14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 29 Aralık 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY Lozan bir zafer midir? Lozan’ı eleştirmeye başladılar: Atatürk, İsmet Paşa’yı Lozan’a yollamakla hata etmiş. Paşa, sadece İmroz ve Tenedos’la yetindi. Bu zafer midir? Hiç olmazsa birkaç Ege adasını daha Yunanistan’a bırakmayabilseydik, mesela Mikonos’u alabilseydi yazın hep Bodrum’a dolmak zorunda kalmaz, orasını Trump Tower’larla doldurup nasıl da hava atardık. Lozan’da vermedilerse sonradan Afgan ve Suriyeli göçmenler gibi lastik botlarla gidip alamaz mıydık sanki? Lozan’da Musul’u da kaptırdık; inşallah yakında yeniden zapteder, bu hatamızı onarmış oluruz. Atatürk’ün ikinci hatası Ankara’yı başkent yapmış olmasıdır. Şebinkarahisar ya da Rize’yi seçmek bin defa daha isabetli olurdu: Rize malum; Türkiye’ye gelmiş ve gelecek ve gelmesi muhtemel en büyük adamları yetiştiren bir ilimizdir. Şebinkarahisar’ı seçseydi burada haşıl, evelik sarması, ısırgan yağlaşı gibi yemeklerden ve hipoglisemik, antifungal, antiviral etkili Şebin cevizinden bol bol yer, daha uzun yaşardı. Ankara’dan muhakkak bir nedeni vardır denizi esirgeyen Tanrı, Şebinkarahisar’a onun en iyisini ihsan etmiştir. Sonra burası Osmanlı zamanında sancak ve Cumhuriyetin ilk yıllarında il iken sonradan ilçeye dönüştürülmesinin kahrını yıllarca çekmiş bir kentimizdir: Başkent yapılsa bu ayıp önlenmiş olurdu. Bizce bu hata hâlâ düzeltilebilir. Timur’un Bayezit’i yenip Osmanlı İmparatorluğu’nu fetret ya da bunalım devrine soktuğu savaşın gerçekleştiği yeri başkent yapmak ne vahim bir hatadır! Başkent yapıldığında “Ankara’nın taşı” dışında bakacak hiçbir şeyi yoktu. Hergele Meydanı’nı Opera Meydanı yaparak bu kenti modern Türkiye’nin merkezi kılmaya çalıştılarsa da bir türlü olmadı. Belki Vedat Dalokay’ın cami projesine yarışma kazandırıp inşaatına girişip sonra da fazla modern bularak yerine 16 yy. Osmanlı camilerinin beton kopyası olan Kocatepe Camisi’ni dikmeseydik Ankara başkent olmaya yüz tutabilirdi ama geçmiş ola çağdaş cami mimarisinin en özgün örneklerinden sayılan bu projeyi de Pakistanlılara kaptırmış bulunuyoruz. Latin harflerini kullanmak da bir hata idi: Biz bu yüzden dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz. Neyse ki bu günlerde bu tutumu eleştirenler, twit’lerine Arap yazısıyla yazılmış Sultan Hamit armasını katarak hatayı bir ölçüde düzeltmektedirler. Atatürk en büyük hatasını, “Yurtta sulh, cihanda sulh” demekle yani barışı övmekle işlemiştir. Bugün yaşasaydı, barış isteyen akademisyenler gibi, barış ve demokrasi diye tutturduklarında tazyikli su, çeşitli katkılarla güçlendirilmiş biber gazı sıkılan ve ters kelepçe ile hizaya getirilen gençler gibi gözaltına alınır, hakkında davalar açılır, o zaman ne kadar yanlış bir yolda olduğunu anlardı. O paylaşımı yapanlar serbest bırakıldı Rize’de Atatürk heykelinin kaldırıldığı platform üzerine çıkarak çektirdiği fotoğrafı sosyal medyada paylaşan M.K. ile aynı fotoğrafı, “Aha yeni Atanız” yazısıyla sosyal medyada yayımlayan A.B. hakkında, “Atatürk’ün manevi hatırasına hakaret” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı ve bu kişiler gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen M.K ve A.B., çıkarıldıkları mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. l RİZE/ DHA ŞANS TOPU 07, 08, 11, 26, 28 + 10 5+1 BİLEN: 1 milyon 040 bin 247’şer TL (2 kişi) 5 bilen: 3 bin 812’şer TL 4+1 bilen: 354’er TL 4 bilen: 35’şer TL 3+1 bilen:17’şer TL 3 bilen: 4’er TL 2+1 bilen: 5’er TL 1+1 bilen: 3’er TL 29 ARALIK 2016 SAYI: 33321 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.48 06.31 06.51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.22 13.13 15.30 08.03 12.58 15.18 08.21 13.20 15.45 Akşam 17.52 17.40 18.07 Yatsı 19.19 19.05 19.30 yorum 13 Yıl 1781. Yer İngiltere. Toplum “Zong davası” ile yatıp kalkıyor. Yüksek Mahkeme’nin vereceği karar büyük bir merakla bekleniyor. Bu karar “köleliğin” geleceğinin de bir dönüm noktası olacaktır çünkü. Belki görmüşsünüzdür. Ben kaçırmışım, daha yeni izleme olanağı buldum. Köleliğe karşı verilen savaşı ve bir siyahinin sınıfsal mücadelesini anlatan filmden söz ediyorum: Güzelliğin Rengi... Sigortadan para alabilmek için gemideki köleleri denize atıp öldüren gemi sahiplerinin hikâyesi. Başka bir deyişle beyaz adamın açgözlülüğü. Zong gemisinde öldürülen 136 Afrikalının insan yerine konup konmayacağının öyküsü. Ama ne yazık ki gerçek... 2013 yılında çekilen filmi ya da 18. yüzyılda yaşanmış olayı uzun uzun anlatmayacağım. Filmi izlerken iki kez Yüksek Mahkeme Başkanı’nın söylediği ve kafamdan bir türlü atamadığım o cümle bu yazıyı yazmama neden olan şey. “Cennet yıkılsa bile adalet yerini bulsun.” Ve adalet yerini bulur filmin sonunda. Bir Fransız atasözünde denildiği gibi adalet topal da olsa, ağır da yürüse er ya da geç gideceği yere varır. Köle tacirleri açlık, susuzluk ve hastalıkla baş başa bıraktığı, daha sonra da ayaklarından zincirli halde denize attığı insanlara karşılık istediği parayı sigor Cennet yıkılsa bile adalet yerini bulsun tadan alamaz. 7 Haziran seçimlerinden bu yana koyu, karan lık bir tünele giren Türkiye’ye uyarlıyorum her gün o filmi. Karakterleri değiştiriyorum. Siyahi insanlar, beyaz insanlar... Denizin yerini kara toprak alıyor. Yerler, şehirler, isimler değişiyor; diller, dinler, ırklar değişiyor. Senaryo değişmiyor. Siyahi insanın özgürlük ve adalet mücadelesini ya zıyorum farklı farklı. Zifiri karanlıkta adaleti arayan insanların hikâyesini. Adaleti arayan, sesini duyuramayan insanların öyküsünü. Bir Zong değil birçok Zong davasıyla karşı karşıya olduğumuzu. Bunlardan sadece biri Cumhuriyet davası. 10 arkadaşımızın yanına daha birkaç gün önce çay ocağı işletmecimiz Şenol Buran’ı da ekledik. Şimdi adaleti bekleyen, özgürlüğü elinden alınan 11 Cumhuriyetçi oldu. Onlar gibi yüzlerce kişinin yanında. Ya da tam beş yıldır katledilen 34 canlarını anmaları bile yasaklanan Roboskililer gibi. 18 Eylül 1980 akşamı gözaltına alınan oğlu Hüseyin Morsümbül’den bir daha haber alamayan ve her cumartesi günü “sanki onunla buluşacakmış gibi” Galatasaray Meydanı’na gelen, geçen gün kaybettiğimiz Cumartesi Annesi Fatma Morsümbül gibi. Hep barış için atan kalbi pille çalışan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk gibi. “Her ne zaman özgürlük ve adalet arasında bir ayrım yapılsa, her ikisinin de güvende olmadığını düşünürüm” demiş İrlandalıİngiliz devlet adamı, yazar, filozof Edmund Burke. Onun için bir ayrım yapmadan ikisini birden; özgürlük ve adalet getirsin bize 2017. Cennet yıkılmasın ama bu cehennem yıkılsın ve adalet yerini bulsun. Hepiniz için, hepimiz için... Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Son dönemeç: AKP’nin başkanlığı RIZA TÜRMEN Eski AİHM yargıcı ve eski CHP Milletvekili TBMM Anayasa Komisyonu, AKP’nin Türkiye’ye başkanlık sistemini getirecek Anayasa değişikliklerini görüşüyor. Bu konuda anlaşılması güç pek çok nokta var. Yeni bir Anayasa’ya gereksinim varken neden sadece başkanlıkla ilgili Anayasa değişikliği? Neden şimdi? Türkiye’de toplum bu denli kutuplaşmışken, ülkenin içinde bulunduğu siyasal, toplumsal, ekonomik sorunlar giderek içinden çıkılmaz bir hal alırken toplumu büsbütün kutuplaştıracak, kavgayı kızıştıracak, sorunları büyütecek bu öneriyi Meclis’e getirmek hangi amaca hizmet eder? Tutum değişikliği AKP ve MHP’nin tutumlarını da anlamak güç. AKP, iktidara geldiği 2002’den 2012 Kasım’ına dek parlamenter sistemi savundu. AKP’nin 2007’de Prof. Özbudun ve arkadaşlarına hazırlattığı Anayasa tasarısı da parlamenter sisteme dayanır. Parti programında, seçim bildirgelerinde hükümet programlarında aynı tercihin benimsendiğini görebiliriz. 2007’deki Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesini öngören Anayasa değişikliğinden sonra da AKP’nin durumu değişmedi. Ta ki 2012 Kasım ayına dek. MHP ise çok yakın zamana dek parlamenter sistemin hararetli savunucusuydu. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na verdiği bütün önerilerde parlamenter sistemi temel aldı. Cumhurbaşkanı’nın eskiden olduğu gibi TBMM tarafından seçilmesini önerdi. Bahçeli 11 Kasım 2016’da verdiği demeçte “Biz parlamenter sistemin güçlendirilmesinden yanayız” dedi. Bu iki parti sürekli bir biçimde Türkiye için en uygun sistemin parlamenter sistem olduğunu, bu sistemin güçlendirilmesi, aksaklıklarının giderilmesi gerektiğini savunduktan sonra ne oldu da bugün tutumları değişti? Neden inandırıcı değil AKP’nin “Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesiyle Cumhurbaşkanı’nın konumu değişti. Parlamenter sistemden uzaklaşıldı” savı, şu nedenlerle inandırıcı değil: a. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi, yetkilerinde bir değişiklik yapmadı. b. Parlamenter sistemle yönetilen, fakat Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçildiği pek çok devlet var. Avusturya, Bangladeş, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İsrail, İtalya bazı KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI AKP tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan anayasa önerisinin ‘Genel Gerekçe’ bölümü okunduğunda, amacın demokrasi değil, istikrar olduğu anlaşılıyor. Seçilecek başkan Türkiye’deki istikrarsızlığı ortadan kaldırmak için şimdi alamadığı hangi önlemi alacak? ları. Ama bu ülkelerin hiçbirinde, Cumhurbaşkanını halk seçtiği için başkanlık sistemine geçilmiyor. İstikrar ve demokrasi AKP tarafından Meclis’e sunulan önerinin “Genel Gerekçe” bölümü okunduğunda, amacın demokrasi değil, istikrar olduğu anlaşılıyor. Genel gerekçede demokrasiden hiç söz edilmemesine karşın bol bol “istikrar” vurgulanıyor. Herhalde, seçmen tabanı açısından istikrarın demokrasiden daha önemli olduğu düşünülüyor. Oysa, başkanlık sisteminin Türkiye’de bugün yaşanan istikrarsızlığa, kaosa son vereceğini düşünmek için hiçbir neden yok. AKP yetkilileri, başkanla Meclis çoğunluğunun aynı partiden olmalarının sistemin tıkanmasını önlemek bakımından gerekli olduğunu ileri sürüyorlar. Başkanlık sisteminin bu sakıncasını önlemenin yolu, bütün iktidarı tek bir elde toplayarak diktatoryal bir rejim mi kurmaktır? Seçilecek başkan Türkiye’deki istikrarsızlığı ortadan kaldırmak için şimdi alamadığı hangi önlemi alacak? Bugünkü istikrarsızlığın en büyük nedeni hükümet politikaları sonucu yaratılan kutuplaşma. Başkanlık sistemi ise kutuplaşmayı artırıcı bir etken. Genel gerekçede istikrarsızlığın kaynağı olarak gösterilen koalisyonlar, böylesine bir kutuplaşmanın bulunduğu ülkede bu kutuplaşmayı yumuşatacak toplumsal uzlaşı sağlayacak bir ortam yaratabilir. İktidarın paylaşılması demokrasiye açılan bir kapı olabilir. Ayrıca başkanlık sisteminin amacı, istikrar sağlamak değil, sert bir güçler ayrılığı ile gücün tek elde toplanmasını engellemek. İstikrarı demokrasi ile [email protected] [email protected] birlikte ele almak gerekir. Diktatörlüklerde bir istikrar sorunu olmadığını, geçmiş deneyimler gösteriyor. Sistemin özellikleri AKP’nin önerisi TBMM’de ve referandumda yeterli oyu alır, yürürlüğe girerse Türkiye farklı bir sistemle yönetilecek. Bu sistemin özellikleri şunlar olacak: 1. Kuvvetler ayrılığı değil kuvvetler birliği: AKP önerisinde, bütün güç tek bir kişinin elinde toplanacak. Oysa başkanlık sistemi sert bir güçler ayrılığına dayanır. Yürütme yani başkan ile yasama kesin çizgilerle birbirinden ayrılırlar. Yargı ise tamamen bağımsızdır. Böylelikle birbirlerinden bağımsız erklerin birbirlerini denetlemesi sağlanır. AKP’nin önerisi güçler ayrılığını değil, güçler birliğini öngörüyor. Şöyle ki: a. Yargı: HSYK bağımsız bir yargının anahtarı. AKP önerisinde başkan, HSYK’nin 12 üyesinden 5 üyesini atayacak. 6 üye TBMM yani başkanın partisinin çoğunluğu tarafından seçilecek. Adalet Bakanı, HSYK Başkanı olmaya devam edecek. Adalet Bakanı’nın HSYK Başkanı olmasının HSYK’nin tarafsızlığı ve bağımsızlığı ile bağdaşmadığını Avrupa Yargıçlar Konseyi, Venedik Komisyonu defalarca raporlarında yazdı. Ama amaç, HSYK’yi yürütmenin denetimi altına almak olunca, bu raporlar etkili olmuyor. Anayasa Mahkemesi’nde ise 15 üyesinden 12’si başkan tarafından seçilecek, 3 üye ise TBMM tarafından. Böyle oluşmuş bir yargının başkanı denetlemesi düşünülebilir mi? b. Yasama: Yasama da başkanın denetimi altında olacak. Şu nedenlerle: i. Başkan, aynı zamanda partisinin başkanı. Yani milletvekili listelerini başkan yapacak. Parti örgütüyle ilişkisi sürecek. Meclis çoğunluğunu kontrol edecek. Türkiye’deki sert parti disiplini gözönünde tutulursa, Meclis çoğunluğunun başkanın sözü dışında hareket etmesi düşünülemez. j. Anayasa’nın 104. maddesi gereğince, “Cumhurbaşkanı... Türk milletinin birliğini temsil eder... Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.” Başka bir deyişle, Anayasa devlet başkanına partilerüstü, tarafsız, hakem rolünü veriyor. Bu rol ile başkanın bir siyasal partinin başkanı olması nasıl bağdaşır? Uygulamada bu iki rol arasındaki çelişki, kendini her fırsatta gösterecek. Örneğin, Anayasa’nın 69. maddesi gereğince kapatılan bir siyasal partinin genel başkanı, beyan ve faaliyetleriyle partinin kapatılmasına yol açmışsa, beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamaz. Bu yaptırım, başkana da uygulanacak mı? Çözüm diktatörlük müdür? Siyasi Partiler Yasası’na göre, partiyi temsil yetkisi genel başkana ait. Oysa Anayasa, Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ettiğini belirtiyor. Bir kişi hem partiyi, hem devleti nasıl temsil eder? Başkanın hangi sıfatıyla hareket ettiğini nereden bileceğiz? ii. Başkanlık ve milletvekili seçimlerinin aynı zamanda yapılması öngörülüyor. Böylece başkan ve Meclis için aynı çoğunluğun geçerli olması isteniyor. Oysa, başkanlık sisteminin mantığı, yürütme organı ile yasama organının, birbirlerinden ayrı erkler olmaları ve ayrı süreçlerle oluşmalarını gerektiriyor. İki seçimin aynı zamanda yapılması, devlet başkanının parti başkanı olarak seçime katılması ve kendi partisi için oy istemesi, seçimlerde eşitlik ve adil seçim ilkeleriyle bağdaşmayan bir durum yaratacak. Sonuçta, başkana bağlı bir yasama organı oluşmasına yol açacak. Özetle, başkanın partisiyle ilişkisinin kesilmemesi, başkanlık ve milletvekilliği seçimlerinin aynı zamanda yapılması, başkana tabi bir Meclis’in meydana gelmesi sonucunu doğuracak. AKP yetkilileri, başkanla Meclis çoğunluğunun aynı partiden olmalarının sistemin tıkanmasını önlemek bakımından gerekli olduğunu ileri sürüyorlar. Başkanlık sisteminin bu sakıncasını önlemenin yolu, bütün iktidarı tek bir elde toplayarak diktatoryal bir rejim mi kurmaktır? YARIN: Başkan’ın yetkileri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle