18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 1 Ekim 2016 M10 ECLİS’İN SAVAŞLA İMTİHANI TBMM’de yeni yasama yılı bugün başlıyor. İlk gündem konusu ise Suriye ve Irak’a asker gönderilmesini düzenleyen tezkerenin süresinin uzatılması. Fırat Kalkanı harekâtı ve Türkiye’nin katılabileceğini açıkladığı Rakka ve Musul’a yönelik operasyonlar yeni çalışma dönemindeki en önemli tartışma konuları olacak Türkiye’nin Suriye’ye yönelik ilk dönem politikalarının çökmesinin ardından başlattığı Fırat Kal kanı harekâtı ve katılabileceğini açık ladığı Rakka harekâtı TBMM’nin ye ni çalışma dönemindeki en önemli tar tışma konularından birini oluşturuyor. Suriye’de ABD ve Rusya politikalarını, Türkiye’nin pozisyonu nu değerlendiren emekli General Ali Er, olası Rak ka harekâtının “Türki ye için kurulmuş en bü yük tuzak” olduğunu söy SERTAÇ EŞ ledi. Rakka ve El Bab harekâtlarının “işgal ti pi” olduğunu, yürütül mesinin ve sonuçlarının daha ağır ola cağını savunan Er, “Türkiye böyle bir harekâtta Rusya’yı karşısına alır. Or tak harekât yaptığı ABD ile çatışma ris ki ortaya çıkar. Rakka’ya Fırat’ın batı sından giremezsiniz, Kobani ve Tel Ab yad üzerinden girmeniz lazım. Bu sefer Afrin’deki YPG risk olur ve yurtiçinde PKK saldırılarının ağırlaşması gündeme gelir. Sonuç olarak Rakka’ya girerseniz, Suriye’de çakılır kalırsınız” değerlendir mesini yaptı. Emekli General Ali Er, ABD’nin Su riye’deki politikalarının temel amacı nın Irak petrollerini bu ülke kuzeyin den oluşturulacak hatla Akdeniz’e taşı mak olduğunu, bu yaklaşımın bölgede yeni bir yapılanmayı gerektirdiğini ve Rusya’nın buna sempatiyle yaklaşmadı ğını anımsattı. Türkiye’nin Cerablus’tan başlattığı harekâtın hedef olarak gös terilen El Bab dahil olmak koşuluyla Fırat’ın batısında kaldığını kaydeden Er, “Haritaya bakarsanız, Rakka Fırat’ın do ğusunda. Eğer Rakka’yı konuşuyorsa nız, Haseke, Deyrezzor, Irak’ın Tel Afer, Sincar ve Musul bölgelerini konuşuyor sunuz demektir. Bu bölgeleri birbirin den ayırmanız mümkün değildir. Bu ka dar geniş bir alana yansıyacak çatışma ortamında Türkiye böyle bir harekâtı kaç yıllığına, kaç aylığına planlamakta dır, öncelikle buna karar vermeli” dedi. Kobani üzerinden Türkiye’nin karadan böyle bir harekâtı yapabileceğini, bunun için müşterek bir komutanlık kurarak bunu gerçekleştirebileceğini belirten Er, önemli bir nokta olan “Harekâtın nereden yapılacağı?” sorusunun gündeme geldiğini söyledi. Er, “Yapılacaksa Kobani, Tel Abyad, Haseke üzerinden yapacak. Yani PYDYPG güçleriyle çatışma mı göze alınacak? Bu yapılacaksa, İstanbul, Adana, Ordu’da, Rize’de Türkiye’ye ne getirecektir? Dolayısıyla Rakka operasyonu dediğinizde kulağa hoş geliyor. Siyasette de askerlikte de en önemli stratejik kural hedef prensibidir. Bunu gözardı eden Hitler, Rusya’da kaybolup gitti. Türkiye’nin hedefi Rakka mı, yoksa toprak bütünlüğünü korumak mı?” değerlendirmesini yaptı. Harekâtın siyasi hedefinin Ortadoğu petrollerinin Musul üzerinden batıya ABD kontrolünde açılmasının altyapısını sağlamak olduğunu belirten Er, “Bu yol, şu an en azından Rusya’nın yükselmiş varlığı nedeniyle fiilen Hatay’ı tehdit etmektedir. Yani Hatay’ı başka bir ülkenin topraklarından gelen boru hatları ve stratejik miğferin hedefi mi yapmak istiyorsunuz?” diye konuştu. ‘Çakılır kalırsınız’ Rakka’ya yönelik harekâtın yerel güçlerle yapılamayacağını savunan Er, El Bab için de aynı kuralın geçerli olduğunu söyledi. Er, “Rakka’da nereden bakarsanız bakın derinlik 60 kilometre. Bu derinlikte düzenli güçleri yerel güçlerle birlikte kullanma olanağınız yok. TSK’ye bu görevi verirsiniz, yapar. Çok kayıp verir. Türkiye’nin mevcut siyasi, ekonomik gücü, sosyolojik ortamı harekâtın önündeki en büyük engeldir. Bu harekât terörle mücadele kapsamından çıkar, Suriye’nin işgaline yönelik ilk adım olarak kabul edilir. Sonuç olarak Rakka’ya girerseniz Suriye’de çakılır kalırsınız” dedi. Er, fiziki engel Fırat Nehri nedeniyle halen süren Fırat Kalkanı harekâtı ile Rakka harekâtına ayrı güçlerin tahsis edilmesi gerektiğini belirterek, askeri açıdan kuvvetlerin daıtılması zorunluluğunun ortaya çıktığını anımsattı. Rusya ve Esad rejiminin olmazsa omaz bütün riskleri göze alarak varoluş savaşı verdiğini anlatan Er, “Sizin, böyle bir savaşın içinde karşılıklı güvensizliğin olduğu iki siyasi güce karşı hangi manevra olanaklarınız var?” sorusunu sordu. Suriye denkleminde Rakka Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rakka harekâtı söylemi, Türkiye’nin 911 kilometrelik Suriye sınırını bütünüyle gündeme getiriyor. Sınırın Akdeniz sahilinden başlayan ve doğuya uzanan bir bölümü rejim kontrolünde bulunuyor. Bölgede Kürtdağı diye adlandırılan bölgeden itibaren Afrin’e kadar sınırı muhalifler kontrol altında tutuyor. YPG kontrolündeki Afrin’in Türkiye ile sınırlarının bir kısmı Hatay, bir kısmı da Kilis’e karşılık geliyor. Azez bölgesinden başlayan ve Cerablus’a kadar uzanan bölgede Türkiye’nin desteği ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kontrolü sağlamış durumda. Fırat’ın batısındaki bütün Suriye sınırı ise YPG kontrolüne geçmiş durumda. Türkiye’nin sınır hattından güneye inildikçe IŞİD kontrolündeki bölgeler başlıyor. Türkiye’nin hedefindeki El Bab, IŞİD’in Suriye’nin en batısında kontrol ettiği kent konumunda. Güvenlik uzmanları, CerablusAfrin arasındaki 90 kilometre uzunluğunda 4045 kilometre derinliğindeki bölgenin Türkiye destekli gruplar tarafından kontrol edilme sinin şimdilik zımnen de olsa kabul gördüğüne dikkat çekiyor. Ancak Rakka kenti Fırat’ın doğusunda, petrol yataklarının bulunduğu Deyrezzor’un kuzey doğusunda ve Irak’ın önemli kenti Musul’un doğusunda bulunuyor. Rakka’nın IŞİD’den alınması durumunda örgütün Fırat’ın doğusunda ve Suriye’deki hâkimiyetini yitireceği düşünülüyor. Rakka ve çevresi, “IŞİD’in yarısı”, diğer yarısı ise Musul olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle kenti kaybetmiş IŞİD’in Irak’taki varlığını korumakta da zorlanacağı vurgulanıyor. Rakka’ya girmek Türkiye’nin çöküş sürecine kapıyı açar PKK terörü düşünüldüğünde Kobani ve Tel getirebileceği bazı çöküntüleri göze almaya değer mi? Abyad üzerinden operasyo Türkiye’nin şu an güçleri nun risklerinin daha da yük ni birleştirmesi lazım. Kendi seldiğini belirten Er, Türki toprak bütünlüğünü her şey ye ile beraber olacağı düşü den önce tutması lazım” de nülen ABD’nin de stratejik ğerlendirmesini yaptı. rakip olduğunu söyledi. Er, “Böyle bir ortamda Rakka’ya EN AZ KOLORDU gitmek içeride ve dışarıda Er, olası Rakka harekâtının Türkiye’nin çöküş sürecine müşterek kuvvetlerden oluş kapı açmaktır. Hatta El Bab harekâtı da aynı riskleri taşı Ali Er turulacak kolordu ile gerçekleştirilebileceğini söyle maktadır” diye konuştu. di. Harekâtın KaraHava un AFRİN’İ KONUŞAN YOK surlarının katılımı olmaksızın yapılamayacağını belirten Er, “Bu derinlikte Er, Rakka ve El Bab harekâtlarının yakın hava desteği olması lazım. Mut Afrin’deki YPG varlığı düşünülme laka piyade, tank, topçu bulunacak. den yapılamayacağını savundu. Taarruz helikopterlerini kullanma Türkiye’nin yapması gerekenin Ce dan harekât icra edemezsiniz. Ederse rablusAfrin hattının birleşmesini en niz şerefinizi onurunuzu sorgulatma gellemek olduğunu belirten Er, “El ya başlarsınız” dedi. Bab ve Rakka’ya Afrin bölgesini kont Er, TBMM gündemine gelecek tez rol etmeden girmezsiniz. Afrin’in kerenin Suriye’deki birliklerin gü mevcut durumu Türkiye için en bü venliğini sağlayıcı ve sınırlı hedefli yük çıban başıdır. AKP karar alıcıla harekâtı kapsayacak şekilde çıkarıl rı Afrin ile ilgili hiçbir şey söylemi ması gerektiğini söyledi. Er, “El Bab yor. Afrin Hatay’la Kilis’le komşu. Bu ve Rakka harekâtları işgal tipi, TSK’yi harekât Ege, Kıbrıs, Karadeniz’de bölgeye bağlayacak nitelikte olur. Ay ki oldu bittiler, beklenmedik Azer rıca diğer bölgelerde çıkabilecek ihti baycanErmenistan çatışması günde yaç için sınırlayıcı olur. Türkiye ken me getirilebilir. Türkiye bunları kal di kendine tuzak kurmuş olur” yoru dıramaz. TSK’de şu anki belirsizliğin munu yaptı. l ANKARA Önce fezleke sonra resepsiyon 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle yaz tatiline 19 Ağustos’ta giren TBMM’de yeni yasama yılı bugün başlıyor. TBMM Genel Kurulu, yeni yasama yılının başlaması nedeniyle bugün özel gündemle toplanacak. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın yöneteceği birleşimde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan konuşma yapacak. Daha önceki yıllardan farklı olarak Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının ardından genel kurul çalışmalarını sürdürecek. Süresi yarın dolacak olan SuriyeIrak tezkeresinin görüşmeleri yapıldıktan sonra resepsiyon gerçekleştirilecek. Meclis, 4 Ekim’den itibaren çalışmalarına genel kurul gündemindeki KHK ve yasa tasarıları ile çalışmalarına devam edecek. l ANKARA / Cumhuriyet Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında sınırı geçen çok sayıda tank ve zırhlı araç halen Suriye’de bulunuyor. OSMAN KORUTÜRK: ABD asker göndermiyor biz niye gönderelim Türkiye’nin Rakka harekâtına katılmasını değerlendiren eski CHP Milletvekili Osman Korutürk, ABD ile Türkiye’nin bölgedeki politikalarının uyuşmadığına dikkat çekti. Korutürk, çıkarılması düşünülen tezkereyi reddetmenin, yurtdışına gönderilmiş KORUTÜRK mevcut askerler düşünüldüğünde anlamı olmadığını söyledi. Korutürk, olası Rakka harekâtı ile ABD’nin bölgedeki IŞİD ile mücadele etmek ve bu örgütün egemenliğini kırmayı hedeflediğini belirtti. Türkiye’nin gerçek niyetinin ise kendisine karşı bekaa sorunu olarak gördüğü PYDYPG ile mücadele olduğunu belirten Korutürk, “İşte ABD, PYD’ye silah veriyor, vermeye de devam ediyor. Nasıl iki ülkenin politikaları örtüşebilir?” diye konuştu. ABD’nin Rakka’ya düzenlenecek harekâta kendi askerlerini göndermeyeceğini açıkladığını belirten Korutürk, “Amerika’nın göndermediği askeri benim göndermem doğru değil. IŞİD’le mücadeleyi sınırı kapatarak, sınırın yakın çevresini emniyet altına alarak yapabiliriz. Amerika’nın yapması gereken harekâtı ben yapmak durumunda değilim. Asker gönderme konusunda hedefin, sınırın belli olması lazım” dedi. MİTAT ÇELİKPALA: Büyük anlaşma olmadan harekât olmaz Olası Rakka harekâtını değerlendiren Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Mitat Çelikpala, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini normalleştirmesinin ardından CerablusAzez bölgesinde 90 kilometre uzunluğunda 4550 kilometre derinliğinde bir alanı ÇELİKPALA kontrol etmesine olur verildiğini belirterek şunları söyledi: “Rusya’nın oluru olmadan böyle bir operasyon olmaz. Şam’da Türk yetkililerinin de katıldığı kapalı toplantılar yapıldığı yönünde haberler geliyor. Türkiye de işte bir yandan Rus Genelkurmay Başkanı ile görüşüyor, bir yandan da ABD ile temaslar sürüyor. Bu görüşmelerde operasyonların tamamı görüşülüyor bence. En başta da operasyon konusunda ABD ile Rusya’nın anlaşması gerekiyor. Bu anlaşma olursa Türkiye de çıkarlarını bu operasyonda görürse eklemlenebilir. Diğer türlü Türkiye’nin diplomatik kapasitesini zorlama şansı yok.” Halep konusunda Rusya ile ABD arasında varılan uzlaşmanın da işlemediğine dikkat çeken Çelikpala, “Rusyarejim ikilisi Halep’i almak istiyor. ABD, birlikte çalışmayı keseriz diyor. Halep’te durum buysa Rakka operasyonu şu an düşünülecek durumda değil gibi görünüyor” dedi. Türkiye’nin, Fırat Kalkanı harekâtı ile YPG ile dolayısıyla ABD ile karşı karşıya geldiğini belirten Çelikpala, “Şimdi de Rakka harekâtına destek veririm diyerek ABD ile arayı düzeltmeye çalışıyor” dedi. SURİYE VE IRAK’TA SON DURUM Hedef: Arap güçlerini Mınbiç’te buluşturmak Türkiye, ABD’ye Rakka’ya düzenlenecek operasyon için Suriye Demokratik Güçleri’nin içerisinde yer alan Arap güçlerin Mınbiç’te “ortak bir yönetim” kurması önerisini yaptı Cerablus’ta başlatılan Fırat Kalkanı operasyonunun ardından El Bab, Rak ka ve Musul’a düzenlenecek ope rasyonlar gündeme taşınırken, Ankara’nın önceliği uluslararası koalisyondan kop mamak. Ankara, geçen hafta ağırla dığı ABD Dışişle ri Bakan Yardım cısı Antony Blin DUYGU GÜVENÇ ken başkanlığındaki heyete; Rakka’ya operas yon için Suriye Demokra tik Güçleri’nin içerisin de yer alan Arap güçle rin Mınbiç’te “ortak bir yö netim” kurmasını öner di. Üst düzey bir yetki li, CHP Genel Başkanı Ke mal Kılıçdaroğlu’nun Fırat Kalkanı’ndan Türkiye’nin çık masının en az 78 yıl alacağı yö nündeki sözleriyle ilgili “Ne kadar sürmesi gerekiyorsa sürer” açıkla masını yaptı. Türkiye’nin 2011’den bu yana uluslarası koalisyon ile birlikte ha reket ettiğine işaret eden üst dü zey bir yetkili, Fırat Kalkanı ope rasyonunun hedefinin tam ortasın da yer aldığını söylediği Mınbiç’te Arapları buluşturmayı hedefledik lerini açıkladı. Oysa SDG, YPG öncülüğünde ABD tarafından Mınbiç’in IŞİD’den temizlenmesi için oluşturuldu an cak Ankara’nın ‘kırmızı çizgi’ ola rak tanımlamasına karşın hâlâ 200 kadar PYD’li Mınbiç’ten ayrıl mıyor. Oysa güvenlik kaynakları na göre 13 grubun bir araya gel mesiyle oluşturulan SDG’nin içeri sinde YPG’nin ağırlığı yüzde 8590 oranında; diğer gruplar ise sadece ismen var. İşte üst düzey bir yetki linin verdiği bilgiler ışığında, Ce rablus, ElBab, Rakka ve Musul’a Ankara’nın bakışı: PLANLAMA YOK Operasyon için ABD ile Türkiye arasında askeri görüşmeler devam ediyor. Türk siyasilerin olası bir kara operasyonunu vurgulamasına karşın görüşmelerde henüz Türkiye’nin vereceği desteğin kapsamına, planlamasına geçilmedi. Türkiye, 2011’den bu yana olduğu gibi sadece ‘koalisyonla birlikte adım atmaya hazır olduğunu’ iletti. Ankara, Blinken başkanlığındaki heyete; içerisinde YPG’nin yer almayacağı SDG içerisindeki Arap güçlerle ÖSO’nun birlikte çalışması gerektiği mesajını verdi. Üst düzey yetkili “SDG’nin Arap unsurları ve ÖSO’nun birlikte çalışmayı öğrenmesi lazım. Mınbiç’te SDG’nin Arap unsurlarıyla ÖSO unsurlarının ortak bir yönetim kurmasını istiyoruz. İleride Rakka’ya dönük operasyonda da bu Arapların birlikte hareket etmesi gerekir” derken, SDG’den bazı grupların koparak ÖSO’ya geç Fırat’ın üstünde Rus keşfi Türkiye’nin Cerablus bölgesinde ısrarla dile getirdiği ‘uçuşa yasak bölge’ ko nusunda yetkili, “Rejim için uçuşa yasak bölge fiilen oluştu. Rusya da sadece keşif uçuşları yapıyor o bölgede” dedi. Halep’e giden yardım konvoylarının vurulmasında Ankara’nın, Rusya’yı ismen suçlamadığını doğrulayan yetkili, uçak düşürülmesinin ardından MoskovaAnkara arasında sağlanan askeri koordinasyonu da şöyle anlattı: “Rusya’yla genelde çatışma yaratmama anlamında şeyler konuşuyoruz. ‘Benim harekât alanım bu, bu alanda birbirimize dokunmayalım’ şeklinde temaslar, bunu ABD ve Rusya da yapıyor.” Halep’te gözler 8 Kasım’da Halep’te rejimin kuşatması devam ederken, Hama bölgesin de muhaliflerin ilerleyişi dikkat çekiyor. Şehrin düşmesi halinde Türkiye’ye 300 binin göç edebileceği belirtilirken yetkili, 8 Kasım’da yapılacak ABD seçimlerine işaret etti: “Rusya şu an bütün ağırlığıy la Halep’e yüklenecektir başka bir şeye bakmayacaktır. Çünkü yeni yönetimle ABD’nin Suriye politikasında değişiklik beklentisi yaygın, bunu daha hâkim şekilde karşılamak istiyor.” Ateşkese Türkİran aşısı Rusya ve ABD arasındaki ateşkes mutabakatının çökmesinin ardından Ankara ve Tahran yeni bir ateşkes süreci için çalışıyor. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif de bu kapsamda geçtiğimiz hafta Ankara’da temaslarda bulunmuştu. Yetkili, bu çabaları şöyle aktardı: “İnsani yardım ateşkesi İran’ın da ihtiyaç duyduğu bir şey. Bazı Şii köyleri de şu an kuşatılmış durumda. İran geçici bir insani yardım ateşkesine daha yatkın. Rejimi ve Rusya’yı ikna edebilir.” ‘2 uçak silah değil mühimmat’ mesini beklediklerini söyledi. Yetkili, Rakka’nın 1 milyon nüfusu olduğunu anımsatırken, YPG’nin olası Rakka operasyonunda kullanılmasının ise bölgede ‘etnik savaş’a yol açacağını savundu. işbirliği hayali SDG, Mınbiç Askeri Konseyi’nin 2 Nisan 2016’da attığı imzayla kuruldu. 13 grup SDG’nin kuruluş deklarasyonunu imzaladı. Bunlar arasında “Halk Koruma Birlikleri (YPG), Kadın Savunma Güçleri(YPJ), ElSanadid Güçleri, Süryani Askeri Meclisi (MFS), Burkan elFırat, Liva Tuvar elRakka, Kuzey Güneşi Tugayı, Selçuk Tugayı, El Cezire Tugayları, Kürt Cephesi, Ceyşul Tuvar (Devrim Ordusu), Tahrir Tugayı ve Liva 99 Muşat var. Ancak Ankara’daki üst düzey bir başka yetkili, bu grupların büyük kısmının ‘üretme isimler’ olduğunu belirterek “SDG’nin yüzde 8590’nin PYD / YPG’li teröristlerden oluşuyor. Bu isimlerle dünyayı mı kandırmaya çalışıyorlar? İlk iki grup hariç, bu grupların çoğunun adları var da kendileri yok denecek kadar az personele sahip. Bu Kürt Cephesi de neyin nesi? PYD/YPG de zaten Kürt değil mi?” diyerek imza attığı söylenen grupların gerçekliğinin tartışmalı olduğuna işaret etmişti. Fırat’tan çıkışın izi CHP Kılıçdaroğlu, Fırat Kalkanı’ndan Türkiye’nin çıkmasının en az 78 yıl alacağını belirtirken yetkili “Ne kadar sürmesi gerekiyorsa sürer” dedi ve Türkiye’nin sınır ötesi operasyonundaki tutumuna yönelik 1992’de Kuzey Irak’a yönelik harekâtlarını anımsattı. Türkiye, 19921994 arasında Irak’a peş peşe operasyonlar düzenlemişti. El Bab’Da bekleyiş Fırat Kalkanı’nda Türkiye’nin peş peşe verdiği tank kayıplarının ardından ilerleyiş hız keserken, Ankara’nın harekât hedefinde El Bab da yer alıyor. ABD için ise hedef El Bab yerine IŞİD için tarihi önemdeki Dabık. ABD’nin, Fırat Kalkanı’nın ardından dile getirdiği endişelere karşın üst düzey yetkili Türkiye’ye El Bab operasyonuna yönelik bir itiraz dile getirmediğini belirtti. Yetkili, “Fırat Kalkanı’nın hedefinde El Bab var ama bu harekâtın aceleye getirilmesi doğru olmaz, orayı yavaş yavaş tahkim edecek planlama gerekli” dedi. l ANKARA Cumhurbaşkanı’nın, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’a son olarak 2 uçak dolusu yardım yapıldığını dile getirmesinin ardından bu yardımın 20’şerlik tır’larla iki gün boyunca taşındığı ortaya çıkmıştı. Üst düzey yetkili ise ABD’nin bunu “Silah değil mühimmat verdik” sözleriyle açıkladığını dile getirdi. ‘Musul’da icazete gerek yok’ Olası Musul operasyonunda Türkiye’nin nasıl yer alacağı tartışma yaratırken, Ankara bölgedeki IŞİD ve PKK varlığını “güvenlik riski” olarak tanımlıyor. Ankara, Bağdat’ın itirazlarına karşın Başika’da bulunan Türk birliğinin Musul operasyonunda rol almasını istiyor. ABD ile bir operasyon planlanmasına ise henüz başlanmadı ancak Ankara’ya göre, ABD, Türkiye’nin “nelere hazır olduğunu, neye karşı olduğunu” duymak istedi. Yetkili, “Onların bize icazet vermesini, onay vermesini beklemiyoruz” dedi. IŞİD karşıtı koalisyonun sözcüsü Albay John Dorrian ise Musul planlamasına ilişkin çağrıyı Irak hükümetinin yaptığını belirterek, “Musul’a kimin gideceğine kararı onlar vermeli” dedi. Blinken ise operasyonun Irak güvenlik güçleriyle koordine edildiğini vurguladı: “Musul’un geri alınması operasyonunun çekirdeğini, koalisyonun desteklediği ve Peşmerge’nin de desteğini alan Irak güvenlik güçleri oluşturacak. Musul’a Peşmerge güçleri ve Şii milisler girmeyecek.” haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 11 Milliyetçiİslamcı irredantizm ve örfi hukuk Bugün Türkiye’de milliyetçi ve İslamcı değer ve politikaların hâkim olduğu bir dikta rejimi, salt yukarıdan aşağıya doğru, OHAL fırsatı kullanılarak dayatılmıyor. Böyle bir diktatörlük arzusu, Müslüman Türklerin bir kesiminin de gönlünden geçiyor. 15 Temmuz direnişini kalıcı bir kazanıma dönüştürme adı altında bunu dile getiriyorlar. “Toplumun vahiyle uyarılıp ıslah edilmesi ve sistemin topyekun dönüştürülmesini” amaç etmiş Müslümanların bütünüyle kuşatıcı bir tutum geliştirmekle mükellef olduklarını ve bunun şimdi tam zamanı olduğunu söylüyorlar. Söylemekle veya mırıldanmakla yetinmeyip ellerine imkân geçer geçmez uyguluyorlar. İl sınırları içinde alkol tüketilen mekânları kapatan Yozgat Valisi, “Sivil dönemde yetkim yoktu; bugün var, kullandım” diyerek, birçok şeyi mükemmel özetliyor. Birincisi, bugün yönetimin sivil değil, örfi bir zihniyetle hareket ettiğini ele veriyor. İkincisi, OHAL ilan edilmesiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan bir konuda OHAL’in verdiği “örfi” yetkileri kullanma fırsatçılığını betimliyor. Üçüncüsü, şer’i bir normu örfi hukuka aktarıyor. Yozgat valisi yegâne örnek değil. Onun gibi düşünen ve davranan birçok rektör, müdür ve mülki idare amiri, fırsat bu fırsat diyerek milliyetçiİslamcı örfi hukuk rejimini dayatıyorlar. Eski örfi hukuk sisteminde yasama yetkisi padişaha ait olduğu gibi, yeni örfi hukuk rejiminde de yasama yetkisi yürütmenin elinde toplanmış durumda. Cumhurun başkanı sıfatıyla ferman çıkarılmasa da, sürekli olmasının açıkça arzulandığı OHAL rejimiyle bundan çok farklı olmayan bir yönetime toplumun alışmasını, buna rıza göstermesini iktidarın başı talep ediyor. Karşı çıkanlar ise bölücü, darbeci ve dahi terörist olarak örfi hukukun pençelerine teslim ediliyorlar. Yukardan aşağıya emirle işleyen bu düzenek, hipodromda münafıkların yırtıcı hayvanlara parçalatılması, gladyatörlerce boğazlanmasını talep edenlerin günümüz deki Müslüman kılıklı benzerleri tarafından alkışlanıyor. Yapılanı yeterli bulmuyor, yeni isimleri işaret ediyorlar. Sünni irredantizminin giderek asabileştiğini, eğitim hayatını hâlâ tamamen Kemalist resmi ideolojik dayatmalarla şekillendirildiğinden şikâyet ettiğini görüyoruz. Sadece bütün müfredatta din ağırlıklı eğitimin artmasını istemiyorlar. Kendi elitini yetiştiremeyen Müslümanlar, vasatın tahakkümünü talep ediyorlar. Proje okulları adlı politika bunun en mükemmel örneği. Sanatta, kültür dünyasında “yerli ve milli” adı altında dayatılan da aynı şey. Yalnız İslamcı irredantizm değil, etnik milliyetçi irredantizm de giderek kabarıyor. Kürt’ü Kürtçe konuştuğu, Kürtçe konuşmak istediği için düşman ilan eden zihniyet, sadece Kürtçeye çevrilmiş çizgi film yayımlayan televizyon kanalını bile terörizmle iltisaklı ilan ediyor. Bu milliyetçi irredantizm Kürt meselesiyle sınırlı kalmıyor. Fütuhatçı bir milliyetçi İslamcılık da kabartılıyor. Şimdi Musul’un geri alınmasından bahsetmeye durum müsait olmadığı için, Ege adalarının kaybedilmesine hayıflanıyor bu irredantizm. Hayıflanmakla yetinmiyor, buraları geri almak fikrinin aklından geçtiğini bu cumhurun başkanı yüksek sesle söylüyor. İç fütuhat amaçlı milliyetçiİslamcı irredantizmi, kaybedilen toprakları geri almak yani dış fütuhat amaçlı bir irredantist ruh hali tamamlıyor. İslamcılığın cepte olduğunu düşünen muktedir, şimdi siyasal konsolidasyonunu milliyetçi kanatta gerçekleştirme çabası güdüyor. Kürt sorununda 12 Eylül rejiminin kodlarını canlandırırken, fütuhatçı milliyetçiliğin ayranını kabartmak için, daha dün Cumhuriyet devletinin tapusu olarak tanımladığı Lozan Antlaşması’nı, bugün bir hezimet olarak tanımlıyor. Yakın tarih irredantist politikaların eninde sonunda o toplum için son derece hazin sonuçlar ürettiğini gösterdi. Milliyetçiİslamcı irredantizmin sonucunun farklı olması için hiçbir neden yok. Rai ve Azez’de çatışma sürüyor Fırat Kalkanı Harekâtı’nın 38. gününü geride bıraktı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) militanlarının ilerleyişi sürerken, Suriye’nin Çobanbey (RAİ) bölgesi ile Azez kırsalında IŞİD kontrolündeki bölgelerde çatışmalar sürüyor. IŞİD hedefleri fırtına obüs toplarıyla ve Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu koalisyon uçakları tarafından vuruldu. l Yurt Haberleri DÜZELTME VE CEVAP >> Baştarafı 1. Sayfda Mehmet Eroğlu’nun ortağına yapılaşma izni verildiği şeklinde tamamen hayal ürünü olan habere yer verilmiştir. Haberde adı geçen Gazanfer Mürşit ile Mehmet Eroğlu’nun Çamlıca’daki Panorama inşaatı işi ile alakalı hiçbir ortaklığı bulunmamaktadır. Gazanfer Mürşit Panorama Bilişim şirketinde yüzde 5 hisseye sahip küçük ortaktır. Haberde iddia edilenin aksine Panorama İnşaat ve Mehmet Eroğlu’nun ortağı olduğu Panaroma Bilişimin hiçbir bağı bulunmamaktadır. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Fakültesi mezunu olan Mehmet Eroğlu, ne Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile ne de diğer kamu kurum ve kuruluşları ile alakalı hiçbir yatırım yapmamış özel bir teşebbüs olarak esnaflara satış yapabilecek bir firmanın ortağı olmuştur. Haberinizde kamuoyunu farklı düşüncelere sevk etmeye yönelik bir algı oluşturmak istendiği açıkça görülmektedir. Masa başında hazırlandığı, iyi niyetle açıklanamayacak, dürüstlük kuralına aykırı, ciddiyetten uzak, hasmane ve yalan olduğu açıktır. Bir diğer gerçek dışı iddia ise söz konusu yapılaşma izninin Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun verdiğidir. Söz konusu iznin Orman ve Su İşleri Bakanlığıyla hiçbir ilgisi yoktur ve herhangi bir izin verilmemiştir. Burada Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun ve Bakanlığın herhangi bir ihalenin alınmasında bir etkisi veya yönlendirmede bulunması, devletten bu şekilde yatırım alınması asla söz konusu değildir. Bu konuda birinci derece yakınları için bir tek örnek dahi gösterilemez. Ayrıca Sayın Bakanımız 1999 yılında İSKİ Genel Müdürü olduğu dönemde aile meclisinde alınan karar gereği prensip olarak kamu kurum ve kuruluşları ile kesinlikle iş yapmamaktadır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle