14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 29 Aralık 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ haber 11 TUTUKLU YAZAR VE YÖNETİCİLERİMİZ YENİ YIL DİLEKLERİNİ PAYLAŞTI: Özgür bir ülke ŞAFAK PAVEY’İN SİLİVRİ İZLENİMLERİ Yargı Çıkmazı Sapağı Görüşmecilerin yeşil soğan getirdikleri günlerde değiliz artık. Sigaralarda karanfil kokusu yok.. Taş duvar, demir kapı, kör pencere, yastık, ranza, zincir, uğruna ölümlere gidilip gelinen zuladaki mahzun resimler yerli yerinde. Memleketimizin dağlarına baharsa hiç gelmeyecek gibi. Ahmed Arif şiirleri kazınmış bir çocukluktan sonra insan; ozanın sosyal tarihi utandıran dizeleri bir daha hatırlanmaz sanıyor. Oysa her zaman en başa dönülürmüş bu topraklarda ve herkes kendi aslına rücu edermiş esasta. Yazması bile acımasız bir hüzün taşıyor... Bizde öyledir hep... Sevinçlere bir kederin gölgesi eşlik eder. İzin çıktı diye sevinirken, sevinilen iznin cezaevi ziyareti olması mesela... Hava soğuk, hava kasvetli, hava kurşun gibi ağır ve ben yine mahcubum. Elinde büyüdüklerimin görüşüne gittiğim için... Yağmur durmaksızın boşalıyor... Anayoldan “Yargı Çıkmazı” Sapağı’nı (şaka sanmış olabilirsiniz, Google harita aynen bu isimle veriyor yol tarifini) kaçırırsak bir kez daha U dönüşü yapmak zorunda kalacağız. Mesaiye gelir gibi aksatmadan geldiğimiz çok tanıdık bir yol oysa Silivri Cezaevi patikası... Nihayet nizamiye kapısındayız. İşlemler rutin, herkes birbirini biliyor. Son demir kapı Görünmez kulübelerden verilen görünmez işaretlerle bariyerler sırayla açılıyor. Tek tük görüşmeciler var. Kimi yokuş aşağı, kimi yokuş yukarı öylesine yapayalnız ilerliyor. Kimse kimseyle konuşmuyor. Olur da bir yanlış selam, bir yanlış tebessüm içerideki yakınına ceza olarak döner diye inanılmaz bir özen var sessiz gölgelerde... Sonunda ıssız son demir kapı açılıyor. Akın Atalay’ı görüyorum... “Elden gelseydi tekrarlamak aynı yerden başlayıp yine aynı yerde bitirmek üzere” duyduğu ferahlık, görüş hücremizi sarıyor. Sözcüğün ortalıkta zerre değeri kalmamış olsa da, ondaki hukuk inancı eksiksiz... Musa Kart’a bakıyorum, çizgiler ses olup akamıyor aramızdan. Karikatür çizmeyi ondan, bütün acemiliklerime cesaret veren sabırlı neşesinden öğrendim. Görüş sınırlı, ayrılıyor usulca. Ve garip bir şey yapıyorum o giderken... “Geldiğin için teşekkür ederim” diyorum. Saçmalık yasak değil şükür ki. Kendime gülmeye başlıyorum. Hiç kuşkum yok, onda da tebessüm kaldı... Kadri Gürsel zarif bir dikkatle dinliyor. Görüşmeye daha bakımlı ve özenli gelemediği için özür diliyor benden. Takdire şayan saygınlığı hayata duyduğu saygıdan beslenmiş besbelli... Garip bir sıkışma boğazımı düğümlüyor. Bu insanlar pespaye bir tarikat imamından tutuklular... Olacak iş değil. Dünya tersine dönmüş besbelli. Murat Sabuncu ile ne çok özgür anımız var. Neler geldi geçti ortak ömrümüzden. Kavruk Libya çöllerinden neşeli kulis toplantılarına uzanan... Taş duvarın vicdani yok, sarsılmıyor... Oğlunun doğum gününü kaçırmış görüşe denk düşmediği için. Burukluğunu mağrur sözcüklerle gizliyor. Turhan Günay’ın ömrü memleket kitaplarından okunuyor. Aydınlığa götürmeyen bütün ge mileri yakmış yüreğinde. Onun ilhamıyla beslenenlerin selamları var elimde. Ne kadar çok yeni şey öğreniyorum ahlakın edebiyatla kuşanmış ustasından... Hakan Kara’nın en yakın arkadaşı benim de yakın arkadaşım. Mutlaka selamını söylemem lazım. Hatta sadece bunu söylemem lazım. Unutuyorum. Saklasa da İzmirli olmanın hafif kibri var üstünde, ama deniz kuşları gibi gülümsemesi ele veriyor kim olduğunu... Güray Öz sükunetle konuşuyor. Görmüş geçirmiş bilgelerin rüzgârı kucaklıyor içimi. Sürekli üzülüyor bana; “zahmet ettiğim, yorulduğum için...” Vaktimi çok almamak için ayakta yapıyor görüşmeyi. Özgür zamanlarda soracağım kendisine... Kuşkusuz zarafetiydi asıl olan ama sıkıcı bir vekile daha az tahammül etmek niyeti de var mıydı içinde... En faydalısı havuç Önder Çelik’e bir oğlunu bir de kedilerini getirmek isterim. Mümkün değil, burası cezaevi. Onları böyle görmenin kederiyle baş edememek saçmalama özgürlüğümü genişletiyor. Taze sebzenin faydaları üstüne sorular soruyorum. O memleket için en faydalısının havuç olduğunda ısrarlı... Bülent Utku bir dağın yamacına tırmanıp oradan hukuka kendi muhteşem sadakatini seyreder gibi bakıyor yaşadıklarına... Hukukçuyu hukuku çiğneyenlerin konulacağı yere koymak kara mizahın dibi olmuş. Sütlaç tarifi konuşmakta karar kılıyoruz. Mustafa Kemal; bir yürek gibi çarpıyor kafası. Çoğunlukla unutuyor tutuklu olduğunu, avukatı olmayanların davasını alacak nerdeyse... Bir telefon numarası yazdırıyor. Annesi ne kadar iyi olduğunu bir başkasının sesinden duyarsa daha çok güvenir. Unutulmuş asalet Felaket zamanları kim olduğunuzu anlatır. Bir cenazede nasıl durduğunuz, bir ölümcül krizde sükunetiniz asaletinizin ölçüsüdür. Ve bu yüzyılda asalet soydan değil, topluma sunduğunuz davranışın itibarından kazanılır. Sizinle çoktan unutulmuş asaleti hatırladım. Bu mektubu okuduğunuzda bana kırılacağınızı biliyorum. Bir salgın hastalık gibi yayılmış kof egonun zerresi bulaşmamış kehribar ışıklı kalpleriniz neden cezaevinde bulunan herkese yazmadığıma gücenecek... Her görüşte kendilerinden söz etmeyip göremedikleri birbirlerini düşünen, görüşmecilerini teselli eden, askerlerimiz, polislerimiz, kızlarımız öldürülüp yahut yandıklarında yürekleri parça parça dağılan Anadolu’nun katıksız evlatlarından söz ediyorum. Cevabımı da buradan vermek isterim. Çünkü bu sizin gazeteniz ve minnacık bir imtiyaz hayatınızın hiç ihanet etmediğiniz amacını asla hırpalamaz. Süre bitti, usulca çıkıyorum demir kapıdan. Saatleri güneşin aklıyla ayarlayamamışların akşamı basmış Silivri Cezaevi’ni... Gölgeler koyulaşıyor, taş duvarlar silikleşiyor... Yeni bir izin başvurusu cebimde. Listem her gün uzuyor... Cumhuriyet’in kantin işletmecisi getirildi ben çıkarken... Şenol Buran... Aslında olup biten her şey bir karikatürün içinde Musa Kart’tan alınmış bir tanımla... “Her şeyden dolayı ve her şeye rağmen insanlara saadeti müjdeleyen” kırgın bilgeliğinizi ödünç alıyorum. Nereye gidersek gökyüzü bizimdi ama hazin insan tutsak kalmış içinde... “Gözlerinizden gözlerinizden öperim, anlıyorsunuz değil mi?” CHP İstanbul Milletvekili ŞAFAK PAVEY Silivri Cezaevi’nde CHP’li Şafak Pavey’le görüşen yazar ve yöneticilerimiz haklarındaki iddianamenin bir an önce yazılarak davanın açılmasını istedi Siyasi kararla buradaYIZ Akın Atalay: Biz şu anda siyasi bir kararla, hükümet üyelerinin kararıyla burada bulunuyoruz. Kendilerinden öncekileri taklit ediyorlar. Ve onlar da daha mahir olduklarını göstermek istiyorlar. Türkiye yargısı bir utanç döneminin içinde. Soruşturmanın gerçek yargı görevlileriyle devam edeceği günü bekliyoruz. Bu da iddianamenin yazılmasıyla olacak. Sonra hukuku göreceğiz. Herkes için adaletli bir yıl diliyorum. Noel Baba’yı da tutuklaRlar Musa Kart: Hep iyimserdim. İyimserliğimi Silivri’de koruyorum. Gerçi önümüzdeki günlerde toplu Noel Baba tutuklamaları beklemiyor değilim. Ancak 2017’de karanlık bulutların dağılacağına olan inancım eksilmedi. Tüm okuyucularımızın ve dostlarımızın yeni yıllarını kutluyorum. Herkese bol kitapLI ZAMANLAR Turhan Günay: Destek olan olmayan herkese teşekkürler. Önümüzdeki yıl herkes için bol kitaplı zamanlar diliyorum. Tüm ÜLKE İÇİN ÖZGÜRLÜK Güray Öz: Yeni yılda sadece kendimiz için değil tüm Türkiye için özgürlük istiyoruz. Bir an önce davamız açılsın Mustafa Kemal Güngör: İddianamemiz düzenlensin, bir an önce davamız açılsın. Talebimiz budur. Türkiye ve tüm dostlarımız için barış özgürlük ve adaletin olduğu bir yeni yıl diliyorum. DİK GİRDİK DİK ÇIKACAĞIZ Murat Sabuncu: İddianamenin bir an evvel yazılmasını ve hâkim karşısına çıkmayı istiyoruz. Tüm sevenlerimiz ve dostlarımız zaten bildikleri gibi bir kez daha görecekler ki başımız dik girdik başımız dik çıkacağız. 2017 sadece bizim için değil bütün fikir emekçileri için özgür bir yıl olsun. BU SUÇLAMALAR NEYE DAYANACAK? Kadri Gürsel: Bize yönelik suçlamaları neye dayandırabildiklerini çok merak ediyoruz. İddianameyi bir an önce görmek istiyoruz. Tüm demokrat insanlara gazeteci dostlarımıza serbest kalmamızı yineledikleri için teşekkür ediyoruz. Tüm Cumhuriyet çalışanlarının ve bizi destekleyen herkesin yeni yılını kutluyorum. gerçekten özgür BASIN Hakan Kara: Belli ki 2017 zor bir yıl olacak, fakat umudumuzu korumak zorundayız. Umarım basının sahiden özgür olduğu bir yıla döner 2017. Bize başta Cumhuriyet okurları olmak üzere bu süreçte destek veren herkese gönülden teşekkür ediyorum. Gerçi biz kitap sorununu burada tam olarak çözemedik. Yine de herkese bol kitaplı bir yıl diliyorum. OKURLARIMIZA TEŞEKKÜRLER Önder Çelik: Yeni yıl ülkemize ve dünyaya barış, huzur ve esenlik getirsin. Başta Cumhuriyet okurları olmak üzere bütün dostlara teşekkür ediyorum. barış ve huzur getirsin Bülent Utku: Yeni yıl ülkemize ve dünyaya barış huzur ve esenlik getirsin. Şenol Buran’a destek eylemi Üç büyük ilde savcılıkların önünde herkese çay dağıtılacak Türkiye Düşünce Özgürlüğü Ağı, gazetemiz kantin işletmecisi Şenol Buran’ın tutuklanmasını protesto etmek üzere, 2 Ocak 2017 günü, üç büyük ilde savcılıkların önünde herkese çay dağıtacak. Ağ üyeleri, Buran’a destek olmak üzere kendilerini ihbar edecek. Ağ’dan yapılan açıklamada, “Yeni yıl bize ne getirebilir? 2016’nın son günlerine bir bakarsak 2017’nin ipuçlarını görmek hiç de zor değil. Son 6 ayda sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle 3710 kişi gözaltına alındı, 1656’sı tutuklandı. Mersin’in Akdeniz Belediyesi Eşbaşkanı Yülsel Mutlu’nun da aralarında bulunduğu 15 HDP’li ve DHP’li Belediye Başkanı tutuklandı, yerlerine kaymakamlar atandı. Cumhuriyet gazetesi kantinini işleten Şenol Buran, Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklandı. Suçu, ‘Erdoğan buraya gelirse ona bir çay ikram edersin artık’ diyen polise ‘Hayır, vermem’ demesi. 2017’de herkese çay var, Erdoğan’a yok. Nice, nice yıllara” denildi. l İSTANBUL /Cumhuriyet Bilgehan: Hangi devlet büyüklerine hakaret suç? CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, Facebook ve twitter paylaşımları nedeniyle son 6 ayda 4 bine yakın kişi hakkında soruşturma açıldığına dikkat çekti. Soruşturma konularından birinin “devlet büyüklerine hakaret” olduğunu belirten Bilgehan, “Bu kişilere hangi devlet büyüklerine hakaretten soruşturma açıldı?” sorusunu yöneltti. TBMM Başkanlığı’na İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi veren Bilgehan, son altı ayda 3 bin 710 kişi hakkında adli işlem yapıldığına işaret etti. “Terör örgütünü övdüğü, terör örgütü propagandası yaptığı, devlet büyüklerine hakaretlerde bulunduğu, devletin bölünmez bütünlüğüne kastettiği” iddia edilen bu kişilerin 1656’sının tutuklandığını, 1203’ünün adli kont rol şartıyla serbest bırakıldığını, 84’ünün gözaltı işlemi sürerken 767’si gözaltından serbest bırakıldığını belirten Bilgehan’ın yönelttiği sorular şöyle: “Sosyal medya paylaşımları nedeniyle haklarında işlem başlatılanlar arasında devlet büyüklerine hakaret suçunu işlediği iddia edilenlerin sayısı kaçtır? Bu kişiler hakkında hangi devlet büyüklerine hakaret ettiği suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştır? Son altı ayda, 1. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye sosyal medya üzerinden hakaret ettiği gerekçesiyle haklarında adli soruşturma başlatılanların sayısı ayrı ayrı kaçtır? Hangi devlet büyüğüne hakaret iddiasıyla ayrı ayrı kaç soruşturma açılmıştır?” l Haber Merkezi Prenses ölse de iyiler kazanacak Yaklaşık 72 saat sonra, bu lanetli yılı geride bırakacağız. Neyse ki zaman, lineer akan bir olgu. Aynı ırmağa yeniden giremiyorsunuz. Bütün ağırlığıyla, zulmüyle, kan ve gözyaşıyla hayatlarımızı karartan 2016’yı bir daha geri gelmeyecek şekilde arkada bıraktığımızda, derin bir ‘oh’ çekeceğiz. Şubat ayının 29 gün çektiği artık yılları oldum olası sevmem zaten. 2016, artık yılların en beteriydi. Terör ve otoriterlik, ansızın bastıran bir kum fırtınası gibi ülkeyi serseme çevirdi. Memleket ruhen bölündü. Barış süreci bitti. Darbe girişimi oldu. Yüzlerce masum insan yaşamını yitirdi. Gazetecilik denen meslek, tarihe karıştı. IŞİD ve PKK intihar saldırıları, hayatlarımızı anormalleştirdi. Daha çok insan öldü. OHAL geldi. Yılın ilk ayı David Bowie, son ayında ise George Michael öldü. Cumhuriyet yazar ve yöneticileri cezaevine atıldı. 6 milyon oy alan muhalefet partisinin lideri, 600 yılla yargılanmak üzere Diyarbakır’dan alınıp Edirne’de bir cezaevine gönderildi. Yakışıklı, solcu ve solcu olduğu için daha da yakışıklı aktör Tarık Akan öldü. Suriye’de savaşa girdik. Daha çok insan öldü. Gazeteler kapatıldı, gazeteciler işsiz kaldı. MHP, iktidarın koalisyon ortağı oldu. Turuncu saçlı bir şovmen, ABD başkanı seçildi. Nefret, Avrupa’daki yeni siyasi akımın adı oldu. Budistler Rohingya Müslümanlarını, Şiiler Sünnileri, Sünniler Şiileri öldürmeye devam etti. Sonra daha çok gazeteci cezaevine atıldı. iPhone 7 çıktı. Leonard Cohen öldü. Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile müzakereleri dondurma kararı aldı. Dolar 3.50 oldu. Başkanlık sistemi Meclis’e geldi. Daha çok milletvekili hapse atıldı. Moody’s ve Fitch, Türkiye’nin notunu kırdı. Cumhuriyet gazetesinin kantin sorumlusu Şenol Buran, “Ben o adama çay vermem” dediği için Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklandı. Ve Prenses Leia öldü. Biliyorsunuz, Star Wars’un efsane prensesi Leia, kötülerle mücadelenin ilham kaynağıydı. Galakside tahakküm kurmaya çalışan imparatorluğa karşı mücadele eden asilerin en önemli isimlerindendi. İyiler, çok renkli, çoksesli, robotlarla insanların eşit olduğu özgür bir dünya istedikleri için imparatorlukta barınamamış olan, imparatorluğun o karanlık, itaatkâr, baskıcı, tekdüze ortamından kaçarak mücadele yolunu seçmişlerdi. Güzel ve neşeliydiler. Doğrucuydular. Darth Vader ise gücün kötü yüzünü yansıtıyordu. İmparatorluğu, hile ve desiseyle ele geçirmiş, kendi emelleri uğruna kullanıyordu. Kötülüğü bu gezegenden silmek mümkün değil. Ama alışmamak, direnmek ve sonunda kazanmak mümkün. Prenses Leia ve diğerleri, kötülüğe alışmak, sessiz kalmak yerine direnmeyi seçmişlerdi. İşte bu yüzden prensesin ölümü, 2016’nın son günlerinin son felaketi oldu. Ama öyle de olsa, böyle de olsa cumartesi gecesi bu lanet yıl bitecek. Gün gelecek, Star Wars’daki İyiler İttifakı, yeniden güçlerini toplayıp kötülüğe karşı mücadele edecekler. Yeni Prenses Leia’lar doğacak. Yeni liderler çıkacak. İttifak’taki robotlar yaratıklara, yaratıklar insanlara sarılacak. El ele tutuşacaklar. Eşitlik ve özgürlük gibi düşünceler, yeniden şaha kalkacak. Ve nihayetinde, İyilik kazanacak. Bundan emin olun. Tüm okurlara ve özellikle de cezaevindeki gazeteci meslektaşlarımıza iyi yıllar diliyorum. ERDOĞAN VE ALPAY HÂKİM KARŞISINDA Aslı Erdoğan: Bu bir cadı yakma ayini Özgür Gündem gazetesinin yayın danışma kurulu üyesi yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay bugün hâkim karşısına çıkacak. İki yazarla birlikte Özgür Gündem’in Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya, Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya, imtiyaz sahibi Kemal Sancılı, eski Genel Yayın Yönetmeni avukat Eren Keskin ve yazarı Filiz Koçali’nin hakkında, “örgüt üyeliği”, “örgüt propagandası” ile “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma” iddiasıyla açılan dava bugün başlıyor. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde 19 Ağostos’tan beri tutuklu olan yazar Aslı Erdoğan, bugün başlayacak dava nedeniyle gönderdiği mesajda, “29 Aralık’ta mahkememiz var. Hayatımda ilk defa mahkemeye çıkıyorum ve dört kelimeden ötürü ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorum. Bugüne dek süregelen hukuksuzluğun sonlanacağına dair çok küçük de olsa bir umudum var ama herkesin bildiği gibi, bu bir ‘siyasi süreç’ davası, bir cadı yakma ayini. Gene de insan umut etmeden duramıyor. Bugüne dek destek veren, dayanışma içinde olan herkese çok selamlar, sevgiler, bir kez daha teşekkürler. Bu çukurdan çıkabilirsek sayenizde olacak” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle