17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 14 Kasım 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Demokrasi ve barış yoksa yatırım da yok AKP’nin 14 yıldaki teşvik uygulamaları, Doğu ve Güneydoğu’yu kalkındırmada bir işe yaramadı. Uzmanlara göre bölgede barış sağlansın, yatırım teşvik olmadan da gider Hükümetin uyguladığı teşvikli yatırımlardan aldığı pay neydoğu’daki 23 ilde 152 bin civarında esnaf kapısına kilit vurmak zorun da Doğu ve Güneydoğu il da kaldı. leri en altta kaldı. 14 yılda ki teşvik uygulamaları, yatırımları ve bölgeler arası ge ŞEHRİBAN KIRAÇ Mevzuat yok Başbakan Binali lişmişlik farklarını giderme Yıldırım’ın 4 Eylül’de açık yönünde kayda değer bir sonuç ladığı ‘Doğu ve Güneydoğu Ana yaratmadı. Sokağa çıkma yasakla dolu Bölgesi Cazibe Merkezleri rı ve OHAL nedeniyle Doğu ve Gü Programı, Yatırım ve Destek Ham neydoğu’daki birçok ilde yatırım lesi’ paketinin mevzuatı hâlâ ha lar durma noktasına gelirken, hü zır değil. kümetin son açıkladığı teşvik pa 2003 ile 2005 arasında Do ketinin de demokrasi ve barış or ğu ve Güneydoğu illerini kapsa tamı sağlanmadığı sürece işe ya yan 6. bölgenin teşvikli yatırım ramayacağı vurgulanıyor. lardan aldığı pay yatırımda yüzde Hükümetin 14 yılda Doğu ve 1.2, istihdamda ise yüzde 1.5 oldu. Güneydoğu illerinin daha faz 20062008 döneminde de teşvikli la yatırım çekmesi için çıkardı yatırımların yüzde 3.2’si istihda ğı teşvik paketlerinde büyük ha mın ise yüzde 2.6’sı, 20092011’de yal kırıklığı yaşandı. 2014’te en ise yatırımların yüzde 4’ü istihda geri kalmış 15 Doğu ve Güneydo mın ise 0.2’si, 20122016’da ise ğu ilini kapsayan 6. Bölgede yatı yatırımların sadece yüzde 11.5’i rım tutarı reel bazda yüzde 53.5 istihdamın ise 0.2’si Doğu ve Gü geriledi. Bölgede istihdam yüz neydoğu illerine yapıldı. de 41 azalışla 34 bin 718’den 20 2012’de uygulamaya konulan bin 499’a düştü. 2005 ile 2016 “Yeni teşvik sisteminin yıldızları” arasındaki dönemde Doğu ve Gü olacağı iddia edilen Doğu ve Gü neydoğu’daki illerde, 4 yıllık uy gulamanın sonuçları sosyo ekono mik koşullarda iyileşmeye işaret etmiyor. İşsizliğin, yoksulluğun had safhada olduğu, bu illerin sos yo ekonomik yapısında yatırım lar yoluyla iyileşme sağlanamadı, burası Türkiye’nin en geri kalmış bölgesi olmaya devam ediyor. Burç Baysal Ölümler durmalı 2002’de düzenlenen 2.654 teşvik belgesi kapsamındaki 135 bin 446 kişilik istihdam, aynı yıl 65 milyon dolayındaki ülke nüfusunun yüzde 0.21’ine denk geliyordu. 2015’te yüzde 0.19’a gerile Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DİSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Burç Baysal, önce insanların ölmediği bir ortam sağlan yen bu oranın, ilk 7 aydaki seyre göre 2016’nın tümünde yüzde 0.17’ye kadar düşeceği görülüyor. Yeni anlayış şart ması gerektiğine dikkat çekerek, “Demokratik, güvenlik bir ortam sağlanırsa buraya yatırım teşviksiz de gelir” dedi. Hakkâri, Şırnak ile Ş. Urfa ve Malatya’yı aynı kefeye koyan bir teşvik anlayışının başarılı olamayacağını anlatan Baysal’ın konuşmasının satır başları şöyle: 4 Son açıklanan teşvik paketini anlamlı buluyoruz, ama bugünkü siyasi ortamda teşviklerini başarılı olma ihtimali yok. 4 Bu dönemde kimse gelip buraya yatırım yapmaz. Şiddetin durması için bir masa etrafında toplanıp demokratik bir ortamın sağlanması gerekiyor. 4 Yeni teşvik paketi eylül ayı başında açıklandı. Mevzuatın yılbaşına kadar açıklanacağı söyleniyor. Aradan geçen zamanda hiç kimse bize gelip de yatırım yapmak istiyoruz diye fikir alışverişinde bulunmadı. 4 Özgürlüklerin önü açılsın CHP’li Umut Oran’a göre ye ni açıklanan Doğu ve Güney doğu teşvik paketi de önce ki 4 teşvik gibi süslü vaat ler içeren, göz boyama amaçlı bir pakettir. Ne yazık ki öncekiler gibi bu da yatırım, üretim ve istihdamı artıramayacak, teröre karşı ilaç olamayacak. Oran’a göre, AKP politikaları ül kede demokrasiyi, hukuk devle tini ve buna bağlı olarak güveni ve yatırım ortamını tahrip etti. 14 yılda sürekli mevzuat değiştirildiTürkiye’nin acilen yeni bir siya set anlayışına, ekonomik ve diplomatik alanda kapsamlı bir restorasyona ihtiyacı var. DoğuGüneydoğu için de tüm ülke için de kalkınma ve büyümenin, refah, huzur ve barışın adresi 1. sınıf demokrasidir. AKP’nin iktidarda olduğu 14 yılda teşviklerle ilgili mevzuatlar da sürekli değiştirildi. Değişikliklerden bazıları şöyle: 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (29 Ocak 2004). Yatırımlarda Dev let Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 20091 Sayılı Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (20111). 6745 Sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (Ağustos 2016) Teşvikler işe yaramıyor yeter. Bu bölgede yatırımları yi ne buralı iş insanları yapıyor. NE YAPMALI? n ‘Cazibe merkezleri’ paketine ilişkin mevzuatın yazılarak yürürlüğe konulması gerekiyor. Mevzuatın ne zaman ortaya çıkacağı henüz bilinmiyor. n Mevcut bölgesel teşvik paketi ile yeni açıklanan cazibe merkezleri paketinin birlikte nasıl işleyeceği netleştirilmeli. n Bölgede mevcut yatırımların desteklenmesi gerekiyor. n Bölgede kredi almak kolay değil. İstenen teminatlar Türkiye genelinin çok üstünde. Bu alanda adımlar atılmalı. n 23 ili ve 8 merkezi kapsayan Cazibe Merkezleri projesinde her il terörden aynı oranda etkilenmedi. Malatya ile Şırnak’a aynı teşviklerin verilmesi adaletsizlik olur. Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı CHP’li Umut Oran, her şeyden önce iktidar yatırım konusunda samimi ve sahici olması gerektiğini yoksa ilan edilen 5. paketin de yetmeyeceğini bu bakış açısıyla 15 tane daha teşvik paketi çıkarılsa dahi başa rılı olamayacağını vurguladı. Oran’ın değerlendirmelerinin satır başları şöyle: 4 Teşvik konusunda ilk başvurulacak adres kendilerinin anayasal kurum haline getirdikleri Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) olma Umut Oran lıydı. ESK devreye girmeli. 4 Yatırım eğiliminin; ülke nin genel nitelikleri, demokrasisi, hukuku, yönetilme biçimi, siyasi iklimi, sosyal yapısı, güvenli olup olmayışıyla doğrudan ilintili. 14 yılın sonunda baktığımızda ne yazık ki yatırımları özendiren değil caydıran bir tablo karşımıza çıkıyor. Yatırım ortamı tahrip 4 AKP, izlediği dış politikayla Türkiye’yi neredeyse tüm komşularıyla sorunlu hale getirdi ve Suriye’de önce örtülü biçimde, şimdi de doğrudan savaşın içine soktu. 4 Tutarsız “açılım” politikalarıyla teröre zirve yaptıran AKP, maalesef Güneydoğu’nun Türkiye’den kopması riskini de her zamankinden daha büyük hale getirdi. 4 Sürecin sonunda ekonomi politikaları iflas eden AKP, içeride izlediği politikalarla da ülkede demokrasiyi, hukuk devletini ve buna bağlı olarak güveni ve yatırım ortamını tahrip etti. 4 15 Temmuz’dan sonra yok olan güven, yerlerde sürünen ülke itibarı nedeniyle ekonominin göbekten bağımlı olduğu dış sermaye gelmez olunca çarkı döndürmek zorlaşıyor. Otoriter yönetim anlayışı, yatırımcıyı caydırıyor. Demokrasinin olmadığı, hukukun işlemediği, keyfi yönetilen bir ülkeye kimse yatırım yapmaz. 4 Ne kadar cazip teşvik paketleri açıklarsa açıklasın, ülkede demokrasiyi, hukuk devletini yeniden tesis edip, belirsizliği ortadan kaldırmadığı, herkesin önünü görebileceği bir ortamı yaratamadığı sürece kâğıt üzerindeki bu teşvik vaatleri ne yazık ki yatırımları harekete geçiremeyecek, ekonomiyi canlandıramayacaktır. 4 Sektörel kümelenme ile bölgesel kalkınma da sağlayan il ve ilçe bazlı özel vergi muafiyetleriyle yeni yatırımlar teşvik edilirken, mevcut yatırımlar ise pişman edilmemeli. Yeni model gerekiyor 4 DoğuGüneydoğu için de tüm ülke için de çözümün; yatırımları, üretimi, istihdamı artırmanın, kalkınmanın adresi birinci sınıf demokrasidir. Bu da ancak katılımcılık, çoğulculuk, uzlaşmacılık ve ortak akıl ile olur. Yeni bir siyaset anlayışı ile birlikte yeni bir ekonomi modeli ve yeni kalkınma hikâyesine ihtiyaç var. 4 Göçü, terörü önlemenin ve sosyal barışı sağlamanın yolu insanisosyalekonomik kalkınmadan; yerinde iş ve aştan geçiyor. 4 Siyasal istikrarı, güveni sağlamak, demokrasiyi, hukuk devletini onarıp ekonomide kötüye gidişin önüne geçmek ve halka iş ve aş yaratacak yatırımların önünü açmak, üretim ve istihdam artışını sağlamak için Türkiye’nin acilen yeni bir siyaset anlayışına, ekonomik ve diplomatik alanda kapsamlı bir restorasyona ihtiyacı vardır. ekonomi 9 Şimdi de Trump paniği Obama seçildiğinde “Irkçılık sonrası dönem geçildi” diyorlardı. “Olacak iş değil” dedik. Şimdi de “eyvah her şey değişecek” paniği var. Değişim çoktan başladı; Trump, ürünlerinden yalnızca biri. Küreselleşmeler hep çöker... İngiltere hegemonyası altında yaşanan küreselleşme 1930’larda bir mali kriz, korumacılık, liberalizm gerilerken güçlenen devlet kapitalizmi, milliyetçilik, ırkçılık, faşizm, devrimler ve savaşlarla çöktü. ABD hegemonyası altında gelişen küreselleşme de benzer bir süreci izliyor. Kapitalizm yapısal krize girince, kapitalist sınıf ve devlet kabaca üç grupta toplanabilecek önlemlere yönelir. Birinci grup, üretkenliğin artırılmasını; maliyetlerin, ücretleri bastırarak, çalışma koşullarını değiştirerek düşürülmesini içerir. İkinci grup, sermayeye yeni değerlenme alanları açabilmek için mal, sermaye ihracını kolaylaştıracak, ekonomikyasalsiyasi koşulların oluşturmasına ilişkindir. Üçüncü grup, sermayenin artıkdeğer üretmekten uzaklaşarak, üretilmiş olandan pay almaya yönelik finansallaşmasını, spekülasyonu, birikmiş olana el koymayı kolaylaştıran önlemleri içerir. Bu önlemler, ülke içinde gelir dağılımında bozulmayı hızlandırır, kronik yüksek işsizlik yaratır. Uluslararası düzlemde, “eşitsiz ve birleşik gelişme” hızlanır, yeni sermaye birikim merkezleri yükselirken, kimi eski merkezler geriler. Bu zeminde servetin ve gücün yenidendağılımına ilişkin talepler gündeme gelir. Sermaye örgütlenmesinde, maliyeti düşürmek, verimliliği artırmak amacıyla, haberleşme ve taşımacılık teknolojilerinde yaşanan gelişmeler sermaye birikim merkezlerini birbirine bağlarken, sarsıntıların sistem içinde hızla yaygınlaşmasını kolaylaştırır. Bu gelişmelerin toplumsal sonuçları, düzene, yöneticilere güvensizlik; kriz öncesine dönmeyi arzulayan reaksiyoner ve kapitalizmi aşmaya yönelik devrimci eğilimler olarak şekillenir. Bu sorunlar yönetici sınıfların temsilcilerinin politik öncelikler listesinin başına geçer. Bu noktada mali önlemlerle, devlet harcamalarıyla, altyapı yatırımlarına öncelik vererek işsizliği azaltmak, iç talebi desteklemek gibi önlemler, yeni baskıdenetim araçlarıyla birlikte gündeme gelmeye başlar. İç talebi güçlendirme adımları da kaçınılmaz olarak gündeme, devletin ekonomiye enjekte edeceği kaynakların ülke dışına gitmesini önlemeye yönelik korumacılık uygulamalarını getirir. Küreselleşme kendi ürettiği sorunların altında çökmeye başlar. Küreselleşmeden sonra... Mali kriz ortamında, egemen sınıfların temsilcileri, “seçkinler” kendilerini, başarısızlıkla, halkın sorunlarına ilgisizlikle suçlayarak yükselen toplumsal muhalefet karşısında, hem korunmak, hem de kullanmak üzere reaksiyoner eğilimlere yanaşıyorlar. Böylece muhalefetin reaksiyoner eğilimlerinin ideolojisi popüler kültürde öne çıkmaya başlıyor. Popüler kültürde, ırkçı, yabancı düşmanı, milliyetçi, cinsiyetçi temalar, sermayeye yönelik eleştirileri köreltiyor. Dahası, bu temalar, gerektiğinde uluslararası askeri maceraları da kolaylaştırıyor. Donald Trump’a oy veren seçmenin eğilimini kabaca biliyoruz. Ancak Wall Street Journal’dan G. Seib’in bulguları, Trump seçmeninin yalnızca yüzde 17’sinin göçmen “düşmanlığından”, yüzde 57’sinin serbest ticaret “karşıtlığından”, hemen hepsinin değişim arzusundan oy verdiğini gösteriyor. Diğer taraftan, Wall Street Journal ve Financial Times gibi yayınlardan, Trump başkanlığından en çok, kimyailaç, enerji, silah, inşaat sanayiilerinin yaralanacağını öğreniyoruz. S&P 500’ün aksine Dow Jones 30 indeksinin, özellikle J.P Morgan, Goldman Sachs hisselerinin performansından da, finanskapitalin gelişmelerden hoşnut olduğunu... En büyük düş kırıklığını Trump’a oy verenler yaşayacak! CLK gitti CK geldi Kolin İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Üyesi Celal Koloğlu, geçen ay CengizLimakKolin’de (CLK Enerji) yaşanan hisse dağılımından sonra ortaklığın yeni isminin CK Enerji (CengizKolin) olarak devam edeceğini ve 3 elektrik dağıtım bölgesinde yatırımlarını sürdüreceklerini açıkladı. Yarım milyon ithal oto Türkiye’de yılın 10 ayında satılan 719 bin 499 otomobil ve hafif ticari aracın, yüzde 69.32’si ithalat, yüzde 30.68’i ise yerli üretimle karşılandı. Ocakekim döneminde, otomobil satışlarında ithal oranı yüzde 75.80’e ulaşırken, hafif ticari araçlarda yerli üretim ithalleri solladı.Firma bazında, otomobil ve hafif ticari araç toplam satışlarında Volkswagen, otomobil satışlarında Renault, hafif ticari araçta ise Ford ilk sırada yer aldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle