16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 12 Ağustos 2015 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY 8 İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI Dr. MUHAMMED CEVAT ZARİF CUMHURİYET’E YAZDI Sınırdaki zaaflar Erdoğan randevu IŞİD’i büyüttü vermedi 2 Dr. Muhammed Cevat Zarif ZARİF’İN ERTELENEN ZİYARETİNİN PERDE ARKASI örgütün var olma ve hedefleri açısından, Kuranıkerim ve Peygamber Efendimizin (s.a.a.) getirdiği İslam ile yakından uzaktan hiçbir alakası bulunmamaktadır. DAİŞ üyelerinin sayısını artırmak ve para toplamak için İslamı kendi emellerine alet edinerek kötüye kullanmaktadır. İslam rahmaniyet, aklaniyet, sabır ve merhamet dinidir. Tüm mümin ve dindar Müslümanlar, güne “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek başlarlar ve onu günlük dua ve namazlarında defalarca tekrar ederler ki, Yüce Yaratıcı’yı ve onun en önemli vasıflarını, yani Allah’ın kullarına bu dünyada yol gösteren ve ahret hayatında saadetlerine vesile olan ahlaki özellikleri sürekli yâd edip hatırlasınlar. İslami bir grup DAİŞ değildir. DAİŞ adı verilen bu DAİŞ’in Irak ve Suriye’de dini azınlıklara karşı giriştiği zalimce ve canice davranışlar, Kuranıkerim’in “Dinde zorlama yoktur” (Bakara suresi 256) ayetinde buyurulan hükme aykırıdır. Kuranıkerim ayrıca şu hususun altını önemle çizmektedir: “Kim kısas gerekmeksizin veya yeryüzünde fesat işlemeksizin bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur.” (Maide suresi 32) Bu inanç nedeniyledir ki, Müslümanların çoğu DAİŞ ve yandaşlarının eylemlerini İslam ve ahlaki değerlerle ile taban tabana zıt iğrenç bir noktada görmekte ve bu tür girişimleri İslami görüşe ve milyarlarca Müslümanın tarih boyunca uygulaya geldiği amellere aykırı bulmaktadır. Müslümanlar ve diğer dinlerin mensupları yüzyıllardır bölgemizde birlikte birbirinin yanı başında yaşamışlardır. İslamın doğuşundan ve hatta ondan çok daha öncesinde, Ortadoğu’nun her tarafında Müslümanlara, diğer din ve mezheplere ait türbeler ve tarihi eserlerin varlığı, bölgemizdeki farklı milletlerin birbiriyle barış içinde yaşadıklarının bir kanıtıdır. Tarihten gelen bu çok değerli eserlerin aşırıcı unsurlar tarafından tahrip edilmesi, onların İslam dinine ve İslam dünyasının muzaffer sürecine ne kadar yabancı olduklarını göstermektedir. İslam Kuranıkerim ve Hz. Peygamber’in (s.a.a.) sünnetinde de defalarca vurgulandığı üzere, kaynağını rahmet, sevgi ve merhametten alan bir dindir. İslamın temel ilkelerini ihlal edenler, tahrif edilmiş rivayetlerle İslamı çarpıtmak ve onu kendi hedeflerine ulaşmada alet yapmak istiyorlar. İslama yabancılar istiyorlar. Genel olarak, aşırıcılık yanlısı her grup hangi inanca sahip olursa olsun, kendi gücünün doruğuna ulaştığında yıkıcı bir güce dönüşebilir. DAİŞ de bu kaideden müstesna değildir. Şu farkla ki bu grup ortaya çıktığı ilk günden itibaren otoriter, dikta ve sultacı liderliğe dayanan bir anlayışa sahip yıkıcı bir fırkaydı. Bu grubun liderleri üye toplamak, üyelerini zihinsel olarak kontrol etmek ve onları her türlü cinayet işlemeye zorlamak için kendilerine özgü yöntemler kullanarak, kendi kontrolleri altında olan bölgeleri korumak için, sınırsız şiddetle insanlarda korku yaratmaya çalışıyorlar. Geçen bir yıl boyunca, DAİŞ’in büyüme sebepleri ile Irak ve Suriye bölgesinin bir kısmını ele geçirip kontrolü altına almayı başardığına ilişkin konularda tartışmalar yapıldı. Bu başarının nedenleri arasında çoğunlukla merkezi hükümetlerin zafiyeti, bazı bölge ülkelerinin ve ayrıca makamların ve zengin tekfirci unsurların DAİŞ’e verdiği askeri ve finansal destek, yeni üyelerin gruba katılması için sınır geçişlerinde sınırların kontrolündeki kasıtlı veya kasıtsız zaaflar, Suriye ve Irak’ta büyük askeri cephaneliklerin ele geçirilmesi, uzun yıllar Irak’ta Amerikalılara karşı yürütülen savaşta kazanılan tecrübeler ve petrol ve kaçakçılıktan elde edilen gelir gibi çeşitli faktörle gösterilmiştir. Yukarıda sıraladığımız faktörlerin hepsi DAİŞ’in konumunu güçlendiren önemli faktörlerden olmakla birlikle, DAİŞ’in güçlenmesinde sadece toprak ele geçirmesinde değil başka bir faktör daha vardır ki burada DAİŞ’in örgütsel yapısıyla ilgili bu faktöre değinmek faydalı olacaktır. İran ile ilişkilerde bardağı, Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın hastane işlettiği ve IŞİD’lileri hastanede ziyaret ettiği iddiası taşırdı. Erdoğan, Zarif’e randevu vermedi; Zarif ziyaretini belirsiz bir tarihe erteledi. ran ve girişim yaptı. Türkiye Ankara’da arasında rahatsızlık yaher yıl Dışişratan haberlerleri Bakanladeki bazı başrı düzeyinde lıklar şöyleydi: DUYGU 4Türkiye’nin yapılan resGÜVENÇ terörist eğittimi ziyaretği, IŞİD’e yarte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdo dım ettiği resmi IRNA ajansında yer aldı ğan bu defa İran Dı4Türkiye’nin Suudi şişleri Bakanı Cevat Arabistan ve Katar ile Zarif’e randevu vermedi. Zarif ise bu tep kurduğu işbirliği ise Keyhan Gazetesi’nde kiye ziyaretini erte“IŞİD’in merkez koleyerek yanıt verdi. Erdoğan’ın, İran bası mutanlığı” başlığıyla yer aldı nında kızı Sümeyye 4Esad’ı devirmek Erdoğan ve Türkiye’yi için Türkiye’nin IŞİD hedef alan haberler ile işbirliği yaptığı, işnedeniyle randevu birliğinin Suruç saldıvermediği öğrenildi. Türkiye, İran med rısıyla bozulduğu 4Kobane’ye temyasında yer alan hamuzda saldırı yapanberlerden duyduğu rahatsızlığı diplo ların Türkiye’den geçtiği iddiası Fars Haber matik yolla iletti ancak haberler son bul Ajansı’nda yer aldı 4Rusya Devlet Başmayınca bu defa da kanı Putin’in, Mosko7 Ağustos’ta AA’da va Büyükelçisi Ümit “İran medyasında Yardım’a, Erdoğan’ı Türkiye yalanları” kastederek “Git diktabaşlıklı bir derleme törüne söyle...” dediği haber geçti. AA’nın haberinde, bu haber iddiaları... lerin “Türkiye’nin dış ‘Domine’ krizi politikasına ilişkin olumsuz bir algı yerCumhurbaşkanı Erleştirilmeye çalışıldı doğan, martta yaptığı” iddia edildi. Ancak ğı açıklamada İran’ın tüm bu haberler ara Yemen politikasını sında Erdoğan’ın kızı eleştirmiş, İran DıSümeyye Erdoğan’ın, şişleri Bakanı ZaŞanlıurfa’da IŞİD mi rif, “Stratejik hatalar litanlarının tedavi ve hırslı politikalarla edildiği gizli bir has bölgede hasarlara netaneyi işlettiği ve bu den olanların, sorumrayı sık sık ziyalu politikalar benimret ettiği iddiasına seyerek kapasiteleriSaray’dan sert açıkni barış ve huzurun lama geldi. Bu açıkla sağlanmasında kulmanın yayımlanması lanmaları iyi olur” yaiçin de Ankara resmi nıtını vermişti. İ Aşırıcılık, düşmanlara saldırmak için yeni bir bahane olmamalı luslararası toplum hâlâ şiddet yanlısı aşırıcılıkla mücadele için kapsamlı ve uyumlu bir stratejiye sahip olamamanın sıkıntısını çekiyor. Bu meseleyi bütün yönleriyle ele alan bir strateji belirlenmeli, belirlenecek strateji şu öğeleri içermelidir: Bu strateji, ciddi ve küresel olmalı, gücü hukuktan almalı, ayrımcılıktan uzak ve katılımcı olmalı ve eski güç oyunlarını içeren modellere dayalı alternatif yöntemlerden kaçınmalıdır. Bu durumda bütün aktörler, aşırıcılığı etksiz hale getirip köklerini kazımaya odaklanmalı, siyasi mülahazalara öncelik vermekten kaçınmalıdır. Böyle bir strateji aynı zamanda tüm aktörlerin aşırıcılıkla mücadeleyi kendi siyasi hedeflerine alet etmeyeceklerine ve aşırı unsurlara karşı mücadelede seçici davranmaktan ve çifte standart uygulamaktan kaçınacaklarına dair taahhüt altına girmesini sağlayarak paradigmal değişime gidilmesinin zeminini hazırlamalıdır. Aşırıcılık, düşmanlara saldırmak için sığınılacak yeni bir etiket, bahane olmamalıdır. Bundan daha da tehlikelisi ve önemli olanı ise aşırıcılığın bir ülke veya bir bölge sınırlarında kalıcı olmasıdır. DAİŞ ve benzeri gruplara karşı dünya çapında verilecek ciddi mücadele bir algı dönüşümüne ve paradigmal değişime ihtiyaç duymaktadır. U 1 Bu konuyu dikkate alarak en azından söyleyebileceğimiz söz şudur ki, aşırıcılık ve şiddetten yana olanların giriştikleri eylemlerden dolayı İslamı suçlamak, her türlü dürüstlükten uzaktır. Ayrıca diğer dikkat edilmesi gereken bir husus da günümüzde aşırıcı grupların yaptıklarından dolayı İslamı kınamaya çalışanların birçoğunun, önceki ABD hükümetinin Irak’a saldırısını destekleyen ve bu saldırının zeminini hazırlayan aynı kişiler olmasıdır. Dürüst değil Bu faktör Irak Baas partisinin eski üyeleri ile Saddam ordusu komutanlarının, gerek DAİŞ’in gerekse Irak ve Suriye’de olan diğer benzer grupların kontol ve komutasında önemli rol üstlenmiş olmasıdır. DAİŞ’in Saddam Hüseyin’e bağlı unsurlarla birleşmesi, bu örgütün bazı çatışmalarda elde ettiği başarıların ve ayrıca terör eylemi yapan bir canlı bomba örgütünden bir teröristisyan örgütüne dönüşerek bazı bölgeleri kontrolü altına almasının altında yatan başlıca nedendir. Çıkara dayalı bu birliktelik, DAİŞ’in terör yöntemlerini, geleneksel askeri beceriler kazanmak suretiyle geliştirmesine neden olmuştur. Baasçılar sadece askeri deneyimlerini DAİŞ’e aktarmadılar, belki Irak’a karşı 1990’lı yıllarda yapılan ambargoları delmek için icat ettikleri kaçakçılık ağını da DAİŞ’in hizmetine sundular. Baasçılar DAİŞ’e bu yardımları yaparken Irak’a tekrar Baas rejimini getirmeyi umuyorlar. Bilindiği üzere Saddam dönemi Irak’ta Şiiler, Kürtler ve toplumu oluşturan diğer etnik ve dini gruplar, hatta Sünnilerin çoğu bile bir avuç mafya tarafından baskı ve sindirme politikaları ile yönetilmekteydi. Bu yüzden, bugün DAİŞ tarafından işlenen cinayetler Saddam dönemi Baas rejiminin cinayetlerini akıllara getiriyorsa buna şaşırmamak gerekir. Güç dengesi ve DAİŞ’in örgütsel yapısı dikkate alındığında, Baasçıların sadece kısa bir süre için DAİŞ tarafından kullanılacağından ve sonrasında üzerinin çizileceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Çıkara dayalı Kültür ve ideoloji Bu strateji, uluslararası hukuk normları ve ilkelerine ve BM Antlaşması’nın özellikle de başka ülkelere karşı tehdit veya güç kullanmaktan kaçınılması gerektiği konusundaki maddelerine dayanmalıdır. Hiçbir tehdidin kökü onun temellerini sağlamlaştıracak ve destekçi bulmasına imkân sağlayacak girişimlerle kazınamaz. Bu strateji, aşırılığa karşı açılan savaşın ilk olarak kültürel ve ideolojik alanda yapılmasını gerektirmektedir. Zira başarılı bir strateji, dini ve toplumsal liderler, medya, üniversiteler, sosyal medya vb. çevreleri bir araya getirip din ve mezheplere yönelik şiddet içeren ve temelde bütün dinlerin yüce öğretilerine ters düşen yorumları eleştirip reddetmelerini, nefret ve şiddet içeren felsefeleri kamuoyuna ifşa etmelerini sağlayan bir stratejidir. Din ve mezhep önderleri aşırı unsurların düzmece ideallerini ifşa etmede tüm dünyada ilk saflarda yer almalı ve dini azınlıklara saldırı ve mezhepçiliği herhangi bir şüpheye ve belirsizliğe yer kalmayacak şekilde reddetmelidirler. Bu konuda Ayetullah Hamanai Hazretleri’nin Avrupalı ve Amerikalı gençlere yönelik mesajı, kültürel ve inançsal kavramlar manasında aydınlık kapıların açılması açısından önemli ve ciddi bir adımdır. 2 3 malzemelerden biri olup, çözülmesi gerekmektedir. Bu strateji, şiddet yanlısı aşırı unsurlarla gerçek Müslümanları aynı kefeye koyan, bu açıdan DAİŞ ve diğer benzeri tekfirci grupların eline fırsat verip onların ekmeğine yağ süren İslamofobiye karşı önlemler içermelidir. Eğer biz ırkçılık ve antisemitizmin kınanması gerektiğini söylüyor ve gerçekte bunun gereğini bizzat yerine getirip bu kınamayı yapıyorsak, bizim bu adımımızla eşzamanlı olarak herkesin İslamofobiyi ve Müslümanların değerlerine, inançlarına ve kutsallarına açıkça saygısızlık yapan girişimleri kınaması ve suç olarak kabul gerekir. İslamofobi bir şekilde insanları şiddete yönlendiren bir tür aşırıcılık olarak tanımlanmalı, böylece şiddete dayalı her türlü aşırıcılık kınanmalı ve reddedilmelidir. Bu strateji, aşırı unsurların bölgede ve bölge ötesinde terörü yaymak için gerekli olan para, yeni üyeler ve diğer gerekli kaynaklara ulaşmasının engellenmesinde tüm bölgesel devletleri ve uluslararası aktörleri ortak tavır ve tutum sergilemeye sevk etmelidir. Bu doğrultuda bölge içinden veya dışından özel ve kamu sektörleri veya bireyler tarafından aşırı unsurlara verilen maddi ve manevi ve finansal desteğin kesilmesi, teröristlerin sınırdan rahatça geçmesini önlemek amacıyla sınırda güvenlik önlemlerinin artırılması ve bu konuda koordinasyon yoluna gidilmesi, teröristlere lojistik destek sağlayan şebekelerin çökertilmesi ve ayrıca aşırı unsurların faaliyetleri hakkında istihbarat paylaşımı konularında ciddi önlemler alınması, bu mücadelenin başarısında hayati önem taşımaktadır. Bu strateji çerçevesinde, Batılı ülkeler de dahil uluslararası toplum, (eğer gerçekten DAİŞ’in etkisiz hale getirilmesinden yanalarsa) DAİŞ ve diğer şiddet yanlısı aşırı unsurlarla gerçek mücadeleyi şartıyla bölge ülkelerine askeri yardım ve siyasi destek sunmada teşvik edilmelidir. 5 etmek yerine, DAİŞ’e karşı birleşmeliyiz. DAİŞ ve yandaşlarına karşı olan ülkeler ve muhalif cepheler arasında uzlaşma, aşırıcı unsurlara karşı mücadelede daha uygun şartlar oluşturacaktır. Ayrıca DAİŞ ile mücadele yolunda kararlılıklarını ispatlamış olanları zayıflatma ve buna karşılık bu yolda sebat göstermeyenlerle birlikte olma çabaları, aşırıcılığı durdurma ve kökünü kurutma çabalarını zayıflatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. 6 Birleşmeliyiz Bu strateji, tüm ülkeleri şiddet yanlısı aşırı unsurla doğrudan savaş halinde olan ülkelere yardım etmeye teşvik etmeli, bu ülkelerin ulusal birliği güçlendirme ve toprak bütünlüklerini korumaya yönelik çabaları desteklenmelidir. Böyle bir çözüm, merkezden uzaklaşan güçleri dizginlemeyi ve bu ülkelerdeki farklı ırk ve mezhepler arasındaki ilişkilere müdahele etmemeyi gerktirmektedir. Bu ülke makamlarının zayıflatılmasına veya aşırı unsurlar aleyhinde destek sunan farklı kesimlerin zayıflamasına yol açan herhangi bir yöntem, DAİŞ ve yandaşlarına karşı mücadelenin başarısızlığına neden olacaktır. Bu strateji, DAİŞ ve benzeri gruplarla mücadelenin gerekliliğine odaklanmayı ve ülkelerin özellikle de Ortadoğu’da aşırıcılık karşısında duran birleşik cepheyi zayıflatacak adımlardan kaçınılmasını gerektirmektedir. Yemen’e karşı girişilen savaşın, El Kaide ve diğer aşırı grupları Arabistan Yarımadası’nda ve söz konu ülkede cesaretlendirdiği ve onlara daha fazla alan açılmasına neden olduğu gayet açıktır. Biz birbirimizin şehirlerini ve havaalanlarına bombardıman 7 Strateji Onlar böyle davranarak aslında bir yandan aşırıcılık yanlısı grupların ortaya çıkmasında kendi rollerini örtüp gizlemeye çalışırken, bir yandan da Irak’ta, bölgede ve bölge ötesinde kendilerinin yarattığı vahim ve elim durum için İslamı suçlu göstermek Tahrip edici fırka Uluslararası düzeyde yaygın görüşe göre, DAİŞ bir cinayet örgütüdür ve bu örgütün etkisiz hale getirilerek işbirlikçilerinin kanuna teslim edilemesi gerekir. Bu görüş uluslararası toplumun, DAİŞ başta olmak üzere mezhepçilik ve kavmiyetçiliği yaymaya çalışan benzer grupların etkisiz hale getirilmesinde ortak menfaate sahip olduğunu göstermektedir. Bu yaygın görüş her ne kadar büyük avantaj sayılsa da, henüz onu hedefe sahip etkili bir adım şeklinde tercüme etmek için önümüzde kat edilmesi gereken önemli bir yol durmaktadır. Ayrımcı uygulamalar Bu strateji aşırıcılığın büyümesine uygun ortam sağlayan diktatörlük, yoksulluk, yolsuzluk ve yozlaşma ve ayrımcılık gibi faktörleri de önemsemelidir. Batı’da ekonomi, siyaset ve kültür açısından gençlerin geri plana itilmesi ve ayrıca Batı’daki yabancı göçmenlerde benzer etkilerini gördüğümüz ayrımcı uygulamalar da dikkate alınmalıdır. Filistin işgalinin ve Filistin halkının karşı karşıya olduğu zor ve çetin koşulların devam etmesi, DAİŞ gibi unsurların örgüte üye toplamada kullandığı etkili 4 8 Hangi yaşta ve hangi görüşten olurlarsa İranlılar özellikle de gençler, Afganistan’da Taliban ve El Kaide gibi aşırıcı gruplardan tutun da Yemen, Irak ve Suriye’deki DAİŞ ve diğer benzer grupları, dolayısıyla da şiddet ve aşırıcılığı sürekli olarak reddetmiş ve onların karşısında olmuştur. İran, Taliban’a karşı olan güçleri desteklemenin yanında, 1990’lı yıllarda Afganistan’daki aşırıcılık yanlısı hükümetin güçlenmesinin engellenmesinde büyük rol oynamış olmaktan gurur duymaktadır. İran, Irak hükümetine yardımcı olunması ve DAİŞ’in tehdidi altında olan herkese yardım elinin uzatılması konusundaki tutumunu ciddi bir kararlılıkla sürdürmüştür. 2014 Haziran ve Temmuz aylarında DAİŞ beklenmedik ilk hamlesini gerçekleştirip diğerleri henüz olayın şokunu atlatmamışken, İran bu sorunla mücadele etmek için herkesten önce sahneye inmiş ve askeri ekipman ve müşavir göndermek suretiyle, DAİŞ’in Bağdat, Erbil ve Amerli’ye karşı düzenlediği saldırıların geri püskürtülmesinde yardımcı olmuştur. Iraklı güçlere geçen aylarda eğitim ve danışmanlık hizmeti verilmesi de, DAİŞ’in Irak’ın batısında ele geçirdiği bazı bölgelerden çekilmesinde etkili olmuştur. Biz ayrıca kültürel ve ideolojik alanlarda karşı karşıya olduğumuz mevcut sorunlarla mücadelemizi kararlılıkla sürdürmekteyiz. 2001 yılında bazıları yıkıcı savaş çıkararak bölgeye sosyal bir ayar vermek peşindeyken, İran dünyaya “medeniyetler arası diyalog” çağrısı yapmış, söz konusu çağrı aynı yıl BM Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. Son zamanlarda ve aşırıcı grupların askeri alandaki başarılarından çok daha öncesinde Cumhurbaşkanı Ruhani’nin BM nezdindeki “Şiddet ve aşırıcılıktan uzak bir dünya” girişimi, bu yeni tehdit hakkında tüm dünyaya açık ve net bir uyarıydı. 2013’te BM Genel Kurulu’nda onaylanan bu girişim, şiddet ve aşırıcılıkla mücadele için net bir yol çizmiştir. Bu girişim ve bu karar özenle takip edilip hayata geçirilirse, bölge halkları ile diğer halkların bu ciddi sorunla etkili şekilde mücadele etmesi sağlanabilir. İran şu ana kadar kazandığı tecrübelerine ve şiddet yanlısı aşırıcılık vebasını durdurup etkisiz hale getirmek yönündeki çabalarına dayanarak, bu konuda gerçek ve kapsamlı tüm çabalara ikili, bölgesel ve uluslararaası çapta katkı sağlamaya hazırdır. Evet, DAİŞ, El Kaide, El Nusra ve bunlara bağlı grupları etkisiz hale getirmek saydığımız bütün bu alanlarda işbirliğini gerektirmektedir. Çünkü bu hareket sadece bölgedeki toplulukları değil, bu krizin merkezinden çok uzak mesafelerde yer alan toplulukları da tehdit etmektedir. Bölgede ve dünyada bu işbirliğinden çıkar sağlayacak tüm tarafların bu konuya gerekli hassasiyeti göstermesi ve bir an önce bu çabalara ortak olmasını umuyoruz. Diyalog çağrısı AFP’NİN İDDİASI İptalin sebebi Cumhuriyet’teki makale mi? ran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in dün gerçekleşmesi beklenen Ankara ziyaretinin son anda ertelenmesinin perde arkasında Zarif’in Cumhuriyet için kaleme aldığı makalesinin neden olabileceği yorumu yapıldı. AFP ajansının haberinde, Cumhuriyet’in, AKP’nin politikalarına karşı tutumuyla bilindiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’la sık sık “tartışmaya girdiği” ifade edildi. Ziyaretin son dakikada ertelenmesinin “gizemini koruduğu” kaydedilen haberde, Zarif’in dün gazetemizde “İşgalci orduyla demokrasi gelmez”, “BOP (Büyük Ortadoğu Projesi), müdahalelere zemin hazırladı” başlıklarıyla yer verilen yazısının ilk bölümünde ABD’nin Ortadoğu politikalarını, Irak işgalini eleştirdiğine değinildi. Ziyaretin yapılma İ sının beklendiği gün Cumhuriyet’te yayımlanan makalede, Zarif’in “Yine aşırıcı unsurlar Suriye krizi esnasında bölgedeki bireyler, kuruluşlar ve hükümetlerden aldıkları desteklerin yardımıyla müsait bir ortam elde edip sahte dava ve ideallerle dev bir yapıya dönüştüler ki, bugün bu un BİTTİ C M Y B surlar hatta kendi kurucularını ve destekleyenlerini bile tehdit eder hale gelmiştir” yönündeki ifadesine vurgu yapan AFP, bu sözlerin Ankara’ya üstü kapalı bir eleştiri olabileceği olasılığına dikkat çekti. Haberde Türkiye’nin IŞİD’e yönelik yeterli mücadeleyi göstermediği, hatta örgütle gizlice işbirliği yaptığı yönündeki iddialar, Ankara’nın bu yöndeki suçlamaları reddettiği de hatırlatıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle