18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 1 Eylül 2015 yorum TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 18 ayıs 2014’te Nev York Metropolitan Sanat Müzesi’ni M gezen Ömer Çelik çıkışta basına “Bu müzeden geri talepte bulunulan herhangi bir eserin ya da sorunun olmadığını” söylemişti. Çelik, ayrıca “Genelde ABD’deki kurumlarla işbirliğimiz çok iyi. BaKavşak zı başka ülkelerle sorunlar çıkabiliyor. Ama ABD’deki dostlarımız her zaman yapıcı yaklaşıyorlar. Hem insanlık mirasına ait eserlerin, hem Müzesi, Konya’dan Kaldı ki bu 18 İslam dünyasına ait eserlerin bu kaçırılan ve yapıt Osman kadar güzel şekilde korunmasınİstanbul’da sergilelı döneminde dedan ve sergilenmesinden büyük nen Sidemara lahğil, 1970’lerin ba bir memnuniyet duyduk” demişti. dindeki “Eros Başışında Tokat’ta Çelik, Osmanlı topraklarından nı” geri vermeyi kaHoroztepe’den ka kaçırıldığı iddia edilen Hitit dönebul etmişti? Ne oldu çırılmıştı. mine ait 18 eser hakkındaki soruda gelmedi? 24 Ocak 2013’te ya da, “İzinli giden eserlerle ilgiÇelik Metropolitan Danimarka Davids bakan olan Çelik, li bir talebimiz yok. Bizim talebimiz Samling Müzesi’nde Müzesi’nden ABD’deki kurumlarizinsiz ve kaçırılmış eserlerle ilgilisergilenen ve Türla işbirliğinin çok iyi dir. Bu müzeyle ilgili böyle bir sokiye’deki camilerden çalınmış 16 olduğunu söylüyor. Peki, Ertuğrunumuz yok” yanıtını vermişti. dinsel miras konusundaki görüşrul Günay’ın bakanlığında, GeBırakın Cumhuriyet gazetesini, meleri neden sürdürmediniz? nel Müdür Murat Süslü’nün, bıbırakın İngiliz Guardian gazetesini; Nev York’ta söylediğiniz şu söz, rakın Metropolitan ile temaslarını, Amerikan Los Angeles Times gaizlediğiniz siyasayı açıkça ortaya Ohio’da Bovling Green State Ünizetesi bile, Türkiye’nin koyuyor: “Hem insanlık mirasına versitesi Müzesi’nde sergibu müzeden 18 yapıtı ait eserlerin, hem İslam dünyasılenen 12 Zeugma mozaiğigeri istediğini Çelik kolna ait eserlerin bu kadar güzel şenin geri verilmesini öngötuğa oturmadan önce kilde korunmasından ve sergilenren ilke anlaşmasına karşın, yazmıştı! mesinden büyük bir memnuniyet bunlar hâlâ neden gelmedi? Gazete, ayrıca müduyduk!” Çelik’e bir başka soru? ze sözcüsü Harold Gerçek bir itiraf: “Biz koruyamıAfrodisyas’tan Berlin’e kaHolzer’in haberi doğruyoruz, biz sergileyemiyoruz... Bıçırılan “İhtiyar Balıkçı” hey ladığını, hatta dönemin rakın gitsinler, bırakın geri gelmeBaşbakanı Recep Tay Horoztepe’den kelinin gövdesi için acaba sinler...” Peki, size “Kültür Bakanı” yip Erdoğan’a bir mek Metropolitan’da 2,5 yılda neden parmağınızı değil de “Kültür Bakamayanı” idi kıpırdatmadınız? tup gönderildiğini de gümüş desek nasıl olur? İngiltere Victoria Albert açıklamıştı. içki kabı ar c A n e g z Ö Oktay ağabey! ktay Akbal Ağabey (1923 – 2015), Cumhuriyeti yaşadı, Cumhuriyet’te yazdı. Yeri doldurulamayacak bir aydındı, bükülmeyen bir kalemdi. Işıklara yolculuk anını, o da yaşadı... O saray tövbesi!! 977 yılında şöhretin zirvesinde iken Müslüman olup Yusuf İslam (67) adını alan İngiliz şarkıcı Cat Stevens, elbette AKP ricalini hiç tanımadı. Ama bir röportajında şöyle diyordu: “Eğer İslamiyeti Müslümanlardan öğrenseydim ve eğer Kuranıkerim’den önce Müslümanları tanısa idim, asla Müslüman olmazdım.” Lale Hanzade adlı biir okurun, internet ortamına da yansıyan itirafı ise şöyle: “Ben dindar biriyim. Ama, ‘Bana ahlaksız, hırsız, yalaka, iftiracı hatta dinsiz!’ demesinler diye, dindar olduğumu gizliyorum!” HHH Bu iktidar en büyük zararı laik düşünceye verdi diyenlerden iseniz yanılıyorsunuz. Laiklik düzen, adil ve dürüst bir seçimden çıkacak demokratik bir hukuk düzeni ile yeniden kurulur ve kurulacaktır. Ama AKP ve önde gelenleri laikliğe verdikleri zararın çok daha ağırını yaptılar, samimi iman sahiplerinin inançlarına darbe vurdular. Siz neredeyse beş vakit konuşan, elde Kuran meydanlara ekranlara çıkan Tayyip Erdoğan’ın ağzından hiç “kul hakkı” sözünün çıktığını duydunuz mu? Ya İslamiyetin “İsraf haramdır!” ilkesinden söz ettiğini? Onun yerine, haramzadelere ilham verebilecek ve kim bilir hangi gösteriş budalası bir meczuptan alıntıladığı “İtibardan tasarruf olmaz!” sözünü yineleyip durdu. HHH İktidardakilerin yediği naneler ortaya saçılan görüntülerle ses kayıtlarıyla cümle âlemin malumu. Ama din allamesi diye geçinenlerin yediği herzeleri samimi dindarların anlaması, kabul etmesi mümkün değil. Örneğin İslamiyet adına ahkâm kesenlerden Prof. Hayrettin Karaman, kumpasçı yargı adamları yetmiyormuş gibi, çıkıp “Yolsuzluk hırsızlık değildir” diye fetva buyurdu. “Cübbeli” diye ün yapan sarıklı kuyruklu bir TV yıldızı “Darülharp’teyiz, faiz caizdir!” deyip duruyor. Yine de bunu, dolarların ayakkabı kutularına tıkılmak yerine bankaya yatırıp sisteme kazandırılmasını sağlamak için iyi niyetle yaptığını düşünmek mümkün! Ama, müftü unvanlı o müstafi CHP’li milletvekiline ne demeli? Çıkıyor, Atatürk yetmemiş gibi, Hz. Muhammet’i de alet ederek, Kaçak Saray’ı aklamaya çalışıyor. Belli ki CHP’de iken için için Cumhurbaşkanı’na haksızlık edildiğini düşünmüş. Bugüne dek saray sahibinin bile aklına gelmeyen, “Peygamber sünnetine uygun yerleri” fark edip fetvayı veriyor: “Hz Muhammet de, Mustafa Kemal de saraya giderdi!” HHH Saray’ın sünnete uygun yerleri acaba neresidir? Kalkanlı, gürzlü, mızraklı ortaçağ askerlerinin dizildiği merdivenler mi, yoksa henüz hiçbir faninin hangi amaçla kullanıldığını öğrenemediği 1150 oda mı? Bunları açıklamıyor. Sadece saray mescidinde namaz kıldığından söz ediyor. Böylece sarayın arkasında inşa edilen Süleymaniye takliti camiden başka, bir de saray mescidi olduğunu öğreniyoruz. O mescitte namaz kılanların yolu acaba AKP Genel Merkezi üzerinden önce TBMM’ye, oradan da cennete uzayacak mı? Akıllara takılan bir soru da şu: Acaba, Sayın Özkes, bir süre önce CHP Genel Merkezi’nde açılan mescitte namaz kıldı ve ettiği duaların hayrını görmedi de onun için mi, Kaçak Saray’ın mescidine yöneldi? kültür bakamayanı! 1 ültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik görevinin son günü bir başarıya imza attı! Cuma günü Cumhuriyet’in 2. sayfasında “52 yıl sonra kargo ile döndü” diye bir haber vardı. Çelik, “Avusturya, Viyana’da yaşayan Manfred Veinvurm’un, Antalya’da yarım yüzyıl önce satın aldığı (9 cm yüksekliğindeki) pişmiş topraktan yapılmış, Tunç Çağı’na tarihlenen bir boğa başını kargo ile gönderdiğini” açıklamıştı. Turizme örttüğü Boğa başı kara bulutlar yetmiyormuş gibi, Kültür ile bağlantılı konularda da “çıtı çıkmayan” Çelik, bu açıklama ile kendisinin başarısı gibi sunuyordu. “Gölge Dışişleri Bakanı” dediğimiz Çelik, koalisyon görüşmelerinde Sultan’ın tahta atı rolünü de “Eşbaşbakan” gibi yüklenmişti. Türkiye’den kaçırılan tarihsel, kültürel, dinsel mirasın geri getirilmesindeki bu görkemli başarısını (!!!) giderayak kamuoyuna sunmuştu... Başarılı eşbaşbakan! K FilM izle Azami CÜRET, asgari ÜCRET’e karşı!.. FERTİKLETMEK: Kaçmasını sağlamak SULU ZIRTLAK: Hep ağlayan kimse arGODaN al HaBeri Bir HaYVaN Bir prOJe Emekli olunca yan gelip batıcam! BALIK Hasar tespit kOMisYONU Hava bozuk Moral bozuk Kafa bozuk Para bozuk en gerçekçisi akpHDp demiştim! Haziran seçiminden hemen sonra, 27 Haziran’da bu köşedeki yazımın başlığı “En Gerçekçisi AKPHDP Olmaz mı” idi. En “kavgalı” görünen bu iki partinin aslında birbirlerine en yakın çizgide oldukları için bu görüşü savundum. Bugün geldiğimiz noktada 1 Kasım seçimleri için AKP ile işbirliğine (koalisyona) evet diyen tek parti neden HDP oldu? Tuğrul Türkeş mi? Onu saymıyorum bile; kendisi her anlamda çizgi dışı olduğu için. 7 Haziran ertesindeki yazımda neden AKP ve HDP’yi birbirlerine en yakın partiler olarak görmüştüm. Oysa ikisi de kanlı bıçaklı kavgaya hazırlanan bir görüntü veriyorlardı. Erdoğan, Davutoğlu ve Demirtaş arasında en ağır, en ağza alınmaz sözler ortalığı doldurmuştu. Kanlı PKK saldırıları yeniden başlatılmıştı. Bütün bunlara karşın AKP ve HDP’nin “derin stratejilerinde” bir ortak nokta vardı ve bu ortak nokta “diğer kavgaları” bertaraf edecek güçteydi. AKP’nin de HDP’nin de var olma nedenleri buna dayanıyordu, buna bağlıydı; “Her ikisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, bütünlüğü ve Atatürk devrimleri ile bugünkü anayasayla kavgalıydılar”. Düzenin değişmesini istiyorlardı. Bu ortak özellikleri, onları örtülü bir stratejik ortaklığa götürüyordu. Biri İslami bir devlet yapısını öne çıkarıyor... Diğeri Kürdistan’ı esas hedefi haline getiriyordu. Bu iki faktör de “düzenin değişmesini”, Türkiye’nin ulusal değerlerinin ortadan kalkmasını gerektiriyor. Farklı ve karşıt görünen hedeflerine ve parti yapılarına rağmen, “yukarıda belirttiğim stratejik hedef ortaklığı” onları 1 Kasım seçimlerinde yakınlaşmaya götürüyor. Stratejik hedeflerin gereği olarak. Tabii ki diğer tamamlayıcı faktörler de var; AKP’nin felsefesi yanında Erdoğan’ın tek adam olmak ve bunu sürdürme çabası, PKK ve PYD’nin Batı tarafından siyasi, iktisadi ve askeri olarak açık bir biçimde desteklenmesi, Brüksel ve Washington’un Ankara ve PKK’yi eşit taraflar olarak görmeye başlamaları, AKP’nin (ve Erdoğan’ın) başlattığı Kürt açılımının Kürdistan konusunda somut sonuçlar vermeye başlaması 1 Kasım seçimleri için Davutoğlu’nun başlattığı yeni girişime HDP’nin olumlu yanıt vermesine yol açmıştır. AKP’nin (Erdoğan’ın) ve HDP’nin kendi “derin hedefleri” konusunda sonuç alabilmeleri için, iki tarafın da karşılıklı önemli ödünler vermesi gerekir; AKP, “Kürt açılımını” daha da genişletmek ve ileri götürmek zorundadır. HDP de AKP ve Erdoğan’ın niyetlerinin gerçekleşmesi için, “tek adamlık ve İslamcılık konusunda” orta vadeli geri adımlar atmak durumundadır. Seçim hükümeti konusunda iki taraf, CHP ve MHP’ye rağmen işbirliğine gittiğine göre bu konuda bazı somut adımlar atılmış olmalı. ABD ve AB bu yeni girişimi desteklemeye başlarsa, işler yukarıda belirttiğim gibi yürür. Hele MHP barajı aşamayacak duruma gelirse, AKP ve HDP’nin işleri daha da kolaylaşır. Şimdi CHP’nin, inisiyatifi niye AKP ve HDP’ye teslim ettiğini sorgulamak gerekmez mi? Evet “en gerçekçisi AKPHDP’dir” diye daha en başta, 7 Haziran ertesinde yazmıştım. İşin bu noktaya “getirileceğini” CHP ve MHP neden göremediler? HDP’nin AKP ile işbirliği içinde seçime gidişi acaba 1 Kasım sonrası için bir koalisyon sinyali mi? HHH Değerli dost, “insan gibi insan” Oktay Akbal da uçtu gitti. Köşe yazılarımızda bazen, “karşılıklı selamlaşmalarımız” olurdu. Özellikle bir tanesini, 20 Temmuz 2005’te çıkan “Yumruğu Sıkma Zamanı” yazısını hiç unutamam. Yasa tekliFi Meclis’e hamak ve uyku tulumu alına!.. 7 pastörize sözler Süt içtim katkı maddeli çıktı! Olsun benim de katkım olsun! Fiks MöNü Yalancı Sarma Nefret Kavurma Ortak noktaları Seçim hükümeti neden Saray’a teslim? TÜRSAB turları iptal etmeli eçimin hangi dayatmalarla geldiğini, Cumhurbaşkanı’nın hangi hukuksuz tavırlarla hükümet kurma görevini Kılıçdaroğlu’na vermediğini yaşadık. Muhalefet partileri ise bu sivil darbeye karşı, demokratik tepki haklarını kullanarak sahaya inmediler. İzahı zor... Seçim tarihi ise, kanuna rağmen, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından “90 gün sonraki pazar günü”ne değil, 1 Kasım’a oturtuldu. Bu oldu bittinin gerekçesi belli: 29 Ekim üstünden seçim sonrası pazartesiyi içine alarak, ülke yangın yeriyken hâlâ tatile çıkmaya kalkışanlara imkân (!) tanımak! İşte şark kurnazlığı tam olarak bu! Öncelikle yakın çevrenizde o hafta sonu tatile gitmeyi aklına getirebilecek kadar bilinçsizler varsa, işe pasaportlarını saklayarak veya beyin cerrahları aracılığıyla lobotomi uygulatarak başlayabilirsiniz! Şaka bir yana, umarım her acente Gezimanya kadar yurtsever olur ve o hafta sonu tüm turlarını iptal eder! TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’dan rica ediyorum: Tüm acentelere çağrı yapsın ve seçimden önce hepsi resmi olarak turlarını iptal etsinler. Bu zaten istisnasız her parti için yararlı! ON NUMARA 01, 02, 06, 09, 17, 21, 22, 26, 34, 35, 38, 43, 47, 62, 63, 65, 67, 70, 71, 74, 76 ve 80 10 BİLEN: 128 bin 937’şer TL (2 kişi) 9 BİLEN: 3 bin16’şar TL 8 BİLEN:132.60’ar TL 7 BİLEN: 25.80’er TL 6 BİLEN: 4.35’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3’er TL 1 eYlül 2015 saYı: 32836 S somut çalışmayı yapmış biri olmama rağmen söylüyorum. CHP, yalnız seçime ve dışa odaklanmalı... İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına OrHaN eriNç İcra Kurulu Başkanı Muhalefetin ciddi hatası akıN atalaY Genel Yayın Yönetmeni CaN DüNDar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Genel Müdürü özlem ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur tunalı Merkezi Müdürü: aykut küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: evrim altuğ l Spor: arif kızılyalın l Gece: ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: selin Görgüner l Grafik: ahmet sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: serdar kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, ali sirmen, Hikmet çetinkaya, emre kongar, Şükran soner, Mustafa Balbay, Hakan kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: tunca çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Ana muhalefetin doğru kararı İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.51 04.39 05.06 Güneş 06.23 06.09 06.33 NaMaz Vakitleri Öğle İkindi 13.1 1 16.50 12.56 16.34 13.19 16.56 Akşam 19.47 19.31 19.52 Yatsı 21.12 20.53 21.12 Seçim tarihi açıklanınca, CHP’nin kendi kurultay sürecini askıya alması, tabii ki kaçınılmaz bir karardı. Bunun da ötesinde, kim ne derse desin, Parti’nin yeni bir aday saptama sürecine girmeden, bu sefer tüm adayları merkez yoklaması ile minimum rötuşla 7 Haziran’a uyumlu olarak ataması da yine CHP’nin geleneksel iç kavgası bol aday saptama tartışmalarını engelleyecek olan diğer bir doğru karardı. Bu sözleri, parti içi demokrasi adına en çok Davutoğlu’nun sözde koalisyon görüşmelerini “iş yürümesin” diye yaptığını artık duymayan sağır sultan kalmadı. Bu zorla seçim tekrarlatma emrinin de malum büyük yerden geldiğini biliyoruz. Bu “ahval ve şerait içinde”, CHP ve MHP, seçim hükümetine girmeme kararı aldılar. Özetle mantıkları, RTE ve Davutoğlu’nun bu davetlerine icap etmeyerek protesto etmekti. HDP ise, kendisine verilen üç bakanlık teklifini kabul etti ancak iki bakanlıkta kaldı. Şimdi CHP ve MHP kendilerini bu nedenle alkışlamamızı bekliyorlarsa, yanılıyorlar. Acele alınmış bu karar yüzünden, bu kritik seçime Türkiye’yi hazırlayacak olan hükümetin kontrolü tamamen AKP’nin ve Saray’ın eline geçmiş durumda! Muhalefet, bu hükümeti bir koalisyon alternatifi olarak görmeyecekti ki! Konu seçimlerin güvenliğiydi! Tersine, aldıkları oy oranına göre, bakanlıkların yüzde 60’ını talep edip AKP’ye karşı psikolojik galibiyet peşinde olmalılardı. Hatta seçim hükümetine “tarafsız Başbakan” mücadelesi vermeleri lazımdı! Ayrıca seçimde AKP’nin Saray baskısı ve hatta dayatmalarıyla devlet imkânlarını kullanarak halka gitmesinin önünü hararetli Bakanlar Kurulu toplantılarında kesebileceklerdi. Bu tavrın halkın gözünde de “bu adamlar iktidarı bırakıp gitmez” psikoloji si yerine, “AKP’nin artık devri doldu, zaten bakanlıkların da çoğunu kaybettiler” gibi umut dolu, olumlu bir yeni algılama getireceği de kesindi. Seçim sonrası, hükümet hızlı kurulamazsa, belki 23 ay daha bu bakanlıkları AKP’nin elinden almış olacaklardı! Ne yazık ki bu küsmece oyunu yine fazlasıyla RTE’ye yaradı. Düşünün ki, YSK’ye ve Emniyet’e yapılan baskılara dur diyecek bir hükümet formülü kaçırılmış oldu! Artık “AKP devlet imkânı kullanıyor” dendiğinde, savunmaları “Ne şikâyet ediyorsunuz, siz katılmadınız!” şeklinde olacak! Zaten çok hızlı çıkan bu karar tartışılmadı. Muhalefet, kendi kalesine gol attı! Ve diğerleri Tam saha pres! Hemen şimdi! İşte bu saydığımız nedenlerle, 1 Kasım seçimlerine, şimdiden çok dikkatli ve yoğun bir çalışmayla hazırlanılmalı. Herkes biliyor ki, RTE ile yakın çevresi, bu seçimlere “olmak ya da olmamak” şeklinde bakıyor ve bu sefer onlar “tehlikenin farkında”. Ellerinden gelen her türlü antidemokratik baskıya tenezzül edecekleri şüphesiz. Levent Üzümcü’nün çok üzücü ama ne yazık ki şaşırtıcı olmayan ihracı, sanat alanında da toleransı olmayan gerici bir anlayışın kendileri açısından kaçınılmaz kararı. İşte iktidardan inmeye cesaretleri olmayanlar kadar bizlerin de tehlikenin tekrar farkına varmamız lazım. Çünkü itiraf etmek gerekirse, durumun vahametini 7 Haziran’dan beri göz ardı ettik. Bir yandan terör bizlerin canını acıttı, ama öte yandan AKP bu bekleme sürecinde daha pasif davrandığı için, insanlarımız nasıl bir dikta riski ile karşı karşıya olduklarını sanki unuttu! Bu nedenle herkesin aklını başına alarak seçim çalışmalarına derhal başlaması lazım! Şimdi ne olacak? Oktay Abimiz... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle