23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 5 Ocak 2016 EDİTÖR: serkan ozan TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Yakalanan IŞİD üyesi 2 canlı bomba kamu kurumlarında keşif yaptı aşkentte eylem hazıryeleği dikti, bombanın etkiintihar yeleğini kendim hazıryönelik eylem yapma talimaB lığındayken yakalasini artırmak amacıyla demir ladım. Çünkü bizim amacımız tı geldi. İki eylemci, “Ebu Enes’in, nan IŞİD üyesi iki canlı bomçubukları kesti, demir bilyelePKK’ye darbe vurmaktı. Bu sıba Adnan Yıldırım ve Musa Canöz’ün Ankara Adliyesi, Emniyet ve TBMM’ye kadar birçok kamu kurumları etrafında keALİCAN şif yaptıkları orULUDAĞ taya çıktı. Tutuklanan Canöz, sorgusunda, “20 gün boyunca Rakka’da bomba yapımı konusunda eğitildim. Ankara’ya döndüğümde rada Suriye’den kamu kurumlarına yönelik eylem yapma talimatı gelince, durumu sorgulamaya başladık” dedi. Yakalanan canlı bombaların ifadelerinin ayrıntılarına Cumhuriyet ulaştı. Adnan Yıldırım Musa Canöz Meclis de hedefteymiş Şüphelilerin ifadelerine göre olaylar şöyle gelişti: Canöz ile Yıldırım, Suriye’de IŞİD tarafından bomba eği haber 11 Hedef PKK timi aldıkları sırada tanıştı. Her iki şüphelinin ortak hedefi de PKK’ydi. 20 gün boyunca bomba yapımı konusunda eğitilen ikili daha sonra Türkiye’ye gönderildi. Canöz, kiraladıkları evde 2.5 ay boyunca eğitimini aldıkları bombayı hazırlayarak, intihar ri koydu ve boş bir zeytinyağı kutusunun içine de patlayıcı amonyum nitratı yerleştirdi. Yıldırım ise aynı eylem sırasında Canöz’ün hazırladığı içerisi patlayıcı ile dolu çantayı eylem yapacakları yere bırakan kişi olacaktı. İki eylemci, ortak hedefleri uyarınca Kızılay’da barlarda keşif yaptı. Keşifler devam ederken Suriye’deki IŞİD Komutanı Ebu Enes’ten kamu kurumlarına Ankara Adliyesi, Emniyet ve Meclis’e kadar olan kamu kurumlarına yönelik eylem talimatını sorgulamaya başladık ve eylemden vazgeçtik. Bombayı imha edecek yer ararken de yakalandık” dedi. Soruşturma kaynakları, şüphelilerin suçtan kurtulmak için bu şekilde ifade verdiğini, en rahat eylem yeri olarak Caferilere ait olan camiyi hedef seçtiklerini bildirdi. l ANKARA Teşkilatı Mahsusa ruh hali 016, Türkiye’de bu yüzyılın ilk yarısında yaşanacak büyük siyasaltoplumsal sarsıntıların, çalkantıların derinleştiği bir yıl olmaya aday. Dış politika alanındaki gelişmeler bu sarsıntıların şiddetini artırabilecek. Dış politika etmenlerini ilk elde bir kenara bırakarak, Türkiye toplumunu çok boyutlu büyük bir çalkantıya sürükleyecek etmenleri üç alanda toplayabiliriz: etnik, dini/kültürel ve siyasal. Etnik alanda giderek derinleşen Kürt sorununun, ülkemizin bazı bölgelerinde açık, geri kalanında örtülü ve parçalı bir iç savaşı sürekli kılma ihtimali hızla güçleniyor. Etnik çoğunluğun milliyetçi refleksle iktidar etrafında bu konuda kenetlenmesi ya da işlenen ağır insan hakkı ihlallerine ve insanlığa karşı suç teşkil eden uygulamalara ses çıkarmaması, toplumsal beraberliğin temelini çatırdatıyor. PKK’nin silahlı isyan hareketini bastırma gerekçesinin zaman içinde geçerliğini iyice yitireceği bir şiddet sarmalına sürükleniyoruz. Bu sarmal içinde debelenen devlet politikalarının kendisi “vatanın birliğini ve bütünlüğünü bozucu” nitelikteler. AKP çevresindeki silahşor kalemlerin düşüncelerini, sözlerini artık Teşkilatı Mahsusa ruh haliyle özdeşleştirmeleri bir rastlantı değil. Bu geleneğin destekçilerinin AKP çevresiyle sınırlı kalmayacağını biliyoruz. İkinci alan, din. Diyanet İşleri Başkanı, ülkemizdeki laik sıfatlı garabetin tüm çelişkilerini gözler önüne serdi. Önce, gayet doğru bir hatırlatmada bulunup, “Biz dini statü veremeyiz, statüyü ancak bu yolun bizatihi sahipleri belirleyebilir” dedi. Ne var ki hemen ardından Alevilik konusunda iki kırmızı çizgi ilan etti. Sünni din teşkilatının başkanı olarak Görmez’in Aleviliğin İslamın dışında bir yol olarak tarif edilmesine ve Alevilerin ibadet yerlerini ayırma talebine karşı çıkması anlaşılır bir şeydir. Ama cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi Diyanet’in onayına bağlı olamaz. Ne de Alevilerin kendilerini nasıl tanımlayacaklarına Diyanet karar veremez. Ama Türkiye’de devletin gayri resmi olarak dini Sünni İslam ise, olur elbette. Kendini dünya Müslümanlarının siyasal önderi olarak gören Sünni İslamcı bir zihniyet iktidarda ise, daha da fazla olur. Muhafazakâr iktidarın İslamcı nitelikleri giderek ağır basarken, Alevilerin resmi tanınma taleplerinin güçlenmesi de kaçınılmaz. Buna yaşam tarzı konusundaki kültürel ihtilaf eklemleniyor. Bunun karşısında Sünni çoğunlukta bölünme/fitne psikozu artıyor. Kürt meselesinde olduğu gibi, Alevi meselesi de resmi bir “statü” talebi etrafında derinleşiyor. Türkiye’de son yıllarda güvenlik güçlerinin müdahaleleri sırasında ölen yurttaşlarımızın ezici çoğunluğunun Kürt ve/veya Alevi olması bir rastlantı değil. İktidar partisi ve devlet politikaları bu iki sorunu daha akut hale getirip taleplerin daha da radikalleşmesini teşvik ediyor. Üçüncü olarak, çoğunluk tahakkümü arzusunu kurumlaştıracak bir güçler birliği rejimi projesi var. Oluşacak toplumsal direnişe göre, bunun çeşitli dereceleri denenecek. Tayyip Erdoğan etmeni burada yegâne açıklayıcı değişken değil, ama kişiliği ve hükmetme tarzı toplumdaki çatışma dinamiklerini derinleştiriyor. Özünde bir şeflik rejimi arzusu dile getiriliyor. Gücün mutlak bölünmezliği inancıyla perçinlenmiş, İslamcı muhafazakâr bir halaskâr beklentisiyle pekiştirilmiş bir otoriter tahakküm arzusu giderek daha açık biçimde sergileniyor. Bu ise toplumsal muhalefeti her reform adımı arkasında bir başka kasıt aramaya itiyor. Çoğu zaman da gerçekten çıkıyor. Ve en tehlikelisi, bu üç etmenin toplumsal bileşiminin milliyetçimuhafazakâr tahayyül dünyasında güçlü bir kuşatılmışlık duygusu yaratıyor olması. Kendi mutlak güç olma ve kültürel tahakküm kurma arzularının bu toplumsal çalkantı ve çatışma alanlarını güçlendirdiğini dikkate almadan, kuşatılmışlık duygusu iç ve dış komplo teşhirleriyle dışa vuruluyor. Bu açıdan iktidardaki zihniyete gerçekten bir tür Teşkilatı Mahsusa ruh hali hâkim. Bu ruh halinin iktidarda bir ülkeyi nerelere sürüklediğini hem kendi tarihi tecrübemiz hem başka ülkelerdeki benzerleri ışığında iyi biliyoruz. Biliyoruz ama gene oraya doğru sürükleniyoruz. 2 1 haftada 4 kadın öldü üneydoğu Anadolu bölgesinde sokağa çıkma yasakları ve oprasyonlar sürerken hak ihlalleri ve sivil ölümlerinde patlama yaşandı. İHD verilerine göre en az 25 kadın öldürüldü. Sadece 1 haftada 4 kadın yaşamını yitirdi. 28 Aralık günü Cizre’de Kumru Işık kurşunlanarak öldürülürken, ertesi gün yine Cizre’de MAHMUT Zeynep Demir ORAL kalp krizi geçirerek öldü. Aynı gün yine Cizre’de 55 yaşındaki Bese Ziriğ vurularak öldürüldü. Son kurban ise 3 Ocak pazar günü Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yasak uygulanmayan bir mahallede evlerine düşen top ile yaşamını yitiren 38 yaşındaki Melek Apaydın oldu. Bölgede yaşanan bazı olaylar şöyle: l 31 Ağustos’ta Şırnak’ın Silopi ilçesinde evlerinin damında uyuyan Fatma Ay (55) yaşamını yitirdi. l Cizre’de 9 Eylül tarihinde, ilan edilen sokağa çık Bölgedeki sokağa çıkma yasakları ve operasyonlarda en az 25 kadın yaşamını yitirdi G HAYATLARIYLA BEDEL ÖDÜYORLAR HD Diyarbakır Şubesi Kadın KoİDemir, misyonu üyesi avukat Hatice “Özellikle kadın ve çocuklara kendi yaşam alanları yasak. Bunu ihlal eden bedelini yaşamıyla ödedi. Mesela Nusaybin’de Selamet Yeşilmen, kendi evinin kapısında vuruldu. Onu öldürerek ona ve diğer kadınlara ‘Seni kendi yaşam alanlarından men ediyoruz, ihlal edersen de öldürürüz’ mesajı verdiler” dedi. Öldürülen veya yaralanan kadınların öykülerine dikkat çeken Demir, “Mardin’in Dargeçit ilçesindeki Sacide Gezginci adlı kadının öyküsü çok çarpıcıdır. Çok yoksul bir ailesi olan bu kadının ve ailesinin tek geçim kaynağı hayvanları. Abluka altında hayvanlarına bir şey olursa çocuklarını besleyemeyeceğini düşünerek, elindeki beyaz bayrakla hayvanlarına yem vermek üzere evinden çıkıyor ve bayrak tuttuğu kolu hedef alınarak ateş açılıyor. O kadın şu anda beyaz bayrak tuttuğu sol kolunu kaybetti. Akciğeri delindi, kaburgaları kırıldı, halen de hayati tehlikesi sürüyor” diye konuştu. ma yasağı sırasında Yafes Mahallesi’nde evinin önünde oturan 7 çocuk annesi Meryem Süne (53) adlı yurttaş, zırhlı araçlardan açılan ateş sonucu karnına isabet eden kurşunla yaralandı. Saatlerce yaralı halde bekleyen Süne, iç kanama nedeniyle yaşamını yitirdi. l Ertesi gün Cizre’de Cudi Mahallesi’nde, keski nişancı polisler tarafından açılan ateş sonucu, Zeynep Taşkın (18) ve kayınvalidesi Maşallah Edin (35) isimli kadınlar öldü. l Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde 12 Eylül’de evinin önünde oturan 18 yaşındaki Ru ken Demir, zırhlı polis aracından açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. l Diyarbakır Silvan’da 4 Kasım’da polisin açtığı ateşle öldürülen 24 yaşında ve 3 çocuk babası Engin Gezici’yi sokaktan almaya çalışan halası İsmet Gezici açılan ateş sonucu karnından vurularak öldü. l 12 Kasım’da Şırnak Silopi’de Fatma Yiğit, evlerine isabet eden patlayıcının infilak etmesi sonucu öldü. l 5 çocuk annesi Selamet Yeşilmen (44), 15 Kasım’da Mardin Nusaybin’de evinin kapısının önünde öldürüldü. l 7 Aralık’da Mardin yi ne Nusaybin’de Dicle Mahallesi’nde bulunan Tunç Caddesi üzerinde polisler atıldığı iddia edilen bir bombaatar mermisin göğsüne isabet etmesi sonucu, Fehime Akti (56) isimli kadın yaşamını yitirdi. l 16 Aralık’ta Şırnak’ın Cizre ilçesinde askerler tarafından tanklardan yapılan top atışları sonucu, 2 çocuk annesi Hatice Şen (30) isimli kadın vurularak yaşamını yitirdi. l 19 Aralık günü Silopi’de karnından yaralanan 57 yaşındaki Taybet İnan adlı kadın, kan kaybından yaşamını yitirdi. Aynı gün Ahin Kanat kız çocuğu da öldürüldü. l 20 Aralık günü Şırnak’ın Cizre ilçesinde, özel harekat timleri tarafından açılan ateş sonucu 7 aylık hamile Güler Yanalak (32) isimli kadın, karnına isabet eden kurşun nedeniyle ağır yaralandı. Cizre Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınan Yanalak’ın bebeği kurtarılamazken, kendisinin tedavisi sürüyor. Aynı gün Silopi ilçesi Cudi Mahallesi’nde evinin damına çıkan 9 çocuk annesi 40 yaşındaki Ayşe Buruntekin isimli kadın, özel harekât polislerince açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. l Aynı gün Cizre Cudi mahallesinde polis tarafından açılan ateş sonucu Zeynep Yılmaz (40) vurularak yaşamını yitirdi. Nusaybin’de ise aynı gün Gırnavas Mahallesi’nde yaşayan 4 çocuk annesi 39 yaşındaki Emire Gök öldürüldü. Çatışmalarda ayrıca Cahide Çakal (35) şarapnel parçasıyla, Azime Aşan (50) vücuduna isabet eden kurşunla, Amine Duman (77) de kalp krizi sonucu öldü. l DİYARBAKIR Üst üste öldürüldüler Yüce Karabacaklı Özdemir iyarbakır’ın Sur ilçesindeki operasyonlar sırasında üç güvenlik görevlisi şehit oldu. Önceki gece PKK’lilerin tuzakladığı patlayıcıyı infilak ettirmesi sonucu Uzman Çavuş Kenan Karabacaklı şehit oldu. Dün sabah PKK’lilerin Kanas ile açtığı ateşle, Özel Harekât polisi Musa Yüce şehit düştü. Dün 15.00 sıralarında uzman çavuş Nuh Özdemir şehit oldu. Şehit Yüce’nin İngilizce Öğretmenliği Bölümü mezunu olduğu, ataması olmayınca polisliği seçtiği öğrenildi. Yüce için İl Emniyet Müdürlüğü bahçesinde uğurlama töreni düzenlendi. Törene şehidin eşi Hatice Yüce, çocukları 3 yaşındaki Zehra, 10 aylık Muhammed Ali katıldı. Şehidin cenazesi ambulansa götürülürken, “Baba, baba” diye bağıran ve annesine “Anne babam” diyen Zehra’ya annesi, “Baban uyuyor artık uyanmayacak kızım, bizi bırakıp gitti. Aldılar onu bizden, kıydılar” diyerek gözyaşlarına boğuldu. Şehitdin cenezesi Kayseri’ye gönderildi. Genelkurmay, Cizre’de 8, Silopi ilçesinde 2 PKK’linin öldürüldüğünü, iki ilçedeki operasyonda öldürülen toplam PKK’li sayısının 225 olduğunu belirtti. l Yurt Haberleri Sur’da üç şehit daha D AFP Melek Alpaydın’ın yakınları ve komşuları ağıtlar yaktı. Kardeşler birbirini incitmesin Diyarbakır’ın Sur ilçesinde kahvaltı sofrasına isabet eden mühimmatla yaşamını yitiren 3 çocuk annesi 38 yaşındaki yaşındaki Melek Apaydın, memleketi Elazığ’da toprağa verildi. Apaydın’ın ağabeyi Celal Kara “Kardeşler birbirini incitmesin, kimsenin canı yanmasın” dedi. Diyarbakır Valiliği, patlamaya sebep olan materyalin tespit edilemediğini açıkladı. Olay yeri görüntülerinde havan veya top mermisi olduğu düşünülen büyük bir mühimmat dikkat çekmişti. Cenazeler 14 gündür sokakta İki YDGH’linin cenazelerinin alınması için Valiliğin girişimleri sonuçsuz kaldı KEMAL GÖKTAŞ Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında Sur’da 3 çocuk annesi Melek Apaydın’ın öldürülmesiyle ilgili, “Soruşturma devam ediyor. Netleştirilince paylaşılacaktır. Terörle mücadele kararlılığımız ne kadar açıksa, sivil vatandaşların zarar görmemesi niyetimiz de açıktır. Maksadını aşan davranışlar olabilir, herkes rahat olsun, yanlışlık yapılmışsa ortaya çıkarılır. İlgililerden de hesap sorulur” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Kurtulmuş: Hesap sorulur iyarbakır’un Sur ilçesinde 15 gün önce öldürülen ve YDGH’li oldukları belirtilen İsa Oran ve Mesut Seviktek’in cenazeleri vuruldukları yerde duruyor. Ailelerinin cenazeleri almak için başlattığı açlık grevi de devam ediyor. Son olarak Diyarbakır’da barış yürüyüşü gerçekleştiren aydınların Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy ile yaptığı görüşmede konu gündeme geldi. Mazlum Der eski Başkanı ve yazar Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Cumhuriyet’e verdiği bilgiye göre Vali, cenazelerin alın D ması sırasında devlet tarafından herhangi bir ateş açılmayacağına dair garanti verdi ve belediye ekiplerinin resmi giysilerle bölgeye girip cenazeleri alabileceğini söyledi. Buna rağmen savcılık aynı tutumunda devam edince Vali’nin de onayıyla devreye İHD Şube Başkanı Raci Bilici girdi. Bilici’nin görüştüğü yüzü maskeli bir güvenlik görevlisi de emirlere göre hareket edeceklerini söyledi. Aileler ise insan hakları savunucularının ne olursa olsun gidip cenazeleri alma önerilerini kabul etmedi. İHD Şube Başkanı Bilici, vali dışında görüştükleri herke sin yüzünün maskeli olduğunu belirterek, “Biz vali beyle görüştüğümüzde bize ‘Belediyenin cenaze aracı ve görevli olan kişiler cenazeleri alabilirler. Operasyonu birkaç saatliğine durduracağız. Karşı taraf da belediyeye ateş etmez’ dedi. Ama Cizre’de sağlık personeli Aziz Yural’ın bir yaralıyı almaya giderken vurularak öldürülmesi üzerine aileler tedirgin oldu. Bizim gidip cenazeyi almamızı kabul etmediler. Biz de gidip Sur’daki amirle görüştük. Yüzü kapalıydı. Aslında kiminle görüştüğümüz belli değil. Kimsenin can güvenliği yok cenazeyi alma noktasında” dedi. l ANKARA CHP’Lİ SEZGİN TANRIKULU: Gazze’den farkı ne? CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Sur’da bir kadının yaşamını yitirmesi konusunda “Bu tablonun, Tanrıkulu Gazze’de İsrail ateşiyle ölen insanlardan ne farkı var? Erdoğan, Peres için ‘çocuk katili’ demişti. Biz ne diyeceğiz bunlara?” dedi. Basın toplantısı düzenleyen Tanrıkulu, 16 Ağustos’tan bu güne kadar bölgede 143 sivil öldüğünü, 193 güvenlik görevlisinin de şehit olduğunu söyleyen Tanrıkulu, “90’lı yıllarda böyle ğır bir tablo yoktu” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet İstanbul Gaziosmanpaşa’da polisin hücre evine yaptığı operasyonda öldürülen Şirin Öter ve Yeliz Erbay’ın 22 Aralık’taki cenazesine Kalaşnikof tüfek ve maskeyle katılan MLKP üyeleri U.Ö., D.Ç. ve M.H.K.’nın Şanlıurfa’da oldukları bilgisi üzerine Terörle Mücadele ekipleri harekete geçti. 3 kişi Suriye sınırındaki Ceylanpınar’dan PYD’nin denetimindeki Rasulayn’a kaçmaya çalıştıkları sırada yakalandı. l DHA 3 MLKP üyesi Suriye sınırında yakalandı Kaymakam konutuna saldırı Mardin’in Nusaybin ilçesinde Cumhuriyet Caddesi’ndeki Kaymakam Murat Sarı’nın evine roketatarlı saldırı gerçekleştirildi. Can kaybı ya da yaralanmanın olmadığı saldırıda, roketatar mermisi evin önündeki direğe isabet etti. Saldırının ardından olay yerine gelen güvenlik güçleri ile PKK’liler arasında çatışma çıktı. Çatışmanın ardından olay yerinden kaçan PKK’lilerin yakalanması için çalışma başlatıldı. l Yurt Haberler C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle