28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR ve GORUSLER 22 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: AYNUR ÇOLAK KÜLTÜR SANAT Pazar 17 Mayıs 2015 Alevileri rahat bırak! YÜKSEL IŞIK GazeteciYazar u kez Almanya’da konuşmuş, konuşurken daldan dala atlamış. Örneğin “Yavuz Sultan Selim Köprüsü bile onları rahatsız etti” demiş. “Onlar” dediği kim? Hiç kuşkusuz Aleviler! Sanki isim kalmamış gibi kırk bin Aleviyi kılıçtan geçiren birinin adını köprüye vermek, hiç tartışmasız, bir mesajdır. O mesajı alan Aleviler gerekli tepkileri gösterince konuşmalarına meze yapmaya başlamış. B Alevilik bir manadır. O manayı anlamak için insanın önce eline, diline, beline hâkim olması gerekir. Bu üç sözcük birden Alevi erkânını, edebini oluşturur. ‘Adem manaya derler!’ Bu kadarla da yetinmemiş; “Eğer Alevilik Hz. Ali’yi sevmek ise benden daha Alevisi olamaz” diye de kendisinden öncekilerin çok bilinen bir repliğini tekrar etmiş. İşte bu zor! Neden mi? Bakın Aleviler açısından yedi ulu ozandan biri kabul edilen Kaygusuz Abdal ne demiş: “Bu Adem dedikleri El ayakla baş değil Adem manaya derler Surat ile kaş değil.” Yani Alevilik bir manadır. O manayı anlamak için insanın önce eline, diline, beline hâkim olması gerekir. Bu üç sözcük birden Alevi erkânını, edebini oluşturur. Demek ki Hz. Ali’yi sevmek, Ali’yi anlamakla doğrudan ilintili bir duygudur. Üstelik mesele Ali’yi sevip sevmemekle sınırlı da değil, Ali’yi anlamakla ilgili bir şeydir. Diyor ya Hz. Ali, “Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın.” inancı üzerinden yuhalatmasını bir yana bırakarak bugüne gelelim. Almanya’daki konuşmasında Diyanet İşleri başkanının milyon Avro’luk aracıyla ilgili de konuşup “Haberim olsa iade etmesine izin vermezdim” demiş. Şaşırdık mı? Yokluk, yoksulluk içinde kıraç toprakları kendi imkânlarıyla yeşil bir ormana dönüştüren Atatürk’ün mirası üzerine, tümüyle rövanşist bir duyguyla ihtişamlı saraylar yaptırıp oturan birinden ne demesi beklenirdi ki? Ne de olsa “ağaca tırmanan keçinin dala bakan oğlağı olur!” 17 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığı bu ülkede, ihtişamlı mülkler üzerinden büyüklük gösterisine girişmek, hamlıktır. Bu nedenle Aleviler, anlam kargaşasını önlemek için zahir olan büyük kavramına karşın batın olan “ulu”yu kullanırlar. az aylarında Ege ve Akdeniz’e koşan tatilciler artık sadece güneş, denizle tatmin olmuyor. Daha çoğunu, tatili zenginliğe dönüştürmek istiyor. Hep derim ya, “Herkes kendi Bodrum’unu seçer” diye... Bodrum Yarımadası’nda son yıllarda 3 olay, bu “zenginleşme”yi uçurdu! Devlet Opera ve Balesi’nin Kale içindeki “Dans ve Bale Festivali”; Doğuş Grubu’nun Turgutreis’teki “D Marin Festivali”; bir de Gümüşlük Klasik Müzik Festivali... Gümüşlük’ü nasıl bilirsiniz? Y Gümüşlük’e gelen virtüözlerden ders alma fırsatını yakalayan genç müzisyenler için müthiş bir deneyim!. Festival kapsamında bugüne dek 400 genç müzisyen piyano, keman, viyolonsel, flüt, arp, orkestra şefliği, şan, kompozisyon ve gitar dallarında sertifika aldı. Açıldığı yıldan bu yana Gümüşlük Festival Akademisi’ne katılan 10 öğrenci yurtdışında tam zamanlı eğitim görme imkânı buldu. Hz. Ali’yi sevmek, Hz. Ali’yi anlamakla doğrudan ilintili bir duygudur. Diyanet savunması “Bugün Türkiye’de Boko Haram gibi, DAEŞ gibi örgütler varlık gösteremiyorsa bunda en büyük pay Diyanet İşleri Başkanlığı’nınmış! Neymiş? AleviSünni, MüslümanHıristiyan, TürkKürt, inançlıinançsız herkesten toplanan vergilerle 150 bin kişilik dev bir ordu gibi büyütülen Diyanet olmasa Türkiye cehenneme dönermiş! “Yatın kalkın, dua edin” demeye getirmiş. Sözün altındaki tehdidi fark etmediğimiz sanılmasın ama biz somuta dönelim ve soralım; Maraş katliamını kim yaptı? Madımak’ı kim ateşe verdi? Katiller süre aşı mı nedeniyle beraat edince kim “Hayırlı olsun” dedi? Makamları ulaşılmaz kılan yüksek güvenlikli saraylar ya da zırhlı araçlar değil; yönetenlerin zihniyeti olduğunu bakın Yunus Emre nasıl anlatmış: “Yol odur ki; doğru vara, Göz odur ki; Hakk’ı göre, Er odur ki; alçak dura, Yüceden bakan göz değil.” Yoksan, yoksun! Peki, şu sözüne ne dersiniz? Demiş ki “Alevilik bir dinse Tayyip Erdoğan orada yok!” Düşünün; Papa “İslamiyet bir dinse ben orda yokum” dese, milyonlarca Müslüman için nasıl bir anlam ifade edebilir? Yoksan, yoksun! Zaten Aleviler, zahir ile değil batın ile ilişkilidirler. Tıpkı Pir Sultan’ın dile getirdiği gibi, “De Eline, beline, diline! Eliyle ilgili arşa varmış söylentileri bir yana bırakalım; diline bakalım. Ne de olsa Hacı Bektaş’ın dediği gibi, “İnsan dilinin arkasında gizlidir.” 2011’de, Çorum’da Alevilerin katli hakkında fetvalar veren Ebu Suud’u alkışlatıp Kılıçdaroğlu’nu mirin yüzünde gezen karıncanın izini, karanlık gecede bulanların girebilecekleri” bir yoldur. Hatayi de muhtemelen bugünleri görüp şu sözleri dizeleştirmiş: “Müminlik bahsin edenin, Hırsu nefsi ölü gerek. Hak sıfatın gözleyenin, Kıldan ince yolu gerek.” Anladık; yasa yapıcıların hesap etmediği açıklardan faydalanıp AKP’ye oy istiyorsun. Bu halkın sana inanıp AKP’ye oy vermesini çok arzuluyorsun. Onun için de öncüllerinin de sıklıkla başvurduğu, “Alevilik, Hz. Ali’yi sevmekse ben de Aleviyim” diyorsun. İyisi mi, Mahzuni Şerif üzerinden yanıt vereyim: “Ali fakiri soydu mu? Ali millete kıydı mı? Ali nefsine uydu mu?..” Bu sonuncusunun benim için çok özel bir yeri var... İlk günden beri gelişimini izledim: Arkasında hiçbir kurum yokken bir avuç insanın özverili çabası, azmi, kalite, evrensellik ve çağdaşlık tutkusu... Özellikle 2 piyanistin Gülsin Onay ve Eren Levendoğlu’nun didinmeleriyle gerçekleşen bir başarı öyküsü! Önceden Gümüşlük’ü nasıl bilirsiniz deseler, ilk yanıtım: Rakı balık olurdu. Buna da hiç itirazım yok. Bugün aynı soruya, unutulmaz konserler derim! 2004 yılında Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’nin ilki düzenlendi. 12 yılda 400 kadar konser ve gösteriye ev sahipliği yaptı. 400 yıllık Ortodoks şapeli Eklisia’da gerçekleştirilen konserler, 2013 yılından beri, dünyanın yedi harikasından biri olan Mausolleion Anıt Mezarı’nın yapımında kullanılan taşların çıkarıldığı, bin kişiyi barındırabilen “Antik Taş Ocağı”nda gerçekleştiriliyor. Rakı balık ötesi Hepsi bu kadar değil, 2006’da bir de eğitimi kattılar işin içine... Festivale gelen müzisyenler, “master class”lar açtı; genç müzisyenlere ustalık dersleri verdi. Dünyanın dört bir yanından Akademi niteliği Şimdi sadede gelelim: Gelecek nesillerin daha bilinçli bir Türkiye’de yaşayabilmeleri için, klasik müzik kültürünü toplumun her kesime ulaştırabilmek için her yıl amansız bir sponsor arayışı sürdürülüyor! Ama ne acı ki bulunamıyor! Artık ana sponsor aramaktan yorgun düşüp internet ortamında bir kampanya başlattılar: http:// igg.me/at/gumusfest Dünyada sık uygulanan bir yöntem bu. Demokratik finans bulma yöntemi... Anonim kalabalıklar tarafından desteklenen faaliyetlerin kurtarıcısı... Vahşi kapitalizme karşı bir duruş... Festivalin sanat yönetmeni Levendoğlu diyor ki: “Gerçekleştirilmek istenen faaliyet her ne ise, kalabalıkların kendisi tarafından da sahipleniliyor. Biz de yukarıdaki adreste böyle bir kampanya başlattık. Destekçilerimiz isimlerini isterlerse açıklayabiliyor ya da gizli tutabiliyor; Festival Dostlarına katılabiliyor ve çeşitli festival avantajlarına sahip olabiliyor.” Benden duyurması: 2015 Gümüşlük Festivali sizi Festival Dostları üyesi olmaya ve Gümüşlük Festival Ailesini yaratma ve yaşatmasında köklü bir rol oynamaya davet ediyor. Girin internete yukarıdaki adreste dolaşın! Ne dünyalar keşfedeceksiniz! Katkınızı istiyoruz Bir anıt olarak Gelibolu ERTUĞ UÇAR Mimar Amerikan karabasanı Oyuncu Ryan Gosling ilk yönetmenlik denemesi Lost River’da (Kayıp Nehir/2014) erASLI genlik anılarına SELÇUK odaklanıyor. “Suyun yuttuğu bir kentin üstünde yaşadığımı öğrendiğimde çok tedirgin oldum. Annem bana akarsuyun yapay olduğunu, hemen altımızda evlerin olduğunu söyledi, ayrıca mezarlıktaki bedenlerin zaman zaman yüzeye çıktıklarını da açıkladı. Cesetlerin üstünde yüzme düşüncesi beni ürküttü” diyen Gosling dramında borca boğulan insanların, Detroit’in taşrasında yaşam uğraşı veren bekar anne Billy (Christina Hendricks), oğulları Bones’la (Iain De Caestecker) Franky’nin (Landyn Stewart) öykülerini düşsel, sosyal yanı güçlü bir kara masal olarak betimliyor. Kayıp Nehir, canavarlar, yaşayan ölüler, düşler, karabasanlarla dolu bir hayalet tren adeta. Billy oğulları için caymaz bir ev arayışındadır, kanın, işkencenin, gore’un bolca olduğu bir gece kulübünde bedenini sergiler. Bones, terkedilen binalardaki bakırları toplayıp hurdacılara satarken kendi canavarlarıyla yüzleşir. Duyarlı Cat (Saorise Ronan) soylu ninesinin (Barbara Steele) bakımını üstlenmiştir. Geçmişi gittikçe silinen, geleceği belirsiz enerji, tarih dolu Detroit hayalet kente dönüşmüştür. Tüm peri masallarında olduğu gibi bu öyküde de kötüler vardır. Ekonomik krizin çökerttiği kentte evler yanarken Vahşi Duygular’daki (David Lynch) kıvılcımları, kan kırmızı rengindeki cehennemi yansıtırlar. Cesaret ana Billy’yi insanların vahşileştiği kulübe göçmen taksi şoförü (Reda Kateb) götürür, Bu sekans Dünyada Bir Gece’ye (Jim Jarmusch) göndermedir. Erotik kadın bedenleri, ölüm ve seks ayinleri Suspiria ve Inferno’yu (Dario Argento) çağrıştırırlar. Billy’nin yüzünün derisini kesme sahnesi Çehresiz Gözler’dendir (Georges Franju). Malick, Lynch, Jarmusch, Argento, Franju, Harmony Korine’ın etkisinde kalmasına karşın Gosling, şiirsel, başarılı bir gotik masalla karşımızda. “En büyük sorun düşle kâbus arasında denge kurmaktı” diyen Gosling, çocukluğunu geçirdiği Cornwall’ın altındaki batık kentten çok etkilenmiş. Müzik, şarkılar Gosling’in grubu Dead Man’s Bones’un. Görüntü yönetmeni Benoit Debie, Avustralyalı fotoğrafçı Bill Henson’ın yapıtlarını referans almış. 60’ların İtalyan gotik korku filmlerinin kraliçesi Barbara Steele filmin sürpriz konuğu. Masumiyetin yitimini, yetişkinlerin karmaşık yolunda yürürken çocukluğu, düşleri geride bırakmanın kaçınılmazlığını büyüleyici bir vurguyla anlatan Kayıp Nehir, 22 Mayıs’ta gösterimde. Çanakkale tarihin en önemli savaşlarından birinin özel bir ziyaret noktası olmasına karşın, şekilsiz çevre düzenlemeleri yüzünden dinginliğini yitiriyor. kinliği insanı kendiyle baş başa bırakıyor. Bu coğrafi bütün, bizatihi sessiz, görkemli bir anıt. İkinci mekân türü ise insan yapısı anıtlar. On yıllardır müthiş bir yetki karmaşası içinde bakanlık, valilik, belediye, kaymakamlık, karayolları, askeriye, milli parklar genel müdürlüğü ve adını bilemediğim daha nice vatansever kurum ve kuruluş, plansız bir şekilde ve genelde anma törenlerine yetiştirmek lıların arasına dalmak ve planprojetasarım diyerek sağı solu örselenmiş adanın derin doğasına ulaşmak istiyor. Ancak orada bu ziyaretin gerçek amacına ulaşma şansınız olabilir. Ancak orada, adanın kendi doğasının, bizatihi adaanıtın derininde, kalabalık bile olsanız, eğer niyetiniz varsa rüzgârı, kuşları değil daha öteyi, dünyayı ya da kendinizi dinleyebilirsiniz. geçen baÇanakkale’ye harda gitmiş, Gelibolu Yarımadası’nda iki gün boyunca dolaşmıştım. Gezi boyu iki tür mekânla karşılaştım. İlki yarımadanın (hatta bundan sonra ada diyelim buna) özgün coğrafi mekânı. Rüzgârın dalgalandırdığı çayırlar, yeni ekilen kanola bitkisinin ara ara beliren sarısı, incecik dere boylarında yoğunlaşan içi kuş dolu türlü ağaç, denize bakan dikenli çalılar. Kaya(AA) mediği çünkü bilmediği bir dolu anıt, heykel, siper, mezar ve bunların arasına dizili dondurma, dürüm, gazoz satan büfeler ve içlerinden alacak tek şey bulmakta zorlanacağınız binlerce hediyelik eşyayı tezgâhına sıralamış dükkânlar. Otuz, kırk, elli otobüs düşünün. Bini aşkın insan sağa sola dağılmış. Her köşede, geleneksel kıyafetler giymiş rehberler, kıyafetleri kadar uydurma hikâyeleri, mahalle bohçacısı havasında çevresine toplanmış gruba anlatıyor. Hem kuzey denizini hem boğazı görebileceğiniz bir tepe burası. ‘Kayıp Nehir’ adlı film 22 Mayıs’ta gösterimde. Dünyayı seyretmek lıklar, koylar, korular, rüzgâra açık vahşi zeytinlikler. Coğrafi bütünlük Adanın kuzey ve güney kıyılarının birbirine zıt bitki örtüleri ve bu ikisinden de farklı iç platolardaki renkler kısa bir yolculuk boyunca insanı sersemletiyor. Her vadide, rampada, kıyı boyu kıvrımında tek bir coğrafi bütünün içinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Tarım, sulama ve hayvancılığa getirilen yasaklar sebebiyle nüfusu iyice azalan adanın sa Sessiz ama görkemli üzere her köşede şehitlik, tabya, anıt ve heykeller yapmışyaptırmışrestore etmiş. Hâlâ da bu faaliyete devam ediliyor. Buralar, etraflarında şekilsiz otopark düzenlemeleri, hediyelik eşyacılar, maketler, siperler, tuvalet, büfe ve danışma bankolarıyla, adanın gezgine verdiği o eşsiz dinginlik ve hesaplaşma hissini dağıtan pejmürde, bakımsız ve inceliksiz yerler. Böyle yerlerde insan, kilitli parke taşlarıyla döşenmiş uçsuz bucaksız alanları, oransız heykelleri, hamasetle doldurulmuş bilgi panolarını, boyanmaktan pütür pütür olmuş gülleleri ardında bırakarak ilk gördüğü ça Ne var ki öte yanda ülkenin dört bir tarafından, hiçbir merkezi organizasyon tarafından koordine edilmeden, uzun ve bitirici bir gece yolculuğu sonunda adaya getirilmiş otobüsler dolusu insan var. Öğrenciler, teyzeler, amcalar, gençlik kolları, dernekler. Aynı günün sonunda memleketlerine dönecekler. Hızla yaptıkları ada turuna olabildiğince çok şehitlik, anıt, tabya sıkıştırılmış. Misal, Conkbayırı anıtına ulaşıyorlar. Burada onları bekleyen: Nasıl ve hangi sırayla dolaşılacağını kimsenin göster Yarımada turları İnsanın dünyayı sadece dinleyebileceği değil, seyredebileceği bir yer. Kaç milletten yüz binlerce insanın öldüğü bu savaşı ve bu insan yapısı alanın görselişitsel gürültüsü izin verirse barışı düşünmek için adanın sunduğu en güzel noktalardan biri burası. Ama hayır. Ortam buna izin vermez. Tarihin en önemli savaşlarından birinin özel bir ziyaret noktasından çok, kötü bir yağlı güreş organizasyonu havasında etraf. Bir öneri Yine de Gelibolu’ya geldiyseniz size bir önerim olabilir: Biraz ileride tüm bunlara sırtını dönmüş bir anıt göreceksiniz. Manzaraya yönelmiş tek bir taş parçası. Altında uzanan bir çimenlik, en uçta Avustralya’dan getirilmiş tek bir ağaç. Oraya yürüyeceksin. Düşman anıtı olduğu için otobüslerdeki kalabalığın uzağından geçtiği bu çimenliğe oturup düşüneceksin. Neden? C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle