23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 14 Kasım 2016 4 teslim olmayız EDİTÖR: özgür özkü TASARIM: ZARİFE SELÇUK İTİRAFÇILAR TAHLİYE EDİLDİ Tutuklu HSYK üyeleri Kemal Özçelik ve Kerim Tosun ile eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici cezaevinde itirafçı oldu ve sonrasında tahliye oldular ALİCAN ULUDAĞ 15Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan ve meslekten ihraç edilen HSYK üyeleri Mustafa Kemal Özçelik ve Kerim Tosun ile eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’nin cezaevinde itirafçı olduğu ve sonrasında tahliye edildikleri öğrenildi. Mustafa Kemal Özçelik, gazetemiz yönetici ve yazarlarına yönelik soruşturmayı yürüten savcı Murat İnam’ın FETÖ üyeliğinden ihracına karşı çıkmıştı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından HSYK’nin görev Kemal Özçelik Kerim Tosun Ahmet Hamsici lerine son verdiği üyeler Mahmut Şen, Mustafa Kemal Özçelik, Kerim Tosun, Şaban Işık, Ahmet Berberoğlu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında tutuklanmıştı. 2010 döneminde seçilen, 2014’te görevleri sona eren HSYK üyeleri İbrahim Okur, Ahmet Ham sici, Nesibe Okur gibi isimler de tutuklanan yüksek yargı üyeleri arasında yer almıştı. HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, “yargıda 300 hâkim ve savcı itirafçı oldu” demişti. Bunlar arasında ihraç edilen HSYK üyeleri Mustafa Kemal Özçelik ve Kerim Tosun ile eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’nin de yer aldığı ortaya çıktı. Kerim Tosun’un bir ay önce savcılığa ifade vererek, itirafçı olduğu ve ardından tahliye olduğu öğrenildi. Özçelik’in de geçen haftalarda itirafların ardından tahliye olduğu belirtildi. Bu üç ismin, ifadelerinde 20102014 HSYK seçim süreçlerinde cemaatin rolünü anlattıkları, bu örgüte nasıl girdiklerini anlatarak, cemaatin yargı imamlarının adını verdikleri öğrenildi. Mustafa Kemal Özçelik, gazetemiz yönetici ve yazarlarına yönelik soruşturmayı yürüten savcı Murat İnam’ın FETÖ üyeliğinden ihracına karşı çıkmıştı. l ANKARA İŞTE YARGITAY’IN İMAMLARI İtirafçı olan üyelerin 40 sayfaya yakın verdikleri ifadede cemaatin Yargıtay imamının halen kaçak olan Yargıtay üyesi İlyas Şahin oldu Karayol ğunu söyledikleri öğrenildi. Üyeler, Ceza bölümü imamı olarak 22. Ceza Dairesi üyesi Muharrem Karayol’un adını verirken, hukuk daireleri bölümünün imamı içinse 8. Hukuk Dairesi üyesi Selahattin Atalay’ı gösterdikleri belirtildi. Şahin, Karayol ve Atalay’ın halen firarda oldukları bildirildi. Hukuk dersi verdi Kendi isteğiyle yurda dönen ve tutuklanan gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yöneltilen iddiaları 4 ana başlıkta yanıtladı İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği’nce önceki gece tu tuklanan Gazetemiz İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, savcı lıkta kendisine yöneltilen manşet ler, haberler, köşe yazıları, reklam sözleşmeleriyle ilgili, Cumhuriyet Vakfı’nın 18 Şubat 2014 tarihli seçi mi ve yandaş medyada yer alan id diaları dört ana başlıkta yanıtladı. Atalay, savcılıkça sorulan, birço ğu takipsizlikle sonuçlanan veya sü ren davaların konusu olan haber ler ve manşetlerle ilgi li şunları söyledi: “Ya yımlanan manşetler ve köşe yazılarıyla il gili, 30 yıllık bir avu CANAN COŞKUN kat olarak öğrendiğim bütün bilgilerin ve kanun okumalarımın yan lış olduğunu gördüm. Bana öğreti len hukukta ve okuduğum metinler de, yayın yoluyla işlenen bütün suç larda, ceza sorumluluğunun kimlere ait olduğu açık ve net olarak bellidir. Anayasa ve Türk Ceza Kanunu’nda ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi vardır. Dolayısıyla ne üretilmesinde ne oluşumunda ne de yayımlanma sında herhangi bir dahlim, yetkim olmayan ve kanunen de sorumlu tu tulmam mümkün olmayan konular da açıklama yapmak durumunda ol madığımı düşünüyorum. Bu şekilde ki bir suçlama Türkiye’nin yaşadığı talihsiz dönüşümün sonuçlarıdır.” AMAÇLARI BELLİ Akın Atalay, usulsüz yapıldığı iddia edilen 18 Şubat 2014 tarihli Cumhuriyet Vakfı seçimlerine ilişkin ise “Bu suçlamayı hayretle karşılıyorum. Tüzel kişilerin genel kurullarının yapılması, genel kurullarda toplantı yeter sayısının olup olmadığı normal koşullar altında savcılıkların ve ceza hukukunun ilgi alanında değildir. Toplantılarda usulsüzlük ya da kanuna aykırılık olduğu iddiasında olan ilgili kişiler varsa bu iddiasını ya Sulh Hukuk Mahkemesi önüne ya da Asliye Hukuk Mahkemesi önüne getirir. İlgili hukuk mahkemesi iddiayı sabit görürse genel kurulu iptal eder. Bütün yaptırım bundan ibarettir” dedi. Vakıf seçimlerinin, savcılık aracılığıyle ceza hukukunun ilgi alanına sokulduğunu, savcılığın, bu iddia üzerine, ‘mal bulmuş Mağribi’ gibi saldırdığını aktardı. Hedefin kendisi veya 9 yazar ve yöneticimizden öte ‘yargı alet edilerek Cumhuriyet gazetesini birilerinin eline vermek olduğunu’ belirtti. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün söz konusu seçimin usulüne uygun olduğunu bildiren raporunu anımsatan Atalay, “İddianame ortaya çıkınca, eğer susturulmazsak, bu konuda söyleyeceğimiz çok şey olacaktır. Herhangi bir kişinin seçimde seçilmemesi tasfiye olarak nitelendiriliyor. O toplantıya katılan ve bu soruşturma dosyasında şikayetçi olan bir kişiyi seçmeyen Alev Coşkun ve Mustafa Pamukoğlu hakkında herhangi bir soruşturma yapılmamaktadır. Aynı eylem nedeniyle farklı uygulama söz konusudur” dedi. ‘GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ’ BİRE BİR KOPYA Hâkim Mustafa Çakar, tutuklanacağını bilerek yurda dönen Atalay’ı kaçma, saklanma ve kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle tutukla dı. CMK’nin 100. maddesinin ikinci fıkrasının a bendinde, “Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa” tutuklanabileceği belirtiliyor. Yargıç, adli kontrol talebinin ise soruşturmanın selametle sonuçlandırılması bakımından sakıncalı olacağını savundu. Hâkimliğin tutuklama kararının ‘gereği düşünüldü’ kısmı, 9 yönetici ve yazarımız hakkında verilen kararın bire bir kopyasıydı. Okuyucuya mesaj Atalay, Cumhuriyet’in yayın ilkeleri ve politikasının belli olduğunu belirterek değiştirilse bile bunun suç sayılamayacağını söyledi Gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, kendisine yöneltilen yayın politikasını değiştirme iddiasıyla ilgili, TCK’de ve ceza hükmü içeren özel kanunlarda bir suç tipi bulunmadığını vurguladı. Atalay, bu haberi okuyacak okurlara da tutanak aracılığıyla şu şekilde seslendi: “Bu sorgu tutanağını okuyacağını emin olduğum okurların yanlış anlamaması için şunu öncelikle vurgulamak isterim. Cumhuriyet gazetesinin yayın ilkeleri ve politikası halen internet sitesinde yayımlanmaktadır. Bu yayın çizgisi ve politikası değişmemiştir, değiştirilmemiştir. Yayın çizgisinin değiştiği iddia edilse bile bu konu okurların ilgi alanındaki bir konu olup ne bir soruşturmanın ne de savcılığın ilgi ve yetki alanına girmez. Yargı organları aracılığıyla ile Cumhuriyet gazetesine yayın çizgisi dayattırılamaz” dedi. EN AZ İLAN BİZDE Gazetenin aldığı reklamlarla ilgili iddialara da tepki gösteren Atalay, “Cihan Haber Ajansı’na yapılan ödeme ile ilgili olarak gayet açık olarak şunu söyleyebilirim. Cumhuriyet gazetesi de Türkiye’de yayımlanan diğer ulusal gazete ÜLKEMİZDEKİ HUKUKUN AHVALİ DE BUDUR Akın Atalay, Berlin’den İstanbul’a dönüşte apronda gözaltına alınmıştı. Atalay, hâkimlikteki savunmasını, bir ‘kıssadan hisse’ ile sonlandırdı: “Osmanlı’da padişah 4. Murat döneminde çok bilinen Bekri Mustafa adında ayyaşlığı ile ünlü bir derviş vardır. Bekri Mustafa, bir gün sızmak derecesinde alkollü iken mahallede caminin önünden geçmektedir. O sırada camide kaldırılmak üzere bekleyen bir cenaze vardır, fakat caminin imamı ortada yoktur. Orada bulunan ahali yoldan geçmekte olan Bekri Mustafa’yı görünce kılığına kıyafetine cüppesine ve sakalına bakarak ‘Hoca efendi gel şu namazı kıldır. Cenazeyi ortada bırakmayalım’ derler. Bekri Mustafa her ne kadar ‘Ben hoca değilim. Benim kıldırdığım namaz geçerli olmaz’ dese de, yaka paça musalla taşının önüne götürülmesi ile işi yapar. İş bittikten sonra tabuta eğilir ve bir şeyler fısıldar. Daha sonra cemaatten biri kendisine ‘Hoca efendi tabutun başında neler fısıldadın’ diye sorar. Bekri Mustafa da ‘Sen şimdi ahirete gidiyorsun. Orada sana sorarlar “dünyanın ahvali nasıldır?” Sen de dersin ki “Bekri Mustafa imam olmuş namaz kıldırıyor, onlar anlar.” Bu hisseye gelince, Cumhuriyet Gazetesi’nin yazar ve yöneticileri FETÖ’ye yardım etmekle suçlanıp tutuklandılar. Ülkemizdeki hukukun ahvali de budur.” ler ve belli başlı haber ajanslarından hizmet alırlar. Cumhuriyet gazetesi belki de Cihan Haber Ajansı ile en az süre çalışmış ve en az ticari ilişki kurmuştur” dedi. Atalay, Boydak Grubu’na ait iki mobilya firmasının kendi reklam ajansları aracılığı ile gazetelere reklam verdiğini belirterek, “Söz konusu reklamların, aynı dönem içerisinde Hürriyet, Milliyet, Star, Yeni Şafak ve Sabah gibi gazetelerde çok daha yüksek oranlarda yayımlandığı çok açık bir gerçeklik ve olgudur. Reklam verenlerle gazete ilişkisinden öte başka bir ilişki olduğu iddia ediliyorsa onun delillerinin ortaya konulması gerekmektedir” dedi. PARKECİ ÇIKTILAR Savcılıkta yöneltilen ‘Hüseyin Aktaş, Atila Aktaş ve Şaban Aydın isimli kişilerin kim olduğu, aralarındaki hukuki ilişki ve bu kişilerin neden kendisine para transferi yaptığı’ sorusunu da yanıtlayan Atalay, söz konusu kişilere evinin parkelerini değiştir mesi için ödeme yaptığını belirtti. Atalay, avukat Kazım Yiğit Akalın’a yapılan 14 bin 720 TL’lik ödemeye ilişkin ise “Akalın, İstanbul Barosu futbol takımında, o dönem birlikte uluslararası barolar turnuvalarına gittiğimiz, otel rezervasyonlarımızı ve uçak bileti işlemlerini futbol takımındaki arkadaşlarımız adına organize eden meslektaşımızdır. Ödeme bu amaçla yapılmıştır. Futbol takımındaki bütün arkadaşlar aynı şekilde bu ödemeleri yapmıştır” dedi. l İSTANBUL Siz yattınız biz utandık... Barış Derneği davasından tutuklu yatıp çıktıktan sonraki ilk günlerde bir kafede içtiğim çayı ödemek isterken kasada oturan sahibi bu sözleri söylemişti: “Biz size borçluyuz aslında. Siz yattınız, biz utandık. Siz bizi tanımazsınız ama biz sizi çok iyi tanıyoruz. Geçmiş olsun.” Elbette duygulanmıştım. Sonraları hep düşünmüşümdür. Bir kitap yazarsın, kim okur bilmezsin. Bir davranışın olur, kim ne düşünür haberin olmaz. Bir söz söylersin, kimin aklında kalır düşünmezsin. Ama işte yaptıkların ettiklerin bir yerde karşına çıkıverir. Sözlerin, yazıların birilerinde yaşamaktadır. Şimdi hapiste olan dostlarım, arkadaşlarım. Onlar yatacak, biz utanacağız. Özgürlüklerinden yoksun kalışları bizim utancımız olacak. Ama durun bakalım, biz gerçekte özgür müyüz? Hapisten çıktığım gün ne istemiştim? Sadece caddede dolaşmak, o kadar. Arkadaşlar, Boğaz’da rakı balık muhabbeti yaparlardı. Ben caddede öylece dolaşmak istiyordum. Caddede öylece dolaştım. Öyle dalgın, hiçbir şeye bakmadan. Sonra da dönüp gelmiştim. Öyle hatırlıyorum. Sonra da hırsla “Sözüm Sanadır”ı yazmıştım. Erdal Öz yayımlamıştı. Can Yayınları. Bir başka kitabım da duygularımdı, “Kendi Yurdunda Sürgünsün”. Şimdi yazsam adını ne koyardım, bilmiyorum. 10 Kasım’da yazıyorum bu yazıyı. Yer gök ATATÜRK. Gazeteler, ilanlar, TV köşelerinde ATA portresi. Anıtkabir dolup taşıyor. Yarın 11 Kasım olacak 12 Kasım 13 Kasım 14 Kasım 2016 Pazartesi günü bu yazım çıkacak. O bir günlük ATATÜRK anmasından geriye ne kalacak? Atatürk’ün azmi mi? Atatürk’ün kararlılığı mı? Atatürk’ün eşsiz cesareti mi? Atatürk’ün erişilmez öngörüsü mü? Bugün Atatürk’ün nesi aramızda yaşıyor? Hadi ben söyleyeyim, adı ve fotoğrafları. Atatürk’e layık bir iktidar mı var? Atatürk’e layık bir muhalefet mi var? Atatürk’e layık neyimiz var? Söyleyin söyleyin, bir şey bulun. Eğitim mi? Nasıl da emek vermişti. Laiklik mi? Dinin sömürü aracı olmasını önlemişti. Adalet mi? Cumhuriyeti nasıl da koruyordu. Köylü mü? “Efendimizdir” demişti. Koruyor, eğitiyordu. Kentler mi? Şehir planları yaptırıyordu. Ekonomi mi? Ulusal ekonomiydi. Köyden başlayan kalkınmaydı. Dış politika mı? Barış antlaşmaları yapıyordu. Din mi? Halk okuduğunu anlasın, inancını bilsin istiyordu. Toplum uygar olsun, birey yurttaş olsun istiyordu. Her isteği uygarlıktan yanaydı, insanlık içindi. Şimdiye bakın, bütün bunlardan geriye ne kaldı? Eğitim mi? İmam hatip eğitimidir. Adalet mi? İktidarın emrindeki infaz işlemidir. Laiklik mi? Laikler bile sözünü edemez olmuştur. Dinsizlik sayılmaktadır. Köylü mü? Kent varoşlarına getirilmiş, ümmet yapılmıştır. Kentler mi? Fırsat müteahhitlerine teslim edilmiş, toprak yağmalanmıştır. Ekonomi mi? Tüketim sistemine teslim edilmiş, yoksul sadakaya bağlanmıştır. Dış politika mı? Ortadoğu yağmasına ortak edilmiş, sonu meçhule itilmiştir. Din mi? Halkı itaat ettirmek üzere her alanda kullanılmaktadır. Uygarlık mı? Osmanlılık hevesiyle geçmişe özenti yaratılmıştır. İşte, kısaca 93 yılın başı ve bugünü. Yarını ne mi olacak? Bırakırsanız bu yol sürüp gidecek. Bırakmamak için mi? Atatürk’e sığınmayı bırakıp onun yolunu izleyeceksiniz. Sızlanmayıp haykıran. Beklemeyip ayağa kalkan. Neyi ne için yaptığını bilerek yapan. Cesur. Akıllı. Bıkmayan, yorulmayan, yarıda bırakmayan, Atatürk insanları olabiliyor muyuz? İşte bu ülkenin kaderi o zaman değişecektir. O zaman bu kader bizim ellerimize geçecektir. Yoksa, ATATÜRK orada yatacak, Biz de burada utanacağız... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle