22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 31 Ekim 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Otomatik BES’ten şirketler habersiz Bireysel emeklilikte Otomatik Katılım yılbaşında devreye girecek. Ancak detaylar henüz belli değil. Emeklilik şirketleri geçiş için 3 aylık bir ek süre istiyor Bireysel emeklilik sisteminde (BES) 1 Ocak 2017 tari dı. İngiltere’deki örneğe bakarsak; 2 yıl uğraşılmış bunun topluma hinden itibaren Otomatik izah edilmesinde” diye Katılım’a geçilecek. 45 yaş konuştu. ve altı yaklaşık 13 milyon Ayfer çalışanı ilgilendiren yeni ARSLAN Güveni zedeler sisteme geçiş için 2 ay gi Sisteme katılanlar bi kısa bir zaman kaldı ancak seçmekte zorlanmasın diye bir uygulamaya ilişkin yönetmelik tane Standart Fon oluşturulma ler henüz yayımlanmadı ve ka sının planlandığını anlatan Er falarda çok sayıda soru işareti kan, şu hususlara dikkat çekti: var. Üstelik her çalışanın maa “Fonun hangi ürünlere yatırım şından yüzde 3 kesinti yaparak yapacağına Hazine karar vere emeklilik şirketine yatırmak cek. Ancak fonu kimin kuracağı zorunda olan işverenler ise Oto ve yöneteceği henüz belli değil. matik Katılım’dan bihaber. İhale açılacağı veya bir kamu Ücret karşılığı çalışan 45 yaş emeklilik şirketine verileceği altındakilerin, işverenleri ara ne ilişkin söylemler var. Ancak cılığıyla otomatik olarak bir tek merkezi fonun çeşitli mah emeklilik planına dahil edilme surları bulunuyor. Bunun yöne sini düzenleyen Bireysel Emek timi güçleşir, hareket kabiliye lilik Tasarruf ve Yatırım Siste ti zor olur. Ayrıca olumsuz bir mi Kanunu’nda Değişiklik Ya algı yaratabilir ve sisteme olan pılmasına Dair Kanun Tasa güveni zedeleyebilir.” rısı, 25 Ağustos 2016 tarihinde TBMM’de kabul edilmişti. 17 bin şirketi kapsıyor Emeklilik şirketlerine göre, hü Erkan’a göre, Otomatik Katı kümet Otomatik Katılım’da çok lım uygulamasında sıkıntı ya kararlı bir duruş sergiliyor ama ratacak konulardan birisi de iş mevzuat altyapısının henüz ha letmeler. Uygulama ilk yıl 100 zır olmaması önemli bir handi ve üzeri işçi çalıştıran kamu ve kap. Sektör sistemin sağlıklı bir özel sektör şirketlerini kapsa şekilde başlayabilmesi çin sü yacak. 2018 yılında 50 ile 100 renin 3 ay ötelenmesi gerektiği arasında işçi çalıştıran şirket görüşünde. ler sisteme dahil olacak. 2020 İki aylık sürenin hazırlıkla yılına kadar ise 5 ve üzeri işçi rın tamamlanması için yeter çalıştıran işyerlerine kadar uy li olmadığını savunan Anadolu gulama genişleyecek. Şu anda Hayat ve Emeklilik Genel Mü Otomatik Katılım’ın 17 bin iş dürü Uğur Erkan, katılımcıla letmeyi kapsayacağını rın birikimlerinin aktarılacağı ifade eden Erkan, fonun yapısından yönetim şek “2017 yılında iş line kadar çok sayıda belirsiz verenler her ça lik bulunduğunu vurgulayarak, lışanının ma “Yeni sistemde mevcut fonla aşından yüz rımızı kullanamayacağız. Sek de 3 kesinti ya törde 250’nin üzerinde fon var pacak. İşveren ama burada çok farklı bir fon en az bir emek yapısı öngörülüyor ama özellik lilik şirketi ile an leri henüz ortaya konulmuş de laşarak çalışanlarını ğil. Bir fonun kurulması nor emeklilik planına dahil ede mal şartlarda 23 ay sürer. İş cek. Ama bunun gidip şirketle günü olarak baktığımız zaman re anlatılması gerekiyor. Sıkı 45 günlük bir zamanımız kal şık bir takvimimiz var” dedi. Uğur Erkan İşletmelere özel rehber İşverenlerin bu konuda pek çok sorusu olduğuna dikkat çeken Erkan, Hazine işbirliğiyle bir rehber hazırlayarak işletmelere dağıtacaklarını söyledi. Prime esas kazanç nedir? Prime esas kazançtan her ay kesilecek yüzde 3 primler ne zaman yatırılacak? Birden fazla şirket ile çalışmak mümkün mü? Faize duyarlı çalışanlar için ayrı bir fon kurulacak mı? Tabii bunlar işverenlerin merak ettiği konular. Maaşlarını düzenli alamayan veya maaşını aynı ay içinde 3 farklı zaman diliminde alanlar açısından bu kesintiler nasıl yapılacak? Veya SGK primini düzenli yatırmayan işletmeler açısından uygulama nasıl olacak? İşte bu sorular da çalışanları ilgilendiren konular. Bunlara nasıl çözüm bulunacağının henüz netleşmediğini ifade eden Anadolu Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü Uğur Erkan, “Türkiye’de çok farklı işçiişveren ilişki modelleri var. Sistemin başarılı olabilmesi için bunlara tek tek çözüm bulunması gerekiyor” dedi. İşveren de katılmalı Yeni yılda uygulamaya geçecek Otomatik Katılım’da sadece çalışanların maaşından yüzde 3 kesinti yapılacak. Uygulamanın örnek alındığı ülkelerin çoğunda işverenden de katkı payı kesiliyor. Erkan, “İşveren katkılı düşünülseydi çalışan açısından daha cazip olabilirdi. Ama ülkemizde asgari ücretin bu yılın başlarında önemli oranda artırılması gerekçesiyle sistem işverene ilave bir yük getirecek şekilde dizayn edilmedi. Bunun yerine teşvik tarafında adımlar atıldı”diye konuştu. isteyen çıkabilir Otomatik Katılım’da kritik konulardan birisinin de cayma oranı olduğuna işaret eden Erkan, “Otomatik Katılım’da 2 aylık bir cayma süresi söz konusu. Yani sisteme katılım zorunlu ama çalışanlar istemezse 2 ay içerisinde çıkma hakkına sahip olacak. Hazine’nin tahmini yüzde 810 gibi bir cayma oranı olabilir. Tabii bir miktar daha yüksek olabilir. Sektör olarak hepimizin temennisi; sınırlı bir cayma oranı olursa hedeflenen faydaya ulaşabiliriz. Dünyada uygulanan örneklerini incelediğimizde; önemli bir kesimin bu sisteme katıldıktan sonra kaldığını gördük” dedi. Büyüme için eğitim şart Sanem Oktar 4.1 milyon güvencesiz çalışıyor Türkiye Kadın Girişim ciler Derneği (KAGİDER) Başkanı Sanem Oktar, Türkiye’de 8.1 milyon kadının istihdama dahil olduğunu ancak 4.1 milyonunun kayıt dışı olduğunu söyledi. Oktar, “Kayıt altındaki kadınları toplasak bir İzmir nüfusu oluşmuyor. O yüzden gidecek çok yerimiz var” dedi. Türkiye’de 105 bin kadın girişimci bulunduğunu aktaran Oktar, “Bu oran toplam girişimcilerin yüzde 8’i ediyor. Kadınların sadece yüzde 1’i dünyada istihdama katılsa 85 milyar dolar ekonomik artış sağlanıyor. Eğer sadece 2025’e kadar kadınlar, erkeklerle eşit şekilde iş hayatına katılırlarsa dünya ekonomisine ABD ve Çin büyüklüğünde ekonomi dahil olacak” diye konuştu. Oktar, “Dünya Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye sondan 16’ncı sırada. Yani 142 ülke arasından sondan 16’ncı sıradayız, Endonezya bizim önümüzde” dedi. l Ekonomi Servisi Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Muller, sağlam ekonomik politikalar olmazsa Türkiye için her şeyin daha zor olacağı uyarısında bulundu 2016 yılının 9 ayında Yunanistan Türkiye’den 4 milyon civarında daha fazla turist ağırladı. Komşu Türkiye’yi solladı Türkiye turizmi 2016 yılı krizinde 10 milyon turist kaybedince Yunanistan’ın gerisinde kaldı. Turizmdatabank’ın Turizmde 2016 Yılı Kriz Analizi Araştırmasına göre, 2016 yılı 9 aylık döneminde; Türkiye’ye gelen turist/ziyaretçi sayısı yüzde 32 düşüşle 20.2 milyona geriledi. Aynı dönemde Yunanistan’a gelen turist/ziyaretçi sayısı ise yüzde 3.8 yükselişle 24.7 milyona çıktı. Böylece Yunanistan turizmi, Türkiye’den 4 milyon dolayında daha fala turist/ ziyaretçi çekmiş oldu. 2015’in 9 aylık döneminde ise Türkiye, Yunanistan’ın 6 milyon turist önündeydi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, 9 aylık dönemde turist kaybının 9.5 milyonu aştığına dikkat çekerek turizmde eski rakamlara ulaşmak için OHAL düzenine derhal son verilmesinin gerektiğini vurguladı. l Ekonomi Servisi Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Cyrill Muller, Türkiye ekonomisinin büyüme hızını artırabilmesi ve performansını sürdürülebilir seviyede tutabilmesi için eğitime yapılan yatırımların devam etmesinin, bölgesel çatışmaların sona ermesinin ve tarım temelli ekonomiden sanayi merkezli ekonomiye geçişin hızlanmasının gerektiğinin altını çizdi. Muller, “Türkiye ekonomisinin büyüme performansını sürdürebilmesi için eğitime ağırlık verilmeli. Eğitime erişebilme ve mezun verme oranlarınız çok iyi. Ancak alınan eğitimin kalitesi ve genç insanların bu eğitimle iş bulabilmesi konuları da önemli” dedi. İstikrar gerekiyor Muller, sağlam makro ekonomi ve maliye politikalarının önemini hatırlatarak, “Günümüz dünyasında eğer güvenilir politikalarınız yoksa kaybedersiniz. Çünkü düşük hızlı büyümenin hâkim olduğu bu iklimin yatırımcıları her zaman hassas riskten kaçmaya eğilimli. Ekonominizi büyütebilmek için çok sağlam makro iktisadi politikalara ve istikrara ihtiyacınız var. Aksi takdirde yatırımlarınız olumsuz etkilenecek” dedi. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Rant ve hayat Geçenlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki şiir gibi laf etti: “Arkadaş... rant olmadan hayat olmaz.” Ne de olsa, şiirsel olan, bilinç dışından bilince sızanların dilin içinde ifadesi (Kristeva) değil mi? ‘Hayat’ ama hangisi ve kimin için? Özhaseki “hayat olmaz” derken sanırım, biyolojik zoolojik değil, toplumsal bir oluşu kastediyor ama kimi göçebe topluluklar, Amazon ormanlarında yaşayan kimi tarım hayvancılık öncesi kabile yapılarında “hayat” rant olmadan da var olabilmektedir. Besbelli ki Bakan’ın aklındaki genel olarak toplumsal hayat değil, belli bir “toplumsal hayat”tır. Bakanın kastettiği bu “hayat”ı tanımlayabilmek için de toplumsal hayatın maddi “gerçekliği” ile bu maddi gerçekliğin bireyin zihninde oluşan resmi arasında bir ayrım yaparak devam etmemiz gerekiyor. Gerçekliğin bir bireyin zihninde oluşan resminin, o bireyin, gerçekliğin, gerçekliği oluşturan pratiklerin içindeki yerine ve göreli konumuna, gerçekliğe hangi noktadan ve açıdan baktığına bağlı olarak şekilleneceğini söyleyebiliriz. Diğer bir deyişle bireyin bilincini onun sosyal varlığının belirleyeceğine ilişkin uyarıyı aklımızda tutacağız. Şimdi, “hangi konumda olanlar, hangi bakış noktası ve açısından bakanlar için ‘rant olmadan hayat olmaz’?” sorusunu sorabiliriz. “Bu rant nasıl bir şeydir? Hangi hayatın var olması için önkoşuldur?” Üretim ve rant “Rant” kira anlamına gelse de fazlasını içerir: Örneğin, toprak kirası, konut kirası, doğal kaynaklara, mali araçlara yapılan yatırımlardan elde edilen gelir, tekelci yapıların ortalama kârın üzerinde elde ettiği diferansiyel kâr, mali aracıların üçüncü kesimlerden elde ettiği gelir, entelektüel/simgesel ürünlerin mülkiyetinden doğan telif ve patent hakları... Rant sınırlı, ya da yapay olarak sınırlı hale sokulmuş (tekelleştirilmiş) bir varlığın mülkiyetine sahip olma ayrıcalığından elde edilen bir gelirdir. Rant, artık değerin üretimine değil, bölüşümü sürecine aittir. Üretilen artık değer, kâr (sınai, ticari), faiz ve rant olarak bölüşülür. Rant, sınai ve ticari kâr gibi artık değerin üretilmesi sürecinin, onun uzantısı değerlenme sürecine ilişkin bir etkinlikten (mülkiyet biçiminden) değil, bölüşüm süreci üzerinde yaşayan asalak bir etkinlikten kaynaklanır. İşte rant, toplumun bu asalak etkinliği gerçekleştiren kesimi için “hayat”tır. Ve asalaklar Müslüman entelijensiyayı, siyasal İslamın egemen sınıfı olarak tanımlarken, bilginin çok kritik bir üretim aracı oluşturduğunu birçok kez vurgulamıştım. Dini bilginin üretiminin, kullanımının ve yeniden üretiminin, bunları tekelinde tutmanın getirdiği iktidar, bu kesime, ulemadan bu yana her zaman, “toplumsak artıktan”, sonra artık değerden, üretime katılmadan rant biçiminde pay alma imkânı veriyordu. Bu iktidara bir de devletin olanak ve imtiyaz dağıtma araçlarının kontrolü eklenince, siyasal İslamın egemen sınıfı Müslüman entelijensiya, toplumsal artıktan rant biçiminde pay alma olanaklarını hızla genişletti. Gerçekten de Müslüman entelijensiya açısından, dini bilginin, devletin kaynak ve imtiyaz dağıtma araçlarının üzerindeki tekelci kontrollerinden elde edilen rant olmazsa hayat da olmayacaktır. Rantın alınabilmesi için artık değerin üretilebilmesi ya da başka ülkelerde üretilmiş artık değerin, yatırım, kredi, hibe, rüşvet olarak ekonomiye girmeye devam etmesi, nihayet, Müslüman entelijensiyanın da iktidarda kalmaya devam etmesi gerekiyor. Bu iki koşulun ikisinin de gittikçe kırılganlaşmaya başladığına ilişkin bir algının bu kesimde, egzistansiyalist bir gerginlik yaratması doğaldır. Bakanın, “rant olmazsa hayat olmaz” sözleri, Müslüman entelijensiyanın, bastırılarak bilinç dışına hapsedilmiş gerçeğinin (iktidar yoksa rant yoktur, rant yoksa da hayat...) bu gerginliğin basıncıyla dışarıya sızarken dilde ifadesini bulmasıdır; bir şiir gibi adeta... KISA...KISA 4 Dünya çapında 800’den fazla telekom operatörünün oluşturduğu Dünya GSM Birliği (GSMA) 20172018 dönemi yeni Yönetim Kurulu’nda Vodafone Grubu Ticari Operasyonlar ve Strateji Dünya Başkanı Serpil Timuray da yer aldı. Timuray, böylece mobil iletişim sektörünün çatı organizasyonu GSMA’in en büyük ikinci üyesi olan Vodafone Grubu’nu temsilen yönetim kuruluna girdi. 4 Türkiye’de eticaret sektörünü daha da büyüterek yurtdışına açmak ve sektörel birliği sağlamak amacıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesinde kurulan ETicaret Meclisi’nde başkanlığa GittiGidiyor Genel Müdürü Öget Kantarcı seçildi. Kantarcı “Eticaretin güçlü oyuncularının aynı çatı altında tek bir amaca hizmet etmek için bir araya gelmesi, sektörün büyümesine ve önünü açacak ortak projelerin hayata geçirilmesine imkân tanıyacak” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle