18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 2 Ekim 2016 EDİTÖR: TAMER KAYAŞ Bebeği için korktuYazar, edebiyat öğretmeni Murat Özyaşar gözaltına alındı Yunus Nadi ve Haldun Taner Öykü ödüllerinin sahibi edebiyatçı ve öğretmen Özyaşar’ın evine sabaha karşı polis tarafından baskın düzenlendi. Eşi Sibel Oral yaşadıklarını anlattı Edebiyat öğretmeni, yazar Murat Özyaşar, dün, sabaha karşı, İstanbul’daki evine düzenlenen nı söylediler. “Vatan Emniyet’e götürüyoruz” diyerek evden çıktılar. Sibel Oral da birkaç saat sonra avukatıyla polis baskınıyla gözaltına alındı. Hava Vatan Emniyet’e gitti. Orada, eşine da alanında gözaltında tutulan Özyaşar, ir hiçbir kayıt yoktu. “Başka ilin ope Diyarbakır’dan gelen terörle mücadele rasyonu olabilir” bilgisi verildi. Oral, ekipleri tarafından uçak Diyarbakır’da öğretmenlere yönelik la Diyarbakır’a götürül operasyonu duymuştu. Diyarbakır’da dü. Dosyada gizlilik kara ki avukat arkadaşlarına ulaştı. Bir sü rı var. Özyaşar, 5 gün bo re sonra da eşinin havaalanı nezaret yunca avukatıyla görüşe hanesinde tutulduğunu, eve gelenle meyecek. Özyaşar’ın eşi, rin ise Diyarbakır polisi olduğunu öğ HİLAL KÖSE gazeteci, K24 Yayın Yönetmeni Sibel Oral, “Dev rendi. Oral, dosyanın içeriğini ne zaman öğreneceğini ise bilmiyor. Eşi letin verdiği ceza, işsiz nin, EğitimSen’in iş bırakma eylemi bırakılmak, korkutulmak, sindirilmek, ne katıldığı için suçlandığını düşünü bunlar bizi yıldırmıyor. Ben kendimi yor: “Okula gitmedi çünkü şehrinde çok güçlü hissediyorum. Eşimden ya savaş vardı. Binlerce öğretmen sendi na bir kaygım yok. O kötü bir şey yap ka kararına uydu. Bu da ifade özgürlü madı. Derdi okumak ve yazmak olan ğüdür. Savaşı protesto etti. Bu neden bir insan ne yapmış olabilir? Biz iyiyiz, dimdik ayaktayız. Yine okumaya, yaz Sibel Oral le açığa alındı. Kapısında pembe tüller ve balonlar olan, 21 günlük bebeğin maya, iyi insan yetiştirmek için yaşamaya devam edeceğiz” diyor. Bebeği doğduğu gün... Murat Özyaşar kızları Mavi Lorin’i kucağına aldığı gün açığa alınmıştı tum. Aklıma çok kötü şeyler geldi, silah evi basıldı, babası götürüldü.” ‘Suçlu değiliz’ Eşinin, yazarlığı bir yana çok iyi bir Uzun yıllar Diyarbakır’da görev ya keli polisler, sabah saat 05.00 sıraların patlayabilirdi, her şey olabilirdi... Bebe eğitimci olduğunu vurgulayarak, “Suç pan Özyaşar’ın, “Ayna Çarpması” adlı da, pembe tüllere sarılı pembe balonla ği odadan almama müsade ettiler. Onu luymuşuz gibi davranıyorlar ama deği kitabı 2009 Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne rın asılı olduğu kapıya vurmaya başladı. alıp, göğsüme bastırdım. Battaniye ile liz. Diyarbakır gibi bir yerde, ergenlik ve 2008 Haldun Taner Öykü Ödülü’ne 21 günlük kızları Mavi Lorin’in beslen örttüm. 21 günlük ama silahın soğuk dönemindeki gençlere edebiyatı sevdir layık görüldü. Özyaşar, “Sarı Kahkaha” me saatiydi. Özyaşar’ın eşi Sibel Oral, luğunu hissetmesini istemedim. Son mek, kitaplarla yaşamalarını, hikâyeler ve “Bîr” adlı kitapların da yazarı. Ev sonrasında yaşananları Cumhuriyet’e ra sivil polisler girdi içeri. Evi arama ve yazmalarını, dergiler çıkarmalarını lendikten sonra İstanbul’da yaşamaya anlattı: yakalama kararının olduğunu söyledi sağlamak hiç kolay bir iş değil. Biz na karar verdiler. Dönem başında, Güner “İkimiz de uyanıktık. Murat, mer ler. Evi aradılar, kamera çekimi yaptı sıl bir ülkede yaşadığımızı biliyoruz. Akın İmam Hatip Lisesi’nde göreve baş cekten bakıp, ‘sakın korkma, polis gel lar. Murat’ın tabletini, bir hafıza kartını, Bu bir süreç. Devletin verdiği ceza, iş layacaktı. EğitimSen’in iş bırakma ey di’ dedi. Kapıyı açtı. 78 maskeli, uzun flaşh belleklerimizi aldılar.” siz bırakılmak, sindirilmek, bunlar bi lemine katıldığı için açığa alındı. Haberi ise bebeği doğduğu gün, hastanede, namlulu silahları, tabancalı olan polisler eve girdiler. Kapıların arkasına, do ‘Vatan’a götürüyoruz’ zi yıldırmıyor. Ben kendimi çok güçlü hissediyorum. Eşimden yana bir kay okuldan gelen telefonla öğrendi. Özya laplara baktılar. Birini arıyor gibiydi Özyaşar’a soruşturmayla ilgili hiç gım yok. O kötü bir şey yapmadı. Hiç şar, dün, İstanbul’daki evinde gözaltına ler. Belli ki bir aile evi burası ve bir be bir bilgi verilmedi. Polisler, yalnız bir zaman yapmaz. Çocuğumuz bize alınarak, Diyarbakır’a götürüldü. Mas bek var. Çok ürkütücüydü. Çok kork ca, ‘terörle mücadele’ ekibi oldukları güç verecek” diyor. l İSTANBUL Sesimizi kısamazsınızCUMARTESİ ANNELERİ 601. BULUŞMADA TV VE RADYOLARIN KAPATILMASINI KINADI: Seslerini dünyaya duyurmaya çalışan özgür basına yönelik saldırıları kınayan Cumartesi Anneleri, “Sesimizi kısamazsınız” diyerek, televizyon ve radyoların kapatılmasını kınadı. Savaş tezkeresinin reddedilmesini ve OHAL’e derhal son verilmesini talep eden kayıp yakınları, “OHAL değil, kayıplarımızı istiyoruz” dedi. Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda 601. kez buluştu. Özgür Radyo, İMC TV ve Hayatın Sesi TV’nin de aralarında olduğu radyo ve televizyonların kapatılmasına tepki gösteren Cumartesi Anneleri, “Onların sesinin kesilmesi bizim de sesimizin kesilmesidir. Özgür basına sahip çıkacağız” dedi. Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, seslerini dünyaya duyuran özgür basına yönelik saldırıları kınadı, iktidara seslendi: “Siz bu ülkeyi nereye götürüyorsunuz?” AKP’nin sürekli olarak basın özgürlüğünden dem vurduğunu hatırlatan Tosun, “Ne yaparsanız yapın bizim sesimizi kısamayacaksınız” dedi. ‘Diktatörlüğün yıkılacak’ Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, iktidarın korkusundan dolayı özgür basına saldırdığını söyledi, basın özgür olmazsa, demokrasinin de olmayacağını belirtti. Bilgin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şöyle seslendi: “Korkuyor musunuz. Çünkü yalanınızı, dolanınızı, katliamlarınızı ortaya çıkarıyorlar. Ama ne yaparsan yap tek adam diktatörlüğün yıkılacak.” ‘Duvarlara yazarız’ İMC TV çalışanı, Basınİş Sendikası Genel Başkanı ve gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi olan Faruk Eren, basının tarihinin en karanlık dönemini yaşadığını söyledi. Türkiye’nin diktatörlüğe doğru gittiğini söyleyen Eren, “Radyolarımız kapatılabilir, ekranlarımızı karartılabilir. Biz onların yerine meydanlardan haberlerimizi okuruz, duvarlara haberlerimizi yazarız” diye konuştu. İçli’ye özgürlük İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, F Oturması’nın 236.’sını hasta tutsak Abdullah İçli için yaptı. Galatasaray Meydanı’nda yapılan eylemde, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın”, “Tecrit öldürür dayanışma yaşatır” sloganları atıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Sezgin Tanrıkulu Tanrıkulu: barış için çalışalım CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, her geçen haftanın Galatasaray Meydanı’nda oturanların tarihine onur olarak, devletin tarihine ise onursuzluk olarak yazıldığını vurguladı. Galatasaray’ın sesi olan özgür basına yönelik saldırıları kınayan Tanrıkulu, “Toplumun temiz, onurlu insanlarından korkuyorlar. Korkuları sonları olacak” dedi. Meclis’te savaş tezkeresinin görüşüldüğünü hatırlatan Tanrıkulu, şunları söyledi: “Savaşın kimseye faydası yok. Kolombiya’da 50 yıl sonra barış imzalandı. Gelin, savaş için değil, barış için çalışalım.” YÖN RADYO ÇALIŞANLARI, TÜRKÜ DOSTLARIYLA BİRLİKTE DİRENİŞTE ‘Türküler susturulamaz’ SEYHAN AVŞAR Kapatılan YÖN Radyo’da iki gündür nöbet var. Türkü dostları da radyo çalışanlarını yalnız bırakmıyor. CHP İl Örgütü, HDP İl Örgütü, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve çok sayıda kurumdan ziyaretçi geliyor. YÖN Radyo Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Mansur Kılınç, karar geri alınana dek nöbete devam edeceklerini söyleyerek, “Türküler susturulamaz. Bu ülkeyi birleştiren en büyük güçlerden biri türkülerdir” diyor. YÖN Radyo, 23 yıl önce Türkiye’nin ilk türkü radyosu olarak yayına başladı. O gün bugündür kesintisiz olarak yayın yapıyor. Yayın hayatı boyunca RTÜK’ten tek bir uyarı cezası dahi almadı. Şimdi, 30 çalışanı olan radyonun kapısına, OHAL bahanesiyle kilit vurulacak. Rad yonun Yönetim Kurulu Baş kanı Yüksel Mansur Kı lınç, hem kurucu ekip ten hem de radyocu luğun izini vücudun da taşıyan bir radyo cu. 2007 yılının Mart ayında Tekirdağ’da vericile ri kontrol etmeye çalışırken, bir anda yüksek gerilime ka pılmış. 45 gün hastanede, do kuz ay ise evinde tedavi gör müş. Kılıç, YÖN Radyo serü Yüksel Kılınç Erdal Emre venini şöyle anlatıyor: “Bu radyoya çok emek verdim. rı üzücü. Kimse işsiz kalmayacak. YÖN Ülkemizin en büyük ortak değeri olan Radyo susmayacak.” türkülerle, türkü radyosu olarak yola çıktık. Bizler bu radyoyu halk müziği ‘Türküler siyaset üstüdür’ ne gönül veren dostlarla beraber, 55 ki Açık Mikrofon Programı’nın sunucusu şilik bir ekiple kurduk. Bu radyo halkın Erdal Emre de “Türkü sevmek siyasetler kurduğu bir radyodur. Kapatma kara üstü bir şeydir” diyor. l İSTANBUL haber 7 Tehdit Bu Kadar Büyükse... Sistem tıkandığında, kriz klasik yöntemlerle atlatılamadığında yüz yıl ölçeğinde klasikleşmiş yöntemlere eğilim yükselir. Buna “büyük savaş” diyoruz. Ergin Yıldızoğlu bu tarafa doğru gidişi, iktidarını koruma sıkıntısı içindeki siyasi iktidarların, oligarşinin, plütokrasinin bulduğu çözüm olarak tanımladı. İnsanlardaki sağa ve sola doğru bükülen değişim arzusunun bu türden bir “çözümü” tetiklediğine değindi. Siyasi iktidarlar için büyük tehlikeyi, iki yönde cisimleşen değişim arzusunu Trump ve Corbyn’le örneklendirdi. Yıldızoğlu’nun önemli saptaması şöyledir: HHH “Trump ve Corbyn’de ifadesini bulan ‘değişim arzusunun’ iki yüzü var. Biri geriye doğru bakan, aslında yaşanmamış bir geçmiş döneme ilişkin özlemin, tehlikeli bir melankolinin, duygusal boyutu çok kuvvetli bir özsavunma tepkisinin ifadesi. Diğeri, kapitalizmin, en azından bugünkü ‘vahşi kapitalizmin’ ötesindeki olasılıklara, geleceğe bakan, analitik, rasyonel, özgürlükçü boyutu güçlü arayışların ifadesi. İşçi sınıfı, çalışanlar açısından, gerçek bir değişim için, bu iki yüzün birleşmesi gerekiyor.” HHH Bu birleşmeyi önlemek kuşkusuz iktidar sahipleri için birinci meseledir. Öyle görünüyor ki gidiş o yönedir. Duyduğumuz top sesleri büyük bir olasılıkla yükselen bu tehlikenin sesidir. Ama bir dakika; emperyalist merkezlerin her ne kadar birbirlerine diş bilediklerini, alttan alta hırladıklarını, masa altında tekmeleştiklerini görsek de bir savaş durumu yok henüz ortada. Daha çok başkalarını savaşa sürme eğilimi ağır basıyor. Büyük savaş derken Yıldızoğlu acele bir analiz mi yapıyor? HHH Sınır tanımayan, Güney’den ve Doğu’dan Kuzey’e ve Batı’ya yönelen göç hareketlerinin büyük bir tehlike, tehdit olarak ilan edildiğini, zenginliklerin paylaşılmasının sistemin özüne aykırı olduğunu biliyorsak, “tehdit altındaki” büyük devletlerin, iktidar sahiplerinin yöntemlerinin değişeceğini görüyoruz demektir. Ortadoğu’da on yıllardır sürdürülen savaşın artırdığı göç dalgası hem korkuyu büyütüyor hem de aranan çözümü sağa ve sola doğru bükülen siyasi gelişmenin denetlenmesini zorunlu kılıyor. HHH Bu ille de Trump tarafının zaferini şart koşmaz. Farklı saiklerle isyan edenlerin sentezini engelleyecek, sola eğilim gösterenleri yoldan çevirecek, hazmedecek eli kılıçlı, iki yüzlü bir kartal, savaşı mümkün kılabilecek bir sentez daha olasıdır. Avrupa’da, Kuzey ve Güney Amerika’da beslenen, büyütülen çözümün işaretlerinin bu yönde olduğu görülebiliyor. Peki, biz bu denklemin neresindeyiz? Galiba ortasındayız. Yavaş yavaş içine çekildiğimiz savaş, içeride de tehdit algısıyla korkutulmuş yığınların desteğine dayalı OHAL’ler bu tabloyu tamamlıyor. HHH Son günlerde, darbeci Gülen Cemaati’ne yöneldiği söylenen yığınsal temizlik harekâtı medyanın sesini kısma, susturma, olmadı kapatma yöntemleriyle yön değiştirmeye başladı. Anlaşılıyor ki, sessizlik sağlanamazsa darbecilerle mücadele demagojisi tek başına yeterli olmayacaktır. Altı ay, bir yıl ve kim bilir ne kadar süreceği belirsiz OHAL dünya çapında büyüyen savaş hazırlıklarına da uygundur. Beklenen gelişmenin nimetlerinden yararlanma saflığıyla ilerliyoruz. Bataklık bizi çağırıyor. Büyük savaşın öncüleri olma şerefini sanki bize verdiler. Tehlike ve tehdit bu kadar büyük, küresel ve somutsa itirazın da hem içeride hem dışarıda o kadar güçlü, geniş ve büyük olması gerekmez mi? ‘oYlamlaanyaacteağslıizm’ Özgür Radyo’nun OHAL kararnamesiyle kapatılması dün radyo binasında gerçekleştirilen basın açıklaması ile protesto edildi. Basın toplantısında konuşan Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Derya Okatan, “Özgür Radyo yaşadığı tüm baskılara rağmen, ezilenlerin özgür mikrofunu olmaktan asla vazgeçmedi. Hiçbir iktidar türkülerimizi susturamadı. Yalana teslim olmadık. Bundan sonra da olmayacağız” dedi. Radyo çalışanı Arzu Demir ise, dayanışmanın ezilenlerin önceliği olduğuna vurgu yaparak kapatılan kurumlarla dayanışmak gerektiğini vurguladı. HDP milletvekili Hüda Kaya da ezilenlerin, tutsakların sesi olan radyo ve televizyonların kapatılmasını kınayarak, “Ne olursa olsun biz sesimizi duyurmaya çalışacağız. Bizi çürütmeye çalışanlara karşı dayanışma gerekiyor. Bu toplumun direngen bir yapısı var bu nedenle kazanacağız” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle