28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 17 Mayıs 2015 EDİTÖR: MİNE ESEN TASARIM: BETÜL BERİŞE Nepal hep anılarımda STUTTGART AHMET ARPAD H Hamburg’da Türk hamamı HAMBURG ATAOL BEHRAMOĞLU pazar yazıları 21 “ E ğer Lukla havaalanı bugün de açılmazsa daha fazla beklemeyin” diye konuştu siyah deri ceketli adam. Nepal’in başkenti Katmandu’nun havaalanında Hintli pilot Tseng ile pistin kenarında bir aşağı, bir yukarı dolaşıyorduk. Niyetimiz Everest Dağı yakınlarında, 3200 metre yükseklikteki Lukla’ya uçmaktı. Dağlar arasına sıkışmış Lukla’dan da yedi günlük bir yürüyüşle Everest ana kampına varacaktık. Namche Bazaar, Thame, Kumjung, Tengpoche, Pangpoche ve Pheriche üzeri yapılan bu trekking üç bin ile dört bin metrenin üzerindeki küçük yerleşimler ve büyük manastırlar arasından geçiyordu... Bu okuduklarınız anılarda kaldı. Çok gerilerde. Yine de bugünkü gibi hep canlı. Nepal’deki deprem felaketini duyar duymaz telefona sarıldım. Fakat Pokhara’ya ulaşmak olanakdışıydı. Defalarca aradım Chyangba Lama’yı. Cebinden, evinden. Tüm akşam. Hatlar çalışmıyordu. Ertesi gün, iki gün sonra. Aralıksız. Yolladığım epostalara yanıt gelmedi. Tanışların tanışlarını aradım Pokhara’da, Katmandu’da. Almanya’dan, İsviçre’den birilerine ulaştım. “Bana rehber Chyangba Lama’yı bulun” diye ricalar ettim. Bir hafta sonra, deprem felaketine o da kurban gitmiş olacak, dedim kendi kendime ve aramaya hüzünle son verdim. Ve tam on gün sonra aniden telefon çaldı. Hattın öteki ucundaydı Katmandu bir zamanlar rehberyakınlarında liğimizi yapmış olan Swayambhunath Chyangba Lama! SeTapınağı. si kısıktı, zor anlaşılıyordu. “Merak etme, biz yaşıyoruz” dedi ve hat kesildi. Çocukluğunda anne babasıyla Tibet’ten Nepal’e sığınmıştı. Çin’in baskısından kaçmışlardı. Yüce dağlarda trekking yapanların yüklerini taşıyordu. Doğru dürüst bir iş bulamamıştı. Okuması yazması yoktu. Tek odalı evinde karısı ve üç çocuğu eline bakıyordu. Chyangba Lama’yı uzun yıllar önce bir Annapurna yürüyüşünde tanımıştım. Ben anılarımda Nepal’de gezinirken eposta geldi. Anlattıkları üzücüydü. Yakın akrabaları Rasuwa’da yaşıyordu. Katmandu’nun kuzeyinde, Himalayalar’ın eteklerinde. Oradaki babaevi yerle bir olmuştu. Fakat en kötüsü, birkaç gün önce Langtang’a gitmiş olan ağabeyi ile eniştesi depremde yaşamlarını yitirmişti. Ailenin en yaşlısı, 88 yaşındaki anneleri bahçede olduğu için şimdi yaşamdaydı. Chyangba Lama hem hüzünleniyordu, hem de seviniyordu. Cana yakın, güler yüzlü, alçak gönüllü bu insan yıllarca önce Annapurna ana kampına yaptığımız uzun yürüyüşte bize eşlik etmişti. Lukla Havaalanı 3 gün boyunca açılmayınca planlarımızı değiştirip batıya, Nepal’in ikinci büyük kenti, Fewa gölü kıyısındaki Pokhara’ya uçmuştuk. 35 dakikalık uçuşta gözlerimizi, bir kolyenin bembeyaz incileri örneği yan yana sıralanmış Himalaya doruklarından, 3 bin metre aşağıdaki pirinç ekili yemyeşil basamaklardan ayıramamıştık. İki gün sonra da Chyangba Lama’nın peşinde Pokhara’dan yola çıkmış, yüksek dağ köylerine tırmanmış, karlı yamaçlardan düşen çağlayanların altından geçmiş, kocaman ağaçlarda daldan dala atlayan maymunlara el sallamış, köpüre köpüre akan ırmakların buz gibi sularını okşamıştık. Sonra dorukları gökyüzünün mavisi delen, dünyanın en yüce dağlarıyla göz göze gelmiştik. Annapurna South (7200 m.), Hinnchuli (6400 m.), kutsal Machhapuchare (7000 m) karşımıza dikilmişti. Lodge denen tahta dağevlerinde uyku tulumlarında düşlere dalmıştık. İki haftanın sonunda küçük uçağımız Pokhara’dan havalanırken Chyangba Lama bize uzun uzun el sallamıştı. Katmandu’daki son haftayı gezinerek geçirmiştik. Evlerinin tahta işçiliği bir elsanatı harikası Baktapur’a, Hindular için kutsal, kubbesi altın tapınağı ve nehir kıyısındaki ölü yakma yerleri ile ünlü Pashupatina’ya, Tibetli rahiplerin yaşadığı ve korunan Rhesus maymunlarının ziyaretçilerin peşini bırakmadığı Swayambhunath Budist tapınağının 365 basamağını tırmanmış, Patan’ın loş sokaklarında başıboş gezinmiştik... Doğası eşsiz bu küçük ülkenin insanları da eşsiz. Güleryüzlü, nazik ve alçakgönüllü. Onlar şimdi çok acı çekiyor. Chyangba Lama ve ailesiyle ilişkimiz hiç kopmadı. Elimizden geldiğince destekledik onları. Üç çocuğu da eğitimli, okuma yazma bilmeyen babaları gurur duyuyor onlarla... www.ahmetarpad.de ‘Ağabeyim depremde öldü’ amburg ve hamam sözcükleri arasındaki bağlantıyı yazımın başlığını ekranda görünce fark ettim... Her iki sözcüğün ilk üç harfi aynı... Hamburg Türk hamamının yaratıcısı, değerli dostum Coşkun Coştur bu benzerliğin farkında mıydı, bilmem. Fakat konuyu en baştan alalım... Hamburg Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı olduğunu söyleyen telefondaki ses beni Hamburg’da bir söyleşiye çağırıyordu. Buraya kadar herhangi bir olağan dışılık yoktu. Fakat Hamburg hamamından telefon ettiğini söylediğinde şaşırdığımı gizleyemem. Atatürkçü Düşünce Derneği, Hamburg ve hamam sözcükleri bir arada doğrusu tuhafıma gitmişti. Fakat Hamburg ADD Başkanı ve “Hamam Hafen”in yaratıcısı Coşkun Coştur’la tanışıp bu kente armağan ettiği Türk hamamını ve bitişiğindeki restoranı gördüğümde şaşkınlığım hayranlığa dönüşecekti. Yaşam herkes için olmasa bile bazılarımız için bir mucizedir kuşkusuz. Coşkun Coştur, yaşamı mucizeye dönüştürmeyi başarmış bir mucize insan. çareyi onu yurtdışına uçurmakta bulmuş. Orada da boş durmayan Coşkun Coştur teknisyenişçi olarak çalıştığı fabrikada işçi temsilcisi ve sendika önderi olmuş. Sonra iş dünyasına atılarak Hamburg’daki ilk Türk hamamını kurmuş. Bir zaman sonra Hamburg eyaletinin en başarılı girişimcisi ödülünü kazanmış. Bunu, Hamburg limanın üstünde, “Seewartenstraße 10” adresindeki bir hastaneyi, sadece Hamburg ya da Almanya’nın değil, Avrupa’nın en büyük Türk hamamına ve bitişiğindeki restorana çevirme başarısı izlemiş. Hamamda ve restoranda abartıya kaçmayan bir Doğu kültürüyle Batılı bir zevk ve inceliğin birlikteliğini duyumsuyorsunuz. Coşkun Coştur’la görünümüyle olduğu kadar zekâsıyla da pırıl pırıl, şu anda ellinci yaşını sürmekte olan bu genç adamla hamamrestoranın girişindeki koltuklara oturmuş “ne olacak şu bizim memleketin hali” sohbetindeyken, hamama ve restorana gelen müşterilerin çoğu Almanlardı... Hamam Hafen’in Hamburg eyaletinin yüz turistik kuruluşu arasında yer alması ve Coşkun Coştur’un bu yılın Ocak ayında Hamburg Ti Müşterilerin çoğu Alman Ödüllü girişimci Ordulu köy kökenli bir ailenin çocuğu. Devrimci akımlarının hem de en belalılarından biriyle çocuk denecek yaşlarda tanışmış. Babası oğlunu ölümlerden kurtarmak için caret Odası Yönetim Kurulu’na seçilen ilk Türk oluşu rastlantı değil. Hafen Almanca liman demek. Elbe Nehri’nin kaynağından 115 km. sonra Kuzey Denizi’yle buluştuğu bölgede Almanya’nın en geniş limanını oluşturan Hamburg limanı bu ülkenin “dünyaya giriş kapısı” olarak adlandırılıyor. Liman kentleri şiirlerde, filmlerde, romanlarda, gerçek yaşamda oldum olası beni heyecanlandırmıştır... Jacques Brel’in “Amsterdam Limanında”sını, uyak ve ölçü dizgesini (prozodi) tutturabilmek için şarkıyı kulaklıkla defalarca dinlerken çevirdiğimi unutamam. Bu limanı ve Hamburg Limanı’nı 80’lerdeki sürgünlük yıllarımda gezip görmüştüm. Hamburg’a sürgünlük yaşamını orada geçirmekte olan sevgili Dursun Akçam’ı ziyarete gitmiştim. Bugün ise bu kent, artık bir kardeş yakınlığında olduğumuz Coşkun Coştur’un ve Hamburg ADD üyesi başkaca dostların yaşadığı yer olarak, yurt dışında en iyi tanıdığım ve en çok sevdiğim kentlerden biri oldu...Bir Portekizlinin işlettiği balık lokantasında balık çorbası içmek Hamburg’un benim için vazgeçilmezliğinin nedenlerinden biri ise, bir öteki, klasikten moderne dünya resim sanatının çok seçkin başyapıtlarının bulunduğu Hamburg Sanat Müzesi’nde bu kente yine her gidişimde saatlerce vakit geçirebilmek şansına sahip oluşumdur... ataolbehramoglu@gmail.com Onurlu, huzur dolu insanların ülkesi; Küba HAvANA HÜROL BİLAL 1 UFO’ları bekleyen şehir 967’den beri bekliyorlar; sabırla... Tıpkı Samuel Beckett’in ünlü eserinde Godo’yu bekleyen Vladimir ile Estragon gibiler... Bir kez UFO’ların geleceğine inanmışlardı, düne kadar gelmedilerse telaşeye gerek yok, bir gün, mesela yarın muhakkak geleceklerdi. O yüzden, uzaylı dostlarımızı karşılamak amacıyla 1967’de bir UFO havalimanıpisti yaptılar. Pist, helikopter inişkalkış alanı büyüklüğünde, yerden 10 metre kadar yüksektedir; şehrin göbeğindeki meydanda... Onbeş basamakla piste çıkılıyor; uzaylılar gelirse, onları indirmek için kırmızı halı hazır bekletiliyor. UFO havalimanı her gece yüksek voltajlı lambalarla aydınlatılıyor, sanki teknolojiye sahip uzaylı biraderlerimiz burayı göremezmiş gibi... Fakat onca zamandır bir tek uzaylı dahi gelmedi, lakin Alberta eyaletinin St. Paul de Métis şehri insanları, her gece gökyüzüne bakıp UFO beklemeye devam etti. EDMONTON MAHMUT ŞENOL UFO havalimanı yapması boşuna değildir, zira özellikle 1967’ye kadar halk arasında UFO görüldüğüne yemin billah edilen, “Kutsal İncil, Bâkire Meryem, İsa Hazretleri beni çarpsın ki, vallahi de gördüm!” diyenlerin çokluğu dikkate alınmıştır. ‘986 kez UFO alarmı’ Cana yakın, alçakgönüllü Nedense UFO, en çok bu kasabada görülmüştür. Belediye, ihbar UFO izleme gayretini alakadar etmiş bulunuyor ki, Amerikalılar St. Paul de Métis’i ciddiye almıştır. Geçen yıl Kanada’da 986 kez UFO alarmı verilmiş, bazıları ciddiye alınıp Hava Kuvvetleri jetleri havalandırmıştır. Sonuçları bilmiyoruz, belki de gerçekten geldiler, inecek yer bulamadılar, mesela St. Paul de Métis UFO pistini beğenmeyip, çekip gittiler; akıl, sır ermez işler... Ama konuşması da hoşumuza gider. Sinema tarihinin cin gibi aktörü, toprağı bol olsun, Orson Welles’in 1938’de Dünyalar Savaşı başlıklı radyo tiyatrosuna başlarken, “Dik imdilerde herkesin dilinde KübaABD yakınlaşması... Ama Raul Castro’nun son açıklamalarından anladığımız kadarı ile bu yakınlaşma pek kolay olmayacak... Bana sorarsanız huzur öyle çok çabuk bozulmayacak bu güzel ülkede... Yine de 7 senedir devamlı gittiğim Küba’da her seferinde bir başka yeniliğe şahit oluyorum. Hele bu kez 1.5 ay kadar kaldığım başkent Havana’da değişimi yakından gözlemledim. Yurt dışına çıkış artık serbest ve bunun için izin almaya ihtiyaç yok. Mülkiyet hakkı tanındı ve her Küba vatandaşı isterse birisi şehir içinde, diğeri sahil şeridinde olmak üzere ikinci eve sahip olabiliyor. İsterse çiftlik de alabiliyor. Fazlasına henüz izin yok... Ş ABD’deki akraba desteği Küba’da ücretler çok düşük. Bir doktor bile ayda 3540 dolar alırken bu nasıl olacak diye sorabilirsiniz; ancak ABD’de yaşayan zengin Kübalı akrabalar bu sorunu kolayca çözüyor!.. Havana’da sayısız satılık ev var fakat bir Kübalının evini ancak bir başka Küba vatandaşı alabiliyor... Yabancıların alması şimdilik yasak. Zaten müsaade edildiğinde şu anda bize göre ucuz olan evlerin fiyatları dudak uçurtacak!.. Küba’da iş yapan yabancı şirketler ve burada yaşayan yabancılar için yapılan çok güzel evler var. Yabancılar burada ev kiralayabiliyor ama eğer daire satın alırsa büyük bir avantaja sahip oluyor. Gerekli şartları yerine getirip Küba’da oturma izni hakkı kazanırsa küçük işletme açma, sahil şeritlerinde büyük turistik yatırım yapabilme imkanına da kavuşabiliyor. İnternet henüz evlere servis edilmiyor ama cep telefonlarından mail göndermeye izin verildi. Her Kübalı posta ofislerinde ve 5 yıldızlı otel lobilerinde rahatça bedeli karşılığında internet kullanabiliyor. Ayrıca hiçbir kısıtlama olmadan twitter, facebook vs sitelerde gezinebiliyor. Hatta İstanbul’a gelişimin hemen öncesinde Havana’da bir internet cafe açıldığını da duydum!.. Altı bin nüfuslu, Fransız kökenli ahalisi olan kasabanın beklentisi işe yaramadı zannedilmesin. Her yıl binlerce turist geliyor, UFO alanında dikilip fotoğraf çektiriyor, civar lokantalar dolup taşıyor, akşamları oteller şenleniyor; uzaylı gelmese de, turist akını sürüyor. UFO gelmemişti, ama 1967’de kasaba üzerinde askeri helikopterle geçen Kanada Savunma Bakanı nezaketen inmiş, fakat kasabayı saran heyecan yüzünden halk, uzaylılar geldi diye koşa koşa buraya akın etmişti. Bakan P. Herry kendisine gösterilen ilgiye memnun olmuştu. Fransız asıllı köylülerin 1890’da gelip kurduğu bu şehir hâlen tarım geliri haricinde, bir tek UFO turizminden para kazanıyor. 130 ton ağırlığındaki betonçelik karkasla yapılmış UFO pistinin elbette bakım masrafı oluyor, ancak Belediye Reisi Gleen Anderson bundan şikâyetçi değildir, aksine uzay pistini her gün temizletip Mars’tan geleceklere açık tutuyor; belki başka bir gezegenden. Tam da bu sırada, Amerikan Uzay Bilimleri Enstitüsü NASA’nın, “En geç 2050 yılına kadar uzaylılarla tanışacağız!” demesiyle, buraya tekrar ilgi duyuldu. Alberta Üniversitesi’ndeki iş güç yüzünden ailecek bulunduğumuz, can sıkıcı Edmonton kentinden iki saat mesafedeki buraya gidip gelmesi işten değildir, hatta canlılık nedenidir; Uzaylılar milyonmilyarlarca ışık yolundan gelecek olduktan sonra, biz gitmişiz çok mu? Yaktığımız benzine helal olsun! St. Paul de Métis kasabasının Turizm geliri Türk turistler de var Küba’da turistler her yerde el üstünde tutuluyor. Beş yıldızlı oteller dolu. İnternete girmek için hemen hemen her gün gittiğim Meliha Cohiba Oteli önünde de Türk bayrağını asılı görüyorum. Bunun anlamı otel önemli miktarda Türk turistlerle dolu!.. Anlayacağınız Küba’ya bizden gelenlerin sayısı her gün artıyor.. Benim anlamadığım Türkiye’den bu denli çok insan gelirken THY bu pazarı neden rakiplerine kaptırıyor. Küba, Raul Castro önderliğinde yavaş ve emin adımlarla dış dünyaya açılıp varolan potansiyeli ile ülkesinin ekonomisini güçlendirmeyi amaçlıyor. Ancak bu kalkınmanın ABD’nin hayal ettiği biçimde yine bu ülkede devrim öncesi gibi bir yozlaşmaya yol açacağı sanılmasın. Castro kazanımları asla yitirmek niyetinde değil. Evet Newyork’tan Havana’ya birkaç uçak kalktı ve Amerikalı turistler artık yasadışı değil resmi yollardan Küba’ya gidebiliyor ama ABD henüz bazı yasaklamalarını kaldırmış değil. Bunlardan biri de, bir yıl öncesine kadar Küba’ya para gönderebilirdiniz ama bugün Amerikan bankalarının yasaklamasından ötürü başka ülkede yaşayan bir Kübalı veya bir yabancı Küba’ya para gönderemiyor.. Kısacası bu yakınlaşmanın tamamlanması için daha çok zamana ihtiyaç var. lar için 1.800SeeUFO telefon hattını ücretsiz açıp “UFO’yu gördüm, evin çatısından geçti, kuş gibi uçtu gitti!” diye heyecanla konuşanları kayda alıyor, turistlerin dolaştığı minimüzede yayımlıyor. Gerçi Kanadalılar sıkça UFO görüp yaygara eder, ama burası birinciliği kimseye bırakmaz. Yine, kasabalının habire UFO gördük demesi, ABD’de Amerikan Hava Kuvvetleri bünyesinde 1952’de kurulmuş ve Mavi Kitap Projesi diye bilinen kat! Dikkat! Dünyamız Marslılar tarafından işgal edildi!” diye güyâ anons yaparak giriştiği yayım yüzünden ABD’de panik yaşanmıştı; hatırlarsınız. O zamandan beri bu paniğin hevesi devam ediyor. Yolunuz, olur ya, bir gün, St.Paul de Métis’e düşerse aman dikkat ediniz, boynunuz tutulmasın! Zira herkes UFO iniş pisti civarında gökyüzüne bakıyor... msenol34@yahoo.com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle