23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR AVRO 3.0480 2.5 kuruş 3.3950 0.8 kuruş FAİZ BORSA ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 8.62 0.02 puan 77.057 168 puan 846.51 9.26 kuruş 126.25 1.40 kuruş 8 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY IMF: Darbe girişimiCygaüerkiçsaeeclçieşıkke büyümeyi düşürecek Uluslararası Para Fonu Türkiye için büyüme tahminlerini bu yıl için yüzde 3.8’den yüzde 3.3’e, 2017 için ise yüzde 3.4’ten yüzde 3’e düşürdü. Cari açık ise artacak Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre Türkiye’de 2016 ve 2017’de büyüme, makroekonomik politika gevşemesi ekonomik aktiviteyi destekleyecek olsa da son terörist saldırılar ve başarısız darbe girişimi sonrasında yükselen belirsizlik tarafından durdurulacak. IMF’nin ‘Bastırılmış Talep: Belirtiler ve Çareler’ başlığını taşıyan Ekim 2016 Dünya Ekonomik Görünüm Raporu yayımlandı. Anka’nın haberine göre, nisan ayında Türkiye’nin bu yıl yüzde 3.8, 2017’de ise yüzde 3.4 büyüyeceğini öngören IMF, büyüme tahminlerini bu yıl için yüzde 3.3, gelecek yıl için ise yüzde 3’e indirdi. Türkiye geçen yıl yüzde 4 büyümüştü. Nisanda Türkiye’de enflasyonun bu yıl 9.8, gelecek yıl ise 8.8 olacağı tahmin edilmişti. IMF enflasyon tahminlerini bu yıl için yüzde 8.4, gelecek yıl için ise 8.2’ye indirdi. Nisanda cari işlemler açığının bu yıl GSYH’nin yüzde 3.6’sı, gelecek yıl için ise yüzde 4.1’i olacağını öngören IMF, açık tahminlerini bu yıl için yüzde 4.4, gelecek yıl için ise yukarı yönlü revize ederek yüzde 5.6 olacağını açıkladı. Dünya için kötümser Rapora göre dünyada büyümenin bu yıl yüzde 3.1’e yavaşlaması bekleniyor. Ancak gelecek yıl için yüzde 3.4 büyüme öngörüldü. IMF dünya büyüme tahminini nisan ayına göre yüzde 0.1 düşürmüş oldu. Bunda Brexit süreci ve ABD’de beklenenden zayıf büyüme etkili oldu. Bu gelişmeler küresel faiz oranlarında aşağı yönlü ek baskı oluşturacak. Para politikalarının ise daha uzun bir süre için uyumlu kalması bekleniyor. IMF Brexit’in nihai etkisinin belirsiz olduğu yönünde uyarıda bulundu. IMF küresel ekonomiye yönelik 2016 ve 2017 büyüme beklentilerini sırasıyla yüzde 3.1 ve 3.4’te sabit bıraktı. Öte yandan, gelişmiş ülkelere yönelik büyüme tahmini bu yıl için yüzde 1.8’den yüzde 1.6’ya indirildi. Gelişmiş ülkelere yönelik aşağı yönlü revizyonda en büyük rolü, ABD ekonomisinin beklenenden daha kötü performans göstermesi oynarken, ülkenin büyüme beklentileri de ciddi şekilde aşağı çekildi. ABD küçülecek IMF, ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 1.6 ve gelecek yıl yüzde 2.2 büyümesini bekliyor. Bu oranlar, temmuz ayında yapılan güncellemede yüzde 2.2 ve yüzde 2.5 seviyesindeydi. Raporda, buna ilaveten, “ABD ekonomisi son birkaç çeyrekte ivme kaybetti ve 2016”nın ikinci yarısında beklenen toparlanma gerçekleşmedi” ifadelerine yer verildi. Ülkede işsizliğin güçlü istihdam artışı sayesinde yüzde 5’in altına gerilediği anımsatılan raporda, buna karşın enf lasyon ve ücret artışının zayıf kaldığına işaret edildi. Faiz kademeli artsın ABD Merkez Bankası Fed’in Aralık 2015’te başladığı faiz artırımına hem enflasyondaki zayıflık hem de uluslararası riskler nedeniyle ara vermesinin doğru olduğu vurgulanan raporda, “Gelecek faiz artışları, ücretler ile enflasyonda kalıcı yükselmeye dair net göstergelere sıkı sıkıya bağlı ve kademeli olmalı” tavsiyesinde bulunuldu. IMF, Avro Bölgesi için 2016 ve 2017 büyüme tahminlerini ise temmuz ayındaki güncellemeye kıyasla 0.1 puan yükselterek sırasıyla yüzde 1.7’ye ve yüzde 1.5’e çıkardı. l Ekonomi Servisi 385 milyon çocuk sefalet içinde yaşıyor Dünya Bankası ve UNICEF, gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların beşte birinin aşırı yoksulluktan etkilendiği uyarısında bulundu. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yüzde 20’sinin sefalet içinde yaşadığını açıkladı. UNICEF ve Dünya Bankası, 385 milyona yakın çocuğun günde yaklaşık 2 dolardan az parayla geçindiğini bildirdi. İki kurum da, Sahraaltı Afrika ülkelerinde yaşayan çocukların yarısının, Güney Asya’daki çocukların da yüzde 30’dan fazlasının sefalet içinde yaşadığına dikkat çekti. UNICEF ve Dünya Bankası, hükümetlere yoksul milyonlarca çocuğa yardım çabalarını arttırma çağrısında bulundu. İki kurum, 2013’te gelişmekte olan ülkelerdeki çocukla rın yüzde 19.5’inin, günde ortalama 1.90 dolar (yaklaşık 6 TL) veya daha az gelire sahip ailelere mensup olduğu belirtildi. Söz konusu oran, yetişkinler arasında yüzde 9.2 olarak belirlendi. UNICEF İcra Direktörü Anthony Lake, “Yoksulluk, en çok çocuklara zarar veriyor. Küçük yaştaki çocuklar, daha da kötü durumda. Hem fiziksel hem de zihinsel gelişimleri olumsuz etkileniyor” dedi. l Ekonomi Servisi Trafikte 2.1 milyar zarar Koç Finansal’a hissedar oldu İtalyan bankası UniCredit, Yapı Kredi’nin hâkim ortağı Koç Finansal Hizmetler AŞ’de (KFH) doğrudan hissedar haline geldi. UniCredit, grup şirketi UniCredit Bank Austria’nın elinde bulunan Yapı Kredi Bankası’nın hâkim ortağı KFH’deki yüzde 50 payı devralarak KFH’de doğrudan hissedar haline geldi. Yapı Kredi’nin yüzde 81.8 hissesi KFH’nin elinde bulunuyor. UniCredit hisse alımının gerekçesini merkezi ve Doğu Avrupa’daki yeniden yapılandırmasına dayandırdı. Trafik sigortası primlerinde aylardır beklenen düşüş hayata geçmedi. Hükümet primlerin istenen düzeye inmediğini belirtip düşük prim seçeneğinin değerlendirilebileceği yeni bir model üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Vergi ve danışmanlık şirketi KPMG Türkiye, yüksek potansiyele ve kârlılık beklentisine rağmen 20 milyon poliçe satışı ve 2.1 milyar TL zarara ulaşan sektörü analiz etti. Türkiye’de trafik sigortası pazarındaki zorlukların temelinde bu zarar var. Trafik branşı, şirket zararlarının en büyük kısmını oluşturuyor. KPMG’ye göre formül şu: Hasarı yöneten kazanır. KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Murat Alsan, “Hayat dışı sigorta şirketleri için brüt yazılan prim, teknik kar değerleri ve poliçe sayılarının detaylı incelemesi sonucunda, bu değerlerde trafik branşının payının yıllar içerisinde giderek yükseldiğini gördük” dedi. l Ekonomi Servisi Dolar ateşlendi Dolar, TL karşısında son iki ayın zirvesinde. Moody’s’in not indirimi ve OHAL’in uzatılması ve dün de Emniyet’teki FETÖ operasyonu piyasalarda tansiyonu yükseltirken kur 3.04’ün üzerine çıktı. DolarTL’de geçen hafta sonu başlayan yabancı çıkışları olağanüstü halin (OHAL) üç ay daha uzatılması ve kamuda görevden uzaklaştırmaların politik riskleri artırmasıyla dün de devam etti. Doların küresel piyasalarda güçlenmesi ile birlikte dolar serbest piyasada günü 3.0480 liradan tamamlarken son iki ayın da zirvesini gördü. DolarTL kuru hafta başından bu yana yüzde 1 yükselişle diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine göre negatif ayrıştı. TEB Yatırım Stratejisti Işık Ökte, OHAL’in uzatılmasının TL’nin negatif ayrışmasında etkili olduğunu belirtirken petrol fiyatlarındaki yüksek seyir de TL’yi zayıflatıyor. Diğer taraftan Em niyet Genel Müdürlüğü’nde ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında 12 bin 801 polisin görevden uzaklaştırılması’ da piyasalarda siyasi risklerin devam ettiğinin işareti olarak yorumlanarak yabancı çıkışını hızlandırdı. Moody’s etkisi Destek Yatırım Menkul Değerler Araştırma Müdürü Murat Tufan da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam edeceği beklentisinin TL’yi zayıflattığını belirtti. Tufan, “Moodys’in Türkiye’nin notunu düşürmesinin etkileri sürüyor. Sterlinin değer kaybı dolar talebini artırdı. Deustche Bank’a yönelik endişeler doları güçlendiriyor” dedi. l Ekonomi Servisi Yerli satışı kesti UniCredit stratejistleri Türk lirasındaki kayıpların artan siyasi risklere bağlı olduğunu vurguladı. Yayımlanan notta, Türkiye’de yurtiçinde yerleşiklerin geçen aylarda, dolar/TL’de daha yüksek seviyelerde önemli miktarlarda dövizi TL’ye çevirdiği belirtilirken, gelecek dönemde dolar/TL kurundaki hızın belirlenmesinde bu davranışın önemli rol oynayacağı kaydedildi. Geçen hafta borsada gerçekleşen satışlar ile birlikte özellikle yabancı yatırımcılar nezdinde döviz talebi arttı. Huawei’nin hedefi üçüncülük Dünyanın önde gelen cep telefonu üreticilerinden Çinli Huawei, Türkiye pazarında satışta üçüncü sıraya yerleşmeyi hedefliyor. Şu anda yüzde 3.54 pazar payına sahip olan şirketin amacı kritik diye tabir ettiği yüzde 15 pazar payını yakalamak. Huawei Tüketici Elektroniği Ülke Müdürü Yang Zhongbo, Türkiye’nin kendileri için 12 stratejik ülkeden biri olduğunu belirterek, “Özellikle Tüketici ürünlerinde son kullanıcıya ulaşmada kapasiteyi artırmak istiyoruz” dedi. Huawei Tüketici Elektro niği İş Grubu, Türkiye’de kapıdan kapıya satış sonrası servisi de kapsayan VIP hizmeti başlattı. Huawei P9’da satış tarihinden itibaren üç ay, Huawei P9 Lite’de ise bir ay içerisinde oluşabilecek ekran hasarları, ücretsiz ekran değişimi ile Huawei garantisi altında karşılanacak. Anlaşmalı kargo şirketinin kapıdan alacağı cihaz 5 gün içerisinde tamir edilip kullanıcıya teslim edilecek. Huawei Türkiye Tüketim Ürünleri Pazarlama Direktörü Cem Sezer, “Tüketicimize en iyiyi sunma konusunda iddialıyız” dedi. l Ekonomi Servisi 108 milyon sevkIyat Huawei, 2015’te dünya genelinde tüketici ürünle ri grubunda 20 milyar dolar gelir elde ederken 108 milyon adet ürünün sekiyatını gerçekleştirdi. 2016 ilk yarıda ise gelir 11.6 milyar dolar, ürün sevkıyatı ise 60 milyon adet oldu. Şirketin dünya genelinde 170 bin çalışanı, 16 ArGe merkezi bu lunuyor. Cem Sezer Çarşamba 5 Ekim 2016 Türkiye ekonomisinde üretkenlik Geçen haftaki yazımızda kapitalizmin merkez ekonomisi konumundaki ABD’de üretkenlik kazanımlarının son on yıl boyunca durgunlaştığını ve bu olgunun mevcut büyük durgunluk sürecinin de ana açıklayıcısı olduğunu vurgulamıştık. Bugünkü yazımızda bu tespitin Türkiye ekonomisi ile ilgili olan yönlerini değerlendirmeye çalışacağız. Soru önemlidir; zira son yıllarda sıklıkla duyduğumuz bir savı yansıtmaktadır: Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır... Bu sava örnek olarak küresel kriz boyunca herhangi bir banka iflasının yaşanmamış olduğu; kamu maliyesinde dengelerin korunduğu, kamu borcunun düşüklüğü gibi öğeler gösterilmektedir. Oysa bir ekonominin temel yapısının sağlamlığı salt bir “kamu maliyesi” meselesi değil, ekonomik büyümenin niteliği ve sürdürülebilir kaynaklara dayanıp dayanmadığı sorunlarıyla ilgilidir. Dolayısıyla, büyümenin ana kaynağı olan üretkenlik kazanımlarının nicel boyutu, bir ekonominin temellerinin ne derece sağlam olduğu sorusunun can damarıdır. Türkiye ekonomisinde üretkenlik düzeyi ne durumdadır? Temelde yanıtlanması gerekli soru budur. Bu soruya yanıt aramak için uluslararası büyüme yazınına önemli bir kaynak oluşturan Groningen Üniversitesi “Dünya Tabloları” veri setinden yararlanacağız. 2016 Ağustosu’nda 9. versiyonu yayımlanan bu zengin veri setini ilgili okuyucular yazının sonundaki internet adresinden de takip edebilirler. Penn Dünya Tabloları içerisinde bir dizi makro gösterge yanında en ilgi çeken veri, ülkelerin “toplam faktör üretkenliği” serisine ait. Söz konusu üretkenlik verisi, bir ülkede iktisadi kaynakların ne derece etkin ve verimli kullanılmakta olduğunu göstermekte. Sadece fiziksel sermayeye yatırım ya da istihdam artışı değil, aynı zamanda teknoloji düzeyi, kurumların (eğitim, sağlık ve hukuk sistemlerinin) etkinliği ve nihai olarak büyümenin sürdürülebilir ve adaletli olup olmadığı konularına da açıklık getiriyor. Penn Dünya tabloları verilerinden Türkiye ekonomisinde üretkenlik kazanımlarının uzun dönemli seyrini aşağıdaki grafikte sergiliyoruz. Grafik, Türkiye ekonomisinde üretkenlik artışının en hızlı olduğu dönemin 19631976 arasında gerçekleştiğini belgeliyor. Söz konusu dönemde ulusal ekonomide üretkenliğin on üç yıl boyunca yıllık ortalama yüzde 2.2 artış gösterdiğini gözlüyoruz. Bundan sonra kısa süreli iki üretkenlik artışı gözleniyor; 19821987 ve 20012007. Ancak her iki dönemde de kısa süreli birer saman alevi gibi parlayan üretkenlik gösterisi, aşağı doğru dalgalanmalara ve durgunluğa dönüşmüş durumda. Bu olgu özellikle içinde bulunduğumuz (2008 sonrası) küresel durgunluk döneminde belirgin. Nitekim veriler 2014 itibarıyla Türkiye ekonomisinin küresel büyük durgunluk döneminde yaşadığı üretkenlik kayıplarının yılda yüzde 1.4 oranında olduğunu belgeliyor. Türkiye’de 2014 itibarıyla üretkenlik düzeyi 1975 düzeyine gerilemiş durumda. İç talebin yapay yollarla ivmelenmesine dayanan ve arazi rantlarıyla beslenen, özünde de dış borçlanmaya dayalı, spekülatif nitelikli bu hormonlu büyüme süreci, “etkinlik”, “verimlilik”, “üretkenlik” gibi göstergelerin sınaması altında tüm cilalarını yitiriyor. Bu gözlemler altında Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır savı hiç de “sağlam temellere” dayanmıyor. Bütün bu gerçekler yanında Moody’s adlı derecelendirme kuruluşunun ülkemizi “yatırım yapılamaz” olarak ilan ettiğinden bu yana ulusal ekonominin reel gücünün ne konumda olduğuna dair tartışmalar da alevlenmiş durumda. Resmi ekonomi idaresi Türkiye’nin makro dengelerinin sağlam olduğu iddiasıyla Moodys’in kararını neredeyse darbe suçlamasıyla nitelendirmekte. Özünde finans burjuvazisinin spekülatif davranışlarını ilgilendiren bir kararı hamaset ile karşılamak yerine, ulusal ekonominin reel göstergeleri bakımından değerlendirmek daha doğru olmaz mı? Penn World Tables veri seti için: http://www.rug.nl/ research/ggdc/data/pwt/pwt9.0 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle