10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 11 Temmuz 2015 yerYUZU sofraları TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Ramazan .. .. Derleyen tayfun atay Ramazan ve oruç ayları, asıl sorunun iman değil ötekileştirme olduğu gerçeğini bulan Claude LéviStrauss’un büyük hizmetini müminlere açıklamanın en uygun zamanıdır. (Sayfamızda ‘Faydalı Bilgiler’ başlığı altında kaleme aldığım yazılarda antropolog Claude LéviStrauss’a ilişkin kaydettiklerime, Yeryüzü Sayfaları’na genel katkı mahiyetine de sahip bir geribildirim, kıymetli Hocam Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’ten geldi. Ben, Bozkurt Hoca’nın yanında yetiştim ve ondan öğretmenliğin en temel iki özelliğini öğrendim: Bir, öğretmenlik, ebedi öğrenciliktir. İki, bir öğBozkurt retmen emek verip Güvenç yetiştirdiği öğrencisinin peşini hiç bırakmaz, onu hep kollamaya devam eder... İşte bu yüzden Hocam, burada çalışırken de benim peşimi bırakmıyor, katkı ve desteğini hâlâ sürdürüyor!.. Onun öğrencisi olmaktan duyduğum gurur ve mutluluğu bu vesileyle bir kez daha ifade ederek sözü ona bırakıyorum. TA) LéviStrauss’un en büyük katkısı ‘öteki’ne karşı ben’ gerçeğinin altını çizmesidir. HHH Bir Ramazan ve iftar programınidi; ama, insanın doğasında ötekilerle yan Dar’ül İslam bile, Darül Harbe cihat da Claude LéviStrauss adını ve fosavaş var diyen gerçekçiler, hemen her açan şehitlerine Cennet’i vaat ediyor. Aynı tosunu görünce heyecan ve ilgiyle okuyerde ve her zaman dünyaya egemen oldinin mezhepleri ve cemaatleri, farklı dindum. Kuşkusuz mitoloji veya efsanemuştur (Hoebel 1973). lerin ötekileri ile omuz omuza savaşıyor. nin de yeri var, ama gözüm insanbiliNereden gelip nereye gittiğini bilemediğime, sosyolojiye ve insanlık sorunlarına Darül İslâm ve ‘Öteki’ miz şu ölümlü dünyada yaşamanın birbirişu büyük katkısını aradı: “EGO vs Autmizi öldürmekten başka bir yolu yok mu?.. Arapçadaki “Herkesin herkese karşıtre” (Öteki’ne karşı BEN)... Ramazan ve oruç ayları, sorunun iman lığı” söylemini sosyolog Gellner de İslam İnsan türünün “ötekileştirme” eğilideğil ötekileştirme olduğu gerçeğini budünyasında aynen buldu. Bireyler ve çomi ve tutkusu öyle evrensel bir sorun lan Claude LéviStrauss’un büyük hizmeğu toplumlar, sosyalkültürel hatta siyaki; sosyolog Touraine, Demokrasi dizitini müminlere açıklamanın tam zamanısal kimliklerini daima “ötekiler”e karşı talerinde, Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik dır. Görkemli iftar sofralarına katılmak yenımlıyor. Kullanmaya hazır bir Öteki, eğer üçlüsünün üstünde yer veriyor bu soterli değil. Ötekileştirme’ye son vermek zoyoksa yaratılıyor. runa: Savaşın ön şartı, barışın en güçrundayız!.. Öteki’ni yaratma sürecinin en verimlü düşmanı Öteki(leşme) nasıl önlenebiKendi türüne düşman yegâne yaratık lir? İnsanoğlu’nun türdeşliği nasıl tescilli alanları din ve politikadır. Yalnız toteolan İnsanoğulları, barış için savaşa hazırlenebilir?.. mizm değil çoğu din ve inançların ortak “Ben Öteki’yim, insanca şeyler bana lanmak yerine, neden barış eğitimine başkaynağı, toplumun kendi etik değerleridir hiç yabancı gelmiyor” diyen Kartacalı lamıyor? Bir lahzalık tefekkür, hayat boyu (Durkheim, Les formes élémentaires de la Terence, hiç kuşkusuz nadir bir idealist vie religieuse , 1912). Barış ve huzur araibadete bedel değil mi?.. ‘Öteki’ ile bir barış iftarı önerisi FAYDALI BİLGİLER 7 PAGANİZM G enelde bakıldığında Paganizm, bir inanç çeşitlemesi olarak karşımıza çıkmakla birlikte onun özünde “doğa tapımı” olduğunu söylenebilir. Doğa da gayet iyi bilindiği gibi “dişillik” atfedilen bir varlık alanı (“Doğa Ana”). O yüzden Paganizm, “ilahiyat”ı eril tekelden kurtararak dişilliği büyük ölçüde öne çıkaran bir kutsallık alanını önümüze açar. Elbette Paganizm ile politeizm arasında bir titreşim olduğunu kaydetmeden geçemeyiz. Ancak “paganik politeizm”, tanrılar ve tanrıçaları dünyadan uzak, yeryüzü hayatına mesafeli ve yaşayan varlıklara üstün bir konumda görmez. Söz konusu olan aslında varlıklar arasındaki çoklu ve çeşitli ilişkilerin ilahi kategorilerle ifadesidir. Böylesi çoktanrıcı/politeist bir boyut Paganizm’de içkindir. Ama bundan öte “panteist” bir boyut da Paganizm’de içkindir. İlahiYüce olan (“Divinity”) her yerdedir; doğanın her zerresinde, her birimizde, hem eril, hem dişil mahiyette. Özcesi, yaşayan her şeyin ve onların birbiriyle bağlantılarının kutsallığına inanç, Paganizm’dir (Fiona Bowie, “The Anthropology of Religion”, 2006, s. 115). Paganizm bu şekilde yeryüzünü kutsallaştırarak insanı yaratılışın, aslî unsuru yapan inanç sistematiğini değiştirirken, bugünün dünyasının feminist ve çevreci hareketleriyle bizi buluşturur. Her iki hareket de günümüzde “neoPaganizm”le bağlantı içinde yol alıyor. Bu bağlamda eski bir NASA çalışanı olan fizikçi James Lovelock’un “GAİA hipotezi”nin, pek çok mensubu kendisini “pagan” olarak da tanımlayan Yeşiller hareketi tarafından kucaklanmış olması, anlaşılır olsa gerek. Adını Yunan Mitolojisi’ndeki yer Hangi müzik cana şifa, ruha gıda? amazan’da iftar saati yaklaşırken açlıktan ve susuzluktan sabırsızlanan bedeninizi sakinleştirmek için ruhunuzu okşayacak bir tasavvuf müziği iyi gelebilir. Bunun için elinizin altında zevkinize göre birkaç CD varsa ne âlâ. Ama yoksa ruhunuz “gıda zehirlenmesi” geçirebilir!.. Piyasada çok sayıda sahte ilahi, tasavvuf veya tekke müziği var. BaSüreyya zı dini radyo kanallarında Su bunlardan çok çalınıyor. Püriten bir din anlayışıyla yayın yapan bu kanallarda çalınan dini müzikler, tekke geleneğiyle aslında bağdaşmayan, ama arabesk ve popa daha yakın bir üslupta icra ediliyor. Sözler dini temaları işlese de, arabesk ve pop müzik türünde bestelenen müzikler bir ikircikliği dışa vuruyor. Türkiye’de birbirine koşut ama iki ayrı eksende ilerleyen, dinselleşme ve sekülerleşme süreçlerine örnek bulabileceğimiz alanlardan biri müzik. Özellikle de pop müzik. Herhangi bir popüler müzik türü gibi, pop müzik de bir toplumun ya da topluluğun ürettiği kültürel kimliğin bir ifade biçimi. Muhafazakârlık ve/ya İslamcılık, yüksek bir kültür üretemediği için tekke müziğini, pop müziği İslamileştirerek ikame etme yoluna gitti. Bu bağlamda, İslami pop müzik özelde İslamcılığın, genelde muhafazakârlığın aslında gelenekle bağı kesilmiş olduğu için muhayyel bir geçmişe matuf olarak ürettiği amorf bir tür ve modernlik karşısındaki ikircikli tavra örnek. Pop müzik, küresel ve yerel müzik türlerini bir potada toparlayıp eriten ve kendi harmoni anlayışına göre yeniden şekil verebilen bir tür. Bu tür dünya çapında hızla yayılarak, ulusları birbirlerine eklemleyen bir zevk ve ortak bir dil üretti. Bu ortak dilin gelişmesi farklı seslere ve türlere açık kozmopolit ruhlu müzisyenlerin katkısıyla oldu. nevi İslami tebliğ amaçlı şarkıların çoğu ma ağlıyortatmin sağlamaktan uzak. Dinlerken nedeni sunuz da gözlerinizden akan yaşların maruz kaldığınız zulüm! yüzü tanrıçası GAİA’dan alan ve dünyanın kendi kendine düzenli bir işleyiş içinde eşsiz bir organik sistem olduğunu öne süren hipotez doğrultusunda Yeşiller, insanmerkezci anlayıştan çevremerkezci anlayışa geçmeyi savunurlar. “GAİA’ya üstün” bir insanlıktan, adeta “ana rahmi” gibi onun içinde yaşayan, ona bağlıbağımlı bir insanlık telakkisine yönelimi ya da... Buna benzer bir anlayışın (her ne kadar eril bir fon içerisinden de olsa) panteist spekülasyonlarına daha önce vurguda bulunduğumuz büyük sufi İbni Arabi’de de karşımıza çıktığını söylemek belki pek çok kişiye şaşırtıcı gelecektir!.. “Şeyhi Ekber”in, İslâm’ı bir “ataerkil cendere” kılmaya uğraşan “devletlu ulema” karşısında cesaret ve yüreklilikle yaratılış ve yaratıcının “dişillenmesi”ne dönük yaklaşımlarına Süleyman Uludağ hoca, şöyle işaret etmektedir: “İbn Arabî ana rahmi ile Hak Teala’nın isimleri olan Rahman ve Rahim ile rahmet, merhamet eden sıfatları arasındaki ilişkiye dikkat çeker, sık sık ‘Allah, rahme dedi ki: Seninle bağlantı kuranla bağlantı kurarım, seninle olan bağlantıyı koparandan bağlantımı keserim’, ‘Rahim, Rahman’ın türevidir (Sücne). Onunla ilişki kuranla Allah ilişki kurar, onunla ilişkisini kesenden Allah ilişkisini keser’ (Tirmizi, Birr, 16) mealindeki hadislere gönderme yapar. Bütün bağlar, ilişkiler, nesebler ve akrabalıklar ana rahmi ve sılaı rahim sayesinde gerçekleşir.” (S. Uludağ, “Sufî Gözüyle Kadın”, 1995, s. 7778). Bununla birlikte kadınlık ve Paganizm denince hiç kuşkusuz ilk akla gelecek olan, Hıristiyan Avrupa’da çağlar boyunca lanetlenmiş cadılık ve yakılmış cadılardır. Yarın: CADI R İslami pop müzik, İslamcılığın gelenekle bağı kesildiği için hayali bir geçmişe atıfla üretilmiş amorf bir tür ve modernlik karşısında ikircikli bir tavır. Böylece küresel çapta bir çokkültürlü müzik estetiği gelişti. Ayrıca bu müzisyenler farklı sesleri ve müzik türlerini kendi toplumlarının kültürel kalıbına uydurarak özgün formlar üretilmesini sağladılar. Ancak pop müziğin İslamileştirilmesi ne böyle özgün bir formun oluşmasını sağladı, ne de dini müziğin gelişmesine katkı yaptı. Pop müziği İslamileştirmeye çalışanların kültürel deneyiminde, her şeyden önce halkın ürettiği türküden semaha, mevlitten “miraciye”ye kadar sanatsal ifade biçimlerinin bidat ve hurafe olarak reddi var. Ama bunların çoğu inanç sömürüsü ve din istismarından öte manevi bir tatmin sağlamaktan uzaktır. Dinlerken ağlayabilirsiniz, ama gözlerinizden akan yaşların nedeni maruz kaldığınız zulüm ve işkencedir!.. Buna karşılık, pop müziğin içinden, onun seküler dünyasından, dini bir mesaj içermeyen ama dini anlam taşıyan, ruhu okşayan ve manevi bir haz veren şarkılar yapılıyor. Ömer Faruk Tekbilek’ten Mercan Dede’ye, Athena’dan Hayko Cepkin’e bunun birçok örneği var. Bu durum, seküler müzisyenlerin yaptığı pop müziğin gelenekle kurduğu sahici ilişkiyle ilgili. Bu, Bizans’tan Osmanlı’ya, türküden rock’a, tekkeden sahneye süren bir ilişki. Püriten olmayan sivil dindarlığın hoş sedası, bu dünyadan semaya yükseliyor. Sivil dindarlığın hoş sedası Daha sonra ideolojik motivasyonla halka yönelerek, arabesk, pop, rap, özgün müzik türleri İslamı tebliğ aracı haline getirildiler. ski ramazanların iftariyeliklemisin” diye sormuşlar. Cevap: “Elbetri ve yemeklerinden günümüz te, ne yapıp edip giderim.” “Cân karramazan sohbetlerinde sıkça söz edi deş, hiç böyle olur mu? Allah’ın emrilir. Ama bu Ramazanlarının sadece ni dinlemiyorsun, ama kullarının dasofraları, kandilli mahyaları, iftarsa vetine icabet ediyorsun.” Bektâşî’nin hur arası Direklerarası eğlenceleri, kendisine yöneltilen bu serzenişe bekçilerin derlediği ramazan manile karşı savunması hazırdır: “Herkes biri, mahallelerde Karagöz oyunlarıylir ki, Cenabı Hak, merhametlilerin la kalmadığı, iftar ve oruçla ilgili neen merhametlisidir. O, kullarının güfis latifeleri de “beslediği”, ince minahlarını affedebilir. Ama insanlar zah gösterilerine vesile olduğu açıken ufak bir ihmalde bile güceniverir. tır. Söz gelimi, 19. yüzyılın sonu ile Bu yüzden davetleri kaçırmam.” 20. yüzyılın başında yaşamış, döneRivayete göre, Sultan III. Selim minde hazır cevaplılığı, latife ve hi(17891807), bir Ramazan günü görcivleriyle ünlü ve gençliğinde bir dokemli saltanat kayığında dönemin nanma gemisinde yakışıklılığı ve ünlü mesire yerlerinden Kağıthâne gür nefesi nedeniyle Borazan ÇavuDeresi’nde dolaşırken gözü kıyıda şu olarak görev yapmış olması nedesofra kurmuş “demlenen” birkaç kiniyle, adı Borazan Tevfik’ten kalma şiye takılır. Dere kenarında kebir anekdotu aktaralım. Aynı SOFRA SOHBETLERİ yifle otururken karşılarında zmanda “Dini bütün bir Müsbirden Saltanat Kayığını gören lüman” olan bu ünlü nüktebu “günahkârların” uğradıkladan, sıcak bir Ramazan günü, rı şaşkınlığı bir düşünün. Ne artık iyice şişmanladığı için, yapsınlar? İlk işleri, hemen “işbîtâb düşmüş, “oruç başına ret tepsisi”nin üzerine bir örvurmuş” bir halde, kendini Artun tü atmak ve akabinde namal çuf çuf banliyö treninde bir ünsa za durmak olmuş. Atası Sultan kompartımana zar zor atar. IV. Murad gibi, içki yasağı koRaslantı bu ya, karşısında iki tanıdık yan ve eskaza içki içenleri gördüğü kardeş, Sâim ve Âbid beyler oturuzaman hemen kellelerini vurduran yormuş. Bunlardan biri ona hitaben, sert bir kişiliğe sahip olmayan III. Se“Tevfik Bey, galiba oruç sizi bir hayli sarsıyor” deyince, Borazan Tevfik du lim, kayığını bu sözde mümin kişilerin önünden geçerken mahsus yarur mu, usta bir kelime oyunuyla cevaşlatmış, muzipçe tebessüm ederek. vabı hemen yapıştırır: “Ne yapayım, Adamlar hâlâ ayakta, bir türlü secsiz iki birader aranızda görev paydeye varamıyorlar. Zira, eğer eğilirlaşımı yapmışsınız. Oysa ben, hem sâim (oruç tutan) hem de âbid (ibadet lerse, o telaş içinde, örtü altında gizledikleri dem kadehleri ve içki süraeden) olmak zorundayım. Bu sıcakta hisine çarpabilirler, çıkan şangırtılar da kolay iş değil!” da suçlarını ifşa edebilirdi. İyisi mi, Osmanlı’nın Ramazan nüktelerindeki derin hoşgörü de gözden kaçmı ayakta namaz ve duaya devam. Padişah, gülerek yanındaki nedimlerine yor. Misal, Ramazan’da oruç tutmadönmüş ve sormuş. “Bu namazın hiç yan Bektâşî fıkraları o kadar çoktur rüku ve secdesi yok mu?” İçlerinden ki. Bir tanesi bile yeter: Bektâşî’ye sormuşlar, “Niçin oruç tutmazsın?” O birinin cevabı da çok hoş: “Efendim, ne yapsınlar mazurdurlar. Secde ededa “Vallahi tutmak isterim, lâkin hacek olurlarsa bir daha başlarını kaldılim, mecâlim yok” diye yanıtlamış. ramayacaklarından korkuyorlar. “Peki, biri seni iftara çağırırsa gider Mizahsız Ramazan olur mu? E C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle