15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 14 Ocak 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN Sedat Peker, barış çağrısı yapan aydınları ‘Kanlarınızla duş yapacağız’ diye tehdit etti rganize suç örgütü lideri suçlamasıyla hüküm giyen çete lideri Sedat Peker barış çağrısı yapan akademisyenleri “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve kanlarınızla duş alacağız” sözleriyle tehdit etti. Seçimler öncesi Rize’de “Teröre lanet” mitinginde “oluk oluk kan akacak” diyen Sedat Peker, bu kez de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedef gösterdiği barış çağrısı yapan aydınları tehdit etti. Sedat Peker’in sitesinde paylaştığı, Twitter’den duyurduğu tehdit yazısının bir bölümü şöyle: “Kıymetli Dostlarım, Sizlerinde sinirlerini bozduğunu zannettiğim, 1100 tane sözde aydının imzaladığı, pkk’ya açık destek anlamına gelen bildiriyi anlayabilmek için gerçekten kendimce çok uğraş verdim (Ancak ne yazık ki bir türlü anlayamadım.) Yolları kazan, bu çukurları bomba ile dolduran, kurban eti dağıtmanın haricinde hiçbir gayesi olmayan mazlumları insanlık dışı şekillerde ŞEHİT eden, hamile karılarının yanında kocalarını, çocuklarının yanında babalarını ŞEHİT eden pkklılar için kötü sözü bir kenara bırakın, bir satırlık eleştiri bile yazmamışlar. ... Tekrardan söylüyorum; OLUK OLUK KANLARINIZI AKITACAĞIZ VE AKAN KANLARINIZLA DUŞ ALACAĞIZ!!! BİR UMUTTUR YAŞAMAK...” l Haber Merkezi KORKUNÇ TEHDİT O ‘PEKER GÜCÜ KİMDEN ALIYOR?’ rganize suç örgütü lideri Sedat Peker’in tehditlerine akademisyenler sert tepki gösterdi. Prof. Dr. Ayşe Erzan, akademisyenleri suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ba HİLAL rışı sağlamakla ve yaşam hak KÖSE kını korumakla görevli olduğunu vurgulayarak “En yüksek idari yönetim konumundaki kişi nasıl o ülkenin sorunlarına kafa yormaya, kendini ifade etmeye, kanın durmasını sağlamaya çalışan insanlara bu kadar ağır hakaretler eder. Onları vatan haini ilan eder. Kendisine yönelik her eleştiriyi hakaret kabul ediyor” dedi. Erzan, savcıların, Sedat Peker’in sözleriyle ilgili soruşturma açma yü haber 7 Davutoğlu’nun İfade Özgürlüğü... alışan Gazeteciler Günü bu yıl da kutlanamadı. Çünkü ortam, hem gazeteciler hem de ifade özgürlüğü için geçmişe oranla daha da kötüleşmişti. Kimilerinin Çalışan Gazeteciler Günü diye bir meslek günü olmasını yadırgadığı anlaşılıyor.Önce şu “Gün” konusuna değinelim. Gazetecilerin meslek örgütleri tarafından belirlenmiş iki ayrı günü var. Ben ikisini de “Bayram” olarak kutlama olanağını bulmuş kuşaklardanım. 24 Temmuz 1908’in yıldönümleri Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından Basın Bayramı ve meslek günü kabul edilmişti. Gazetecilerin anayasanın yeniden yürürlüğe girmesi üzerine sayfa örneklerini sansür memurlarına göndermeyerek direnmelerini simgeleştirmelerinin günü ve Basın Bayramı sayılıyordu. Basın İş Yasası diye andığımız 5953 sayılı yasa da 10 Ocak 1961’de 212 sayılı yasa ile değiştirilerek yeni ve önemli haklar getirilmişti. Değişiklik doğal olarak çalışmakta olan gazetecileri etkiliyordu. Türkiye Gazeteciler Sendikası da o günü “Çalışan Gazeteciler Bayramı” yapmıştı. 12 Mart 1971’de başlayan ara ve kara rejim sürecinde anayasanın tırpanlanması ve gazetecilere yönelik hukuksuz uygulamalar nedeniyle iki meslek örgütü tepkilerine “Bayramı” kaldırmayı da eklemişlerdi. “Basın Bayramı” geleneksel Gazeteciler Günü’ne, Çalışan Gazeteciler Bayramı da “Çalışan Gazeteciler Günü”ne dönüştürüldü. Kısaca belirtmek gerekirse 45 yıldır bayram, gazetecilerin semtine uğramıyor. HHH Bu 10 Ocak’ta da ilginç demeçler dinleyip okuduk. Süreç biz Cumhuriyetçiler için daha zorluydu. Bir hınç alma operasyonuyla Can Dündar ve Erdem Gül’den uzak düşmüştük. Ziyaret bile yasaktı! Böylesi yıldönümlerinde ülkeyi yönetenlerin gerçekleri gizleme konusundaki başarılarını hayranlıkla(!) izlemişimdir. Örneğin Başbakan Davutoğlu da öncekileri aratmayan bir açıklama yaptı ve “Basın çalışanlarının karşılaştıkları zorlukları aşmak için alınması gereken tedbirlerin hükümet olarak üzerinde hassasiyetle durulduğunu” vurguladı. Açıklamanın en vurucu cümlesi de şuydu: “Basın özgürlüğünün en güçlü teminatı da biziz.” HHH Başbakan Davutoğlu “Yurtdışındaki Türk Bilim İnsanları 3. Kurultayı”na katılan bilim insanlarıyla Başbakanlık Dolmabahçe Ofisi’nde bir araya geldi. TÜBİTAK da, yaptığı konuşmayı 30 Aralık’ta resmi sitesine koydu. Davutoğlu demiş ki, “Yanlış gördüğünüz şeyleri hiç düşünmeden söyleyin.” Sonra da söylemenin yöntemini açıklamış: “Bir fikir varsa doğrudan bana yazın. Bunun için herhangi bir randevu almaya, herhangi bir özel kalemden geçmeye gerek yok. Muhatabınız doğrudan benim.” Başbakan bırakın gazetecileri, bilim insanlarına bile “yazın” diyerek kendisine mektup yazılmasını istiyorsa ifade özgürlüğünün yerlerde ve hapislerde sürünmesinden kurtulamayacağımız kesin gibi... Davutoğlu’nun kendi ifade özgürlüğünü kullanabildiği de kuşkulu... O kümlülüklerini de anımsattı. Prof. Dr. Gençay Gürsoy, “Erdoğan’ı dinledikçe Aydınlar Dilekçesi’ne karşı Kenan Evren’in tavrını anımsıyorum. O zaman Evren’in söyledikleri hiç olmazsa sadece sitem etmekle sınırlıydı. Erdoğan ise hakaret bir yana hedef gösteren açıklamalar yapıyor. 0 dilekçeden 30 yıl sonra başladığımız noktaya ne yazık ki geri dönüyoruz” diye konuştu. Sanatçı Ferhat Tunç ise Erdoğan’ın Kürt coğrafyası diye bir coğrafyayı tanımadığını ifade ederek, “Bu söylemleri, nasıl büyük bir cehaletle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Cehalet Evren’i anımsatıyor eker’in tehdidi üzerine CHP Sözcüsü Haluk Koç ve HDP Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, savcıları göreve davet etti. Koç, “Üçüncü sınıf mafya babaları vazife çıkarıp balıklama atlıyorlar. Tehditler ortada dolaşmaya başlıyor. TCK’nin 106. maddesi çok açık. Cumhuriyet savcıları Muhalefetten savcılara çağrı olmasaydı, Türkiye’nin en temel sorunu olan 100 yıllık sorununu savaşı öngören politikalarla çözmeye kalkışmazdı” diye konuştu. Tunç, “Peker’in açıklamalarına baktığımızda, 90’lı yıllardan daha vahim bir süreçle karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Peker’i böyle konuşturan nedir? Erdoğan’dır. Ülkenin aydınlarını, akademisyenlerini, entelektüel dünyasını hedef tahtasına oturtup, onları tehdit eden bir Cumhurbaşkanı dünyanın başka bir ülkesinde var mıdır?” diye sordu. Erdoğan’ın ülkede diktatörlüğünü pekiştirmek istediğini vurgulayan Tunç, “Anayasal diktatörlük için bu savaşı ilan etti. Bu savaş Türkiye halklarının istediği bir savaş değil. Hainlik bu ülkenin barışına, kardeşliğine kastetmektir. Şiddeti ön gören politikalara soyunmaktır” dedi. Müzisyen Şanar Yurdatapan da şöyle konuştu: “İnsanların aklıyla alay ediyor. Bir insanın ağzından çıkanı kulağının duyması lazım. Hele bu insan Cumhurbaşkanıysa... Bu ülke ağzından çıkanları kulağı duymayan Cumhurbaşkanları çok gördü. Erdoğan’ın söylediklerinin neredeyse aynını Aydınlar Dilekçesi için Kenan Evren söylemişti. Hitler benzetmesini kendisi yaptı. İyi benzemeler.” l İSTANBUL Ç P nın üçüncü sınıf mafya babaları için harekete geçmelerini istiyorum” dedi. Kürkçü de “Cumhuriyet savcıları bu sözleri bir katliam örgütünün varlığına kanıt sayarak harekete geçmeyecekse, muhalefetin katli devlet koruması altına alınmış demektir” dedi. Peker de Twitter’dan Koç’a “3.sınıf mafya babası olmak, tüm hayatı muhalefette geçmiş 5.sınıf bir politikacı olmaktan çok daha onurludur. @ CHPHALUKKOC” diye yazdı. Hitler benzetmesi YÖK sicilleri inceliyor SİNAN TARTANOĞLU Erdoğan ve YÖK’ün hedefindeki akademisyenler hakkındaki soruşturmaların ‘devlet katliam yaptı’ ifadesine dayandırılması bekleniyor. Akademisyenler ise ‘Esedullah Timleri’ni örnek gösterecek umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önce “Üniversiteler içinde görev yapanlardan terör örgütünün yanında yer alanların süratle ayıklanmasına ihtiyaç vardır” demesi ardından da YÖK’ün hedeflediği Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan öğretim üyeleri ile ilgili rektörlüklerin sicil incelemesine başladığı öğrenildi. Akademisyenler ise bildiriye imzanın ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu savunacak. Olası soruşturmalarda bildirideki “devletin katliam yaptığı” yönündeki ifadeler üzerinde durulacağını değerlendiren hocalar savunmalarında, yaşamını yitiren siviller, “Esedullah Timi” ve sokakta bekletilen cenazelerden örnekler vermeye hazırlanıyor. Erdoğan ve YÖK’ün talimatlarının ardından birçok üniversitede rektörlüklerin ve dekanlıkların, bildiride imzası bulunan akademisyenler hakkında inceleme yapmaya başladığı öğrenildi. Üniversite yönetimlerinin, öğretim üyelerinin sicillerini incelemeye başladığı, hangi fakültede olduklarını, kaç yıldır hangi dersleri verdiklerini belirlemeye başladığı belirtildi. Tüm tartışma içinde, Erdoğan’ın daha önce “Solcu, ateist, terörist” ilan ettiği ODTÜ’nün tavrının ne olacağı merak ediliyor. Bildirinin altında ODTÜ’den 60 öğretim üyesinin imzası bulunuyor. İmzacı hocaların toplanarak, haklarında bir soruşturma açılması durumunda savunmalarını planladıkları öğrenildi. Buna göre, mevzuat çerçevesi hazırlayan öğretim üyeleri, savunmalarını “ifade özgürlüğü” temelinde kurmaya hazırlanıyor. Olası soruşturmalarda bildirideki “devletin katliam yaptığı” yönündeki ifadeler üzerinde durulacağını değerlendiren hocalar savunmalarında, yaşamını yitiren sivillerden, “Esedullah Tim”inden, sokakta bekletilen cenazelerden örnekler vermeye hazırlanıyor. Hocalar savunmalarında ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin politik eleştirinin sınırlarının genişliğine ilişkin kararlarına da yer vermesi bekleniyor. Bunun da verilecek herhangi bir aleyhte kararın Anayasa Mahkemesi’nden, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden döneceği beklentisi ile yapılacağı ifade ediliyor. l ANKARA C Hangi üniversiteler soruşturma açtı? l Bahçeşehir l Hacettepe l Abdullah Gül l Pamukkale l Abant İzzet Baysal l Ondokuz Mayıs l Bartın l Cumhuriyet l Bülent Ecevit l Erciyes l Yüzüncü Yıl l Yalova l Mehmet Akif Ersoy üniversiteleri. 301 hortluyor Abdullah Gül Üniversitesi Rektörlüğü, barış bildirisinde imzası bulunan Prof. Bülent Tanju’nun istifasını istedi. Kayseri Ülkü Ocakları Başkanı Aytaç Gezici Tanju’yu ‘Kayseri sana dar gelir’ diyerek tehdit etti. Tanju hakkında TCK’nin 216 ve 301. maddelerinden soruşturma başlatıldı. Daha önce 301. maddeden yargılanan isimler arasında Hrant Dink,Orhan Pamuk, Aydın Engin, Elif Şafak, Eren Keskin de yer alıyor. Meşru göremeyiz Yalova Üniversitesi, araştırma görevlileri Hande Gülen ve Onur Yıldız ile Dr. Selda Altınok hakkında soruşturma başlattı. Rektör Prof.Dr. Niyazi Eruslu, “Akademik özgürlük, bir ülkenin varlığını, güvenliğini ve bekasını tehdit etmenin aracı olarak istismar edilemez. Hiçbir demokratik ülke ayrılıkçı teröre desteği ve kendi güvenliğine saldırıyı meşru göremez” ifadelerini kullandı. ‘İhanet belgesi’ Listedeki imzalar sahte umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tepki gösterdiği “Barış için akademisyenler” adlı oluşuma karşılık “Türkiye için akademisyenler” grubu ortaya çıkmıştı. Bildirisinde “Barış için akademisyenler” grubu için “sözde akademisyenler” ve “alçak” ifadelerini kullanan akademisyenlerin sayısı 150’yi bulmuştu. Ancak sonra yer alan bazı isimlerin imzalarının “sahte” olduğu ortaya çıktı. Fatih Yaşlı ve Can Irmak Özinanır, isimlerinin izinsiz olarak eklendiğini açıkladı. Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan’ın adının da “profesör” olarak yer aldığı görüldü. l Haber Merkezi Darbe dönemi uygulaması Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın barış için bildiri imzalayan akademisyenlere yönelik sert sözlerinin ardından YÖK’ün ve bazı üniversitelerin imzacı akademisyenler için harekete geçmesi akıllara 12 Eylül döneminde yayımladıkları “Aydınlar Dilekçesi” nedeniyle yargılanan aydınları getirdi. Ülkenin gidişatından duydukları endişeyi dile getiren aydınların 15 Mayıs 1984 günü “Türkiye’de Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstekler” başlı ODTÜ ne yapacak ğıyl a bir bildiriyayımladığı bildiri, 12 Eylül darbesinin mimarı ve dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in tepkisini çekmişti. Evren’in açıklamalarının ardından aralarında İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Aziz Nesin, Murat Belge, Halit Çelenk, Korkut Boratav, Mustafa Ekmekçi, Gencay Gürsoy, Vedat Türkali, Onat Kutlar, Erdal Öz ve Turgut Kazan gibi isimlerin olduğu onlarca aydın yargılandı. İki yıl süren yargılama sonunda sanıklar beraat etti. Kayseri Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Senatosu, Barış için Akademisyenler Girişimi’nin yayımladığı bildiriyi “ihanet belgesi” olmakla suçladı. Açıklamada, “haksız yere devletimizi suçlayan, ülkemize uluslararası gözlemci davet eden ve terör örgütüyle müzakere isteyen bu zihniyete karşı olduğumuzu ifade etmek isteriz” denildi. C Suç duyurusu ODTÜ Rektörü Acar’ın dosyası YÖK’e gönderildi umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “barış” bildirisine imza atan 1128 akademisyene tepki gösterdiği bir dönemde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ODTÜ yerleşkesi içinde yaşanan mescit gerginliğine ilişkin Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar hakkındaki soruşturma dosyasını YÖK’e gönderdi. ODTÜ’de yeterli sayıda mescit olmasına karşın bazı öğrencilerin, üniversite içinde yeni mescit yapımı istemesi ve bir grubun 22 Aralık’ta basketbol sahasında namaz kılmak istemesi gerginlik yaratmıştı. ODTÜ Rektörü Acar ise iktidar tarafından yerleşkeye polis sokmadığı ge Elazığ Fırat Üniversitesi’nde görevli bir grup akademisyen,“Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” bildirisinde imzası bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Fen Fakültesi Kimya Bölümü Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şekerci, “Bu 1100 akademisyen arkadaşın devletimizin aleyhine suç işlediklerini düşünerek böyle bir girişimi başlatmış bulunuyoruz” dedi. Okul müdürü linçten kaçtı alıkesir’de bir lisenin müdürü olan EğitimSen üyesi A.K.Ö., HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Trabzonspor eski Başkanı İbrahim Hacıosmanoğu’nun “Kadın gibi ağlayacağıma, erkek gibi yaşarım” ifadelerini eleştiren sözlerin bulunduğu video görüntüsünü Facebook hesabından paylaştı. Bir sosyal medya sitesinde, A.K.Ö.’nün bu paylaşımıyla “terör örgütü propagandasını yaptığı” iddia edilince ilçe karıştı. Geçen 7 Ocak’ta 30 kişilik bir grup, A.K.Ö.’nün evinin önünde toplanıp tehditler yağdırdı. Can güvenliğinin olmadığını söyleyen A.K.Ö., karşı karşıya kaldığı baskının ardından 10 Ocak’ta ilçeyi terk etti. Yine Eğitim Sen üyesi kadın öğretmen Ç.S.E. de sosyal medya hesaplarından paylaştığı yazılar yüzünden aldığı tehditler nedeniyle derslere girmemeye başladı. l Haber Merkezi AİHM vurgusu C rekçesiyle hedef alınmıştı. Bu arada dinci bazı öğrenciler, 29 Aralık’ta ODTÜ rektörü hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, şikâyet dilekçelerini bir dosya altında birleştirerek, görevsizlik kararı verdi. Memur Suçları Soruşturma Bürosu Cumhuriyet Savcısı Hamza Yokuş kararında, Rektör Acar’ın idari görevli olduğuna dikkat çekerek bu suçların idari görev kapsamında işlendiği iddia edildiğinden 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın 53. maddesi gereğince YÖK tarafından soruşturma yapılması gerektiğini vurguladı. l ANKARA / Cumhuriyet Gerekeni yaparız Barış bildirisinde imzası bulunan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin 6 öğretim üyesi ile ilgili rektörlük soruşturma başlattı. OMÜ Rektör Danışmanı Cem Gençoğlu, Yükseköğretim Kurumları Disiplin Yönetmeliği uyarınca soruşturma başlatıldığını belirterek “Gereği yapılacak” dedi. Bildiride imzası olan Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Ali Çeliksöz hakkında da soruşturma başlatıldı. Görevinden istifa eden Çeliksöz, öğretim üyeliği görevini ise sürdürecek. B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle