iznine 500 kişilik ilave yapılacağını açıkladı. Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı 2016 yılı için devlet üniversitelerinin idari kadroları 2 bin 500 atama izni vermişti. YÖK “İlave verilen 500 atama izni üniversitelerin akademik ve idari işlerinin daha iyi yürütülmesinin yanında, özellikle üniversite hastanelerinin ihtiyaç duyulan sağlık personeli teminine de katkı sağlayacaktır” açıklaması yaptı. YÖK’TEN 500 ek kadro müjdesi ‘Aziz Sancar Sokak’ın iptali için dava açtı Avukat Sedat Vural, Abdullah Cevdet Sokak’ın adını Aziz Sancar Sokak olarak değiştiren Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açtı. Vural, idare mahkemesine sunduğu dilekçesinde, 2005 yılında aynı gerekçelerle Abdullah Cevdet Sokak adının Yusuf Halaçoğlu olarak değiştirilmesine ilişkin Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından iptal kararı alındığına dikkat çekti. Belediyenin temyiz talebinin de Danıştay tarafından reddedildiğini, mahkeme kararının onandığını anımsattı. l MUSTAFA ÇAKIR /ANKARA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle