22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR İsveç Akademisi Bob Dylan’a ‘ulaşamıyor’ İsveç Akademisi, Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen ünlü sanatçı Bob Dylan’a ulaşma çabalarından vazgeçti. Altı gün önce ünlü sanatçının Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmesinden bu yana Bob Dylan’la te mas kurmayı başaramayan İsveç Akademisi Daimi Sekreteri Sara Danius yaptığı açıklamada, sanatçıyla ilişki kurma çabalarına devam etmeyeceklerini belirterek, “Biz sakin bir şekilde oturup bekliyoruz” dedi. Çarşamba 19 Ekim 2016 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK ‘Yanmaktan Bugün açılacak Frankfurt Kitap Fuarı’nda korkmayanlarınCanDündar Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan için buluşulacak. yanındayız’... Etkinlikte Can Dündar’ın sunacağı bildiriyi paylaşıyoruz Bugün açılacak Frankfurt Kitap Fuarı’nda tutuklu yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci yazar Necmiye Alpay için bir etkinlik düzenlenecek. Fuarın açılış programı kapsamında saat 18.00’de (Türkiye saatiyle 19.00) gerçekleştirilecek etkinlikte, Erdoğan ve Alpay’ın mektupları okunacak. Fuar yönetiminin de konuşma yapması beklenen etkinlikte, gazetemiz yazarı Can Dündar da bir duyuru okuyacak. İşte Can Dündar’ın sunacağı duyuru: “Biz yazarlar, nereden ve kimden gelirse gelsin, kime uygulanırsa uygulansın her tür darbeye ve diktaya karşıyız. Bizler dil, din, inanç, cinsiyet, etnisite, hiçbir ayrım gözetmeksizin düşünce ve ifade özgürlüğünden Necmiye Alpay yanayız. Ne darbelere ne de baskı rejimlerine ne savaşa tarafız. Olmadık, olmayacağız! Gazeteciler, avukatlar, akademisyenler, öğretmenler, doktorlar... Emeğiyle, aklıyla, kalbiyle üreterek; canlıya ve hayata değerek, dokunarak varolanlarız. Aslı Erdoğan Her tür baskı, zulüm ve iş kencenin karşısında herkes için adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi ve hukuktan yanayız. İçinde bulunduğumuz kör kuyuda ihtiyaç duyduğumuz, daha fazla ve hakiki bir demokrasi, kalıcı ve onurlu bir barış. Durmadan, yılmadan, korkmadan her ne sebeple olursa olsun, benzerimiz olsun olmasın ezilenin yanında yer almak, yan yana durmak onurlu bir yaşam demektir. Tüm bu sebeplerle, düşünmenin, yazmanın, üretmenin yanmak demek olduğunu bildiğimiz ülkemizde her ne olursa olsun yanmaktan korkmadan sözüne, düşüncesine, emeğine sahip çıkanların yanındayız. Barış için edebiyatçılar olarak, başta Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay olmak üzere herkes için barış demekten yılmadıkları için hukuksuz biçimde hapiste tutulan gazeteci ve yazar dostlarımızın bir an önce özgür kalmasını talep ediyoruz.” l Kültür Servisi Aslı Erdoğan’ın kitapları iki ayda 40 bin sattı Yayıncısı Everest Yayınları’ndan aldığımız bilgiye göre, şu an dilbilimci Necmiye Alpay’la birlikte Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan yazar Aslı Erdoğan’ın kitapları, tutuklandığı 19 Ağustos 2016 tarihinden bu yana 40 binden fazla sattı. Aradan geçen iki ayda yazarın kitaplarının satışında görülen bu artış, okurların Aslı Erdoğan’a sahip çıktığının bir başka göstergesi ola rak dikkat çekiyor. Erdoğan’ın yayımlanmış “Kabuk Adam”, “Mucizevi Mandarin”, “Kırmızı Pelerinli Kent”, “Hayatın Sessizliğinde”, “Bir Yolculuk Ne Zaman Biter”, “Bir Delinin Güncesi”, “Bir Kez Daha” ile “Taş Bina ve Diğerleri” adlı sekiz kitabı var. Kısa hikâyeler, romanlar, denemeler ve köşe yazıları kaleme almış yazarın eserleri dünya genelinde pek çok dile de çevrildi. l EZGİ ATABİLEN Ömer Koç koleksiyonundan Mutlak küstah: eserlerindeyeraldığı ‘Oscar Wilde, Mutlak Küstah’ sergisi Paris’teki Oscar Wilde Petit Palais’te açıldı DEFNE TOZKOPARAN* 1900 yılı Paris evrensel sergisi için Avenue Winston Churchill üzerine inşa edilen iki bina yüzyılı aşkın süredir birbirlerini izlemektedirler: Grand Palais ve Petit Palais. Grand Palais büyük olan olsa da Petit Palais aslında daha ihtişamlıdır. Yakın zamanda burada çok güzel bir sergi açıldı: “Oscar Wilde, L’impertinent absolu”. Yani “Oscar Wilde, Mutlak Küstah”. 15 Ocak’a kadar devam edecek sergide Ömer Koç’un da desteği olduğunu ve koleksiyonundan eserler paylaştığını okuduğumda hem gurur duydum hem de merakım iyice arttı. Serginin başlığı sanatçının kendi döneminde ne kadar sansasyon yarattığının ve hatta kimilerince “haddini aşan” bir tavrı olduğunun altını ironik bir biçimde çiziyor. Peki, neden böyleydi? Oscar Wilde’ı bu kadar çarpıcı yapan yarattığı eserler miydi, yoksa çalkantılı hayatı mı? ‘Sanat işe yaramazdır’ Sergi tam bir retrospektif çizgisinde ilerliyor. Bölümler sanatçının hayatına, sanatsal formasyonuna paralel olarak yedi ana bölüme ayrılmış. Sergi parkurunu akışkan kılmak için duvarlarla belirli bir gidişat yaratılmış, farklı bölümleri renklerle belirtilmiş. Giriş ve son kısmın aynı gri tonda olması başlangıçla bitişi birleştirerek bütünlük yaratıyor. Tıpkı geçen bir hayat gibi, geldiğimiz yere dönmek gibi... Wilde’ın aldığı eğitimlerden ParisLondra yıllarına, en üretken olduğu yıllardan yargılanıp hapse atıldığı yıllara kadar çalkantılı hayatına tanıklık ediyoruz. En ilgi çekici bölümlerden biri ise Oscar Wilde’ın sanat kritikçisi yönünü anlatan kısım. Karşımıza yalnızca bir yazar değil, döneminde sözünü geçiren güçlü bir sanat eleştirmeni çıkıyor. William Blake Richmond, George Frederic Watts gibi ünlü ressamların tablolarını kritik eden Wilde’ın sanat görüşü ile ilgili cümlelerini duvarlarda okudukça yazarın korkusuz kalemini bir kere daha anlıyorsunuz. “Bütün sanatlar oldukça işe yaramazdır” gibi cümleler sarf eden birinin kendi döneminde sanat kritiği adına önemli bir yere sahip olması yazarın sıra dışı kişiliğini vurguluyor. ‘Haddini bilmezlik’ yılları Serginin ilerleyen bölümünde Amerika’da konuşulan en meşhur İngilizlerden biri haline gelen Wilde’ın öğretici yönüyle karşılaşıyoruz. Serginin son kısımları masamıza ana yemeğin gelmesi gibi. Başka deyişle, asıl anlatılmak istenen sona bırakılmış: Wilde’ın kimilerince “haddini bilmezlik” yılları ve sansasyonel hayatı. Alfred Douglas’la yaşadığı büyük aşk ve bu aşkın ona getirileri, üretken yıllar fakat ardından sürgüne kadar giden yargılanma dönemi. Bu kısımlarda iki eserin üstünde durulmuş, yazarın basılmış yegâne romanı “Dorian Gray’in Portresi” ve döneminde müstehcen bulunan oyunu “Salomé”. Wilde’ın İncil’deki bir hikâyeden ve bu hikâyenin Flaubert gibi ressamlar tarafından tasvirinden esinlenerek yazdığı “Salomé” için apayrı bir sergileme alanı oluşturulmuş. Salomé “femme fatale” yani baştan çıkaran kadın karakterini işleyen bir oyun olduğundan ahlaki sebeplerle yasaklanmış ve 1893’te yazılan eser ancak 1907’de seyirciyle buluşabilmiştir. Bu bölümde medya unsurları sergiye katılmış. Yerdeki büyük ekranda Wilde’ın “Salomé”sinin 1923, 1953 ve 2011 beyazperde uyarlamalarını izleyebiliyorsunuz. Zirveden en aşağıya Serginin kapanışı Wilde’ın Douglas ile olan ilişkisinden ötürü yargılanmasına, hapse düşmesine ve en sonunda da sürgüne gönderilmesine değiniyor. Sergi gezeni yormayan bir retrospektif olanağı sunuyor. Oscar Wilde’ı tanımak isteyenler için güzel bir fırsat. Yaşadığı çağda birçok eser vermiş, sanatı hem öğretmiş, hem kritik etmiş hem de yazmış, adından övgüyle söz edilmiş bir sanatçının kişisel hayatı sebebiyle zirveden en aşağı indirilmesinin öyküsüne şahit oluyoruz. Tıpkı sanatçının dediği gibi: “Toplum oldukça hoşgörülüdür. O her şeyi affeder, deha dışında”. * Sorbonne Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümü, yükseklisans öğrencisi. Arif Sağ’ın acı günü Halk müziği sanatçısı Arif Sağ’ın eşi Yıldız Sağ (60) yaşamını yitirdi. Sağ’ın cenazesi bugün 13.00’te Üsküdar Karacaahmet Cemevi’nde düzen lenen törenin ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Aynı zamanda “Sevemedim Kara Gözlüm” adlı eserin bestecisi Abdullah Nail Bayşu’nun kızı olan Yıldız Sağ, bir süredir İçerenköy’deki Bayındır Hastanesi’nde kanser tedavisi görüyordu. l İSTANBUL/Cumhuriyet kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Klasik müzikte hareketli günler... Kış mevsimini açan orkestraların konserleri başladı. Geçen hafta klasik müzik dünyamız iyice hareketlendi. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Amerika’nın ünlü mezzosopranosu Joyce DiDonato’ya eşlik etti. Geçen hafta sona eren 17. Antalya Piyano Festivali ise ağırladığı ünlü isimlerin arasında kemancı Julian Rachlin’ni de konuk etti. ları. Programdaki diğer sanatçılar ise eski dostlarla yeni birleşim ler sunuyor: Misha Maisky bu kez piyanist kızı Lily ile; Sol Gabet ta, kemancı erkek kardeşi Andres ile; Kremarata’nın kurucusu ve şefi Gidon Kremer, yarınlarda adı Artık ülkenin bütün orkestraları kış mevsimini açtılar. Geçen hafta klasik müzik dünyamız iyice hareketlendi. İstanbul’daki belli başlı konser merkezlerinden İDSO Stanley Dodds yönetiminde Berlin Filarmoni Orkestrası’nın birinci nı çok duyacağımız genç kemancı Clara Jumi Kang ile çalıyor. Gürer Aykal yönetimindeki BİFO ile açılacak mevsim geleneksel olarak genç solistleri sunacak. Caz, dünya müziği, çocuk etkinlikleri, şiir geceleri ve Flamenko, İşsanat programının geleneksel renkleri. arpisti MariePierre Langlamet’i, Ginastera’nın konçertosuyla konuk etti. İstanbul Resitalleri, mev Antalya Piyano Festivali sona erdi simi piyanist Jean Efflam Bavou Gürer Aykal’ın sanat yönetmen zet ile başlattı. Boğaziçi Üniversi liğindeki 17. Antalya Piyano Fes tesi Albert Long Hall, 20. yılının tivali geçen hafta sona erdi. Festi açılışında, Kiev solistlerini ağırla val, Akdeniz Filarmoni Orkestra dı. Borusan İstanbul sı ve piyanist Zang Filarmoni Orkestra Zuo ile açılış yap sı, Amerika’nın ün mıştı. Bu topluluk lü mezzosopranosu Türkiye’nin ve Ak Joyce DiDonato’ya deniz ülkelerinin üs eşlik etti. Hem ki tün orkestracılarını şilik olarak hem de bir araya getiriyor. operacı olarak bu Festivalin ünlü isim rengârenk sopra leri arasında keman no BİFO’nun açılışı cı Julian Rachlin de na coşku kattı. Sac bulunuyordu. Kapa ha Goetzel yöne Joyce DiDonato nış, Antalya Devlet timindeki orkest Senfoni Orkestrası ra, başarılı eşliğiy ve usta İtalyan pi le renkli dinletiyi yanist Roberto Co tamamladı. Aralar minati ile yapıldı. da çalınan kimi eser Cominati son dere ise, Tüzün’ün Türk ce sağlam bir piya Kapriçyosu ya da nist. Grieg’in piya Verdi’nin Zafer Mar no konçertosunda şı gibi, programın romantik ve duy bütünlüğüne uyma gusal olduğu kadar mıştı. DiDonato gibi tekniğinin ustalığı şancılara her zaman rastlamak kolay de Roberto Cominati nı da sergiledi. “Konser salonları şef ğil. Gerek sahne di lerin enstrümanıdır”, der liyle, gerekse lirik koloratur sesi Gürer Aykal. Kapanış konserini ni kontrolüyle çok başarılıydı. dinlerken o sözü düşündüm. EX İşsanat’ın programı da geçen PO Kongre Merkezi’nde hiç do hafta açıklandı: Eski dost sanat ğal akustik yoktu. Gürer Hoca, çıların çoğunlukta olduğu bir di deneyimiyle ve açık vuruşlarıy zinin yanı sıra iki operacının adı la birlikteliği sağlasa da mikro beni çok heyecanlandırdı: Birin fonlar aracılığıyla yükseltilen or cisi ilk kez Türkiye’de dinleyece kestranın sesi dinleyiciye ade ğimiz mezzo soprano Vivica Ge ta bir radyo kanalından ulaşıyor naux, ikincisi, önceki yıllardan du. Sayın Menderes Türel, bunca anımsadığımız Alman basbari emekle düzenlenen Antalya Pi ton Matthias Goerne. Her ikisi de yano Festivali için yeni bir salon İşsanat’ın bu yılki özel armağan çözümü getiremez mi? Avcı’dan skandal AKM yorumu Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk olarak, İstanbul’daki çürümeye terk edilen Atatürk Kültür Merkezi’yle (AKM) ilgili konuştu. Avcı, “Koruyamazsın, yıkamazsın, tadilat da yapamazsın” manasına gelen hukuki bir açmazın ortaya çıktığını ifade ederek, “Kültür merkezinin mevcut haliyle korunması ve sadece güçlendirme yapılmasına yönelik ihalenin gerçekleştirildiğini ama söküm işlemleri esnasında binanın ciddi tehlikeli durumda olduğunun tespit edildiğini” dile getirdi. Avcı sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayı sıyla bugün o binadan hayır gelmeyeceği raporlardan da belli. Rapor olmasa Nabi Avcı bile çıplak gözle görülüyor zaten. Cumhurbaşkanı da ilan etti, orada İstanbul’a yakışan bir opera binasının yeniden projelendirilmesi ve yapılması gerekiyor.” Bakan Avcı, AKM binasının bir sembol olmadığını da söyledi: “Mimari, özgün yapı mı? Hayır, değil. Zaman zaman önünde ‘Burayı yıktırmayız’ tartışmalarından kaynaklanan gösteriler var. Bunlar böyle bir binayı tarihi sembol haline getirmeye yetmez.” PEN Ayın Kitabı: ‘Sadık Bey’ PEN Türkiye Merkezi ekim ayı kitabı olarak, uzun bir aradan sonra yeni bir romanla karşımıza çıkan Pınar Kür’ün Can Yayınları tarafından yayımlanan “Sadık Bey” kitabını seçti. Karar açıklanırken gerekçe olarak şu ifadeler paylaşıldı: “Hayat boyu yapılan seçimler, farkındalık, seçimlerimizi sorgulama, kendiyle ve çevreyle hesaplaşma, değerlerle hesaplaşma, bedel ödeme, vazgeçme, geçmişle yüzleşme... Edebiyat tadı ve okuma mutluluğu bir arada... Sadık Bey’in kaderiyle ülke kaderinin kesiştiği usta işi bir labirentte gerilimli bir yolculuk... Yazarımızı kutluyoruz.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle