22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 26 Ocak 2016 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 4 Alevi toplantısında er yıl 2431 Ocak tarihleri arası Adalet ve Demokrasi haftasıdır. Haftanın başlangıcı 24 Ocak’ta (1993) Uğur Mumcu, sonu olan 31 Ocak’ta ise (1990) Muammer Aksoy öldürülmüşlerdi. Başta onlar olmak üzere, bütün adalet ve demokrasi şehitlerini anmak için her yıl ocak ayının bu haftasında bir dizi etkinlik düzenlenmektedir. Bu pazar Uğur Mumcu’yu ölümünün 23. yılında bir kez daha anarken, Edirne Belediyesi’nin düzenlediği etkinliğe katılmak üzere serhat şehrimizdeydim. Ama daha önce günün ilk etkinliği olarak Silivri’de Can Dündar ile Erdem Gül’ün tutuklu bulundukları yerde Umut Nöbeti’ne durdum. Uğur’u anmanın en doğru yolu buydu. Çünkü eğer Uğur sağ olmuş olsaydı, o da Silivri kapısında olurdu. Uğur Mumcu yalnız yazılarıyla, şöyleşileriyle, kitaplarıyla, katıldığı mitingler ve gösterilerle demokrasi mücadelesine katkı sunmakla yetinmez, aynı zamanda kim mağdur olmuşsa, baskıya maruz kalmışsa, onu hapishanede, hastanede, evinde, neredeyse ziyaret eder, duruşmalarında hazır bulunurdu. Bu tavır demokrasi mücadelesindeki insanların yalnız olmadıklarının hem kendilerine, hem de cümle âleme anlatma amacını güderdi. HHH Edirne’deki söyleşinin konusu da “Uğur Mumcu bugün sağ olsaydı” idi. Yaşamına bakınca, Uğur Mumcu’nun sağ olsaydı, bugün ne yapacağını kestirmek, o kadar güç olmasa gerek. “Kalpaksız Kuvvacı” Uğur Mumcu, emekten yana tercihini hep önde tutmuş bir laiklik ve demokrasi savaşımcısıydı. Bu savaşımında içten, ödünsüz ve yürekliydi. İçtenliğinin kanıtı, özgürlükler ve kavramlar konusunda, hiçbir zaman bizden olanlar ve olmayanlar diye ayırım yapmamış olmasıdır. Türkiye’de uzun yıllar uygulanmış olan TCK’nin 141 142 ve 163. madelerinin kaldırılması konusu gündeme geldiğinde, Uğur Mumcu, nasıl sosyalistlere karşı baskı aracı olarak kullanılan 141 142. maddelere karşı tavır koymuşsa, siyasal İslama karşı uygulanan 163. maddeye de muhalefet etmişti. O, herkes için özgürlük ve demokrasi istiyordu, sosyalistler için de, siyasal İslam için de... Siyasal İslam ile mücadelesini demokrasi sınırları içinde yürütüyordu ve bu ikisi birbirleriyle çelişmiyordu. Bu ayırım yapmama tavrı, terör konusunda da geçerliydi. En sık tekrarladığı sözlerden biri “terör nereden gelirse gelsin, terördür ve karşı durulması gerekir”di. HHH Edirne’deki söyleşide anlattığım, Uğur’un sözünü sakınmazlığı konusundaki bir anımı burada da paylaşmak isterim: Nadir Bey’in son hastalık döneminde bir gün, hâlâ Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Evren’in Cumhuriyet’i ziyaret etmek istediğini belirttiler. Gelme demek olmaz, çaresiz hayhay dendi. Geldi. Kendisini hasta olan Nadir Bey’in yerine, Berin Hanım karşıladı. Hepimiz de orada hazır bulunuyoruz. Çok gergin bir ziyaret oldu. Uzatmayalım, ziyaret bitti, Evren arabasına doğru giderken Genel Yayın Müdürü, Uğur Mumcu’yu işaret ederek: Bakınız efendim, Uğur Mumcu da ziyaretinizde burada olmak için Ayvalık’taki tatilini yarıda kesti geldi, dedi. Bunun üzerine Evren, Uğur’a dönerek: Öyleyse bana kızmışsındır, dedi. Uğur hemen cevabı yapıştırdı: Yoo, size ondan kızmıyorum. Neden kızdığımı da her gün yazıyorum Uğur, yürekliydi, sözünü kimseden sakınmaz, yüzüne karşı doğrudan söylerdi. Karşısındaki kişi diktatör bile olsa... Sahi Uğur bugün sağ olsaydı ne yapardı, ne yazardı ve acaba nerede olurdu?.. Uğur Mumcu’dan bir anı H dalet Bakanlığı’nın Alevi örgütlerinin temsilcileriyle yaptığı “cemevleri” toplantısı “geleneksel irfan merkezleri” kriziyle başladı. Bakanlık bürokratları, “irfan merkezlerin”den kastın ne olduğunu soran Alevi temsilcilerine, “diğer tarikatların merkezleri”ni işaret etti. Bu durum da cemevleri üzerinden tarikat merkezlerinin yasallaştırılma yorumuna ALİCAN neden oldu. Alevi örgüULUDAĞ tü temsilcileri, “Aleviler üzerinden cumhuriyet ile hesaplaşıyorsanız buna izin vermeyeceğiz” dedi. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Baki Düzgün ve Pirsultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Gani Kaplan, yöntemini eleştirdiği dünkü toplantıya katılmadı. Adalet Bakanlığı’nın başlattığı “Geleneksel irfan merkezleri ve cemevleri” çalışması kapsamında oluşturulan çalışma grubu 5 ayrı grup halinde alevi temsilcileriyle görüşecek. Daha sonra da tasarı hazırlanacak. Hâkimevi’nde dün başlayan ilk toplantıya katılan ABF Başkanı Ali Yıldırım’ın sorusu üzerine bakanlık bürokratları cemevleriyle ilgili ellerinde plan olmadığını ve heyette Alevi bürokrat bulunmadığını söyledi. Yıldırım “Cemevlerinin ibadethane olması bizim kırmızı çizgimizdir” dedi. A Alevi temsilcileriyle yapılan toplantıda, hükümetin ‘irfan evleri’nden bahsetmesi, Alevi örgütlerinde ‘tarikatlara yasal statü hazırlığı mı?’ endişesi yarattı tarikat krizi çıktı T İrfan evleri oplantıya ilişkin bilgi veren Ercan Geçmez, iki hafta önce Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sundukları “AleviErcan lerin Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı raporu, bakanlık heyetine de sunduklarını söyledi. Başbakan’ın kendilerine “Cemevleri Aleviler ne derse odur” dediğini anlatan Geçmez, buna karşılık dünkü toplantıda “irfan evleri” meselesinin karşılarına çıktığını söyledi. Geçmez, “Bakanlık, irfan evlerinin ne olduğunu açmadı mı” sorusuna, “Diğer tarikatların merkezlerini kastediyorlar. Ancak ayrıntı vermiyorlar” ifadesini kullandı. T oplantıya katılmayan ABF Başkanı Baki Düzgün ve PSAKD Başkanı Gani Kaplan, gerekçelerini Cumhuriyet’e anlattı. Böylesine bir toplantıKaplan nın ön hazırlık gerektirdiğini anlatan Gani Kaplan, “Elimizde neyle muhattap olacağımıza ilişkin bir doküman yok. Cemevlerine nasıl statü verecekler? Sadece bir çağrı metni var. Burada ‘Geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine yasal statü verilmesi ve bunların harcamalarının karşılanması için mevzuatta değişiklik yapılması’ yazıyor. Ben bununla ilgili nasıl hazırlık yapabilirim” diye konuştu. Kaplan, ‘İrfan merkezleri bize yabancı’ diyerek İrfan merkezlerinin Alevilerin terimini olmadığını vurguladı. Bize yabancı B aki Düzgün de “Bu toplantılar Alevilerin taleplerini almaya dönük bir toplantı değildir. Aleviler ile dalga geçmektir. Ortada müDüzgün zakere diye bir şey yok” dedi. Yöntemi doğru bulmadıklarını özellikle vurgulayan Düzgün, “Alevi kurumları toplu halde çağrılmak yerine ayrı ayrı davet ediyorlar. Başbakan veya Adalet Bakanı yerine müsteşar yardımcısıyla toplantı yapılması da yanlıştır. Burada bürokratik sorumluluk değil siyasi sorumluluk alınmalı. Cemevleri Alevilerin inanç merkezleridir denilse, olay biter” dedi. Adalet Bakanlığı, çalışma kapsamında Cem Vakfı yetkilileri ile de ayrı bir görüşme gerçekleştirdi. Şaka gibi Kamer Genç köyünün toprağında ski CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Tunceli Cemevi’nde düzenlenen törenin ardından doğduğu Ramazan Köyü’nde toprağa verildi. Cenazeye CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP milletvekilleri, Tunceli Valisi Osman Kaymak ve yaklaşık 5 bin kişi katıldı. Kamer Genç için ilk tören dün sabah saat 10.00’da Tunceli Cemevi’nde düzenlendi. Kamer Genç’in eşi Sevim Genç, kızı Seçil Genç Cominotti, amcasının oğlu Haydar Genç ve Kazım Genç ile yakın akrabaları cemevi bahçesinde taziyeleri kabul etti. Cemevi bahçesinde düzenlenen törende, cenaze namazı öncesi Alevi Dedesi Kamer Genç için Alevi geleneklerine göre cenaze duası etti ve helallik istedi. Kamer Genç’in cenazesi, musalla taşından alındığı sırada Tuncelili bir kadın yüksek sesle ağıtlar yakarak, tabuta dokunmak istedi. Kalabalık içinde eliyle tabuta dokunan yaşlı kadının “Nereye gidiyorsun benim abim? Ağabeyciğim benim aslanım, canım abim nereye gidiyorsun? Ben senin kadanı alam, benim aslanım nereye gidiyorsun böyle?” diyerek cenazenin arkasından uzun süre ağıt yakması duygusal anların yaşanmasına yol açtı. Kılınan cenaze namazı ve alınan helallikten sonra Genç’in cenazesi omuzlara alınarak cenaze arabasına götürüldü. Cemevi’nde alınan helallik sonrası Kamer Genç’in cenazesi doğduğu Ramazan Köyü’ne götürülerek toprağa verildi. l DHA E Ağıtları yürek burktu Kamer Genç için cemevinde tören düzenlendi. Cenazeye CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. A nkara Cumhuriyet Başsavcılığı, emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın “bizzat ben kaleme aldım” dediği 27 Nisan emuhtırasına ilişkin soruşturma kapsamında Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazdı. Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu savcısı Selda Binboğa Kurtuluş, 27 Nisan öncesinde ve 12 Nisan öncesi ve sonrasında Genelkurmay Başkanlığı’nda emuhtıra ile ilgili toplantı yapılıp yapılmadığını sordu, yapılmışsa toplantıya katılanların isimlerini ve tutanaklarını istedi. 27 Nisan öncesi karargâhta toplantı yapıldı mı? Cemevine Kamer Genç’in fotoğrafı asıldı. Arkadaşlar ben Zazayım ve Türk’üm iyaset, muhalefeti iyi ve etkin yapmak demektir. (Zaten böyle yapınca, iktidar olunuyor.) İyi ve etkin muhalefet ise ancak TBMM’de yapılıyor. Bilgi, deneyim, cesaret ve en çok da cerbeze gerektiriyor. Kamer Genç’te hepsi vardı. O yüzden de son 30 yılda, partisi değilse bile 6 dönem hep iktidarda oldu HHH “Yakın tarihimizde muhalefetin de siyasetin de en hasını bilen uygulayan kimdir” sorusunun tek yanıtı elbette Süleyman Demirel’dir. Onun “Kamer Bey, Meclis kürsüsünde harikalar yaratıyor!” demesi boşuna değildi!.. (13 Ocak 1994 Aktüel Dergisi.) Ama bu “harikalar” Kamer Genç’e hep pahalıya mal oldu. Kürsüde saldırıya uğramakla kalmadı. Turgut Özal’dan, Tayyip Erdoğan’a “lafı hak eden” muktedirlere defalarca ve on binlerce lira tazminat ödeyip durdu. “Bir kere delmekle bir şey olmaz!” diyen Turgut Özal’ı bir defasında, “Çankaya or İZLENİM S M MHP grubunda partililere Oktay Vural seslenecek eclis’te bugün düzenlenecek MHP Grup Toplantısı’nda partililere ilk kez Genel Başkan Devlet Bahçeli yerine Grup Başkanvekili Oktay Vural hitap edecek. Geçirdiği kalp ameliyatının ardından taburcu olan ancak Bilkent Otel’de dinlenmeye devam eden Bahçeli, bugünkü Meclis Grup toplantısına katılmayacak. Böylece Bahçeli 1997’den bu yana ilk kez partisinin grup toplantısında olmayacak. l ANKARA / Cumhuriyet manlarındaki zat” diye niteledi. Birkaç maaşını tazminat diye ödemek zorunda kaldı. Danıştay’da “tetkik hâkimliği” yaptığını hatırlatıp sormuştum: “Cezaya ne diyorsunuz?” Gülerek: “Mahkeme, bu kararını herhalde Turgut Bey’in çok kıllı ve kısa boylu olduğuna atfen vermiş!” demekle yetindi. HHH Dilinin belasını seve seve çekti. Kaçak güreşmedi, lafları eğip bükmekten de, “ne şiş yansın ne kebaptan” da hep uzak durdu. “Hem herro hem merro!” dedi. 2011’de AKP Grubu’na şöyle seslenmişti: “Arkadaşlar bir kadının en güzel yeri kaşlarıdır, gözleridir. Başındaki kıllar değildir. Bunu örtme takıntınız niyedir?!” Bu söz bile iktidar grubunu azdırmaya yetiyordu. Sivri dilliydi ama küfürbaz değildi. Öfkeliydi, kindar değildi. Dobra idi. Kürsüde, mikrofonda ne ise sohbet sofrasında da öyleydi. Gücünü “sahiciliği”nden alıyordu. HHH Sekiz saatlik bir oturumda 18 kere söz elAhmet de etmesi, TBMM Tan İçtüzüğü’nü Meclis’i yöneten başkan vekilinden daha iyi bilmesindendi. Bir ara Tansu Hanım’ın “topuk sesiyle devrim yapacağına inanıp” DYP’den aday oldu. Seçilmekle kalmadı, TBMM Başkanvekili oldu. TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, biraz inceden dalga geçmek, biraz da dolduruşa getirmek için “Frak giyilmesi şef garsonluk” dedi. Genç, Cindoruk’u tersledi: “Frak, Cumhuriyetimizin bir geleneğidir. Bir tür iş elbisesidir. Bununla misafirliğe gidecek değilim. Bu gelenek sürmelidir. O kadar!” Beyaz Türkler kendisini, Kürt sanıyordu. O ise usanmadan “Arkadaşlar ben Zazayım Zaza!” diyerek düzeltiyordu. Tayyip Erdoğan bir ara, HDP’i Selahattin Demirtaş’a “O da zaten Kürt değil Zaza!” demişti. Her zaman olduğu gibi, maksadı biraz karışıktı. Ama belli ki esin kaynağı Kamer Genç’ti! HHH “Tunceli”den hiç vazgeçmedi. Damardan Dersimli idi. Adını sürgünde iken vefat eden ünlü isyancılardan Usu aşireti lideri Kamer Ağa’dan alıyordu. “Dersimli Kamer” olmayı değil, Cumhuriyete olan bağına işaret etmek üzere. “Tuncelili Kamer olmayı” hep yeğledi Bunu vasiyeti ile de kanıtladı. “Türk bayrağı ile cemevinde tören ve köyüne defnedildi!.” HHH Meclis’teki altı döneminin üç döneminde birlikte olduk. Bir gün kürsüde, adı lazım değil hâlâ önde gelen AKP’lilerden biri konuşuyorken, “Bir demokrasi tanımı verir misin?” demiştim: “Demokrasi, elmadan söz etmek için kürsüye çıkan, ama ayvayı anlatıp duran armutların rejimi haline geldi.. Yazık ki yazık!” Sadece Tunceli değil tüm Türkiye onu çok özleyecek. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle