28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 25 Eylül 2015 yorum TASARIM: İLKNUR FİLİZ 18 ski yazarlar, bayramlarda siyasal yazı yazmazlardı. Ben de onlara özendim… Elizabeth Aleksandra Mary Vindsor (89), kısaca İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth 9 Eylül’de, “tahtta oturma rekorunu” 63 yıl, 216 günle kırdı. 26 yaşında iken, babası 6. George’un öldüğünü, Kenya gezisinde öğrendi. Annesi Elizabeth BovesLyon, 102 yıl yaşadı. 6 Şubat 1952’de tahta çıktığında “Britanya İmparatoriçesi” idi, şimdi “İngiliz Milletler Topluluğu’nun kraliçesidir”. Oysa “tahtta kalma rekorunu” kırdığı büyükannesi Kraliçe Victoria (18371901) Britanya sömürgeciliğine egemendi. 1956’dan 1992’ye kadar bazı bölgelerin bağımsızlık kazanmaları, krallıkların da cumhuriyete geçmeleri üzerine krallık sayısı azaldı. Günümüzde, Jamaika, Barbados, Bahamalar, Grenada, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Saint Adaları, Tuvalu, Saint Lucia, Saint Kitts ve Nevis’in de “simgesel” kraliçesidir. 2. Elizabeth, İngiltere’de 13 başbakan ile çalıştı. 12 ABD ve 12 Rus devlet başkanı ile tanıştı. Bu sürede Türkiye’de şu cumhurbaşkanları görev yaptılar: Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan. 130 ülkeyi 261 kez ziyaret eden Kraliçe, Türkiye’ye üç kez geldi… 1.’si Gürsel’in bastonuyla karşıladığı Şubat 1961’deki kısa ziyaretini uzaktan izlemiştim. Bir haftalık 1971’deki 2. ziyaretini ise Esenboğa’da Sunay’ın karşılayışından İstanbul’dan ayrılışına kadar “adım adım” izledim. Kraliçe, İngiliz zırhlısı ile E Özgen Acar Kavşak Güldürmeyin bizi!.. alkımız, içeride dışarıda, iktidarın ülkeyi açmaza sokan politikalarının mağdurudur. “Yeni Osmanlı” hayalleriyle “lider ülke” derken, derin bir yalnızlığa bürünen, sığınmacılar gibi devasa bir sorunla karşılaşan ülkemizdeki yönetim iyiden iyiye tıkandı. Ortadoğu’da kurulan denklemler Türkiye’nin sıkıntısını büyütüyor. İçeride çözüm süreci derken birden ve yeniden tırmanan terör belası, kâbus gibi toplumun üstüne çöktü. Sorumlusu AKP iktidarı ve PKK unsurlarıdır... HHH Şimdi ne olacak? ABD, PKK’nin uzantısı YPG’nin terör örgütü olmadığını açıkladı. Böylece sahadaki gerçeklik ve işbirliği, resmi açıklamayla kâğıt üstünde tescillendi. Öte yandan Rusya, Suriye’deki askeri varlığını büyütüp dünya kamuoyunda alenileştirdi. Bir başka küresel güç Almanya, sığınmacılar sorunu nedeniyle Merkel’in ağzından Esad’lı çözümlere yöneldi. Türkiye kamuoyunda zaman zaman küresel güçlere “hort zort” çekenler, çaresizlik içinde şimdi. İncirlik örneğinde olduğu gibi, Batı’nın istemlerini onaylamak zorunda kalıyorlar. Bakar mısınız... Bir yandan YPG’yi terör örgütü saymayan ABD’nin yanlış yaptığını söylerken, Rusya’nın Esad konusundaki tutumunun belirsiz olduğunu öne sürüyorlar. Daha ne olsun, Rusya bütün ağırlığını Esad’dan yana koydu. ABD senin terör örgütü saydığını, akladı. Kendi kendini kandırma ya da iç kamuoyunu oyalama stratejisidir iktidarın yaptığı... HHH Gerçekler dayatıyor. Nitekim düne kadar Esad’lı bir çözümün asla olamayacağını savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vidaları gevşetti. Bayram namazından sonra yaptığı açıklamada bu kez “Esad’sız bir sürecin olması ya da bir geçiş sürecinde belki Esad ile gidilme diye bir şeyin olabileceğini” söyledi. Asla olmazdan, kerhen kabullenme durumlarına... Küresel güçlerin bir kez daha ayar verme ve hizaya getirme tablosu... Oysa bu ülke hak etmiyor böylesi açmazları. Ama gel gör ki Türkiye’yi, Mustafa Kemal’den sonra adım adım bağımsızlığını yitiren bir ülke konumuna soktular. NATO’yla birlikte Batı’nın güdümüne giren ülkemiz, AKP iktidarında egemenlere tümüyle boyun eğdi. Şimdi tutmuşlar yerli ve milli 550 milletvekilinden söz ediyorlar. Ülkede milli ne kaldı? Sata sata neyi bıraktınız? Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi boyunca ürettiği neredeyse tüm birikimleri küresel güçlerin eline geçti. Fabrikalar, kamu kurumları, limanlar, bankalar, haberleşme ağları, dereler, sular, madenler, özelleştirmeler ve diğer yöntemlerle sermayenin, yabancıların oldu. Batı’nın ABD ve AB’nin, çokuluslu sermaye güçlerinin istediği yasalar tek tek Meclis’ten geçirildi. Türkiye üretmeyen, küresel sermayenin açık bir pazarına dönüştürüldü. Ne tarım kaldı ne de hayvancılık. Milli görüş gömleğini çıkarıp küresel güçlerin koltuğunda iktidara oturmanın bedeli, faturası Türkiye’ye çok ağır oldu. Neymiş, yerli ve milli, 550 milletvekili. Güldürmeyin bizi... Kraliçe Elizabeth… İzmir’den Gelibolu’ya giderken, biz gazeteciler Çanakkale’ye otobüs ile yol alıyorduk. Kraliçe, İstanbul’a vardığında, bizler şoföre “Kaptan gazla!” diyorduk. Topkapı Sarayı’nda çektiğim fotoğraf, Cumhuriyet ile birlikte yabancı basında da yayımlanmıştı. Özal’ın Londra ziyaretinde de oradaydım. Mayıs 2008’de 3. gelişinde, Gül’ün konuğu olarak bir otelde kalmıştı! HHH Kendisinden 4 yaş küçük, kız kardeşi Prenses Margaret 72 yaşında öldü. Margaret’in, aşk acıları, bunalımı, alkol ve hastalıklarla dolu yaşamında zatürree, hepatit geçirmiş, akciğerinden kist alınmış, felç yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş, görme yeteneğini kaybetmişti. Asi, uçarı, hırçın, söz dinlemez bir prensesti. Kraliçe’nin atlarıyla ilgilenen dul Yzb. Peter Tovnsend ilk aşkı oldu! Amcası 8. Edvard, tahta çıkınca kamilmasaraci@gmail.com.tr H ilk ziyaretini Türkiye’ye yapmış, Atatürk, kralı Savarona yatında ağırlamıştı. İki kez boşanan Vallis Simpson ile evlenebilmek için tahttan feragat etmişti Prenses Margaret de hükümetin baskısıyla, sevgilisini terk etti, yaşamı boyunca pişmanlık duydu. Kraliyet fotoğrafçısı Antony ArmstorngJones ile evlendi. Roddy Llevellyn adlı bahçıvanla ilişkisi üzerine boşandılar. HHH Kraliçenin biri kız, üç erkek çocuğu, ayrıca 8 torunu, bir de torununun torunu var. Prens Charles (66) “en uzun tahta çıkmayı bekleyen veliaht” konumunda! 1969’da Cardiff Şatosu’nda taç giymesinin ertesi günü Bristol kentinde fotoğrafını çekmiştim. Kraliçe, ehliyetsiz araba kullanma yetkisine sahip tek İngiliz! Aşçısı Drren McGrady “Kraliçe doymak için değil, yaşamak için yemek yiyor!” diye yazmıştı. Monarşinin değeri, son üç yılda 67 milyar dolardan 87 milyara çıkmış. 7 binden fazla tablo, 40 bin çizim, 150 bin basılı eser ve mücevher koleksiyonunun değeri 15.2 milyar dolar olmuş. HHH Torundan gelini düşes Kate Middleton, 1500 dolarlık Mulberry çanta kullanıyor. Bu çantaların derilerini İzmir’de SF Leather Deri Fabrikası’nda 600 Türk işçisi üretiyor. Fabrika, 14 işçisinin işine son verince çantaların satıldığı Bristol’de bir mağazanın önünde geçen cuma işçilere destek gösterisi yapıldı. Dünyada ,“kral ve kraliçe” yalnızca iskambil ile İngiltere’de kalacak derlerdi… Gerçekleşiyor… Tanrı kraliçeyi koruyor! 25 EYLÜL 2015 SAYI: 32860 a Özgen Ac ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı HARBİ SEMİH POROY Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Bayram yazısı azı günleri özellikle dini bayram günlerine rastlayan söz aramızda benim gibi “yaşlıbaşlı” mı, yoksa “dinozorlar” mı, ya da piyasaya yeni sürülen “vizyonsuz yaşlılar” mı desek kimi yazarlar, eski bayram günlerinden söz etmeyi gelenekleştirmişlerdi; anlattıkları da büyük çoğunlukla “çocukluk” günlerinin anıları olurdu. Böyle bir yazıyı hiç denememiştim. Eh, artık zamanı geldi geçiyor bile; başlayayım dedim; ne ki, çocukluğumu anımsamaya daha adımımı atmadan gözümün önüne deniz kıyısında, ama yatağında yatıyormuş gibi yan dönüp uyuyakalmış “23” yaşındaki “Aylan” bebek beliriverdi; “Bodrum”un o pırıl pırıl kumuyla oynamak için mi oradaydı? Ama ne kovası ne de kürekçiği vardı; üstelik soluk da almıyordu... Bir “mülteci” olup, hiç büyümeyecek ve hep aynı yaşta kalacak olan “Aylan”, babasının kucağında uzaklaşırken yurttaşı, yaştaşı “Sayif” bebek de eylemdeydi, tek başına “direniş” yapıyordu, “Edirne”den sınıra yürüyüşlerinin önüne duvar oluşturan polis amcalarına karşı; babası yere yaydığı bir yaygıya onu bırakıp gitmişti. “Sayif”, tombul yanaklarını çukur çukur yapan gülüşlerle polis amcalarına bakıyor, onlar da ona gülümsüyorlardı; eline verilen tespihle oynaya oynaya sürdürdü eylemini ta ki, bu görevi başka bir yurttaşı yaştaşı bir bebeğe bırakmak üzere emeklemeye başlayıncaya dek. Ne var ki, minik “Sayif”, artık gülmüyordu; ağzı büzülmüş, yanakları sarkmış, ama “soran” bakışlarla babasına doğru ilerliyordu; yorulmuş muydu acaba? Yoksa bir “sorgulama” durumu mu Y İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.20 05.06 05.31 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.47 13.03 16.24 06.31 12.48 16.09 06.54 13.10 16.32 Akşam 19.07 18.52 19.14 Yatsı 20.27 20.10 20.30 SÜPER LOTO 3, 18, 22, 30, 33 ve 47 6 BİLEN: 3 milyon 599 bin 663 TL (Devretti) 5 BİLEN: 4 bin 747’şer TL 4 BİLEN: 90.40’ar TL 3 BİLEN: 7.50’şer TL söz konusuydu onu ülkesinde edip buralara sürükleyen, “Ortadoğu”yu yıllar boyu hep bugünkü gibi cehenneme dönüştüren, “evrensel insan hakları”nın o pek ateşli savunucularına (!) karşı... Öte yanda, “PKK”nin Güneydoğu’daki kimi kentlerin mahalle aralarında özellikle “çocuklar”ın oynadığı yerlere yerleştirdiği patlayıcılarla ellerini, dizlerine dek de bacaklarını kaybetmiş bir yavru, “TV” ekranında bir kendi elsiz kollarına bakıyor, bir de ağabeyinin onu seven ellerine... “PKK”, doğrudan çocuklara yönelttiği bu saldırıyı yeterli görmemiş ki, yine aynı yörede kimi evlerin damlarına bıraktığı patlayıcılardan bir tanesi, “9” yaşındaki “Tahsin”in eline geçince, PKK’nin isteği gerçekleşmiş, kimi organları parçalanmış olan “Tahsin”, doktorların onca uğraşına karşın kurtulamamıştı. Gazetelerde küçük “Tahsin”in resmi var; bu haberi okurken gözler resme kayıyor; “Tahsin”, yarım ama sıcak bir gülümsemeyle bize bakıyorsa da, bu bakışlar “yaşam benim de hakkım, dokunmayın!” tedirginliğini de taşıyor. Bilindiği gibi, “PKK” yıllardır çocukları kullanıyor; bebeleri hiç duraksamadan öldürüp, insanları bitmez tükenmez acılara gömerek dirençlerini kı rıyor; daha büyükleri de eğitip “terörist” yapmak için dağa kaldırıyor, ellerine silah verip kardeşlerine saldırtıyor... “PKK”nin dağa kaçırdığı “14” yaşındaki yakışıklı bir delikanlı adayı oğlunun, neredeyse bir metre boyundaki çerçevelenmiş resmini taşıyan bir anne, çerçeveye “cam” taktırmamış, oğlunu cam üzerinden değil de resminden okşamak, sevmek için; bunu da, “Böylece oğluma dokunuyorum!” diye anlatırken, oğul “Hasan”da bu dokunuşları duyumsuyormuş gibi utangaç utangaç gülümsüyor... Bu “ana” ile “oğul”un “TV”deki görüntülerini, birbiri üzerinden bize doğru gelen kıpkırmızı karanfiller kesti; küçük bir kız çocuğu “şehit” babasının mezarına annesiyle birlikte getirdikleri karanfilleri yerleştiriyordu; kamera ona yaklaşınca şöyle bir baktı, o kadar; karanfilleri koymayı sürdürdü, olgun bir yaştaki insanların ağırbaşlığıyla... Olsa, olsa ya “7” ya “8” yaşındaydı... Değerli dostlar, artık nokta koymalıyım; bu bir “bayram yazısı” olmadı; üstelik sizlerin bayramını da kutlayamadım; lütfen beni bağışlayın!.. Gelecek bayramlarda bayramlaşmak umuduyla... Kurban Bayramı’nda yine trafik kazalarında ağır kayıp veriyoruz. Acil servisler bu sene de acemi kasaplarla dolup taşıyor. Bu bayramı farklı kılan “ithal mi yerli besi mi” tartışmasının yerini “yerli ve milli kurban”ın alması oldu. Bayram ekranı :) cumhuriyetmanset@gmail.com Yerli ve milli kurban çetesi Simge Bip Bip Gülşen Dan Dan Simge Miş Miş 200 lira harçlık alınca ben Ece Seçkin Aman Aman Sinan Akçıl Tabi Tabi Tuğba Yurt Oh Oh Melih Parsel Parsel Tatlıyı fazla kaçırınca ben C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle