18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 28 Ekim 2016 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY Yıl 1986. Bir sonbahar akşamı. Hamburg’daki evimizin kapısı çaldı, açtım. O. Oğlum Emek’in okuldan en yakın arkadaşı. Gide gele evimizin çocuklarından biri olmuş. “Emek evde değil” dedim. “Önemli değil” dedi, “ben seninle konuşmaya geldim”. İçeriye aldım, bir odaya geçtik. Benimle ne konuşacağını merak ediyordum bu 16 yaşındaki çocuğun. Karşılıklı oturduk. Uzatmadan lafa girdi. “Ben okulu bırakıyorum” dedi. Afalladım, çünkü dersleri, notları iyi olan başarılı bir öğrenciydi. “Neden?” diye sordum. Anlatmaya başladı... Okul ona istediğini vermiyor, hayalini kurduğu bir hayata yönlendirmiyormuş... Derinine inilmesi gereken, ciddiye alınması gereken bir konuydu. “Anlat” dedim, “nasıl bir hayatı öngörüyorsun kendine?” “Ben tiyatro ve sinema sanatçısı olmak istiyorum...” Anlaşılabilir bir durumdu. Avusturya kökenli annesi Almanya’nın ünlü tiyatro sanatçılarından biriydi. Anneannesi, anneannesinin annesi de Avusturya’nın. Hiç görmediği babası da önemli bir tiyatro sanatçısıydı. Kan çekiyordu. Ama onlar klasik tiyatro eğitiminden sonra sahneye adım atmışlardı. Bunu söyledim. Bana, “Zaman değişti” diye yanıt verdi. “Artık sahneye ulaşmak için başka yollar da var.” HHH Sordum. Anlattı. Önce iki yıllığına Paris’e gidecek, orada hem bir ailenin yanında çocuk bakıcılığı yapacak hem de tiyatro kurslarına devam edecekmiş. Sonra... Yine iki yıllığına New York! Brooklyn’de Gerçekleşmiş bir hayalin öyküsü dans, jestik, mimik kursları. Sonra... İtalya. İtalyan tiyatrosu... Nasıl bir hayal dünyasıydı bu? Anlatıyor, anlatıyor, anlatıyordu. Akşam geceye dönüşmüş, gece ağarmaya başlamıştı. En sonunda sordu: “Ne diyorsun?” Hayatımda karşılaştığım en zor sorulardan biriydi. Ne diyebilirdim? Bana gelmekle, bana bu soruyu sormakla beni büyük bir sorumluluk altında bırakmıştı. Bir an kendimi düşündüm... Ben de bir türlü ayak uyduramadığım ülkemin eğitim sistemine sır tımı dönerek cebimde 100 Markla Almanya’ya gidip hem çalışıp hem okumak gibi engebeli bir yol seçip bu yoldan başarıyla çıkmamış mıydım? “Sen zaten kararını vermişsin” dedim. “Bildiğin yolda git!” HHH Gitti. Beş yıl sonra geri döndüğünde tüm hayallerini gerçekleştirmişti. Ben artık Hamburg’da yaşamıyordum ama onu uzaktan izledim. 22 yaşında Hamburg Şehir Tiyatrosu’nda ikincil bir rolle sahneye adım attı. Sonra televizyon dizileri, sinema filmleri... Bugüne kadar 68 dizi ve sinema filminde yer aldı. 2001 yılında Temmuz’da (Im Juli) ve Deney (Das Experiment) filmlerindeki başarısı nedeniyle Alman Filmpreis tarafından en iyi erkek oyuncu ödülüne, 2006 yılında da Berlin Film Festivali’nde Elementarteilchen filmindeki rolüyle Gümüş Ayı ödülüne layık görüldü. Moritz Bleibtreu, bugün Almanya’nın en ünlü aktörü. Türkiye’de sinemaseverler onu öncelikle “Temmuz’da”, “Lola Koşuyor”, “Baader Meinhof Kompleksi” gibi filmlerinden tanıyorlar. Bana “ikinci babam” diyor, ben de ona “manevi oğlum”. Beş gün önce Hamburg’daki evinde oğlum Emek’le birlikte beraberdik. Eski günlerden, yeni hayallerinden konuştuk. Düşünüyorum... 30 yıl önceki o konuşmamızda ne yapıp edip onun o hayallerini söndürseydim ne olurdu? Bu sorunun yanıtı hep açık kalacak. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] ‘Dili bir, özü bir kardeşler’ MASİM HACIYEV Azerbaycan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu, Elçi 28Mayıs 1918’de ilan ettiğimiz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna bir anlamda ilham verici olan Azerbaycan Cumhuriyeti, 1850’lerden başlayan 70 senelik aydınlanma sürecimizin ulus devlet yapısıyla taçlanmasıydı. Şark’ın ilk cumhuriyeti bağımsızlığını 23 ay yaşatabilse de 29 Ekim 1923’te kardeş Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu geleceğe bakışımızın destek noktasını oluşturmuştu. Bir millet iki devlet Nitekim Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1933’te yaptığı konuşmada “Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir... Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız... Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz” sözleriyle belirlediği paradigmaya tamı tamına 70 sene sonra bağımsız Azerbaycan Azerbaycan bağımsızlığının 25. yılını kutluyor. Türkiye ile Azerbaycan arasında kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ise 18 Ekim 1991’de yeniden kazandığımız bağımsızlık sonrası ivme kazandı. Azerbaycan ve Türkiye’nin siyasetten kültüre birçok alanda işbirlikleri var. Cumhuriyeti’nin önderi, rahmetli Cumhurbaşkanımız Haydar Aliyev “Bir millet iki devlet” sloganıyla karşılık vererek ülkelerimiz arasındaki, ilişkileri alabildiğince geliştirmek için gereken her şeyi yaptı. Kültürel ilişkiler Haydar Aliyev’in henüz Sovyetler döneminde planlı biçimde hayata geçirdiği Türkiye ile Azerbaycan arasında kültürel ilişkilerin geliştirilmesi projeleri (Atatürk’ün işaret ettiği “köprü”lerden biri ünlü ses sanatçımız Zeynep Hanlarova’nın bir ayağının Türkiye’de olması, diğeri dünyaca ünlü orkestra şefimiz Niyazi’nin Türkiye’deki çalışmaları, bir ötekisi ise Nâzım Hikmet’in ‘Bir Aşk Masalı’ piyesine bestecimiz Arif Melikov’un bestelediği ‘Muhabbet Efsanesi’ balesinin bizzat rahmetli Aliyev’in destekleriyle Türkiye’de sahnelenmesiydi.) 18 Ekim 1991’de yeniden kazandığımız bağımsızlığımız sonrası daha büyük ivme kazandı. Laik cumhuriyetler Merhum Ulu Önderimizin Türkiye’ye yaptığı gezilerin hepsinde çağdaş sanatın tüm alanlarında etkinlikler düzenlenmişti. Çağdaş Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk gibi çağdaş Azerbaycan’ın kurucusu Haydar Aliyev de iki kardeş ülkenin yönetim şeklinin pozitif eğitime ve kültüre birinci dereceden önem veren laik cumhuriyet dışında hiçbir alternatifi olmaması gerektiğini çok iyi bildikleri için her iki lider de bu çizgilerinden hiçbir zaman taviz vermediler. Eğitimin ve kültürün bir toplum için önemine her fırsatta vurgu ya pan Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev, bu politikaları büyük başarıyla devam ettirmekte olup ülkemizin Birinci Hanımı, UNESCO’nun “barış elçisi” unvanlı milletvekilimiz Mehriban Aliyeva’nın başkanlığını yaptığı Haydar Aliyev Vakfı’nın iştigal alanları ise eğitimi, kültürü, sağlığı, sporu kapsıyor. Vakfın eğitim, sanat, kültür, sağlık, spor alanındaki çalışmaları dünyanın çok farklı noktalarında başarıyla sürdürülüyor. O çalışmaların sayesinde toplumumuzdaki yurttaşlık bilinci her geçen gün daha da güçlendiği gibi dünya ülkeleri de nüfusunun yüzde 98’ini Müslümanların oluşturduğu bir toplumun laik idare şekliyle nasıl başarıyla yönetildiğinin en iyi örneklerinden birini görüyorlar. Bu durum AzerbaycanTürkiye kardeşliğinin temelinin ne denli sağlam olduğunu gözler önüne seriyor. Emsali yok Bağımsızlığımızın 25. yılını kutlarken ilişkilerimizin izlediği güzergâh ve geldiği noktayı “Dünyada TürkiyeAzerbaycan kardeşliğine emsal oluşturacak hiçbir olgu bulunmuyor” şeklinde ifade etmemiz, en doğrusu olacaktır diye düşünüyorum. Tunceli’de her şey yasak! Tunceli Valiliği, il genelinde yapılacak basın açıklamalarını izne bağlarken, açık alanlardaki toplantı, gösteri yürüyüşleri, oyun, temsil, stant kurma, bildiri dağıtma, çadır kurma, oturma eylemi ve konser gibi etkinlikleri OHAL süresince yasakladı. Valilik daha önce de kepenk kapatma eylemlerini yasaklamıştı. l DHA Doğalgaz hattında patlama İran üzerinden Erzurum’a gelen doğalgaz boru hattında dün akşam patlama oldu. Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine 3 km. uzaklıktaki Yenik mevkiinde meydana gelen patlamanın ardından çıkan yangında, alevler 50 metreye yükseldi. Yangın Iğdır ve Ağrı’dan da görüldü. Sabotaj ihtimali araştırılıyor. l DHA 28 EKİM 2016 SAYI: 33259 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Art arda acı haber D 6 şehit,iyarbakır, Bingöl, Hakkâri ve 4 yaralıBatman’da çatışma ve operasyonlarda 4 asker ve bir korucu şehit oldu, 3 asker yaralandı. Siirt’in Kurtalan ilçesinde ise yıldırım düşmesi sonucu 1 asker şehit oldu, 1 asker yaralandı. Diyarbakır’da 2 şehit Diyarbakır’ın Lice ile Hani ilçesinde dün Aşağı Tural köyü yakınlarında arazi araması yapıldığı sırada PKK’liler daha önce döşedikleri el yapımı patlayıcıyı infilak ettirdi. Saldırıda uzman çavuşlar Adnan Uluışık ve Ali Polat Özbet şehit oldu, 2 asker de yaralandı. Boğazlıyan’da acı Şehit Lokman Dargın’ın Boğazlıyan ilçesindeki ailesi acı haberle yıkıldı. Şehidin babası Selim ve annesi Seva Dargın gözyaşı döktü. Şehit için Bingöl Havaalanı’nda uğurlama töreni düzenlendi. Bingöl’de 1 şehit Bingöl’ün Kiğı ilçesi Kızılmescit mevkinde dün sabah güvenlik güçleri arazi arama tarama faali yeti yaptığı sırada PKK’liler tarafından daha önceden tuzaklanan el yapımı patlayıcı infilak ettirildi. Patlamada Uzman Çavuş Lokman Dargın şehit oldu. Çukurca’da 1 şehit Hakkâri’nin Çukurca ilçesinin Irak sınırındaki Güven Dağı bölgesinde operasyonlarını sürdüren güvenlik güçlerine PKK’liler tarafından Kuzey Irak’tan havanlı saldırı yapıldı.Saldırıda uzman çavuş Ahmet Yılmaz şehit oldu. Mayına basan bir asker ise ağır yaralandı. Siirt’te 1 şehit 1 yaralı Siirt’in Kurtalan ilçesinde nöbet tutan iki askerin bulunduğu kulübeye yıldırım düştü. Yaralanan iki asker, Siirt Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Askerlerden Jandarma Er Fuat Kınay kurtarılamayarak şehit oldu. Batman’ın Gercüş ilçesinde güvenlik güçleriyle PKK’lılar arasında çıkan çatışmada geçici köy korucusu Kadri Yıldız şehit oldu. l DHA/İHA ABD’den şimdi de 29 Ekim uyarısı ABD Büyükelçiliği, Türkiye’de yaşayan yurttaşları için yeni bir uyarı daha yaptı. Büyükelçilik, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için ‘dikkatli davranın’ dedi. Elçilik, yaptığı açıklamada, yurttaşlarından ‘kalabalık yerlerden uzak durması, eylem ve etkinliklerin toplanma alanların da dikkatli davranması’nı istedi. İzmir vurgusu Büyükelçilik, İzmir’de Kordonboyu ve Cumhuriyet Meydanı’nda yapılacak 29 Ekim etkinlikleri için ‘Barışçıl gösterilerin çatışma ve şiddete evrilebileceği’ uyarısına da yer verildi. Büyükelçilik, Ankara’nın merkezinde olan Güvenpark patlamasını daha önceden uyarmasıyla dikkat çekmişti. Aralarında İzmir ve Muğla’nın da olduğu 19 kente gitmemelerini tavsiye eden Elçilik, Suriye sınırı ve Güneydoğu illerinden de uzak durulmasını istemişti. l ANKARA/Cumhuriyet ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.57 05.41 06.02 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.23 12.55 15.45 07.06 12.39 15.31 07.26 13.02 15.57 Akşam 18.14 18.00 18.26 Yatsı 19.34 19.19 19.43 yorum 13 ‘Cumhuriyet’ yarın ‘93’ yaşında Değerli dostlar, izninizle, bu yazıya bir anımsatma ile başlayayım; çağımızda kişilerden ya “adısoyadı” ile ya da yalnızca “soyadı”yla söz etmenin, böyle anmanın, hele toplum karşısında konuşurken bu kurala kesinlikle uymanın, uluslararası bir düzenleme olduğu bilinir; dolaysiyle iç siyasette de, dış siyasette de geçerlidir bu kural, bu tutum. Ayrıca bir ülkenin “Başkanı”ndan, bir devletin “Kurucu Başkanı”ndan söz ederken buna özen göstermek, yalnızca o kişiye değil o ülkenin halkına da bir “saygı” gereğidir. Sözgelimi, “ABD”nin kurucu başkanı, “Başkan George” diye mi anılır yoksa “Başkan George Washington” diye mi? Bu tutum, “TC Devleti”nin, “Kurucu Başkanı” ve ilk “Cumhurbaşkanı Atatürk” için de geçerlidir kuşkusuz. Bu kurala özellikle “Atatürk” için uymayanlar, üstelik anımsatmalara karşın bu tutumunu sürdürenler karşısında insan, Atatürk’ün ulusuna seslenerek, “Bağrında yetiştirip başının üstüne dek çıkardığın adamların kanındaki, vicdanındaki öz mayayı çok iyi incelemelerini isteyen” öğüdünü, isteristemez anımsıyor. (Söylev, Cilt II) Çünkü bilinmesi gereken bir durum da Atatürk’ün nüfus cüzdanında, “Adı: Kemal Soyadı: Atatürk” yazdığıdır; üstelik bu soyadını “O’na”, halk vermiştir. “Gazi” unvanına gelince; ilkin bu unvanı alabilmenin, “R. T. Erdoğan”ın, Türkiye’deki hemen hemen tüm üniversitelerden aldığı “Doktor” unvanına, dolaysiyle kendisini “Doktor Recep Tayyip” ya da alışılagelmiş biçimiyle, “Dr. Recep Tayyip” yapmasına benzemediğini belirterek başlayalım. “Kurtuluş Savaşı”nın çok önemli bir aşamasını oluşturan, “23 Ağustos” günü başlayıp, “13 Eylül 1921” gününe değin, “22 gün22 gece” aralıksız süren ve Atatürk’ün Başkomutan olarak cephede yönettiği “Sakarya Savaşı”ndan sonra “Meclis”, kendisine “Mareşal” rütbesiyle “Gazi” unvanını verdi. Ayrıca, Atatürk’ün bu unvanı yalnız kendisi için değil, “Kurtuluş Savaşı”nın yüz binlerce “Gazi”sinin adına aldığından, bu unvanı büyük bir özenle taşıdığı, her an her yerde ortaya koymadığı da bilinir. Öte yanda “Kurtuluş Savaşı”nın, “Batı emperyalizmi”nin sömürüsü altındaki öbür ezilmiş “mazlum” uluslara da “örnek” olduğu bilinir. Dolaysiyle Atatürk”ün önderliğindeki Türk halkının yengi (zafer) ile sonuçlandırdığı “Kurtuluş Savaşı”mız “TEK”tir; bir “ikincisi yoktur” ve tarihteki yerini çoktan almıştır. Ve Atatürk’ün, “Kurtuluş Savaşı”nı, öncesini sonrasını neredeyse saati saatine anlattığı Büyük “Söylev”indeki, “89 yıl” önceki vurgulamalarına değinmenin tam zamanı. Ve yine önce, günümüz basınının pek çoğunun atası olan “96” yıl önceki “Mütareke Basını”nın; Anadolu’da seçilip İstanbul “Mebusan Meclisi”ne gelen milletvekilleri üzerinden, Ankara’daki “Milli Mücadele”ye ve Atatürk’e, günümüzdeki gibi utanmazca saldıranlardan, bir yazardan kısa bir alıntı: “Merhaba Savaş kuzuları, Ankara keçileri, ağıla mı geldiniz? (...) Millet paşası mı sizi seçip ayırdı? (...) Boynunuzdaki tasmayı da o mu taktı? Niye ‘Koç’ Ankara’da kaldı? Âdeti uzaktan mı toslamaktır? (...) Rütbesiz mesnetsiz kalmış. Dağdan dağa kaçar; rast geleni toslar. (...) Ortaya bir Milli yavru daha attı: ‘Milli Misak’ Aman Allahım telaffuzu ne güç, ne çirkin, ne gayri milli bir kelime...” (Alemdar Gazetesi, 2.2.1920) Alıntı, görüldüğü gibi, “iki konu” üzerine günümüzün ve “96” yıl öncesinin anlayışlarını, tutumlarını karşılaştırma fırsatı veriyor; ilki pek ayrıntılı olmasa da o günlerin “Misakı Milli” ile günümüzde yeniden ele alınan “Misakı Milliye” arasında; öteki de Atatürk’e o günlerin ve günümüzün kimi siyasetçilerinin diliyle “hayâsızca” takılan adlarla ilgili olarak. Alemdar Gazetesi’ndeki yazı, dönemin ünlü yazarlarından “Refik Halid Karay” imzasını taşır; ilk konu günümüzün gündeminde, hâlâ tartışılıyor; ötekine gelince önce şunu belirtelim; Atatürk o tarihte yani kendisine “Koç” dendiğinde, “Anadolu Rumeli Temsilciler Heyeti”nin “Başkanı”dır; R.H. Karay bu tutumunu daha sonraları da sürdürünce gereken karşılığı alacak, cezalandırılacaktır. Ne var ki, Karay’ın açtığı bu çığır, günümüzde Atatürk’e “Ayyaş” diyen ve “TC Devleti”nde “Başbakan” olan “R.T. Erdoğan”a dek ulaşacak ve aynı zamanda bir din adamı, bir imam olan bu kişi Atatürk’ün yarattığı “TC Devleti”nin “Cumhurbaşkanı” olarak da, O’nun makamına oturacaktır... Ve yazıyı Atatürk’ten bir alıntı ile noktalamak gerekirse şu değerlendirme geçerliliğini koruyor: “Yüz yıllardan beri olduğu gibi, bugün de binbir türlü kişisel ve siyasal amaç ve çıkar sağlamak için ‘dini bir araç olarak’ kullanmaya kalkışanlara yurtiçinde ve dışında bulunuşu, bizi bu konuda söz söylemekten, ne yazık ki, şimdilik alıkoyamıyor...” Evet, yarın laik “Cumhuriyet”imizin “93.” yılı, kutlu olsun! Evde değil dışarda kutlamaya çaba gösterelim; Kadıköylüler akşam fener alayı yürüyüşünde buluşalım! Bayramlarda Garnizon Komutanlığı olmayacak Ulusal ve resmi bayramlara ilişkin tören ve kutlama yönetmeliğinde yapılan değişiklik Resmi Gazete’de yayımlandı. Yeni yönetmeliğe göre Garnizon Komutanlığı törenlerde düzenleme komitesi içinde yer almayacak, Ulusal ve Resmi Bayramlar’da gerçekleşen tören geçişini de selamlayamayacak. Atatürk Anıtı’na çelenk koyma işleminde de Garnizon Komutanlığı olmayacak. l ANKARA/Cumhuriyet CHP Genel Merkezi’nde şüpheli çanta panik yarattı Ankara’da CHP Genel Merkezi’nin önündeki Milli İrade Köprülü Kavşağı yoluna bırakılan şüpheli çanta paniğe neden oldu. Şüpheli çanta, bomba imha ekibi tarafından fünyeyle patlatıldı. Çantadan çivi ve vida benzeri hırdavat malzemesi çıkarken polis, çantayı incelemek için emniyete götürdü. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle