25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 28 Kasım 2016 10 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ZARİFE SELÇUK ‘Neden arkadan vurdun’ Dün Fidel, yarın Tahir Elçi Dün gazetede “kara mizah” değil ama “acı mizah” sınırları zorlandı. Fidel Castro’nun ölümü çeşitli yazı ve fotoğraflarla hem birinci sayfanın manşetine, hem de orta sayfalara yerleştiriliyordu. Genç meslektaşlarımdan biri mırıldandı: Bugünlerde hep iyi liderler ölüyor be abi; kötülere bir şey olmuyor… İyi mizahtı. Ama kimse gülmedi. Çünkü acı mizahtı… Bir başka meslektaş yarınki (yani bugünkü) Cumhuriyet’te Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülüşünün birinci yılı dolayısıyla 28, 29 Kasım ve 1 Aralık günlerinde düzenlenen etkinlikleri haberleştirmeyi unutmamamız gerektiğini hatırlattı. Uyarısının ardından o da mırıldandı: Dün Fidel, yarın Tahir Elçi… Sanki her gün hep eksiliyoruz gibi… Kimse gülmedi. Çünkü acı mizahtı… HHH Fidel Castro iki gün önce eksiltip gitti bizi. Tahir Elçi bir yıl önce… Hrant Dink 10 yıl önce… Fidel için Meksika’dan bir devrimci, bir Zapatista seslenmişti: Commandante Fidel’dir, Ernesto’dur. Ben subcommandante Marcos olabilirim ancak… Subcommandante yani altkomutan… Devrimci alçakgönüllülük bu değilse nedir? Diyarbakır’da, kentin kalbi Sur yıkıldığında, ürkmüş, kalbi yok edilmiş Diyarbakırlıların alanlara çıkmamasına karşı, başta elebaşıları olmak üzere AKP sözcülerinin yılışık cümlelerini hatırlayın. “Halk onları desteklemiyor. HDP’nin kitlesel protesto çağrısına halkımız uzak durdu. Ders alsınlar” yollu kostaklanışlarına bir kadın, yitirdiği kocasının acısını, kederini yüreğine gömmüş bir kadın, Türkan Elçi cevap vermişti. Şiir sınırında cümlelerle hem de: Bir şehir kederi gözlerine hapsedip donuk bakıyorsa acıdandır. Sus pus olup konuşmuyorsa yanı başında güvenecek birilerinin kalmamasındandır… 10 yıl önce, 19 Ocak’ta, o uğursuz günün akşamüstünde kalleş bir pusuyla Hrant Dink öldürüldüğünde AGOS’un önünde toplanan on binlere bir başka kadın, Rakel Dink belleklerimize çakılan bir yalın cümleyle seslenmişti. Hatırlayın:  Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim… HHH On yıl önce Hrant, bir yıl önce Tahir Elçi, önceki gün Fidel Castro… Gazetedeki genç meslektaşım haklı: Sanki her gün hep eksiliyoruz gibi… Bu bir öfke yazısı; bu bir keder yazısı, bir hıçkırık yazısı… Burada bitsin… CHP heyeti Diyarbakır’da CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığındaki heyet bölgedeki sivil toplum kuruluşları ve Sur ilçesindeki mağdur ailelerle görüşmek için Diyarbakır’a gidiyor. Bugün başlayacak ve iki gün sürecek olan program kapsamında CHP’liler, eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi anma etkinliğine de katılacak. Heyette Necati Yılmaz, Murat Emir, Selina Doğan, Oğuz Kaan Salıcı, Tahsin Tarhan ve Fatma Köse yer alıyor. Acı dolu bir yılın ardından Diyarbakır Barosu Başkanı ve insan hakları savunucusu Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi ile yaşadıklarını konuştuk Diyarbakır Barosu Başkanı ve insan hakları savucusu Tahir Elçi’nin tarihi Dört Ayaklı Minare önün de yaptığı basın açıklamasıdan sonra öldürülmesinin üzerinden tam 1 yıl geçti. Elçi cinayeti ay dınlatılamadı, failler bulunama dı. Elçi’nin eşi Türkan Elçi ile geçen acı dolu bir yılı konuştuk. Elçi, “Katile so rardım ‘Tahir’in gözlerine baka madığın için mi arkadan vurdun?’ MAHMUT ORAL Oğlum babasının adının geçtiği hiçbir konuş mayı duymuyor gibi yapıyor. Katil çocuğun var mı? Sana ‘baba erken gel’ diyor mu?” diye sordu. l Soruşturmanın seyrini na sıl değerlendiriyorsunuz? Ortada ne bir iddianame ne bir tanık ne de bir sanık var. Bir yıl içinde nasıl bir mesafe kate dildiğine siz karar verin. l Güveniniz sarsılıyor mu? Basında cinayet ile ilgili ha berleri her duyduğumda biraz daha umutsuzluğa kapılıyorum. Çünkü gelişmelerin çoğu faili bulmaya yönelik çabalar olma dığı kendini hemen hissettiri yor. Dostlar bizi alışverişte gör sün yaklaşımları. ‘Katillerin korkaklığı’ l Failin kim olduğu, neyi nasıl değiştirebilir? Özellikle geçirdiğimiz bu meşum yılda kafa karışıklığına mahal verecek cinayetler, pimini kimin çektiği belli olmayan bombalama olayları oldu. Geçmişte yapılan bir eylem birileri tarafından ya da kimin yapmış olabileceği konusunda tahminler yürütülürdü. İçinde olduğumuz bu acayip zamanda bir toplu katliamın farklı farklı kesimlerce üstlenildiğine tanıklık yapıyoruz. Can pazarına dönmüş, insanların paramparça olmuş bir eylemin üstlenilmesi bize şaşkınlık dışında bir duyguya kapılmamıza fırsat vermiyor. Tahir’in cinayetinde tersi bir durum var. Özellikle kimsenin üstlenmek istemediği bir cinayet. Biz, cinayetin üstlenilmemesi mevzusunu Tahir’in naif, masum ve gösterdiği cesaret karşısında katillerin nasıl da korkaklaştıklarına yoralım. Ortada bir vebal var, yapanların bu vebalin altında kalıp ezilme korkusuna kapıldıklarını hissediyorum. Tetiği kimin çektiği konusu benim için hiçbir zaman anlam ifade etmedi. Katil katildir. Katilin kim olduğu önemli değildir. Sadece katilin bulunması önemlidir. Gerçek katilin bulun Türkan Elçi Aynı yerde aynı saatte Tahir Elçi için bugün ilk tören öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare önünde, öldürüldüğü saat olan 10.53’te yapılacak. İkinci anma ise saat 14:00’da Elçi’nin Yeniköy’deki gömütü başında gerçekleşecek. Saat 15:30’da Sümerpark Sergi Salonu’nda Elçi anısına sergi açılacak. Akşam saat 19:30’da da Cigerxwin Kültür Merkezi’nde dengbej dinletisi ve belgesel gösterimi yapılacak. ması tabii ki de ölüm acısını hafifletmeyecektir. Fakat adaletin tecelli etmesi yarına bir nebze de olsa güvenle bakabilmemizi sağlayacaktır. Ölmeden önce bu duyguyu yaşamak isterdim. ‘Umutlanmıştım ama’ l Cinayetin faili meçhuller zincirine eklenmesi kaygınız var mı? Aslında ilk günler verilen vaatler karşısında bir nebze de olsa umutlanmıştım. İnsanın duyduğu ani bir acı karşısında böyle bir olay yaşanmamış veya rüyaymış gibi oyunlara başvurduğu da oluyor. Ben birkaç gün rüya olduğuna kendimi inandırdım. Tepkisizliğim biraz da ondan kaynaklıydı. Biraz da ne yapacağını bilememekti aslında. Sonra verilen vaatler karşısında çok az da olsa umutlandım. Ama çok az diyorum. Son zamanlarda faili meçhul kervanının kumlu fırtınalı göz gözü görmez bir çölün ortasında ilerlediğini, bu kervana Tahir’in katılmak üzere olduğunu görebiliyorum. Göz göre göre bir faili meçhule yol almak. l Sizin cinayet failleriyle il AMEDSPOR UNUTMADI Spor Toto 2’nci Lig Beyaz Grup’ta mücadele eden Amed Sportif ile Sivas Belediyespor’un, Diyarbakır Seyrantepe Stadı’nda karşı karşıya geldiği maç öncesi Amed Sportif taraftarı, Elçi’yi düzenledikleri koreografi ile andı. gili kanaatiniz nedir? İlk günden beri görüntüle ri baştan sona seyredemedim. Seyretsem ne olacak. Seyredenler bir sonuca ulaşabildi mi? Ben sadece bir minarenin ayaklarının altında bir oyun oynandığına inandım. Sizce de tesadüfi bir çatışmada bir kurşunun sadece Tahir’e denk gelmesi ve sadece hayati önem taşıyan bir bölgesinin hedeflenmesi anlamlı değil mi? Bence bir tesadüfe kurban gittiğini söylemek için ya çok saf ya da orada bu cinayeti yapan birilerini koruma duygusu içinde olmak lazım. l Failin ortaya çıkarılacağı umudunu saklı tutarak, kendinizi davanın ilk oturumunda gördüğünüzde, ona ne ‘ONUN MİRASINI SÜRDÜRECEĞİZ’ Tahir Elçi, HDP Şişli İlçe Örgütü tarafından Pangaltı Metro İstasyonu önünde anıldı. “Barış elçisi Elçi’yi saygı ve özlemle anıyoruz” yazılı pankart açılırken grup adına açıklama yapıldı. “Biz barış ve hak savunucularına düşen onun mirasını üstlenmek ve sürdürmek olacaktır” denilirken HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın mesajı okundu: “İnandığınız gerçekliği dile getirmenin büyük bedeller gerektiği zamanlarda Tahir Elçi bunu söylemekten imtina etmediği için katledildi. Onu saygı ve özlemle anıyorum. Onun bize bıraktığı miras inandığımız her koşulda srdürmekten asla geri durmayacağız.” l İSTANBUL/Cumhuriyet söylerdiniz? Bir iddianame açılmayacağı gerçekliği ile karşılaşmadan önce, sürekli bir duruşma salonunda bir katille veya daha doğrusu bir sanıkla karşılaşma anını hayal ettim. Hayal ederken ona neler soracağımı sürekli aklımdan geçirdim. “Tahir’in gözlerine bakamadığın için mi arkadan vurdun?” Veya “baba akşam eve erken gel, diyen bir çocuğun var mı?” diyecektim. Yoksa niye yaptın falan sorularıyla işim yoktu. Kim seni azmettirdi ile hiç işim yoktu. Cevabını alamayacağım soruları sormayacaktım. Zaten neden yaptıklarını biliyorum. İnsan olduğu için. l Cinayete Türkiye toplumunun ve özelde de hukuk camiasının verdiği tepkiyi yeterli buldunuz mu? Türkiye’de bu cinayet sonrası bir köprünün yıkılışından dolayı üzüntülerini dile getirenlerle karşılaştım. Sadece onu yakından tanıyanlar için söylemiyorum. Ben Diyarbakır dışında İstanbul’da da sık sık kalıyorum. Orada gittiğim bir banka veya bir işyerinde soyadımdan tanıyorlar. Kısa bir sohbetin sonrasında içten bir acı duygusunu dile getirmenin samimiyetini görüyorum yüzlerinde. Anlaşılabilme bir umut duygusuna vesile oluyor bende. Tanımadığım insanlar dışında hukuk camiasından da taziye dileklerini iletmek için sayısız insan evimize geldi. Gelemeyenler telefon açtılar. Bunlar benim için oldukça anlamlı paylaşımlardı. Çocuklarım için her türlü yardımı yapmaya hazır olduklarını dile getirdiler. Tahir’in birleştiriciliği belki yaşarken pek anlaşılamadı fakat ölümünden sonra çoğu insan ardından iyi şeyler dile getirdi. Bu biraz da büyük in sanların kaderidir. Ölümden sonra anlaşılmanın kaderi. l Hayatınızda nasıl değişiklikler oldu? Tahir’den sonra her şey çok değişti. Bir umutsuzluk ve hüzün mevsimine girdim. Bir yıl süren bir mevsim. Sürekli ağaçların yapraklarını döktüğü, her gün bir dalın kuruduğu bir mevsim. Gökyüzünde baharın gelişini müjdeleyen ne bir leylek ne bir kırlangıç sürüsü. Hayatınızda, evinizde ne değişti sorusunu tekrarlayacak olursanız size diyeceğim şudur: Önce yemek masamızda bir tabak eksildi. Dört sandalyeden sayı üçe indi. Karşımda boş kalan sandalyeden gözlerimi ayıramadan lokmaları yutmaya çalıştım boğazıma dizildi. Daha sonra telefon rehberimden bir numara eksildi. Beni asla bir daha aramayacak bir telefon numarası. ‘Çocuğun var mı?’ l Evde bir sohbet sırasında, bir haber programında ya da gazete sayfasında ansızın Tahir Elçi adı görüldüğünde ya da duyulduğunda, aile topluluğunuz, nasıl bir reaksiyon veriyor? Aile olarak kala kala iki kişi kaldık. Kızım da yurtdışına bir okula yerleşti. Ben ve oğlum. Oğlum babasının adının geçtiği hiçbir konuşmayı duymuyor gibi yapıyor. Geçenlerde beraber bir hikâye okuyorduk. O okuyordu ben de dinlerken gözlerimle takip ediyordum. Bir satırı atladığını gördüm. Önce yanlışlıkla yaptığını zannettim. Sonra satırlara bakınca satırda “Tahir amcalara gitmiştik” cümlesi geçiyordu. O cümleyi okumadan atlamıştı. Tekrar somak istiyorum. Katil çocuğun var mı? Sana baba erken gel diyor mu? l DİYARBAKIR ‘Yıkımın büyüklüğü karşısında ufacık kalıyorsun’ Şırnaklı avukat Demir, sokağa çıkma yasağı kaldırılan kendi kentini, evini bulamayış hikâyesini anlattı Ayakta kalmış cami oradaysa, o zaman sokak şuradan geçiyordu, sağa dö van topunun açtığı çukuru sığınak l Yıkımın ekonomisi, güvenlik rin iki kilometre dışına obüsler yapmıştık mesela sonra. politikasına dair ne anlatmalı? kurup her yeri yıkmak, uçaklar l 18 Ağustos 1992’de Şırnak Ortadaki ciddi rant bunun plan la bombalamak dışında o hendek nünce üç bina vardı... İnsanın otur dört gün bombardıman altın lı olduğunu gösteriyor. O şunu ya leri bertaraf etmenin yolları vardı. duğu sokağı, içindeki kişisel eşya da tutulduktan sonra, dedenizin pacak, bu bunu yapacak, insanlar Savaş silahları kullanılarak hen larıyla birlikte evini dümdüz bul evine gidip hayattalar mı bak ölürken projelendirmiş, üzerine dek mi kapatılır? Bir şehri tama ması, bağırmak isteyip ses telle ma işinin size kalışı, yıkık dö çok düşünmüş bir akıl var. Duydu men silmek ne demek? Tehlikeyi rinin düğümlendiği kâbus sah kük Şırnak’ı dokuz yaşında bir ğum kadarıyla en azından bir kıs kendince bitirdin, öc alır gibi şehri nelerine benzi çocuk olarak yürüyüşünüz hak mını da yerli sermayedarlar yapa dümdüz etmek ne? O gardiyana da yor. Şırnak’ta 14 kında bir yazı yazmıştınız. 2016 cakmış. Her zaman devlet desteği bunları anlatıp “iki dakika tefek Mart’ta başlayan yılında dümdüz Şırnak’ı yürür ni, kamu ihalelelerini almış, alma kür et” dedim. “Belki alakası olma sokağa çıkma yasa ken o günkü Ramazan geldi mi ya devam eden birtakım Kürt işa yan, belki o hendeklere karşı bile ğı çatışmaların bi aklınıza? damları. Bu da insanın içini acıtı olan birisin, çatışmalardan dolayı timinden sonra da uzayarak tam sekiz PÖınğaürnç ay sonra kalktığında kentte sadece en küçüklerinden sayılabilecek birkaç mahalle ayaktaydı. Gerisi düzlen miş bir moloz yığını. Şırnaklı avu kat Ramazan Demir, gitti, kendi ve akrabalarının evini bulmaya ça lıştı, tepesinde büyüdüğü ağaçla rı aradı. Şu ara tüm Şırnaklıların yaptığı gibi. l Ufalanmış beton parçaları arasında kardeşinize ait test ki tabı sayesinde evinizi bulmuşsu nuz. Nasıl bir gündü o gün? Boş gözlerle bakıyorsun etrafa. Öfke mi, üzüntü mü, çaresizlik mi, bilemiyorsun. O test kitabının dı Ramazan Demir şında, bizim mutfak dolabının parçaları, babama, bana ait bir şey, bunları da gördüm molozların arasında. Bu kadar ağır bir şeyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Yine de iki arkadaş “Düşersen tutalım” diye yalnız bırakmamıştı beni. Düşmedim ama bir an beynim durur gibi oldu. Yıkımın büyüklüğü karşısında sen ufacık kalıyorsun, inanamıyorsun. Biz vahşet, yıkım görmemiş insanlar değiliz. Şırnak’ta 92’yi yaşadık. Zulümle büyüdük zaten. Ama bu sefer başka bir şey var. Tamam havan topu geliyordu, ama dönebileceğin bir ev vardı. O zaman evimiz tek katlıydı; ha ‘Piyanist’teki gibi Tamı tamına aynı güzergâhı yürüdüm. O zaman yıkık dökük de olsa görebildiğim bir şeyler vardı. Bu sefer hiçbir şey yok. Mahallen, evin, dümdüz. Bunu anlatamıyorum kimseye. Dört duvardan bahsetmiyorum sadece, her dut ağacında, asmada, komşu duvarında bir anın, hissin var. Şimdiyse baktığın yerde boşluk. Evler yok, okul yok, o gün kaçtığım fırın yok. “Piyanist” filminde vardır öyle manzaralar ya da Halep’te, Beyrut’ta... Şimdi sosyal medyada görüyoruz, Şırnak’ı da Toledo yapacaklarmış galiba. O janjanlı binalar bazılarına hoş görünebilir ama hiçbir şey ifade etmiyor benim için. yor. Her yıkılmış ev mezar bizim için. Mahallemizde genç kalmadı neredeyse. Fizikî yıkım dışında, bitmeyecek bir yas halinden de söz ediyorum. l Karşınızda “Hendekler açılmasaydı bütün bu anlattıkların başınıza gelmeyecekti” diyen biri var, ne cevap verirsiniz ona? Tam dün başıma geldi. Görüşe gittiğim cezaevinde birkaç ay önce bulunduğum için beni tanıyorlar. Bir infaz koruma memuruyla konuşurken mesele Şırnak’ın yıkımına geldi, “Ama hendekler...” dedi. Teknik olarak devletin o hendeklerle mücadele etme hak ve yetkisi var. Bozulduğunu düşündüğü kamu düzeninin tesis etmek için hukuki araçlarını kullanır. Fakat şeh evinden çıkmak zorunda kalıyorsun ve döndüğünde her yer dümdüz. 10 çocuğunla şimdi enkazın başındasın, bir düşün...” l Gardiyan ne dedi? Bir şey demedi. Bunun için kimseyi ikna etmek zorunda da değilim. Fakat bir hukukçu olarak bilgim ve görgümle ceza hukuku bağlamında bunu bir suç olarak nasıl temellendireceğimi bilmiyorum. O kadar ağır ki, verili hukukumuzda bunu tanımlayan bir suç bile yok. Tek başına devletin verdiği zarar diyemezsin, sadece görevi ihmal değil, mala zarar verme olarak tanımlayamayız. İnsanlığa karşı suç vasfını kazandığını düşünürsek, uluslararası mahkemelere oradan götürebiliriz. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle