22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 4 Ekim 2016 2 ‘Fildişi kulelerimizde oturmak istemiyoruz’ ODTÜ tarihinde ilk kez rektörlük görevine seçimde FİGEN ATALAY ODTÜ tarihinde bir ilk yaşandı, seçimde ikinci olan Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, rektör olarak atandı. Seçim sonucuna say en çok oy alan değil, ikinci sıradaki aday atandı. gı duyacağına dair verdiği söze rağmen üniversitenin rektörsüz kalmaması için görevi kabul eden Prof. Kök, ODTÜ dinamiklerinden, kültüründen ödün vermeden yeni yaklaşımlar getirmek, topluma daha çok katkıda bu İlk 100’den lunmak için çalışacaklarını söyledi. Rektör Kök, “Önce kendisiyle, sonra toplumun tüm kesimleriyle barışık 12 öğrenci ODTÜ Rektörü, üniversitenin öğ renci profiliyle ilgili şunları söy farklı bir ODTÜ göreceksiniz’’ dedi. Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ile üniversite kampusunda “ilk röportaj” için bir araya geldik. Farklı bir bakış açısı geliştireceklerini vurgulayan ledi: “Bütün binalarımız yaşlandı. Vakıf Rektör, şöyle devam etti: üniversitesi burs veriyor, tek kişilik oda “Sadece araştırmayla eğitimle de veriyor, bilgisayar veriyor. Eskiden üni ğil, toplumla da doğayla da çevreyle de versitemiz ilk 100’den 3040 kişi alır çok ilişkilerimiz var. Ama bazı konular ken şimdi bu sayı 12’ye düştü. ODTÜ eskiden beri Anadolu’ya hiz met eden bir üniversite. Anadolu’nun bütün parlak beyinlerini toplamıştır ve bu sürüyor. 77 farklı şehirden öğrenci var. Aslında bu havayı da o veriyor. Biz hâlâ da övünüyoruz bununla ama tabii Galatasaray Lisesi’nden öğrencimiz de var, Robert’den de.’’ da bir noktadan sonra birtakım sıkıntılarımız oluyor. Açıkçası ODTÜ’ye karşı her kurumda saygı var. Önemli olan onu biraz daha açığa çıkarabilmek, biraz daha gündeme getirmek. Bu da biraz daha paylaşımcılıkla doğru orantılı. ‘En iyisi biziz, bunu başkasıyla paylaşamayız’ diyerek fildişi kulelerimizde oturmak istemiyoruz. Hem akade mik hem toplumsal anlamda daha fark lı bir yere gelebileceğimizi düşünü yorum ama bunu yaparken tabii kendi ritüellerimizden iç dina miklerimizden hiçbir ödün vermek istemiyoruz çün kü ODTÜ’nün bilinen bir hayat felsefesi, olaylara yaklaşımı var. Bunu bozmak istemi yoruz ve çok rahat bir şe kilde bozmadan da ya Prof. Dr. pılabilir. Toplumla iç içe Verşan olabilmemiz icin farklı dü Figen Atalay şüncelerimiz de var. Örneğin Ankara’da bazı okullarla işbirliği yaparak onların bilgisayar altya pılarını geliştirmek istiyoruz. 33 yıllık ODTÜ’lü Rektör Prof. Kök, kendisiyle ilgili de şu bilgileri verdi: ‘ODTÜ’den 1983’te mezun oldum. Doktoramı da burada yaptım. Doktora sonrası Fransa’ya gittim. İngiltere ve farklı yerlerde araştırmacı profesör olarak görev yaptım. 2001 yılında TÜBİTAK’a geçtim. Başkan Danışmanı olarak ve Avrupa Birliği Altın Çerçeve programınınn başlangıcında yer aldım. Ankara ve Brüksel’de ülke temsilcisi olarak çalıştım. Sonra tekrar ODTÜ’ye döndüm. Bölüm başkanı oldum, daha sonra Mühendislik Fakültesi dekanlığına seçildim sonra da rektör oldum. Petrol ve doğalgaz mühendisiyim. Biraz sert bir hoca olduğumu söylemeliyim ya da notu kıt diyelim.” Eymir Gölü herkesin Eymir Gölü’ne halkın gidemediği yönündeki sözlerin gerçeği yansıtmadığını söyleyen Prof. Kök, “Pazar günü eşimle göle gittik, 45 dakika boyunca ben bir tek ODTÜ’lü görmedim ve çok da kalabalıktı’’ dedi. Süreç bizi de şaşırttı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimler sonucunda 270 oyla birinci olan Prof. Dr. Nevzat Özgüven’i değil, 117 oyla ikinci olan Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök’ü rektörlük görevine atadı. Rektör Prof. Kök, verdiği söze rağmen bu görevi neden kabul ettiğini şöyle anlattı: “ODTÜ’de aday olan bütün hocalarımızın profili birbirine çok yakın. Seçimde 2. olduğumuz zaman Ahmet (Doç. Dr. Ahmet Yozgatlıgil) yanımdaydı ve 4 sene sonrası için çalışmaya başlayalım dedik. Gelişen süreç bi ODTÜ’nün yeni rektörü Prof. Mustafa Verşan Kök, Ankara’da bazı okullarla işbirliği yaparak, onların bilgisayar altyapılarını geliştireceklerini söyledi. Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, rektör olarak atandığını televizyon izlediği sırada geçen alt yazıdan öğrendiğini ve çok şaşırdığını söyledi. Sıralamada kan kaybı var Rektör Kök, ODTÜ’nün dünya üniversiteler sıralamalarındaki yer kaybını şöyle değerlendirdi: ‘’Son zamanlarda üç farklı sıralamada çok aşağılara düştük. Bir zamanlar 85. idik. Çok ilginç parametreler var ama öyle ya da böyle bu sıralamalarda bir kan kaybı var. Bunun için yeniden yapılanmamız, öncelikle araştırmacı sayımızı artırmamız lazım. Bunun için de kadro alabilmemiz çok önemli. Öğrenci sayımızsürekli artıyor ama öğretmen sayımız artmıyor. Öğretim üyesi ve yayın sayısı çok önemli. Küçük boyutlu bir vakıf üniversitesi en başarılı akademisyenleri alabiliyor. O zaman yayın yapma kapasitesi de farklı oluyor. Ama bunların hiçbiri tabii ki bahane değil. Bizim en büyük sıkıntımız yurtdışında çok başarılı akademisyenler buluyoruz fakat alamıyoruz. Kadro alamıyoruz ve başka yerden daha iyi bir teklif alıyor ve gidiyor. Öğrenciler için de aynı. Artık öğrenciler üniversite tercihlerinde tek bir parametreye bakmıyor. zi de biraz şaşırttı. TV’de geçen altyazıdan öğrendim rektör olarak atandığımı. Adımı duyduğumuzda eşimle birbirimize baktık, anlayamadık. 28 Temmuz’da atandık fakat göreve 2 Ağustos’ta başladık. Görevi kabul etmemek diye bir şey yok anca istifa edebilirsiniz. İşin üniversite kısmı var. Yeni bir seçim yapılana kadar dışarıdan rektör atanabiliyor. Başka bir çaresi de yoktu açıkcası. Burası çok özgür bir üniversite ve biz tepki tabii ki bekliyorduk. Çünkü hocalarımız çok haklı ve söylenmiş bir söz de var. Hâlâ farklı görüşte olanlar var ve çok saygı duyuyorum bu görüşlere. ODTÜ Rektörü olmak gerçek çok onurlu bir görev ama daha farklı şekillerde normal prosedürlerle daha mutlu ola Sayılarla ODTÜ Öğrenci sayısı: 29.500 Mezun sayısı: 128.500 Öğretim üyesi sayısı: 800 Araştırma görevlisi sayısı: 1.300 Yabancı öğrenci sayısı: Yaklaşık 2 bin caktım. Hatta bir aralar ODTÜ’de en zor durumda olan kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Bu aslında üç aşamalı bir süreç. Biz ODTÜ olarak bunun birinci aşamada bitmesini istiyoruz. Bir de tabii bizim üniversitemizde ilk defa oldu. Rektör olarak atandıktan 10 dakika sonra sosyal medyada Gezi Parkı imzam, orgeneral çocuğu olduğum ve beyaz şaraplı fotoğraflarım ortaya çıktı ve ODTÜ kültüründen olduğum anlaşıldı.” teslim olmaz >> Baştarafı 1. Sayfada HHH Oysa, olguya ve belgeye dayanan gerçek, genel müdürün açıklamasının tam tersidir. Görünen o ki hak, hukuk, adalet, akıl, mantık, olgular ve gerçekler tersyüz edilmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerinin, 2014’ün Kasım ayında yapılan şikâyet üzerine bu konu hakkında yürüttüğü inceleme ve soruşturmanın sonucu tarafımıza 15 Mayıs 2015 tarihli resmi yazıyla şu şekilde bildirilmiştir: “18.02.2014 tarihli yönetim kurulu üyelerinin seçimlerinde vakıf senedinin 11. maddesinde yer alan toplantı nisabına ve yine senedin 10. maddesinde düzenlenen seçim usulüne uyulduğu, 18.02.2014 tarihinde gerçekleştirilen seçim sonucu belirlenen 12 yönetim kurulu üyesinin, vakıf senedi ve ilgili mevzuata uygun olarak seçildiği, değerlendirilmiştir. Cumhuriyet Vakfı Denetim Kurulu eski üyesi Yeminli Mali Müşavir M. P. ve 18.02.2014 tarihli seçimde ıskat edilen yönetim kurulu üyesi Alev Coşkun’un aksi yöndeki görüşlerini içeren ve raporumuzda ek verilmiş bulunan yazılarda ileri sürülen hususların yasal dayanakları yetersiz olduğundan, bu konuda yapılacak herhangi bir işlemin bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.” Nitekim, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne yaptıkları bu başvurudan sonuç alamayan şikâyetçiler, konuyu daha sonra yargıya götürmüşlerdi. 2.5 yıl önceki eski seçimin iptali için açtıkları davada, Cumhuriyet Vakfı ile birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü’nü de davalı olarak gösterdiler. Vakıflar Genel Müdürlüğü, davaya verdiği cevapta “haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini” istedi. HHH Sayın Vakıflar Genel Müdürü, kendi kurumunun inceleme ve soruşturma raporunu, açılan davadaki konumunu ve kurumunun beyanlarını bilmiyor mu? Hiç sanmıyoruz. Bu durumda, gereken inceleme ve araştırmalar yapılarak sonuçlandırılan ve kapatılan bir dosya, hukuk güvenliği ilkesi hiçe sayılarak yeniden açılmış, önceki raporun tam tersi yönde yeni bir rapor düzenlettirilerek, gazetenin ele geçirilmesi için yeni bir planın uygulamaya konulmuş olduğuna dair kuvvetli belirtiler açığa çıkmıştır. Siyasi iktidarın Cumhuriyet’e kızmasını, öfkelenmesini, yayınlarından rahatsızlık duymasını, ne pahasına olursa olsun susturmak, yıldırmak, belli bir çizgiye çekmek ya da kayyıma devretmek suretiyle kapatmak istemesini anlıyoruz. Ama uzun yıllar bu gazetede yöneticilik ve yazarlık yapmış olan biri eski bakan, diğeri halen milletvekili, iki eski Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyesinin, siyasi iktidarla aynı amaçta ve yolda birleşmelerini üzülerek izliyoruz. Bu arkadaşlarımızın yeniden yönetime gelmeleri için AKP medyasının, bürokrasisinin ve iktidarının, her türlü hukuksuzluğu da göze alarak, kendilerine destek olması zaten fazla söze gerek bırakmıyor. 93 yıllık geleneği olan çok saygın ve köklü bir gazeteyi, iktidarın teksesli medya amacına alet edenleri okurlarımızın ve kamuoyunun hakkıyla değerlendireceğine inanıyoruz. HHH Cumhuriyet’teki tüm işlemler ve kararlar vakıf senedine, hukuka ve yasaya uygun olarak yürütülür. Hukuka uygun davrananların alt edilmesi olanaksızdır. Bu yeni oyun da tutmayacaktır. Cumhuriyet gazetesinin yayın ilke ve politikasından ödün vermeden yayınını sürdüreceğinden ve iktidara teslim olmayacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Soma’da umut pikniği Türk Eğitim Vakfı (TEV), Soma Umut Fonu’ndan yararlanan çocuklar için “Okula Dönüş’’ pikniği düzenledi. TEV Genel Müdürü Yıldız Günay, “Çocuklarımız artık büyük bir ailenin, TEV’in parçası. Onları sadece maddi olarak değil, tüm kalbimizle destekliyor, duyarlı bağışçılarımızla birlikte yakınlarında olduğumuzu hissettirmeye çalışıyoruz” dedi. Günay her bursiyerin üniversiteyi bitirmesini hedeflediklerini belirterek, bu projeksiyonu 22 seneye çıkardıklarını söyledi. eğitim EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK Lsiodreurminluluğu Toplumu daha ileri taşıyan, insanları daha müreffeh, daha mutlu yapan lider iyi liderdir; olumlu liderdir. Toplumu geri bıraktıran, insanları daha yoksul, daha mutsuz kılan lider, kötü liderdir; olumsuz liderdir. HHH Liderleri iyikötü diye sınıflarken iki farklı ölçüt kullandığıma dikkat etmişsinizdir: 1) Toplumu ileri götürmek veya geri bıraktırmak. 2) İnsanları müreffeh ve mutlu yapmak veya yoksullaştırmak, mutsuz kılmak. HHH Toplumların ileri götürülmesi veya geri bıraktırılması ne demek? Neye göre bakacağız toplumlara? Bu sorunun yanıtını insanlık tarihine bakarak verebiliyoruz: İnsanlık tarihi, insanların dört aşamadan geçmiş, geçmekte olduğunu gösteriyor: 1) Toplayıcılık, avcılık, paganizm, göçebe aşiret aşaması. 2) Tarım, tektanrılı dinler, yerleşik kırsal imparatorluk aşaması. 3) Endüstri, milliyetçilik, kentsel ulus devletler aşaması. 4) Bilişim, demokrasi ve insan hakları aşaması. Elbette dünyada farklı aşamalarda bulunan çeşitli toplumlar aynı anda birlikte yaşıyor ve bu aşamalardaki toplumların hiçbiri saf, katışıksız, homojen nitelikte değil. Her aşamadaki toplum, bir önceki aşamanın kalıntılarını, tortularını ve bir sonraki aşamanın tohumlarını, filizlerini içinde taşıyor. Her bir toplumdaki lider, toplumunu insanlığın en ileri aşamasına taşıyabildiği, ilerletebildiği oranda başarılı, iyi, olumlu lider oluyor... Toplumu bir önceki aşamada tutmaya çalıştığı, değişme ve gelişmelere direndiği oranda, başarısız, kötü, olumsuz lider oluyor. İnsanlık tarihini iyi bilen, toplumunu bu tarih bağlamında ileri taşımak isteyen liderlere en tipik örnek Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. İnsanlık tarihini iyi bilmeyen, geçmişe saplanıp kalmış, toplumu eskiye döndürmek isteyen, herkesin tanıdığı liderlere örnek vermeye gerek olduğunu sanmıyorum! HHH Bir liderin iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz olduğunu belirleyen refah ve mutluluk düzeyleri ise zaten artık elle tutulur, gözle görülür, ölçülebilir kavramlar. Dikkat edilirse, bir liderin iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz olarak nitelenmesi konusunda, halktan aldığı desteği bir ölçüt olarak kullanmadım... Çünkü halkın duygularını okşayarak onları aldatan demagojik liderlerin, zamanında çoğunluktan destek gördükleri ama sonunda toplumu büyük felaketlere götürdükleri tarihin bize öğrettiği gerçekler arasındadır. HHH Toplumumuzun, gittikçe daha çağdaş, nazik, anlayışlı, mutlu ve demokrat olmak yerine... Gittikçe, daha çağ gerisi, kaba, anlayışsız, mutsuz ve baskıcı bir toplum haline gelmesinde... Dünya ile rekabet için sahip olması gereken eğitim ve teknoloji konularında daha ileri gitmek yerine... Daha geride kalmasında... Liderliğin büyük sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. ‘Çocuktur yapar’ demeyin SAVAŞ KÜRKLÜ Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği Başkanı, Çiğdem Akça, okullardaki “akran zorbalığı”na dikkat çekti. Akran zorbalığını “Bir ya da birden çok öğrencinin kendilerinden daha güçsüz öğrencileri kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız etmesiyle sonuçlanan ve kurbanın kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir saldırganlık türü” olarak tanımlayan Çiğdem Akça, okul çağındaki her dört öğrenciden birinin, bir hafta içerisinde zorbalığa maruz kaldığını vurguladı. Göz yumanlar suçlu Akran zorbalığının, fiziksel, sözel, sosyal, cinsel şiddet türlerini kapsadığını vurgulayan Akça, eşya ya da yiyecekleri zorla alma, para ya da eşyaları çalma, haraç alma, zorla bir şeyler ısmarlatma, defter ya da kitaplarını karalama, eşyalarını izinsiz kullanmanın da bunun bir türü olduğuna dikkat çekti. Bu durumun önlenmesi gerektiğini ifade eden Akça, “Toplum olarak çocuktur yapar diyoruz. Bu en büyük ayıplarımızdan birisi. Yapan kadar göz yumanlar da suçludur’’ dedi. l ADANA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle