16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 22 Ağustos 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK İnönüler’e cami ayıbı Rize’de 1953’te Sevinç İnönü’nün dedesi tarafından yaptırılan, Sohtorik Camii’nin müftülük tarafından yıktırılıp yerine yeni cami yapılmasına karar verildi ÖMER ŞAN 6 umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012 yılının Nisan ayında Başbakanlığı döneminde Meclis’teki AKP grubunda “İnönü döneminde camiler ahır yapıldı” derken, caminin İzmir’in işgali sırasında ahıra çevrildiği ortaya çıkmıştı. Rize’nin Derepazarı ilçesinde 1953 yılında Sevinç İnönü’nün dedesi Hüseyin Avni Sohtorik tarafından kendi arazisi üzerine yaptırılan, bakımlarını sağlığında kendisinin daha sonra Erdal İnönü ve eşi Sevinç İnönü’nün yaptırdığı Sohtorik Camii’nin Derepazarı Müftülüğü tarafından yıktırılıp yerine yeni cami yapılmasına karar verildi. Bu durumdan haberinin olmadığını belirten Seviç İnönü, “İsmet Paşa’yı haksız yere suçlayanların onun ailesinin yaptırdığı camiyi yıktırması bizi üzdü. En azından yıkılacağı bilgisini vermelerini beklerdik. Onu bile çok gördüler. Yerine yenisinin yapılacağı söyleniyor inşallah öyle olur. Kaygılıyız” dedi. Aile, 2008 yılında adının korunması ve yaşatılması şartıyla camiyi Türkiye Diyanet Vakfı’na devretti. Derepazarı Müftülüğü ise aileye haber bile vermeden geçen günlerde aldığı kararla caminin yıkılmasına karar verdi. Derepazarı Müftülüğü’nün C İnönü: Haberimiz yok aldığı karardan haberi olmadığını belirten Sevinç İnönü, “Camiyi merhum büyükbabam Hüseyin Avni Sohtorik yaptırdı. Hastalığı nedeniyle Heybeliada’ya yerleşmişti. Ben de burada doğdum. Paşa’nın (İsmet İnönü) köşküne çıkarken Cami Sokağı’nda bulunan Heybeliada Camisi’ni çok severdi. Çok şirin ve güzel bir camiydi. Aynısını Derepazarı’nda kendi arazisi üzerinde yaptırdı. Yıllar yılı bakımını da üstlendi. Bizler de bakımlarını aksatmadık. En son geçen yıl Tema Vakfı’nın düzenlediği gezi sonrası uğrayıp ziyaret ettim. Daha önce de Erdal Bey ile (Erdal İnönü), 1998 yılında bölgeye yaptığımız gezi sırasında ziyaret edip mahallelilerle sohbet etmiştik. Daha sonra Erdal Bey’in, caminin bakım ve onarım işleri için destek sağladığını öğrendim. Kardeşim, 2000’li yıllarda caminin bakım ve onarımının daha iyi yapılabilmesi için mülkiyetiyle birlikte Diyanet Vakfı’na devredildiğini söyledi. Caminin işleriyle son yıllarda kardeşim Selim Sohtorik ilgileniyordu. Aradım, görüştüm, onun da bilgisi yokmuş. Çok güzel bir cami idi. İsmet Paşa’yı haksız yere suçlayanların onun ailesinin yaptırdığı camiyi yıktırması bizi üzdü. En azından yıkılacağı bilgisini vermelerini beklerdik. Keşke, yıkılması yerine olduğu gibi korunarak geliştirilsey Caminin önce çatısı söküldü ardından içi boşaltılmaya başlandı. di. En azından bunca zamanın dan oluşan çatılı kâgir bir bina. Ben öğrencilik yıllarımda yaşanmışlığı ve anısı var idi. Heybeliada’da staj yaptım. SeOnu bile çok gördüler” dedi. vinç Hanım’ın söylediği gibi Müftü: Özelliği yok öyle özellikli ve güzel bir ca gi bir tasarrufu olmadığını, Konuyu yakından takip etti mi olduğunu görmedim, biliçalışmaların tamamen Müfğini belirten Derepazarı Müfyorum. Biz yerine daha büyütülüğün kontrolünde sürdütüsü Muhammet Yıldız ise Se ğünü ve daha mimari özelliği rüldüğünü söyledi. Derepazavinç İnönü’nün “Keşke, yıkılolan bir cami yapıyoruz. Yeni rı Müftülüğü’nün aldığı karaması yerine olduğu gibi koruşartlar haiz olduğu için yeni rın ardından yerine yeni canarak geliştirilseydi. En azınbir cami yaptırılması için kami yapılmak üzere, Sohtorik dan bunca zamanın yaşanmış rar alındı. Hibe edilirken şerh Camii’nin önce çatısı söküllığı ve anısı var idi. Onu bile konulmuş onun için cami ismi dü, ardından da içi boşaltılçok gördüler” sözlerini anımkorunacak” diye konuştu. maya başlandı. Caminin yasattığımızda “Serzenişte bupımına yardım toplamak için Sökmeye başladılar ise Derepazarı ilçe geçişi üzelunacağına neden bizi aramıCami Yaptırma heyetinyor” dedi. Müftü Yıldız, “Hiçrine üzerinde Arapça ifadeler den Keleş Demir ise, camibir özelliği yok. Sevinç Haile banka hesap numarasının nin yıkılıp yeniden yapılmanım hangi özelliğinden söz yer aldığı bir de tabela asıldı. lRİZE sı için kendilerinin herhanediyor? Sonuçta 4 duvar KİPTAŞ’ta ‘adaş’ kıyağı 25 Aralık dosyalarından ortaya çıkan tapede, eski bakan Ergin, KİPTAŞ Genel Müdürü’nden oğlunu ‘yurtlandırmak’ için yardım istiyor. CANAN COŞKUN stü kapatılan 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması ek dosyalarından eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım arasında tartışma yaratacak bir tape kaydı ortaya çıktı. Kayda göre eski Adalet Bakanı Ergin, Yıldırım’ı arayarak KİPTAŞ’ın hayata geçirdiği Finanskent projesinde “adaşı” olduğunu belirttiği oğlu İsmet Ergin’i “yurtlandırmak” istediğini söylüyor, yardımcı olmasını rica ediyor. ‘Satış işleminde indirim yapılıp yapılmadığını’ sorduğumuz İsmet Yıldırım sessiz kalmayı tercih etti. Savcılığın takipsizlik kararı vererek üzerini örttüğü ve şüphelileri arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’dan çok sayıda bürokrata kadar birçok kişinin isminin geçtiği 25 Aralık yolsuzluk soruşturması ek klasörlerinden o dönem bakan olan Sadullah Ergin ile KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım arasında geçen ilginç bir konuşma çıktı. 25 Aralık soruşturmasının ortaya çıkmasının ardından yapılan kabine revizyonu ile görevden Ü alınan Adalet Bakanı Ergin ile Yıldırım arasındaki konuşma 6 Nisan 2013 tarihinde gerçekleşiyor. Konuşma içeriğine göre, Sadullah Ergin İsmet Yıldırım’ı arayarak oğlu İsmet Ergin’in KİPTAŞ’ın konut projesi olan Finanskent’e dışarıdan baktığını, oğlunu orada “yurtlandırmayı” düşündüğünü iletiyor. Eski Bakan Ergin’in ricası karşısında Yıldırım da 8 Nisan 2013 Pazartesi günü İsmet Ergin’in Topkapı Merkez Evler’deki KİPTAŞ’a gelmesini istiyor. İsmet Yıldırım’a oğlunun adaşı olduğunu da bildiren Ergin’e Yıldırım’ın cevabı ise, “Biz gereğini yaparız merak etmeyin” oluyor. 950 konutun bulunduğu projede 1+1’lerin fiyatları 305 bin 35 lira, 2+1’lerin fiyatları 412 bin 626 lira ve 3+1’lerin fiyatları 671 bin 466 lira olarak belirlendi. İsmet Yıldırım tarafından “yurtlandırılan” oğul İsmet Ergin, konuşmanın geçtiği Nisan 2013’ten 6 ay sonra Ekim 2013’te dünya evine girdi. Törene dönemin Cumhurbaşkanı Gül, dönemin Başbakanı Erdoğan ve çok sayıda bakan katılmıştı. l İSTANBUL H Haydarpaşa Limanı imar planına iptal ması, Haydarpaşa gar merdivenlerindeki basın açıklamasıyla duyurdu. Eylemde “Haydarpaşa Gar ve Limanı’nı sana yağmalatmayacağız” pankartı açılarak “Savaşa Hayır, Haydarpaşa Gar’dır” sloganları atıldı. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Akif Burak Atlar, iptal kararı ile gar ve yakın çevresinin turizm ve ticaret alanına dönüştürülmesinin engellendiğini belirtti. Gar, Kadıköy Meydanı ve çevresini içeren nazım imar planına karşı açılan davanın sürdüğünü hatırlatan Atlar, o davada da iptal kararının çıkmasını beklediklerini söyledi. l İSTANBUL\Cumhuriyet 671 bin TL’ye ev arem bölgesi ile Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası’na ilişkin nazım imar planına şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olmadığı belirtilerek iptaline karar verildi. Kararı Haydarpaşa Garı merdivenlerinde yapılan eylemde Toplum, Kent ve Çevre için Haydarpaşa Dayanış Plan: Kaçın, boşaltın OĞUZ YILDIZ 301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma’daki iş cinayeti davasının dünkü duruşmasında madenin iş güvenliğinden sorumlu vardiya amiri maden teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik, madenci yakınlarını savunan avukatların “Maden için hazırlanan bir acil eylem planı var mı?” sorusuna “Haberim yok” yanıtını verdi. Avukatlardan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, Çelik’e “Olaylar yaşanmadan önce sıcak kömür gördünüz mü ?” diye sordu. Çelik’in “Hayır görmedim” diyerek verdiği “kömürü evde bile zor yakarsınız” yanıtına acılı aileler “yalancı” diyerek tepki gösterdi. Çelik, Kozağaçlı’nın “Maden için alınan ya da hazırlanan acil eylem planı hakkında bilginiz ve göreviniz nedir?” sorusuna da, “Haberim yok” yanıtı verdi. Bunun üzerine Kozağaçlı, şunları söyledi: “Şirkette hem vardiya amiri görevini üstlenen, hem de güvenlik başmühendisi yardımcısı Çelik’in acil eylem planından haberi yok. Ama söylediği gibi tehlikeyi fark edince hemen telefona sarılıp arkadaşlarına ‘kaçın, madeni boşaltın’ demiş. Herhalde söylediği gibi acil eylem planları iki kelime: Kaçın, boşaltın.” Duruşmanın ardından ailelerle birlikte açıklama yapan Selçuk Kozağaçlı, “Bu hafta çok önemli bir haftaydı. Çok şey öğrendik. Madencilerin Erdoğan’ın mitinglerine zorla götürüldüğünü öğrendik. İhale takiplerin madenleri elbette denetlenemez. Kapıtılamaz. Bunun için 301 madenci öldü” dedi. Kozağaçlı, “Madende işgüvenlik ve emniyeti sağlayacak kişiler görevini mahkeme başkanından öğrendi. Hapishanede kafa kafaya verdik diyenler maden yeniden çalışsın diyerek yeni bir 301 kişinin ölümünü hazırlıyor. Bu yüzden bizler bu ülkede işçiler,eşler, babalar, sevgilileri öldürtmeyeceğiz” dedi. lAKHİSAR Soma’daki amir, acil eylem planından haberi olmadığını söyledi ydınlanma simgesi Tevfik Fikret’e ölümünün yüzüncü yılında saygı ve hayranlıkla Şöyle de denebilirdi: Ölümden sesleniş, mezardan sesleniş, kabir ötesinden sesleniş, öbür dünyadan sesleniş, ölüler diyarından sesleniş vb… İmgelemim (muhayyilem) kapkara imgelerin ancak bu kadarını yapabiliyor... Fakat sonuç olarak hepsinin özeti, yazının başlığını oluşturan “Ortaçağdan Sesleniş”tir… Ülkemizde cumhurbaşkanı olduğu varsayılan kişinin birkaç gün önce bir “şehit” cenazesinde şehit ailelerine seslenişinden söz etmekte olduğumu tahmin edenleriniz olacaktır… HHH Ortaçağlar, özellikle de Hıristiyan dünyasında dinsel ideolojilerin egemen olduğu dönemlerdir. İnsan (akıl) odaklı aydınlanma çağı başlamamıştır henüz. Hıristiyanlık, bilimin doğup gelişmesine engel oluşturmakla kalmamış, kilisenin elinde bir işkence, cinayet aygıtına dönüşmüştür. Bununla da kalmayarak bütünüyle ayağa düşmüş, papazlar cennet kapısının anahtarını satan din bezirgânları olmuşlardır. Din adına kelle kesen IŞİD cellatları, bu ortaçağ karanlığının günümüzdeki İslam versiyonlarıdır. Şehit cenazesinde şehidin ailesinin mutlu olması gerektiğini buyuran kişinin yaptığı da, bu karanlık tellallığının, din bezirgânlığının ta kendisidir… Takım elbisesi, kara gözlükleriyle, bir elinde mikrofon, öteki eli şehidin cenazesinde yapılan bu sözüm ona “başsağlığı” konuşması, baştan sona, kapkara bir ortaçağ seslenişidir. İspanyol faşistlerinin “yaşasın ölüm” çığlığının tıpkısıdır… Yaşama karşı ölümün, aydınlığa karşı karanlığın, duyguya karşı taş katılığında bir duygusuzluğun, sevgiye karşı sevgisizliğin, akıla karşı akıl dışılığın sözcülüğüdür… Çocuğunu bağrına basan annenin mutluluğunun karşısına onu mezara götüren annenin ne olduğu belirsiz “mutluluğunu” koymanın akıl, insaf, vicdan dışılığıdır…. HHH Şehit aileleri mutlu olmalıymış? Öyle mi? Öyleyse eğer, sen kendinin, eşin hanımefendinin, öteki aile yakınlarınızın mutluluğu için, kendi evlatlarını neden şehit olmaya göndermiyorsun? Ait olduğun dinin peygamberi, bazı savaşlara elinde kılıç bizzat katılmıştı… Cumhurbaşkanı olduğun ülkede kan gövdeyi götürürken sen neredesin? Senin görevin şehit ailelerine mutluluk dersi verip sarayına zoraki toplanmış muhtarlara fıkra anlatmak, onları muhbirliğe kışkırtmak mı; yoksa saldırıların istihbaratını önceden alarak gerekli önlemleri aldırmak, yolları mayınlardan temizletmek, gepegenç insanlara hangi sıfat altında olursa olsun ölümün değil yaşamın mutluluğunu sağlamak mıdır? HHH Kimsin? Yetkileri anayasayla sınırlı bir devlet adamı mı, kendini Tanrı’nın dünyadaki gölgesi sayan bir ortaçağ yobazı mı? Hiçbir yasa, hiçbir hukuk, hiçbir vicdan, bir şehit cenazesinde sana neredeyse “yaşasın ölüm” çığlığını atma hakkını ve yetkisini vermiyor… Bütün canlılar dünyaya ölmek için değil yaşamak için gelirler. Mutluluk ölümde değil yaşamdadır. Bunu sen de herkes kadar iyi bilirsin… Kendinin ve yedi sülalenin dünya malı konusundaki hırsınız ve tamahınız herkesin gözü önündedir. Bu nedenledir ki, doğru ya da yanlış, din konusunda da en son vaaz verecek, sözüne en az güven duyulacak kişi sensin… HHH Şehit cenazesinde ortaçağ karanlığının sözcülüğünü yapan kişi ülkeyi de kendi karanlığına sürüklüyor… Gerçi Türkiye o karanlığa sığmaz, sığmayacak… Fakat böyle de olsa, ortaçağlardan bugünlere seslenen bu karanlık sözcüsü karşısında sesini insan onuruna yakışan bir yüreklilik ve kararlılıkla yükseltemeyen herkes, ülkeyle birlikte kendi çocuklarının bugünü ve geleceği için de, en az onun kadar suçlu ve sorumludur. Ortaçağdan sesleniş A İsmet Yıldırım: Alo sayın bakanım buyrun nasılsın sayın bakanım Sadullah Ergin: Teşekkür ediyorum siz nasılsınız (...) S.E.:Şimdi ee bu sizin şeyde finans kente ee bitmiş bir yeriniz var zannediyorum İ.Y.: Evet sayın bakanım S.E.: Ee ordan bir nasipse bizim bir numarayı burda yurtlandırmayı düşünüyoruz da İ.Y.: Tamam sayın bakanım İŞTE O KONUŞMALAR S.E.: Ee o ben nereye göndereyim kimle nasıl irtibat kursun İ.Y.: Bana gelsinler S.E.: Efendim İ.Y.: Bana gelsinler yani Kiptaşa (...) S.E.: Eee sizin ee yönlendirmenizle daha uygun mekanlar olabilir uygun cepheler... İ.Y.: Şu an bana gelsin sayın bakanım saat 2’de pazartesi bana gelsin.... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle