22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EDİTÖR: TELEVİZYONDEMET YALÇIN AYakyışıın 06.00 Haber 09.45 Özel Sektör 10.00 Haftasonu 11.05 Şeffaf Oda 13.40 Ironman 14.10 Yeşil Doğa 16.40 Ironman 17.00 Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Cem Seymen Tayvan’da 21.00 Haber 22.00 Gündem Özel 24.00 Gece Haberleri 06.00 Haber Bülteni 09.00 Burası Haftasonu 12.00 Haber Bülteni 12.10 Airport 15.15 İyi Haberler 16.15 Kısa Bir Ara 17.15 Yol Boyunca 18.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Ajanda 21.00 Teke Tek 24.00 Haber Bülteni 01.15 Teke Tek 09.15 Canım Doktor 10.00 Haber Bülteni 11.15 Bildiğiniz Gibi Değil 12.15 Yaşasın Hayat 13.00 Haber Bülteni 14.00 Haber Bülteni 16.20 Güzel Hayat 17.00 Akşam Haberleri 19.10 Avrupa’dan Anadolu’ya 20.00 Ana Haber 20.55 Yüzde 100 Futbol 23.05 Yaşam Öyküsü 24.00 Haber Bülteni 06.45 Kanal D Çocuk Kulübü 07.15 Akasya Durağı 08.45 Sahrap’la Lezzetli Sofralar 09.45 Magazin D 13.00 Tatlı İntikam 15.30 Ben Bilmem Eşim Bilir 18.45 Haber Bülteni 20.00 Bodrum Masalı 23.30 Kısmetse Olur 02.15 Kobra Takibi 04.40 5N1K 07.00 Dizi: Medcezir 10.00 Tülin Şahin ile Moda 11.00 Vahe ile Evdeki Mutluluk 12.00 Film: Erkek Güzeli Sefil Bilo 13.30 Hayat Bazen Tatlıdır 16.15 Kiralık Aşk 19.00 Star Haber 20.00 Hayat Bazen Tatlıdır 23.30 TV’de Dizi 07.15 Beni Böyle Sev 09.50 Yabancı Film: Beyaz Bizon 11.50 Enine Boyuna 13.10 Sevda Kuşun Kanadında 15.55 Hangimiz Sevmedik 19.10 Ana Haber 19.55 Spor 20.00 Baba Can’dır 23.30 Dinle Kazan 00.10 Yabancı Film: Beyaz Bizon 07.30 Murat Güloğlu ile Çalar Saat 10.00 Familya 13.00 Benden Söylemesi 14.00 Rüzgarın Kalbi 16.00 Kalbimdeki Deniz 19.00 Ana Haber 20.00 O Hayat Benim 02.45 Hayat Sevince Güzel 05.15 Kiraz Mevsimi 08.00 Lale ile Kahve Tadında 11.00 Şimdiki Zaman 14.00 Haber Bülteni 15.00 Sanat Gündemi 17.00 1 Yer 4 Teker 19.00 Ana Haber Bülteni 21.00 Cüneyt Akman ile Zamanın Ruhu 24.00 Gece Bülteni 02.00 Gece Bülteni 08.00 Haftasonu 11.00 Başkent’te Sağlık 12.30 Haber 15.00 Yaşayan Tarih 17.00 Sağlıklı Formda Sohbetler 19.00 Kitap Dünyası 20.00 Ana Haber Bülteni 21.00 Yurdun Sesi 23.00 Düş ve Çizgi 23.30 Hayallerin Peşinde 24.00 Gece Haberleri BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Eskiden deniz subay ve erlerine verilen ad. 2/ Kuzey Amerika’nın beş büyük gölünden 1 2 biri... İhsan Oktay Anar’ın bir romanı. 3/ Çok sıkı kapanan bir fermuar türü... Bir pamuk cinsi. 3 4 4/ Bir renk... Yelkenli bir yarış teknesi. 5/ Meksika mutfağına 5 özgü mısır ekmeği... Hinduizm’in kutsal kitabı. 6/ Doğanın neden olduğu yıkım... Tuzağa düşürülen 6 7 şey. 7/ Çok zayıflamış, bir deri bir kemik kalmış kimseler için kulla 8 nılan sözcük... Büyük erkek kar 9 deş. 8/ “Delice” de denilen, tane leri zehirli olan ve ekin tarlalarını saran bir ot... Kutsal inanç. 9/ Donizetti Paşa’nın bestelediği, Osmanlı Devleti’nin 18281839 yılları arasındaki resmi marşı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Karşıtlık... “Yâr yanında geçer olsun her günüm / rakibin dağında gül bitmesin” (Da 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 NOMO F OB İ 2 E KÜR İ AMA 3 F NUNA T AK 4 ORAK DAR I 5 F ED Ç İ ĞE daloğlu). 2/ Süpürgeotu, funda... Bir etkinliğin 6 O V İ T N A T O geçici olarak durdurulduğu süre. 3/ Yüzeni 7 B A İ L A N N içeriye çeken deniz akıntısı... İçki bardağı. 4/ 8 İ N İ O M S U Tavlada “üç” sayısı... Antik Yunan felsefesinde 9 eleştiri akımı. 5/ Beygir... Mısır’ın plaka imi. İ LET İ Ş İM 6/ Boksta rakibin yumruğuyla yere düşen ve 10 saniye içinde yerden kalka mayan sporcunun yenilgisi... İlkel benlik. 7/ İpucu... Bir tembih sözü. 8/ Dili tutulmuş, konuşamaz hale gelmiş... Kastamonu’nun bir ilçesi. 9/ Verme, öde me... Kötü bir işteki yardımcılar. Pazar 23 Ekim 2016 Tasarım: İLKNUR FİLİZ Laik burjuvazimizin kabuk değişimi kültür 15 Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Ali Koç, Washington’da “Kur’an Sanatı” sergisinin açılışında konuşuyor: “İslâm hoşgörü dinidir. İnsani değerleri, sevgiyi, birliği yüceltir. Ancak maalesef bugün Müslümanlığın Batı’da algılanışı, bu hümanizm ve hoşgörü anlayışından çok uzak. İslâm dininin ve 1.7 milyar Müslümanın terörle ve şiddetle bağdaştırılmaya çalışılması elbette bizleri hem üzüyor hem de kaygılandırıyor” (Cumhuriyet, 21 Ekim 2015). Doğan Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı konuşuyor: “İslamofobi zehirdir ve yenmek gerekir. DAEŞ ve El Kaide gibi örgütler İslâm’ı ve Müslümanlığı temsil etmez. İslamofobi endişesi esasen Batı karşıtlığını da körüklüyor. Bu kavramın kullanılmasıyla nefret söylemi de yaygınlaşıyor, o yüzden bu kavramın ve yarattığı endişenin mutlaka ortadan kaldırılması lâzım” (akt. Fikret Bila, “İslamofobinin Politik Sorumluluğu”, Hürriyet, 22 Ekim 2016). Sabancı ailesinin 3’üncü kuşak temsilcilerinden DEMSA Holding kurucusu Demet Sabancı, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’ye yönelik yurtdışı algısını değiştirme ihtiyacına binaen konuşuyor: “Ne yapılsa az gelir. İçine itildiğimiz durumu herkes kendi alanında dünyaya anlatmalı. Ben şahsen bu süreçte maksimum gayret göstermeye çalışıyorum. Sanırım küresel bir güç mücadelesi yaşanıyor ve Suriye bunun için sadece bir gerekçe. Türkiye’nin güçlü durması lazım. Bana göre dışarıda yapılacak her türlü çalışma önemli ama asıl çabayı vatandaşlarımızın birlik ve beraberliği için göstermeliyiz” (akt. Elif Ergu, “Cumartesi Sohbetleri”, Hürriyet, 22 Ekim 2016). HHH Doğuşunu, serpilmesini ve kökleşmesini Kemalist Cumhuriyet’e borçlu laik burjuvazimizin postKemalist ve neoOsmanlıcı “Yeni Türkiye”ye intikalinin tiradı olarak kayıt düşülebilecek sözler bunlar. Bir bakıma “Yeni Türkiye”nin laik burjuvazi nezdinde de kurumsallaştığının, yerleşikleştiğinin, kaçınılamazlaştığının işareti sayılacak ifadeler aynı zamanda… Söylenenlere kategorik olarak itirazımız mı var, hayır. Söyleyenlerin kötü niyetli olduğunu mu düşünüyoruz, hayır. Yapmaya çalıştıklarına karşı mı çıkıyoruz, ona da hayır. Sadece söylenen söze ve söyleyenlere değil, “söyleten” duruma ve söyletenlere bakmak önerisiyle kaleme alıyoruz bu yazıyı... HHH Çok değil 3.5 yıl öncesinde Gezi olayları patladığında da.. Sonrasında 1725 Aralık süreci yaşanırken ve 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’ne yol alınırken de… Ardından Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri döneminde de… Aynı laik burjuvazimizin böylesi İslamofobikarşıtı bir söylem pratiği ile karşımızda olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır. Aksine, belirttiğimiz zaman kesitinde İslamofobi eleştirisinden ziyade bir dinbaz iktidarın “İslamofaşizan” pratiğinden şikâyetçi oldukları ileri sürülebilir. Türkiye’nin 2002’den başlayarak yurtdışında yaygınlaşmış “ılımlı İslâm” algısının özellikle Gezi sürecinden sonra tuzla buz oluşuna karşı çıkan değil, bunu tasdikleyen bir tavır sergiledikleri iddia edilebilir. Hatta İslamofobi eleştirisi yapmak yerine, bir tür “yerliİslamofobik” duygu ve itkiyle hareket ettikleri kaydedilebilir. HHH Daha önce de pek çok vesileyle yazdım: İslamofobi ve İslamofaşizm ikiz kardeştir. “Siyam İkizleri” gibi birbirini besleyen ve birbirinden beslenen ikiz kardeştir onlar... Bu nedenle esas yapılması gereken, onları her daim birlikte sorunsallaştırmaktır. Çünkü sadece İslamofaşizmin üzerine gittiğinizde İslamofobinin; yalnız İslamofobiyi lânetlediğinizde de İslamofaşizmin ekmeğine yağ sürersiniz. Bir dönem başka umutlar, öngörüler ve hesaplarla İslamofaşizmin ayak seslerinden dem vurup da sonra hesap dönünce onu paranteze alarak İslamofobiye vurmaya başlarsanız olmaz. Samimi de olmaz, inandırıcı da olmaz, ikna edici de olmaz. Gezi’de ve 7 Haziran’da İslamofobi karşıtlığından eser yokken 1 Kasım tekrarseçimi ve 15 Temmuz darbe girişiminin sonucu beliren yeni politik iklimde İslamofobiyi dilimizden düşürmüyorsak, elbette buna düşülecek bir şerh vardır. Demek ki yeni dönem, yeni normal, “Yeni Türkiye” artık sizin üzerinizde hükmünü tam mânâsıyla icra etmektedir. O yüzden Türkiye’nin tanıtımını yaparken; “İslâm hoşgörü dinidir” derken; “İslamofobi zehirdir” hükmünde bulunurken... Batı’ya bunlar üzerinden iğneyi batırıyor... Ama çuvaldızı batırmanız gerekene batırmayıp avucunuzun içinde sıkı sıkı saklıyorsunuz!.. HHH Somutlaştıralım!.. Vuslat Doğan Sabancı yukarıda kaydedilen sözleri sarf ettiği, Doğan Grubu’nun Atlantik Konseyi ve Smihtsonian Enstitüsü’yle birlikte Washington’da düzenlediği İslamofobi konulu panele ilahiyatçıfelsefeci ve bu memlekette İslâm’ın en modernliberal yüzlerinden Prof. Mehmet Aydın’la beraber gitmiş. Aydın da panelde bir konuşma yapmış. Mehmet Aydın AKP’nin Türkiye siyasetine “ılımlı” bir başlangıç yapıp “liberal İslâm” ümidiyle dünyanın ufkunda belirdiği dönemde devlet bakanlığı yaptı. Sonra sessiz sedasız kayıplara karıştı. Çünkü ülkede kendisini garantiye alıp dinbazmutaassıp yeni bir “inşa dönemi” başlatan AKP’de artık onun fikriyatı hükümsüzdü. İktidar bünyesinde “akıl hocalığı” olarak onun bıraktığı boşluğu Müslümanlığın farklı olanı hoş görmesinin mümkün olmadığını ileri sürüp farklılıklara ancak “tahammül” edebileceğini savunan, İslâm’ın laik demokrasiyle bağdaşmadığını söyleyen Prof. Hayrettin Karaman doldurdu. O da kesmez oldu, Shakespeare’i “Şeyhpir”leyen Kadir Mısıroğlu’na açıldı dinbaz iktidar sofrası... Vuslat Hanım, “İslamofobi zehirdir” derken Türkiye bağlamında bu zehri besleyen tasarruflara nasıl imza atıldığını da olup biteni hayli “içeriden” bilen Mehmet Aydın’a anlattırsaydı ya o panelde!.. HHH Türkiye’de burjuvazi zayıftır, çünkü varlığını bürokrasiye borçludur. Cumhuriyet’i kuran laik bürokrasi, laik burjuvaziyi yarattı, önünü açıp gürbüzleştirdi ve bir parça gecikmeli olarak da kurumsallaştırdı. (TÜSİAD 1971’de kuruldu.) Ama hiçbir zaman devlet karşısında daha etkin bir konuma getirmedi. Yani Türkiye’de devletin bir burjuvazisi oldu. Burjuvazinin, kendisine tâbilik anlamında bir devleti oldu demek o kadar kolay değil. 12 Eylül darbesini izleyen 1980sonrası süreçte Türkİslâm Sentezi ideolojisi doğrultusunda giderek muhafazakârlaşan bürokrasi, Özal’ın virtüözlüğünde ve zamanla çevreden merkeze doğru hareketlenecek şekilde bir dindarmuhafazakâr burjuvazi yarattı. Ve onu kısa zamanda kurumsallaştırdı. (MÜSİAD 1990’da kuruldu.) Bu “Müslüman burjuvazi” de devlet karşısında hiçbir zaman daha etkin konuma gelmedi. Ama AKP’nin “Yeni Türkiye”sinde başlangıçta rahatsız ve direniş içindeki laik burjuvazi karşısında iktidara hayati bir destek verdi. Gezi süreci aslında bu ülkede kültürel (yaşambiçimi) olarak iki parçaya keskince bölünmüş toplumun, iki ayrı burjuvazi üzerinden de seyreden bir çatışmasıydı. HHH Gezi olaylarından bugünlere yaşananlar, laik kesimin ekseriyetinde olduğu gibi laik burjuvazimizde de belli ki bu iktidarın bir “yenilmez armada” haline geldiği algısını çaresizlik ve karamsarlık içinde iyiden iyiye pekiştirmiş durumda. O yüzden Türkiye’nin yurtdışı algısını değiştirmeye, bu algının “içeri”den ve iktidardan kaynaklanan nedenlerine parmak dudağa götürülüp “Şıışşşt” çekilerek girişiliyor. O yüzden İslamofobi’ye vurgu yapılıp karşı durulurken onu besleyen ve sadece IŞİD’le, El Kaide ile sınırlanamayacak şekilde “içimizden” de kaynaklanan İslamofaşizan tasarruflar, pratikler, görüşler kamufle ediliyor. Ve o yüzden Vuslat Hanım, “İslamofobi zehirdir” derken, o zehrin aslında kendi içimizden de membalandığını... Mutlaka biliyor, görüyor da... An itibarıyla bilmemezlikten, görmemezlikten geliyor. Feodalizmden Kapitalizme, Osmanlı’dan Türkiye’ye OÀuz Oyan C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle