23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 29 Ekim 2016 14 EDİTÖR: HAKAN AKARSU Ata’nın ışığında sonsuza dek 28 Ekim gecesi Çankaya’da Atatürk misafirlerine ‘Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz’ der Ata’nın müjdeyi verdiği gece Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması ile yeni devletin tapusunu alan Atatürk, devlet düzeninin ne olacağına ilişkin çalışmalara çoktan başlamıştır. Bir gece özel kaleminde çalışan çok güvendiği Hasan Rıza Soyak‘ı yanına çağırarak müsvedde halinde yazılmış bazı kâğıtları uzatarak şöyle der: Bunları al, müsvedde halindedirler, temize çekeceksin. Yazılar biraz karışıktır, dikkat et. Okuyamadığın yerleri bana sor. Bu notlarda yazılanları şimdilik sadece ikimiz bileceğiz, amirlerine dahi bahsetme. Müsveddeleri temize çeken Hasan Rıza Soyak, Atütürk’ün notlarının anayasada yazan devlet şeklinin “Cumhuriyet” olacağını anlar. Notlarda yazılan maddeler aynen şöyledir: l Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyet’tir. l Türkiye Devleti TBMM tarafından idare olunur. l Meclis, hükümetinin inkısam ettiği idare şubelerini, ic ra vekilleri vasıtasıyla idare eder. l Türkiye Cumhurreisi, Umumi Heyet tarafından, TBMM üyeleri tarafından bir seçim devresi için seçilir. Reisin vazifesi yeni Cumhurbaşkanının seçimine kadar devam eder. Tekrar seçilebilmesi caizdir. Türkiye Cumhurreisi, devletin reisidir, bu sıfatla lüzum gördükçe Büyük Millet Meclisi’ne ve Vekiller Heyeti’ne başkanlık eder. Hasan Rıza Soyak, verilen notları yeniden yazarak ve düzenleyerek Atatürk’e verir. Notların temize çekilmiş halini alan Atatürk yeni bir talimat verir: “Şimdi bunu al, Adliye Vekili Seyit Bey’e götür, yarına kadar bunları okusun ve mütalaasını bildirsin. Meselenin şimdilik üçümüz arasında kalması gerektiğini de söyle.” Seyit Bey, aldığı müsveddeleri okuduktan sonra Hasan Rıza Soyak’a verirken görüşlerini de sözlü olarak şöyle ifa de eder: “Bu metinleri fevkalade bulduğumu, birkaç noktada Gazi’nin emirleri uyarınca mütalaamı kaydettim.” HHH Atatürk, 11 Eylül 1923 günü TBMM’deki odasında aralarında gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’nin de bulunduğu bazı milletvekilleri ile Cumhuriyet konusunu tartışmaya açar. Cumhuriyet ne demektir? Kamusa baktım, ‘chose publique’ kelimeleri ile tercüme edilmiş. Bizdeki manası sizce ne olmalı? Sabri Bey: Mesele bugünkü vaziyetin ifade edilmesinden ibarettir. Atatürk: Ben parti tüzüğü taslağını gördüm. Çok eksikleri var. Bu hafta bizzat kendim uğraşacağım. Sonra bazı arkadaşlarla hususi müzakerelerde bulunuruz ve partiye getiririz. Yunus Nadi: Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız. Atatürk kalemini masaya vurarak; Yunus Nadi Bey, en kuvvetli zamanımız bugündür...” Sonra olmasını istediği anayasanın ilk maddesini yüksek sesle okudu: Türkiye Cumhuriyet usulü ile idare olunan bir halk devletidir. HHH 22 Eylül 1923 günü Atatürk Wiener Neue Presse muhabiri Lazar’a demeç verirken dünya kamuoyuna ilk kez “Cumhuriyet”ten söz etmişti. 28 Ekim 1923 günü Çankaya’da İsmet İnönü, Fethi Okyar, Kazım Özalp, Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Fuat Bey ve Ruşen Eşref Bey Atatürk’ün misafirleri olarak Çankaya’ya akşam yemeğine davet edilir. Yemekte Atatürk, “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” der. Yemekte hazır bulunanlar bunu hararetle destekler. Atatürk, yemek dağılırken İsmet Paşa’dan kalması nı ister. Çankaya’da o gece misafir olarak kalan İsmet Paşa ile Atatürk bir kanun tasarısı hazırlar. Atatürk’ün İsmet Paşa’ya yazdırdığı müsvedde anayasanın birinci maddesi “Türkiye Devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir” yazıyordu. 29 Ekim 1923 günü Atatürk anayasa taslağı görüşülürken Türkiye’nin idaresinin Cumhuriyet olacağını açıklar. Bazı milletvekilleri Cumhuriyet fikrine itiraz ederler. Gazetemizin kurucusu Yunus Nadi Bey de kürsüye çıkarak uzun bir konuşma yapar ve Cumhuriyet fikrini destekler. Yapılan oylama sonucunda Türkiye’nin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edilir ve TBMM’nin kapısında bekleyen halka açıklanır. Halkın “Yaşasın Cumhuriyet” tezahüratlarına 101 pare top atışı eşlik eder. Cumhuriyet fazilettir çünkü 93. yılın coşkusunu yaşayan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri yolumuzu aydınlatıyor. 1923’ün ardından Cumhuriyetin ilanıyla atılan dev adımlar geleceğimize de yol gösteriyor Cumhuriyet fazilettir çünkü Kulluktan yurttaşlığa geçişin adıdır Cumhuriyetten önce her birey Osmanlı hanedanının kulu ve bu kulların oluşturduğu topluluğa da tebaa denirdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve saltanatın kaldırılmasıyla kul olarak tanımlanan bireyler, yasalarla belirlenmiş hak ve özgürlüklere sahip yurttaşlık hüviyetini kazanırken tebaanın yerini de millet ve ulus kavramı almıştır. Saltanatın kaldırılması ve anayasaya “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi konularak teokratik rejimden, halkın iradesine dayanan yönetim biçimine geçilmiştir. Cumhuriyet fazilettir çünkü Çağdaş düşünebilen özgür bireylerin yaratılmasıdır Tevhidi Tedrisat Kanunu ile eğitim alanındaki ikiliğe son verilmiş, medreseler kaldırılarak Ortaçağ kökenli eğitim anlayışına son verilmiş, laik ve çağdaş bir eğitim sistemine geçilmiştir. Cumhuriyet fazilettir çünkü Ümmetçilikten ulus anlayışına geçiştir Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi olarak görülen Halifeliğin kaldırılması, Tekke ve Zaviyelerle birlikte dini unvanların yasaklanması ve 1937 yılında anayasaya laiklik ilkesinin girmesi sonucunda din ve devlet işleri birbirinden ayrılmış, ümmetçilikten ulus anlayışına geçilmiştir. Laiklik ilkesi Cumhuriyetin temel taşını oluşturmakta, hukukun üstünlüğü ilkesi, gücünü laiklikten almış ve Türk Devrimi laiklik ilkesi ile anlam kazanmıştır. Laiklik ilkesinin yaşama geçmesi ile fikri hür, vicdanı hür bireylerin yetişmesi için zemin hazırlanmıştır. Cumhuriyet fazilettir çünkü Kadınların önce padişahın sonra da erkeklerin kulu olmaktan çıkmasıdır Türk Medeni Kanunu ile kadınlar, boşanma, erkeklerle eşit ölçüde miras edinme ve istedikleri işte çalışabilme hakkını elde etmiş, resmi nikâh zorunluluğu ve tek eşle evlilik esasının getirilmesi ile ailede erkekle eşit konuma gelmiştir. Medeni Kanun’un en önemli kazanımlarından birisi de resmi nikâh zorunluluğu sayesinde nikâhları yasal güvence ile korunmuş, erkeklerin keyfiyetine göre boşanmalarına yasal engel getirilmiştir. Cumhuriyet fazilettir çünkü Kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuşmasıdır Vergi almak için bile olsa küçük ve büyükbaş hayvanların bile sayımını yapıp kayda geçiren Osmanlı, kadınları nüfus sayımında kayda almazken Türkiye Cumhuriyeti kadınlara 1930 yılında yerel düzeyde tanıdığı seçme ve seçilme hakkını, 5 Aralık 1934’te ulusal düzeyde kabul etmiştir. Bu sayede Türk kadını Fransa, İtalya, Belçika ve İsviçre gibi Batılı ülkelerin kadınlarından 16 yıl önce seçme ve seçilme hakkına kavuştu. 1935 yılında yapılan iki dereceli seçimlerde TBMM’ye 18 kadın milletvekili girebilmiştir. Cumhuriyet fazilettir çünkü Eğitimde ve yönetimde fırsat eşitliği tanınmasıdır Türkiye Cumhuriyeti başlattığı eğitim seferberliği ile bir yandan eğitimli insan sayısını artırırken diğer yandan parasız yatılı okulları, Köy Enstitüleri ve Halkevleri ile eğitimi büyük kentlerde oturanların ve parası olanların elde edebildiği bir hak olmaktan çıkarmış, ülkenin her yerinde yoksul insanların da bu haktan yararlanmasını sağlamıştır. Cumhuriyet kurulduğunda nüfusun yüzde 13’ü okuryazardı. Kadınlar bu okuryazar nüfusun sadece yüzde 3’ünü oluşturuyordu. Atatürk daha ulusal kurtuluş mücadelesi sürerken 21 Temmuz 1921’de Ankara’da Maarif Kongresi toplayarak eğitime verdiği önemi göstermişti. 3 Mart 1924’te Tevhidi Ted risat Yasası kabul edilirken Şer’iyye ve Evkâf Vekâleti kaldırılmış, aynı yıl ilkokullarda, 1927’de ise ortaöğretimde karma eğitime geçilmiştir. Ortaöğretimde öğrenci sayısı 19231928 yılları arasında yüzde 1.4, lisede okuyan öğrenci sayısı ise yüzde 2 oranında artış göstermiştir. 19291930 ders yılı başında Arapça ve Farsça dersleri kaldırılarak yerine Fransızca, İngilizce ve Almanca dersleri konmuştur. 1929 yılında çıkarılan yasa ile teknik alanda mühendis, yabancı dil, tarih, coğrafya, matematik, resim, müzik, beden eğitimi alanlarında öğretmen yetiştirilmesi amacıyla çok sayıda öğrenci Avrupa ülkelerine gönderilmiştir. Bu öğrencilerin eğitimlerine tamamlayıp dönmesiyle üniversitelerde yok denecek kadar az olan öğretim üyesi sayısı hızla artmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonraki ilk yirmi yıl içinde çok sayıda fakülte, yüksekokul ve konservatuvar açılmıştır. Bu okullardan yetişen yoksul, köylü çocukları, mühendis, doktor, kaymakam, öğretmen, milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı, subay, ressam, müzisyen, tiyatro oyuncusu olma şansına kavuşmuştur. Cumhuriyet fazilettir çünkü Ulusal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla perçinlenmesidir Cumhuriyeti kuran kadro ekonomik bağımsızlık olmadan ulus olarak bağımsızlığın sürdürülemez olduğunun bilincindeydi. Osmanlı’da sanayi ya askerin ya da sarayın ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş tesislerden ibaretti. Geri kalan sanayi tesisleri yabancıların elindeydi. Os manlı sanayileşmenin bilincine vardığında ise karşısında yabancılara verilen imtiyazlar ve dış borç engeline takılıyordu. Koca imparatorluğun Avrupa’nın ucuz hammadde kaynağı işlevi görmekten öte ekonomik bir de ğeri yoktu. Atatürk ve arkadaşları, eko nomik bağımsızlığın önkoşulunun üretmek ve sanayileşmek olduğunun bilinciyle 17 Şubat’ta 1923 tarihinde İzmir İktisat Kongresi’ni toplayarak yeni devletin ekonomi politikalarını belirledi. Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlardan kurtulan Türkiye, Düyunu Umumiye borçlarını öderken hızla sanayileşme hamlesine başladı. Bir Merkez Bankası bile olmayan devlette özel sektör teşvik edilirken özel sektörün sermayesinin yetmeyeceği alanlara devlet yatırım yaptı. Sanayiyi İstanbul ve Marmara bölgesi dışında bütün Anadolu’ya yaydı. Önce kamu adına bu yatırımları yapacak ve özel sektöre kredi verecek bankalar kuruldu. Sümerbank ve İş Bankası bir taraftan özel sektöre kredi verirken diğer yandan ekonominin bugün bile can damarı olan sanayi tesislerini kurdular. Devlet bir ile fabrika yaparken sadece üretimi düşünmedi, o ilin ahalisinin sosyal ve kültürel açıdan da gelişmesini hedefledi. Bir sanayi tesisinin yanına tiyatro, sinema, okul, spor salonu ve lojmanlar da tesis etti. Cumhuriyeti kuran kadro millileştirme hamlesini de eşzamanlı olarak başlattı ve yabancıların elindeki işletmeleri satın aldı. Dünyayı altüst eden 1929 buhranına rağmen ülke bir uçtan bir uca, fabrikalar, demiryolları, limanlar, maden ocakları ile donatıldı. Merkez Bankası, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Sümerbank, Etibank, Kayseri Uçak Fabrikası, Şişe Cam Fabrikaları, madencilik şirketleri, Karabük Demir Çelik, SEKA, Porselen Fabrikası, Azot Sanayi, Sümerbank Bez ve ayakkabı fabrikaları, Nazilli Basma, Alpullu, Eskişehir ve Uşak Şeker Fabrikaları, Elektrik İşleri Etüd Merkezi ilk akla gelenler. Cumhuriyet Fazilettir çünkü “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi ile hayalperest dış politikadan dönüştür Cumhuriyeti kuran kadrolar, Osmanlının çöküş döneminden edindiği deneyimle, savunulabilir sınırlar öngörmüş, Misakı Milli’yi panislamist, panturanist ya da Osmanlıcı dış politika anlayışına karşı gerçekçi, ölçülü ve barışçı bir dış politika anlayışı geliştirmiştir. Derleyen MİYASE İLKNUR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle