23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 7 Eylül 2015 yorum 22 Ödüllendirilen sanık f yetmedi; şimdi de Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok’a yönelik saldırılarla ilgili davanın sanıklarını güvence altına alıyorlar. Umut davasının kilit sanıklarından biri, Selahattin Eş, tutuksuz yargılanma güvencesiyle Türkiye’ye döndü, üstelik yazar yapıldı! Uğur Mumcu ailesinin, dosyayla ilgili gelişmeleri yakından izleyen avukatları Halil Sevinç, örgütün yurtdışında bağlantı kurduğu kişilerden olduğu savıyla Selahattin Eş hakkında açılan davanın halen devam ettiğini aktardı ve Eş’in yıllar sonra Türkiye’ye güvence altında dönmesindeki bir ayrıntıya dikkat çekti: “Asıl davanın görüldüğü sürede, 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 246. maddesinde yurtdışında bulunan ve aranan sanıkların yurda dönmelerinin sağlanması amacıyla ‘tutuklanmama güvencesi’ verilebileceği belirtilmiştir. Selahattin Eş, savunmasında 12 Eylül 1980’de İran’a gittiğini A Sahte gözyaşları üresel güçlerin, Batılı liderlerin, umut yolculuğunda soluğu kesilen Aylan bebeğin ardından söylemlerine bakar mısınız! Batı’nın ikiyüzlülüğü, yalanı, dolanı bir kez daha insanlığın utanç sahnesinde sergileniyor. Sahnede şimdi sahte gözyaşları var. Ne kadar üzülmüşler, yürekleri dayanamamış, kıyıya vuran bebeğin cesedine isyan etmişler. Kendi çocukları akıllarına gelmiş, derinden yaralanmış efendiler. Suriyeli mültecilere koydukları kotayı artırmaya karar vermiş beyler... Bir ülkenin başbakanı, Aylan bebeğin dramının ardından binle sınırladıkları sayıyı artırmaya karar vermiş. Beş bin göçmeni daha kabul edeceklermiş. Batılı bir başka lider, bir gün önce mülteci kabul etmeyeceklerini söylerken, göçmen politikalarını gözden geçireceklerini belirtmiş. Şimdi Batı’da tren garlarında, sokaklarda meçhul bir geleceğe doğru yola çıkmış, sefalet içinde yaşayan on binlere sınırları açıyorlar. Oysa... Daha önce ismini bilmediğimz kaç Aylan daha öldü göç yollarında, binlerce insan, çoluk çocuk, kadın erkek, Akdeniz’in, Ege’nin sularında kaybolup gitti. Ne yaptılar, sesleri çıktı mı hiç? Karanlık sularda ölüm çığlıklarını duydular mı hiç? HHH 90’lı yılların başında dünyaya barış getireceklerini savunup yeni dünya düzenini kuranlar, insanlığı yerle bir ettiler, bir kez daha. Barış değil, savaş geldi. Silahlanma hızı dinmedi. Kan ve gözyaşı oldu emperyalistlerin düzeni... Suriye’nin emperyalist işgalinde Aylan bebek daha doğmamıştı. Irak’ta olduğu gibi kendi çıkarları uğruna, “demokrasi getireceğiz” yalanıyla Ortadoğu coğrafyasına girenler ve onların işbirlikçileri Aylan bebeğin katilidir. Türkiye’yi yönetenler, sanki sorumlulukları yokmuş gibi işbirliği yaptığı Batı’ya, küresel güçlere topu atıyor. “Biz 2 milyon mülteciyi barındırıyoruz. Bu yükün altına siz de girin, daha çok mülteciye sınırlarınızı açın” diyorlar. Esad kankalığından bir gün sonra düşmanlığa geçiş nasıl oldu, onu açıklayın önce. Batılı ülkeler Rusya, Çin ve İran’ın direnciyle karşılaşıp, Suriye politikalarını değiştirmek zorunda kalınca siz neden ayak diriyordunuz?.. HHH Sorun Suriyeli mültecilerin sorunu değildir. Göçmenlerin hangi ülkeye hangi sayıda yerleştirilecekleri hiç değildir. Sorun, Suriye’deki baskıcı rejimi değiştirmek için birçok yöntem varken, işgali yeğleyen küresel güçlerdir. Yaşadığımız insanlık ayıbının, insanlık suçunun sorumluları, Aylan bebeğe bir gün ağlayıp, bildiklerini okumaya devam edeceklerdir. Türkiye’yi yönetenler, yeni Osmanlı sevdalıları da bu insanlık ayıbında suç ortağıdır. K son 15 yıldır Almanya’da olduğunu söylemiştir. Yani yurtdışındadır. Selahattin Eş hakkında dava açıldığı tarihte bu madde yürürlüktedir. Yakalama kararının geri alınması yazısında ‘yasadışı Selam Kudüs Ordusu örgütünde özel görevli olmak, sevk ve yönetiminde bulunmak, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan aranan sanık’ olarak tanımlanan Selahattin Eş’in neden dava açıldıktan yaklaşık olarak yedi yıl sonra döndüğü merak konusudur. Çünkü, tutuklamama güvencesi verilecek olan yasa maddesinin yürürlük tarihi dava tarihinden öncedir. Yoksa kamuoyuna yansıyan Selam Tevhit örgütü soruşturması ile adı geçenin dönüşünün bir ilgisi mi vardır?” Gelişmenin tek bir yorumu var aslında: Laik, Cumhuriyetçi, devrimci önderleri ortadan kaldırarak AKP’yi iktidara taşıyan ortamı yaratanlar ödüllendiriliyor. KP’nin en gözde bürokratA larından Kemal Öztürk’ün, AA Genel Müdürü iken, ajansın Ders olsun kullanılmayan rüçhan haklarının yüzde 25.65’ini satın aldığını 2013 Haziran ayında bu köşede gündeme getirmiştik. Konu Meclis’e de yansımış, dönemin CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Kemal Öztürk ile ilgili bir soru önergesi vermişti. Gazeteci olduğunu ileri süren Kemal Öztürk, bu soru önergesini köşemize taşımamız üzerine hakkımızda tazminat davası açmıştı. Tazminatı reddeden Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararında, gazeteci olduğunu ileri süren Kemal Öztürk’e ders niteliğinde bir tümce var: “TBMM’de verilen soru önergesinin gazetede kamuoyu ile paylaşılması basın hürriyeti içinde kalan yetkilerdendir.” eni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar; tıpkı eski Genelkurmay başkanları Kenan Evren, Nurettin Ersin, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Yaşar Büyükanıt, Hilmi Özkök ve İlker Başbuğ gibi “ABD Liyakat Madalyası” sahibi. Akar’ın diğerlerinden farkı, ayrıca ABD Silahlı Kuvvetler Kurmay Koleji’nden mezun olması. Hulusi Akar’a ilişkin küçük bir bilgi notu daha: Akar’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde, kimi subaylar, haklarında uydurma bilgilerle açılan casusluk davası henüz sonuca ulaşmadan disiplin soruşturması ile ordudan uzaklaştırılmıştı. Madalya Y er gelene ağam, gidene paşam diyenler, sultanı sultan yapan yolları döşeyenler pişman olmuşlar. Pehpehlerle koltuklayıp büyüttüklerine efeleniyorlarmış. Geçmiş olsun... Geçmiş H aforizma, İbrahim Eroğlu’ndan: Bize bundan böyle “Analar ağlamasın” demeyin. Gözü yaşlı babalar. Ağlama L KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Beyin ölümü’ gerçekleşmemeli! eçen hafta yayımlanan Düşünce Sağlığı Yitirildikçe başlıklı yazıma yurtdışından bir okurum, Tülin Alpman, toplumun beyin ölümünün gerçekleşmekte olduğu yorumunu yapıyor. Bu yoruma yakından bakılmalıdır. Siyasetle ilgili yorumların dili, kültürü ve kavramları binlerce yıl öncesine gidiyor. Demokrasi denilince Medine demokrasisinin anlaşılması isteniyor; adaletin yolu Hz. Ömer’den geçiyor. AKP yolsuzluklarını eleştirmek için Uhud Savaşı’na gönderme yapılıyor. Koca bir siyaset bilimince incelenen davranış kuramları dururken kimi kişilerin siyasal tutumu MusaFiravun döneminin dinsel düşünceleriyle ilişkilendirilerek, Bel’am kavramı ile açıklanıyor. Burada asıl sorular şunlardır: Bu düşüncelerin ve yandaş medyada her gün sergilenen benzerlerinin egemen olduğu bir Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor? Böyle bir ülkenin, siyaset bir yana, bilimde, kültürde, sanatta, giderek sporda çağa uygun açılımlar yaparak 21. yüzyılın dünyasında etkili olmasını geçtik, varlığını sürdürmesine olanak var mı? Hafta sonunda yapılacak AKP kongresinde bu partinin kuruluşunda sahip olduğu varsayılan ancak gerçekte olmayan liberal değerlere dönmesi gerektiği, AKP’den bir türlü vazgeçemeyen kesimler tarafından bir cankurtaran simidi olarak dile getiriliyor. Başbakan da bu dönüşe ahlak vurgusu yaparak katılıyor. Özetle, AKP’nin bir taraftan liberal çizgisine dönmesi ve diğer taraftan da bir ahlak anıtı kesilmesi isteniyor. Her iki görüş de tümüyle temelsizdir. AKP, kuruluşunda liberal bir görüntü verdi ve kimilerini aldattı. Özünde liberal olmayan AKP’nin şu anda geldiği nokta Batılı çağdaş düşünürlerin “güç, bozar” türü görüşlerine gönderme yapılarak kolayca açıklanamaz. AKP’yi bozan elde ettiği mutlak güç değildir; AKP düşüncesinin kendisidir. Bu köşede sıkça vurgulandığı gibi, AKP düşüncesi, özünde bozuktur; niteliği gereği özgürlükçü, eşitlikçi ve barışçı olamaz. Baksanıza seçim hükümetinin, üstelik bir bilim insanı da olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı da ustalarının izinden gidiyor; kadını börek yapan olarak gördüğünü açıklıyor. AKP’nin ahlak anlayışı da sakattır. AKP, içinden geldiği takıyyeci gelenek nedeniyle doğruluk, dürüstlük ve erdem gibi temel ahlak değerlerini niteliği gereği içselleştiremez. Yanlış olan bu partinin kurulduğu günlerde kamuoyu oluşturan yazar ve yorumcuların akıl almaz bir coşku ile AKP’nin liberal demokrat olduğunu pompalayarak toplumu yanıltmaları ve tam beş yıl önce, 12 Eylül 2010’daki halkoylamasında da yetmez ama evet diye yerigöğü inletmeleridir. Türkiye, adaleti, eğitimi, bilimi ve kurumlarıyla tam bir ilkelleşme süreci yaşarken AKP istediği düzeni kuramayacak sonucuna varmak da tümüyle gerçeklerden uzak, bir züğürt tesellisi; bir günah çıkarma girişimi ve içi boş bir aldatmacadır. AKP düzenini oluşturmuştur ve bunun çağdaşlaşma doğrultusunda değiştirilmesi hiç de kolay değildir. Çünkü AKP, düşünenleri eziyor; kurduğu düzenin kılına dokunulmasını istemiyor; bu amaçla her olanağı kullanıyor. AKP, bununla da kalmıyor, hukuk ve özellikle de eğitimdeki uygulamalarıyla bu düşünceyi ezen düzenin temellerini kalıcılaştırıyor... Toplumun beyin ölümüne hayır denilebilmelidir. Bunun sağlanması için beyinlerin AKP sarmalından kurtularak bu geriye gidişi önce durduracak, sonra da tersine çevirecek, düşüncesi ve kadrolarıyla güçlü bir siyasal çatı hareketi oluşturması gerekiyor. G Siyasal düşünce nereye? ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr AKP’de bakım ve onarım? HARBİ SEMİH POROY 7 EYLÜL 2015 SAYI: 32842 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Hepimiz suçluyuz… ki küçük çocuk ölüsü. Dalgalar tarafından kıyıya atılmış. O dalgalar ki, daha birkaç gün önce bir baba, çocuklarını ölümün sahillerinden gelecekteki hayatlarına taşısın diye onlara emanet etmişti. Ama şimdi, açıklarda alabora olmuş ceviz kabuğu bir tekneden kıyıya vurmuş iki küçücük beden. Giyinik vaziyette yüzükoyun yatan bedenler. Minik pabuçları bile ayacıklarında… Bizim kıyılarımızdan dünyanın bütün topraklarına esen fotoğraflar. Yakından bakıldığında sanki öğlen uykusuna dalmış iki küçük çocuk. Ve sorular hemen başlamış: “Kim bunlar? Nereli? Hangi milletten? Neden? Başlarında kimse yok muymuş? Suçlusu kim? Mutlaka bulunmalı! Hepsi cezalandırılmalı!” Fotoğraflarda güneşin kıyıya vuran ışıklarına bakılırsa, hemen yakınlardaki diskoların, barların, tavernaların akşam şenlikleri başlamak üzeredir. Kapkara şenlikler… Resimlere bakınca, aklıma Bosna Hersek cehenneminin en sıcak zamanlarda, bomba yağmuru altında yaşama savaşı veren şehrin sakinlerinden birinin bir gazeteciye söyledikleri geliyor: “En korkunç olanı, çocukla Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı İ Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.59 04. 05.12 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.29 13.0 9 16.44 06.14 12.54 16.28 06.39 13.17 16.50 Akşam 19.38 19.21 19.42 Yatsı 21.00 20.42 21.01 rın durumu! Daha öylesine küçükler ki, sirenlerin anlamının ne olduğunu bilmiyorlar… Duyar duymaz bir oyun başlıyor sanıp büyüklerin ellerini bırakıp sığındıkları yerlerden dışarı fırlıyorlar. Ve mermilerin, bombaların ilk kurbanları onlar oluyorlar…” Şimdi kıyıda ölüleri yatan minikler için de böyle olmuş olmalı. Teknelere büyükleri tarafından: “Attaya gidiyoruz!” diye bindirilmişlerdir. Dahası, belki tekne batmaya başladıktan sonra da ilk anlardaki ıslaklığı oyunun, “atta”nın bir parçası sanmış olabilirler. Bütün bunlar, elbette bizlere, yani hayatta kalan “büyüklere” ait kurgular. Belki ileride bütün bunların filmi de yapılacaktır. Belki o zaman bizlere, yani hayatta kalmış büyüklere, filmi gördükten sonra: “Aferin şu bücürlere! Ne de güzel oynamışlar!” deyip ölenlerin yaşındaki figüranlara alkış tutmak düşecektir. Belki bu büyük başarıdan ötürü, gala gecesine elbette kırmızı halıdan yürüyerek! gelen yönetmene, kameramana vb. ödüller de verilecektir. Peki ya küçücük ölenlerin payına düşen? Peki ya bir zamanların o şimdi uzak kıyılarda gölgeleri bile kalmamış ufacık bedenlerine ölümleri karşılığında ne verilecektir? Bu filmin en gerçekçi öyküsü onlar tarafından yazılıp yine onlar tarafından oynanmamış mıydı? Onların payına ne yazık ki sadece kuru bir temenni düşecektir: “Umarız suçluları bulunur!” Peki, nerede aranacaktır bu suçlular? Suçluların bulunmasını en içtenlikle isteyenler bile, aynaya bakmayı akıl edecekler midir? Ya da bu yürekliliği bir kez olsun gösterebilecekler midir? Tarih boyunca böyle cinayetlerin katilleri aranmaya başlanırken önce hayatta kalmış olan herkesin eline birer ayna verilseydi, acaba öldürülen çocukların sayısı yine de bu kadar kabarık mı olurdu? AKP düzeni yerleşmişken Hayır diyebilmek için C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle