25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 27 Aralık 2016 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ yorum 13 ÖzAgecanr Türkiye’deki kaosun anahtarı Ülkede yaşanmakta olan kaos ortamının nedenleri, serinkanlı olarak bakılınca şunlar görülüyor; 1) Siyasal partilerin oluşturduğu Meclis’te ulusal ortak bir duruşun çıkamaması, partilerin “Atatürkçü, İslamcı ve bölücü olarak ayrılmaları”; ulusalcı görüşün çağdaş ve uygar değerleri benimsemesi, İslamcı partinin dini, “öncelikli referans” olarak kabul ederek İslamcı dünyanın yaşam tarzına odaklanarak, otoriter ve dini bir toplumsal yapılanmayı istemesi; ayrılıkçı partinin ise Türkiye’nin bütünlüğü yerine federasyon yolu ile bölünmeye götürecek bir siyaseti esas alması. Bu karşıt görüşler Meclis’te, asgari müşterekleri oluşturamadıkları gibi, oluşmaması için de aralarında kavgaya girişmişlerdir. Meclis’tekiler millet olmanın yolunun, milli (ulusal) olmaktan geçtiğini unutmuş görünüyorlar. Dinci ya da etnik bölünmeden medet umanlar var. 2) İçerideki bu temel çatışmaya ek olarak, Türkiye ve bölge üzerinde yeni planlar yapan küresel güçlerin (emperyalizmin) devreye girmesi; bu devreye girişin, çağdışı dinci örgütlenmeler ve bölücü örgütler aracılığı ile Türkiye’deki çatışmaları hızlandırmaları. Aynen PKK, FETÖ, El Nusra ve IŞİD terör örgütlerinde olduğu gibi. Ülkenin dokusuna enjekte edilen dinci (cemaatçi) ve bölücü faktörler ülkeyi, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyaya örnek olmuş kuruluş yapısından, Atatürk devrimleri ve laiklikten uzaklaştırmaya yönelik dayatmalara götürmesi. PKK, emperyalizmin ürettiği ve kullandığı bölücü bir örgüttür. FETÖ ve benzeri dinci örgütlenmeler ise “Ilımlı İslam aldatmacası ile” pazarlanıp kullanıldı. “200 yıldır ilk defa Batı’nın ve bizim taleplerimiz birleşti” ifadesini sık sık kullanan kimi siyasileri bu köşede sorguladım: örtüşen, birleşen dedikleri şeyler “bugünkü kaosu getiren operasyonlardı”. Cumhuriyetçileri, çağdaş yaşamı ve demokrasiyi savunanları tasfiye etmek: orduyu, adaleti, eğitimi, ekonomiyi silkeleyip demokratik düzenden uzaklaştırmak: otoriter ve dinci odaklı bir yapı kurmak: kimi iç ve dış dinamiklerin birleştiği nokta buydu. Roller değişti mi? Ancak “Ilımlı İslam kurgusundan” FETÖ çıkıverince bütün hesaplar değişti. Çok eskiden “haydi Moskova’ya” diye dalgasını geçip saldıranlar, öldürülen Rus büyükelçisi önünde saygıyla durmak noktasına geldiler. FETÖ yüzünden emperyalist dayatmalara karşı Moskova’yı denge unsuru olarak kullanmaya başladılar. Washington, Moskova, İslam ve Gülen dörtgeni içindeki turlamalar, Türkiye’yi (ve Ankara’yı) bu noktaya getirdi. Dün ne olmuştu? Rusya Afganistan’ı işgal etmişti. Sonra ABD Afganistan’ı ve tüm bölgeyi her türlü İslamcılarla işgal etti. Yeşil kuşak, El Kaide’den IŞİD’e, “Pakistan’dan Libya’ya kadar tüm İslam dünyasını kana buladı, Türkiye dahil”. Türkiye’yi de bölünmeye götürmekte olan dinci (ve Sünni) odaklı dış politika Suriye’de iflas etti: Ankara 21 Aralık 2016’da Rusya, İran ve Türkiye ortak bildirgesine geldi: Moskova anlaşmasının dördüncü ortağı Şam’dır (ve Esad) . Yaşanan bunca terör de milletin sırtına bindirilmiş oldu. Yeni tehlike… Yeni başkanlık dayatmaları, “dünkü yanlış politikaların fazlasıyla yeniden uygulanmasını gündeme getirecek özellikler taşıyor”. Yanlıştan kurtuluyoruz derken daha büyük bir yanlışın içine, “geri dönüşü olmayacak bir biçimde gömülmek noktasındayız”. İslam ülkelerinde tek uygar, çağdaş ve laik 80 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma erdemini, milletimiz (ve temsilcileri), AKPMHP dahil gösterebilecekler mi? Yoksa Irak, Suriye ve Libya’nın peşinden biz de mi gideceğiz? El Nusra’larla yeniden işbirliği mi? Yoksa Atatürk Cumhuriyeti ile uygar dünyada yolumuza devam mı? Bıçak sırtındayız… TÜSİAD’dan işçi sendikalarına, üniversitelerden aklı başında kalan medyaya kadar herkese büyük görev düşüyor. Yeni yılı kutlamaya elim gitmiyor: Hele Silivri’deki fikir insanlarını, yazar ve çizerleri düşündükçe. Ama yine de umutla yaşamak zorundayız, yoksa insanlığımızı kaybederiz… 27 ARALIK 2016 SAYI: 33319 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.47 06.30 06.50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.21 13.12 15.29 08.02 12.57 15.17 08.20 13.19 15.44 Akşam 17.51 17.39 18.06 Yatsı 19.18 19.04 19.29 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde yer alan “laiklik” kavramı değiştirilemeyecek temel ilkelerden biridir. Recep Tayyip Erdoğan da bu anayasanın 103. maddesi gereği şöyle ant içti: “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devle Ktmainivllveşatiranlığkbıövleünbmağeızmbsüıztlüığnılnüığ, üvantüa,nmınilvlee tin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve LAİK CUMHURİYET İLKESİNE BAĞLI KALACAĞIMA, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” Lütfen ilk iki resme göz atınız! Birincisinde, bu andı içen Cumhurbaşkanı, bir imam hatip okulunda kız öğrencilerle görülüyor. Kızlar mezuniyet sonrasında “imam” olabilecekler mi? İkinci resimde bir başka okulda eşi de kız öğrenciler arasında... Her iki resimde de sanki giysiler velilerince değil, belirli bir kaynaktan sağlanmış izlenimini yaratmıyor mu? Anayasanın 58. maddesi de “gençliğin Atatürk ilkeleri doğrultusunda korunmasını” öngörüyor. Bu resimlerde “laiklik” ve “Atatürk ilkelerinin” korunduğuna inanabilir misiniz? Yoksa “anayasayı ihlal” olayı mı geçerli? Şu anda TBMM’de olan yeni anayasa taslağında cumhurbaşkanının andı şöyle değiştiriliyor: “İnsan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye Özgen Acar Kavşak Şeriat Cumhuriyetine Doğru! İmam hatip okulunda. bağlı kalacağıma; devletin bağımsızlığını, ülkenin bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma ant içerim” Nerede “Atatürk” ve nerede “laiklik ilkeleri”? Hedef, “Türkiye Şeriat Cumhuriyeti” değil mi? Atatürk ne demişti? “Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir! Allah’ın emrettiği şey erkek ve kadın Müslümanların ilim ve irfan edinmeleridir. Kadın ve erkek bu ilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak mecburiyetindedir.” Kızıl Ordu Korosu Türkiye’de de konserler veren Rusya’nın görkemli “Kızıl Ordu Koro Yıl 2016. Yıl 1934. su” artık yok! Koro üyelerini Suriye’ye götüren Rus uçağı Karadeniz’de düşünce 64 kişilik koro üyeleri ile birlikte 92 kişi öldü. Koroyu dinlemiş ve “Kalinka (Uğurböceği)” ile “Oçi Çorniya (Kara gözler)” şarkılarını çok sevmiştim. İlginç bir olay da koro, Türkiye’den giden “Meh ter Takımı” ile Kremlin Sarayı’nda birlikte konser vermişti. Koronun Türkiye bağlantı konserlerini izlemek ve dinlemek için tıklayabilirsiniz... https://www.youtube.com/ watch?v=KdyvIxveMhg https://www.youtube.com/ watch?v=LMYVSb7teug https://www.youtube.com/ watch?v=NI5UM0P5rLE https://www.youtube.com/ watch?v=DVnjcsHnYQ ‘Vivace (Canlı)’ = Cansız! TRT3 Radyo’da perşembe günleri, İzmir Radyosu yapımı “Vivace (Canlı)” adlı klasik müzik yayınının sesi yılbaşında kesiliyor. Oysa İzmir Gazeteciler Cemiyeti 2015’te “Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Yarışması’nda” ödüllendirilmişti. Bu programın sunucuları, yalnızca klasik müzik parçaları çalmıyorlar, yapıtın bestecisi ve özellikleri hakkında dinleyiciyi aydınlatan bilgilere de yer veriyorlardı. Bu köşede zaman zaman, TRT3 Radyo klasik müzik yayınları hakkında yazdığımı bilen okurlarımdan da iletiler alıyorum. Bir keresinde “dinlenmiyor” gerekçesi ile Güneydoğu Anadolu’da TRT3 Radyo yayınına son verildiğini, TRT’nin görevinin, dinlemeyenleri de eğitip dinletmek, olduğunu yazmıştım. Eğitim görevini de başarıyla yerine getiren “Vivace’nin” en büyük günahı, sanırım Atatürk’ün devrimlerine de sıkça yer vermiş olmasıdır. “Vivace” artık canlı değil, cansız! HHH Her gün onlarca şehit haberinin yaşandığı Türkiye’de “Yeni yılınızı kutlayamayacağım” için üzgünüm. 2017’de acılı, kanlı günlerin yaşanmamasını dilerim... Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Daha önce de Rus elçileri öldürüldü HİLMİ HACALOĞLU Boğaziçi Tarih mezunu, gazeteci Osmanlı’nın en zor dönemlerinden biri. Hele de Makedonya’da. 93 Harbi’nin yitirilmesinin ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşması’yla kaybedilen Batı Trakya ve Makedonya toprakları, Berlin Antlaşması’yla geri kazanılmıştı ama Bulgar komitacıların saldırıları engellenemiyordu. Üstelik Ruslar bölgede hem baskılarını hem de ağırlıklarını artırıyordu. Gregori Stepanoviç Şerbina cinayeti Ancak bardağı taşıran son damla, 1999’daki Kosova Savaşı’nda da Arnavutlar ve Sırplar arasında büyük gerilimlerin yaşandığıMitroviçe’ye Rusya’nın konsolosluk açması oldu. Rusya’nın tehditlerinden bunalan Saray, gayrimüslimlerin jandarmaya alınması, çetecilere af, Arnavutların kanundışı faaliyetlerinin cezalandırılması gibi hükümler içeren reform paketini yürürlüğe soktu. Bu Bulgar ve Sırp komitacıları tatmin etmemekle birlikte Arnavutları patlamaya hazır barut fıçısına döndürdü. Konsolosluğun açılmasından iki ay, reform planının yürürlüğe girmesinden bir buçuk ay sonra İsa Boletini liderliğinde birkaç bin Arnavut, Mitroviçe’ye saldırdı. Yaklaşık 30 askere sahip 18. Nizamiye Tümeni işgalcilere ağır zayiat verdirse de İbrahim Halit adlı Arnavut kökenli Osmanlı neferi, tren garında Rusya’nın Mitroviçe konsolosu Gregori Stepanoviç Şerbina’yı vurdu. Omzundan yaralanan 35 yaşındaki konsolos, 10 Nisan’da öldü. Saldırgan idam cezasına çarptırıldı ancak infazın Arnavut isyanının daha da büyüteceği endişesiyle hapis cezasıyla yetinildi. İlinden İsyanı 1902’de geniş yetkilerle Selanik Kosova ve Manastır’dan oluşan Vilayatı Şahane’nin Umum Müfettişliği’ne getirilen Hüseyin Hilmi Paşa için de hayat hiç kolay değildi. Bulgar çeteciler saldırılarıyla Selanik’i yangın yerine çevirirken Düveli Muazzama’nın sıkıştırdığı Sultan Abdülhamit bu saldırılara karşılık verilirken şiddetten uzak durulmasını tavsiye ediyordu. Bu durumu fırsat bilen Bulgar çeteciler, nisan, mayıs ve haziran aylarında Osmanlı Bankası binası, postane, şehir gaz deposu, Elhamra Tiyatrosu ve birahanelerin de bulunduğu Selanik’teki birçok yere bombalı saldırılar düzenlediler. Selanik Limanı’ndaki bir Fransız gemisini de batıran Bulgarların hedefi, Osmanlı’nın yönetim zafiyeti gösterdiğini ispatlayarak Andrey Karlov, tarihimizde öldürülen ilk Rus elçi değil. 20. yüzyılın başında iki Rus konsolos aynı kaderi paylaştı. İşin ilginci konsolosları öldürenler belki polis değildi ama Osmanlı askerleriydi. Başbakan Yıldırım, Ankara’daki Rusya Büyükelçiliği’ni ziyaret ederek öldürülen Büyükelçi Karlov için oluşturulan köşeye çiçek bıraktı. Makedonya’ya uluslararası müdahalenin önünü açmaktı. Uluslararası müdahale gelmeyince Bulgarlar, ağustos ayında İlinden İsyanı adı verilen kalkışmayı başlattı. Aleksandr Arkadiyeviç Rostkovski suikasti İsyan ateşi Makedonya’yı sararken bölgenin en önemli kentlerinden Manastır’da 1895 yılından beri konsolosluk görevinde bulunan Aleksandr Arkadiyeviç Rostkovski, 8 Ağustos günü Nüzhetiye Karakolu’nun önünde bulunan nöbetçi jandarma Halim’i kendisine selam vermediği gerekçesiyle tersledi. Sonra kimilerine göre kırbaçla vurdu, kimilerine göre “silahına davrandı”. Bu sırada Halim silahını ateşledi ve konsolosu vurdu. Fransız Le Matin gazetesi ise Halim’in daha önce kendisini tokatlayan konsolosu öldürmek için intikam yemini ettiğini yazdı. Halim’in silahı neden ateşlediği hâlâ muamma olsa da payitahtın büyük panik yaşadığı açık. Sultan Abdülhamit, Çar Nikola’ya taziye telgrafı çekerken, sadrazam Avlonyalı Ferid Paşa’ya da yazdırdığı mektupta hızlı yargılama, görevden el çektirilmesi, tazminat taahhütlerinde bulundu. Ayrıca oğlu Şehzade Ahmet Paşa’yı İstanbul’daki Moskova Büyükelçiliği’ne gönderdi. Manastır’da ise beş gün süren mahkemede yalnız tetiği çeken Halim değil, yanında bulunmasına rağmen olaya hiçbir dahli bulunmayan diğer jandarma Abbas idama mahkum edildi. Er Zeynel ile Belediye Fenercisi Tevfik, yalancı tanıklıktan 15 ve 5 yıl kürek cezasına çarptırıldı, Mülazım İsmail Hakkı Efendi ile Mülazım Salih Efendi ordudan uzaklaştırıldı, Manastır Valisi Ali Rıza Paşa azlediliği Trablusgarp’a sürgüne gönderildi, Manastır Jandarma Komutanı, bir Jandarma Binbaşısı ve Bölük Ağası görevden el çektirildi. Konsolosun eşi de kendisine taziye ziyaretinde bulunan Umumi Müfettiş Hüseyin Hilmi Paşa’yı fena halde tersledi. Üstelik bugünün parasıyla 1 milyon 200 bin Avro tazminat teklif edilmesine rağmen. Payitahtın tavrı ve mahkemenin kararı ise ordunun bir bölümünde ciddi rahatsızlık yarattı. Olay sırasında Manastır Karakolu’nda olan kolağası Enver, (daha sonra Enver Paşa) jandarma Halim’in tabancasını teslim ettiği kişiydi. Cezaların ağır ve haksız olduğunu düşünüyordu ve itirazlarının karşılıksız kalması bir de üstüne üstlük öldürülen elçi için beş pare top atışında bulunması onun Saray’la arasını zayıflatan önemli hadiselerden biri oldu. Saray’ın tüm çabaları Rusya’yı sakinleştirmedi. Rusya Dışişleri Bakanı Kont Lamsdorf , İstanbul’daki büyükelçiye bir telgraf çekerek öldürülen konsolosları için “Ne Sultan’ın teessür ifadeleri, ne Şehzade Ahmed’in taziye ziyareti ne de Sadrazam’ın ve diğer üst düzey yetkililerin başsağlığı ziyaretleri”nin yeterli olduğunu belirtti. Bu yetmezmiş gibi Karadeniz donanmasından bir filoyu 17 Ağustos’ta İstanbul’a doğru yola çıkardı. 14 parça gemiden oluşan filo, iki gün sonra payitahta 80 kilometre uzaklıktaki İğneada’ya demirledi. Rusların Makedonya’da jandarmanın yeniden yapılandırılmasında istihdam edilecek yabancı subayların acilen tayin edilmesi, Hıristiyanlara zulmeden Selanik, Manastır ve Prizren gibi yerlerdeki yetkililerin görevden uzaklaştırılmaları, tutuklu Bulgarlarla konsolosluklara istihbarat sağlamakla suçlanan şahısların serbest bırakılmalarının sağlaması yönündeki ültimatomları kabul edilince filo İğneada’dan ayrıldı. Altı ay içinde iki diplomatlarını kaybeden Çarlık, bu şekilde itibarını kurtarmış görünse de Osmanlı’yı yeni bir Rus Savaşı’ndan kurtaran Japonya’nın Mançurya’daki tehdidinin olması güçlü olasılık. Birkaç ay sonra Mançurya’da başlayacak savaş, modern çağlarda ilk kez bir Asya devletinin bir Avrupa devletini dize getirmesiyle sonuçlanacaktı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle